• Sonuç bulunamadı

Başlık: APHRODİSİAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI TAMENOSUYazar(lar):DORUK, Seyhan Cilt: 33 Sayı: 1.2 Sayfa: 089-102 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000809 Yayın Tarihi: 1990 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: APHRODİSİAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI TAMENOSUYazar(lar):DORUK, Seyhan Cilt: 33 Sayı: 1.2 Sayfa: 089-102 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000809 Yayın Tarihi: 1990 PDF"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

APHRODİSİAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI TAMENOSU

Y r d . Doç. Dr. Seyhan D O R U K

Temenos özellikle kutsal yer olarak ayrılmış alanları belirtmek için kullanılan Grekçe bir terimdir1. İster paganizm döneminde isterse çok ve tek tanrılı dönemlerde olsun, t ü m inanç dünyasında kutsal yerler için özel alanlar ayrılmış ve bunların sınırları bir duvarla çevrilerek belirlen­ miştir. Günümüzde de hangi dinî anlayışa ait olursa olsun, t ü m tapınak­ lar çevrelerinde böyle özel bir alana sahiptirler. Bazı dönemlerde, çağı­ nın anlayışına göre bu alanlara çok fazla önem verilmiş, birtakım özel ayrıcalıklar tanınmış, bunun da ötesinde bu alanlara sığınanlara doku­ nulmazlık hakkı dahi verilmiştir. Prof. Dr. Kenan T. E r i m tarafından 1960 lı yılların başından itibaren Aphrodisias'ta sürdürülen kazılarda ortaya çıkarılan yazılı belgelerden anlaşıldığına göre2 Aphrodit Tapına­ ğı Temenosu da böyle bir alandı.

1 Homeros'un kullanımına göre temenos, bir kiralın veya bir tanrının kullanımına ayrıl­ mış, sınırları duvarla belirtilmiş alandır. Daha sonraları hemen hemen her zaman tanrının ara­ zisi olarak kullanılmıştır. Daha dar bir anlamda temenos, bir kutsal alan, hieron veya bölge, peribolos, kült yapısını ve tanrının sunağını içeren kutsal sahadır. Bk. Oxford Classical Dictionary,

1950, 882. Temenos maddesi.

2 .1969 yılında tiyatro sahne binasının duvarında Aphrodisias'm tarihine ve Anadolu'da Roma siyaseti konusuna ışık tutan birçok yazıt ele geçmiştir. Bu yazıtların M . ö . - I . yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bölümlerinde Aphrodisias'm Triumvirlik ve Senato kararıyla Roma'dan özel imtiyazlar aldığı, kentin bağımsızlık ve vergi muafiyetinin garanti edildiği, ayrıca Aphrodit kut­ sal alanına sığınanların dokunulmazlık haklarının gözetildiği belirtilmektedir. Yazıtlar ve ayrı­ calıklar konusunda geniş bilgi için Bk.: K . T . Erim, "The N i n t h Campaign of Excavations at Aphrodisias in Caria 1969", TürkAD 18, 1970, 87—88; K.T. Erim, The N i n t h Campaign of Ex-cavations at Aphrodisias in Caria 1969", VII. Türk Tarih Kongresi, cilt I, Ankara 1972,151—52; J. Reynolds, "The Inscriptions of Aphrodisias", Proceedings of the Xth. International Congress

of Classical Archeology, cilt I I , Ankara 1978, 629, 632; J. Reynolds, Aphrodisias and Home (JRS

Monograph I ) , London 1982, dokümanlar 8, 9, 10; K . T . Erim, Aphrodisias, City of Venüs

Aphrodite, New York-Oxford 1986, 30, 79 v.d.; J. Reynolds, "The Inscriptions", Aphrodisias de Carie, Colloque de l'ünivcrsite de Lille I I I , Paris 1987, 82. Bu yazıtlar ele geçmeden önce de

Aphrodisias'a Roma'nın bazı ayrıcalıklar tanıdığı bilinmektedir. Bk. D. Magie, Roman Rule in

Asia Minör, Princeton-New Jersey 1950, cilt I, 432—33 ve cilt I I , bölüm 17, dip n. 43; bölüm

(2)

1904 te Gaudin'in kazılarında ele geçen aslan başı şeklindeki çörten-1 ve E r i m ' i n çalışmalarında bulunan, tanrıçayı oturur durumda tasvir eden figürin parçalarına4 göre, bu alanın M.Ö. V I . yüzyıldan itibaren tapınağa sahip bir kült yeri olduğu anlaşılmıştır. Kazılar alanın giderek artan bir önem kazandığını, özellikle Roma İmparatorluk Döneminden başlaya­ rak öneminin daha da arttığını ortaya koymuştur. Bugün mimarî öğe­ lerinin çoğunluğu Avgustus Dönemine tarihlenen tapınak, M.S. V. yüz­ yılda büyük bir değişikliğe uğratılmış ve bazilika planlı Hıristiyan k i l i ­ sesi şekline dönüştürülmüştür5/

Bugünkü verilere göre, Temenos alanını sınırlayan "Temenos du­ varının" Roma Döneminden önceki durumu ve alanın ne kadar büyük­ lükte olduğu konusunda kesin bir bilgimiz bulunmamaktadır. Bunun da ötesinde Bizanslılar tapınak alanını o kadar değiştirmişlerdir ki Temenos alanını üç yönde çeviren portiklerin ve doğu duvarın mimarî öğelerinin Roma Çağma, özellikle imparator Hadrian Dönemine ait olduğu saptan­ masına rağmen6, alanın o zamandaki durumunun bile anlaşılması oldukça zorlaşmıştır.

Aplırodisias kazı ve onarım çalışmalarına katıldığımın ikinci sezonu olan 1987 kazılarının sonlarına doğru, Sayın E r i m çözüm bekleyen bir­ çok sorunların aydınlığa kavuşturulması için önemli bulduğu bu konu üzerinde çalışmamı önermiştir7. Zamanın detaylı inceleme için yetersiz olması nedeniyle kazı yapmaksızın yüzeyde bulunan elemanları gözden geçirerek bazılarını çizim ve fotoğraflarla belgeledik; tanımlarını yapa­ bildik ve bunlara dayanarak bu sezon için bazı sonuçlara ulaşabildik. Ge­ lecekte yapacağımız çalışmalarla hemen hemen her elemanı mevcut olan yapı kompleksinin zamanındaki durumunu ve tarih içindeki yerini daha iyi anlayabileceğimizi ümit ediyoruz.

3 1. Collignon, Revue de l ' A r t Ancien et Moderne 19,1906, 33, Fig. 1 1 ; Erim, Aphrodisias (dipn.2 ), 58; J.D. Geniere, "Aphrodisias-Preromaine", Aphrodisias de Carie, (dip n. 2), 54, Fig. 60.

.4 Erim, Aphrodisias (dip n. 2), 58.

5 Tapınağın evreleri konusunda geniş bilgi için Bk. Erim, Aphrosias (dip n. 2), 54—59. Erim'in araştırmalarından önce tapınak yanlış bir şekilde İmparator Hadrian Dönemine (M.S. 117—138) tarihlendirilmiştir. Bk. G. Mendel, "Fouilles executees a'Aphrodisias", CRAI 1906 1906, 184. tapınağın mimarîsi konusunda son yıllarda Dr. Dinu Theodoıescu tarafından yapılan çalışmalar yakında yayınlanacaktır.

6 Erim, Aphrodisias (dip n. 2), 54.

7 Gerek D i l ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin " I I . Araştırma Sonuçları Toplantısı"nda ve gerekse Londra'da yapılan " I I . Aphrodisias KolIokyumu"nda sunduğum bu çalışmayı hazırla­ ma olanağını bana sağlayan ve her konuda yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Kenan Erim'e içtenlikle teşekkür ederim.

(3)

A P H R O D İ S İ A S ' T A K İ A P H R O D İ T T A P I N A Ğ I 91

Temenos Alanındaki Araştırmalar:

Tapınak ve temenos alanı üzerindeki i l k yüzey araştırmaları i n ­ giliz Dilettanti Derneği tarafından yapılmış ve sonuçları 1840 yılında yayınlanmıştır8. Daha sonra Charles Texier 1835 te Aphrodisias'ı ziyaret etmiş, tapınak ve temenosu da içeren kitabını 1849 da neşretmiştir9. Her i k i yayında da tapınak alanı ile ilgili verilen plan, kesit ve görünüşler günümüz için yetersiz kalmaktadır. 1904 yılında Paul Gaudin ile başla­ yan ve I. Dünya Harbine kadar aralıklarla devam eden Fransız kazdan1 0 ile 1937 de Giulio Jacopi başkanlığında yapılan İtalyan kazdarmda1 1 tapınak alanına mimarî açıdan fazla önem verilmemiş, yayınlanan rapor­ larda X I X . yüzyıl araştırmacdarına dayanan bazı açıklamalarda bulu­ nulmuş ve yeni çizimlere gerek duyulmamıştır. 1961 de New Y o r k Ü n i ­ versitesi profesörlerinden Kenan T. E r i m tarafından yeniden başlatdan kazılar1 2, tapınak ve temenos alanının daha önceki araştırmacı ve kazı-cdarın kabul ettikleri durumdan farklı bir görünüşe sahip olduğunu, ve­ rilen bazı bilgilerin eksik, bazıların ise yanlışbğmı ortaya koymuştur.

Konum ve Tanım:

Aphrodit kutsal alanı, Aphrodit tapınağının doğusundaki bir duvar ve buna bağlı olarak tapınağın üç tarafında inşa edilen portiklerle sınır­ lanmış yaklaşık 63.0 X 94.5 m. boyutlarında dikdörtgen bir alandır1 3

(Fig 1). Bu alan, kent merkezinin biraz kuzeyinde, hemen hemen doğu-batı yönünde yer alır. Bizans Döneminde alan doğu-batıya doğru genişletilmiş, kuzeydeki portik belki kaldırılmış ve bu yöne "Kuzey Temenos Komp­ leksi" ya da "Felsefe O k u l u " adı verilen1 4 resmî bir yapı inşa edilmiştir. Kanımıza göre kuzey kanatta bir portik olduğundan söz etmemize karşın günümüzde bu portikten pek bir şey kalmamış gözükmektedir»

8 Antiquities of Ionia I I I , Society of Dilettanti, London 1840, Lev. I - X X V I I . 9 Charles Texier, Descriptions de I'Asie Mineure I I I , Paris 1849, 149 v.d., Lev. 150 v . d . 10 M. Collignon, CRAI 1904, 803-11; M. Collignon (dip n. 3), 33 v.d.; G. Mendel (dip n. 5), 178—84; A. Boulanger, CRAI 1914, 46 v.d.; T h . Reinach, REG X I X , 1906, 79—150 ve 205— 98 (yazıtlar).

11 G. Jacopi, ILN (18 Aralık 1937), 1095—97; G. Jacopi " G l i scavi della Missione Archa-eologica Italiana ad Afrodisiade" ve L. Crema, "I monumenti architettonia afrodisiensi", MonAnt 38, 1939—40.

12 Son Amerikan kazılarıyla ilgili yayınlar için Bk. Erim, Aphrodisias (dip n. 2), 188 v.d. 13 Antiauities of Ionia I I I . 72 de alanın uzunluğu 370 feet, yaklaşık 112.85 m. olarak veril-miştir.. Ancak aynı yayında Lev. X I I I deki planda alanın uzunluğu 286.5 feet, yine yaklaşık 88 m. olarak gösterilmiştir. Texier (dip n. 9) de ise alanın boyutlarının 114.65 X 56.25 m. veril­ mektedir.

(4)

Gelecekte bu kanatta yapılacak sondajlarda portik temelleriyle portike ait mimarî elemanların bulunabileceğini ve bu problemin aydınlığa ka­ vuşturulabileceğini ümit ediyoruz.

Çok şiddetli bir deprem sonucu yıkıldığını düşündüğümüz komplek­ sin doğu tarafı, zamanında çok özenle süslenmiş bir mimarî cephe gös­ teren duvar ile sınırlandırılmıştı. B i r b i r i üstüne yıkılarak yığıntı oluştu­ ran parçalara ve E r i m ' i n kazılarıyla açılan kısımların gösterdiği plana göre, bu cephenin zamanında nasd olduğu konusunda açıkça bir f i k i r edin­ memiz mümkündür. Doğu duvar, kilise haline dönüştürülen yapının ap­ sise sahip arka duvarından yaklaşık 18 m. doğuda uzanır. Bu duvarın ortasında, tapınak uzun aksı ile aynı aksta, söve blokları dahil 3.0 m. genişliğinde bir giriş yer alır. 0.30 m. eninde ve 1.25 m. derinlikteki pro­ filli söve blokları, duvar yüzünden doğu yönde 0.45 m. dışarı çıkarlar. Sövelerin doğu bitiminden başlayan monolitik eşik, sövelerin profil yapan 0.45 m. l i k kısmının bitiminde, yani duvar hizasında yaklaşık 0.07 m. l i k bir rıht oluşturarak alçalır. Eşiğin giriş akşındaki dış tarafı hafifçe oyularak adeta bir merdiven basamağı şekline sokulmuştur. Geç dönem­ lerde giriş, merkezi kilise yönünde olan tuğla bir apsisle kapatılmıştır. Apsis ve diğer yapı elemanları ile örtülü olduğu için, eşik taşının batı yönde ne kadar devam ettiği saptanamamıştır. Girişin kuzeyindeki du-var bölümü de yapı elemanları ve molozlarla örtülüdür. Bu nedenle ku­ zey bölümün nasıl bir plana ve konstrüksiyona sahip olduğu anlaşıla­ mamıştır. Ancak duvarın girişin güneyindeki kısmen açıkta olan bölümü, bu konuda bize oldukça yardımcı olmaktadır.

Buna göre doğu duvar, zeminden 1.45 m. yüksekliğe kadar küçük, kabaca işlenmiş dikdörtgen taşlardan oluşturulmuştur. Bu yükseklikten sonra, tapınağa bakan yönde, büyük kesme taşlardan oluşan 0.45 m. yüksekliğinde mermer blok sırası gelmektedir. Blokların üst bitimleri profilli bir silmeye sahiptirler. Duvarın zeminle birleştiği kısımda, yine tapınak yönünde, profilli mermer toechobat blokları sıralanırlar.

1.45 m. yükseklikte başlayan blok sırasının derinliği 0.55—0.90 m. arasında değişmektedir. Buna bağlı olarak bu düzeydeki küçük dikdört­ gen taşlardan oluşan kısmın derinliği de farklılık göstermektedir. Toplam duvar kalınlığı kesine taş blokların profilleri dahil 1.60 m. dir.

Gerek içteki blokların ve gerekse toechobat bloklarının profillerinin duvar yüzeyinden birkaç cm. dışarıdan başlaması, zamanında duvar iç yüzünün mermer plakalarla kaplandığını1 5 veya yüksek kalitede stuko

(5)

APHRODİSİAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI 93

ile sıvandığını açıkça göstermektedir. Duvar dış yüzü de aynı malzeme ile kaplı olmalıdır. Mermer blok sırasından sonra duvar hemen hemen t ü ­ müyle yıkıldığından üst kısmın konstrüksiyonu konusunda kesin bir bilgimiz yoktur. Ancak duvarın yine küçük dikdörtgenimsi taşlardan oluşturulduğunu, her i k i yüzünün de mermer plakalarla kaplandığını düşünmek yanlış olmayacaktır. Aedicula veya nişler oluşturularak adeta bir tiyatro sahne binası gibi görkemli görünüm kazandırılan iç cephede pilasterler, alınlıklar, arşitrav-frizler gibi duvara ankastre elemanlar ile doğu duvarla bağlantısı olmayan diğer mimarî öğeler mermerden yapıl­ mışlardır.

Girişin hemen yanından başlamak üzere kuzeyde1 6 ve güneyde 1.10 m. genişlikte, duvardan batıya doğru 0.45 m. çıkan ve zeminden 1.90 m. yükseklikteki plinthoslara oturan, dikdörtgen kesitli pilasterler doğu duvar iç cephesinde belirli aralıklarla yer alırlar. Açıkta olanlara göre girişten başlamak üzere, aks aralıkları ortalama1 7: 3.0, 2.65, 3.0, 3.0, 2.65, 3.0 m. dir. Güneydeki sön bölüm tamamen örtülü olduğu için ölçü-lememiştir. Ancak doğu duvarın görülebilen son pilasteri, temenos gü­ ney portiğinin sütun dizisi ile aynı doğrultudadır. Bu durumda doğu du­ varın halen örtülü olan son bölümü, güneydeki portikin doğu duvarını oluşturmaktadır. Bu durumu göz önüne alırsak, doğu duvarın son kıs­ mında, portik içinde, bir pilasterin olmadığını düşünebiliriz. Pilasterler 0.32 m. yüksekliğinde, Attika-İon tipinde bir kaide ve onun altında yük­ sekliği 0.10—0.13 m. arasında değişen plmthoslara oturmaktadır. Kaide ve plinthosların yatay kesitleri dikdörtgendir. Geniş platformlar üzerine rastlayan (örneğin 2. ve 3. pilasterler ile 5. ve 6. pilasterler) kaidelerin birbirlerine bakan iç yüzlerinin arka kısımları düz bir şekilde işlenmiştir. Buna karşılık diğer kaidelerin bu bölümlerinde, adeta bir parapet veya bir söve blokunun girebileceği bir kesim, bir diş bulunmaktadır. Ayrıca geniş platformların bulunduğu kısımlarda duvar yüzü pilasterlerin he­ men arka bitiminden başlarken diğer bölümlerde duvar içine doğru 0.35 m, girinti yaparak bir niş oluşturmaktadır. Dikdörtgen kesitli pilaster başlıkları K o r i n t h tipindedir.

Girişin yanındaki pilasterler, doğu duvardan 2.10 m. batıya doğru çıkan 1.10 m. genişlikte bir duvara otururlar. Güneye doğru ikinci ve 16 Hemen hemen tümü örtülü olan kuzey bölümü, güneyin simetriği olduğunu düşündü­ ğümüzden güney bölüm için yaptığımız tanımların kuzey taraf için de geçerli olduğunu belirt­ mek isteriz.

17 Aphrodisias'taki diğer yapılarda olduğu gibi bu yapıda da ölçülerin uyumsuz olduğu görülmektedir. Örneğin bazı pilasterler 0.87 m., bazıları 0.83 m. genişliktedir. Bu nedenle ölçü­ lerin verilmesinde ortalama kelimesini kullandık.

(6)

ü ç ü n c ü p i l a s t e r l e r i n o t u r d u ğ u y i n e 2.10 m . d e r i n l i k t e k i d u v a r ise 3.50 m . genişlikte, tabernacle g i b i b i r p l a t f o r m o l u ş t u r u r . D ö r d ü n c ü v e y e d i n c i pilasterler a l t ı n d a k i d u v a r , g i r i ş i n h e m e n y a n ı n d a k i y l e ; beşinci v e a l t ı n c ı pilasterler a l t ı n d a k i ise i k i n c i v e ü ç ü n c ü p i l a s t e r l e r i n o t u r d u ğ u d u v a r ile s i m e t r i k t i r ( F i g . 1). B ü y ü k b i r olasılıkla b u düzenleme, ö r t ü l ü o l a n k u z e y b ö l ü m d e d e g ü n e y i n s i m e t r i ğ i o l a r a k d e v a m e d i y o r o l m a l ı y d ı . D u v a r l a r ı n v e y a p l a t f o r m l a r ı n u ç l a r ı n d a , pilasterlerle a y n ı aksta, y i v s i z m o n o l i t s ü t u n l a r y e r a l m a k t a y d ı . S ü t u n l a r ı n a l t v e üst ç a p l a r ı 0.77 m. ve 0.69 m. d i r . S ü t u n l a r 1.10 X 1.10 X 1.13 m. b o y u t l a r ı n d a kare b i ­ ç i m l i p l i n t h o s l a r a o t u r a n A t t i k a - İ o n t i p i kaidelere sahiptirler. K o r i n t h t i p i n d e k i s ü t u n b a ş l ı k l a r ı 0.74 m . y ü k s e k l i k t e d i r l e r . 0.94 m . y ü k s e l d i k t e k i a r ş i t r a v v e friz t e k b i r b l o k a işlenmiştir. A r -ş i t r a v b i r b i r i n d e n i n c i - m a k a r a dizisi ile ayrılmı-ş, a-şağıdan y u k a r ı y a doğ­ r u 0.09, 0.10, 0.12 m . l i k ü ç faskiaya s a h i p t i r . A r ş i t r a v t a c ı , y u m u r t a f r i z i v e o n u n ü s t ü n d e k i lotus-palmet s ı r a l a r ı n d a n oluşan b i r süsleme taşır. 0.36 m . y ü k s e k l i k t e k i friz, A p h r o d i s i a s ' t a ç o k sevilen, çiçek v e y a p r a k l a r ­

d a n oluşan k ı v r ı k d a l (ranke) m o t i f l e r i ile bezenmiştir. F r i z t a c ı ise i n c i -m a k a r a dizisinden oluşan b i r astragal v e üzerinde y u -m u r t a v e o k uçla­ r ı n d a n m e y d a n a gelen t o n k y m a s ı n a s a h i p t i r . G i r i ş i n h e m e n g ü n e y i n ­ d e k i d u v a r üzerinde rastladığımız b i r arşitrav-friz b l o k u n u n üç cephesi de y u k a r ı d a t a n ı m l a d ı ğ ı m ı z şekilde i ş l e n m i ş t i r . B l o k u n d ö r d ü n c ü cep­ hesi ise, ona d i k b i r eleman y a d a d u v a r ile birleşebilecek b i ç i m d e b i r ke* s i m gösterir. B u nedenle b u b l o k u n g i r i ş i n y a n ı n d a k i b i r i n c i pilaster v e s ü t u n üzerinde d u r d u ğ u n u d ü ş ü n ü y o r u z . A l a n d a , geniş d u v a r ı n v e y a p l a t f o r m l a r ı n üst yapısını o l u ş t u r a c a k arşitrav-friz b l o k l a r ı n a d a rast­ l a m a k olasıdır. B u n l a r ı n ö n cepheleri y u k a r ı d a k i ö r n e k t e o l d u ğ u g i b i süs­ l e n m i ş , y a n l a r ı (başları) ise b i r başka b l o k l a birleşecek şekilde e ğ i m l i ola­ r a k k e s i l m i ş t i r .

Y ü z e y d e g ö r ü l e n m i m a r i elemanların i l g i n ç o l a n b i r t ü r ü d e bazıla­ r ı üçgen, bazıları ise y a r ı m daire k e m e r l i Suriye t i p i a l ı n l ı k b l o k l a r ı d ı r . Y a p t ı ğ ı m ı z incelemeler sonucu yüzeyde d ö r t adet k e m e r l i ( l ü n e t ) , i k i adet d e üçgen ş e k i l l i a l ı n l ı k b l o k u saptadık. K e m e r l i o l a n l a r ı n t y m p a n o n u n d a , k a b a r t m a olarak, b i r t ü r geniş ağızlı b a l t a v e y a k a l k a n , üçgen o l a n l a r d a ise y u v a r l a k k a l k a n t a s v i r i v a r d ı r . 0.84 m . y ü k s e k l i k t e v e 2.24 m . u z u n ­ l u k t a k i b u b l o k l a r , ö n cephelerinden i t i b a r e n b e l i r l i b i r derinliğe k a d a r d ü z g ü n işlenmiş, a r k a t a r a f l a r ı k a b a b ı r a k ı l m ı ş t ı r . B u işlenişlerine göre b u n l a r ı n kesin o l a r a k d o ğ u d u v a r a ankastre şekilde, b i r niş üzerinde k u l l a n ı l m ı ş o l d u k l a r ı n ı söyleyebiliriz.

(7)

APHRODİSİAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI

Kg 1.

(8)

Mevcut parçalara göre giriş kapısının üzerinde üçgen almlıklı beşik çatı olmalıdır. Bazı alınlık parçalarının yan akroter bölümlerinde sapta­ dığımız kesimlere göre buralarda zamanında bronz heykellerin bulun­ duğu anlaşılmaktadır, ileride yapacağımız çalışmalarla cephenin rekons-trüksiyon çizimini yapabileceğimizi ümit ediyoruz.

1961'den itibaren yapılan kazıların da yardımı ile güney kanat ko­ nusunda doğu cepheye oranla daha çok bilgi sahibiyiz. Bu tarafta, ta­ pınağın güney pteronundan 14.33 m. de18 başlayan bir poıtik, başka bir deyimle bir stoa yer almaktadır (Fig. 1). Bugün oldukça büyük bir bö­ lümü açdmış ve çoğu elemanları in situ olan portiğe, rıht yükseklikleri aşağıdan yukarıya doğru 0.295, 0.333, 0.295 m. l i k i k i basamakla ulaşıl­ maktadır (Fig. 2). Basamak genişlikleri ise yine aşağıdan yukarıya doğru 0.565 ve 0.658 m. dir. Arka yüzleri kaba işlenmiş stylobat blokları yak­ laşık 1.10 m. genişliktedir. Portikin tabam hemen hemen stoaların tümü­ ne yakın bir kısmında olduğu gibi1 9 sıkıştırılmış toprak olmalıydı. Por-t i k genişliği konusunda şimdilik kesin bir ölçü verememekPor-teyiz. Ancak daha önce kazdan alanlarda, stylobat arka yüzünden 4.60 m. uzaklık­ ta ve 1.30 m. kalınlıkta bir duvar ortaya çıkardmıştır. Stylobat düzeyin­ den yaklaşık 2.5 m. kadar aşağı bir düzeyde olan bu duvarın, stylobat temelini oluşturan duvarla aynı teknik ve işçilik özellikleri göstermesi ve ona paralel olarak uzanması, onun stoa arka duvarı olabileceği düşün­ cesini akla getirmektedir. Buna göre portik genişliğini dıştan dışa 7.05 m. olarak kabul edebiliriz.

Stylobat blokları ile altındaki ikinci basamakların rıhtları özel bir şekilde profillendirilmişlerdir. Özellikle ikinci basamaklar adeta tiyatro oturma sıraları gibi iç bükey bir şekilde işlenmişlerdir (Fig. 2). Stylobat blokları üzerinde, yer yer, 0.40 X 0.80 m. boyutlarında ve 0.05 m. derin­ likte bir kesim yapdarak adeta bir merdiven basamağı oluşturulmuştur. Benzer şekilde bir basamağın doğu duvardaki girişte de oluşturulduğun­ dan daha önce söz etmişitk. Portikonun sütunları 0.90 X 0.90 m. kesitli, 0.59 m. yükseklikteki pedestallere oturmaktadırlar (Fig. 2). Sütun kaideleri 0.338 m. yükseklikte ve Attika-İon tipindedirler. Yivsiz mono-l i t mermer sütunmono-ların üst çapmono-ları ortamono-lama 0.57 m., amono-lt çapmono-ları 0.62 m. dir. Sütunların çapları ve uzunlukları farklıdır. Ancak 4.78 m. yi

ortala-18 Portik stylobatının dış yüzüne kadar olan ölçü verilmiştir.

19 J.J. Coulton, The Architectural Development of the Greek Stoa, Oxford 1976, 146; S. Doruk, Batı Anadolu'da HeUenistik Çağ Stoalan, Ankara 1978 (Yayınlanmamış doktora tezi), 83.

(9)

APHRODİSÎAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI 97

APHRODISIAS

TEMENOS-S'OUTHand WEST PORTICO

Fig 2.

ma sütun gövdesi yüksekliği olarak kabul edebiliriz. K o r i n t h t i p i sütun başlıklarının yüksekliği doğu cephedekilerden azdır.

0.70 m. yükseklikteki arşitrav ve friz tek bir blokta işlenmiştir. Doğu duvardan farklı olarak arşitravlar i k i faskialıdır ve faskia geçiş­ lerinde inci-makara dizisi yoktur (Fig. 2—3). Arşitrav ve friz tacı ise

(10)

ölçüleri bakımından doğudakilerden küçüktür. 0.53 m. genişlikteki ar-şitrav soffitinin ortasında 0.10 m. genişlikte bir soffit bantı yer alır. Bu bantlarda stilize edilmiş sarmaşık, asma, zeytin, defne, akşam sefası gibi bitkisel motifler vardır. Her bir arşitrav-friz blokunun arka cephesinin yanlarında, friz kısmına rastlayan bölümde, portik tavan ana kirişlerinin oturtulması için yuvalar açılmıştır (Fig. 2 kesit). Bunların ölçülerine göre portik çatısını taşıyan ahşap kirişler yaklaşık 0.20 X 0.30 m. boyutların­ da dikdörtgen kesitli olmalıdırlar.

Arşitrav bloklarının bazı kısımlarında antik dönemlerde yapılan onarım izleri görülmektedir. Özellikle arşitrav ve friz tacı gibi blok yü­ zünden çıkıntı yapan narin kısımların süslemeli, kırılan bölümleri kesi­ lerek buraya işlenen yeni parça monte edilmiştir. Bu montajda metal saplama gibi bağlayıcı elemanlar kullanılmamıştır. Ayrıca geçme için ke­ simler de yapdmamıştır.

Korniş ve sima tek bir blokta işlenmiştir. 0.40 m. yükseklikteki bu bloklarda, en altta diş sırasını içeren l o n profilli korniş bölümü, alanda saptayabildiğimiz parçalara göre i k i farklı türde işlenmiştir. Bazı parça­ larda korniş soffiti yatay bir banttan oluşur (Fig. 3A). Yumurta dizisiy­ le ( l o n kyması) çevrelenmiş yapraklarla süslü bir modillion veya konsol ve aralarında kaset şeklindeki bezemeler bu alanı doldururlar. Diğer tipte ise diş sırasının üzerinde yer alan korniş soffiti kyma rekta profilinde yapraklarla süslenmiştir (Fig. 3B). Her i k i tipte de sima, kyma reversa profilindeki lesbos yaprakları (kyması) ile süslü küçük bir bant ve onun üzerinde, geleneksel sima profili olan kyma rekta profilli bir bölümden oluşmuştur. Sima bloklarının üst yüzeyinde yağmur oluğu~ yoktur.

Güney portikin batı poıtik ile birleştiği köşede yaptığımız temizlik çalışmaları sırasında, büyük bir olasılıkla batı portikin güney bitimine ait köşe arşitravını saptadık. Bu arşitravm sol yan yüzü erkek olarak ta­ nımladığımız biçimde çıkıntılı işlenmiştir.

Yaptığımız arşitrav ölçümlerine göre sütun aks aralıkları 2.64-2.95 m. arasında değişiklik göstermektedir. Ayrıca stylobat blokları üzerinde, pedestallerin köşelerinin oturacağı yerler ve aksları çizgi ile işaretlenmiş­ t i r . Bunlara göre de sütun aks aralıklarının eşit olmadığı anlaşılmaktadır.

Batı taraf, kilisenin ön duvarından 6.15 m. uzaklıkta başlayan ve güneydeki portik ile aynı özellikler gösteren bir portike sahipti. Güney portikin tiyatro oturma sıraları gibi profillendirilmiş üç rıhtlı krepisi ba­ tı kanatta da devam etmektedir. Portikin kuzey uca yakın pedestalli bir

(11)

APHRODİSİAS'TAKİ APHRODİT TAPINAĞI 99

(12)

sütunu ve güney portike yakın pedestalli i k i sütunu, başlıkları ve arşit-ravı dahil in situ olarak günümüze kadar korıınagelmiştir. Bunların dı­ şında bazı pedestaller de in situ durumdadırlar. Bu bölüm Bizanslılar tarafından çok değiştirildiğinden portik arka duvarını saptayamadık. Ancak burada yapılacak kazılarla arka duvar temellerinin bulunabilece­ ğini ümit ediyoruz.

Batı tarafta satıhta görüleri arşitı av-friz blokları, güney kanattaki-lerle ölçü ve süslemeler açısından benzerdirler. Yaptığımız incelemekanattaki-lerle bu taraftaki arşitravlardan altısının, alttan ikinci faskialarmda yazıt taşıdıklarını saptadık. Bunlardan ikisi kilisenin kuzey avlu duvarında yapı taşı olarak kullanılmıştır. Hadrianus Avgustus ibaresini taşıyan ve A 12 olarak numaraladığımız blokta faskianın t ü m ü yazıtlıdır. Onun hemen yanındaki A l i olarak işaretlediğimiz blokta ise yazıtın yalnız son­ daki i k i harfi korunmuştur. Diğer dört bloktaki harfler ise daha sonraki dönemlerde taşçı kalemi ile düzenlenerek silinmiştir. Buna rağmen kazı epigrafi Miss. Reynolds'ım sabırlı çalışması sonucu bu yazıtlar kısmen de olsa okunabilmiştir2 0.

Alandaki arşitravlardan üçü köşe arşitravıdır. Dişi olarak tanımladı­ ğımız türde olan bu arşitravların yan taraflarından biri, ortadan itibaren diagonal bir kesim gösterir, ikisinin kesimi, tapınağa bakan iç tarafı cep­ he kabul edersek solda, birinin ise sağdadır. Bazı arşitravların yan yüz­ lerinde, inşa sırasında kolayca yan yana getirilebilmesi için kazınmış harf­ ler vardır. Örneğin Al olarak numaraladığımızda alfa ve beta, bir baş­ kasında beta ve gamma gibi. Numaralandırma sağdan sola doğru yapıl­ mıştır.

SONUÇ

E r i m ' i n kazılarına ve yaptığımız araştırmalara göre Aphrodit K u t ­ sal Alanının üç tarafını portikler çeviriyordu (Fig. 1). Güney ve batıda bunlar saptanmış, ancak kuzey tarafta varlığı henüz kesin olarak anlaşı­ lamamıştır. Girişin bulunduğu doğu tarafta ise tapınağa bakan cephesi çok süslü, tapınak ön sütun dizisinden yaklaşık 41 m. uzaklıkta bir duvar alanı kapatır. Batıdaki portik tapınağın arka sütun dizisinden yaklaşık 12 rn.; 20 Büyük bir titizlikle bu yazıtları okumaya çalışan ve eksik bölümlerin ne şekilde tamam­ lanması gerektiği konusunda yorumlarda bulunan ve görüşleri ile bana yardımcı olan J. Reynolds' a içtenlikle teşekkür ederim. Bu yazıtlar J. Reynolds tarafından Journal of Roman Archaeology dergisinin " I I . Apnrodisias Kollokyumu" na ayrılan bir bandında yakında yayınlanacaktır.

(13)

APHRODİSİASTAKİ APHRODİT TAPINAĞI 101

güneydeki, yan sütun dizisinden 14.33 m. uzaklıktadır. Kuzeyde simetrik bir portik olduğunu düşünürsek onun da aynı mesafede başlaması gerek­ mektedir. Texier'de verilen planda ise21 dört tarafın da doğu duvar ile aynı planda olduğu görülmektedir. Araştırmalarımız bu planın yanlış olduğunu ortaya koymuştur. Antiquities of lonia'da verilen planda2 2 doğu duvarda nişler yoktur ve tapınak aksında tek kapı saptanmasına karşın üç kapı gösterilmiştir. Bu planda batıda ve güneyde sütun dizi­ lerinin varlığına işaret edilmiş ancak portik arka duvarı belirtilmemiştir. E r i m ' i n kazılarıyla açılan kısımlardan anlaşıldığına göre portik genişlikleri dıştan dışa 7.05 m. olmalıdır. Bu kazılarda portik stylobatı ve styloba-tm iç yüzünden 4.60 m. uzaklıkta, stylobata paralel olarak uzanan bir duvar ortaya çıkarılmıştır. Bu duvar gerek malzemesi ve gerekse yapım tekniği bakımından stylob at temelini oluşturan duvarla aynı özellik gös-. termektedir. Bu duvarı portik arka duvarı olarak kabul ediyor ve ayrıca bu duvarla Hellenistik Dönem tapınağının temelleri arasındaki benzer­ liğe dikkati çekiyoruz.

Güney cephe için Antiquities of lonia'da verilen çizim2 3 ile Texier' in çizimleri2 4, ölçü ve profiller bakımından bizim çizimlerimize yakındır. Ancak şunu belirtmek isteriz ki yapıya ait bir mimarî parçada bile aynı elemanların profilleri ve ölçüleri farklılıklar göstermektedir. Örneğin bir faskia başlangıçta 0.11 cm. yükseklikteyken arşitrav bitiminde 0.12 cm. olmakta veya bir pedestalin bir kenarı 0.89 m. genişlikteyken karşı kenarı 0.92 m. olarak işlenebilmektedir. Benzer şekilde profillerde de aynı şab­ lona uyulmamıştır. Hatta sütun yüksekliklerinin ve aks aralıklarının eşit eşit olması gerekliliği kuralı bile ihmal edilmiştir. Bu bakımdan ufak öl­ çü ve detay farklılıklarını normal kabul etmemiz gerekir.

Doğu duvar iç cephesinin ne şekilde olduğu konusu henüz çözüm­ lenmemiştir. Texier'in bu cephe için önerdiği restitüsyon çizimi2 5, du­ varın gösterdiği gerçek plana uymadığı için hatalıdır. Örneğin bir pilas-ter ve önündeki bir sütun tarafından taşınan üç cepheli arşitrav-friz içe­ ren çıkmalara plan ve cephe çizimlerinde işaret edilmemiştir.

Mimarî süslemeler açısından incelediğimizde parçalar arasında bazı stil farklılıkları görebiliriz. Örneğin İ o n kymâları ve inci-makara dizile­ rinde hem işleniş hem de boyut olarak farklı tiplere rastlamamız

müm-21 Texier (dip n. 9), Lev. 151. 22 Antiquities of Ionia I I I , Lev. X I I I . 23 Antiquities of Ionia I I I , Lev. X X V I . "24 Texier (dip n. 9), Lev. 156.

(14)

kündür. Bazı inciler uzun ve yassı, bazıları daha kısa ve oval işlenmişler­ dir. Ancak farklılıkların devir özelliklerinden kaynaklandığını söyleme­ miz zordur. Çünkü bir elemanın üzerindeki aynı süslemelerde bile bu farklılığı görebiliriz. Bu nedenle stilistik tartışmalara şimdilik girmek is­ temiyoruz. Ancak şunu söyleyebiliriz ki yazıtlarıyla dönemi kesin ola­ rak bilinen bazı arşitravların dekorasyonunu gelecekte inceleyebilirsek, şimdiye kadar kabul ettiğimiz bazı stil gelişim kurallarının, değişeceğine inanıyoruz.

Arşitravlardan biri üzerindeki yazıta göre Hadrian Dönemine ait olduğu kesin olan yapının, o dönemde temenos çevresinde yer alıp al­ madığı konusu da şimdilik çözümlenememiş bir problem olarak durmak­ tadır. Çünkü arşitrav yazıtlarından birinde "Gençler Gymnasiumu" ibaresi vardır. Bu ifadeden daha sonraki bir dönemde, Hadrian Çağma ait bir gymnasium portikinin parçalarının buraya taşındığı, yazıtlarının silindiği ve bir temenos portiki inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bunun ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Yazıtlı parçaların sadece batı tarafta bulunması ve sayılarının az olması, portikin yalnız bu bölü­ münde bir değişiklik yapıldığı düşüncesini akla getirmektedir. Batıda portik arka duvarının dahi saptanamamış olması bu düşüncemizi des­ teklemektedir. Ayrıca arşitrav blokları yanlarındaki harflere göre yan ya­ na getirildiğinde, faskiadaki yazıtların birbirini izlemedikleri görülmüştür. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki muhteşem mimariye sahip doğu du­ var ve diğer üç kanat portikleri Hadrian Döneminde inşa edilmişti. An­ cak daha sonra belki M.S. I V . yüzyılın ortalarında vukubulan şiddetli deprem2 6 sırasında bazı kısımlar yıkılmış ve bu arada onarılmıştı. Ayrıca özellikle batı tarafta bazı yeni düzenlemeler yapılmıştı. Gelecekte yapa­ cağımız çalışmalarla bu. problemlerin çözüme kavuşturulabileceğini ümit ediyoruz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, daha önce mimari bezemeleri incelenmiş olan, müze bahçesinde ve Güney Roma Hamamı’nda bulunan Attik-İon kaide, sütun tamburları ve İon başlıkları

Die bei der Ausgrabungen gemachten folgenden Befunde und Funde zeigen genau dieses Überraschungsmoment: Die Zerstörung der Stadtmauer an einer Stelle, die Zerstörung der dahinter

Eine Darstellung des Eros - nicht zusammen mit Aphrodite sondern allein - war unter den seltenen Kleinfunden von Magnesia im Jah- re 2000 7 : ein Kameo, der die Darstellung

Kent topografyası içinde önemli bir yeri ve konumu vardır bu alanın: Üst terastaki ‘Palaestra’ düzlüğün- den gelerek, üzerinde Soter (σωτήρ) Tapı-

pourtant, si l’on serre de près les définitions et si l’on est un peu attentif aux mythes et aux monuments, on s’apercevra vite que l’antiquité, dans ses textes comme dans ses

Bu çalışmadan mimari parçalar hakkında ve özellikle bulundukları yer konusunda bilgi ediniyoruz; ancak bu ça- lışmada ve ikinci dönem kazılarının diğer ça-

und die rechte Seite der Kalotte fehlen, die untere Bruchfläche verläuft schräg durch den Hals. Alle hervorstehenden Teile des Gesich- tes - Brauen, Nase, Mund und Kinn - sind

Yine Erken Demir Çağı’na ait olduğu öne sü- rülen ve Küçük Küllük Tepe 43 , Ayvalıpınar I 44 ve Karatepe’de 45 ele geçmiş olan basit boya bezekli kulp parçaları