• Sonuç bulunamadı

Başlık: İSLAM MEDENİYETİNİN BATI'YA ETKİLERİYazar(lar):KAYAOĞLU, İsmetCilt: 29 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000635 Yayın Tarihi: 1987 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İSLAM MEDENİYETİNİN BATI'YA ETKİLERİYazar(lar):KAYAOĞLU, İsmetCilt: 29 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000635 Yayın Tarihi: 1987 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSLAM MEDENiYETİNİN BATI'YA ETKİLERİ

Prof. Dr. İsmet KAYAOGLU

islam medeniyetinin Batı'ya etkilerine geçm.eden önee bu medeni-yetin özelliklerini belirtmek yerinde olur.

Bilindiği gihi İslamiyet insanları yanlış "nançlardan ve kötü da v-ranışlardan kurtarmak "ç'n doğmuştur. İsliim dOn:tek Tanrı'ya inanmayı isteyen "e gerektiren bir dindir. İnanç esaslarının içinde en başta Allah'a iman gelmektedir. İmanın şartlarının ilki olan bu inanç, İslam medeni-yetinin temel bir özelliği olmuştur. Çü~kü İslamiyet çok tamıçılık ve puta tapıeılık ile savaşınış; insanları eşi ve benzeri olmayan Tek AlIah'a inanmaya çağırnuştır. Peygamber Mekke'deki putları bu nedenle kıımış ve İslilmiyetin yayılışı bu esasa dayatılmıştır. Maddi menfaat ve gani-metler amaç olmamıştır.

O

halde lsUlm medeniyetinin temelinde Tek Tanrı yani Tevhid inancı bulunur.

İslam medeniyeti kendinden önce birkaç medeniyetin yaşadığı alan üzerinde yayılmıştır. Bunlar Eski Mısır medeniyeti, Eski Yunan mede-niyeti ve Susani medeniyetleridir. Her medeniyet kendinden önceki medeniyetlerden csinlendiği gibi İslam medeniyetinin de bu medeniyet-lerden müshet yönde etkilendiği bilinmektedir Hiç bir medeniyet yalnız başına doğmaz. Kendi içine kapalı bir medeniyetin doğup gelişmesi mümkün değildir. Müslümanlar hu eski uygarlıkların )etiştirdiği deha-ları tanımışlar, eserlerini "e aLidderini görmü~ler, sosyal kurumlarını ineelemişlerdir. Bununla birlikte İslam medeniyeti ile adı geçen mede-niyetlerin ayııldıkları hususlar vardır. Bunların herbirinde dinin rolü, dünya görüşü ve nizarnİ farklıdır. Meselfıislam medeniyetinde dinin müsbet mevkii çok yüksek olduğu halde, Yunan ve Avrupa medeniyetin-de din ayın rolü oynamanııştır ı.

Müslümanlar, eski medeniyetlerin fikri mahsullerinden tercümeler vasıtasıyla haberdar oldular. Eski Yunandan Lirçok klasik eserleri

(2)

216 İS~IET KAYAOGLU

çaya çevirdiler veya çevirttiler. Bu çeviriler sonunda bir Uyanış Devri başladı. Müsbet ilim ye akılcılık ortamı hazırlandı. Müslümanlar İspan-. ya ve Sicilya'yı fethettikten sonra bu klasik eserleri ve Antikite'yi Av-rupa'ya tanıtma şerefine kavuştular. Artık Batı'lılar, eski Yunan eser-lerini okumak için Arapça öğreniyorlardL Böylece hem eski Yunaw hem de İsliımı_öğrenmek mümkün oluyordu.

Büy4k tercüme çalışmaları 750'den 900'e kadar sürdü. Sanskritçe, Pehlevice, Yunanca Ye Süryanice'den eserler tercüme edildi. Bu amaçla Me'mun Bağdad'da bir kütüphane, akademi ve tercüme bürosundan oluşan Dar'ul-Iı:ikme adı verilen bir kurum kurdu. Dar'ul-~e'deki mütercimlerin başında Huneyn b. İshak adlı Lir Nesturi hekim vardı. Kendi ifadesine götı: Galien'in yüz kadar eserini tercüme etti. Bu sayede bu büyük alimin bazı eserleri yok olmaktan kurtuldu. Huneyn ayrıca Aristo, Eflatun, Hipokrat, Batlamyus'tan çeviriler yaptı, Onun oğlu da tercümelerinde babasının yardımcısı oIduz.

Halife Me'mun, Huneyn'e tercüme ettiği kitapların ağırlığı kadar altın ödeyerek hazineyi tehlikeye düşürdü. El-Muteı:ekkil onu saray hekimi yaptL Huneyn, halifenin bir düşmanına karşı, zehir ha7.ırlama isteğini reddetti. Hapse atıldı3•

900 yılına kadar süren bu çalışmalar sonunda müslümanlar, Yu-nanca; astronomi, matematik,' tıp ve felsefe eserle~inin çoğunu Arapça-ya tercüme ettirdiler. Bu A~apça tereüm~ler sayesinde Yunan klasik-leri günümüze kadar UlaştL

"Öncü ve ha7.ırlayıcı Lan münferit ve mevzii ilmi ve kültürel te-masıardan sonra, Avrupa,

XII.

yüzyıl içinde İslam Dünyası ilim ve tefekkürü ile sistemli bir temasa geçmiş, Arapça ilim ve felsefe eserleri Latinceye tercüme edilmiştir. Büyük önemini teharüz ettirmek için bu kültür teması çağına,

XVI.

yüzyıl rönesansı ile kıyaslayarak,

XII.

yüz-yıl rönesansı adı verilmiştir. Çünkü

XVI.

yüzyıl Rönesansının özellik-leri sanat ye edebiyata ilişkin olduğu halde,

XII.

yüzyıl rönesansı ilk planda olmak üzere ilim ve felsefeyi ilgilcndirJ~ektedir"4.

2 WİLL DURA"/T, islam Medeni)'eti (Tercüman 1001 Temel Eser), İstanbul, Tarihsiz, s. 96; B. LEWİS, Tarihte Araplar, çev: H.D. Yıldız, İstanhul, 1979, s. 168; H. YURDAYDıN, lslam ı'arihi Dersleri, Ankara, 197ı,s. 46.

3 WİLL Dt'RANT, A.g.c., s. 96-97.

4 A. SAyı LI, Ortaçağ 1.,lam Diinyasın<1a ilm; Çalışma Tempos"nda Ağır/aşman", Ba:ı Temel Sebepleri (Avrupa ilc mukayesc), Araştırma I, DTCF Felsefe Araştırmaları Enstitüsii Der-gisi, Ankara 1963, s. 21.

(3)

İSL.\;I{ MEDENİYETİ:\'İN BATI'YA ETKİLERİ 2)7

Tercümeler serbest tefekkürün doğmasında büyük etken olmuş-tuı~. Şüphesiz yeni tesirlere kapılarını kapamış, yaratma kabiliyetini kaybetmiş olan ve eski üstatların taklitçiliğini yapan bir tefekkürün taassup hareketi kaı şısında yenilmesi, gerilemesi zaruridirS•

İslam Dünyasında fikri ve ilmi alandaki parlaklık sonucunda XI. yüzyıl sonlarında Avrupa'da Doğu'ya karşı ilgi uyandı. Haçlı seferleri, Endüliis ve Sicilya Medreseleri, nüfusun aıtması; içe kapanma sonucu eski Batı eğitim ve ilim sisteminin rcterı;;izliğ;, İslam alemi ile temas etmeği ve genişlemeği zorunlu kılıyordu.

İlk defa rahipler arasında Fransa'da ve özellikle Normandiya'da ilk ilim hareketleri gelişmeğe başladı. Birinci aşamada; İtalya, ıspanya ve Güney Fransa'dan birçok kimsenin İslam medreselerine tahsile gel-diklerini görüyoruz. Matematik, Felsefe, Tıp ve Astronomi tahsil eden üniversiteleıde profesör adayı oldular. İkinci aşamada; Güney Avrupa'-da İslam medreselerini taklit ederek ilk üniversitelerin kuruldUKunu gö-rüyoruz. Binaların mimari özelliği, ders proğramları, eğitim usulleri tamamen İslam medreselerinin taklidi idi. İlk defa Napoli krallığında Salerno medresini kurdular. Üçüncü aşamada; Artık İslam ilmi İtalya medreseleri vasıtasıyla Fransa'ya ve diğer Batı ülkelerine sokulmağa başlamıştı. XIII. yüzyıl başlarında Bolonya ve ilfontpellier Üniversite-leri kuruldu. Biraz sonra Paris Üniversitesi faaliyete başladı. Bu asır içinde aynı model üzerinde Oxford, Köln (Cologne) Üniversiteleri teşekkül ederek yeni ilimler ıngiltere ve Almanya içlerine sokuldu6•

, Öteyandan İslam Dünyası'nin Batı'yı etkilernesi ve tanınmasını sağlayan bir alan da ticarettir. İslam dini her zaman ticareti teşvik edici olmuştur. Hac mevsiminde bile Hicaz ticarete sahne olmuştur.

Yakın Çağlarda İslamiyet Güney-Doğu Asya'ya ve Doğu Mrika'-ya tacirler vasıtasıyla Mrika'-yayılmıştır. Bu uzak bölgelere giden müslüman tacirler temas ettikleri yerli halkın huzurunda dini vccllielerini yerine getirirken onların hayranlığı ile karşılaştılar ve İslamiyet yayıldı.

Müslümanlar ıspanya veSicilya'ya hakim olduktan sonra, buraları diğer İslam ülkeleri ile derhal ticaret yapmaya başladı. ıspanya'daki Araplar maddi hayat seviyesi itibarıyla yerlilerden daha lüks yaşıyordu. '

5 H.Z. ULKEN, Uyanış Devrinde Tercümenin Rolü, İstanbul, 1935, s. 243.

6 R.Z. ULKEN, A.g.e., s. 243-4; Ord. Prof. Dr. E. ııtRŞ, İslam tesirinden balısetmemekte Paris'te Katedrallerin yanı sıra kurulmuş okullardan ve bu arada XII. yüzyılın ilk yı\lannda Pa-ris'de ders okutmaya gelen Abelard'la birlikte yüksek derecede öğretimden söz etmektedir. Bkz: E.HtRŞ, Dünya Üniversiteleri ve Türkiye,'de Üniversitelerin Gelişimi, e. I, İstanbul, 1950, s. 25, 26.

(4)

218 1S1I1ET KA YAOGLC

Yerliler de onları taklit etmeye başladı. Dış görünüşü itihariyla başlayan bu henzeme olayı daha sonra onların kültür1erine de etki etmiştir. ls-panya'daki müslüman varlığı yalnız siyasi ve askeri değil aynı zamanda kültürel olmuştur 7•

Di~ farkı ticaret yapmağa engel olmamıştır. İtalya'nın Venedik, Anıalfi, Sicilya'nın Palernıo ve Messina kentleriyle Kuzey Afrika'daki müslümanlar arasındaki canlı ticaret hayatını

XI.

yüzyıl Arap yazar-ları anlatır.

991

yılında Venedik kralı Il. Peter Orso/eo, hükümdarlığa başlarken, Venedik ile iyi ilişkiler kurmaları için bütün müslüm.an hükümdarlara elçiler gönderir. Ayrıca Lido ve Cenova'dan kalkan ticaret gemileri, Suriye ve Mısır limanlarına düzenli seferler yapmağa başlarlar. Fatımi halifesi el-Mustansır, Kudüs şehrinin bir kısmını Hrıstiyan hacılarla tüccara ayırır8•

Doğu'ya gelen tüccar burada uzun süre kalır. Venedik ve Cenovalı taeir en az altı ay İslami hayatın ritmiyle, yabancısı bulunduğu bir, kültür dünyasının içinde yaktini geçirir9.

Doğu'nun Avrupa ile ticari münasebetleri iki yoldan olmuştur. Biri Akdeniz üzerinden, Suriye, 1W'ısır sahilleriyle ıtalyan liman şehirlerinin arasındaki deniz yolu ve İspanya'dan Avrupa içlerine kadar uzanan kara yoludur. (Kültürel geçişler de daha çok bu yoldan olmuştur). Di-ğer yol ise Avrupa'nın Rusya üzerinden Doğu ile ticaret yaptığı yoldur. Karadenizin kuzeyinden Volga üzerinden geçen bu yolOrta Asya'da kadar uzanıyordu. Arkeolojik kazılar sonucunda Kuzey Ülkelerinde bulunan eski Arap yazılı paralar buradaki ticaret trafiğinin mevcudi-yetini gösterirlO.

Akdeniz yoluyla Avrupa'ya daha çok kumaş ve elbisenin geçtiğini biliyoruz. X. yüzyılda Arap ülkelerinden ıspanya'ya pamuklu dokuma endüstrisi geçmiştir. Bunun yanı sıra ipek, diba, gümüş ve altın işle-meli doğu kum.aşları Avrupa'nın uzun süre hayranlığını kazanmış, bütün Ortaçağ boyunca bu kumaşlar Doğu'dan ithal edilmiştir. Kralların, prensIerin, kilise büyükl~rinin elbiseleri, Doğu'dan getirilen bu ipek ve dibalardan yapılmıştır.

7 W.M. WATT, L'influence de I'İslam sur VEurope M'edieval, Revue des Etudes İslami-ques, XL (1972), Paris 1972, s. 25, 26.

8 SİGRİD Hli::"lKE, Avrupa'nın Üzerine Doğan. ls/am Güneşi, çev: Sen'et Sezgin,İ8tanblıl, 1972, s. 37-38.

9 SİGRİD HCNKE, A.g.e., s. 38.

10 OTTO SPİES, Doğu Kültürünün Avrııpa Üzerindeki Te.irkri, çev: N. Ersoy, A.T.O. Dergisi Ilave yayını No: 8, Ankara, 1974, s. 14.

(5)

İSLAM MEDEi\"IYETİxtN BAT!'YA ETKILERI 219

Müslümanların İtalya ile münasebetlerinden sonradu ki İtalya'da dokumacılık baiŞladı. İtalyanlar dokumaeılıkta hem Arap malzemelerini hem de Arap motiflerini kullanıyorlardı. Bu yüzden halya'da dokunan kumaşlarda Oriental karakter hakimdi. Hatta daha sonra 1126 yılında Germen-Roma imparatorunun taç giyme töreninde giydiği ipek elbise ve çoraplar, üzeri Arap motifleri ile süslü Palermo ipeği idil i.

Haçlı seferleri sırasında Batılılar, müslümanları yakından gorup tanıdılar. Haçlı seferlerine katılanlar ülkelerine dönerlerken bir kısım lüks eşyanın yanı sıra Doğu'nun bir kısım düşünce ve değer hükümlerini de beraher götürdüler. Bizans, Hristiyan ve İslam efsane motifleri bu

yolla Avrupa'ya geçti. .

Sicilye kralı II. Frederik Sicilya'da vc Haçlı seferleri esnasında Do-ğu'da müslümanları yakından tanımak imkanına kavuşmuştur. Kendisi doğu kıyafetini, müslüman adetlerini benimsemişti. O ayrıca Arapçayı da öğrenmiş ve İslam düşünür ve yazarlarını orijinallerinden okumak imkanına sahip olmuştu.

İslam düşüncesinin de tesiri altında kalan Tl. Frederik bütün din-lere karşı müsamahalı olmuştur. II. Frederik 1224 yılında Napoli'de bir

tT

niversite kurdu ve burayı İslam düşüncesini Batı'ya tanıtmak için bir akademi haline getirdi. Bu kurumun önemli bir işi de Arapçadan Latinceye tercümder yapmak oldu12•

İslam düşüncesi Liıtince çevirilcrle çok geçmeden etkilerini göster-rneğe başladı. Batı, İbn Rüştü tanımakla akılcılık ve Rönesans devrinin kilise düşmanlığı çağını başlatmıştır.

Tıp alanında tamamıyla İslam tesiri hakim bulunmakta idi. lıal-ya'daki Bolonya ~ehrinden sonra, Fransa'da tıp araştırmalarının merkezi

olarak Montpellier Üniversitesinde, tıp tahsilinde akademik ünvan al-mak isteyen adaylara ait 1340 tarihli bir programda İbn Sina'nın

Ka-nun adlı ünlü eserinin i ve IV. kısımlarının yer aldığı görülmektedir. Bu tarihden itibaren İslam tabipleri hakkında bir dersin de okutulmaya başlandığı görülmekt~dir. 1567'de İslam tıp eserleri okullardaki ders kitapları arasından çıkartılmıştır. Fakat ara-sıra da olsa İbn Sina'nın Kanun''u hakkındaki dersler 1607'ye kadar devam etmiştirl3•

II OTTO SPİES, A.g.e., s. 14, 15.

IZ DE LACY O'LEARY, Islilm Düşüncesi ve Tarihteki Yeri, çev: HÜSEYİN YURDAY-DIN-Y. KUTLUAY, II. baskı, Ankara, 1971, s. 168; H. YlJRDAYDIN. Isıam Tarihi Dersleri,

s. 49.

(6)

220 İSMET KAYı\OGLU

Müslümanlar Avrupa'ya pratik hayatta da bazı yenilikleri tanıt-mışlardı. Mesela İspanya'da tarwı alanında, bilİmsel sulama sistemi ile birlikte turunçgiller, pamuk, şeker kamışı ve pirinç gibi mahsulleri ta-nıttılar. Tekstil, seramikçilik, kağıt yapımı, ipekçilik ve şeker istihsali gibibirçok endüstri kollarını geliştirdiler, Tarım "e zanaat kollarında kullaiıılan birçok Arapça kelime Arap etkisinin kuvvetini açıkça ortaya koymaktadır i4,

Kültür ve medeniyeıin yayılmasında birinci derecede önemli olan kağıdın yayılmasında müslümanların rolü vardır. Bilindiği gibi kağıdın mucidi Çinlilerdiı'. Çinliler çok eski zamanlardan beri ipek kozasından kağıt yapmasını biliyorlardı. Bu usul Çin'den Orta-Asya'ya geçti. 704 yılında Araplar Semerkand'ı zaptettikleri sırada orada bir kağıt imalat-hanesine tesadüf ettiler. Bunu nasıl imal edebileceklerini araştırdılar. Bilindiği gibi o zaman yalnız ipekden imal ediliyordu. İpek yerine daha bol ve tedariki kolay bir madde bulmak ,gerekli idi. Bu mesele, ipeğin yerine pamuğun konması suretiyle halledildL Ondan sonra da paçav-radan kağıt inıali uslü icad edildi. Avrupa'ya müslümanlar vasıtasıyla tanıtıldı. ilk defa 1270 yılında Sicilya'da kağıt ima1İne başlandıiS.

Müslümanların iIme bir hizmeti de pusulayı Batı'ya tamtmak ol-muştur. Bilindiği gihi pusulayı Çinliler icad etmiş, bunu Avrupa'ya müs-lümanlar tanıtmıştır. Müslümanların bunu Avrupa'ya tanıtması ve Av-Tupa'da denicilik tekniğinin belli bir düzeye ulaşması ile Dünyayı deniz yoluyla dolaşmak mümkün olmuşturl6•

İslam ilimlerinin Batı dillerinde hmiktığı izler, dil yönünden de ted-kik edilmiştir. Batı dillerine geçen kelinıclcrİn bir kısmı medeniyet üs-tünlüğünden dolayı kullanılan eşyanın isimleri bir kısmı da çeşitli alan" lardaki ilmi terimlerdir. Birkaç örnek verirsek:

Arapçada hüccet, senet anlamında kullanılan sakk, Batı'da çek şek-lini almıştır.

Farsçadan Arapçaya geçen divan kelimesi İtalyancada doana, Fransızcada douane olarak gümrük anlamında kullanılmıştır.

Bayanlarm giydikleri jupe, Arapça cübbeden, müslin adı vcrilen kumaş, çıktı~ı yer olan Musul şchrindcn ismini alır.

14 B. LEW1S, Tarihıe Araplar, s. 154.

15 H. B AlliMAT, tslami)'elin ıllanevi ve Kültürel Değerleri, çev: n. DüLGER, Ankara, 1963, s. 127.

16 E. OçylCİT, Ortaçağ lsüim Medeniyetini" Avrupa Medeni)'eıi Üzerine Tesirleri, İla-hiyat Fakültesi Dergisi, I-II (1955), Ankara 1955, ., 37.

(7)

iSLAM MEDENİYETll\"lN BATI'YA ETKİLERİ 221

Arapçada şeker anlamına gelen süker kelimesi İtalyanca zueehero, Fransızca suere olmuştur.

İçtiğimiz şerbet, kelime olarak sorbet şeklinde fransıı;ealaşmıştır. Arap dili, İslam dünyasında bilim dili haline gelmiştir. Algebre, eebir kelimesinden; ehiffre, sıfırdan; cafe, kahveden gelmektedir.

Bu

örnekler çoğaltılabilir.

Görüldüğü gibi Ortaçağ İslam medeniyeti, Avrupa medeniyetine birçok katkılarda bulunmuştur. Bu çağlarda müslümanlarla temas ta olan her hristiyanda müslümanların üstün olduğu duygusu vardır.

İslama bir tepki olarak Avrupa, sarazen dedikleri müslümanların etkilerine sırt dönerek Eski Yunan ve Roma mirasına sarılrnaya başladı dersek abartma yapmayız17•

En yüksek ahlak kurallarını öğütleyen dinimiz bilim, sanat ve tek-nikte ilerlemeye inananları tefjvik etmektedir. Yine müslümanların ev-rensel bir medeniyet kurmalarına imkan verecek potansiyel bugün için de mevcuttur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Aynı görüşteki diğer yazarlar : Kalpsiiz, Adi Şirket (Türk Hukuk An­ siklopedisi) 204; Arslanlı, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, Umumi hü­ kümler 83 (İstanbul 1960);

YARGIÇ ADAYLARI, YARGIÇ VE SAVCILAR, AVUKATLAR İLE ANKARA VE İSTANBUL ÜNİVERSİTELERİ HUKUK FAKÜLTELERİ ÖĞRENCİ VE MEZUNLARI HAKKINDA..

Ortada kalan sorular şunlardır? Öğrencilerin tazyiki ile alman kararların hukukî değeri nedir? Anayasaya aykırı hareketin karşı­ sında Üniversite, özerkliğinin

İşte burada şöyle bir temel prensip müdahale eder: Üçüncü şahıs hakkında kesin hüküm ancak, tarafların anlaş­ ması neticesinde bu üçüncü şahıs taraflarınkine

mann teorisine) göre ancak neticeye teıkaddüm eden son şart da nedensellik kabul olunabilir (47). Zira neticeyi tâyin eden bu son şarttır. Son şarttan evvelkilerde

Görüldüğü gibi, aile babasının veya efendinin aile evlâdına ve- va kölesine verdiği peculium ancak bunların üçüncü kişilerle olan hukukî ilişkilerinde bir önem ve

Eğer Anayasamız bu konu­ da görevler ayrılığı ilkesine bir istisna getirmek isteseydi, bunu açıkça yapması gerekirdi...» (14) Nitekim, Anayasa Mahkemesi de,

Müelliflerin bir kısmı onun hiçbir zaman yaşamamış olduğunu, Zerdüşt hakkında söylenenle­ rin efsane olmaktan öteye gidemiyeceğini iddia ederken diğer bir kısmı