• Sonuç bulunamadı

A Case of Endocrinological Disorder that the Medical Treatments are not Sufficient

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A Case of Endocrinological Disorder that the Medical Treatments are not Sufficient"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Týbbi Tedavilerin Yetersiz Kaldýðý Bir

Endokrin Bozukluk Olgusu

Ahmet Tiryaki1, Evrim Özkorumak2

1Yrd.Doç.Dr., 2Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, Trabzon

SUMMARY

A Case of Endocrinological Disorder that the Medical Treatments are not Sufficient

Addison's disease is sometimes misdiagnosed as depres-sion, hypochondriasis, and chronic anxiety disorder. Aldesterone and cortisol insufficiency is the major patho-physiological mechanism related with the symptoms and signs frequently seen in Addison's disease. Because of hormonal depletion some nonspecific clinical sings and symptoms such as fatigue, loss of weight loss may occur at early stages of the disease. The accurate diagnosis may be possible at late stage by Addisonian crisis. Missed diagnosis can result in a significant morbidity due to lethargy and weight loss and mortality due to cir-culatory collapse. A 37-year-old, married female patient presented with a 6-month history of depressive mood, general fatigue, loss of interest was examined with nau-sea, vomiting, hyperpigmentation, forgetfulness and fainting by several physician but appropriate diagnostic and therapeutic assessment was not carried out. She was admitted to psychiatric in-patient clinic in order to make a complete clinical examination and inpatient treatment. Based on mental state examination revealing depressed mood and hopelessness she was diagnosed as having depression. Following diagnosis of Addison's dis-ease as a result of complete clinical evaluation, she was transferred to the respected department. This case high-lights significance of complete evaluation and secondary psychiatric disorders with an overlooked or misdiag-nosed Addison's disease presenting with psychiatric fea-tures in the early stage.

Key Words: Depression, Addison disease,

hyperpigmen-tation.

ÖZET

Addison hastalýðýnýn depresyon, hipokondriyazis ya da kronik anksiyete bozukluðu olarak yanlýþ taný almasý çok nadir bir durum deðildir. Addison hastalýðýnda aldos-teron ve kortizol yetersizliði vardýr. Hastalarda hormon yetersizlikleri halsizlik, kilo kaybý, gibi birçok özgün olmayan belirti ve bulgulara yol açar. Doðru tanýnýn kon-masý çoðu zaman ancak hastalýðýn ileri dönemlerinde bir Addison krizi ile mümkün olabilmektedir. Tanýnýn atlan-masý letarji, kilo kaybý ve dolaþým bozukluðu gibi neden-lerle hastalýk ve ölümlere sebep olabilir. Son 6 aydýr ken-dini mutsuz hissetme, halsizlik, hayattan zevk alamama þikâyetleri olan otuz-yedi yaþýnda, evli, kadýn hasta; bulantý ve kusma, ciltte belirginleþen koyulaþma, unutkanlýk ve bayýlma belirtileri için birkaç kez hekim-lerce incelenmiþ ancak uygun bir taný ve tedavi deðer-lendirmesi yapýlamamýþtýr. Hasta bu þikâyetler ile psiki-yatri servisine kapsamlý klinik deðerlendirme ve yataklý tedavi için kabul edilmiþtir. Ruhsal durum muayenesinde çökkün duygudurum, karamsarlýk düþünceleri baþta olmak üzere ilgili belirtilere dayanarak hastaya depres-yon tanýsý konmuþtur. Bütüncül klinik deðerlendirmenin sonunda Addison hastalýðý tanýsý konulan hasta uygun tedavinin yürütülmesi amacý ile ilgili bölüme devredilmiþtir. Bu sunumda erken dönemde psikiyatrik belirtilerle baþvuran bir Addison hastalýðý olgusu ile psikiyatride bütüncül klinik deðerlendirmenin önemi ve ikincil ruhsal bozukluklar tartýþýlacaktýr.

Anahtar Sözcükler: Depresyon, Addison hastalýðý,

hiper-pigmentasyon.

(2)

GÝRÝÞ

Endokrin hastalýklar birçok ruhsal belirtiyle iliþkili olabilirler. Addison hastalýðý (AH), yüksek psiki-yatrik belirti morbiditesi ile kendini gösteren endokrin hastalýklardan biridir (Sanino ve Fava 1998). Addison hastalýðý veya primer adrenal yet-mezlik, ilk olarak 1855'de Thomas Addison tarafýn-dan adrenal hastalýkla iliþkili klinik sendromlar olarak tanýmlanmýþtýr (Lovas ve Husebye 2005). AH ilk tanýmladýðý dönemde hastalýk ilerledikçe zihnin zaman zaman daðýldýðýný bildirilmiþtir (Smith ark. 1972). AH, mineralokortikoid ve glukortikoid yetmezliðine yol açar (Levenson 2005a). Adrenal bezlerin %90'ýndan fazlasýnýn yýkýmýyla belirtiler ortaya çýkmaktadýr (Brosnan ve Gowing 1996) AH'nin yaygýnlýðý 40-110\1.000.000 iken yeni vaka görülme hýzý yýlda 6\1.000.000 olarak bildirilmektedir (Kaushik ve Sharma 2003). Otoimmün adrenal yetmezlik ve poliglandüler otoimmün sendromun (PGA) birlikte yer aldýðý olgular büyük oranda kadýnlardan oluþurken (%70), tek baþýna otoimmün adrenal yetmezliði olan olgular için yaþamýn ilk 20 yýlýnda erkek hâkimiyeti (%71), üçüncü 10 yýlda ise kadýn hâkimiyeti (%81) vardýr (Kaushik ve Sharma 2003). Günümüzde endüstrileþmiþ ülkelerde AH'nin en sýk nedeni adrenal bezin otoimmün yýkýmýdýr. Dünyada ise genel olarak tüberküloz en sýk nedendir (Lovas ve Husebye 2005).

Addison hastalýðý, inatçý kusma, iþtahsýzlýk, hipoglisemi, çocuklarda kilo alamama, eriþkinde açýklanamayan kilo kaybý, kýrgýnlýk, yorgunluk, kas güçsüzlüðü, açýklanamayan izotonik veya hipona-tremik dehidratasyon, hiperkalemi, hipotansiyon gibi özgün olmayan belirti ve bulgulara neden olur (Tablo-I) (Ten ve ark. 2001). Klinik görünüme tüm vücutta özellikle diþ etleri, deri kývrýmlarý, yara izlerinde belirgin olarak hiperpigmentasyon ve sýk-lýkla tuza aþerme eþlik eder (Lovas ve Husebye 2005, Brosnan ve Gowing 1996). Hiperpig-mentasyon, hipotalamik pitüiter aksýn uyarýlmasý ile melanin uyaran hormon (MSH) ve adrenokor-tikotropin hormonun (ACTH) yükselmesi sonucu ortaya çýkar. Nadir olgularda ise melanosit ceva-býndaki bir hata nedeniyle hiperpigmente olmayan olgular bildirilmiþtir (Kendereski ve ark. 1999). AH, gastrointestinal bir hastalýðý veya özelliklede

depresyon gibi psikiyatrik hastalýklarý taklit edebilir (Ten ve ark. 2001).

AH erken evrede sýklýkla atlanarak ancak hayatý tehdit eden bir krizle tanýnabilir (Ten ve ark. 2001). Adrenal kriz, ani baþlangýçlý hipotansiyon, taþikar-di, ateþ, hipoglisemi ve bilinçte ilerleyici bozulma ile kendini gösterir (Brosnan ve Gowing 1996). Olgularýn %60'nýn taný konana kadar 2 veya daha fazla hekimle temasta bulunduklarý bildirilmiþtir (Willis ve Vince 1997). Bu nedenle hekimler açýk-lanamayan belirtilerle baþvuran hastalarda AH'den þüphe etmelidir. Taný, sabah kortizol düzeyinin düþük olmasý (<150 nmol\L), eþzamanlý ACTH'nin yüksekliði (>20 pmol\L) ile doðrulanmalýdýr (Lovas ve Husebye 2005). Etiyolojik inceleme en önemli adým 21-hidroksilaz otoantikor varlýðýnýn gösterilmesiyle saðlanýr (Winqvist ve ark. 1992). Otoantikor tespit edilemezse tüberküloz, tümör, adrenolokodistrofi gibi olasý diðer nedenler aran-malýdýr (Arlt ve Allolio 2003). Tüberküloz, granü-lomatöz hastalýk, metastatik kanser veya kanamay-la iliþkili adrenal geniþleme bilgisayarlý tomografi ile deðerlendirilebilir (Vita ve ark. 1985). Kalsifikasyonlu veya kalsifikasyonsuz adrenal bezlerde belirgin büyüme aktif enfeksiyon iþareti olabilir (Penrice ve Nussey 1992, Villabona ve ark. 1993). Otoimmün adrenal yýkýmda ise adrenal geniþleme gözlenmez (Kaushik ve Sharma 2003). Farklý tedavi rejimleri arasýnda etkinlik açýsýndan fark bildirilmemiþtir (Lovas ve Husebye 2005). Uzun süreli ve ciddi AH'de %5-20 oranýnda hafýza-da bozulma ile baþlayýp konfüzyon, deliryum, stu-pora uzanabilen organik beyin sendromuna, %20-40 oranýnda apati, düþünce yoksulluðu, giriþimcilik-te azalma ile giden depresyon belirtilerine, %20-40 oranýnda sosyal içe çekilme, irritabilite, negativizm, yargýlamada bozukluk, ajitasyon, varsaný, paranoid sanrý, katatoni gibi psikotik belirtilere yol açar (Kaushik ve Sharma 2003). Týbbi hastalýklar ve depresif belirtiler genel populasyonda sýklýkla bir arada bulunurlar. Týbbi hastalýðý olan ve ayaktan baþvuran hastalarda major depresyon oraný %26'dýr (Sonino ve ark. 2004). Týbbi durumda depresyon görülmesi birçok özgül olmayan risk etmenleri ile iliþkilendirilmiþtir. Endokrin hastalýk-larýn, özellikle tiroid ve adrenal bezlerin ruhsal belirtiler üzerindeki etkileri çalýþýlmýþtýr. Görülme sýklýðýna ve týbbi tedaviler üzerine olumsuz

(3)

etkile-rine raðmen týbbi hastalýklarda depresyon tanýsý sýklýkla atlanýr ve tedavisiz kalýr. Addison hastalýðý %60-%90 oranýnda apati, sosyal içe çekilme, yorgunluk, anhedoni, düþüncelerde fakirleþme, negativizm gibi ruhsal belirtilerle iliþk-ilendirilmiþtir. Baþka bir çalýþmada, Addison hasta-larýnda %30-%50 oranýnda depresyon bildirilmiþtir (Levenson 2005a). Biliþsel yetmezlikler özellikle unutkanlýk sýklýkla deðiþen þiddette bulunur. Bu yazýda erken dönemde psikiyatrik belirtilerle baþvuran bir AH olgusu psikiyatride bütüncül klinik deðerlendirmenin önemini göstermek ve ikincil ruhsal bozukluklarýn tanýsý, tedavisi ve izlemi ile ilgili konularý ele almak üzere tartýþýlacaktýr. OLGU

Otuz-yedi yaþýnda, evli, üç çocuklu kadýn hasta son 6 aydýr üzüntülü duygudurum, halsizlik, hayattan zevk alamama, çocuklarýnýn bakýmý dâhil önceden zevkle yapabildiði hiçbir iþten zevk alamama þikâyetleri ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Servisi'ne yataklý tedavi için kabul edilmiþtir. Hasta umutsuz ve üzüntülüdür. Son 6 ayda 6 kð zayýflamýþtýr. Uykuya dalmada ve sürdürmede güçlük tarif etmektedir. Son 1 ayda unutkanlýðý belirginleþmiþtir. Bu dönemde hasta ve yakýnlarý ciltte belirginleþen koyulaþmayý farket-miþlerdir. Bu nedenle baþvurduklarý cilt uzmaný herhangi bir týbbi neden bulmamýþtýr. Bir bayýlma nöbeti sonrasý baþvurulan nöroloji uzmaný hastaya sertralin 50 mg\gün önermiþtir. Bir aylýk tedaviden

fayda bulmayan hasta ilacý kullanmayý býrakmýþtýr. Hastaneye yatýþýnda fizik muayenede aðýz mukoza-sý, avuç içi, ayak tabaný ve memenin areola böl-gesinde, diz çevresinde ve kasýk bölgesinde hiper-pigmentasyon tespit edilmiþtir. Hipotansiyon dýþýn-da sistem muayenelerinde ek patolojik bulguya rastlanmamýþtýr. Yapýlan ruhsal muayenede hasta halsiz görünümlü ve bitkin, kendine bakýmý orta düzeyde idi. Cilt renginde önceye göre dikkat çeki-ci düzeyde bir koyulaþma mevcuttu. Görüþmeye isteksiz olan hasta ile göz temasý kurulabiliyordu. Konuþmasý düþük ses tonunda ve yavaþtý. Duygulanýmý üzüntülü; duygudurumu çökkündü. Düþünce içeriðinde mutsuzluk, isteksizlik, ümitsiz-lik, hayattan zevk alamama þikayetlerini destekleyen karamsar düþünceler mevcuttu. Düþüncenin biçim ve yapýsýnda bozukluk yoktu. Psikomotor yavaþlama belirgindi. Ýlk ruhsal deðer-lendirmede Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeði (HDDÖ), Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeði (HADÖ) ve Montgomery-Asberg Depresyon Deðerlendirme Ölçeði (MADÖ) puanlarý sýrasý ile 33, 31 ve 34 olarak tespit edilmiþtir. Laboratuvar incelemelerinde hiponatremi (Na=127mEq\dL), hipokortizolemi (l.04 µg\dl, normal aralýk: 6.2-19.4) ve ACTH yük-sekliði (1250 pg\Ml, normal aralýk<46) belirlen-miþtir. Abdominal ultrasonografide normal bulgu-lar, abdominal tomografide kalsifiye olmamýþ atrofik sürrenal bezler deðerlendirilmiþtir. Bütüncül klinik deðerlendirmenin sonunda Addison hastalýðý tanýsý ile prednizolon tedavisine baþlanmak üzere hasta ilgili bölüme devredilmiþtir.

Tablo 1. Addison hastalýðýnýn klinik belirti ve bulgularý*

Belirti Ýþaret Biyokimyasal anormallikler

Yorgunluk Postürel hipotansiyon Artmýþ renin ve\veya ACTH seviyesi Kas güçsüzlüðü Kilo kaybý Kriz anýnda normo\hiponatremi,

Kusma hiperkalemi, hipoglisemi

Ýshal Yaygýn hiperpigmentasyon Eosinofili Tuz aþermesi pigmente deri kývrýmlarý, diþ etleri Lenfositoz Davranýþsal deðiþiklikler Yaygýn hiperpigmentasyon,

pigmente deri kývrýmlarý, diþ etleri Baþaðrýsý Ýliþkili vitiligo ve\veya guatr Terleme

Depresyon Kas ve eklem aðrýsý

(4)

Parenteral hidrasyon sonrasý prednizolon 30mg\gün baþlanmýþ, 3 gün ara ile doz düþürülerek prednizolon 7.5 mg\gün idame tedavisi ve fluoro-hidrokortizon 0.05 mg\gün tedavisine geçilmiþtir. Hastada halsizlik, bitkinlik, mide bulantýsý, iþtahsýz-lýk, uykusuzluk gibi fiziksel ve biyolojik belirtiler; üzüntülü duygulaným, hayattan zevk alamama, isteksizlik, gibi ruhsal belirtiler 1 hafta içinde ortadan kalkmýþtýr. HDDÖ, HADÖ ve MADÖ puanlarý sýrasý ile 6, 4 ve 1 puan seviyesine geri-lemiþtir. Toplam 20 günlük hastanede yatýþ süresin-den sonra idame steroid tedavisinde 6 aylýk takip önerisi ile hasta taburcu edilmiþtir. Uyku bozuk-luðu için 0.5 mg/gece alprazolam steroid tedaviye eklenmiþtir. Bir ay sonra yapýlan takip muayene-sinde endokrinoloji bölümünün önerileri doðrul-tusunda steroid tedavisi sürdürüldüðü halde hasta-da mide bulantýsý, halsizlik, isteksizlik, huzursuzluk, unutkanlýk, iç sýkýntýsý belirtilerinin tekrar ettiði gözlenmiþtir. HDDÖ, HADÖ ve MADÖ puanlarý sýrasý ile 9, 18, 14 olarak belirlenmiþtir. Uygun etiyolojik tedaviye raðmen ruhsal belirtilerde gözle-nen dalgalý gidiþ yeniden sertralin 50 mg\gün ile tedaviye baþlanmasý uygun görülmüþtür. Uykusuzluðu için önerilen alprazolam kesilmiþtir. Bir ay sonra yapýlan 2. takip muayenesinde klinik deðerlendirmeye göre depresyon belirtilerinin ayný þiddette devam etmesi nedeni ile tedavide sertralin dozunun 75 mg\gün'e çýkarýlmasý planlanmýþtýr. Ýzlemde uykusuzluk dýþýnda bütün belirtilerinin tamamen ortadan kalktýðý belirlenmiþtir. Üç aylýk steroid sürdürüm tedavisi sonrasý hastanýn hiper-pigmente cilt bulgularýnýn baþlangýca göre belirgin düzeyde gerilediði gözlenmiþtir. Uykusuzluk için hidroksizin 25 mg\gün önerilmiþ olan hastanýn tedavi izlemi aylýk düzende sürdürülmektedir. TARTIÞMA

Otuz-yedi yaþýnda, evli, kadýn hasta kliniðe kabul edildiðinde çökkün duygulaným, hayattan zevk ala-mama gibi depresyonun çekirdek belirtilerini gös-teriyordu (Sadock ve Sadock 2004). Ayný zamanda klinik tabloya halsizlik, kýrgýnlýk, enerjide azalma gibi fiziksel belirtiler ve uyku düzensizliði, iþtahsý-zlýk, cinsel isteksizlik gibi vejetatif belirtiler eþlik ediyordu. Alýnan öyküde madde, alkol ya da ilaç kullanýmý ve geçirilmiþ psikiyatrik bir hastalýk yoktu. Ayrýca yakýnmalar baþlamadan önce yaþanan

zorlayýcý bir yaþam olayý tarif edilmemektedir. Yapýlan incelemelerde hiponatremi, düþük kortizol düzeyi eþ zamanlý yüksek ACTH seviyesi tespit edilmiþtir. Fizik muayenede yaygýn hiperpig-mentasyon ve hipotansiyon mevcuttur. Öykü, fizik muayene, laboratuvar bulgularý ve klinik gözlemler deðerlendirildiðinde hastada genel týbbi durumun eþlik ettiði bir klinik tablo düþünülerek gerekli kon-sültasyonlar planlanmýþtýr. Eldeki iþaretler, biyokimyasal deðerlendirmeler ve hastanýn yakýn-malarý dikkate alýnarak AH tanýsý ilgili bölümce konmuþtur. Öykü, fiziksel muayene, laboratuvar bulgularý ve etiyolojik tedaviye erken ve belirgin olumlu yanýt ruhsal bozukluðun AH'nin doðrudan fizyolojik sonucu olarak geliþtiðini göstermektedir. Çökkün duygudurum, hayattan zevk alamama ve eþlik eden depresyon belirtileri Ruhsal Bozukluklarýn Tanýsal ve Ýstatistiksel El Kitabý (DSM)-IV'de (1994) yer alan 4 depresif bozukluk-tan biri olan Genel Týbbi Duruma Baðlý Duygudurum Bozukluklarý, Major Depresif Benzeri alttipi taný ölçütlerini karþýlamaktadýr. Klinik görünüm baþka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açýklanamamaktadýr ve bozukluk deliryum sýrasýnda geliþmemiþtir. Bu belirtiler sonucu hasta-da belirgin bir iþlev kaybý olmuþtur. Bu tablo halsiz-lik, iþtahsýzlýk, bitkinhalsiz-lik, uyku düzensizliði gibi belir-tileri ile Kronik Yorgunluk Sendromu (KYS) ile de benzeþmektedir. KYS, kiþinin günlük iþlerini yap-masýný engelleyen yorgunlukla karakterizedir. Fiziksel ve zihinsel zorlanmayla artan yorgunluk, biliþsel bozukluklar, uyku bozukluklarý, kas-iskelet aðrýlarý, baþaðrýlarý KYS'nin çekirdek belirtileridir (Browne ve Chalder 2006). Taný ölçütlerinde en az 6 ay boyunca devam eden baþlangýç zamaný taným-lanabilen, dinlenmeyle düzelmeyen, yorgunluk yer almaktadýr (Fukuda ve ark. 1995). Yorgunluk kiþinin mesleki, eðitimsel, sosyal ve kiþisel aktivitelerinde öncesine göre azalmaya yol açar. Bu olguda da 6 aydýr mevcut olan, dinlenmeyle düzelmeyen, günlük aktivitelerini engelleyen yorgunluk þikâyeti mevcuttur. Ayný zamanda uyku bozukluðu, hafýzada bozulma gibi KYS'de yorgun-luða eþlik etmesi gereken 4 ölçütten yalnýz 2 tanesi mevcuttur. Öte yandan yorgunluðu açýklayacak bir týbbi durumun bulunmasý nedeniyle KYS tanýsý dýþlanmaktadýr.

(5)

özgün týbbi durumlarýn doðrudan fizyolojik sonucu olarak geliþen depresyon kastedilmektedir (Levenson 2005b). Clayton ve Lewis (1981) duygudurum bozukluðu dýþýnda psikiyatrik hastalýðý veya hayatý tehdit eden týbbi hastalýðý olan bireyde ortaya çýkan depresyonu ikincil depresyon olarak isimlendirerek, taný alan her 5 depresyon hastasýndan 3'ünün ikincil depresyon olarak sýnýflandýrýlabileceðini bildirmiþlerdir (Clayton ve Lewis 1981). Bu tanýma göre inme, Parkinson hastalýðý, multiple skleroz, pankreatik kanserler ve diyabet gibi hastalýklarýn depresyona neden ola-bilecekleri söylenebilir (Levenson 2005b). Aslýnda bu sýnýflandýrma sorunludur, çünkü aralarýndaki iliþkiyi belirlemek çoðu zaman güç, hatta imkân-sýzdýr.

Endokrinolojik bozukluklara, yaygýn þekilde ruhsal belirtiler eþlik eder. Psikiyatrik belirtiler, endokrin hastalýklarýn özgül belirtilerinden önce kendini gös-terir veya altta yatan hastalýkta alevlenmenin ilk göstergesi olabilirler (Fava ve ark 1994). Bildirilen bu olgu depresyon belirtileri ile baþvurmuþ ve yapýlan ileri tetkiklerle endokrinolojik hastalýk tanýnmýþtýr. Iwate ve ark. (2004), benzer þekilde ilk olarak depresyon belirtileri ile baþvuran bir Addison olgusu bildirmiþlerdir. Týbbi hastalýklarda sýklýkla depresyon belirtilerine rastlanýr. Yinede, az sayýda hasta çökkün duygulaným, ilgi ve istekte azalma, iþtah ve uykuda azalma, psikomotor ajitas-yon veya retardasajitas-yon, yorgunluk, deðersizlik veya suçluluk düþünceleri, intihar fikri gibi belirtilerle giden major depresyon yaþar. Depresyon ve bedensel hastalýklar birarada rastlantýsal olarak görülebileceði gibi neden sonuç iliþkisi içinde de ortaya çýkabilir. Nedensel iliþkinin açýk olduðu depresif bozuklukta, organik hastalýklarýn özgün tedavisi ile psikiyatrik belirtilerin düzelmesi duru-munda semptomatik depresyon veya organik duygudurum bozukluðundan bahsedilir (Fava ve Sonino 1996). Semptomatik depresyon sýklýkla birçok endokrin hastalýkla birlikte görülebilir. Cushing hastalýðý, AH, hipertirodizm, hipoti-roidizm, hiperprolaktinemi, hiperparatiroidizm psikiyatrik bozukluklarla iliþkili endokrin hastalýk-lardýr (Sonino ve Fava 1998).

AH'de gözlenen depresyonun nedeni net deðildir. Etiyoloji göz ardý edilerek hýzlý tedavi giriþimleri önemlidir. Hem glukortikoid hem de

mineralokor-tikoid tedaviye ihtiyaç duyulur (Levenson 2005a). Psikiyatrik belirtiler fiziksel belirtilerden önce ken-dini gösterdiðinde taný koymak güçleþir fakat yeter-li glukortikoid tedavi baþlandýktan sonra psikiyatrik belirtiler birkaç gün içinde geriler. Yalnýz psikotik belirtiler birkaç ay devam edebilir (Kaushik ve Sharma 2003). Endokrin hastalýklarla iliþkili organik affektif sendromlarda psikotrop ilaçlarla tedavilerden çok fiziksel duruma yönelik tedavi-lerin daha etkin olduðu öne sürülmektedir. Örnek olarak Cushing hastalýðýnda steroid sentez inhibitörlerinin kullanýlmasý depresyon belirtileri üzerine veya hipertiroidizmde antitiroid tedavinin anksiyete belirtileri üzerine olumlu etkileri vardýr. Iwate ve ark.’nýn (2004), depresyonla kendini gösteren Addison olgusunda hem psikiyatrik hem fiziksel belirtiler glukokortikoid tedavi ile hýzlýca düzelmiþtir. Bu nedenle klinik endokrinologlar, týbbi veya cerrahi tedavi ile baskýlanabilen psikiyat-rik belirtileri kolaylýkla gözardý edebilmektedirler. Fakat her olguda endokrin tedavi ile psikiyatrik belirtiler ortadan kalkmaz. Cushing hastalýðýnda, tedavi ile eþlik eden depresyon %70 hastada tama-men düzelirken bazýlarýnda ancak önemli olmayan düzeyde deðiþikliklerle veya kötüleþme ile gidebilir (Sonino ve ark. 1993). Gerçekten kötüleþen olgu-larda uygun psikiyatrik giriþimler daha önem kazanmaktadýr. Tedavi ile kýsmen cevap alýnan endokrin hastalýklarla iliþkili duygudurum bozuk-luklarýnda etiyolojik önceliði bir kez daha deðer-lendirmek dikkatli bir klinik yargý gerektirir. Diðer taraftan, uzun süreli endokrin bozukluklar patolo-jik sürecin geri dönüþümsüzlüðünün derecesini gös-terir ve her bir hastanýn psikolojik nitelik ve yatkýn-lýðýna baðlý olarak bireysel duygulaným yanýt oluþur. Tedavi ile iliþkili gerçekçi olmayan umutlar hayal kýrýklýklarýna neden olabilir. Cerrahi müdahale ile hasta hýzlý bir iyileþme beklentisi içine girer. Fakat bu nadiren gözlenirken iyileþme doðal seyriyle gerçekleþir (Sonino ve Fava 1998). Bu olguda glukortikoid tedavi ile belirtilerde hýzlý düzelme olmuþ fakat devam eden takiplerde depresyon belirtileri glukokortikoid tedavi devam etmesine raðmen tekrarlamýþtýr. Bu nedenle antidepresan tedavi glukortikoid tedaviye eklenmiþtir. Kortikosteroitlerle mani, depresyon, psikoz gibi psikiyatrik yan etkiler bildirilmiþtir. Hastada 6 haf-talýk prednizolon 7.5 mg\gün tedavisi sonrasýnda depresyon belirtileri tekrarlamýþ, 4 hafta sonraki

(6)

kontrolünde antidepresan tedaviye raðmen depresyon belirtileri devam etmiþtir. Kortiko-steroidlerin uzun dönem kullanýmý ile ortaya çýkan psikiyatrik belirtiler çok fazla çalýþýlmamýþken, kýsa süreli kortikosteroid kullanýmýný takiben depresyon veya psikozdan çok manik veya hipomanik belirti-ler bildirilmiþtir (Brown 2002). Kortikosteroid tedavisinde psikiyatrik yan etkilerin dozla iliþkili olduðu, 80 mg\gün üzerindeki dozlarla psikiyatrik belirtilerin gözlendiði bildirilmiþtir. Kadýn cinsiyeti ve geçmiþ psikiyatrik hastalýk hikayesi bazý çalýþ-malarda psikiyatrik hastalýk için risk olarak belir-lenirken, diðer çalýþmalarla desteklenmemiþtir. Sonuç olarak steroid kullanýmý iliþkili duygudurum bozukluðun tipi ve psikiyatrik belirtiler için risk etmenleri konusunda çeliþkiler mevcuttur. Öncesinde psikiyatrik hastalýk hikayesi olmayan kadýn hastada 6 haftalýk düþük doz kortikosteroid tedavisi altýnda geliþen depresyon belirtileri kor-tikosteroid tedavi almadan önce ortaya çýkan depresyon belirtilerinin nüksü olarak deðerlendiri-lerek, steroid tedavisi ile ortaya çýkan ikincil depresyondan uzaklaþýlmýþtýr. Ayrýca, kortiko-steroid tedavisi devam ederken antidepresan tedavi ile cevap alýnmýþtýr.

Bu olgu ciltte gözlenen hiperpigmentasyon nedeni ile melanin-depresyon iliþkisi bakýmýndan tartýþ-maya deðer bulunmuþtur. Melanin konsantre edici hormon (MKH) sýçanlarda ve olasýlýkla diðer memelilerde iþtah ve enerji tüketiminin düzenlen-mesinde önemli bir rol oynamaktadýr. MKH ve monoaminerjik yolaklarýn etkileþim içinde

olduðunu gösteren kanýtlar sunulmuþtur (Dyck 2005). MKH reseptör 1 (MKH1R) üzerine peptid yapýda olmayan, küçük molekül aðýrlýklý antago-nistlerle yapýlan çalýþmalar MKH sisteminin anksiyete ve depresyonda rol oynadýðýna iþaret etmektedir. MKH1R, duygudurum ve duygulaným-la ilgili beyin bölgelerinde yoðunlukduygulaným-la bulunmak-tadýr. MKH1R antagonistleri ile yapýlan inceleme-lerde hayvan modellerinde anksiyolitik ve antidep-resan etkinlik gösterilmiþtir (Chaki ve ark. 2005). Antidepresan tedavide halen kullanýlan ilaçlara güçlü bir alternatif olabilecek, nöropeptid sinyal modulasyonuna dayalý, yeni, hýzlý etkili ve daha yüksek etkinliðe sahip peptid-hedefli ilaçlar için umut veren bu bulgular ayný zamanda olgumuzda ortaya çýkan depresyon belirtilerinin etiyopato-genezine yönelik açýklamalar sunmaktadýr.

Endokrinolojik bozukluklar çeþitli ruhsal belirtiler-le ortaya çýkabilir. Psikiyatri açýsýndan sempto-matik tedaviler planlanmadan önce bu bozukluk-larýn dikkatle deðerlendirilmesi, uygun tedavilerin daha büyük komplikasyonlara yol açmadan baþlatýlmasýnýn yaný sýra uygun takiplerle gerekli aþamada psikotrop tedavi ve psikoterapi planlan-masýnýn gereði bu olgu örneðinde vurgulanmak-tadýr.

Yazýþma adresi: Dr. Ahmet Tiryaki, Karadeniz Teknik Üniver-sitesi Týp Fakültesi Psikiyatri AD., Trabzon, ahmetiryaki@hot-mail.com

KAYNAKLAR Amerikan Psikiyatri Birliði (1994) Mental Bozukluklarýn Tanýsal

ve Sayýmsal El Kitabý, Dördüncü Baský (DSM-IV), (Çev Ed: E. Köroðlu) Ankara, Hekimler Yayýn Birliði, 1995.

Arlt W, Allolio B (2003) Adrenal insufficiency. Lancet, 361:1881-1893.

Brosnan CM, Gowing NFC (1996) Lesson of the Week: Addison's disease. BMJ, 312:1085-1087.

Brown ES, Suppes T, Khan DA ve ark. (2002) Mood changes during prednisone bursts in outpatients with asthma. J Clin Psychopharmacol, 22(1): 55-61.

Browne T, Chalder T (2006) Chronic fatigue syndrome. Psychiatry -Abingdon- Medicine Publishing Company 5:2, 48-51.

Chaki S, Yamaguchi J-I, Yamada H ve ark. (2005) Melanin con-centratig hormone receptor antagonists fort he treatment of depression and anxiety. Drug Dev Res, 65: 278-290.

Clayton PJ, Lewis CE (1981) The significance of secondary depression. J Affect Dis, 3: 25-35.

Dyck B (2005) Small molecule melanin concentrating hormone receptor 1 (MCHR1) antagonists as anxiolytic and antidepres-sive agents. Drug Dev Res, 65:291-300.

Fava GA, Morphy MA, Sonino N (1994) Affective prodromes of medical illness. Psychotherapy and psychosomatics, 62: 141-145. Fava GA, Sonino N (1996) Depression associated with medical illness. CNS drugs, 5:175-189.

Fukuda K, Straus SE, Hickie I ve ark. (1995) The chronic fatigue syndrome: a comprehensive approach to its definition and study. Ann Intern Med, 237: 499-506.

Iwata M, Hazama GI, Shirayama Y ve ark. (2004) A case of Addison's disease presented with depression as a first symptom. Seishin Shinkeigaku Zasshi, 106 (9):1110-1116.

(7)

Kaushik ML, Sharma RC (2003) Addison's disease presenting as depression. Indian J Med Sci , 57:249-251.

Kendereski A, Mimic D, Sumarac M ve ark. (1999) White Addison's disease: what is the possible cause? J Endocrinol Invest, 22:395-400.

Levenson JL (2005a) Textbook of psychosomatic medicine. Endocrine and metabolic disorders, American Psychiatric Publishing, Inc, Washington, DC, s.503-504.

Levenson JL (2005b) Textbook of psychosomatic medicine. Depression, American Psychiatric Publishing, Inc, Washington, DC,s 195.

Lovas K, Husebye ES (2005) Addison's disease. Lancet, 365:2058-2061.

Penrice J, Nussey SS (1992) Recovery of adrenocortical function following treatment of tuberculous Addison's disease. Postgrad Med J, 68:204-205.

Sadock BJ, Sadock VA. (2004) Concise textboook of clinical psychiatry. Mood Disorder, 2. Baský, Philadelphia: Lippincott Williams& Wilkins, s.187.

Sonino N, Fava G (1998) Psychological aspects of endocrine dis-ease. Clin Endocrinol, 49: 1-7.

Smith KC, Barish J, Correa J ve ark. (1972) Psychiatric distur-bance in endocrinologic disease. Psychosom Med, 34: 69-86. Sonino N, Fava GA, Belluardo P ve ark. (1993) Course of depression in Cushing's syndrome: response to treatment and comparison with Graves's disease. Horm Res, 39: 202-206. Sonino N, Navarrini C, Ruini C ve ark. (2004) Persistent psy-chological distress in patients treated for endocrine disease. Psychother Psychosom, 73(2): 65-67.

Ten S, New M, Maclaren N (2001) Addison's Disease. J Clin Endocrinol Metab, 86:2909-2922.

Villabona CM, Sahun M, Ricart W ve ark. (1993) Tuberculous Addison's disease: utility of CT in diagnosis and follow-up. Eur J Radiol, 17:210-213.

Vita JA, Silverberg SJ, Gloand RS ve ark. (1985) Clinical clues to the cause of Addison's disease. Am J Med, 78:461-466. Willis AC, Vince FP (1997) The prevelance of Addison's disease in Coventry, UK. Postgrade Med J, 73: 286-288.

Winqvist O, Karlsson FA, Kampe O (1992) 21-Hydroxylase, a major autoantigen in idiopathic Addison's disease. Lancet, 339:1559-1562.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Although the existing hatchery and the support system for live organisms are well developed, improvement is needed for the efficient implementation of the finfish

Overall, the results on political factors support the hypothesis that political constraints (parliamentary democracies and systems with a large number of veto players) in

yogramda izolatın gentamisin ve trimetoprim-sülfametoksazol (TMP-SMZ)’e duyarlı; erit- romisin ve siprofloksasine orta derecede duyarlı; penisilin, aztreonam, vankomisin, oflok-

Bu farmakoloji dışı uygulamalar arasında uyku uyanıklık ritmi üzerine etkili olan uyku yoksunluğu ve uyku fazı ilerletme; aydınlık-karanlık döngüsü üzerinde etkili

Bu vaka sunu- munda, öncesinde herhangi bir yakınması olmayan ve otiti takiben gelişen ektima gangrenozum lezyonları ile başvuran 2 yaşında kız hastayı ele aldık ve altta

Çünkü, ben, şahsen bizim kasabaların da Avrupa kasa baları gibi beş on liralık büt­ çeleri olduğuna ve icabında hemşerilerinden yine beş on lira

Hastalara Psikiyatri Anabilim Dal› taraf›ndan haz›rlanan ve hastan›n sosyodemografik özellikleri, mevcut t›bbi tedavi, konsültasyon isteme amac›, önceki psikiyatrik

Figure 1: In a patient surgically treated for axillary hidradenitis, the defect was reconstructed with a flap: (a) preoperative view, (b) intraoperative view, and (c) view