• Sonuç bulunamadı

Dar qrs olan bireylerde cinsiyetin elektrokardiyografik parametrelere etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dar qrs olan bireylerde cinsiyetin elektrokardiyografik parametrelere etkisi"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ

TIP FAKÜLTESĠ

KARDĠYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI

Tez Yöneticisi

Doç. Dr. Meryem AKTOZ

DAR QRS OLAN BĠREYLERDE CĠNSĠYETĠN

ELEKTROKARDĠYOGRAFĠK PARAMETRELERE

ETKĠSĠ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Fatih AYDIN

(2)

TEġEKKÜR

Eğitimim boyunca bilgi ve deneyimimin arttırmamda yardımcı olan Anabilim dalı başkanı Sayın Doç. Dr. Yüksel AKSOY’a, tezimin yöneticiliğini yapan ve eğitimime büyük katkıları olan değerli hocam Sayın Doç. Dr. Meryem AKTOZ’a ve Prof. Dr. Armağan ALTUN’a, Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerine, biyoistatistik Anabilim Dalı öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. F. Nesrin TURAN’a ve tezim süresince yardımlarını esirgemeyen tüm arkadaşlarıma en içten teşekkür ve saygılarımı sunarım.

(3)

ĠÇĠNDEKĠLER

GĠRĠġ VE AMAÇ

... 1

GENEL BĠLGĠLER

... 3

KALBĠN AKSĠYON POTANSĠYELĠ DEPOLARĠZASYON VE REPOLARĠZASYON ... 3

ELEKTROKARDĠYOGRAFĠ ... 5

ĠNSAN EKG’SĠNDE CĠNSĠYETLER ARASI FARKLILIKLAR ... 12

GEREÇ VE YÖNTEMLER

... 16

BULGULAR

... 19

TARTIġMA

... 26

SONUÇLAR

... 31

ÖZET

... 32

SUMMARY

... 34

KAYNAKLAR

... 36

EKLER

(4)

SĠMGELER VE KISALTMALAR

Ca++ : Kalsiyum

DM : Diabetes Mellitus

EKG : Elektrokardiyografi

gNa : Sodyum kanalının iletkenlik değeri

gCa : Kalsiyum kanalının iletkenlik değeri

HT : Hipertansiyon

YYL : Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein

K+ : Potasyum

KHD : Kalp Hızı Değişkenleri

KAH : Koroner Arter Hastalığı

DYL : Düşük Yoğunluklu Lipoprotein

Na : Sodyum

SDANN : Standart deviation of averages NN interval

SDNN : Standart deviation of NN interval.

TG : Trigliserit

TSH : Tiroit Stimülan Hormon

T3 : Triiyodotironin

T4 : Tiroksin

(5)

GĠRĠġ VE AMAÇ

Kadın ve erkek elektrokardiyografisi (EKG) arasında farklılıklar olduğu ilk defa 1920 yılında Bazett’in (1) çalışmalarında kadınların QT mesafesinin erkeklerin QT mesafesinden daha uzun olduğunu ortaya koyması ile anlaşılmıştır. Daha sonraki yıllarda, iki cinsiyet arasında EKG parametreleri defalarca incelenmiş ve QT mesafesi dışında birçok EKG parametresi açısından cinsiyetler arası farklılıklar olduğu anlaşılmıştır (2-7). Bu farklılıkların cinsiyet hormonları ile ilgili olduğu düşünülmektedir (8,9).

Kadınlarda repolarizasyon erkeklerden daha yavaş gerçekleşir ve kadınların repolarizasyondaki bu yavaşlama, onları torsades de pointes gibi aritmilere daha yatkın hale getirdiği gibi QT mesafesini uzatan antiaritmik, antipsikotik, gastrokinetik, antihistaminik gibi ilaçların aritmojenik yan etkilerinden daha fazla etkilenmelerine sebep olmaktadır (10,11).

Cinsiyetler arası EKG parametrelerini konu alan çalışmalar incelendiğinde daha çok repolarizasyondaki değişiklikler üzerinde durulduğu, depolarizasyonun ve depolarizasyon- repolarizasyon etkileşiminin yeteri kadar incelenmediği görülmektedir. Ventrikül depolarizasyonun göstergesi QRS mesafesidir ve QRS süresinin kadınlarda daha kısa olduğu bilinmektedir (12). Daha da önemlisi QRS kompleksinin süresi repolarizasyonu etkileyen ve aritmojenik hadiselere sebep olduğu iyi bilinen bir antitedir (13,14). QRS süresindeki kısalma depolarizasyonun hızlandığının göstergesidir (15). QT mesafindeki hem kısalmaların hem de uzamaların, birbirinin ayna hayali iyon kanal defektleri sebebiyle aritmilere yol açan sendromlara neden olduğu iyi bilimektedir (16). Wolpert ve ark. (14) aynı mekanizmayla geniş QRS’in aritmilere yol açtığı gibi, dar QRS süresinin de aritmilere yol açabileceğini düşünmüştür. Bu amaçla yaptıkları çalışmada QRS süresindeki kısalmanın repolarizasyonu etkileyerek aritmojenik olaylara yol açtığını göstermişlerdir. Ancak, bu aritminin sebebi tam

(6)

olarak aydınlatılamamıştır. Repolarizasyonun uzaması iyi bilinen aritmi prediktörlerinden biridir.

Biz bu çalışma ile kadınlarda repolarizasyonun daha yavaş ve depolarizasyonun daha hızlı olduğu verisine dayanarak, depolarizasyonu hızlanmış dar QRS’li bireylerde her iki cinsiyet arasında repolarizasyonu gösteren QT, QTc, QTa, QTac, JTa, JTac, Tate, TaTec gibi EKG parametrelerini karşılaştırarak depolarizasyon hızlandığında hangi cinsiyetin aritmiye daha yatkın hale geldiğini araştırmayı amaçladık.

(7)

GENEL BĠLGĠLER

KALBĠN AKSĠYON POTANSĠYELĠ DEPOLARĠZASYON VE

REPOLARĠZASYON

Kalp kası hücresinin içindeki potansiyel, hücreyi çevreleyen ortama göre yaklaşık 90 mV daha düşüktür. Dinlenim halindeki hücrede hücre içinin hücre dışına göre bu elektronegatifliği iskelet kası ve düz kas ve sinirler gibi çoğu hücrenin de özelliğidir (17). Dinlenim sırasındaki hücre içi negatif hücre dışı ise pozitif iyon dengesine sahiptir ve buna polarizasyon denir (18).

Dinlenim halindeki kalp kası hücresine bir uyarı geldiğinde hücre zarı hızla depolarize olur. Depolarizasyon süresince, hücre içi potansiyel, hücre dışı potansiyeli yaklaşık 20 mV aşacak kadar ters yönde değişir. Aksiyon potansiyelinin yukarı doğru bu hızlı vurumu faz 0 (depolarizasyon) olarak belirlenir. Faz sıfırı hemen kısa bir dönem, erken repolarizasyon (faz 1) ve takiben bir plato (faz 2) izler. Membran daha sonra polarizasyonla karakterli dinlenim durumuna geçene kadar repolarize olur (faz 3-repolarizasyon). Son repolarizasyon (faz 3) depolarizasyona göre daha yavaş olur (17).

Hızlı Yanıtın Ġyonik Temelleri

Depolarizasyon (Faz 0’ın oluĢumu): Dinlenim membran potansiyelini kritik bir

değere (eşik olarak adlandırılır) aniden değiştiren herhangi bir uyaran bir aksiyon potansiyeli ile sonuçlanır. Hızlı depolarizasyon (faz 0) hemen sadece sodyum iletkenliğinin (gNa) ani bir artış sebebiyle miyosit içine sodyum (Na) girişi ile ilişkilidir. Membranda bulunan özgün hızlı Na kanalları aracılığı ile Na miyositlere girer. Sodyumun bu kanallardan hareketine ilişkin davranış şekli, Na akışının her iki kanalda iki tip kapı tarafından kontrol edildiğini

(8)

düşündürmektedir. Bunlardan biri olan m kapısı, trans membran potansiyeli (Vm) daha az negatif olurken kanalın açılmasına (aktive olmasına) aracılık eder. Bu nedenle aktivasyon kapısı olarak adlandırılır. Diğer kapı olan h kapısı Vm daha az negatif olurken kanalın kapanmasına aracılık eder ve bu nedenle inaktivasyon kapısı olarak adlandırılır.

Dinlenimdeki bir hücrede Vm potansiyeli yaklaşık -90 mV dur. Membran potansiyelini daha az negatif yapan herhangi bir uyarı m kapılarının açılmasına ve bu şekilde hızlı Na kanallarının aktive olmasına aracılık eder. Hızlı Na kanallarının m kapılarındaki hızlı açılma, aksiyon potansiyeli faz 0 da meydana gelen gNA’daki büyük ve ani artıştan sorumludur. İçeri doğru Na akımı h kapılarının kapanması ile sona erer. Faz sıfır tüm h kapılarının kapanması ile sonlanır.

Erken repolarizasyon oluĢumu (Faz 1): Bu kısa repolarizasyon faz 0 ile faz iki

arasında bir çentik ile gösterilir. Repolarizasyon esas olarak potasyum (K+

) tarafından yönlendirilen dışarı doğru akım nedeniyle oluşur. Faz 1 sırasında K+

kanallarının aktivasyonu hücreden kısa bir K+

çıkışına neden olur. Pozitif yüklü iyonların bu geçici dışarı akışının bir sonucu olarak, hücre kısa süreli ve kısmen repolarizedir (faz 1). Faz 1’in belirginliğini depolarizasyonun siklus uzunluğu da etkiler.

Platonun oluĢumu (Faz 2): Aksiyon potansiyelinin platosu süresince, Na

kanallarından çok daha yavaşça aktive ve inaktive olan kalsiyum (Ca++)

kanalları yoluyla Ca++ miyokart hücreleri içine girer. Kalsiyum kanallarının açılması aksiyon potansiyellerinin faz 0’ından hemen sonra Ca++

iletkenliğinde (gCa) bir artışla kendini gösterir. Aksiyon potansiyelinin başında hücre dışı Ca++

konsantrasyonu hücre içi Ca++ konsantrasyonundan oldukça fazladır. Sonuç olarak gCa’daki artış plato fazı boyunca hücre dışından hücre içine Ca++ akışı ile sonuçlanır. Katekolaminler, Ca++ iletkenliğini artırarak kalp kası kontraktilitesini artırırlar.

Son repolarizasyononun oluĢumu (Faz 3): Final repolarizasyon (faz 3), faz 2’nin

sonunda K+ çıkışı Ca++ girişini aşmaya başladığı zaman başlar. En az üç dışarıya yönelik K+ akışı hücrenin final repolarizyonuna katkıda bulunur. Geçici dışarı doğru ve gecikmiş doğrultucu akımlar repolarizasyon başlamasına katkıda bulunur. Elektrofizyolojik deneyler, plato süresince dışarı yönelik K+ akımının büyüklüğünün atriyal miyositlerde ventriküler miyositlerden daha büyük olduğunu göstermiştir. Bu sebepten dolayı atriyumların plato fazı ventriküllerin plato fazından daha azdır. Dışarı yönelik K+

akımı, içeri yönelik Ca++ akımını aştığı an repolarizasyon başlar. Faz 2 sırasında daha büyük K+

akımı, repolarizasyonun daha erken başlaması anlamına gelir. Ventrikül miyositlerinde aksiyon süresi bu miyositlerin ventrikül duvarındaki yerleşimi ile önemli değişiklik gösterir. Aksiyon potansiyeli süresi en

(9)

az olan endokardiyal miyositlerde gecikmiş doğrultucu akımların büyüklüğü en fazladır. Orta miyokardiyal miyositler için tersi geçerlidir.

İçeri doğrultucu potasyum akımı repolarizasyonun başlatılmasına katılmaz, çünkü bu kanalların iletkenliği plato süresince egemen olan Vm aralığında çok küçüktür. Bununla birlikte içeri doğrultucu potasyum akımı kanalları faz 3 bir kere başlatıldığında repolarizasyon hızına önemli katkıda bulunur. Katyonların net dışarı akışı Vm’nin faz 3 sırasında artan bir şekilde negatif olmasına neden olurken, içeri doğrultucu potasyum akımını ileten kanların iletkenliği giderek artar.

Ġyon konsantrasyonlarının onarılması: Faz 0 sırasında hızla ve kalp döngüsü

boyunca daha yavaş bir şekilde hücreye giren fazla Na, Na-K-ATPaz enziminin etkisiyle hücre dışına çıkarılır. Bu enzim esas olarak faz 2 ve faz 3 sırasında hücreden çıkmış olan iki K+ iyonuna karşılık, üç Na iyonu dışarı atar. Benzer şekilde başlıca faz 2 sırasında hücreye girmiş olan Ca++’un çoğu esas olarak bir Na/Ca değiştiricisi ile (bir Ca++

iyonu, üç Na iyonu ile değişir) hücreden uzaklaşır. Ancak, Ca++

iyonlarının bir kısmı bir Ca-ATPaz pompası ile hücre dışına çıkarılır.

YavaĢ Yanıtın Ġyonik Temelleri

Yavaş yanıtta faz 0 çok daha az diktir, erken repolarizasyon (faz 1) yoktur, plato daha kısa sürelidir ve düz değildir. Platodan final repolarizasyona geçiş daha az belirgindir. Kalpteki belirli hücreler, özellikle sinoatriyal ve atriyoventriküler düğümde olanlar normalde yavaş yanıtlı liflerdir. Bu gibi liflerde depolarizasyon hızlı Na kanallarından Na girişi yerine başlıca Ca++

kanallarından Ca++ girişi ile sağlanır. Bu liflerde repolarizasyon Ca++ kanallarının inaktivasyonu ve İK kanalları yoluyla K iletkenliğinde meydana gelen artışı ile sağlanır.

ELEKTROKARDĠYOGRAFĠ

Elektrokardiyografi, kalpteki elektriksel potansiyel değişikliklerini kaydetmeye dayanan bir yöntemdir. Kalp-damar hastalıklarının tanısında kullanılan laboratuvar yöntemlerinin başında EKG gelir. İnvazif olmaması, kolay uygulanması, kısa sürmesi ve ucuz olması en önemli avantajlarıdır. Elektrokardiyografi, ritim-iletim bozukluklarının tanısında en değerli yöntemdir. Akut koroner olayların tanısında da kritik önem taşır.

Elektrokardiyografi kaydı için kollara, bacaklara ve göğüs duvarı üzerindeki belirli bölgelere metal elektrodlar yerleştirilir. Bu elektrodlar kablolar aracılığıyla EKG aletine bağlıdır. Elektrokardiyografi aletinin hareketli metal iğnesi (stile) elektriksel değişiklikleri ısıya duyarlı ve dönen bir kâğıda kaydeder.

(10)

Elektrodların konumuna göre EKG derivasyonları oluşturulur. Bir pozitif ve bir negatif elektrodun kullanılmasıyla elde edilen derivasyonlar bipolar (standart), tek bir pozitif elektrod ile elde edilen derivasyonlar ise unipolar olarak adlandırılır. Bipolar derivasyonlardan I’de pozitif elektrod sol kolda, negatif elektod sağ kolda, II’de pozitif elektrod sol bacakta, negatif elektrod sağ kolda, III’de pozitif elektrod sol bacakta, negatif elektrod sol kolda yer alır (Şekil 1). Unipolar derivasyonlar pozitif elektrodun yerleştiği yere göre adlandırılır: aVR’de (R: right, sağ) sağ kolda, aVL’de (L: left, sol) sol kolda, aVF’de (F: foot, ayak) sol bacakta (Şekil 2). Bu üç derivasyonda elektriksel voltaj düşük olduğu ve özel olarak güçlendirildiği için a harfi (augmented=güçlendirilmiş anlamında) kullanılmaktadır. I, II ve III, aVR, aVL ve aVF ekstremite (taraf) derivasyonları olarak adlandırılır. Unipolar derivasyonların bir bölümü pozitif elektrodun göğüs duvarı üzerinde belirli bölgelere yerleştirilmesiyle elde edilir: V1 için sternum kenarının sağına, dördüncü interkostal aralığa, V2 için sternum kenarının soluna, dördüncü interkostal aralığa, V3 için V2 ile V4 derivasyonlarını birleştiren çizginin ortasına, V4 için midklavikuler çizginin üzerinde beşinci interkostal aralığa, V5 için V4 derivasyonuyla aynı seviyede, ön koltuk altı çizgisine ve V6 için V5 ile aynı seviyede, orta koltuk altı çizgisine yerleştirilir (Şekil 3). V1, V2, V3, V4, V5 ve V6 göğüs derivasyonları olarak adlandırılır. Sonuç olarak klasik EKG kayıtlarında altısı ekstremite ve altısı göğüs derivasyonu olmak üzere toplam 12 derivasyon kullanılmaktadır.

ġekil 1. Bipolar ekstremite ġekil 2. Unipolar ekstremite

(11)

ġekil 3. Göğüs derivasyonları için elektrodların yerleĢim yerleri (19)

Elektrokardiyografi kayıtlarında “baseline” (taban çizgisi) üzerinde sırasıyla P, Q, R; S, T ve U dalgaları görülür. Q, R ve S dalgalarının genliği 5 mm’den küçük olduğunda küçük harflerle (q, r, s) adlandırılır. Bu dalgaların arasında kalan kesimlere “segment”, uzaklığa ise “aralık” denir.

P dalgası: Atriyumların depolarizasyonunu yansıtır. Normal koşullarda uyarı sinüs

düğümünden çıkar, önce sağ ve daha sonra sol atriyum depolarize olur. Normal olarak, hangi derivasyon söz konusu olursa olsun P dalgasının genişliği 0,11 saniyeden, genliği 2,5 mm’den küçüktür.

PR aralığı: P dalgasının başlangıcı ile QRS kompleksinin başlangıcı arasındaki

sürenin ölçülmesiyle elde edilir. Atriyumların depolarizasyonu, uyarının atriyoventriküler düğüme, his demetine, dallara ve Purkinje liflerine geçmesi için gereken toplam süreye işaret eder. Erişkinlerde, PR aralığı için normal değer 0,12-0,20 saniyedir.

QRS kompleksi: Ventriküllerin depolarizasyonunu yansıtır. Q dalgası P dalgasından

sonraki ilk negatif dalgayı, R dalgası ilk pozitif dalgayı, S dalgası ise R’dan sonraki negatif dalgayı ifade eder. Ventriküllerin depolarizasyonu üç dönemde ele alınabilir (Şekil 4). Birinci dönemde ventriküler septumun depolarizasyonu söz konusudur. Bu depolarizasyonun yönü soldan sağa doğrudur (Şekil 4-I). İkinci dönemde sağ ve sol ventrikül eş zamanlı olarak depolarize olur. Sağ ventrikülün depolarizasyonu soldan sağa, sol ventrikülün depolarizasyonu ise sağdan sola doğrudur. Sol ventrikül kütlesi sağ ventrikül kütlesinin yaklaşık üç katı kadar olduğundan ikinci dönemdeki depolarizasyonun ortalama yönü sağdan sola doğrudur (Şekil 4-II). Ventrikül depolarizasyonunun üçüncü döneminde posterobazal sağ ve sol ventrikül serbest duvarları ve ventriküler septumun taban bölümleri depolarize olur (Şekil 4-III). Bu son döneme ait depolarizasyonun ortalama yönü ise soldan sağa doğrudur.

(12)

Normal bireyler arasında bile QRS örnekleri belirgin farklılıklar gösterir. Örneğin kişinin zayıf ya da şişman olması durumunda kalbin de dikey ya da yatay konumda olabilmesi nedeniyle gerek göğüs gerekse de ekstremite derivasyonlarında farklı QRS örnekleriyle karşılaşılmaktadır. Q dalgasının süresi normal olarak 0,04 sn’nin altındadır ve toplam QRS süresinin %25’ini aşmaz (III ve aVR dışında). Q dalgasının derinliği ise (III ve aVR dışında) 2 mm’nin altındadır. Q dalgası derinliği R dalgası genliğiyle karşılaştırıldığında normal olarak bu oran V4, V5 ve V6’da %15’in, I, II, aVF’de %25’in, aVL’de %50’nin altındadır. Ekstremitenin III derivasyonunda daha yüksek genlikli ve geniş Q dalgaları gözlenebilir (özellikle şişman kişilerde). Derin inspiriyumla (diyafragma hareketinin kalbin pozisyonunu değiştirmesi nedeniyle) III’deki Q dalgası genliğinin azalması ya da Q dalgasının ortadan kalkması ve II, aVF derivasyonlarında derin Q dalgalarının görülmemesi bunun fizyolojik bir bulgu olduğunu düşündürür. Öte yandan aVR derivasyonunda normal olarak 0,04 sn genişliğinde ve değişik derinliklerde Q dalgası ya da QS örneği görülebilir. Bazen III, aVL ve V1’de de QS örneğine rastlanabilir. Normal olarak R dalgasının genliği derivasyonlara göre değişkenlik gösterir (en yüksek R dalgaları genellikle V5 ve V6’da görülür). S dalgasının derinliği de derivasyonlara göre değişir (en derin S dalgalarına genellikle V1 ve V2’de rastlanır. Erişkinlerde normal olarak QRS kompleksinin süresi (Q dalgasının başlaması ile S dalgasının sonlanması arasındaki süre) 0,11 saniyeyi aşmaz (Şekil 5).

ġekil 4. Ventriküllerin depolarizasyonu (19)

ST segmenti: Ventriküllerin depolarizasyonu ile repolarizasyonu arasındaki elektriksel olarak sessiz dönemi gösterir. ST segmenti, QRS kompleksinin sonlandığı J (junction-kavşak) noktası ile T dalgasının başlangıcını birleştiren aralıktır (Şekil 5).

(13)

ġekil 5. Elektrokardiyografi ölçümleri (19)

T dalgası: Ventriküllerin repolarizasyonunu yansıtır. Erişkinlerde normal T dalgasının süresi 0,10-0,25 sn’dir. Genliği ise göğüs derivasyonlarında 10 mm’nin, ekstremite derivasyonlarında 6 mm’nin altındadır (Şekil 5). Normal olarak I, II, V3-V6’da pozitif (ventrikül repolarizasyonunun yönü bu derivasyonlara doğru olduğundan), aVR’de negatif (ventrikül repolarizasyonunun yönü bu derivasyondan uzaklaştığı için) T dalgaları görülür. Diğer derivasyonlarda ise T dalgasının görünümü değişkenlik gösterir: III, V1-V2’de pozitif ya da negatif aVL ve aVF’de pozitif, negatif ya da bifazik olabilir.

U dalgası: T dalgasını izleyen, her zaman görülmeyen ve oluşum nedeni kesin olarak bilinmeyen (ventrikül içi ileti sisteminin yavaş repolarizasyonunu yansıttığı düşünülmektedir) bir dalgadır. En iyi V3 derivasyonunda görülür ve T dalgasıyla aynı yöndedir (Şekil 5).

QT aralığı: Q dalgasının başlangıcından T dalgasının bitişine (izoelektrik hatla birleştiği nokta) kadar geçen süre QT aralığı olarak adlandırılır (Şekil 5). QT aralığı, ventriküllerin depolarizasyon ve repolarizasyonu için geçen süreyi yansıtır ve genellikle ventriküler aksiyon potansiyeli süresine karşılık gelir. Erişkinlerde 350 ile 440 milisaniye arasında değişebilmektedir. QT mesafesi kalp hızından etkilenir ve bu nedenle QT mesafesinin kalp hızı göz önüne alınarak belirlenen haline düzeltilmiş QT denir ve genellikle QTc olarak kısaltılır (19).

QT aralığı sadece kalp hastalıklarında değişen bir gösterge olmayıp aynı zamanda hipotermi, elektrolit bozuklukları, ilaçlar ve santral sinir sistemi hastalıklarından da etkilenebilmektedir. Diyabetik hastalarda da otonom nöropatiye bağlı olarak QT aralığı uzamaktadır. QT aralığındaki uzama, miyokard infarktüsünden sonra gelişen aritmilerin ve kötü prognozun tahmininde de rol oynar. Kalp yetersizliğinde ani ölümlerle, artmış QT dağılımı arasında yakın ilişki saptanmıştır (20).

Ventriküler repolarizasyon anormalliklerinin standart 12 derivasyonlu EKG’de karakterize edilip matematiksel yaklaşımlar ortaya koyma çalışmaları 1960’lı yıllara

(14)

uzanmaktadır ancak 1990 yılına kadar EKG’den ventriküler repolarizasyonla ilgili yapılan çıkarımlar QT aralığının ölçümü ve T dalgasının polaritesi ve şeklinin tanımlanmasıyla sınırlı kalmıştır. Day ve ark. (21)’nın 1990 yılında yayınladığı bir rapor ile QT dispersiyonu gündeme gelmiş ve QT dispersiyonunun ventriküler toparlanma zamanlarının bir göstergesi olabileceği ve QT dispersiyonunun miyokardiyal repolarizasyon heterojenitesinin direk ölçütü olduğu ileri sürülmüştür. Bu iddia kardiyoloji dünyası tarafından yaygın kabul görmüştür.

QT aralığının ölçümünün bir takım hatalar içerebildiği iyi bilinmektedir. T dalgasının bitim noktasının saptanmasının güç olması önemli bir sorundur. T dalga morfolojilerini bozuk ve amplitüdünün küçük olması, T dalgasını izleyen U dalgasının varlığı ya da T dalgasının U veya P dalgası ile iç içe geçmiş gibi görünmesi QT ölçümünün doğru yapılmasını zorlaştıran nedenlerdir. Bir diğer faktör ise QRS kompleksinin başlangıcı ile T dalgasının bitim noktasının EKG derivasyonları arasında farklılık göstermesidir (22). QT mesafesi günümüzde elle ve bilgisayar aracılığı ile otomatik olarak ölçülebilmektedir. Elle yapılan ölçümlerde T dalgasının bitim noktasının net olarak değerlendirilmesi zordur ve hata payı içerir. Ancak otomatik yapılan ölçümlerin de hatalı sonuçlar verdiği ve daha üstün olmadığı gösterilmiştir (23).

Kalp hızındaki artış QT mesafesini kısaltmaktadır. Bu nedenle bir takım formüller geliştirilmiş ve hıza göre düzeltilmiş QT (QTc) mesafesinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunlardan en sık kullanılanı Bazzet QTc= QT/√RR ve Fridericia QTc= QT/3√RR formülleridir. Fridericia formülünün daha duyarlı olduğu yönünde veriler bulunmasına karşılık hesaplanmasındaki zorluk nedeniyle günlük pratikte Bazzet formülü kullanılmaktadır (24).

Ani ölüm ve ventriküler aritmideki repolarizasyon değişikliklerinin önemi açıkça bellidir (25). QT aralığı her ne kadar ventriküler depolarizasyon ve repolarizasyonu birlikte gösteriyorsa da, repolarizasyon sürecinin tüm ventrikül de eş zamanlı başlamaması ve EKG ile farklı bölgelerin aktivasyon zamanlarının ayırt edilmesinin mümkün olmaması sebebiyle QRS aralığı ölçümlere dâhil edilmiştir. Diğer taraftan özellikle ventrikül içi ileti defektleri sebebiyle depolarizasyon anormallikleri olan olgularda QRS aralığının dâhil edilmediği JT aralığı (J dalgasından T dalgasının sonuna kadar olan aralık) ölçümlerinin daha kullanışlı olduğunu bildiren çalışmalar mevcuttur (26). Ayrıca T dalgasının bitiminin tespitindeki zorluklar nedeniyle JTa (J dalgasından T dalgasının zirvesine kadar olan aralık) ve QTa (Q veya R dalgasının başlangıcından T dalgasının zirvesine kadar olan aralık) aralıkları da kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda JTa, QTa, QT aralıklarının eşdeğer olmadığı kalp hızı ile ilişkileri bakımından farklı oldukları bildirilmiştir. Diğer taraftan T apeks ve T dalgası

(15)

sonu (TaTe) aralığının JTa, QT, TaTe dispersiyonları olarak ifade edilen uzaysal dispersiyondan farklı olarak transmural dispersiyonu gösterdiği ileri sürülmüştür (27). Antzelevitch ve ark. (28) köpek sol ventrikülünde epikardiyal, endokardiyal ve midmural M hücrelerinin monofazik aksiyon potansiyel kayıtları ile eş zamanlı EKG kayıtlarını inceledikleri çalışmada, üç hücre tipinin farklı aksiyon potansiyeli süreleri olduğunu tespit etmişler. Bu hücreler ve katmanlar repolarizasyon özelliklerinden dolayı farklılık gösterirler. M hücreler her iki epikardiyal ve endokardiyal miyositlerden daha uzun aksiyon potansiyeline sahiptir, böylece bu hücreler daha etkin kasılmalara izin verir (25). M hücrelerinin gecikmiş repolarizasyonu, ventriküler repolarizasyon süresince transmural voltaj gradyanı oluşumu için sorumlu olabilir. TaTe arasındaki aralık zamanı, ventriküler duvara karşı repolarizasyonun transmural dispersiyonunu temsil eder (29). TaTe’nin, uzun QT sendromu gibi klinik koşullarda aritmogenesis ile ilişkili olabileceği öne sürülmüştür (25). Kardiyak sendrom X’li hastalarda kronik sempatik aktivasyonun ventriküler dispersiyon üzerine etkisinin incelendiği bir çalışmada; TaTe dalga dispersiyonunun aritmi ve ani kardiyak ölüm için belirteç olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir (30). Ayrıca J noktasından T dalgasının tepe noktasına (JTa) kadar olan aralık transmural voltaj gradyanı maksimum seviyeye ulaşan epikardium repolarizasyonunu temsil eder.

Otonom sinir sisteminin sirkadiyen doğası sonucu aritmik olay ve ani kardiyak ölümlerin günün belli saatlerinde daha sık görülmesi, repolarizasyon parametrelerinin diurnal seyrinin incelendiği çalışmalara yol açmıştır. Bexton ve ark. (31) sağlıklı kontroller, kalp nakli yapılmış ve bu sebeple anatomik olarak denerve olan fakat dolaşan katekolaminlere cevaplı olduğu tespit edilen transplantasyon hastaları ve otonomik nöropatili diyabetik hastalar üzerinde yaptığı çalışmada, sağlıklı kontrollerde QT aralığının diurnal seyir gösterdiğini ve en uzun aralıkların gece, en kısa aralıkların ise gündüz saatlerinde olduğunu saptarken, bu diurnal seyrin transplantasyon hastalarında azaldığını, otonomik nöropatili diyabetik hastalarda ise tamamen ortadan kalktığını tespit ettiler. Araştırmacılar QT aralığının diurnal seyrinin otonomik fonksiyonlardaki diurnal seyir ile ilişkili olduğunu, diğer taraftan hasta gruplarında azalmış diurnal seyrin ise otonomik fonksiyonlardaki kayıp ile ilişkili olduğunu ileri sürdüler. Vitasola ve ark. (32) sağlıklı erkeklerde QT aralığının gün içindeki seyrini ve atenololün bu değişime etkisini incelediği çalışmada, QT aralığının diurnal seyir gösterdiğini, benzer kalp hızlarındaki aralıklar karşılaştırıldığında gece saatlerindeki değerlerin daha uzun olduğunu, atenololün gündüz saatlerindeki QT aralığını uzatırken, gece saatlerindeki aralıklara etki etmediğini tespit ettiler. Sonuç olarak QT aralığı ve aksiyon potansiyeli sempatik aktivite artışları ile kısalırken, vagal aktivite artışları ile uzamaktadır.

(16)

ĠNSAN ELEKTROKARDĠYOGRAFĠSĠNDE CĠNSĠYETLER ARASI FARKLILIKLAR VE ARĠTMĠ RĠSKĠ

Kalp Hızı

Kadınların istirahat kalp hızı erkeklerinkinden 3-4 atım daha fazladır (7). İki cinsiyet arasındaki istirahat kalp hızı çocukluk yaşlarında başlar ve ömür boyu devam eder. (5,8,33,34). Kalp hızı arasındaki bu farklığın intravenöz atropin ve beta-blokerle otonom sinir sistemi blokajı yapılmasına rağmen devam etmesi, cinsiyetler arası bir sinoatriyal nod fonksiyon farklılığının olduğunu düşündürür (33,35). Bununla birlikte, gönüllü erkek ve kadınlar üzerinde yapılan çok değişkenli analizlerde kalp hızını etkileyen faktörün cinsiyete bağlı sinoatriyal noddaki intrinsik farklılıklardan ziyade iki cinsiyet arası egzersiz kapasitesinden kaynaklanan değişikliklere bağlı olabileceği görülmüştür. Yine de menstrual siklüs boyunca hafif kalp hızı değişiklerinin olması bize cinsiyet hormonlarının kalp hızını etkileyen bir faktör olduğunu düşündürüyor. Menstrual siklüs boyunca ve hormon replasman tedavisi ile baroreseptör duyarlılığında önemli bir değişiklik olmadığı rapor edilmiştir. Bu ovariyal steroidlerin, kadınların kalp hızı üzerinde otonomik bir düzenlemeyi etkileyecek seviyede bir etkiye sahip olamayacağı kanısını güçlendirmektedir (36,37). Diğer yandan menstrual siklus boyunca kadınların kalp hızında değişiklik olmadığını gösteren birkaç çalışma da mevcuttur (38,39).

QT Aralığı, Ventriküler Repolarizasyon ve Repolarizasyondaki Heterojenite

İki cinsiyet arası QT mesafesinde, hıza göre düzeltilmiş QT aralığında ve T dalgasının şeklinde farklılıklar olduğu rapor edilmiştir. Bu iki cinsiyet arası ventriküler repolarizasyon farklılıkları olduğunu gösterir. Kadınların erkeklerden daha dik bir QT/RR oranları vardır, böylece düşük kalp hızlarında iki cinsiyet arasında daha belirgin QT intervali değişikliği gözlenir (4,40). Erkeklerin kadınlara göre daha büyük bir QT dispersiyonu vardır (41). Erkeklerde ekstremite derivasyonlarında T dalgasının çıkış ve iniş eğimi kadınlardan daha diktir (42). Smetana ve ark. (40) erkek ve kadın hastaların 24 saatlik EKG holter analizlerinde T dalgasının peak değeri (Ta) ve T dalgasının sonu (Te) arasında ölçülen intervalin (TaTe) erkeklerde sürekli olarak daha uzun olduğunu göstermiştir. Japon kadın ve erkeklerde yapılan bir çalışmada da erkeklerin TaTe intervalinin daha uzun olduğu bulunmuştur (43). Bu, erkek ve kadınlar arası repolarizasyondaki heterojeniteyi destekleyen bir bulgudur.

Kadın ve erkek EKG’sindeki QT intervalinde farklılıkların otonom blokaja rağmen devam etmesi cinsiyete bağlı intrinsik etmenlerin varlığını gösterir (44). İki cinsiyet

(17)

arasındaki QT intervalindeki bu farklılık erken çocukluk döneminde yokken puberte ile birlikte görülmeye başlar (5,45,46). Rautaharju ve ark. (5) 14700 çocuk ve ergen üzerinde yaptığı bir araştırmada puberteye giren erkek çocuklarında düzeltilmiş QT intervalinde kısalma olduğunu gösterdi. Erkeklerde QT intervali 50 yaşlarna kadar kadınların QT intervalinden daha kısadır (5). Bu dönem boyunca yüksek androjen seviyeleri, düzeltilmiş QT mesafesindeki kısalmada erkek cinsiyet hormonlarının önemli rol aldığını gösterir. Dahası, prostat kanseri ya da travma sebebiyle testisleri alınmış erkeklerin JT mesafesi normal kadınların JT mesafesine yaklaşması ve yine adrenal hiperplazi ya da polikistik over sendromu sebebiyle virilizasyon sendromlu kadınlardaki JT mesafesinin erkeklerdeki gibi kısalması androjenlerin ventriküler repolarizasyon üzerindeki etkisini desteklemektedir (3). Kalp yetmezliği hastalarına verilen testosteron tedavisi sonrası QT mesafesinde kısalma gözlenmiştir (47).

Ovariyal hormonların ventriküler repolarizasyona etkisini gösteren kanıtlar net değildir. Düzeltilmiş QT mesafesi premenapozal kadınlarda menstrual döngü boyunca değişiklik göstermez (44,48,49). Burke ve ark. (44) otonom blokaj sonrası luteal fazda düzeltilmiş QT intervalinde belirgin kısalma olduğunu göstermiştir. Bu, progesteronun ventriküler repolarizasyona etki edebileceğini düşündürmektedir. Randomize, çift kör bir çalışmada histerektomi ve bilateral overektomili kadınların bir kısmına yalnızca östrojen içeren hormon replasman tedavisi uygulanmış. Östrojen alan ve almayan kadınların düzeltilmiş QT mesafeleri arasında bir farklılık gözlenmemiştir (50). Bununla birlikte bu çalışmada kadınların menopoz öncesi ya da sonrası olduğuna dikkat edilmemiştir. Başka bir çalışmada kadınlar menopoz öncesi ve sonrası olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Menopoz öncesi histerektomi ve bilateral overektomi olan kadınların T dalga sürelerinde artma gözlenirken menopoz sonrası kadınlarda bu gözlenmemiştir. Bu farklılık bize overial hormonların da ventriküler repolarizasyondaki heterojenitenin sebebi olabileceğini düşündürmektedir (51).

Menopoz ve hormon replasman tedavisinin ventriküler repolarizasyonuna etkisini araştıran bir çalışmada, menopoz öncesi, menopoz sonrası ve menopoz sonrası hormon replasman tedavisi kullanan kadınların düzeltilmiş QT mesafeleri arasında anlamlı bir fark gözlenmezken, menopoz ile hafif uzayan bir QT mesafesi ölçülmüş ve bu artmanın hormon replasman tedavisi ile düzeldiği gözlenmiş. Ancak, bu çalışmada hormon replasman tedavisi preparatlarının içeriği östrojen mi yoksa östrojen ve progesteron kombinasyonu mu olduğu belirtilmediği ve kadınların östrojen kan düzeyleri ölçülmediği için östrojenin QT üzerindeki net etkisi anlaşılamamıştır (52).

(18)

Diğer Elektrokardiyografik ve Kardiyak Eletrofizyolojik Parametreler

Erkeklerdeki P dalgasının kadınlarınkinden anlamlı olarak daha uzun olması bize cinsiyetler arası atriyal elektrofizyolojik farklılar olduğunu düşündürür (53). Başka bir araştırmada, kadın ve erkek atriyal efektif refrakter periodlar arasında anlamlı fark olmadığı gösterilmiştir (54). Atriyumlarla his demetleri arası intervalin (AH interval) ve his demetleri ile ventrikül arası intervalin (HV interval) erkeklerde kadınlardan daha uzun olduğu görülmüş (55). Ayrıca kadınlar daha dar ve amplitütü daha düşük bir QRS kompleksine sahiptirler (6)

KALP HIZI DEĞĠġKENLERĠ

Son iki dekatta otonom sinir sistemi ve ani kardiyak ölümü de içeren kardiyak mortalite arasında önemli ilişkiler tanımlandı. Artmış sempatik aktivite ya da azalmış vagal aktivite ile ölümcül aritmiler arasında ilişki olduğuna dair deneysel kanıtlar, otonomik aktivitenin kantitatif göstergelerinin geliştirilmesini sağlamıştır. Kalp hızı değişkenliği (KHD) bu göstergeler arasında en çok ümit verenlerden biridir.

Kalp hızı değişkenliği (KHD), düşük maliyet ve kolay uygulanabilirliği ile kardiovasküler olayların değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ardışık kardiyak sikluslardaki osulasyonu tarif etmek için siklus uzunluğu değişkenliği, kalp periyodu değişkenliği, RR değişkenliği, RR mesafesi takogramı gibi başka terimler literatürde kullanılmıştır. Bunlar analiz edilen kalp hızının kendisini değil, ardışık atımlar arasındaki mesafe olduğu gerçeğini daha uygun şekilde vurgulamaktadır. Ancak KHD hem anlık kalp hızı hem de RR mesafesindeki değişimleri tanımlamak için geleneksel olarak kabul edilmiş bir terim haline gelmiştir.

Kalp hızı değişkenliği ilk defa 1965 yılında tanımlandı. Daha sonra diyabetik hastalarda otonomik nöropati, akut miyokart enfarktüsü sonrasında mortalitenin değerlendirilmesi ve son zamanlarda uyku fizyolojisinin incelenmesi gibi alanlarda kullanılmıştır.

Kalp Hızı DeğiĢkenlerinin Ölçümü

Kalp hızı değişkenleri, zaman ölçümlü metotlar ve frekans ölçümlü metotlar olmak üzere iki ana metotla incelenebilir.

Zaman ölçümlü metotlar: Bu yöntemle herhangi bir zamanda alınan kalp hızı veya

birbirlerini izleyen normal kompleksler arasındaki mesafe belirlenir. Süreklilik gösteren bir EKG kaydında, her bir QRS kompleksi bulunarak, (sinüs nodundaki depolarizasyondan

(19)

kaynaklanan ardı ardına gelen QRS’ler arasındaki aralık) normal-normal (NN) aralıkları veya anlık kalp hızı hesaplanır. Genelde zaman alanlı metodlar kısa dönemli kayıtların analizi için idealdir. Zaman bazlı yöntemler, istatistiksel veya geometrik olabilir.

A. İstatistiksel metotlar

Özellikle uzun süreler boyunca (geleneksel olarak 24 saat) kaydedilmiş olanlar olmak üzere, anlık kalp hızları veya siklüs mesafeleri dizisinden daha karmaşık istatistiksel zaman alanlı ölçümler hesaplanabilir. Bunlar iki sınıfa ayrılabilir: 1) NN mesafeleri veya anlık kalp hızının doğrudan ölçümlerinden türetilenler, 2) NN mesafeleri arasındaki farklardan türetilenler. Hesaplanan en basit değişken NN mesafesinin standart derivasyonu (SDNN), yani varyansın kareköküdür. Varyans, matematiksel olarak spektrum analizinin toplam kuvvetine eşit olduğundan, SDNN kayıt sürelerindeki değişkenlikten sorumlu tüm siklüs bileşenlerini yansıtır.

B. Geometrik metotlar

NN mesafeleri dizisi geometrik bir modele de dönüştürülebilir. Üç genel yaklaşım kullanılır: 1) Geometrik yöntemin basit bir ölçümü (örneğin dağılım histogramının belli bir seviyedeki genişliği) KHD ölçümüne dönüştürülür. 2) Geometrik model matematiksel olarak tanımlanmış bir şekilde interpole edilir (örneğin dağılım histogramının bir üçgenle yaklaşık olarak hesabı ya da diferansiyel histogramının eksponansiyel bir eğri ile yaklaşık olarak hesabı). 3) Geometrik şekil KHD’nin değişik sınıflarını temsil eden birçok model temelli kategorilere göre sınıflandırılır. NN aralığı ve kalp atım hızını kullanarak daha kompleks SDNN, SDANN, RMSSD, SDNN indeks, pNN50 gibi zaman-alan ölçümleri hesaplanmaktadır (56) (Tablo 1).

Tablo 1. Kalp hızı değiĢkenliğinin zaman alanlı metotlardan elde edilen değiĢkenler (56)

DeğiĢken Birim Tanım

SDANN msn Kayıttaki 5 dakikalık segmentlerin ortalama NN aralıklarının

standart sapması

SDNN msn Tüm 24 saatlik EKG kaydındaki tüm normal RR aralıklarının

standart sapması

SDNN indeksi msn EKG kaydındaki tüm 5 dakikalık segmentler için tüm normal

RR aralıklarının standart sapmalarının ortalaması

pNN50 % Yirmi dört saatlik EKG kaydında ardışık normal RR aralıkları arasında 50 msn’den büyük farkların yüzdesi

rMSSD msn Ardışık farkların kareleri ortalamasının karekökü

msn: milisaniye; %: yüzde EKG: Elektrokardiyografi, SDANN: Kayıtlardaki tüm 5 dakikalık segmentlerde R-R

intervallerinin oranı; SDDN: Tüm normal R-R intervallerinin standart sapması; pNN50: 50 msn’den uzun farklılık gösteren bitişik R-R intervallerinin oranı; rMSSD: Ardışık R-R intervallerinin arasındaki farklılıkların karekökü.

(20)

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Çalışma 01.01.2011-12.04.2012 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji polikliniğine başvuran ve çekilen Elektrokardiyografisinde (EKG) QRS süresi 80 msn ve altında olan hastalardan poliklinik dosyalarında K+, lipid profili, tiroit fonksiyon testleri ve ekokardiyografileri olan ya da şikâyetleri sebebiyle rutin olarak bu tetkikler istenen hastalara 24 saatlik EKG holter takılarak ileriye dönük olarak gerçekleştirildi. Bu çalışma (2011/107 protokol numaralı belge) Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik kurulu tarafından onaylandı (Ek 1) ve tüm hastalara bilgilendirilmiş gönüllü olur formu imzalatıldı (Ek 2).

ÇalıĢmaya dâhil edilme kriterleri:

1. Elektrokardiyografiside QRS süresi ≤ 80 msn 2. On sekiz yaşından büyük olan kadın ve erkekler

ÇalıĢmaya dâhil edilmeme kriterleri:

1. QRS mesafesi >80 msn olanlar

2. Kalıcı veya geçici kalp pili olan hastalar

3. QT mesafesi üzerine etkili ilaç kullanan hastalar,

4. Klinik olarak anlamlı hipotiroidisi, hipertiroidisi ve hipopotasemisi olan hastalar 5. Yirmi dört saatlik EKG holter kaydını etkileyecek epilepsi vb nöbet tablosu olan

hastalar

6. Malin hastalığı olanlar 7. Hamileler

(21)

Hastalara ait dosya kayıtları, hastane dosyalarından tanı anında hastaların yaş, cinsiyet, boy, kilo, VKİ, hipertansiyon (HT), diabetes mellitus (DM), koroner arter hastalığı (KAH) öyküsü, sigara kullanımı, K+

, lipit profili, tiroit fonksiyon testleri, kullanılan ilaçlar, aile öyküsü ve EKG verilerine ulaşıldı.

ELEKTROKARDĠYOGRAFĠK PARAMETRELER

Hastaların EKG’leri, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji polikliniğine ait Nihon Kohden Cardiofax GEM ECG-9020K (Tokyo, Japan) marka EKG cihazı ile çekildi. EKG cihazı tarafından otomatik olarak QRS süresi 80 msn ve altında olarak hesaplanan hastalar çalışmaya alındı. Kalp hızı iki R dalgası arasındaki geçen süre olarak ölçüldü. QT aralığı; Q dalgasının başlangıcında T dalgasının sonuna kadar geçen süre olarak ölçüldü. JT aralığı; J noktasından T dalgasının sonuna kadar geçen süre olarak ölçüldü. JTa aralığı; J noktasından T dalgasının tepesine kadar geçen süre olarak ölçüldü. TaTe aralığı; T dalgasının tepe noktasından T dalgasının sonuna kadar geçen süre olarak ölçüldü (Şekil 6). QT, JT, JTa, TaTe aralık sürelerini bazett formülü (Tablo 2) ile RR aralıklarına göre düzelterek; düzeltilmiş QT, JT, JTa, TaTe süreleri hesaplandı.

ġekil 6. Elektrokardiyografik ölçüm aralıkları

Tablo 2. Kalp Hızına göre QT, JT, JTa, TaTe düzeltme formülleri

Bazzet Formülü QTc= QT/√RR

JTc= JT/√RR JTac= JTa/√RR TaTe= TaTe/√RR

(22)

LABORATUVAR VERĠLERĠ

Hastaların kan analizleri Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Merkez Biyokimya Laboratuvarı bünyesinde bulunan Siemens Advia 1800 otoanalizör (Siemens Healthcare Diagnostics, Tarrytown NY) cihazı ve cihaza ait aynı marka kitlerle gerçekleştirildi. Hastalara ait K+, triiyodotironin (T3), tiroksin (T4), tiroid sitmulan hormon (TSH), total kolesterol, düşük yoğunluklu lipoprotein (DYL), yüksek yoğunluklu lipoprotein (YYL) ve trigliserit (TG) değerleri incelendi.

KALP HIZI DEĞĠġKENLĠĞĠ PARAMETRELERĠ

Hastaların kalp hızı değişkenliğini değerlendirmek için 24 saatlik Holter elektrokardiyografi izlemi yapıldı. Yirmi dört saatlik EKG holter incelemeleri Trakya Üniverisitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Efor-holter Laboratuvarı’nda Holter aleti (DMS 300-3A Holter Recorder) kullanılarak gerçekleştirildi. Kalp hızı değişkenliği analizi için bütün olguların holter kayıtları, artefakların değerlendirme dışı bırakılması için, manüel olarak değerlendirildi ve ardından otomatik olarak KHD parametreleri değerlendirildi. Kalp hızı değişkenleri parametreleri Avrupa Kardiyoloji ve Kuzey Amerika Pil ve Elektrofizyoloji Cemiyetinin önerilerine göre değerlendirildi (57). Zaman-alan parametrelerinden SDNN, SDANN, rMSSD ve pNN50 kullanıldı.

ĠSTATĠSTĠKSEL ANALĠZ

İstatistiksel değerlendirme, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı’na ait 10240642 seri numaralı SPSS 19.0 istatistik programı kullanılarak yapıldı. Ölçülebilen verilerin normal dağılıma uygunlukları tek örnek Kolmogorov Smirnov testi ile bakıldıktan sonra normal dağılım gösterenler için, gruplar arası kıyaslamalarda bağımsız gruplarda t testi, normal dağılım göstermeyenler için Mann Whitney U testi uygulandı. Ayrıca iki yönlü varyans analizi yapıldı.

Niteliksel verilerde Pearson ki-kare ve Fisher’s kesin ki-kare analizi kullanıldı. Tanımlayıcı istatistikler olarak medyan (Minimum-Maksimum) değerleri ve aritmetik ortalama±standart sapma verildi. Tüm istatistikler için anlamlılık sınırı p<0.05 olarak seçildi.

(23)

BULGULAR

DAR QRS’LĠ BĠREYLERDE HER ĠKĠ CĠNSĠYET ARASI DEMOGRAFĠK, KLĠNĠK VE LABORATUVAR VERĠLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI

Çalışmaya katılan 100 hastanın 55’i kadın, 45’i erkekti. Hastaların QRS süresi ortalama 75,24±3,92 msn ölçüldü. Bu değer kadınlarda 74,44±4,10 msn ve erkeklerde 76,22±3,49 msn olarak gözlendi. Hastaların demografik, klinik ve laboratuvar verileri Tablo 3’te görülmektedir.

Çalışmaya katılan hastalar kadın ve erkek olmak üzere iki gruba ayrıldı. Kadınların yaşları için medyan değeri 57 yıl ve erkeklerin yaşları için bulunan medyan değeri 58 yıldı. Mann Whitney U testi ile yapılan analizde her iki grup arasında yaş açısından istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p: 0,178). Vücut kitle indeksi değeri, kadınlar için ortalama 27,80±3,70 kg/m², erkeklerde 27,19±2,88 kg/m² olarak hesaplandı ve Kolmogorov Smirnov testi ile bakıldıktan sonra normal dağılım gösteren VKI değeri bağımsız gruplarda t testi ile incelendi. İki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p:0,359; Tablo 3).

Diabetes mellitus, HT, KAH, sigara, kullanılan ilaçlar ve aile öyküsü gibi niteliksel veriler için yapılan ki-kare analizinde DM, HT, KAH ve oral antidiyabetik (OAD) gibi beklenen frekansların hepsinin beşten büyük olması durumunda Pearson ki-kare testi, beklenen frekansların hepsinin beşten büyük olması kuralının karşılanmaması durumda Fisher’s kesin ki-kare testi uygulandı.

Yapılan analizde kadınlarda dokuz, erkekler grubunda ise altı diyabetli hasta vardı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:0,673, Tablo 3). Kadınların 21’inde erkeklerin 12’sinde HT mevcuttu ve istatistiksel açıdan her iki grup arasında anlamlı

(24)

fark gözlenmedi (p:0,273; Tablo 3). Koroner arter hastalığı açısından incelendiğinde kadınlar grubunda iki erkekler grubunda ise üç KAH öyküsü olan hasta mevcuttu ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:0,292; Tablo 3). Kadın hastaların üçü ve erkek hastaların altısı sigara içiyordu. Her iki grup arasında sigara içiciliği açısında istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p:0,292; Tablo 2). Hastaların aile öyküsü incelendiğinde ailede KAH öyküsü olan iki kadın ve bir erkek bulunuyordu ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:1,000). Ailesinde ani kardiyak ölüm anamnezi olan bir erkek varken çalışmaya katılan kadınların hiçbirinin aile anamnezinde ani kardiyak ölüm öyküsü yoktu. Her iki grup arasında ailede ani kardiyak ölüm hikâyesi açısından anlamlı fark saptanmadı (p:0,450; Tablo 3).

Repolarizasyonu etkilediği bilinen beta-bloker, antipsikotikler, antidepresan ilaçlar, antibiyotikler ve buna benzer diğer ilaçları kullanan hastalar çalışmaya alınmadı. Hastalar kullandıkları ilaçlar açısından her iki grup incelendiğinde: Anjiyotensin reseptör blokeri veya anjiotensin dönüştürücü enzim blokeri kullanan 19 kadın hasta ve sekiz erkek hasta vardı. Her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark bulunmadı (p:0,073; Tablo 3). Kadınlar grubunda antiagregan grubu ilaç kullanan dört hasta, erkekler grubunda ise beş hasta vardı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:0,728; Tablo 3). Antikoagülan grubu ilaç kullanan iki kadın ve iki erkek vardı. Her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:1,000). Kadınlar grubunda yedi OAD kullanan, erkekler grubunda altı OAD kullanan hasta vardı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark saptanmadı (p:0,929; Tablo 3). İnsülin kullanan kadın sayısı dört, erkek sayısı altıydı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark bulunmadı (p:0,125; Tablo 3). Dihidropiridin grubu kalsiyum kanal blokeri kullanan altı kadın ve iki erkek bulunuyordu. Her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:0,289; Tablo 3). Statin grubu ilaç kullanan kadın sayısı beş, erkek sayısı iki idi ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark saptanmadı (p:0,453; Tablo 3).

Hastaların laboratuvar değerlerinden K+

, T3, T4, TSH, total kolesterol, DYL, YYL ve TG değerleri incelendi. Potasyum, T3, T4, TSH, için yapılan tek örnek Kolmogorov Smirnov testinde gruplar arası kıyaslamalarda normal dağılım göstermedikleri için Mann Whitney U testi uygulandı. Kadınlarda K+

medyan değeri 4,80 milimol/litre (mmol/L), erkeklerde medyan değer 4,70 mmol/L olarak hesaplandı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p değeri:0,550; Tablo 3).

Kadın hastaların oluşturduğu grupta T3 değeri medyan 3,55 pg/ml, erkeklerin oluşturduğu grupta ise medyan 3,58 pg/ml olarak bulundu ve her iki grup arasında istatistiksel

(25)

yönden anlamlı bir fark bulunmadı (p:0,934). Kadınlar grubunda T4 medyan değeri 0,84 pg/ml, erkekler grubunda ise 0,89 pg/ml bulundu her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark gözlenmedi (p:0,051). Kadınlarda TSH medyan değeri 1,78, erkeklerde 1,19 olarak ölçüldü ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark saptanmadı (p:0,009; Tablo 3).

Total kolesterol, TG, DYL, YYLiçin yapılan tek örnek Kolmogorov Smirnov testinde gruplar arası kıyaslamalarda normal dağılım göstermedikleri için Mann Whitney U testi uygulandı. Kadın hastalarda TG medyan değeri 141 mg/dl ve erkeklerde medyan değer 161 mg/dl olarak saptandı. Her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p: 0,291; Tablo 3). Kolesterol medyan değeri kadınlar grubunda ortalama 191 mg/dl, erkekler grubunda 171 mg/dl olarak saptandı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark gözlendi (p:0,032; Tablo 3). Kadınlar grubunda DYL medyan değeri 128 mg/dl ve erkekler grubunda 122 mg/dl ölçüldü ve iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark bulunmadı (p:0,292; Tablo 2). Kadınlarda YYL medyan değeri 53 mg/dl, erkeklerde ise medyan 78 mg/dl bulundu ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark gözlendi (p:0,000; Tablo 3).

DAR QRS’LĠ KADIN VE ERKEKLERĠN ELEKTROKARDĠYOGRAFĠK VERĠLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI

Her bir hasta için QT, JT, JTa, TaTe değerleri milisaniye cinsinden ölçüldükten sonra bu değerler saniye cinsine çevrildi ve RR mesafesinin saniye cinsinden karekökü alınarak bu değere bölündü. Elde edilen bu değer tekrar msn cinsine çevrildi ve sırası ile düzeltilmiş QT (QTc), düzeltilmiş JT (JTc), düzeltilmiş JTa (JTac) ve düzeltilmiş TaTe (TaTec) elde edildi. Elde edilen veriler Tablo 4’te görülmektedir.

Bütün hastaların QT ve QTc mesafelerinin normal dağılıma uygunlukları tek örnek Kolmogorov Smirnov testi ile bakıldıktan sonra normal dağılım gösterenler için gruplar arası kıyaslamalarda bağımsız gruplarda t testi, normal dağılım göstermeyenler için Mann Whitney U testi uygulandı. Analiz sonucunda kadınların QT mesafesi için medya değeri 390 msn ve erkekler in medyan değeri 390 msn olarak hesaplandı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p:0,431). QTc için yapılan incelemede kadınlar grubunda ortalama QTc mesafesi ortalama 423,53±33,37 msn, erkeklerin oluşturduğu grupta ortalama 417,00±28,80 olarak hesaplandı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu (p:0,304; Tablo 4).

(26)

Tablo 3. Hastaların demografik, klinik ve laboratuvar özellikler

Veriler Kadın(n:55) Erkek(n:45) p

YaĢ(Med Mim/Maks) 57 23/79 60 24/84 0,180 * VKĠ (ort±SS) 27,80±3,71 27,19±2,90 0,359** DM (n) 9 (%9) 6 (%6) 0,673*** HT (n) 21 (%21) 12 (%12) 0,223*** KAH (n) 2 (%2) 3 (%3) 0,489*** Sigara (n) 3 (%3) 6 (%6) 0,292****| AHKAH (n) 2 (%2) 1 (%1) 1,000**** AHAKÖ (n) 0 (%0) 1 (%1) 0,450**** ARB/ADEI (n) 19 (%19) 37 (%37) 0,073 **** Antiagregan (n) 4 (%4) 5 (%5) 0,728 **** Antikoagülan( n) 2 (%2) 2 (%2) 1,000 **** OAD (n) 7 (%7) 6 (%6) 0,929*** Ġnsülin (n) 4 (%4) 0 (%0) 0,125**** DihidroKKB (n) 6 (%6) 2 (%2) 0,289 **** Statin (n) 5 (%5) 2 (%2) 0,453**** K+(Med Min/Maks) 4,80 3,70/5,60 4,70 3,80/5,70 0,550 * T3 (Med Min/Maks) 3,55 1,54/5,10 3,58 1,58/6,12 0,934 * T4 (Med Min/Maks) 0,84 0,60/3,58 0,99 0,69/1,80 0,051 * TSH (Med Min/Maks) 1,78 0,10/6,09 1,19 0,33/6,5 0,009 * TG (Med Min/Maks) 141 56/890 161 52/666 0,291 * KOL(Med Min/Maks) 191 117/290 171 87/332 0,032 * DYL (Med Min/Maks) 128 33/357 122 43/357 0,292 * YYL (Med Min/Maks) 53 26/101 78 24/68 0,000 *

VKĠ: Vücut Kitle İndeksi, DM: Diabetes Mellitus, HT: Hipertansiyon, KAH: Koroner Arter Hastalığı, AHKAH: Aile Hikâyesinde Koroner Arter Hastalığı, AHAKÖ: Aile Hikâyesinde Ani Kardiyak Ölüm, ARB/ADEI: Anjiyotensin Reseptör Blokeri/ Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim Blokeri, OAD: Oral

Anti-Diyabetik, DihidroKKB: Dihidropridin Grubu Kalsiyum Kanal Blokerleri, (-):Yok, (+):Var, K+: Potasyum,

TSH: Tiroid Stimulan Hormon, KOL: Kolesterol, TG: Trigliserit, YYL: Düşük Yoğunluklu Lipoprotein, YYL:

Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein, n: Olgu Sayısı, %: Yüzde, ort: Ortalama SS: Standart sapma, Med: Medyan,

Min/Maks: Minimum/Maksimum *Mann Whitney U testi , **Bağımsız gruplarda t testi, *** Pearson ki-kare, ****Fisher’s kesin ki-kare.

(27)

Çalışmaya katılan hastalarınJT ve JTc mesafeleri için yapılan tek örnek Kolmogorov Smirnov testinde gruplar arası kıyaslamalarda normal dağılım göstermedikleri için Mann Whitney U testi uygulandı. JT mesafesi için medyan değeri kadın hastaların oluşturduğu grupta 315 msn, erkek hastaların oluşturduğu hasta grubunda ise 326 msn olarak hesaplandı. Yapılan analizde istatistiksel yönden her iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı (p:330). Kadınlar gruplarında JTc süresi medyan değeri 342 msn, erkekler grubunda medyan değer 326 msn olarak saptandı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark saptanmadı (p:0,137;Tablo 4).

Hastaların JTa ve JTac mesafeleri için yapılan tek örnek Kolmogorov Smirnov testinde gruplar arası kıyaslamalarda normal dağılım göstermedikleri için Mann Whitney U testi uygulandı. Medyan değeri JTa mesafesi için kadınlarda 226 msn ve erkeklerde 227 msn bulundu. Yapılan analizde istatistiksel yönden her iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı (p:0,163). Kadın hasta grubunda JTac mesafesi medyan değeri 253 msn ve erkek hasta grubunda ise bu değer 237 msn hesaplandı ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark yoktu (p:0,155; Tablo 4).

Tablo 4. QT, QTc, JT, JTc mesafeleri için numerik veri iki bağımsız grup istatistik analizi

Veriler Kadın(n:55) Erkek(n:45) p

QT (Med Min/Maks) 390 315/472 390 128/460 0,431* QTc (ort±SS) 423,53± 33,37 417,00± 28,80 0,304** JT (Med Min/Maks) 315 214/384 326 262/419 0,330* JTc (Med Min/Maks) 342 247/413 326 262/419 0,137* JTa (Med Min/Maks) 226 70/284 227 76/289 0,163* JTac (Med Min/Maks) 253 148/307 237 187/290 0,155* TaTe (Med Min/Maks) 75 52/96 75 50/107 0,658* TaTec (Med Min/Maks) 83 50/107 82 53/109 0,903*

ort: Ortalama SS: Standart Sapma, Med: Medyan, Min/Maks: Minimum/Maksimum, n: Olgu Sayısı, *Mann Whitney U testi , **Bağımsız gruplarda t testi.

(28)

Hastaların TaTe ve TaTec değerleri için yapılan tek örnek Kolmogorov Smirnov testinde gruplar arası kıyaslamalarda normal dağılım göstermedikleri için Mann Whitney U testi uygulandı. Kadın hastaların oluşturduğu grupta TaTe mesafesi için medyan değeri 75 msn olarak ölçülürken, erkek hastaların oluşturduğu grupta 75 msn olarak hesaplandı ve iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı bir fark gözlenmedi (p:0,658). Yapılan incelemede kadınların oluşturduğu grupta TaTec mesafesi medyan değeri 83 msn ve erkeklerin oluşturduğu grupta ise 82 msn bulundu ve her iki grup arasında istatistiksel yönden anlamlı fark gözlenmedi (p:0,903, Tablo 4).

İki yönlü varyans analizi kullanılarak Bazett formülü ile hesaplanan QTc, JTc, JTac ve TaTec değerleri için cinsiyetin HT, DM, KAH ile birlikte etkileşimi incelendi. Elde edilen veriler Tablo 5’te görülmektedir.

Tablo 5. QTc, JTc, JTac, TaTec mesafeleri için hipertansiyon, diabetes mellitus ve koroner arter hastalığı parametrelerinin iki yönlü varyans analizi

Veriler Cinsiyet*Ek Hastalık p

QTc Cinsiyet*DM 0,402 * Cinsiyet*HT 0,561 * Cinsiyet*KAH 0,665 * JTc Cinsiyet*DM 0,466 * Cinsiyet*HT 0,485 * Cinsiyet*KAH 0,275 * JTac Cinsiyet*DM 0,906 * Cinsiyet*HT 0,662 * Cinsiyet*KAH 0,325 * TaTec Cinsiyet*DM 0,114 * Cinsiyet*HT 0,192 * Cinsiyet*KAH 0,667 *

DM: Diabetes Mellitus, HT: Hipertansiyon, KAH: Koroner Arter Hastalığı, *İki yönlü varyans analizi

Hastaların QTc, JTc, JTac, TaTec değerleri bakımdan cinsiyet ve DM, KAH, HT durumu birlikte incelendiğinde, dar QRS süresine sahip DM’si olan kadınlar ve DM’si olan erkekler arasında, HT’si olan kadınlar ve HT’si olan erkekler arasında, KAH’ı olan kadınlar ve KAH’ı olan erkekler arasında istatististiksel yönden anlamlı fark yoktur. (p değeri QTc için

(29)

sırası ile 0,402;0,561;0,665, p değeri JTc için sırası ile 0,466;0,485;0,275, p değeri JTac için sırası ile 0,906;0,662;0,325 ve p değeri TaTec için sırası ile 0,114;0,192;0,667, Tablo 5).

DAR QRS’LĠ KADINLARIN VE ERKEKLERĠN 24 SAATLĠK

ELEKTROKARDĠYOGRAFĠ HOLTER VERĠLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI

Kalp hızı değişkenliği zaman ölçümleri için yapılan tek örnek Kolmogorov Smirnov testinde gruplar arası kıyaslamalarda normal dağılım göstermedikleri için Mann Whitney U testi uygulandı. Her dört parametre için medyan, minimum ve maksimum değerleri hesaplandı ve Tablo 6’ya işlendi. İstatistiksel yönden iki grup arasında kalp hızı değişkenliği zaman ölçümleri arasında anlamlı fark saptanmadı (p değeri sırası ile 0,693; 0,396; 0,530 ve 0,920, Tablo 6)

Tablo 6: Dar QRS bireylerde her iki cinsiyet arası kalp değiĢkenliğinin parametreleri

KADIN ERKEK p SDANN (Med Min/Maks) 99 187/48 101 182/34 0,693 * SDNN (Med Min/Maks) 42 97/22 31 137/11 0,396 * rMSSD (Med Min/Maks) 28 94/7 31 197/11 0,530 * pNN50 (Med Min/Maks) 4 55/0 5 49/0 0,920 *

Med: Medyan, Min/Maks: Minimum/Maksimum, SDANN: Standart deviation of avarages NN interval; SDNN:

Standart deviation of the NN interval; rMSSD: Ardışık R-R intervallerinin arasındaki farkların karekökü;

(30)

TARTIġMA

Kadınların ile erkeklerin EKG’leri incelendiğinde iki cinsiyet arasında farklılıklar olduğu görülmektedir. Bu farklılıkların bazı klinik önemi vardır. Örneğin kadınların QT mesafesi erkeklerden daha uzundur. Bu, kadınların antipsikotik, antibiyotik gibi QTc mesafesini uzatan ilaçların aritmik etkilerine daha yatkın hale gelmesine sebep olur. Repolarizasyonu etkilediği ve aritmiye yol açtığı düşünülen ve son dönemlerde araştırmacıların ilgisini yakından çeken diğer bir EKG parametresi ise dar QRS mesafesidir. Biz bu çalışmada QRS süresi normalin alt persantilinde olan kadınların ve erkeklerin EKG parametreleri arasındaki farklılıkları inceledik.

Ventrikül depolarizasyonun göstergesi QRS mesafesidir (12). İnsan EKG’sinde QRS mesafesindeki uzama kardiyak mortalite ve tekrarlayan VT atakları ile ilişkili olduğu iyi bilinmektedir (12). Benzer şekilde, QRS mesafesindeki kısalmanın da aritmi, senkop ve ani kardiyak ölümlere yol açabileceği düşünülmektedir (13). QRS mesafesindeki kısalmanın yol açtığı aritmi henüz tam aydınlatılamamıştır. Wolpert ve ark. (14) yaptıkları bir çalışmada QRS kısalmış hastalarda tekrarlayan senkop atakları olduğu ve efor sırasında ST, T değişiklikleri olduğunu gördü. Egzersiz sırasında gözlenen bu J noktasındaki değişiklikler ve ST, T değişiklikleri, yine ajmalin testi ile gözlenen ST, T değişiklikleri QRS mesafesindeki kısalmanın repolarizasyonu etkilediğini düşündürmektedir.

Biz bu çalışmada QRS süresi 80 msn ve altında olan kadınların ve erkeklerin EKG parametrelerini inceledik ve iki cinsiyet arasındaki farklılıkları ortaya koymaya çalıştık. Öncelikle kadınların QRS süresinin erkeklerin QRS süresinden daha dar olduğu bilinmektedir (12). Kadınlarda daha dar ve voltajı daha düşük QRS kompleksinin olması, kadınlarda daha küçük kalp boyutlarına bağlanmış olsa da, QRS süresi VKİ ve kalp kütlesine göre

(31)

düzeltildiğinde bile bu fark devam etmektedir (3). Polikliniğimize başvuran hastalardan QRS süresi 80 msn ve altında olan kadınların sayısı erkeklerden daha fazlaydı ve bu nedenle çalışmaya 55 kadına karşılık 45 erkek hasta alabildik. Yine çalışmaya alınan hastalar incelendiğinde kadınların QRS mesafesi ortalama 74,44 msn iken erkeklerin QRS mesafesini ortalama 76,22 msn olarak ölçtük ve bizim çalışmamızda da kadınların QRS mesafesi erkeklerinkinden biraz daha kısa olarak saptandı.

Kadın ve erkek EKG’si arasındaki diğer bir farklılık ise kalp hızı ile ilgilidir. İlk defa 1920 yılında Bazett (1) yaptığı çalışmalarda kadınların istirahat kalp hızının erkeklerden daha yüksek olduğunu inceleyip ortaya koydu. Daha sonraları birçok çalışma ile bu inceleme doğrulandı (3). İki cinsiyet arasındaki EKG parametrelerini inceleyen ve 5116 kişinin katıldığı geniş bir popülasyon ile yapılan bir çalışmada kadınların ortalama kalp hızının erkeklerinkinden ortalama 3-5 atım daha hızlı olduğu saptanmıştır (7). Bu farklılığın sebebi kadınlar ile erkekler arasındaki günlük aktiviteler ve alışkanlıklar ile egzersiz toleransı arasındaki farklılıklar ile açıklanabilir. Bu farklılığın diğer önemli bir sebebinin de sinüs düğümü ve otonom sinir sistemi aktivitesi ile ilgili farklılıklardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Sinüs düğümü toparlama zamanı kadınlarda daha kısadır ve seyrek olarak gözlense de sinüs taşikardisi kadınlarda daha fazla rastlanılan bir sendromdur (3). Bizim yaptığımız çalışmada, kadınların kalp hızı erkeklerinkinden biraz daha hızlıydı (kadınların RR mesafesi 851,65 msn, erkeklerin RR mesafesi 861,27 msn) fakat istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.

Yaş, cinsiyet, VKI, bazı ilaçlar (antipsikotikler, bazı antiaritmikler, antibiyotikler, gastrokinetik, antihistaminik, selektif seratonin geri-alım inhibitörleri grubu antideprasanlar vb), elektrolit bozukluğu otonom sinir sitemi aktivitesi QT mesafesini etkiler (58). Polikliniğimize başvuran ve QT mesafesini etkilediği bilinen ilaçları kullanan hastaları çalışmamızın dışında bıraktık. Her iki grup yaş, VKI, HT varlığı, DM varlığı, KAH varlığı açısından istatistiksel yönden anlamlı fark yoktu.

Depolarizasyon ve repolarizasyonu toplamı QT mesafesi olarak ölçülür ve QT mesafesindeki değişiklikler aritmiler için önemli bir öngördürücü parametre olarak günlük pratikte sık olarak kullanılır. Bu mesafe kalp hızından etkilenen bir parametre olduğu için, günlük pratikte hıza göre düzeltilmiş QT (QTc) mesafesi kullanılır.

Kadınların düzeltilmiş QT mesafesi erkeklerin düzeltilmiş mesafesinden daha uzundur (1,59). Kadınların QTc mesafesi yaklaşık olarak 10-20 msn erkeklerin QTc mesafesinden uzundur ve bu fark menstrual dönem sırasında daha belirgin hale gelir (7). Kadınlar ve erkekler arasındaki bu elektrokardiyografik farklılığın kadınları Torsa de pointes, Brugada

(32)

Sendromu gibi ölümcül aritmilere daha yatkın hale getirir. İki cinsiyet arasındaki bu farklılığın olmasında birçok mekanizma rol almaktadır. Bunlardan sorumlu olduğu düşünülen başlıca mekanizmaların Na, K ve Ca++

akımlarındaki farklılıklar ve erkek-kadın seks hormonları arasındaki farklılıklardır (14).

Biz çalışmamızda QRS süresi daralmış yani hızlı depolarizasyon altındaki bireylerde her iki cinsiyet arasındaki QT ve QTc değerleri ve bunun yanında repolarizasyonun elektrokardiyografik bulguları olarak bilinen JT, JTa ve TaTe parametrelerini birlikte inceledik. Çalışmaya katılan kadınların QTc mesafesi ortalama 423,53 msn, erkeklerde ise 417,00 msn olarak ölçtük. Çalışmamıza katılan kadınların QTc mesafesi yaklaşık 6,5 msn erkeklerin QTc mesafesinden daha uzun ölçüldü. Bu normal populasyonla yapılan çalışmalarda bulunan 10-20 msn’lik farktan biraz daha kısaydı ve istatistiksel olarak her iki cinsiyet arasında anlamlı fark yoktu. Gruplar arsında anlamlı fark olmaması sebebiyle menstrual durum, hormon düzeyi gibi ek bir inceleme yapılmadı.

Çalışmamızda normal populasyonlarla yapılan çalışmalara benzer şekilde kadınların QTc mesafesi biraz daha uzun bulunmasına rağmen bu çalışmaların aksine anlamlı fark gözlenmedi. Depolarizasyonun hızlanması repolarizasyonu etkileyerek her iki cinsiyet arasındaki farklılıkları azaltmış olabilir. Bu hipotezin aydınlatılabilmesi için QRS süresi normal ve kısalmış bireylerin karşılaştıracağı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Prearitmik durumları tespit etmek için repolarizasyon parametrelerinden biri olan QTc sık kullanılan, geleneksel bir yöntem olmasına rağmen QRS süresinin 120 msn geçtiği durumlarda ve dal blokların varlığında yanlış sonuç vereceği için kullanılamaz. Bu durumlarda QRS mesafesi ölçüme eklenmediği için daha doğru bilgi veren ve repolarizasyonun değerli bir göstergesi olan JT mesafesi ölçülür. Ayrıca bir çok araştırmacı JT intervalinin spesifik repolarizasyon zamanını ölçmede QT’den daha iyi olduğunu söylemektedir (60). JT mesafesi hıza bağlı olarak değişir ve hıza göre düzeltilmiş JT intervali kullanılır (JTc) (61). Biz de yaptığımız çalışmada JT mesafesini ölçtükten sonra kalp hızına göre düzeltilmiş JT intervalini bulduk ve dar QRS’li bireylerde her iki cinsiyetin JTc mesafeleri arasında anlamlı fark olmadığını gösterdik. Yapılan çalışmalarda kadınların JTc mesafesi erkeklerinkinden daha uzun olarak ölçülmüştür (61,62). Kadınlarda, JTc intervali menopoz öncesi ve sonrasında değişiklik göstermez (63). Kadınlarda JT mesafesinin daha uzun ölçülmesinin sebebi kadınlarda repolarizasyonun daha yavaş olmasından dolayıdır. Bu kadınları repolarizasyonu uzatan ilaçlara bağlı aritmilere daha yatkın hale getirerek dezavantaja sebep olurken, kadınları taşiaritmilere karşı koruyarak avantaj sağlar (62).

Referanslar

Benzer Belgeler

Koroner anjiografide epikardiyal koroner arterleri normal olarak değerlendirilen ancak koroner kan akım hızı yavaş ve yaş ortalamalan 52 .8±11.4 yıl olan 29 ( 16 E,

Anahtar kelimeler: Kalp hızı değişkenfiğ i, kalp yetersizliği, QT dispersiyonu, QT

Morbidite ve mortalite riski ile ilişkili olan azalmış kalp hızı değişkenliği, panik bozukluğunda hastalık süresi ve klinik şiddeti ile ilişkili olarak otonomik

Dört farklı hastaya ait KHD verisinin WELCH PERIODOGRAM metodu ile güç spektral yoğunluğunun pencereye göre değişimi (pencere =4096, fs=4 Hz).. Pencere sayısındaki

Sağlıklı çocuklarda kalp hızı değişkenliğini değerlendiren çalışmalardan birinde yaş aralığı 1-20 olan 106 sağlıklı çocukta SDNN ve SDANN değerleri

Egzersiz sırasında kalp atım hızı ile iş gücü arasındaki kırılma noktasının anaerobik eşik ile olan uygunluğu gösterilmekle birlikte (10-12) bazı çalışmalar

Kasabada zaptiyeler adeta Eseoğlu’nun emrinde çalışmaktadır. Eseoğlu, istediği köylünün silahını zaptiyeye toplatmaktadır. Kasabadaki kaymakam, Eseoğlu’nun

Ermeni aşıkları Türkçe söylemekle kalmamış, söyledikleri şiirlerin şekillerini de (koşma, bayatı vb.) Türklerden almışlardır 51. Osmanlı ülkesinde sosyal ve