AbdOlhamidin vehmi
Vehim, ikinci Ahdulhamidi bir Pazar günü ikindi
vakti yakalamışta Jiimüne kadar bırakmadı
T a z a s : M idhat
Cemal
K u ntay
İkinci Atadûlfoamid ite vakit vehimli oldu?
İkinci Abdüihamid, eski tarihle, 1294 yılı Mayısının 8 inci Pazar günü İkindi üzeri vehimli oJdtı. Ve ton vehim ölümüne kadar devam etttl.
Abdüihamid ahlâksız değildi, has taydı, vehim hastası. Bu hastalık şu suretle başladı •
1294 Mayışırım Pazar gönü, zeval den evvel, Saray Müşiri Said Paşa ile Rusya Elçiliği Baştercümam Mösyö Oto Abdülhamidin huzurunda idiler. Mabeyinci Kâzım Bey elile, Müşir Sa id Paşa’ya:
— Gel!
Diye işaret etti. Said Paşa, Atodül- hamtidin huzurundan çıktı, salon ka
pısının önünde Tüfek çibaşı Tahır
Ağaya (Sonra Müşir olan Tahır Pa şaya) rasladı. Tahir Ağa, heyecan İçinde, anlatıyordu:
— Çırağan Sarayı taraflarında tü fekler atılıyor, kurşunlan Yıldız Sa rayının bahçesine kadar geliyor!
Müşir Said Paşa bu heyecanlı söz ler üzerine etrafı dinledi, tüfek sesi filân duymadı. Ve o sırada Padişahın huzurundan çıkan Rus Elçiliği ter cümanı ile birlikte, sarayda, Paşa Da iresi denilen kendi odasına doğr u yii- rümiye başladı. Bu sırada Üçüncü Mabeyinci Osman Bey -ki İstanbulda
Çeriberlitaş civarında Osman Bey
Matbaası adındaki mü esse şeye ve
Şişlide Osmanbey adındaki mahalleye ismi izafe edilen zattır- büyük bir telâş içinde, İkinci Abdülhamidin bu lunduğu salona koşuyordu. Said Pa şa, bu telâşa mâna veremedi, ve dö nerek, Osman Beye;
—- Ne oluyorsunuz, bu telâş neden? Diye sordu. Fakat sualin cevabını al- inıya vakit kalmadan, sarayın Hazi nedarı Hafız Behram Ağanın -ki Pa dişahın sarayındaki nüfuzu Babıâli- den çok olan Haremağasıdır- bir şey ler bağırarak koştuğunu gördü. Said Paşa kulak kabarttı. Hazinedar Beh ram şu lâkırdıları haykırıyordu:
— Padişahım, efendim, Sultan Mu radı cülûs ettirecekler; ahali sarayı bastı; aman efendim, başımızın ça resine bakalım!
İkinci Albdülhamid, bu feryadın ö- tıünde, derhal sarayın harem daire
sine koştu, girdi. Arkasından Saray
Müşiri Said Paşa da, kılıcını kuşandı, harem kapısının, önüne gitti. Saray da ne kadar adam varsa bir anda si lâhlandılar, bahçede telâşla gezinmi- ye başladılar: Ne yapacaklarını bil miyorlardı, hem Padişahlarının, hem kendilerinin hesabına korku içindey diler. Yalnız bir tek kişi ne yapaca ğını bilmiş ve yapmıştı; Abdüihamid.
Evet, İkinci Abdüihamid hareme
Bu sırada «sam saatle saat beşe yaklaşmıştı. Yıldız Sarayının bahçe sine bir tabundan ziyade asker top lanmış bulunuyordu. Fakat Başına- beyinci Nafiz Paşa, bir taburdan ziya de olan bu asker yığınının karşısın da, ne yapacağını ve ne söylediğini bümiyerek haykırmıya başladı:
— Asker yok mu?
Ve N afiz Paşa, başka hiçbir şey
yapmıyor, hep böyle bağırıp duru
yordu! Hayır, durmuyordu. İleriye
koşuyor, geriye dönüyordu; ve bir dü- ziye bağırıyordu. Müşir Said Paşa ö f kelendi, v e :
— Böyle telâşla iş görülmez. Siz or tadan çekilin bakalım!
Dedi. Ve Nafiz Paşa, saraydaki da iresine gitti. Ve Müşir Said Paşa, hiç tetiğini bozmıyarak bir tabur asker den bir bölüğünü ayırdı; ve yüzbaşı ya emir verdi:
— Bölüğünle, derhal, Çırafanm ka ra tarafını aöloka et. Ve, ne içerden dışarıya, ne dışardan içeriye kimse nin girmesine izin verme. Ve, Çıra- ğan sarayının etrafında yabancı o- iarak kimi bulursan, yakalayıp he men buraya gönder!
Ve Said Paşa ilâve etti: — Arş!
Paşa, taburdan bir ikinci bölük da ha ayırdı, ve bunu da, Çırağam de niz tarafından abloka etmiye memur etti. Yalnız, bu ikinci bölüğün yüz başısına bir başka emir daîıa verdi ki korkunçtu;
— Çırağan Sarayına girmek ve ya hut saraydan çıkmak îstiyenleri sün- gület!
Ve bu ecıre de, bem utad, şımu ilâ ve etti:
— Arş!
Bu sırada, ihtimal kî, Dolmabahçe- de ve Topkapı Sarayında ahali birik- miye başlar mütalfiasile oralara da birre bölük asker gönderdi. D enizde! n d ll de karakollar gezdirmek ve flikalar, sandallar, istimbotlar bulundurmak suretile asayişi sağlamak için Bahri ye Nezaretine müteaddid yaverler göndererek emirler tebliğ etti. Bun dan başka Yıldız Sarayının bahçesi ne bir tabur ve saray kapılarına da birer bölük asker ikame ettirdi. Bu tedbirler alındıktan sonra, sarayın bahçe kapısında Cuma selâmlığı üni- formasile ve silâhlı olarak, demin—
denberl bekleyen Abdülhamidin ya
nma gitti. Abdüihamid, Said Paşaya: — Said Paşa, dedi, yanımdan ay rılma, tertibatını buradan icra et!
Albdülhamid bir saattenberi delir mişti, ve bu vehim deliliği bütün sal tanatı, hattâ bütün hayatı müâdetin- ce sürecekti.
Çırağan Sarayında Beşiktaş kara-
kumandanı olan ve «Beşiktaş
lafızı» diye tanılan Haşan Paşa, ğan Sarayındaki ih tilâlin eleba- oian Hoca Ali Suavi Efendiyi so-
a öldürmüş, ve ihtilâlcilerden
larım parçalatmış, ve ihtilâli bas- oştı. B'raz sonra, Çırağanda tutu
lanlar Yıldız Sarayına getirildiler. Bunlardan birçoğu 93 Muharebesinin Filibe muhacirleriydi. Sorguya çeki lince şu cevabı, veriyorlardı;
— Reisimiz Ali Suavi idi; bir gün evvel, bize bir ihtiyar muhacir ve Çer kes kıyafetinde bir adamla şunları tebliğ ettirmişti: Balkanlara asker gönderilecek. Siz de gideceksiniz. Y a rın saat üçte (Ezani saat üçte) Top hanede toplanınız, ve oradan silâh larınızı alınız.
Bunun üzerine Çırağan Sarayı. Pa şa Dairesinin kapısı önünde birkaç yüz muhacir toplanmış ve bu yığın o- rada bekleyen karakol neferinin silâ hım alarak kendisini yaralamış ve saraya girmişti. Suavi, mahlû Beşinci Muradın kolundan tutarak dışarıya çıkarmak istemiş, ve:
— Aman efendim, bizi Ruaiardan kurtar!
Diyerek kendisini saraydan dışarı çıkarmak istemişti. Maksadı Muradı saraydan dışarı çıkarmak ve ondan sonra tahta geçirmekti. Fakat bu sı
rada Haşan Paşa vg Ölüm
araya
g irerek buna mâni olmuştu.
Bu ihtilâlin birinci Cuma selâmlığı çok mânalı oldu. 12 Mayıs 1294 Cu masının selâmlığı İçin Abdüihamid Mecidiye camiine giderken, ihtilâlden sonra Çırağan Sarayından Makta köş küne nakledilen Muradın önünden geçmemek için, Çadır köşkü cihetin den geçti. Çırağan ihtilâlinin olduğu Pazartesi günündenberi düşünceli o- lan Abdüihamid bu Cuma selâmlığın da çok mağmum idi, saray adamları da ondan daha fazla mağmumdular. Abdüihamid, selâmlıktan döndükten sonra, hareme gitmedi; gece sabaha
kadar sarayın Mabeyin dairesinde
kaldı. Bu yüzden, bütün saray adam ları ancak sabahleyin yataklarına
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi