Milliyet
o
q-r7c.C/2.
Ç
e mail: dasena@milliyet. com.trD U Y G U A S E N A
Gülümseten
ılarım
B
iliyordum zaten seni düşü nürken hep gülümseyeceği mizi... Hep hoş, hep tatlı, hepkomik şeyleri hatırlayacağımızı... Hat ta gittiğin haberini aldığımızda senin i-
çin kadeh tokuşturacağımızı...
Tesadüfe bak ki kırk yıldır göreme diğim dostlarımla birlikteydim o gece. Nebil Özgentürk’ün telefonu çaldı... Nebil, “Can Baba gitmiş” dedi. Don duk kaldık. Sonra bir baktık hepimiz seninle yaşadığımız o çok tatlı anıları mızı anlatmaya başlamışız. Coşkun A- ral ile Nebil özgentürk seni kısa bir süre önce hastanede ziyaret etmişler. Hastanede yaşadıkları bile öyle hoş, öyle komik ki...
Gecenin bir vakti eve geldiğimde se nin bana taa o zamanlar imzaladığın kitabını aradım deli gibi... Hani “kan
kuvvetlerine” diye imzaladığın kitabı. Sonra bana demiştin ki, “Dikkat ettin mi karı kuvvetleri kumandanı deme dim sana”...
Sonra, hani hiç tepesi, dağı olmadığı için sinirlendiğini , “Dağı olmayan memleketten nasıl şair çıkar?” diye kızdığın Danimarka’da bana yazdığın şiiri aradım... Hani o “düz ovada” diye başladığın şiiri...
Sonra o Malmö’ye giden gemide Refik Durbaş’la sana alkolsüz bira ge tirişimizi... Birkaç taneyi içtikten son ra, “bu nasıl bira böyle” diye kükreyi şini hatırladım. Sonra Beyoğlu’ndaki imza günümüzü, senin öğrencilerle yaptığm ve onları utandıran “eşitlik nasıl olur?” nutkunu... Sonra benimle dans etmeye çalışan Ispanyol’u, “Bi zim kızımızla nasıl dans edersin?” diye
korkutuşunu... Sonra be nim konuşmam sırasında, alkollü biraları içtiğin için uyuyuşunu, birden uyanıp konuşmaya başlamanı... Beşiktaş’taki meyhanede ki uzun söyleşimizi, Zü- leyha’nm bazı sözcükleri yazmaya utanıp oralara nokta’lar koyuşunu... O Boğaz’daki tepedeki ken din pişir kendin ye partisi ni... Ve seçim zamanı ÖDP’nin davetinde, o za yıflamış bedenin ve süzül müş yüzünle okuduğun ortanın sağı solu şiirini...
Seni tanıyanlar hep böy le sevgiyle, saygıyla ve gü lerek anımsayacaklar bu na emin ol... Ve senin gibi birisinin, benzerinin dahi bir daha bu dünyaya gel meyeceğini bilerek, bırak tığın büyük boşluğa derin den üzülerek ve gülerek senin için kadeh tokuştu racaklar.
Taha Toros Arşivi