CtJ M L I ’îvİa Î71
J
ajHWttg»'iagwy»wt»V««im i
y ijınıifi
mu
- ¿
juíujíjí
^
uuuííl
T Ü R K İ Y A T BAHİ SLERİ
"fwnT^rTííTr'T*1^*"
f'T!
*"'y*** «Viyrıi'f
•
’•7'^''• »'F
Tıl TiT^nTlVr^iYTnTf ¥î i? iVn^TfYÎ11
Os mai î h t a r i h i n d e f i ki r
hürriyetine indirilen ilk darbe
r
Eski OsmanlıJarda 5 millî bir şuur hali ni alan fikir ve
icd.an hürriyeti on altıncı asır sonları na kadar devam et
tikten sonra Üçüncü Murad
i * * * »
Yazan:
L.
İ s m a i l H a m i D a n i ş m e n d
devrinde bu millî şuura ilk darbenin bir ietva ile indirilmiş olduğunu, hükümetin ka rarlarına muhalefeti «Küfr» ilân eden bu nıülhiş fetvanın «Arnavûd-i aıııîd» ve «Serdâr-ı bî-âr» gibi terkibler ve lâ- kablarla anılan Vezir-i-a’zam Koca S i nan Paşa tarafından neşrcttirildiğini ve neşir sebebinin dc keyfî ve şahsî mülâ hazalarla açılan «Nemçe seferi» 11e kar şı efkârı umumiyetle görülen muhalefet- cereyanını tethişle sindirmek siyase tinden ibaret olduğunu bundan evvelki yazılarımızda «Serdâr-brâr» m iç ve dış yüzlerile beraber gözden geçirmiş tik. Şimdiye kadar lâyık olduğu ehem miyetle tetkik edilmemiş olan bu fetva hâdisesi Koca Sinanm Üçüncü Murad devrindeki üçüncü sadaretine ve 1593 - 1001 senesi 4 temmuz 4 şevval pazar günü toplanan fevkalâde bir meclisin verdiği Nemce seferi kararını takib eden kara güne müsadiftir.
ikinci Selim devrinin 1588= 975 sene si 17 şubat = 18 şaban sah gününden İşte bu uğursuz «Nemçe seferi» nin ilâ nına kadar 25 sene, 4 ay, 16 gün süren .son Osmanlı - Avusturya sulhu, Kanu ni devrindenberi dökülen kanların te min ettiği orta Avrupa Türk hâkimiye tinin en parlak istikrar devresidir: Os manlI m; inhalarında «Beç Krallığı» ya» lılid «Nemçe çâsâriığı» denilen Av us ta y a ve daha doğrusu Almanya İmpa ratorluğu Türk üstünlüğünü zorla ka- | bul etmiş olduğu için, her sene İstanbuta para ve kıymetli hediye şeklindeki ha raçlarını muntazaman takdim etmekte dir. «Nemçe çâsâıı» yalnız padişaha de ğil, vezir-i-a’zamla diğer vüzeraya ve hattâ ikinci derecedeki devlet erkânına bile muahede mucibince haıaç ve hedi ye vermek mecburiyetindedir: İşte bun dan def-yı Î>î).>7=-!001 senesinin bile ha raçları yola çıkarılmış, fakat bunları gellımekle olan Baron fPoppel von LobkotvHz) ismindeki elçi Istanbulda verilen -4 temmuz = 4 şevval, kararı ü- zerine Avusturya sefirinin hapsedildi ğini haber alınca yarı yoldan geri dön mek mecburiyetinde kalmıştır.
Koça Sinan Paşanın böyle parlak bir vaziyette bütün efkârı unıumiyeye ve hattâ padişahın bile sulhu muhafaza temayülüne rağmen türlii türlü entri kalar çevirerek adeta zorla sefer ka rarını istihsal etmesi Osmanlı ve ecnebi membalarında lıep şahsî mülâhazalarla izah edilir: Garb nıembâîafinâ" göre, Koca* Sinan bundan evvelki ikinci sada- rctiie bu üçüncü sadareti arasında ge çen mazuliyet devrinde Viyanadan İs- tanbula haraçr getirmiş .olan mıırahlıas- laı-dan hiç bir resmî sıfatı olmadığı hal de şahsi haraç istemişse de baştan sav ma bir ccvabdatı başka bir şey kopara- madığı için Avusturya devletine kin bağlamış ve Osmanlı membalarma göre de sadaret makamında rakibi olan eski Yczir-i-a'zam Ferhad Paşanın Şaı-k scrdarlığmda Safavî şehzadesi Haydar Mirzayı rehine olarak Lstanbula getir mek suretile Osmanlı - İran sulhunun parlak bir şekilde akdini temin etmesi Koca Siııanı kıskandırdığı için, kendisi de garb serdarlığında daha parlak bir muvaffakiyet kazanıp ve meselâ «Nem çe çâsân» nı zincire vurup «Kcşan-bcr- Keşan Astânc-i Fâdişâhîye» getirerek rakibini gölgede bırakmak Sevdâsile A- vusttiryaya sefer açmıştır! Bu iki riva yetin ikisi de doğrudur ve her İlcisine göre de 13 sene sürüp bir çok kanlarla
lameli olarak kesik başlar, zincirli .1 - sn ler ve düşmandan alınmış- bayraklar gelmiştir. Bu vaziyet üzerine Avustur yalIlar hudud teşkilâtlarını takviye et tikleri için Telli-Hasan Paşa, İstaııbul- den kuvvet istemiş ve o sırada Vezir-i- a zam olan Kaırijeli Siyav.uş Paşa da Rumeli beylerbeyi Kirü-Hasan Paşaya yardım emri vermişse de, Siy av uş Pa şa birdenbire azledilip Koca Sinan Pa şa üçüncü defa olarak Vezir-i-a’zam olunca Kirli-Hasan Paşayı Telli-Hasaıı Paşaya yardım etmekten menetmek için Rumeli beylerbeyliğinden Tıımşvar beylerbeyliğine nakletmiştir.
Bunun sebebi «Serdâr-ı bî-âr» 111 Telli - Haşan Paşaya bir ev mesele sinden dolayı ötedenberi kin beslcnıe- sile izah edilir! Tabii bu suretle hem Telli-Hasan Paşa yardımsızliklan do layı mağlııb olacak, lıem bu mağlûbiyet padişahın gücüne giderek Avusturya- ya karşı sefer açılmasına sebeb- olacak ve netice itibarile Koca Sinan bir taşla iki kuş vurmuş olacaktır! «Sci'dâr-ı bi- âr» işte bu maksadla Kirli Haşan Pa şanın yerine Rumeli beylerbeyliğini kendi oğlu olan ve tıpkı kendisi gibi korkaklıgile meşhur olduğu için «Mıı- hanııes = N âliler d- ve «Mcnhûs ilini menhus» gibi lâkablarla anılan Mch- nıed Paşaya vermiş ve tabiî bu Muhas- nes - Mehmed Paşa Telli-Hasan Paşa ya yardım etmediği için, zavallı Haşan Fışa 1593^-1001 senesi 20 haziran^-.-. 20 Ramazan pazar güııü 40 bin kişilik bir Avusturya kuvvetine karşı Osman» lıların «Nchr-i Küpe» dedilclcri Kulpa boylarında 10 bin askerle giriştiği mu harebede mağlûb ve şclıid olmuş, bu Kulpa bozgununda Telli Paşadan başka Kanuninin meşhur kızı Mihrimah Sul tanın sancak beyliklerinde bulunan iki torunu da şehid olduğu için «100 ı —- 1593i yılı Osmanlı menbalarmda «Boz gun senesi» ismini almış ve mesele lstanbula aksedince yukarıda bahsetti ğimiz fevkalâde meclis toplanıp vazi yeti müzakere etmiştir.
Bu mecliste Koca Sinanm harb fikri ne karşı sulh fikrinin en mühim mü messili, «Hâce -i-Sultânî» mevkiinde bulunduğu için Umivye sınıfının en mühim şahsiyeti sayılan en büydik Os- manlı müverrihlerinden «Tâc-iit-tevâ- rîh» müellifi Sa’düddin Efendidir: Al manya imparatorunu zincire vurup
Asiâne-i Saadete getireceğinden» bah seden- Vezi’r-i-a zamla çok şiddetli bir münakaşaya girişen Hoca Sa'düddinin sulh tezi bütün efkâr-ı-umuııliyenin müşterek davası mahiyetindedir; o sı rada Istaribülda bulunan' Selâuiki Mus tafa Efendi:
«Ukalây-ı devrân ve kârdân-ı âlem olanlar âkıbef-endîşlik fikriyle m iilc- Iıayyir olup»
sefer açılmasının muhtelif sebeblerden dolayı doğru görülmediğinden bahset
mektedir; onuıı için Hoca Efendi «Kul pa bozgunu» hudud hâdisesinin de bir çok emsali. gibi si yasî tedbirlerle tesvi yesiııi müdafaa etmiştir: Bu tezin en mühim istinad noktaları o sırada dev letin masarifi varidatından «efzûn» ol ması ve Şark seferlerinden çok yorul muş olan ordunun böyle, bir Garb sefe rine hiç hazırlanmamış bir vaziyette bulunmasıdır; fakat milletlerin mukad deratında palavranın rolü makul sözün tt+İrinden çök fazladır. Onun için «Scj'dâr-ı bi-âı» m «Nemçe çâsâıı» 111 zincire vurmak hülyasına istinad eden haıb tezi, Hoca - Sa’düddinin ordu va ziyetine istinad eden sulh tezine tercih edilmiş ve hattâ ordunun hazırlanması için seferin ertesi bahara tehiri gibi makul teklifleri bile Koca Sinan şah sına karşı bir «husumet» eseri saydığı için muhaliflere karşı derhal bir «ikfâr/Tckfîr» fetvası neşvettirmiştir. Kâtib Çelebi, Naîmâ, Müneccimbaşı, Solakzade vesairenin kayıdlarına göre Sinan Paşanın bilhassa rakibi Ferhad Paşa tarafından teşvik edildiğine hük mettiği muhalefet cereyanım sindirmek için tertib ettirdiği fetva, «Gazaya mâ ni’ olanlarım küfrülrc/ikfârına miiteal- allik» dir. «Kiifr» ün hukuki ve bilhassa cezaî bir takım neticeleri yardir: Bu neticeler nikâhın feshinden başlıyarak «kâfir» ilân edilen şahsın idamına ve hattâ «lâşcsinütı denize ilkansuıa> kadar dayanabilir; ilk netice bile âile ocağım yıkacak kadar mü’nliktir! Tabiî bu müthiş felıdid altında hükümetin siya setini tenkid etmek, «kâfir» olup bütün hukuki ve cezaî neticeleri göze almak demektir. Cemiyet hayatında dinin en büyük nâzım vaziyetinde bulunduğu bir devir gözönüııe getirilecek olursa, dinin kanunî bir hükmü demek olan fetvanın halk kütleleri üzerinde ve bil hassa ferdin vicdanında yapacağı te sirin derecesi pek kolay takdir edilebi lir: litt k u k t ve c**z»i «eticalcrin yanın da işin işte bu hissi cephesi de vardır. Tabiî böyle bir vaziyette herkes hü kümet gibi düşünmek ve eğer başka türlü düşünüyorsa susmak mcebu - ıiyeiinde bırakılmış demektir! Osmanlı tarihinde ilk defa olarak işte bu vazi yette muhalefet resmen «kiifr» ve mu halif de «kâfir» yani «din hâini» ilân edilmiş, fikir ve vicdan hürriyetine in dirdiği ilk darbeye bir meşruiyet ren gi vermek istiyen «Serdâr-ı bî-âr» ın tertib ettiği bu şeytani formül Osmanlı tarihinde kendisinden soma da pek çok tekrar edilmiş ve nihayet Tanzimattân •sonra Hıyânc(-j vâtaniyje» ve ilk 'Meşrutiyetten itibaren de «ivtîcâ» isti
halelerine uğrayarak zamana uymuş ve uydurulmuştur: Tabii bütün bu muah har formüller netice olarak «Kafalarla
vicdanlar hükümetin emrindedir» mâ nâsına gelir: «Serılâr-ı bî-âr» işte bu mânânın piridir ve herhalde irticaın hakikîsi de işte o ilk örneğe ıücû et mek demektir.
İsm ail Ham i D A N İŞM EN D
facialara sebeb olduktan sonra Avus-tvryayı senevi haraç mükellefiş'etinden kurtarmış bir sullı akdile neticelenen ve Türk kılıcının Avrupadaki şan ve şöhretini sarsan bu uzun sefer devlet ve milletin selâmeti namına değil, harb cephelerindeki korkaklığından dolayı -Serdâr-ı bî-âr» denilen Koca Singnin siyasî ihtirasile şalisi menfaati namına açılmıştır.
Gerek efkârı umumiyenin- gerek pa dişahın muhalif olduğunda ittifak edi len bu keyfî . seferi açabilmek için .«Serdâr-ı bi-âı» ilkönce Üçüncü Mura
dın fikrini çelecek kanlı bir zemin ha zırlamış ve ondan sonra da muhalefet cereyanını tctlıişle susturacak bir fetva neşrettirmiştir. Padişahın fikrini çelmek için Koca Sınanın oynadığı feci rol Os
manlI - Avusturya hudud hâdiselerde alâkadardır: İki devlet arasındaki sulh haline rağmen hudud boyları daimî bir kanlı sahne halindedir ve hattâ her iki tarafın mütemadiyen birbirine tecavüz edip duran karşılıklı teşkilâtlan bile vardır; meselâ Osmanlı tarafındaki A- kıncı ve Martoloz teşkilâtlarına, mukabil AvusturyalIların da «lîscocIı’i/Uscnrçuos'-3 Uskok» denilen siyasî haydud ve kor san teşkilâtı hem karada, hem denizde faaliyet gösterir. O sırada Bosna vali liğinde bulunan Telli-Hasan Paşa bir mC’ddcttenberi bunlarla uğraşmaya baş lamış ve hattâ 1592~İ000 tarihinde bu hudud gazalarından lstanbula zafer
a-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi