• Sonuç bulunamadı

Türük Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türük Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRÜK

Uluslararası Dil, Edebiyat

ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi 2017, Yıl:5, Sayı:11

Geliş Tarihi:11.11.2017 Kabul Tarihi:13.12.2017

Sayfa:365-381 ISSN: 2147-8872

YURTDIŞINDAKİ KÜTÜPHANELERDE BULUNAN ESERLERİMİZDEN AYVANSARAYLI AFÎF DİVANI VE ŞAİRİN HAYATI

Bilge Kaya Yiğit* Özet

XVIII. yüzyıl hattat divan şairlerimizden olan Afîf, Nakşıbendî tarikati halifelerindendir. Asıl ismi Salih’dir. Şairin hayatı ve eseri hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Divanı hakkında yeterli bilgi bulunmamasının sebebini şairin insanlara gücenmesi sebebiyle Ayvansaray’da inzivaya çekilmesine bağlayabiliriz. Afîf hakkında çok kısıtlı bilgi veren birkaç eserde divanından dahi söz edilmemektedir. Afîf’in Divanı, İngiltere British Museum Kütüphanesi’nde bulunmuştur. Divan, 14 Haziran 1924’de M. Nahman adlı bir şahıstan satın alınarak kütüphane kayıtlarına girmiştir, çok hacimli değildir ancak dönemin tarih, kültür, edebiyat, sanat tarihi alanlarına ışık tutacak bilgiler ihtiva etmektedir. Elde bulunan tek nüshası ta’lik hattıyla yazılmıştır. Eserde kasideden çok tarih şiirleri bulunmaktadır. Afîf’in tarih düşürdüğü binalar, doğumlar, vefatlar hep İstanbul çevresindedir. Dolayısıyla şairin İstanbul’da doğup İstanbul’da –Eyüp’te, Ayvansaray’da- yaşadığı eserinden de anlaşılmaktadır. Divandaki Arapça ve Farsça şiirlerinden, yazılarından Arapça ve Farsçayı bildiği görülmektedir. Eserde kendi şiirleri yanında yer yer Seyyidâ, Müderris Avnî Efendi, Nesibâ, Nâzım, Hâfız gibi başka şairlerin şiirlerine de yer vermesi onun Divanının diğer Divanlara göre farklı yönlerinden birisidir. İstanbul Ayvansaray’da yaşamış ve divanı yurtdışında kalmış olan şairimizin eseri tarafımızca ayrıca incelenerek yayına hazırlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: XVIII. Yüzyıl Türk Şiiri, İstanbul-Ayvansaraylı Afîf, Türk Hattat Şairler, Yurtdışı Kütüphanelerindeki Türkçe Divanlar

(2)

AYVANSARAYLI AFIF AND HIS WORK WHICH HAS BEEN IN ABROAD AND HIS LIFE

Abstract

Afîf, who is one of the calligraphic poets of our had lived 18th century, he

was branch of Naqshibendi sect. His name was Salih. There is not enough information about poet's life and work. The reason for not having enough information about his work because the poet was offended by the people and retreat his home in Ayvansaray. In a few works which give very limited information about Afîf no information is given about his work. The work of Afîf was found in the British Museum Library. The Divan was bought on 14 June 1924 from was named M. Nahman and included in library records it is not very voluminous but it contains information that will shed light on the history, culture, literature, art history areas of the period. The only copy found is in ta'lik style. There are many historical poems in the work. The number of ‘kaside’ is lower. Afîf dates the buildings, births, deceased are always in İstanbul. Therefore, it is understood from his work that the poet was born in Istanbul and lived in Istanbul -Eyüp, Ayvansaray. From the Arabic and Persian poems in Afif’s work, understood that he know Arabic and Persian. Apart from his own poems, Divan also includes poems of other poets such as Sayyidâ, Müderris Avnî Efendi, Nesibâ his work is one of the different aspects according to other works. Our poets who lived in Istanbul-Ayvansaray and stayed at his work abroad We are also preparing to publish by examining separately.

Key Words: XVIII. Century Turkish Poetry, Afif from İstanbul-Ayvansaray, Turkish Calligraphy Poets, Turkish Manuscript Works in Abroad Libraries

Giriş

Afîf hakkında pek bilgi bulunmamaktadır. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü projesinde Ayvansaraylı Afîf Efendi başlığı altında İstanbul Ayvansaraylı olduğu 1226/1812 yılında vefat ettiği, Afîf’in herhangi bir eserinin olup olmadığı hakkında bilgi bulunmadığı(Kaplan 2014:1) belirtilmiş; şiirleri, şairliği üzerine de değerlendirme yapılamamıştır. Arif Hikmet Tezkiresi’nde Afîf hakkında ‘asıl isminin Sâlih olduğu, Ayvansaray semtindeki hanesinde uzun müddet inziva ve ikamet etmesiyle meşhur olduğu, 1226/1812 yılında vefat ettiği, Afîf-i ehl-i sühan vâsıl oldı me’vâya’ mısraının ölüm tarihiyle ilgili mısra olduğu bilgisi mevcuttur (Ârif Hikmet 2014: 109). Sicill-i Osmanî’de Hoca Sâlih Afîf Efendi hakkında, ‘Nakşıbendî halifelerinden olup Câbir bin Abdullah Ensarî1 civarında inzivaya çekildi. 3 Şevval 1227(10

* Yrd. Doç. Dr., Abant Ġzzet Baysal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı. bilge34@gmail.com

1

Hz. Cabir bin Muhammed’in babası sahabeden Hz. Câbir bin Abdullah’dır. Câbir bin Muhammed Ġstanbul Eyüp-Ayvansaray’da Câbir Camii haziresinde medfundur. http://www.evliyalar.net/hz-cabir/ 25.11.17 Afîf’in evi de Ayvansaray semtinde hazire civarındadır.

(3)

Ekim 1812)’de vefat eyledi. Eyüp’de Yâvedûd türbesi haziresinde medfundur. Âlim, fâzıldı’ (Mehmed Süreyya 1996 :143) bilgisi verilmiş; bu eserde Afif’in Divanından, şairliğinden, hattatlığından bahsedilmemiştir. İstanbul Ayvansaraylı Afîf’in ölüm tarihine, eserini yazdığı mekânlara, tarih düşürülen yapıların tarihinin şairin yaşadığı döneme uygun olmasına, mekânının İstanbul çevresinde oluşuna bakarak Divanını incelediğimiz Afîf’le aynı kişi olduğu sonucuna varmaktayız. Afîf, Divanı’ndaki on dokuzuncu gazelde, halkın dilinin kendisini rencide etmesi sebebiyle inzivaya çekildiğini ifade etmektedir.

Tuhfe-i Hattâtîn’de Afîf başlığında ‘hüsn-i hatt-ı yakûtâneyi Velî-i Acemî’den temeşşuk eylediğini Muhammed Ebherî risalesinde tashih ve tasrih-i silsile eder. Veled-i emcedleri İmadüddin ve Nureddin dahi zikr olunur’ (Süleyman Saadettin 1928 :310) bilgisi bulunmakta olup adı geçen Afîf’in, Salih Afîf’le aynı kişi olmadığı net olarak anlaşılmamaktadır, Tuhfe-i Hattatin’de anılan Afîf’in incelediğimiz Afîf’ten başka bir Afîf olma ihtimali yüksektir. Divan’da belirttiğine göre Afîf, Mehmed Esad Yesârî’nin öğrencisidir ve Müstakimzâde Tuhfe-i Hattatîn’deki Afîf maddesinde bu hususta bilgi vermemiştir. Afîf hattat olduğu için hatla ilgili terimlere; kalem, kâğıt, hat, tezhip gibi kelimelere sıklıkla yer vermiştir. Üçüncü gazel kitâbet, on ikinci gazel kâğıt rediflidir. Şair ikinci gazelin beşinci beytinde ‘Afîf, kitap gibi kucağa almaya layık ve hatlarla, benlerle süslenmiş bir güzel bulunmaz’ demektedir.

Ħaŧ u ħāl ile müzeyyen dil-rubā yoķdur ǾAfįf Lāyıķ-ı āġūş istįnās mānend-i kitāb (Gazel II/5)

Aşağıdaki kıt’ada ‘Vahşet ve keder dünyasında, sevda gamının askerlerini uzaklaştırmak için hüsn-i hat ve güzel bir kitap gibi iki dostun yeterli olduğunu’ ifade etmiştir. Burada şairin dünya hayatında sıkıntılar çektiği, bunlardan kurtulmak için kitaplara ve hüsn-i hatta sığındığı anlaşılmaktadır.

Ketįbe-i ġam-ı sevdāyı defǾe kāfįdür Diyār-ı vahşet ü ālāmda dü yār-ı enįs Bulınmaz anlara ŝāliŝ sevād-ı Ǿālemde

Birisi ĥüsn-i kitābet biri kitāb-ı nefįs (Kısa Kıt’a/1)

Aşağıdaki beyitte Afîf, inzivaya çekilmenin insanı halkın dilinden koruduğunu, sağduyunun akıl sahibine bunu ifade ettiğini söylemektedir. Lübb-i cevz, ceviz içi anlamına da gelir. Cevizin içi de kabuk içinde -bir nevi inzivada- gelişen çok faydalı bir yemiştir.

İnzivā ħalkuñ lisānından seni iħfā ider

Lübb-i cevz erbāb-ı elbāba bunı inhā ider (G XIX/1)

Aşağıdaki beyitte birikimini, gelirini ay gibi heva ve hevesi uğruna sarf eden kişinin elindeki para kesesini dilenci çanağına çevireceğini söyleyerek tasarruflu olmanın önemini, arzu ve isteğine, nefsine düşkün olmamak gerektiğini belirtmektedir:

Ķamer-veş śarf iden rāh-ı hevāya daħl ü įrādın

(4)

Aşağıdaki beyitte Afîf, gönül adamlarının terazi gibi adaletten vaz geçmeyeceğini, kadir-kıymet bilip altın ve gümüşe itibar etmeyeceğini ifade etmektedir:

Ehl-i dil mįzān-veş itmez Ǿadāletden güźer

Ķadr-i sengi refǾ idüp itmez rükūn-ı sįm ü zer (Gazel XVIII/1)

Afîf aşağıdaki beyitte alçak gönüllü olmayı tavsiye eder; ona göre yüce kişiler için alçak gönüllü olmak güzel bir haslettir, yüksek ağaçlar yaprağı ve meyveyi yerdeki su sayesinde elde eder.

Ĥıfž-ı ehl-i źüldür ehl-i rifǾatüñ ārāyişi

Naħl-i bālā berg ü bārı ābdan peydā ider (Gazel XIX/2)

Aşağıdaki beyitte velinimete dil uzatmanın insanı baş aşağı edeceğini söylemiş ve söğüt ağacı bu sırrı su kenarında ima eder diyerek velinimetin kadrini bilmek, ona dil uzatmamak gerektiğini ima eder.

Dil uzatmaķ ser-nigūn eyler veliyy-i niǾmete

Bįd bu sırra kenār-ı ābda įmā ider (Gazel XIX/1, 2, 3)

Aşağıdaki beyitte ‘Ey Afîf, ârifler için manevi hazine, en değerli hazinedir, mala tenezzül eylemez istiğna ederler’ diyerek maneviyata çok değer verdiğini ifade etmiştir. Genc-i maǾnį ħāśdur erbāb-ı Ǿirfāna ǾAfįf

Eylemez māla tenezzül çerħa istiġnā ider (Gazel XIX/7)

Yukarıdaki örneklerden anlaşıldığına göre Afîf mütevazı, kanaatkâr, dürüst, tasarrufa, maneviyata önem veren bir şairdir. Uzun süre evinde inzivaya çekilmesinden dolayı da hassas, kırılgan bir yapıya sahip olduğu sonucu çıkarılabilir.

Afîf’in ne zaman doğduğu, evlenip evlenmediği hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Divandaki tarih şiirlerinden tahminde bulunmaya çalışırsak tarih şiirlerinden en eskisi Sultan Mustafa oğlu Sultan Selim’in doğumu için yazılmış tarih (1175/1761) kıt’asıdır. Kaynaklarda III. Selim’in 1761’de doğduğu yazılıdır. Bu tarihte on beş-yirmi yaşlarında olabileceğini düşünürsek 1740-1745 yıllarında doğmuş olduğunu söyleyebiliriz. Divandaki şiirler arasında yeğeni(birader-zâdesi) Ahmed’in vefatıyla(1179/1765-1766) ilgili yazdığı şiir vardır, diğer şiirlerinde herhangi bir akrabası yakını hakkında bilgi bulunmamaktadır.

Afîf’in mezar taşını tespit etmek için Yâvedûd Türbesini ziyaret ettik ancak haziredeki mezar taşları içinde şairin mezar taşına rastlamadık, yetkililerden aldığımız bilgilere göre toprak altında gömülü fazla sayıda mezar taşı olduğunu öğrendik, muhtemelen şairin mezar taşı toprak altında kalmış veya yerinden çıkarılıp başka yere taşınmıştır.

Afîf’in divanına yurt dışı kataloglarını tararken rastlanmış ve İngiltere British Museum Kütüphanesi’nden temin edilmiştir. Bu çalışmada Afîf’in hayatı hakkındaki kısıtlı bilgileri

(5)

Divanındaki bilgilerle birleştirerek ortaya çıkarmak ve Divanını araştırmacılara tanıtmak, divan hakkında bilgi vermek amaçlanmıştır. Eserde göze çarpan genel bilgilere göre Afîf’in ismi Sâlih’dir, müderrislik görevinde bulunmuştur. III. Selim’in tahta çıkışı ile ilgili yazmış olduğu şiirin başlığından anlaşıldığına göre, Sultanın tahta çıktığında Afîf’in müderrislik görevinde olduğu anlaşılmaktadır. Divan içinde tarih düşürülen şiirlerde verilen en eski tarih Sultan III. Mustafa oğlu Sultan III. Selim’in viladeti 1175/1761 olup en son tarihli hadise Gülistan Şerhi ve Mihr ü Mâh kitaplarının sahibi olduğu belirtilen Şemseddin Efendi’nin Anadolu kazaskerliğine tayini hakkındaki 1212/1797-1798 tarihidir.2

İslam Ansiklopedisi Murad Nakşıbendî(1788-1848) başlıklı maddedeki ‘Murad Nakşibendî on sekiz yaşına kadar çeşitli hocalardan özel dersler alarak kendini yetiştirdi. Daha sonra Hoca Neşet Efendi’nin talebelerinden Hoca Mehmed Efendi’nin derslerine devam etti. Nakşibendî şeyhi Abdullah Kâşgarî’nin halifesi Sâlih Afîf Efendi’den Fars edebiyatının bazı klasiklerini, yine Hoca Neşet’in talebelerinden Süleyman Vahyî Efendi’den Şevket-i Buhârî Divanı’nı ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevî’sini okudu.’ (Şentürk 2006: 188) ifadesinde Salih Afîf’in Nakşıbendî şeyhi olduğu, Fars edebiyatına ait bazı klasikleri, Murad Nakşıbendî’ye öğrettiği bilgisine ulaşılmaktadır. Murad Nakşıbendi ile ilgili bilgi verilen bu tarihler, Divan sahibi Salih Afîf’in yaşadığı dönemle uyumludur; Murad Nakşıbendî’ye ders verecek dönemlerde yaşamış olması kuvvetle muhtemel olduğundan, Divandaki şiirlerin Sultan Selim’in cülusu ile ilgili tarih şiirinin başlığında ‘Müderrisînden Afîf Efendi’ şeklinde adı geçmekte ve Afîf’in müderrislik yaptığını teyit etmektedir. Dolayısıyla ‘Murad Nakşıbendi maddesinde bahsi geçen Sâlih Afîf’le, Divan sahibi Sâlih Afîf aynı şahıstır.’ diyebiliriz.

Afîf’in vefat ettiği yıl 1227 (1812), Sultan II. Mahmud(1808-1839) hükümdardı. Afîf, Sultan II. Mahmud’un tahta çıkışıyla veya onunla alakalı herhangi bir şiir yazmamıştır. Divandaki tarih şiirlerinden sonuncusu 1212/1797-1798 tarihli olup III. Selim dönemine denk gelmektedir. Bu durumda Afîf, ya 1212-1226/1797-1812 tarihlerindeki olaylar için tarih şiiri yazmamış ya da bu tarihler arasında yazdığı şiirler Divanda bulunmamaktadır; belki de, şairin 1212/1791-1792 ve 1226/1812 vefatı tarihleri arasında yazmış olduğu şiirlerini de ihtiva eden bugün elde edemediğimiz başka bir divan nüshası olabilir.

Afîf Divanı’nın Tavsîfi

Afîf Divanı British Museum Kütüphanesi’nde Or. 9473 numara ile kayıtlıdır. Divanın baş tarafında kitabın M. Nahman isimli bir şahıstan 14 Haziran 1924 tarihinde satın alındığına dair İngilizce bilgi bulunmaktadır. Bu sayfadan sonra boş bir sayfada eski yazıyla ‘Divân-ı Afîf’ yazısı altta da kırmızı mürekkeple kütüphanenin mührü vardır, mührün altında eski rakamlarla 291 rakamı yazılıdır. Divanın cilt kapaklarının fotoğrafı bulunmamaktadır. Bir mecmuanın içinde mi, müstakil kitap hâlinde mi olduğu tespit edilememiştir. Divana bu sayfadan itibaren yeni rakamlarla varak numarası verilmiştir. Divanın şiirlerin yer aldığı ilk

2 Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı ArĢivi kataloglarında, Ahmed ġemseddin Efendi’nin Anadolu Kazaskeri

olduğuna dair bilgi AE SSLM III 3 107 numaralı evrakta;1215 yılında Rumeli Kazaskerliğine tayin olduğu AE SSLM III 425 24390 numaralı evrakta geçmektedir.

(6)

sayfasındaki serlevha, çeşitli renklerde çiçek motifleriyle, resimleriyle süslenmiş olup tezhiplidir. Sayfa cetvelleri altın yaldızlıdır. Manzum metinler çift sütuna yazılmıştır, sütun cetveli de tezhiplidir. Manzumelerin başlıkları ve tarihler, şairin vurgulamak istediği kelimeler, konu başlıkları, mahlası ve bazı özel adlar ve rakamlar sürhla (kırmızı mürekkeple), diğer kısımlar siyah mürekkeple yazılmıştır. Gazeller bölümüne kırmızı rengin hâkim olduğu yaldızlı çiçekli serlevha ile başlanmıştır. Gazellerin başlıkları kırmızı mürekkeple kafiyelerine göre Arapça Harfü’l-elif, Harfü’l-bâ gibi kırmızı mürekkeple belirlenmiştir. Serlevhalı ilk gazel sayfası on bir satır, diğer sayfalar on beşer satırlıdır.

Divanın ilk şiirlerini Hz. Muhammed için yazılmış na’t türündeki altı beyit ve Nef’î’nin sözüm redifli na’tına nazire olarak yazılmış kaside oluşturur. Eserin ilk sayfasındaki şiirler on bir satır hâlinde olup sonraki her bir sayfada on beşer satır bulunmaktadır ve şiirler yaldızlı cetvelle çerçevelenmiştir. Divanın her bir sayfası ayrı film pozu ile çekilmiştir ve toplam yetmiş üç poz bulunmakta olup iki poz- da boş sayfanın fotoğrafı vardır. Bu durumda eser, otuz altı varaktır. Eserde Afîf’in kendi şiirlerinden başka, Derviş Paşa imamı Ĥâfıž, Müderrisînden Avnî Efendi, Müǿeźźinbaşı Seyyidâ, Nâzım Efendi, Feyzî Efendi, Müderrisînden Avnî Efendi’nin yazmış olduğu tarih şiirleri, Enderundan Çıķma Nesîbâ’ya ait iki gazel ve son kısımda Madrub Ahmed Efendi, bazı müderrisler ve şairin dostlarının yazmış olduğu mensur metinler bulunmaktadır. Son varakta eserin müstensihinin kim olduğu, yazılış tarihi, yazarı hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilere göre Divanı hâfız, müezzin ve Şehzade Sultan Mehmed Han Camii’nde muvakkit olan Muhammed Efendi3 istinsah etmiştir.

Afîf Divanı’ndaki Şiirlerin Muhtevası

Şair Divanına Hz. Muhammed için yazmış olduğu her biri kendi içinde kafiyeli, aynı vezinle yazılmış altı matla beytiyle başlamış ve beyitlerde, ‘Habib-i Hak şüphesiz ki âlem kitabının başıdır, bu durum dibacede onu anmanın gerekliliğine işarettir; divit gözünün karalığını na’t yazmak için feda etmiştir ve böyle davranması halkın gözünde onun itibarını elbette artırır. Hz. Muhammed’in aşkının incisi ile süslenen gönül gözünün terazisinde, taş ile dinarın değeri denktir. Güneşin gözünün çırası, Hz. Muhammed Mustafa’nın mekânından dolayı parlamasaydı günün yüzünün güzelliğinin geceden farkı olmazdı. Ey Allah’ın resulü ümmetin günahlarına nihayet yoktur; sen şefaat eyle ki perişan olmasınlar. Uzun hasret gecesinde vuslat ümidiyle âh sesleri yükselmekte, ey Allah’ın resulü yüzünü göster!’ diyerek Hazreti Muhammed’e niyazda bulunmuştur.

Divandaki bu na’t altı ayrı beyitten oluşmuştur, beyitlerin hepsi Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün kalıbıyla yazılmıştır. Daha sonra şairin Nef’î’nin sözüm redifli na’tına yazmış olduğu kırk iki beyitlik kasidesi bulunmaktadır. Divanında, Nef’î’ye nazire olarak yazdığı ve Nef’î gibi Divanının baş kısmına aldığı sözüm redifli na’tın bulunması onun etkisinde olduğunu, onu beğendiğini göstermektedir. Ayrıca Afîf kendinden emin mağrur edası ile mübalağa sanatına fazlaca yer vermesiyle, Kemâl-i Isfahanî, Cemşid, Feridun gibi İranlı şair ve hükümdarları anması bakımından da Nef’î’ye benzemektedir. Aşağıdaki beyitte

3

(7)

sözlerinin Nef’î’nin sözlerini andırdığını, onun ruhunu şâd ettiğini, onun takipçisi olduğunu dile getirmektedir.

Sözlerin yād itdirür rūĥ-ı revānın şād ider Pey-rev-i NefǾį-i üstād-ı zamānįdür sözüm

Sâlih Afîf’in, Hz. Peygamberi medheden bu kasidesinden sonra Recep, Şaban ve Ramazan aylarıyla ilgili yazmış olduğu Farsça manzumeler yer almıştır. Üç aylarla ilgili Farsça beyitlerden sonra Hattat Mehmed Es’ad Yesârî Efendi’nin Farsça beyitlerine yer verilmiştir. Daha sonra Afîf’in karanfil, gül, sümbül, lale gibi çiçeklerle ilgili yazmış olduğu, Suphizâde4’yi methettiği ‘Kaside Be-İltizam-ı Esâmi-i Lale’ başlıklı kasidesi bulunmaktadır.

Bu şiirde Suphi-zâde’den, onun Hz. Ali, Hâtem ve Ca’fer huylu olduğundan bahseder. Şairin daha sonraki şiirleri -gazeller bölümüne kadar- doğum, cami yapımı, I. Abdülhamid ve III. Selim’in tahta çıkışı, vefat gibi hadiseler için tarih düşürülmek amacıyla yazılmış genellikle kıt’a nazım şeklindeki şiirlerdir.

XVIII. yüzyılda, önceki asra göre kaside ve mesnevi sahasında ciddi bir azalma görülmektedir. Buna karşılık gazeller, tarihler, şarkı, murabba, mahammes, tahmis gibi nazım şekillerinin sayısında artış olmuştur. Şairlerin III. Ahmed ve III. Selim haricinde devlet adamlarından bekledikleri ilgiyi bulamamaları da kasidelerin rağbetten düşmesinde etkili olmuştur. Şiirin günlük hayata daha açılması, kasidenin rağbetten düşmesine ve tarih türünün ise şairler için cazip hale gelmesine sebep olmuştur. Edebiyat hayatında caize peşinde koşan şairlerle dolmasının da tarih sayısını artmasında etkili olduğunu göstermektedir(Horata 2006: 456).

Afîf Divanı’nda, tarih düşürülen hadiseye konu olan kişiler meslekleri, aileleri, memleketleri –Enderun’dan çıkma Nesîbâ, Müderisînden Afîf Efendi, Kesriyeli Ahmed Paşazade Osman, Sultan Selîm ibn-i Mustafa Han- ve benzeri isim ve sıfatlarla anıldığı gibi bazen sadece isimleri söylenmektedir. Divan’da Afîf’in kendi şiirlerinden başka Mehmed Es’ad Yesârî, Müderrisînden Avnî Efendi, Nesîbâ, Derviş Paşa İmamı Hâfız, Müezzinbaşı Seyyidâ gibi farklı şairlerin şiirleri de bulunmaktadır. Tarih düşürülen hadiselerde belli bir kronolojik sıralama olmasa da viladet için yazılan şiirler daha başta, vefat için yazılan şiirler genellikle son kısmında yer almıştır.

Gazeller bölümü, elif’ten he harfine kadar kafiyelenmiş gazellerden oluşmaktadır. Gazellerden sonra on adet müfred ve sekiz adet kısa kıt’a bulunmaktadır. Bunlardan üçüncü ve dördüncüsü padişahın annesi adına yaptırdığı cami için tarih düşürülmek amacıyla yazılmıştır.

4

Subhîzâde Feyzi; asıl adı Feyzullah’tır. ġehremini rûznâmçecisi, Ģair Subhî Ahmed Efendi’nin oğludur. Tahsilini tamamladıktan sonra, babasının vefat etmesi üzerine onun yerine Ģehremini rûznâmçecisi olarak memuriyet hayatına baĢlamıĢtır(1101/1689-90). Bu görevinin ardından Çorlulu Ali PaĢa’nın kethüda kâtipliğini, Osman PaĢa’nın defterdarlık ve mektupçuluğunu görevini yürütmüĢtür. Bazı divan memuriyetlerinde görev yapmıĢtır. Ġstanbul’da 1152/1739 yılında vefat etmiĢtir(Ġspirli 1997: 8-10, Ġnce 2005: 577).

(8)

32b ve 36a numaralı varaklarda, aradaki birkaç manzume dışında, çeşitli konularda yazılmış Türkçe ve Arapça mensur yazılar bulunmaktadır. Son sayfada kitabın yazılışı ile ilgili bilgiler ve bitiriliş tarihi olarak 1206/1791-1792 tarihi yazılıdır.

Afîf Divanı klasik divanlar gibi na’t, kaside, kıt’a nazım şekli ile başlayıp, huruf-ı hecâ tertibine göre sıralanmış 35 gazel, müfredat, mukattaat/kısa kıt’alar ve son kısımlarda beş sayfa ‘Madrub Ahmed Efendi, Müderris Seyyid Süleyman ‘Bazı Müderrisîn, Bazı Ehibbâ Lisanından Tahrir Olunmuş’ mensur yazılar ve son sayfada dua ile eserin bitirilişi ilgili kayıtlar bulunmaktadır.

Genel olarak mevcut şiirlerin sıralanması klasik divan tertibine uygundur, ancak Afîf, Divanında klasik dönem divanlarının geneline göre kıt’aya daha çok yer vermiştir; bu durum şairin yaşadığı yüzyılda kaside yazma oranının geçmiş yüzyıllara göre azalması eğiliminden veya aldığı eğitimin veya karakterinin kıt’a yazmaya daha uygun olmasından kaynaklanmış olabilir. Klasik dönem divanlarında genel olarak kasidelerin sayısı daha fazlayken Afîf Divanı’nda kıt’aların oranı daha fazladır. Ayrıca Afîf Divanındaki gazellerde kadından, aşktan, şaraptan bahseden beyitler kadar hikemî gazeller, kalem, kâğıt, mürekkep gibi hat terimlerinin yer aldığı hüsn-i hat konulu beyitlerin sayısı da fazladır. Afîf’in gazellerinde hat terimlerine ve Hattat Mehmed Esad Yesârî Efendi’nin şiirine yer vermesi, onu anması, onun şiirine zeyl yazması, Afîf’in hat sanatı üstadı olduğunu ve Hattat Mehmed Esad Yesârî’nin talebesi olduğu bilgisini desteklemektedir. Divanından yola çıkılarak da onun şairliğinin yanında hattatlık, nakkaşlık sanatından çok iyi anladığı söylenebilir.

Afîf’in tarih düşürdüğü binalar, doğumlar, vefatlar hep İstanbul çevresindedir. Dolayısıyla şairin İstanbul’da doğup İstanbul’da –Eyüp’te, Ayvansaray’da- yaşadığı eserinden de anlaşılmaktadır. Divan’daki Arapça ve Farsça şiirlerinden, yazılarından Arapça ve Farsça’yı bildiği görülmektedir. Divan’da kendi şiirleri yanında yer yer Seyyidâ, Müderris Âtıf Efendi, Nesibâ gibi başka şairlerin şiirlerine de yer vermesi onun Divanının diğer divanlara göre farklı yönlerinden birisidir.

Afîf’i Etkileyen Şairler

XVIII. ve XIX. yüzyıl şairleri genel olarak Nedim’den etkilenmişlerdir ancak Afîf’te Nedim etkisi belirgin bir şekilde görülmez. Nedim’in şiirlerinde İstanbul’un eğlence mekânlarına, sosyal hayatına dair çok fazla malzemeye rastlayabiliyoruz ancak Afîf Divanı’nda İstanbul’dan o dönemin sosyal hayatından, yaşanılan mekânlardan pek iz bulunmaz. Gerçek mekânlar ve şahıslar doğum, ölüm, cülus, yeni göreve atanma, bina, çeşme yapımı gibi tarih düşürmeye konu oldukları zaman tarih kıt’alarında anılır. Sicill-i Osmani’den, Ârif Hikmet Tezkiresi’ndeki malumattan ve Afîf Divanı’ndan anlaşıldığına göre Afîf uzun süre inziva hayatı yaşamıştır, belki bu yüzden belki karakterinden Afîf’te, XVIII. veya XIX. asrın pek çok şairinin aksine Nedim etkisi belirgin değildir. Nef’î’nin ‘sözüm’ redifli na’tına nazire yazdığı ve bazı övgü ve tarih düşürdüğü kıt’alarında Nef’î’nin beyitlerine benzeyen şiirleri olduğu için Nef’î’yi beğendiği ondan etkilendiği söylenilebilir.

Aşağıdaki beyitte Nef’î gibi Kemal-i Isfahanî’yi de anmakta, kendi sözlerinin Kemal-i Isfahanî’nin hasret kaldığı, görmek istediği sözler olduğunu ifade etmektedir.

(9)

Noķŧa-i ħaŧŧum süveydā-yı derūn-ı kātibi

Ĥasret-i çeşm-i Kemāl-i Iśfahānį’dür sözüm (Sözüm Redifli Na’t/21)

Afîf aşağıdaki beyitte, sözlerinin Nef’î’nin şiirlerini hatırlattığını, onun ruhunu şad ettiğini, Nef’î’nin takipçisi olduğunu belirtmişir.

Sözlerin yād itdirür rūĥ-ı revānın şād ider

Pey-rev-i NefǾį-i üstād-ı zamānıdur sözüm (Sözüm Redifli Na’t/22)

Aşağıdaki beyitlerde, Sultanı methederken İskender’i Dârâ’yı, Cem’i… anması ve ifade tarzı Nef’î’yi andırmaktadır.

Mālik-i mülk-i cihān İskender-i Dārā-tüvān

YaǾnį Ħān ǾAbdü’l-ĥamįd-i Ǿadl ü nuśret-intihā (Beylerbeyi sahilindeki çeşme için yazılan tarih/1)

Āfitāb-ı āsmān-ı salŧanat encüm-ĥaşem YaǾnį şāhenşāh-ı Ǿālem sāye-i Perverdigār Muśŧafā Ħān-ı kerem-perver şeh-i Ǿālį-nijād Şāh-ı vālā-menzilet ħāķān-ı gerdūn-iķtidār Ol şehenşāhuñ Ǿulüvv-i şānına nisbet olur

Şevket-i İskender ü Dārā vü Cem bį-iǾtibār (Sultan Selim’in viladeti için yazılan kıt’anın 17,18, 19. beyitleri)

Divan’daki bazı hikemî şiirlerden hareketle Afîf’in Nâbî’den etkilendiğini, onu örnek aldığını söyleyebiliriz.

Śaķın śūret-nümā-yı bį-meǿāl olma serāb-āsā Śuver Ǿarż itmege ser-māye lāzımdur seĥāb-āsā Teveccüh idüp erbāb-ı derūna menzil al yoħsa

Ķalursın zįr-i bār-ı ħāne-ber-dūşįde bāb-āsā (Gazel I/1-2) Ħaŧ u ħāl ile müzeyyen dil-rubā yoķdur ǾAfįf

Lāyıķ-ı āġūş istįnās mānend-i kitāb (Gazel II/5) Ŧutan çün ĥalķa bāb-ı ħalķı destin bį-nevāl eyler

Yed-i maħlūķdan feryādı her dem ĥasb-i ĥāl eyler (Gazel XIII/1) Olanlar der-geh-i Rezzāķ’a gerden-beste-i teslįm

(10)

Divan’daki beyitlerden anlaşıldığına göre Afîf’in şairliği yanında hattatlığı da vardır. Hat sanatında Mehmed Esad Yesârî, Râgıbî ve Reşid5den etkilenmiştir.

Reşk ile aġzı śulandı lūle-i kilküñ ǾAfįf

Didi çün kilk-i Reşįdā gel beni yek-pāre aç (Gazel VI/II) Kilk-i ter-i Reşįd-i hüner-verle bu zemįn

Buldı ǾAfįf māye-i śad āb u tāb-ı ruħ (Gazel IX/5) ǾAfįfā ħāme böyle bir ġazel ŧarĥ itdi şevķ ile

Olınca pey-rev-i kilk-i Reşįd-i pāk-istiǾdād (Gazel X/6) Reşįdā-yı süħan-pįrāya taķlįd idicek ħāmem

ǾAfįfā itdi kesb-i revnaķ-ı ĥüsn ü bahā kāġıź (Gazel XII/9) Ħāmem ǾAfįf semt-i Reşįdā’da şevķ ile

Bir başķa feyż buldı olup hem-zebān-ı feyż (Gazel XXIV/8) Meddāĥ olınca ħāme Reşįdā gibi ǾAfįf

Yüz ŧutdı ĥüsn-i dįger ile iştihāra ħaŧ (Gazel XXV/5) Reşįd-i pāk-edāya ǾAfįf pey-rev olup

Reh-i nažįreye māǿil o rāhdan maĥžūž (Gazel XXVI/5) ǾAfįf reh-rev-i taķlįddür bu vādį-i nev

Olup Reşįd-i maǾārif-şiǾārdan mesmūǾ (Gazel XXVII/5) Pey-rev-i kilk-i Reşįdā olıcaķ ŧabǾum ǾAfįf

Şeb-çerāġ-ı dilden aldı revnaķ u zįver çerāġ (Gazel XXVIII/7) ǾAfįf-i ħāme Reşįdā’ya iķtidā iderek

Süŧūr-ı nažmumı tertįb itdi śaf-der-śaf (Gazel XXIX/6)

‘Yesārį Efendi’niñ Tārįħ-i MıśrāǾınıñ Bālāsına Yapılan Ķaśįdedir’ başlığında Abdülhamid ve yaptırmış olduğu cami methedilmektedir Yesârî’nin tarih beyti aşağıdadır.

Yesārį ġāyet-i resm-i edeble yazdı tārįħin

Ǿİbādet-gāh-ı vālā maĥfil-i raǾnā-yı sulŧānį 1193/1779-1780 Sözüm redifli na’tta Râgıbî aşağıdaki beyitte anılmıştır:

5

ReĢid, Yusuf oğlu Hattat Eğrikapılı Mehmed Râsim oğlu Mehmed ReĢid Efendi, Ġstanbullu’dur. Babası gibi hattattır. Darbhane-i âmire kâtipliği yapmıĢ, 1227/1812’de vefat etmiĢtir. (Kurnaz, Tatçı, 2001: 347)

(11)

Śafĥa-i Ǿālemde tā kim ħaŧŧ-ı yaǾķūtį gibi

Rāġıbį’nüñ6 zįver-i faśś-ı dehānıdur sözüm (Sözüm Redifli Na’t/41)

Salih Afîf Efendi (ö.10 Ekim 1812) XVIII. yüzyılda, İstanbul’da son devir büyük Mevlevi Divan şairi Şeyh Galip’le(ö. 3 Ocak 1799) ve dönemin büyük musiki üstadı Dede Efendi(ö. 1846) ile aynı asırlarda ve yakın mekânlarda yaşamıştır. Onlarla bir araya gelme, aynı kültür ve sanat ortamında bulunma ihtimali çok yüksektir ancak eserinde Şeyh Galib’i, Dede Efendi’yi anmamıştır. XVIII. ve XIX. yüzyılda yaşamış pek çok divan şairini etkilemiş olan Lale devrinin yenilikçi şairi Nedim’den (ö. 1730) belirgin bir şekilde etkilenmemiş eserinde Nedim’i de anmamıştır. Divan’da Nef’î’nin ‘sözüm’ redifli kasidesine nazire yazılmış ve adı anılmıştır. Osman Horata’nın tespitine göre, ‘bu asırda en çok tanzir edilen şairlerin başında Nef’î ve Nâbî gelmektedir. Bâkî, Fuzulî ve Şeyhülislam Yahya, Sabit gibi şairlere yazılan nazireler de önemli yer tutar. Asrın başında Nedim’in, sonunda Şeyh Galib’in yetişmesiyle, şairlerin ilgisi onlara da yönelmiştir(2009:53).

Hasibe Mazıoğlu, XVIII. ve XIX. yüzyıl şairleriyle ilgili olarak, ‘eski edebiyatımızda kaderiyeciliğin bedbin dünya görüşüne ve hayat anlayışına dayanan fikirler Nedim’e gelinceye kadar söylene söylene eskimiştir. XVIII. asrın şairlerine edebiyatın bu muayyen fikir unsurlarını ifadede bir orijinalite, bir yenilik göstermek imkânı kalmamıştır. Bu yüzden XVIII. ve XIX. asrın şairleri fikir bakımından ya Nabi yolunda yürümüşler ya da tasavvufu yeniden şiire getirmeye çalışarak düşünüşte geleneğin dışına çıkacak herhangi bir hareket gösterememişlerdir (1992:36).’ diye tespitte bulunmuştur.

XIX. yüzyılın genel durumu ile ilgili olarak İsmail Ünver, yüzyılın şairlerini, Nedim gibi mahallileşme akımını sürdürme eğiliminde olanlar; dinî-tasavvufi şiirler yazmaya meyilli olan lar ile şiirde eskiye dönüş, özellikle XVII. yüzyılın büyük şairlerini örnek alarak divan şiirine yeniden hayat verme çabalarında olanlar(2004:100) şeklinde üç gruba ayırmıştır. Bu tasnifi XVIII. yüzyılın ikinci yarısı için de göz önünde tutarsak, Afîf’in XVII. yüzyıl şairlerini özellikle kasidelerinde ve övgü konulu tarih kıt’alarında, manzumelerinde Nef’î’yi, yer yer nasihat veren hikemî konulu beyitlerinde ise Nâbî’yi örnek aldığını söyleyebiliriz. Ayrıca Afîf’in şiirlerinde zincirleme isim tamlamalarını çok kullanması, soyut ve somut kelimelerin bir arada yer aldığı tamlamalara yer vermesi, mana derinliğine önem vermesi, orijinal mazmunlar bulma eğiliminde olması, yeni mazmunlara yer vermesi gibi sebeplerle sebk-i Hindî akımından etkilendiğini söylemek mümkündür.

Afîf onuncu gazelinin birinci beytinde,

O dem kim vaǾd-i teşrįfiyle Ǿuşşāķı ider dil-şād

Olur diller hevā-yı maķdemiyle śaĥn-ı SaǾd-ābād (Gazel X/1)

Sevgilinin gelişiyle âşıkların gönlünün Sadabad gibi şen olduğunu söyleyerek Lale Devri’nin eğlence merkezi Sadabad’ı Divanında bir kere anmıştır.

66

(12)

Divan’da adı çokça anılan şairler Reşid, Saf-der, Râgıb, Sermed gibi genellikle hattat olan şairlerdir. Afîf’in kendi de hattat şair olduğu için, kendisi gibi hattat şairleri daha fazla anmıştır.

Afîf’in Nef’î Tarzına Benzeyen Beyitlerinden Örnekler: Āfitāb-ı āsmān-ı salŧanat encüm-ĥaşem

YaǾnį şāhenşāh-ı Ǿālem sāye-i Perverdigār Muśŧafā Ħān-ı kerem-perver şeh-i Ǿālį-nijād Şāh-ı vālā-menzilet ħāķān-ı gerdūn-iķtidār Ol şehenşāhuñ Ǿulüvv-i şānına nisbet olur

Şevket-i İskender ü Dārā vü Cem bį-iǾtibār (Viladet-i III. Selim / 17-19) Mālik-i mülk-i cihān İskender-i Dārā-tüvān

YaǾnį Ħān ǾAbdü’l-ĥamįd-i Ǿadl ü nuśret-intihā (Beylerbeyi Çeşmesi 1. Beyit) Nâbî Tarzına Benzeyen Beyitlerinden Örnekler:

Āsmān-āsā iden cemǾ-i nuķūd-ı sįm ü zer

Sįnesine dāġ ider miŝl-i nücūm u āfitāb (G II/4) Müdām ednālara zer-pāş olan dest-i nevāzişle Olur ħurşįd-veş dāǿim ser-i ehl-i cihāna tāc Ġınā-yı ķalb ile hemyān-ı ħalķı pür iden çün çāh Naśįbin ġaybdan alur da olmaz āħara muĥtāc Olanlar der-geh-i Rezzāķ’a gerden-beste-i teslįm Śusuz ķonmaz ķanādįl-i mesācid gibi ķalmaz ac Dem-i ġāret olan deryā-dil eyler żāyiǾin taĥśįl

Śuyun bulur yine der yā hū eger eylese tārāc (G VII/2-5)

Āb u rūyuñ ħıfž idüp cevher gibi bul iǾtibār Yoħsa ebr-āsā seni āşüfte eyler rūzgār (G XV/1)

Yukarıdaki beyitlere bakınca Afîf’in kaside ve tarih şiirlerinde Nef’î’nin, hikemî konulu gazellerinde Nâbî tesirinde kaldığı görülmektedir.

Afîf Divanı’nda Tarih Düşürülen Hadiseler

Divan’da ismi geçen tarihî şahsiyetler Ne sebeple anıldığı Tarih

III. Ahmed oğlu I. Abdülhamid (Kıt’a) Sahil kenarında yaptırmıĢ olduğu camiyi metheden

1192/1778-1779 6

(13)

Ģiir

I.Abdülhamid (Müfred) Cami yanındaki çeĢme için

tarih

1192/1778-1779 1 beyit

Esma Sultan (Müfred) Vilâdet 1192/1778-1779 1 beyit

I.Abdülhamid oğlu Süleyman(Müfred) Vilâdet 1193/1776-1777 1 beyit

ġeyh Emir Buhârî mahdumu Abdurrahman Nesib (Kıt’a)

Vilâdet 1193/1779-1780 5 beyit

Kesriyeli Ahmed PaĢa-zâde Osman Bey Efendi mahdumu Mehmed Sadık (2 adet müfred)

Vilâdet 1190/1776-1777 2 beyit

Kesriyeli Ahmed PaĢa-zâde Osman Bey kerimesi Nefîse(Kıt’a)

Vilâdet 1193/1779/1780 2 beyit

Mustafa Han oğlu III. Sultan Selîm (Kıt’a) Vilâdet 1175/1761 27 beyit

Yusuf PaĢa(Koca) (Kaside) Sadaret 1200/1786 11 beyit

I.Abdülhamid Han (Kıt’a) Beylerbeyi’nde cami

yanındaki çeĢme

1192/1778-1779 12 beyit

I.Abdülhamid Han I. (Kıt’a) Beylerbeyi’nde cami

yanındaki çeĢme

1192/1778-1779 7 beyit

Yesârî (Kaside) I.Abdülhamid.’in

yaptırdığı cami

için Yesârî’nin yazdığı beytin tanziri

1193/1779-1780 13 beyit

Âtıf-zâde Ömer Vahîd Efendi (Kaside) Defterdar oluĢu 1182/1768-1769 9 beyit

I.Abdülhamid (Kıt’a) Beylerbeyi Camii

yakınındaki Mektep

1192/1778-1779 2 beyit

I.Abdülhamid oğlu Mustafa (Kıt’a) Vilâdet 1193/1779-1780 3 beyit

ġehzade Camii hizmetkârlarından Hatib-zâde Ahmed Efendi (Kıt’a)

Sakal bırakma 1192/1778-1779 5 beyit

III. Ahmed oğlu Abdülhamid Han (Kıt’a) Cülûs 1187/1774 2 beyit

III. Ahmed oğlu Abdülhamid (Müfred) Cülûs 1187/1774 1 beyit

III.Ahmed oğlu I. Abdülhamid (Mısra-Mücevher Tarih)

Cülûs 1187/1774 1 mısra

ġeker-zâde Seyyid Feyzullah mahdumu Ubeydullah (Kıt’a)

Vilâdet 1194/1780 5 beyit

I.Abdülhamid kızı Rabia Sultan (Kıt’a) Vilâdet 1194/1784 10 beyit

Â’iĢe Sıdıka (Kıt’a) Vefat 1185/1771-1772 4 beyit

Â’iĢe Sıdıka (Müfred) Vefat 1185/1771-1772 1 beyit

Nâzım Efendi-zâde Ahmed Efendi mahdumu Seyyid Muhammed Ârif (Kıt’a)

Vilâdet 1195/ 1780-1781 6 beyit

ġeh-zâde Camii hizmetkârlarından Hatip-zâde Ahmed

Efendi oğlu Mehemmed Tâhir (Kıt’a) Vilâdet

1194/ 1784 7 beyit

DerviĢ Mustafa Ġzzet (Kıt’a) Vefat 1203/1788-1789

2 beyit

(14)

Kapan Nâibi Ġbrahim Efendi’nin oğlu Mehemmed ġerîf (Kıt’a)

Vilâdet 1194/1780

7 beyit

Seyyid Emin Efendi kızı Semiyye Adeviyye (Kıt’a) Vilâdet 1210/1795-1796 9 beyit Dergâh-ı âlî zâimlerinden Ali Ağa (Kıt’a) Sakal bırakma 1194/1780 8 beyit

I. Abdülhamid kızı MelikĢah

(Kıt’a) Vilâdet

1195/1781-1782 5 beyit

Rabia (Kıt’a) Vilâdet 1210/1795-1796 2 beyit

Aziz Monla Efendi (Kıt’a) Ġzdivac 1211/1796-1797 5 beyit

Koca Mustafa PaĢa mütevellisi Ahmed Ağa mahdumu Mustafa Ġzzet (Kıt’a)

Vilâdet 1196/1781-1782 8 beyit

Sâlih Afîf (Nazm) Afîf Divanı’nın

tamamlanması

1211/ 1796-1797 6 beyit Muvakkit ġehzâde Hâfız Muhammed Efendi

mahdumu Mustafa (Kıt’a)

Vilâdet 1194/1780 4 beyit

ġemseddin Efendi (Kıt’a) Anadolu Kazakeri olması 1212 /1797-1798 11

beyit Muvakkit ġehzâde Hâfız Muhammed Efendi

mahdumu Mustafa Sâfî (Kıt’a)

Vilâdet 1194/1780 11 beyit

Ġzzet PaĢa -DerviĢ PaĢa Ġmamı Hafız lisanından- (Kıt’a)

Ġkinci defa mühür alması 1195/ 12 beyit Tevfik Efendi -Avnî Efendi lisanından- (Kaside) Fetva makamına gelmesi Tarih 16 beyit I.Abdülhamid oğlu Sultan Mahmud -DerviĢ PaĢa

Ġmamı Hafız lisanından- (Kıt’a)

Vilâdet 1199/1784-1785

I.Abdülhamid I kızı Fatma Sultan (Kıt’a) Vilâdet 1197/1782-1783 6 beyit

I.Abdülhamid mahdumu Sultan Mehmed (Kıt’a) Vilâdet Tarih 23 beyit

III.Selim –Seyyidâ lisanından- (Kaside)

Cülûs 1196/1781-1782 19

beyit

Halil Ġbrahim -Nâzım Efendi lisanından- (Kıt’a) Vezâret 1197/ 1782-1783

Tophane Camii muvakkiti Mustafa mahdumu Halil (Kıt’a)

Vilâdet Tarih 5 beyit

I.Abdülhamid kerimesi Saliha Sultan -Feyzî Efendi Lisanından- (Kıt’a)

Vilâdet 1201/1786-1787 7 beyit

Mustafa Han oğlu Sultan III. Selim (Kıt’a) Cülûs 1203/1789 11 beyit

III.Sultan Selim -Avnî Efendi lisanından- (Kıt’a-Musammat)

Cülûs 1203/1789 12 beyit

III.Sultan Selim (Kıt’a) –Müderrisînden Afîf Efendi Lisânından

Cülûs 1203/1789 12 beyit

Molla Ġbrahim mahdumu Nazif Ahmed (Kıt’a) Vilâdet 1208/1793-1794 11

beyit

Reis Numan Efendi (Mısra) Vefat 1180/1766-1767 1 beyit

MüzehhipbaĢı Hasan Efendi (Kıt’a) Vefat 1193/ 1779-1780 8 beyit

Ahmed Ağa (Afîf’in biraderzadesi) (Kıt’a) Vefat (Mezar taĢı yazısı) 1179/ 1765-1766 3 beyit

Hatib-i Kaygan Hacı Ahmed (Nazm) Vefat 1185/ 1771-1772 3 beyit

ġehzade Camii MüezzinbaĢısı Ali Murteza (Kıt’a) Vefat 1185/1771-1772 4 beyit

Nesibe (Kıt’a) Vefat 1193/1779-1780 3 beyit

(15)

3 beyit

Mustafa mahdumu Seyyid Mehemmed (Kıt’a) Vefat 1192/1778-1779 2 beyit

ġerife Rukiyye (Kıt’a) Vefat 1192/1778-1779 2 beyit

Hafsa (Kıt’a) Vefat 1200 / 1785-1786

Hacı Muhiddin Camii imamı Muhammed Said (Kıt’a) Vefat 1196/1781-1782 2 beyit Kaptan Ġbrahim PaĢa kerimesi Hacer Hanım (Kıt’a) Vefat 1205/1790-1791 2 beyit

Subhi-zâde Ali Necib Efendi (Kıt’a) Vefat 1179/1765-1766

3 beyit

Tekye-i Balçık ġeyhi Abdülgani (Kıt’a) Vefat 1203/1788-1789

3 beyit

Tabloda görüldüğü gibi, Beylerbeyi Camii7 yapımı (2), Zeynep Mabedi inşaatı (1),Beylerbeyi Camii yanındaki okul inşası(1), Beylerbeyi Camii yakınındaki çeşme inşası (3), Koca Yusuf Paşa’nın sadrazam oluşu (1), I. Abdülhamid’in tahta geçişi (3), III. Selim’in tahta geçişi (4), sakal bırakma (2), izdivaç (1), Afîf Divanı’nın tamamlanması (1), makam tayini (4), III. Selim’in doğumu (1), viladet ( 24), vefat (17) adet olmak üzere tarih düşürülen toplam altmış beş adet şiir vardır. Bu şiirlerin birkaç tanesi hariç hepsi kıt’a nazım şekliyle yazılmıştır.

En eski tarih Sultan Selim’in viladeti 1175/1761 ve en yeni tarih Şemseddin Efendi’nin Anadolu Kazaskerliğine tayini 1212/1797-1798 konusundadır. Divan’da Afîf Divanı’nın tamamlanmasıyla ilgili 1210 tarihli şiir bulunduğu görülmektedir.

SONUÇ

Bu çalışmada XVIII. yüzyıl hattat Divan şairlerimizden Ayvansaraylı Afîf’in hayatı ve Divanı incelenmiştir. Tespit ettiğimiz bilgilere göre şair İstanbul Ayvansaray Eyüp civarında yaşamıştır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Yazmış olduğu tarih şiirlerinden tahminen 1740-1745 yıllarında doğduğunu söyleyebiliriz. Nakşıbendi tarikati halifelerindendir. Şairin hayatı ve eseri hakkında kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanamamıştır. Afîf hakkında çok sınırlı bilgi veren bir kaç eserde Divanı olup olmadığı hakkında dahi bilgi yoktur. Afîf’in Divanı çok hacimli değildir ancak dönemin tarih, kültür, edebiyat, sanat tarihi alanına ışık tutacak bilgiler ihtiva etmektedir. Ayrıca şair hattat olduğu için o dönemde yaşamış olan Mehmed Esad Yesârî, Râgıbî, Râmî, Reşid gibi hattat şairleri, hattatları anmıştır. Divan’da Afif’in şiirleri arasında Müderris Avnî, Nesîbâ, Derviş Paşa İmamı Hâfız gibi şairlerin şiirlerine de yer verilmiştir.

Divan’da XVIII. yüzyıl şairlerinin genelinde görüldüğü gibi tarih kıt’alarının sayısı, kasidelerin sayısına göre daha fazladır. Kıt’alardan başka otuz beş adet gazeli vardır. Gazellerden sonra kısa kıt’alar ve altı adet müfred gelmektedir. Şiirlere baktığımızda şairin kasidelerinde Nef’î’den etkilendiğini söyleyebiliriz. Ayrıca Afîf’in şiirlerinde zincirleme isim tamlamalarını çok kullanması, soyut ve somut kelimelerin bir arada bulunduğu tamlamalara yer vermesi, mana derinliğine önem vermesi, orijinal mazmunlar bulma eğiliminde olması, yeni mazmunlara yer vermesi gibi sebeplerle sebk-i Hindî akımından etkilendiğini söylemek

7

Beylerbeyi Camii, Ġstanbul Beylerbeyi semtinde, Boğaziçi’nin Anadolu yakasında I. Abdülhamid tarafından 1192/1778-1779’da yaptırılmıĢ olan camidir (Afîf : 1206/1791-1792 :4b-5a).

(16)

mümkündür. Gazellerinde öğüt verici, hikemî tarzda yazdığından Nâbî etkisinde kaldığını söyleyebiliriz. Ayrıca kaynaklarda ve şiirlerinde bahsedildiğine göre şair, insanların dilinin kendisini incitmesi sebebiyle belli bir süre inzivaya çekilmiştir. XVIII. yüzyılda İstanbul’da yaşamış 3 Şevval 1227(10 Ekim 1812) İstanbul’da vefat etmiş, Yâvedûd türbesi haziresinde defnolunmuştur.

KAYNAKÇA

Afîf, Divan-ı Afîf (1206/1791-1792) British Museum OR_9470. AKKUġ, Metin (1993) Nef’î Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara.

Ârif Hikmet (2014) Tezkire-i ġuara, Hazırlayan Sadık Erdem, TTK Yayınları, Ankara.

Ayvansarayî Hüseyin Efendi vd. (2011) Hadikatü’l-Cevâmi, Hazırlayan Ahmed Nezih Galitekin, ĠĢaret Yayınları, Ġstanbul.

Ayvansarayî Hüseyin Efendi vd. (1987) Hadikatü’l-Cevâmi, Hazırlayan Ġhsan Erzi, Tercüman Yayınları, Ġstanbul.

Bursalı Mehmed Tâhir (2000) Osmanlı Müellifleri, Hazırlayan Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Bizim Büro Yayını, Ankara.

Câbir bin Muhammed el-Ensârî (2017)http://www.evliyalar.net/hz-cabir, 25.11.2017

CEYLAN, Ömür (2013) ‘Klasik ġiirin Büyüyen Gölgeler Yüzyılı (1701-1800)’, 237-291. sayfalar, Türk Edebiyatı Tarihine Bir BakıĢ Eski Türk Edebiyatı, Kurgan Yayınları, Ankara.

ÇAĞBAYIR, YaĢar (2007) Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Yayınları, Ġstanbul. ÇAKIR, Müjgan (2014) Seyyid, Seyyidâ, TEĠS.

DEVELLĠOĞLU, Ferit (2010) Osmanlıca-Türkçe Lugat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara. HORATA, Osman (2006) Klasik Estetikte Hazan Rüzgârları Son Klasik Dönem (1700-1800),

Türk Edebiyatı Tarihi, II. cilt, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ġstanbul.

HORATA, Osman (2009) Has Bahçede Hazan Vakti XVIII. Yüzyıl Klasik Dönem Türk Edebiyatı, Akçağ Yayını, Ankara.

ĠNCE, Adnan (2005) Tezkiretü’Ģ-Ģuarâ Sâlim Efendi, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayını, Ankara.

ĠPEKTEN, Haluk (2014) Eski Türk Edebiyatı Nazım ġekilleri ve Aruz, Dergâh Yayınları, Ġstanbul.

ĠPEKTEN, Haluk vd. (1988) Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı Ġsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını, Ankara.

ĠSPĠRLĠ, Serhan (1997) Subhî-zâde Feyzî’nin Hayatı, Edebi KiĢiliği ve Hamsesi (Ġnceleme- Tenkitli Metin) Atatürk Üniversitesi SBE TDE Eğitimi Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Tez Yöneticisi Rıdvan Canım.

KÜÇÜK, Mustafa vd.(1995) BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Katalogları Rehberi, Ankara.

KAPLAN, Yunus (2014) Ayvansaraylı Afîf Maddesi, Türk Edebiyatı Ġsimler Sözlüğü Projesi. KAPLAN, Yunus (2014) Yesârî Mehmed Esad Efendi, Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı

Ġsimler Sözlüğü, Ankara.

(17)

MAZIOĞLU, Hasibe (1992) Nedim’in Divan ġiirine Getirdiği Yenilik, Akçağ Yayını, Ankara.

Mehmed Süreyya (1996) Sicill-i Osmanî, c. I, Hazırlayan Nuri Akbayar, Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul.

Müstakimzâde Süleyman Saadettin (1928) ‘Afîf’ Tuhfe-i Hattâtîn, Ġstanbul.

POYRAZ, Yakup (2010) ‘Uzaktaki Yazmalarımız: Ġngiltere Ulusal Kütüphanesi’ne Ġlk KaydedilmiĢ Divanlar ve Mecmû’alar’ Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume 3, Ġssue 12, Summer, 363-377. s.

Sind/https://www.google.com.tr/search?q=sind&rlz=1C1VFKB_enTR621TR621&oq=sind& aqs=chrome..69i57j0l5.3621j0j8&sourceid=chrome&ie=UTF-8 EriĢim Tarihi: 26.11.2017

ġemseddin Sami (?) Kâmus-ı Türkî, Çağrı Yayınları, Ġstanbul.

ġENTÜRK, M. Hüdaî (2006) ‘Murad NakĢıbendi’, Ġslam Ansiklopedisi, cilt 31, ĠSAM yayınları, Ġstanbul.

TDK Türkçe Sözlük (2005) Türk Dil Kurumu Yayını, Ankara.

TUMAN, Mehmet Nâilî(2001) Tuhfe-i Nâilî, Hazılayan Cemâl Kurnaz, Mustafa Tatçı, Bizim Büro Yayınları, Ankara.

Türkçe Sözlük (2005) Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Ankara.

ÜNVER, Ġsmail (2004) XIX. Yüzyıl Divan Nazmı ve Nesri, Büyük Türk Klasikleri, c. 8, Ġstanbul.

ÜZEL, Mustafa (2016) Hattat Hüseyin Râgıb,

http://hattatlarimiz.blogspot.com.tr/2016/01/hattat-huseyin-ragp.html EriĢim Tarihi: 26.12.2017

YAKIT, Ġsmail (2003) Türk-Ġslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih DüĢürme, Ötüken Yayınları, Ankara.

YEKBAġ, Hakan (2009) Divan ġairinin Penceresinden Acem ġairleri, Turkish Studies, volume 4/2 , 1158-1187

YENĠTERZĠ, Emine (2012) ‘Klasik Türk ġiirinde Ülke ve ġehirlerin MeĢhur Özellikleri’ Uluslararası Sosyal AraĢtırmalar Dergisi Klasik Türk Edebiyatının Kaynakları Prof. Dr. Turgut Karabey Armağanı, volume 3, issue 15, 301-334. s.

Referanslar

Benzer Belgeler

Gruplar arasında farklı olanı bulmak için yapılan Mann Whitney U analizi sonucuna göre, sağlık amacıyla egzersiz yapan ve izleyici olan katılımcılar,

cevherleri boru içinde çökeltmeyecek karışım hıkı­ nın tayini de çok önemlidir. Projede kullanılacak karışım hızı, katı maddenin boru İçinde çökelmesini tarifi

lama yönüne gidilemez. Yeraltında çalışmakta olan bantların hız değerleri 1 ilâ 2.7 metre/saniye ara­ sında değişmektedir. Kriblâj bantlarında bu hız 0,27

Araştırma sonucunda çocuk evlerinde korum altına alınan çocukların rekreatif faaliyetlere katılım düzeylerinin ve psiko-sosyal durumlarının belirlenmesine

ihracatlarımızda önemli bir yer tutan Bor cevherlerinin düşük tenörlü artıklarının zengin­ leştirilmesi bu çalışmada etüd edilmiş ve dekrepitasyon (sıcakta

Laboratuvar Koşulları Altında Oluşan Kömürleşme Olayında Açığa Çıkan Gazlar (Ref. İşletme faaliyetlerinin uygulan- masîyle üretimine geçilmemiş yani Karbonifer

A statistically significant difference was found when exam cheating attitude scores of university students were examined according to grade variable (p=0,004).. Tukey

Kızılkayalar bakı» h pirit yatağının sondaj» larından alınan numuneler üzerinde makros» kopik çalışmalar neticesinde, gang minerali içersindeki cevherleşmenin kompleks