İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ
• • T h e A m e ric a n J o u r n a l o f C liııic a l N u tr itio n C ilt 27, 1974.
0 M alnutrisyonlu İran lı Okul Ç ocu k ların d a Diyete Çinko E k l e n mesinin Etkileri, R onaqhy, H. Al, Reinold, J. G., M a h lo u d ji M., Ghavami, P., Spivey Fax, M.R. ve H alsted, J.A. sayfa 112.
0 Y aşhlarda Plazma ve Lökositlerdeki A skorbik Asit Düzeyi, B u r r , M.L., Ewood, P.C., Kole, D.J., H urley, R.J. ve H uqges, R.E., s a y
fa 144. '
O Oral K o n tıa sep tifle rin Vitam in A M etab o lizm asın a E tk ile ri, Yeung, D.L. sayfa 125.
© I n tr a m a s k u la r ve Oral Yolla Vitam in A ve E B eslenm esi, Bauernfeind, J.C., Ne\vmark, H. ve Brin, M. sayfa 234.
0 Besin Aliminin E n erji H a rc a m a sın a Etkisi, Brav, G.A., W h ip p , B.J. ve Koyal, S.N. sayfa 254.
0 Düşük Kalorili Diyet Alan Ş işm an k a d ın la rd a P ro te in Dengesi, Jourdan, M., Margen, S. ve Bradfield, B.B. sayfa 3.
0 Kolesterolsüz diyet. Lipit M etabolizm ası ve Deneysel A theroscle- rcsis, Kritchevsky, D., Davidson, L.M., S hap iro . I.L. K im , H.K. vc Winter, P.A.D. sayfa 29.
0 K oroner Kalp H a stalık ların d a K alıtım ve B esle n m en in E t k ile ş meleri, Hatch, F.T. sayfa 80.
0 Sukroz, Hipertansiyon ve K alp Hastalığı, A hrens, R.A. say fa 403. M alnütrisyonlu Okul Ç ocuklarında D îy ele Ç inko E k le n m e sin in E tk ile r i:
Güney İ r a n ’da 13 yaş g ru b u erkek ç o cu k lara 10 g r y u m u r t a akı proteini, m ısır yağı, v itam in ler ve m a den lerle birlikte, g ü n lü k 40 nıg çinko verilerek çocuklardaki değişm eler gözlenm iştir. B a ş la n g ıç ta 49 çocuktan 35 inde plazm a çinko düzeyi d ü şü k b u lu n m u ş t u r . Ç o cu klar bu ekleme dışında genellikle mayasız ta m b u ğ d a y d a n y a p ı lan ekmeğe dayalı kendilerinin alıştığı diyetle b e s le n m iş le rd ir. Kontrol g ru b u n a kendi diyetleri y a n ın d a çinkosuz, fa k a t p r o te in , vağ, vitamin va m aden karışım ı b ir eklem e yap ılm ıştır. G ö zlem ler 8 ay sü rm ü ştü r.
B E SL E N M E ve DİYET DERGİSİ 219
yaşı b a k ı m ı n d a n ö n e m li say ılan gelişm e gösterm işlerdir. Buna k ar şın, p la z m a ç in k o d ü zey in d e önem li b ir yükselm e olmamıştır. Seks o r g a n la r ın d a k i gelişm e b a k ım ın d a n çinkolu ve çinkosuz ek karı şım alan ç o c u k l a r d a is ta tis tik î o la ra k b ir ayrım gözlenmemiştir. Bu n a k a r ş ı s e k s g e liş im in d e çinko ala n la rd a b ir hızlanma görülmüş
tür.
Y a şlıla r d a A sk o r b ik A sit D üzeyi
P laz m a ve lö k ö s itle r in a s k o rb ik asit konsantrasyonu yaş ile b ir l ik te d ü ş m e k t e d ir . İn celem ed e 75 yaş ve daha yukarı kimseleı- de p la z m a ve lö k o s itle rd e k i a s k o rb ik asit konsantrasyonu gençlik y ılla r ın d a k i d u r u m a göre çok d ü şü k b u lun m u ştu r. Ölçümler taze m eyve ve yeşil sebze y e n d ik te n so n ra yapılmıştır. Askorbik asidin k a n d a k i düzeyi taze meyve ve veşil sebze alınımı ile korelasyon gös te r m iş tir . Taze sebzenin k a n d a k i ask o rb ik aside etkisi daha kuv vetli g ö r ü lm ü ş t ü r .
V itam in A ve Oral K o n tra sep tifler
S e r u m v ita m in A düzeyi m e n strasy on devresinde değişiklik g ö s te r m e k le d i r . V ita m in A düzeyi m enstrasy o n sırasında en düşük, 15 ve 26 inci g ü n le rd e en yüksek olarak bulunm uştur. Bu duıunı m e n s t r a s y o n d ev re s in d e h o rm o n salgılaması ile serum vitamin düzeyi a r a s ı n d a e tk ileşm e old uğ u n a işaret etmektedir. Plazma vıta m in A düzeyi, o ra l k o n tr o s e p tif alan kadınlarda almıyanlardan a ha y ü k s e k b u l u n m u ş t u r . Farelerdeki incelemeler, oral kontroseptı lerin k a r a c iğ e r d e k i v itam in A depolarının boşalmasını ve vitaminin k u lla n ılm a o ra n ın ı hızlandırdığı bulunm uştur. K a d ı n l a r d a o ı a
k o n tr o s e p t if le r i n v ita m in A gereksinmesini arttırıp arttırma* ı0t a r a ş tır ılm a lıd ır .
V ita m in A ve E: İntram askular ve Oral Yolla Beslenm e
G e lişm ek te o la n ülkelerde vitam in A yetersizliği hastalıklaıı^ nın ö n le n m e s in d e yü k sek dozda vitamin A verilmesinin uygun v- acil b i r te d b ir olduğu ileri sürü lm ü ştü r. Bazı araştırm a aı a v ita m in o z u ve protein-kalori m alnütrisyonu ile birlikte vitamin
y etersizliğin in de olabileceğini işaretlemektedir. Bu nedenle^ vıta m in A ile b ir lik te v itam in E nin de verilmesinin uygun olacağı ü ş ü n iilm ü ş tü r . H e r 6 ayda denetim altında ve yağ çözeltisi için e 200 000 t.U. v ita m in A ve 50-200 I.U. vitamin E verilmesi uygun gö r ü l m ü ş t ü r . Beş ve d ah a yukarı yaşlardaki çocuklara daha j ü ' s e ' d o z la r v erilm iştir. M alabsorpsiyon durum larında su içine gire ı en v ita m in A ve v itam in E p rep aratları tercih edilmiştir. Uzun vade i
220 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ
te d b ir o la ra k bazı besinlerin v itam in A ve E ile z e n g in leştirilm esi y oluna gidilmesi önerilm iştir.
B esin A lınım ı ve E n erji H arcam ası
Diyet term o jen e si (S.D.A.) u zun sü re d e n b eri k a b u l ed iliy o rs a da o lu şu m u ve önemi henüz açıklığa k a v u ş m a m ış tır. B u a r a ş t ı r m a da, tek yemeğin eksersiz öncesi ve eksersiz s ır a s ın d a o k s ije n t ü k e
tim ine etkisi 6 yetişkin erk ek üzerinde ö lç ü lm ü ş tü r. K a h v a ltıd a 1000 veya 3000 kalori alımı te rm ik etkiyi °/o 10 a r t t ı r m ı ş t ı r . Y e m e k ten son rak i eksersiz sırasınd a besinin k en d i etk isi k a d a r t e r m i k e t kide de yükselm e o lm u ştur. İki h afta, yü k sek ve d ü ş ü k p r o te i n li diyet alan iki denekte eksersiz ve besin alın ım ın ın te r m ik e t k is in d e b ir değ şme görülm em iştir. En önemli bulgu, b e s in le rin te r m ik e t k is i ne çalışmanın etkisidir.
D üşük K alorili D iyet Alan Ş işm an K adın larda P r o tein D en g esi, Düşük kalorili diyetin vücut p ro te in in in y ık ım ın a e tk is in i o r taya koym ak için şişm an k a d ın la rd a azot dengesi a r t t ı r ı l m ı ş t ı r . 15 günlük vücut ağırlığını dengeleme d ev resin d e n s o n r a 12 ş e r g ü n lü k 4 devrede denekler sırası ile % 100 kalo ri azotsuz, % 50 k a l o r i - 12 gm azot; % 25 kalori - azotsuz; % 25 k alo ri - 3 gm azo t iç e re n diyetler alm ışlardır. H er bazal k alo ri b a ş ın a k a y b o la n p r o t e i n ve azot şişm an lard a şişm an o lm ıy an lard an fa rk lı b u l u n m a m ı ş t ı r . Ş iş m an k ad ın lar d ü şü k kalori ald ık ları z a m a n bile ço k az a z o t k a y b e t m işlerdir. 63 günlük deneyin s o n u n a d o ğ r u i d r a r l a k r e a t i n i n ve ü rik asit atım ı gittikçe azalm a g ö s te rm iş tir.
K olesterolsü z D iyet, Lipid M eta b o lizm a sı v e D e n e y s e l Athe- rosclerosis
Altışardan 4 g rup m a y m u n b ir yıl sü re ile % 40 k a r b o n h i d r a t (glikoz, sakkaroz, frü k to z, nişasta), % 25 kazein, % 14 h i d r o j e n - lenmiş h in d istan çevizi yağı, % 15 sellüloz, % 5 m a d e n s e l tu z ve ° ö 1 vitam in k a rış ım ın d a n o luşan diyetle; b eşin ci g ru p ise e k m e k , s e b ze ve meyveden o lu şan doğal b esin lerle b e s le n m iş le r d ir . B a ş l a n gıçta h e r g r u p ta n iki m a y m u n a iş a re tle n m iş m e la lo n ik a s it v e r ile rek kolesterol sentez ö r ü n tü s ü ta y in e d ilm iştir. Aynı h a y v a n l a r d a deney so n u c u n d a d a kolesterol sentezi tayini y a p ılm ış tır .
B ütün h ay v a n la rd a s e r u m to p la m k o le stero l, b e ta - lip o p r o te in , kolesterol ve trig liserit düzeyleri y ü k selm iş s a f r a a s it le r in i n sen tez i d ü ş m ü ş tü r. Deneysel d iy etlerd ek i h a y v a n la r ın a o r t l a r ı n d a yağlı p la k la r o lu ş m u ş tu r. E n şiddetli a o r t yağlı p la k a o l u ş u m u , k a r b o n
B E S L E N M E ve DİYET DERGİSİ 221
h i d r a t k a y n a ğ ı o l a r a k f r ü k to z alan hayvanlarda, en hafifi ise glikoz a l a n l a r d a g ö r ü l m ü ş t ü r .
K o r o n e r K a lp H a sta lık la r ın d a B eslen m e ve K alıtım ın E tk ileş m e le r i
Y azar, A m e r ik a B irle ş ik Devletlerinde k o ro n er kalp hastalık ları d e m o g r a f is in i an aliz ed ere k hastalığın sıklığında kalıtım ve bes le n m e e t k e n l e r i n i n r o lü n ü incelem iştir. Çok yönlü risk faktörleri n in a n a liz s o n u c u n a göre, h astalık , yüksek risk etmenleri olanlarda 9b 50; d ü ş ü k r is k etm e n le ri o la n lard a ise % 14 oranında görülmek te d ir. Y a z a r a g ö re esas risk etm en leri esasta poligenik kontrol al t ı n d a d ır . B e s le n m e d u r u m u ve diğer çevresel risk etmenleri kalıtım sal e t m e n i n e tk is in i a r tt ır m a k ta d ı r l a r . H astalığın önlenmesi için a l ın a c a k t e d b ir le r d e kişisel k o ru y u cu tıp yönteminin uygulanması s a lık v e r il m e k t e d ir .
S u k r o z , H ip e r ta n s iy o n ve K alp H astalığı
19 c u yüzyıl b a ş la r ı n d a sereb ro v ask ü ler kazalar ve arteriosk- I c ro lik k a lp h a s ta l ık l a r ı da dahil olm ak üzere ortaya çıkan ani ö lü m le r e « ap o p lek si» ismi veriliyordu. Çünkü bunların nedeninin beyin m a lf o n k s iy o n u o ld u ğ u sanılıyordu. Oysa otopsilerde, günü m ü z d e p a n d e m i k o la ra k görülen ath ero sk lero tik bozuklukların ay n ıla r ı s a p ta n m a k ta y d ı. Bilimsel yayınlar, özellikle karbonhidrat t ü k e tim i ü z e rin e yazılan ların gözden geçirilmesiyle aşağıdaki sonuç l a r o r t a y a ç ı k m a k ta d ır . Diyetle alınan sükrozdaki artışı takiben se r u m k o le s t e r o lü n d e de b ir artış görülm ekle birlikte bu yükseliş, s e r u m tr ig lis c r id le r in d e k in e kıyasla daha azdır. Ne var ki, bu hi- p e r t r i g l i s e r i d e m i ’vi k a r b o n h id r a t endüksiyon teorisi açıklayama- m a k t a d ı r . S o n a r a ş t ı r m a l a r hipertrigliseridem i’nin geçici b ir etki- lem o ld u ğ u n u ve a n c a k açlık seru m tigliserid seviyesinin gözlenme s in d e g ö r ü ld ü ğ ü n ü g ö sterm ek ted ir. Bu lipoproteinler doğrudan doğ r u y a k a r b o n h i d r a t ı n karaciğerd e sentezinden ortaya çıkmamakta, a m a y ağ a s itle ri b a k ım ın d a n benzer b ir speetrum gösteren ekzojen c h y l o m ic r o n l a r d a n k a y n ak lan m a k tad ır. (K arbonhidrat endüksiyon te o ris in in z a a f la r ın d a n söz ediliyor) N ormal bö b rek fonksiyonu için s u k r o z ’un gerekli b i r öge olduğu sanılıyor; sukrozdan zengin diyet ler i d r a r h a c m in i azaltır. F ru k to zd an zengin diyetlerde hip ertan si y o n ve d o k u h id ra s v o n u ; sukroz verildiğinde böbrek lezyonlarında a r tış , ve k a n d a k i trigliserid yağ asitleri sp ektru m un d a değişmeler o lu r. D iyetle a l m a n s u k ro zd an kaynaklanan fruktoz karaciğer h ü c r e le r in d e ta h r i b a t y apar, b u n u n sonucu olarakda kandaki
triglise-222 İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ
rid ler gerektiği gibi temizlenemez. K a r b o n h id r a t m e ta b o li z m a s ı n d a k ro m yetmezliğinin k o m p lik a s y o n la ra yol aça n b i r f a k t ö r gibi g ö rünm esine rağm en, su k ro zu n b u etk ilerin in k r o m d a n y o k s u n o l u ş u n a yorum lanam az. B ir cins h o ro zd a a o r ta n ın in s a n d a k i a t h e r o s k l e r o - zu an d ırır şekilde yağlanm ası sağ lan m ıştır. Diyetle a l m a n s u k r o z bu d u ru m u n veham etini a r tt ır m a k ta d ı r . A r te r io s k le r o tik k a lp h a s talığına yak alan an kişilerin k o n tro lle re kıyasla d a h a fazla s u k r o z tüketip tü k etm ed ik leri belli değildir. Ne v a rk i p a n d e m i n i n a r t m a k ta olduğu uygun b ir gözlemdir. Bu a r tış d ü n y a ç a p ı n d a , s u k roz tüketim ine kabaca orantılı, a m a d o y m u ş yağ t ü k e t i m i n e o r a n tılı değildir.
• • N u tr itio n R e v ie ıv s ( - ) C ilt 32, 1974
© Tahılların Genetik Yolla G eliştirilmesi, Mertz. E. T. s ay fa - 129 © Glikoz - Galaktoz M alabsorpsiyonu, sayfa - 132
© Yemek Sıklığı ve Diş Çürüklüğü, sayfa - 139
0 V itamin A Yetersizliği, X e ro p h th a lm ia ve K ö rlü k , D o m en , H.A.P.C. sayfa - 161
© Besinlerdeki Folik Asidin İ n s a n la r d a K u lla n ılm ası, s ay fa - 167 0 M alnutrisyonlu Bebeklerde Isı O luşum u, s a y f a - 173
Tahılların G enetik Y olla G eliştirilm esi
Tahıl proteini genellikle lizin am in o a s id in d e n sın ırlı o ld u ğ u için protein değeri süt, et ve y u m u r l a d a n d a h a d ü ş ü k t ü r . S o n yıl lard a yapılan a r a ş tır m a la r genetik d eğ iştirm elerle ta h ıl p r o t e i n l e rinin değerinin yükseltilebileceğini g ö s te rm e k te d ir. D a n i m a r k a ve Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan ç a lış m a la r d a m ı s ı r a opak-.'î geni eklendiği zam an elde edilen ü r ü n d e p ro te in değeri d ü ş ü k olan p rolam in proteini azalm akta, lizin ve tr i p t c f a n a m in o a s id le r in in düzeyi iki k atın a çık m ak ta d ır. S o n u ç ta b u melez ü r ü n ü n p r o te i n değeri kazeinin % 87 sine u la şm a k ta d ır. N o rm a l m ı s ı r ın p r o te i n değeri ise kazeinin % 52 si k a d a rd ır. B u ç a lış m a la rla m ı s ı r p r o te in i nin elzem am ino asid örüntiisü FAO ta ra fın d a n ö n e rile n s t a n d a r t l a r a ulaştırılabilm ektedir. Diğer ta h ılla rd a d a b e n z e r ç a l ı ş m a l a r y a pılm aktadır.
S ü rd ü rü len a r a ş tırm a la rla , zam an la y ü k sek p r o te in li m u t a n t - ların lizin değerlerinin de yükselm esini s a ğ lay a rak ta h ıl p r o te in le r i ile hayvansal p ro te in le r ara s ın d a k i değer ay rıcalığ ın ın en aza in d i rilebileceği san ılm ak tad ır.
B E S L E N M E ve DİYET DERGİSİ 223
G lik o z - G a la k tc z M a ia b so rb siy o n u
K a r b o n h i d r a t m e ta b o liz m a s ı bozuklu ğ un u n enson bulgusu gli koz - g a l a k to z m a la b s o r b s iy o n u d u r . H astalık ilk olarak 1962 de ta n ı m l a n m ı ş t ı r . D o ğ u şta n glikoz ve galaktozun emilmesinin engellen m e si ş e k lin d e b i r h a s ta lık tır . H astalık, glikoz ve glikoz oluşturan k a r b o n h i d r a t l a r alın dığ ı zam an şiddetli ishal, h a tta öldürücü şek lin d e o r t a y a ç ık m a k ta d ır . Diyette glikoz ve galaktoz kısıtlandığı za m a n b e lir tile r i d ü z e ltm e k m ü m k ü n olm aktadır. Son ra p o r edilen o lg u ü z e r i n d e glikoz ve g alak tozu n ince b arsak ta n taşınması üze r in d e in c e le m e le r y a p ılm ıştır. H asta 21 yaşında ve yaşam boyu is h a l d e n ş ik â y e ti olan b ir kim seym iş. Ç ocuklukta bu kişi normal di y et a lm ış f a k a t s ü re k li o la ra k ishalden şikâyeti varmış. Hastaya h a s t a n e d e 3 000 k alo rilik b ir diyet verilmiş. Diyette 70-100 gr nişas ta , 300-400 g r m o n o ve d is a k k a rit, 100 gr protein ve 120 gr yağ b u l u n u y o r m u ş . B u d u r u m d a g ü n lü k feçes m ik ta rı 800-4000 gm arasın d a ik e n d iy e tte k i n iş a s ta 70 gm, diğer şekerler 80-100 gm a indiril diği z a m a n g ü n lü k feçes m ik ta r ı 400-500 gm a düşmüş. Feçes genel likle a s id ik ve glikoz içerm ek te imiş. Hasta, k arbonhidrat olarak ç o ğ u n l u k la f r u k to z a lm ay a b a ş la d ık ta n sonra iyileşmiş. Bu hasta lığın o to s o m a l resesif k a r a k te r d e kalıtım sal b ir bozukluktan ileri geldiği b ild ir ilm iş tir .
Y e m e S ık lığ ı ve D iş Çürüklüğü
H a v a y i’d e 910 a d e t 8. sınıf çocukları üzerinde değişik besinlerin y e n m e sıklığı ile diş ç ü rü k lü ğ ü arasın d aki ilişkiler araştırılmıştır. Ço c u k l a r Beyaz, J a p o n ve Havayili olm ak üzere 3 g ruptan oluşmuştur. Ç ü rü k , k ay ıp ve d o ld u ru lm u ş (DMF) oranı en yüksek Havayi li son r a J a p o n , s o n r a d a beyaz ço cuklarda b ulunm uştur. Bütün gruplar d a diş f ır ç a la m a sıklığı ile ç ü rü k oranının azaldığı görülmüştür. İk i b e s in g r u b u diş çürü ğ ü ile ilgili bu lu n m u ştu r. Bütün gruplarda e k m e k ve tah ıl ü rü n le rin i yeme sıklığı diş çürüklüğü ile menfi, ş e k e r le m e ve çiklet çiğneme sıklığı ise m üspet korelasyon göster m iş tir . Ç o c u k la rd a n günde en çok b ir şekerleme ve çiklet tüketen le rd e DMF 6.3, g ü n d e 5 den daha çok tüketenlerde 9.4 olarak bulun m u ş t u r .
D iğer b ir a r a ş tır m a d a bu üç g ru p tan gelen askerlerde diş çü r ü k lü ğ ü ve b eslen m e alışkanlığı arasındaki ilişkiler araştırılm ış tır. Diş ç ü r ü ğ ü olm ıyan askerlerin diş çürüğü olanlardan daha çok s ü t, e t ve sebze tü k e ttik leri b u lu n m u ştu r. K ötü diş çürüğü görülen a s k e r le r in ise şekerlem e ve tatlıları çok sevdikleri görülm üştür.
2 2 4 İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ
V itam in A Yetersizliği, X e ro p h ta lm i ve K ö r lü k
B u yazıda yazar, E n d o n ez y a’da 20 yıllık ça lış m a s ü r e s i içeri sinde karşılaştığı olguları diğer ta r a f la r d a y a p ıla n ç a l ış m a l a r la b ir likte su n m ak tad ır. Yazıda V itam in A yetersizliğinin g özde y a p tığ ı bozukluğun değişik şekilleri 12 renkli slayt re s m i ile a n l a t ı l m a k tadır.
Besinlerdeki Folik Asidin İ n s a n d a K u llan ılm ası
Besinlerdeki folik asidin em ilim i ve in s a n ın b u n d a n y a r a r l a n m a sının araştırılm ası k o n u s u n d a g ü çlü k ler o ld u ğ u b il in m e k te d ir . B u ara ş tırm a d a değişik y ön tem u y g u la n arak in san ın b e s in le r d e k i folik asitten y ararlan m ası a çık lan m ak tad ır. Y etişkin sağlıklı e r k e k l e r denek olarak kullanılm ıştır. D enekler önce iki g ü n 20 m g folik asit verilerek doymuş b ir d u r u m a getirilm iştir. D a h a s o n r a p o r t a kal suyu, y u m u rta sarısı, kıvırcık sa la ta d a k i folik asid in e m ilim i in celenmiştir.
600 mİ p o rta k a l suyu alındığı zam an b u n u n iç in d ek i fo lik a s i din % 31 ’i, 500 g r kıvırcık salatad an % 25 inin em ildiği g ö r ü l m ü ş tür. Bazı besinlerdeki folik asid in em ilm e o r a n ı şö y led ir. Yeşil fasülye % 96, muz % 82, k u r u fasülye % 70, m a y a °b 60 ve k a r a ciğer % 50. Buğday em b riy o su ve kıvırcık s a la ta d a k i fo lik a s id in emilme oranı d ü şü k ve d en ek ler a r a s ın d a geniş a y r ıc a lı k la r g ö s termiştir. Daha so n ra çeşitli folat tü re v lerin in e m ilm e s i in c e le n m iş ve o rtalam a % 85.2 b u lu n m u ştu r. B u n la rın e m ilm e s in d e b ir e y l e r arasında 2 7 - 144 gibi geniş a y rıc alık lar g ö r ü lm ü ş tü r . Bazı b e s in l e r le saf folat verildiği zam an p o r ta k a l s u y u n u n saf fo la tın e m ilim in i engellediği y u m u rta sarısınd a ise b ir değişm e o lm ad ığ ı g ö r ü l m ü ş tür. Araştırm ada belirli b esin d en çok fazla v e rilm e k te d ir. B u n la r az verildiği zam an em ilm esinin nasıl olacağı b elirsizdir. A yrıca em i- limde bireysel ayrıcalıklar önem lidir.
M alnütrisyonlu Bebeklerde Isı O luşum u
M alnütrisvonlu bebeklerin ü şüm eye meyilli o ld u k l a r ı b il in
mektedir. J a m a ik a ’da 12 m a ln ü trisy o n lu b eb ek ü z e rin d e te d a v id e n önce ve so n ra ısı olu şu m u incelenm iştir. B eb ek ler 28°C ü s t ü n d e odalarda çıplak o la ra k tu tu la r a k o k sijen tü k e tim i, k a r b o n d io k s i t üretimi, rektal ısı derecesi, deri ısı derecesi, nabız atışı, eld e k a n akışı ölçülm üştür. S o n ra çevre ısısı 2 4 -2 0 ° C ye in d ir ile re k ö lç ü m ler te k ra rlan m ıştır. H e r iki ısı derecesinde p la zm a gliserol k o n s a n trasy on u ölçülm üştür. B ebekler iyileştikten s o n ra d a ayn ı ö lç m e le r
B E S L E N M E v e DİYET DERGİSİ 225
v a p ılm ış tır . Çevre ısısı 31 C ü s tü n d e iken malnütrisyonlu bebekle- ı in o k s ije n tü k e tim i, s o lu n u m indeksi, rektal ısısı, nabız atışı ve elde k a n ak ışı, iyileşm iş d u r u m la r ın d a n önemli derecede düşük bu l u n m u ş t u r . Deri ıs ıs ın d a b i r değişme olm amıştır. Isı derecesi 25°C ve indiği z a m a n b e b e k le r ra h a tsız olm uşlardır. Düşük ısı derecesin d e m a l n ü t r i s y o n l u b e b e k le rd e oksijen tüketim i % 10 azalmış, iyi le ş tik te n s o n r a ise % 19 a r tm ış tır . S olunum indeksi soğukta teda v id e n ö n c e ve s o n r a biraz d ü ş m ü ş fak at ayrıcalık istatistiki olarak ö n em li b u lu n m a m ı ş t ır . Rektal ısıda, m alnütrisyonlularda soğukta te d a v id e n s o n r a k in d e n d a h a d ü şü k b u lun m u ştu r. Araştırıcılara gö re b u v e r ile r m a ln ü tr is y o n lu bebeklerde metabolik ısının düştüğü n ü ve ısı ü r e tim i yetersizliği ile soğuğa karşı tepkinin zayıfladığını g ö s te r m e k te d i r .
• • T h e J o u r n a l o f T h e A m e r ic a n M e d ica l A sso c ia tio n (-) C ilt 227, 1974
© S e r u m S o d y u m Düzeyi, B erm an, L. B. sayfa 1063 © H ip e r v it a m i n o s i s E. M urphy, B. F. - sayfa 1381. © E s k i m o l a r d a D iabet, Fisher, O. A. - sayfa 1383
© H ip e r v ita m in o s is A ya bağlı H iperkalsemi, Fisher, G. ve Skillern, P. C. say fa 1413
S e r u m S o d y u m D üzeyi :
H a s ta la r ın s o d y u m düzeyinin çaıklanm asında iki esas husus v a r d ır . B irin cisi, p la z m a d a erim iş olan sodyum m iktarı İkincisi se r u m s o d y u m k o n s a n tra s y o n u d u r. Plazma sodyum konsantrasye n u n d a k i değişm e, so dy u m m ik tarın d ak i veya plazma miktarındaki d e ğ iş m e d e n veya h e r ikisinde oluşan değişmeden ileri gelebilir. B öylece d ü ş ü k so d y u m k o n s a n tra s y o n u değişik mekanizmalarla o lu ş a b ilir ve değişik şekilde tedavi edilmesi gerekir.
S e r u m s o d y u m k o n san trasy o n u , hücre içindeki ve kemikler gi bi d iğ e r b ö lü m le r d e k i sodyum k onsantrasyonu hakkında hiçbir bil gi verm ez. B u nedenle, s eru m sodyum konsantrasyonu ile vücut s o d y u m k o n s a n tr a s y o n u değişik şekilde olabilir. Yazıda, boşalma ve s u la n m a şek lin d e oluşan iki tip sodyum yetersizliği açıklanmış tır. B o ş a lm a şek lind e oluşan yetersizliğin arkasında genellikle gas- tr o i n te s ti n a l kay ıp veya seyrek olarak idrarla kayıp vardır. Bu du r u m su ve tuz verilerek düzeltilir. Sulanm a şeklindeki yetersizlik, ö d e m li h a s ta l a r d a görülür. Bu d u ru m d a tedavi ödemin çözülmesi ni a m a ç l a r ve tuz verilmez. Yazıda daha seyrek rastlanan sodyum yetersizliği olguları açıklanm ıştır. Antidiüretik horm o n u n az salgı la n m a s ı d u r u m u n d a tedavi gerekmez. Su intoksikasyonu d u ru
2 2 6 İLGÎNÇ YAYIN ÖZETLERİ
m u n d a h ip e rto n ik şalin çözeltisi ile hücre dışı sıvının o z m o tik d e n gesi düzeltilir. İlaçların yol açtığı d u ru m d a , o ilaç u y g u la m a d a n kaldırılır. Sirozda olduğu gibi d eh id ra tasy o n ve ö d em şek lin d ek i k arışık d u ru m la rd a yapılacak tedaviler b elirtilm iştir.
H ip ervitam in osiz E
V itam in E hak k ın d a gü nü n bilgileri özetlenm iştir. B u v ita m i n in 800 İ. Ü. düzeydeki günlük do zunun toksik olm ad ığ ı b ild ir ilm iş s e de bu düzeyde alınım uzun süre devam ettiği z am an isk elet k a s la rın d a yorgunluk, ürem e ve g astro in testin al b o z u k lu k la r ş e k lin d e toksik belirtiler g ö rü lm ü ştü r.
E skim olarda Diabet
Önceleri, esk im o lard a d iabetin seyrek g ö rü lm e s in in n e d e n i n in fiziksel harek etlerle ilgili olduğu ileri s ü r ü lm ü ş tü r . B u y a z ıd a g e n e tik etm enlerin de rolün d en b ah sed ilm ek ted ir. B ir h e k im in r a p o r u na göre diabetli olan çoğu eskimo, Avrupa ve R u s y a d a k i d ia b e tli sülalelerden gelmektedir. Bu hekim hiç b ir saf A laskalı.da in s u lin e bağlı çocukluk diabeti görülm ediğini b ild ir m e k te d ir . B u n u n y a nında karışık A laskah’lard a diabet d ah a sık g ö r ü lm e k te d ir . Y alnız diabetli olan bu kimselerin şişm an o ld u k ları b ild ir ilm iş tir . B u d u ru m u n şişmanlık ve b atı y a şam ın a y a k ın la ş m a d u r u m u m u , y o k s a vaşlı nüfusun duyarlılığından mı ileri geldiği b il in m e m e k te d ir . Hiper V itam inozis A ya B ağlı H ip erk alsem i
Şimdiye k a d a r aşırı A v itam in i alım ın a bağlı h i p e r k a l s e m i ü ç sefer r a p o r edilmiştir. D ö rd ün cü olgu, 18 y aşın d a, siv ilceleri için 3 yıldır günlük 150.000 I.U. v itam in A alan b ir k a d ın d ır . K a d ın d a serum vitam in A düzeyi yüksek, paratiroicl çalışm ası n o r m a l b u lun m u ştu r. Şalin infuzyonu ve fu ro sem id u y g u la n m a s ı ile h i p e r k a l semi d u ru m u iyileştirilmiştir.
• • F o o d T e c h n o lo g y ( - ) C ilt 28, 1974.
0 H ayvansal B esinlerde Doym uş Yağ Asidi O r a n ın ın A zalm ası. Hover, S. R. Sayfa - 22
0 Sindirilmeyen K a r b o n h id r a tla r ın Önemi, Scala, J. - S a y f a - 24 © Beslenmede Yeni E s e r E lem en tler, N ielsen, F. H. S a y f a - 38 © Besin Öğelerinin D ep o lam ad a K o ru n m a s ı, K r a m e r , A. S a y f a - 50 H ayvansal B esin lerd ek i D oym u ş Y ağ A sid ler in in A z a ltılm a sı . Hayvan b ak ım ve beslenm esini d e ğ iştire re k h a y v a n s a l b e s in l e r in doymuş yağ asitleri o r a n ım d ü ş ü r m e k o n u s u ü z e r i n d e ç a l ı ş m a la r y ap ılm ak tad ır. Çok derecede d o y m a m ış yağ lar, k a z e in f o r m a l
-B E S L E N M E ve DİYET DERGİSİ 2 2 7
d e h i d ile k ıl ıf la n a r a k h ayvanın sindirim aygıtından hidrojenlenme- d e n g eçm esi s a ğ la n m a k ta d ır . Bu yolla süt yağında linoleik asid o r a n ı On 30 a çık a rılm ış tır. B u tü r sütü oksidasvondan ko ru m ak için s a ğ ım d a tok o fero l veya diğer an tio k sid an tlar eklenmektedir. Y aln ız yağ ve h ay v an yem lerini kılıflama işlemi pahalı olduğu için b u y ö n t e m geniş u y g u la m a olanağı bulam am aktadır.
S in d ir ilm e y e n K a rb on h id ratlar
B a tı ü lk e le r in d e son y ıllard a sebze ve meyvelerden sağlanan s in d ir ilm e y e n k a r b o n h id r a t o ran ı °/o 20, tanelerden ise 9'o 50 o ra n ı n d a a z a lm ış tır . Bu m a d d e le r b a rs a k hareketlerini, safra asitleri n in ve s te r o lle r in salgılanm asını arttırm a k ta d ır. Yazıda, sindiril m e y e n m a d d e le r i n ath ero selero sis, vc divertikül hastalıklarla iliş kisi a ç ı k la n m a k ta d ı r . Ayrıca son yıllarda sindirilmeyen maddelerin s i n d i r i m aygıtı k a n s e rle rin d e k i ro lü üzerinde durulm akta, günün b i r i n d e b u m a d d e le r içinde gü n lü k gereksinme önerileceği ileri sü
r ü lm e k te d i r .
B e s le n m e d e Y eni E se r E lem en tler
H a y v a n l a r için v an ad y u m , nikel, silikon ve tin'in elzem besin ö ğesi o ld u ğ u b ild irilm iştir. Bu elem entlerin insan içinde gerekli ol d u ğ u s a n ıl m a k t a d ır . V a n ad y u m d a n yetersiz hayvanlarda plazma li- p id d ü z e y in in in yükseldiği b u lu n m u ştu r. Süt, et ve bazı sebzelerden o lu ş a n d iy e tin h e r 1000 kalorilik kısmı 34 m ikrogram vanadyum iç e r m e k t e d ir . Nikel yetersizliği başlıca karaciğeri etkilemektedir ve h a y v a n l a r ü ze rin d e edinilen bilgilere göre insanların günlük 1 6 - 2 5 m i k r o g r a m nikele gereksinm eleri vardır. Bu m iktar normal d iy e tle k a rş ıla n a b ilm e k te d ir . Yüksek yağlı ve hayvansal besinli di y e t le r d e n ik e l d a h a azdır. S ilikonun insanda m ukopolisakkarit me ta b o liz m a s ın d a görevli olduğu sanılm aktadır, yaşlı kimselerde ve b a ğ d o k u s u h a s ta lık la r ın d a üzerinde durulm ası gerektiği ileri sü r ü l m e k t e d i r . T in ’in p ro tein in üçüncü derecedeki yapısında ve y ük s e lt m e - in d ir g e n m e reak siy o nların da rolü olduğu ileri sü rü lm ü ş tü r. Doğal b e s in le rd e yeteri k a d a r bulunm aktadır.
B e s in Ö ğ elerin in D epolam ada K orunm ası
D eğişik k o ş u lla r d a b irç o k besinin depolanmasında besin değe r i n d e o lu ş a n d eğ işm eler k o n u su n d a b ir hayli veri toplanmıştır. Bu v e rile re g ö re p ro te in , niasin, vitam in A ve mineraller uzun süre d a y a n a b i lm e k te d i r . Lizin ve m etionin yüksek ısıda depolamaya du- y a r lıd ır . B u neden le ısı derecesi yüksek depolarda saklanan tahıl ve k u r u b a k la g ile r in p ro te in değerinde b ir kaç ay sonra azalma ol
2 2 8 İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ
m a k ta d ır . Ayrıca bu besinlerdeki m in erallerin k u lla n ılm a o r a m d a değişm ektedir. Tiamin ve ask orb ik asit en d u y arlı v i t a m i n l e r d i r B esinlerdeki değer kaybını önlem ek için en iyi yol d ü ş ü k d e r e c e le r de depolamadır.
• • C e re a l C h e m is try ( - ) C ilt 51. 1974.
© Azotlu Gübre U ygulamasının Pirinç P ro tein in e E tk ile r, P a tr ic k , M. R., Hoskins, F. H., Wilson, E. ve P eterso n , F. S. s a y fa 8î. 0 Arap Ekmeğinin Soya Unu, N o h u t U nu ve Lizinle Z e n g in le ş tir il
mesinin Besin Değeri ve Hoşa Giden Özelliğine E tk ile ri, H a la b , A. H., K hatchadourian, H. A. ve J ab r, J. sayfa 106.
Azotlu Gübrenin Pirinç P roteinine E tkisf ı
Bu araştırm ada, k ab u k lu ve k ab u ğ u ayrılm ış p ir i n ç te k i p r o t e i n m ik ta r ve kalitesine azotlu gübre u yg u lam a za m a n ı ve h ız ın ın e t k i leri incelenmiştir. Azotlu gübre, ekim z a m a n ın d a v erild iğ i z a m a n denenen pirinç türlerind e p rotein değerleri yü k sek b u l u n m u ş t u r . Gübreleme uygulanması p irinç p ro tein in in a m in o a s it le r in d e b i r değişmeye sebep olm am ıştır. Pirincin k a b u ğ u n u n a y r ılm a s ı ile p i rinç proteininde birinci derecede sınırlı olan lizin ve ik in c i d e re c e sınırlı olan threonin am ino asit değerlerinde d ü ş ü ş g ö r ü l m ü ş t ü r .
Zenginleştirilmiş Arap Ekm eği
Orta Doğu ülkelerinde ekm ek başlıca b esin d ir. K u lla n ıla n ek mek protein b akım ından yetersizdir. Bu çalış m a d a L ü b n a n ’d a k u l lanılan ekm eklerin n o hu t unu, ve % 0.25 o r a n ın d a lizinle zen g in leş tirilmesi incelenmiştir. E km ek °/u 20 o r a n ın a k a d a r n o h u t u n u ile zenginleştirildiğinde pro tein değerinin yükseldiği ve h o ş a g itm e özelliklerini koru du ğ u gözlenmiştir. E k m eğ e % 10 o r a n ı n d a soya fasülyesi u nu katıldığı zam an en yüksek p ro te in d eğ erin e u la ş tığ ı ve hoşa gitme özelliği taşıdığı b u lu n m u ş tu r . S oya u n u ile z e n g in le ş tirm enin n o hut unu ve lizinle zeng in leştirm ed en d a h a u v g u n o l d u ğu belirtilmiştir.
• • T h e N ew E n g la n d J o u r n a l of M e d ic in e ( - ) C ilt 290, 1974.
© Sigara, Alkol, Kahve ve Peptik Ülser, F ried m an , G. D., S ieg e lau b , A. B., Selter, C. C. sayfa 469
© Antasit Tedavi, Morrissey, M. J. ve B a rre ra s , R.F. s a y fa 550 © Yatılı Okulda V itamin C Tedavisi, C oulehan, J. L., R e isin g e r,
K. S., Rogers, K. D. ve Bradley, D. W. sayfa 6 Cilt - 289, 1973. 0 Çocuklarda Kil Zehirlenmesi Lin-Fu, J. S. sayfa 1289
© Akut Lösemide, Hiperfosfatem i, H ip e r p o s f a tü r i ve H ip o k a l s e m ı Zusman, J., Brown, D. M. ve Nesbit, M. E. sayfa 1335.
B E S L E N M E ve DİYET DERGİSİ 2 2 9
S ig a r a , A lk o l, K ah ve ve P ep tik Ü lser :
S ig a r a içim i, alk o l ve kahve alımı ile peptik ülser arasındaki iliş k ile r 30-59 yaş arası, 36.656 kişide araştırılm ıştır. Denekler çok y ö n lü fiziki d e n e tim d e n geçirilmiş ve sigara alkol ve kahve alma a l ış k a n lı k la r ı s o r u ş t u r m a yöntem i ile öğrenilmiştir. Hekim kanışım: g ö r e 2597 kişi ülserli b u lu n m u ştu r. Sigara içen erkeklerde peptik ü ls e r, iç m iy en e r k e k le r d e n 2.1, kadınlarda içmeyenlerden 1.6 kat d a h a sık g ö r ü ld ü ğ ü b u lu n m u ş tu r . Ayrıca hastalığın şiddeti, süresi ve iy ileşm e d u r u m u sigara içimi ile korelasyon göstermiştir. Veri le r a lk o l ve k a h v en in sigara ile pep tik ülser arasındaki ilişkiye etki sini d o ğ r u la m a m ı ş t ır .
A n tia sit T edavi .
A s tia s it te d a v in in am acı, gastrik sıvıdaki asit konsantrasyo n u n u ve m i k ta r ı n ı a z a ltm a k tır. Yazıda bu amaçla kullanılacak mag n e z y u m h id r o k s it, alim in y u m hidroksit ve benzeri maddelerin kul l a n ı l m a s ı n a a it a n a h a t l a r verilmiştir. Yakın zamanlardaki incele m e le r d ü e d o n a l ü ls e rle rin °/o 50 sinin 6 hafta içinde iyileştiğini gös t e r d i ğ in d e n s a a t b aşı a n tia s it tedavinin 2 av sürdürülmesi öneril m i ş t ir . Y em ek b o r u s u n d a so ru n u olanlara sıvı antiasit verilmesi g e r e k tiğ i b e lir tilm iş tir .
Y a tılı O k u lla rd a A skorbik Asit Tedavisi
B u ç a lış m a s o lu n u m aygıtı h astalık larınd a askorbik asit teda v is in in e tk is in i d e ğ e rle n d irm e k am acı ile yapılmıştır. Arizona'daki b i r y a tılı o k u ld a 641 çocuğun b ir bölüm üne günde 1 -2 gm askor b i k a s it v erilm iş diğerlerine verilmem iştir. Askorbik asit alan gru b u n k a n a s k o r b ik asit düzeyi önemli ölçüde yükselmiş, yalnız 1 ve y a 2 g m alın ışı a r a s ın d a b ir ayrılık görülmemiştir. Tedavi gören ve g ö r m ü y e n g r u p la r d a so lu n u m aygıtı rahatsızlıklarının sayısında b i r a y r ıc a lık g ö rü lm em esin e karşın, askorbik asit alan grupta ra h a ts ız lığ ın sü resi, a lm ay an g r u p ta n daha kısa olarak bulunm uştur. N ezle ve ö k s ü r ü k a s k o r b ik asit alanlarda azalmıştır. Ayrıca ask o r b ik a s it a l a n ç o c u k la r a ra s ın d a hastalanm ayanların sayısı da diğer g r u p t a n fazla b u lu n m u ş tu r .
Ç o c u k la r d a K il Z eh irlen m esi
A r a ş t ı r m a v erileri ço c u k la r arasın d a gerksiz kil alınımı oldu ğ u n u iş a re tle m e k te d ir . Sağlık koşulları yetersiz bölgelerde gereksiz kil a lın ım ı k a r ın ağ rıları şeklinde belirti göstermektedir. Toprak y e m e a lışk an lığ ı b u d u r u m a katkısı olan etmenlerdendir. Labaro- t u v a r h a y v a n l a n ü zerindeki araştırm alar, beslenme yetersizlikleri
2 3 0 İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ
n in kilin to k s ik e tk is in i a r ttır d ığ ın ı g ö s te rm e k te d ir. Yazıda, kil ze h irle n m e s i ile p ro te in , dem ir, kalsiyum , fo s fo r ve v ita m in D a r a s ı n dak i ilişk iler ta rtış ılm ış tır. Kil zeh irlen m esi olan ç o c u k la r d a a n e m i genel b ir b elirtid ir. G ereksiz kil alınım ınııı k ü ç ü k ç o c u k l a r d a b e yin zedelen m esin e yol açtığ ın a d a ir v eriler b u lu n m a k ta d ı r . B u n e denle kil zeh irlen m esi ve etkileri k o n u s u n u n a r a ş tı r ılm a s ı g e r e k m e k ted ir.
Akut L ö sem id e H ip e r fo sfa tem i, H ip erfo sfa tü ri ve H ip o k a ls e m i Akut lö sem in in ted av isin d e k o m p lik asy o n o la ra k h i p e r f o s f a t e m i ve h ip o k a lsem i g ö rü lm ü ştü r. Gözlemler, h a s ta lık lı h ü c r e l e r d e k i fo sfo r m ik ta r ın ın no rm al hü crelerden d a h a çok o ld u ğ u n u g ö s te r m iştir. Tedavi s ıra s ın d a hastalıklı h ü c re le rin h a r a b iy e ti s o n u c u n d a p lazm ay a fazla m i k ta r d a fo sfor g elm ek te b u n u n d a h ip o k a ls e - miye yol açtığı san ılm a k ta d ır. Lösemili 4 ç o c u k ta te d av i s ı r a s ı n d a se ru m ve i d r a r kalsiyum ve fo sfo r m ik ta r l a r ın d a k i d e ğ iş m e le r in c e lenm iştir. İncelem e sırasın d a ç o c u k la r n o rm a l diyet a l m ış la r d ı r . Tedavi b a ş la d ık ta n s o n ra h ip e rfo s fa te m i (5 .7 -9 .4 m g /1 0 0 mİ), b e lirli ölçüde h ip e rfo s fa tü ri g ö rü lm ü ştü r. Bu g ö zlem le r h ip e r f o s f a te - m in in h ip o k alsem i ile sonuçlandığını g ö s te r m e k te d ir . H ip o k a l s e m i de s in ir ve k a s la rd a veya p a r a tir o id bezinin ç a lış m a s ın d a b o z u l m a la ra yol aç m a k ta d ır. Bu d u r u m d a hem en k a lsiy u m v e r ilm e s in in uygun olacağı b elirtilm ek ted ir.
• • N u tr itio n a n d M e ta b o lis m ( - ) C ilt 13, 1974.
© E n d o jen Asit O lu şu m u n a Diyetin E tkisi, Chan, J . C . M . s a y fa 1 © P rotein Y ön ü n den Beslenm e ve K alsiyum E m ilim i, S h e n o li k a S.
sayfa 10
© B - K om ples V itam in leri ve Adipoz D oku H ü c re le ri, L e m o n n ie r , D., De G asquct, P., Guiqlio, S., R ey m o u ard , F„ ve T ere m o liv e s , J. sayfa - 15
© Ağırlık D enetim inin Yeni Y etm elerde Özel U yg u lam ası, Poz-
naski, R. ve G uqqenheim , K. sayfa - 30
© T ah ıllara E klenen B esinin E m ilim i (-) A sk o rb ik A sidin, M ıs ır î r m iğin d en Y apılmış Yemeğe E klenen F e rro s S ü lf a tın E m ili m in e E tk isi - B jö r n - R asm ussen, E. ve H alıberg, L. sayfa 94
D iyet ve E n d ojen A sit O luşum u
N ö tü r besin lerin m etab o lizm ası sıra s ın d a k i asit o l u ş u m u k ü k ü r tl ü am in o asidlerin o k sid asy o n u ve n ö t ü r m a d d e le r i n a s id e d ö n ü ş m e s in d e n etk ilen m ek te d ir. Asit o lu ş u m u a y rıc a b ü y ü m e ile (is kelet m ineralizasyonu, yeni vücut suyu b ik a r b o n a tın ı n o lu ş u m u ,
B E S L E N M E ve DİYET DERGİSİ 231
k a n a s i d - b a z d u r u m u n d a k i değişm eler, y u m u ş a k do k u büyümesi ile h i d r o j e n iy o n u o lu ş u m u ve baz em ilimi) ilgili olarak asit ve ba-i a Ç!ğa ç ı k m a s ı n d a n d a e tk ilen ir. Hızlı büyüyen beb ek te asit dengesi h e s a p l a n m ı ş t ı r . E n d o j e n a s it o lu ş u m hızı, süte dayalı m a m a ve alı n a n a m i n o a s it m i k t a r ı n a göre değ işm ek ted ir. Yazıda, asit denge ö lç m e te k n i k l e r i t a r t ış ıl m a k ta d ır .
P r o t e i n y ö n ü n d e n b e s le n m e vc k alsiy u m emilimi
D ü ş ü k ve y ü k s e k p ro tein li diyet verilerek b üyüm ekte olan ve y e t iş k in İ a r e l e r d e k a lsiy u m em ilim i incelenm iştir. Radyo - izotopla ince b a r s a k l a r d a n k alsiy u m em ilim hızı, diyetin protein düzeyi ile ilgili b u l u n m a m ı ş t ı r .
B - K o m p l e k s V ita m in le r i ve Adipoz B ok u H ücreleri
B u a r a ş t ı r m a y a göre d iy ette th iam in , riboflavin vitamin B„ p a n t o t e n i k a s it ve n iasin en d ü ş ü k düzeyde olm asına karşın yüksek yağlı d iy et, f a r e ve s ıç a n la r d a kesin ve önemli derecede şişmanlığa s e b e p o l m a k t a d ı r . D iğer r a p o r la r d a vitam in B,-. ve thiam inin beslen m e y e b ağ lı şiş m a n lığ ın o lu ş u m u n d a etkin olduğu bildirilmektedir. Y ü k s e k yağlı d iy e tin o lu ş tu r d u ğ u şişm anlığın enerji alm anı ile e n e r j i h a r c a m a s ın ı n ters şekilde kontrol edilmesinden ileri geldiği
o r t a y a a tılm ış tır .
Y en i Y e tm e le r d e V ü cu t Ağırlığının Denetimi
K u d ü s ’tek i İsrailli 15 ve 14 y aşların d a 499 kişi üzerinde şiş m a n lık sıklığı a r a ş tır ılm ış tır . B u n la rd an erkeklerin °o 7 si kızların °o 2 si k ilo la rım d en etlem ek için özel diyet uyguladıklarını bildir m i ş l e r d ir . Diyet u y g u la y an ların çoğunun şişm an olm asına karşın, ş iş m a n c l m ıv a n l a r d a n d a diyet uygulayanlara rastlanm ıştır. Özel d iy e t u y g u la y a n la r ko n u ile ilgili kim selerden bilgi a lm a m ış la ıd ıı. B u n e d e n le °/o 23 hayvan sal proteini, ('ö 12 si de sebze ve meyveyi k ı s ıt la m a k ta d ı r la r . B u n u n y anında eksersiz yapm a hususu ihmal e d ilm e k te d ir .
T a h ılla r a E k le n e n D em irin Em ilimi
B u ç a lış m a d a a s k o r b ik asidin m ısır irmiğindeki dem irin em ili mi ne etk isi in celen m iştir. 30 sağlıklı deneğe iki sefer m ısır irm iğ in d en y a p ılm ış y em ek verilm iştir. Bir yemeğe 200 mg ask orb ik asit e k le n m iş diğ erin e eklenm em iştir. Askorbik asit eklenen yem ekteki d e m ir in em ilim hızı 6 k at artm ıştır. Askorbik asit 25 mg dozda ve rildiği z a m a n dahi d em irin emilimi önemli ölçüde artm ıştır. Diyetle a l m a n d e m irin a rttır ılm a s ın d a besinlerin askorbik asitle zengin
232 İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ leştirilm esinin b ir te d b ir olabileceği ileri s ü r ü lm ü ş tü r . A ra ş tırıc ı lar, ikinci yazılarında kepekli ek m ek teki d em irin em ilim in i in c e lemişlerdir. Bu çalışm ada beyaz ek m ek ve % 0.3 - 10 o r a n ın d a k e pek içeren ekmeğe eklenen d em irin em ilm e o ran ı a r a ş tır ılm ış tır . Kepek oranı % 3.3 den daha y üksek olan ekmeği yiyen genç e r k e k lerde dem irin emilim oranı d ü şm ü ştü r. E k m e k te % 7 o r a n ın d a k e pek bulunduğu zaman dem irin em ilm e o ran ı iki kat azalm ıştır.
J o u r n a l of P e d ia tric s , C ilt - 24, 1974.
0 Steatoria, Azotüri ve Sistik Fibrozisin Adolesan ve Genç Y e tişk in
lerde Büyüme ve Beslenme D urum ları ile İlişkisi, Lapey, A.,
Kattwinkel, J., Disant Agnese, P. A. ve Caster, L. sayfa 328. © Demir Metabolizması Üzerinde Çalışmalar, 5. B eb ek lerd e İn e k
S ütüne Bağlı G astro İn testin al K a n a m a la r - Wilson, J. F., Lahey, M. E., ve Heiner, D. C. sayfa 335
© Systathionin Syntethase Yetersizliğine Bağlı H o m o s is te in ü ri, Gaul.l G., S turm an, J. A. ve Schafner, F. sayfa 381.
0 Normal, M arasmik ve K uvaşiorkorlu Ç ocu k lard a A drenal F o n k s i yon. Beitins, İ. Z., G raham, G., Kovvarski, A. ve Migeon G. J. s a y fa 444.
Sistik Fibrozisi Olan A dolesanlar da S tea toria ve Azotüri
Sistik fibrozisli 11-27 yaş arası 20 kişinin p u lm o n e r d u r u m ları ile beslenme d u ru m ları arasın d aki ilişkiler a ra ş tır ılm ış tır . H e p sinde p an k rea stan salgılanan enzimlerin yetersizliği v arm ış. H a s tanede hastalar p u lm o n er d u ru m la rı beslenm e d u r u m la r ı ve enzim aktiviteleri yönünden incelenm işlerdir. Yalnız 4 deneğin b ü y ü m e geriliği gösterdiği, birinin şişm an olduğu diğerlerinin o ld u k ç a iyi d urum da oldukları b u lu n m u ştu r. Düedenol p ro teo litik enzim ak- tivitelerinin yetersizliği görülm üş ve b u n u n g aitad a a tıla n yağ ve azotla korelasyon gösterdiği b u lu n m u ştu r. Gaita yağı o r ta l a m a ye nen besinlerin % 38.7 ve gaita azotu °-o 3 1 i civarın d a b u l u n m u ş tur. Steotoria ve azotürinin derecesi boy, ağırlık ve b eslen m e d u rum ları ile ilgili olmaksızın bireysel ayrıcalıklar g ö s te rm iş tir. B es lenme ve büvüm e d u ru m u steotoria ve azotüri ile ilgili b u l u n m a mış fakat p ulm oner c’-urumun şiddeti ile koralasyon g ö s te rm iş tir. İnek Sütü ve B ebeklerde Gastro İntestin al K anam a .
Hiçbir gastrointestinal rahatsızlığı olm ıyan 34 b eb ek k o y u la ş tırılmış inek sütü ile beslenerek g aitad a k an kaybı, h e m a to lo jik diğerler tayin edilmiştir. Bebeklerden 17 sinde (% 50) açık o la ra k inek sütüne bağlı intestinal k anam a, 7 sinde (% 20) diyete bağlı
B E S L E N M E ve DİYET DERGİSİ 233
o lm a y a n k a n a m a g ö rü lm ü ş ve 10 u (% 30) etkilenm emiştir. İnek sü tü n e bağlı k a n a m a o la n b eb ek lerd e hiporproteinem i ve hipobakı- r e m i g ö r ü lm ü ş t ü r . Bu b eb eklerde 228 günlük inek sütü diyetinde g ü n lü k k a n kay b ı 1.7 mİ. civ arın d a b u lun m u ştu r. Aynı bebekler 179 g ü n lü k soya s ü t ü diyetinde günde o rtalam a gaita ile 0.3 mİ kan kay
b e t m iş le r d i r . V erilen k o n s a n tr e inek sütü m iktarı arttırıldığında g it a d a k i k an m ik ta r ı da a rtm ış tır. Kan transfiizyonu ve dem ir teda visi k o n s a n t r e inek s ü tü olan bebeklerdeki intestinal kanamayı ö n le m e m iş tir .
C y s ta th io in S y n te th a s e Enzim i Yetersizliğine Dayalı Homosistei- n ü r i
B u a r a ş t ı r m a ile C ystath io n in cyntethase enzimi eksikliğinden ileri g elen h o m o s is te in ü rid e k i en zim atik ve hepatik değişikliklere ait v e r ile r elde ed ilm iştir. B ir gece aç kalmış deneklerde karaciğeı b iy o p s is i vc ele k tro n fo to m ik ro grap isi yapılmıştır. Cystathionin s y n te t h a s e enzim ak tiv itesi ve m eth ion in aktive eden enzim aktivitesi ile b ir l ik te p lazm a am in o asidleri de tayin edilmiştir. Yedi denek ten 5 in d e sy n te th a s e enzimi aktivitesi B„ uygulaması ile artm ıştır. Bu d e n e k l e r d e m ito k a n d ir i y ap ısın d ad a değişmeler olmuştur. Vita m in B,, u y g u la m a s ın a cevap vermeyen iki denekte değişiklik olmamış tır.
M a r a s m u s ve K u v a ş io rk o rd a Adrenal Fonksiyon
6 M a r a s m u s lu , 8 k u v a ş io ık o rlu çocukta yapılan aldosteronun s a lg ıla n m a d u r u m u n a ait ölçüm eler bu hastalıklardaki hormon k o n tr o l ü n e a it bilgi verm ek ted ir. Üç grup çocuktan kontrol grubu n o r m a l diyet, m a ra s m u s lu grup dekstroz elektrolit karışımı, kuva- ş i o r k o r g r u b u casein - dek stro z - elektrolit karışımı ile beslenmiş le rd ir. A ld o stero n u n plazm a k o n santrasyonu ile birlikte diğer ka- d eğ erleri ö lç ü lm ü ş tü r. M arasm uslu çocuklarda aldosteron salgılan m a hızı k o n tr o l g r u b u n d a n önemli derecede yüksek, plazma düzeyi ise f a rk s ız b u lu n m u ş tu r . K uvaşiorkorlularda plazma aldasteron düzeyi k o n tro lle rd e n yüksek, h o rm o n u n salgılanma hızı ise farksız dır. B u ayrıcalığın nedeninin iki hastalıkta steroidlerin metabolik a tım hızındaki değişiklikten ileri geldiği kanısına varılmıştır.