• Sonuç bulunamadı

Cafer Bater

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cafer Bater"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARADA BİR_______

ALİ HAYDAR PEKTAŞ

<

Cafer Bater

Bir ressam öldü, huyu güzel, sanatı güzel... Suluboya­ yı dolu dolu yaşamış, ama ona doyamamıştı.

Suluboyanın resim bile sayılmadığı 1954’te Ankara’da iyi giden işlerini sanat uğruna tasfiye edip İstanbul’a yerleşti. Resimle geçinebilmesi için acı dolu uzun yılla­ rın geçmesi gerekecekti. Bu direnme, bu çaba Sn. Nüz-

het Islimyeli gibi kendi yaşıtlarıyla suluboyamızı bugün­

kü düzeye getirdi.

1913’te İstanbul’da doğdu Cafer Bater. Miralay Sadık

Sabri Bey’in oğluydu. Fransızcayı Türkçeyle birlikte öğ­

rendi. Sonraları buna iyi bir İngilizce ve biraz İtalyanca da eklenecektir.

Zengin bir kitaplığı vardı. Doğaya çıkamadığı zaman sürekli okurdu. Ressam arkadaşları ona yağlıboya yap­ masını da önermişti. "Her yağlıboya yaptığımda uykum

gelirdi" dedi. Çünkü bu malzeme onun çevik, evecen

yapısına uygun değildi... Kağıdın büyüklüğü ne olursa olsun resmi bir seansta tamamlardı. Resim bozduğunu hiç duymadım... Resim yaparken dikkati dağılmasın, hı­ zı kesilmesin diye en yakınlarını bile yanında istemezdi. 15 yıllık komşuluğumuza karşın kendisini seyretme is- tiklerimi hep geri çevirdi.

Bir gün plaja resim takımlarıyla geldi. Koy'a bir tekne­ nin yanaşmasını bekledi ki yamaçlarla birlikte onun da reflesini (birçok resim deyimini Fransızca kullanırdı) yapsın. Umudunu kesince kumsala inip çalışmaya baş­ ladı. Gözükmeden 15-20 metre yakınına sokuldum. Kısa aralıklarla birkaç adım geriliyor; yapılana şöyle bir göz attıktan sonra resme saldırıyordu. Elindeki fırça değil sanki kılıçtı... Kumsala yanaşıp bir süre kalan tekneyi fark etmemişti. Resim 30 dakika kadar sürdü. Takımları­ nı toplamaya yardıma gittim. Tekneyi görmediğini söy­ ledi... O gün resim yaparken kendinden geçtiğine, bir çeşit hareketli ayin yaptığına tanık oldum.

Doğadan sinyaller beklerdi. "Mesaj gelmeden resim

yapamam!” derdi. Şile’ye, Tuzla’ya vb gidip resim yap­

madan döndüğü günler olmuştur. "B ir atölyem bile yok" diye yakınanlara "Atölyeye ne gerek var" derdi. " Tabia­

tın kendisi atölye!"

Suluboyaya 16 yaşında başladı. Eski birkaç ressamı­ mızı, özellikle İngiliz suluboyacılarını beğenirdi... Bazı Akdeniz ülkelerinde birçok resim çalışmaları yaptı, içte ve dışta sergiler açtı; olumlu eleştiriler aldı. Buna karşın basın ve yayından sürekli kaçtı. Onun için yeterince ün­ lenmedi.

Bir gün yaptığı bir resmi gösterip nerede yapıldığını sordu. "Venedik'e benziyor" demem üstüne Turner’in bir suluboyasını gösterdi. "Bak bakalım bir benzerlik

var mı?” Olumlu yanıt alınca, "Turner'in çalıştığı yerden çalıştım" dedi. Yüzünde sevinç ve saygı vardı. "Belki de Turner’in bastığı aynı yere bastım."

Empresyonist tarzda çalışırdı. Bazen bunun sınırlarını zorlar, ekspresyonizme, hatta soyuta varırdı... Zamanla birkaç sıcak rengi attı, paleti daha da sadeleşti.

Sürekli Dragos’ta otururken sağlığı bozulunca son bir­ kaç kışı Bebek’te geçirdi. Arabasına şoför tutmuştu. O civarda başarılı resimler yaptı. 4-5 ay önce telefon edip resim çalışmalarının nasıl gittiğini sordum. "Geçenler­

de Sarıyer'e gittik" dedi. “Hava serinceydi. Arabadan inmeyi canım istemedi. Gözlerimle resim yaptım." An­

layamamıştım. "Yani eve dönünce belleğinizde kalanla­

rı mı yaptınız?" Üzüntülü bir sesle, “Resmi orada haya­ limde yaptım. Ayrılınca her şey silindi" dedi. Dragos’a

yazlığa gelince kendisini kırlara götüreceğimi söyledim; sevindi. Çünkü bir ressam önce resim yapmadığı za­ man ölür... Sağlığı sürekli bozuldu ama en ufak bir ya­ kınmada bulunmadı. Hiçbir zaman hiçbir şeyden şikayet etmezdi.

Geçen martta Cumhuriyet gazetesinde vefatını oku­ yunca çok üzüldüm. Eşine başsağlığı dilediğimde keder yüklü bir sesle, "Daha birkaç gün önce seninle gideceği

yerlerin listesini yapıyordu. 20-25 dakika içinde ayakta öldü" dedi. Cafer Bey'e de bu yakışır. Ulu çınarlar hep

ayakta ölmüştür.

Suluboyamız bir şövalyesini yitirdi.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ornegin; yiin @in, boyall (koyu renk-aqik renk) ya da ekru, keqelegmig ya da normal lif gibi Bzelliklerini, ayrlca qaligma esnasin- da makina aksamlna temas yiiziinden ve

köprü yapılmasını protesto eden binlerce kişi, İstanbul Boğazı’nın 22 ayrı noktasında toplanarak, ellerindeki mumlarla eylem yapt ı.. Eylemde protestocular, 1 saat

Çocuk ve edebiyat ve çocuk edebiyatın temel ögeleri üzerinde durulmuş; ikinci bölümde, Ayla Kutlu’ nun hayatı, edebi kişiliği ve eserleri incelenmiş;

İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandık­ ları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler.... Seyirciler de

Konuyu ele alış biçimleri itibariyle iki akım arasındaki en önemli farklılık, ana akım iktisadın yapmış olduğu izlemleri yorumlarken gerçekte elde

Donizetti ve Guatelli gibi seçkin müzisyenlerin elinde saygın bir kuruma dönüşen Muzıka-ı Hümayun, kurumsal olarak müziğe olan katkılarının yanı sıra,

Aşırı doldurmalı motorlarda ise emme zamanında silindir içine giren hava, hava filtresi, süperşarj veya turboşarjın hava kompresörü, hava kuleri ve emme manifoldu veya

Yatın marina dışındaki kaynaklardan yakıt hizmeti alması isteniyorsa, bu hizmeti vermek üzere yakıt servisi yapacak kişi ve araçların marina sahasına girmesi,