G A I E T E
I LE
BEHA
//
Yeni
bir Türk filmi
Demirperde,,
Şirin’in Amcrikadan gönderdiği cn son resmi
ŞÖHRETİN EŞİĞİNDE BİR TÜRK KIZI
■ » oŞİRİN
DEVRİM
Ş
irin Devrim’i Îstanbuldan ta nıyanlar yukardaki ve yanda ki resimleri görünce her halde şaşacaklardır. Şirin beş sene ev vel Amerikaya tahsile gittiği za man da güzeldi, ama bu derece alımlı, biçimli ve gösterişli de ğildi. 1946 da bir şileple Ameri kaya hareket eden genç kız, ara dan geçen beş yıl zarfında zihnen de pek çok inkişaf etmiş, bugün gayet etraflı bir kültüre ve geniş bir dünya görüşüne sahip, olgun, anlayışlı bir genç kadın haline gelmiştir.Şirin Devrim, İstanbulda Ame rikan Kız Kolejinde okurken çok faal bir talebe idi. Lisenin ilk yı lında sınıf başkanı seçilmişti. Çe şitli mektep topluluklarında faa liyeti görülen, münazaralara işti rak eder, temsillerde rol alırdı. Tiyatroya olan aşkı evvelâ Kolej sahnesinde, sonra da Kızılay men faatine Şehir Dram Tiyatrosunda oynadığımız Sofokles’in «Elek- tra-trajedisinin temsilleri sıra sında alevlendi.
Şirin Devrim 1946 da Colum- , bia Üniversitesine bağlı bulunan Barnard Kolejinde siyasal bilgi ler sahasında ihtisas yapmak üze re Amerikaya gitti. Dünya mese lelerine karşı duyduğu alâka ~ve ailesinin ısrarı tiyatroya olan sev gisine galebe çalmıştı. Bamard’da iken de münazaralarda ve Colum bia üniversitesinin çok alâka gö ren senelik temsillerinde kendini gösteriyordu. Bu temsiller Şirin i yeniden tiyatroya bağladı. Ve gü nün birinde sanatı siyasete tercih ettiğine kanaat getirerek, artist lik tahsil etmek üzere Yale üni versitesinin meşhur tiyatro fakül tesine girdi. Buradaki üç yıllık ^tahsili esnasında her tarz piyeste, her tarz rol oynadı. Bir yandan tiyatro bilgisini genişletirken, bir yandan da sahne tekniğini ilerle tiyordu.
İkinci yılın ortalarında Wesley Lau adlı Amerikalı bir sınıf ar- kadaşıle sevişerek evlendiler.
Ço-Kabiliyet, zerafet, zekâ, görgü, güzellik ve azim! Tiyatroda muvaffak olmak için bir insanda bulunması lâzım gelen bu altı
melekeye Şirin Devrim fazlasile sahiptir. cukluğumdanberi hayatta en iyi
arkadaşlarımdan biri olan Şirin’in New Haven'deki nikâhında şanit- lik etmek de bana düştü. Wesley, Yale’de benim gibi tiyatro mu harrirliği ve rejisörlük sahasında ihtisas yapıyordu. Ama çok yakı şıklı bir genç ve gayet iyi bir ak tör olduğu için Şirin’le beraber bir çok piyeslerde karşılıklı oy nadıkları da oldu.
Yale’deki son senemizde Şilinle kocasının küçük apartımanında bütün Türk talebeler sık sık top lanırdık. Şirin bize pilâv, taske- babı pişirir, nefis tatlılar hazır lardı.
Mezun olduktan sonra karı ko ca Türkiyeye gelmek istiyorlardı, ama sağa sola başvurmalarına rağ men istedikleri tarzda bir iş bu lamadılar ve Nevyork'a yerleşe rek tiyatro sahasında talihlerini denemeğe koyuldular. Bugün A- merikada Aktörler Birliğine ka yıtlı bulunan profesyonel aktörle rin ancak yüzde beşi çalışmak im kânı bulabilmektedir. Tiyatro az. aktör çoktur. Bu bakımdan Nev- york’a her yıl akın eden tiyatro tahsili görmüş yüzlerce kabiliyet li gencin kendini göstermek im kânı gayet mahduttur. Buna rağ men kendine güvenen, her feda
kârlığa katlanarak bu işte sebat eder; muvaffak olduğu takdirde de gerek maddî, gerek mânevi bakımdan mükâfatı büyük olur.
İşte Şirin’le kocası da Yale’den mezun olduktan sonra bu «tiyat ro yarışma» katıldılar. Bir yan dan bir temsilde rol alabilmek i- çin uğraşırlarken, bir yandan da maişetlerini temin için muhtelif işlerde çalıştılar. Şirin tiyatroda ki tecrübesinden faydalanarak meşhur bir güzellik enstitüsünde güzelleşme müşavirliği etti, bir terzihanede baş manken olarak çalıştı; kocası da radyo ve televiz yon temsillerinde rol aldı ve ge çen kışın sonlarına doğru Nev- yorkta «Kral Lir» temsilinde u- fak bir rol ile dahi olsa profes yonel sahneye ilk adımını attı.
Bu gibi faaliyetler ve Nevyork- tâki temasları sayesinde Şirin ve Wesley Lau istikbalden çok şey ler umacak vaziyete gelmişlerdir. Nitekim bu yaz kendilerine gayet iyi şartlar altında bir yaz tiyatro sunun baş kadın ve baş erkek sa natkârları olarak çalışmak teklif edildi. Bu tiyatroda Anouith’un «Antigone»u. îbsen’in «Hayalet l e r i , Oscar Wilde’in «Samimi Ol manın Önemi» gibi piyeslerde baş rolleri oynayan' iki genç sa natkâr hakkında gazetelerde ga yet sitayişkâr tenkidler çıktı.
Şirin hâlen annesi ressam Falı- rünnisa Zeid’i görmeğe Londraya gitmiş bulunuyor. Kısa bir tatil den sonra yine Nevyork’a döne cek.
Şirin’in babası muharrir İzzet Melih Devrim’dir. Amerikada sah ne adı olarak kendi soyadını kul lanıyor. Şirin Devrim olara': bi liniyor. Talih de biraz yardım et tiği takdirde Şirin Devrim ile Wesley Lau’nun önümüzdeki yıl larda, dünyanın meşhur tiyatro sanatkârları arasına katılmaları çok muhtemeldir.
Tunç YALMAN
T?rich Maria Remarqu*’ra «In- *"* sanları Seveceksin» adlı ese rinden adapte bir filmin çevril mesine başlandığını epey önce duymuştum. En mükemmel mev zuları bile bir çırpıda batıran film şirketlerini ve yaman reji sörleri görmüş bir insan için bu haber karşısında doğrusu önce leri Remarque’m akıbetine üzül mekten başka çare yoktu.
Böyle dünya ölçüsünde bir e- seri mevzu yapmanın zorluğu, be ni kendi realitelerimiz içinde hay li düşündürdü. Avrupa eserlerine ilk esaslı yönelmeyi yaptığını duy duğum KALE film Şirketinin, sa nat vadisini nasıl aşacağını da korkuyla aklımdan geçirmektey dim.
JTemarque’m eseri «Dcmirper de • adı ile filme alınmaktadır Filmin rejisörlüğünü yapan Se mih L. Evin ayni zamanda senar yoyu da hazırlamıştır. Baş roller Kemal Ediğe, Zeynep Sırmalı Gündüz Bora ve Celâl Balkır oy nuyorlar.
Beyazıttaki Marmara lokalindp »Demirperde» nin iç sahneleri çevrilirken teker teker görüşmek fırsatını bulduğum bu genç ve i- manlı sanat havarilerinin şahsın da yarınki ileri Türk filmciliğinin müsbet kaderini gördüm.
Otuz yaşlarında bir genç olan Semih L. Evin, sanat hayatına .doğrudan doğruya film yolu ile '1945 de girdiğini söyledi. O sene çevrilen »Unutulan Sır« filmindp reji asistanı olarak çalışmış. Bi lâhare de «Damga», «Vurun Kah peye» ve «Lüküs Hayat» filmle- ■hıdp asistan ve prodüktör ola-
«k vazife görmüş.
İlk defa geçen sene «Allah iv ve «Sihirli Define« film- ¡irinin rejisörlüğünü yaptım, di- ,» devam etti. Bu sezona da «De- ■urperde» ile giriyorum. Bir iki film daha çevireceğim.
Semih L. Evin, bilhassa teknik ve malzeme imkânsızlıklarından şikâyetçi:
— Doğrusunu isterseniz, çevir diğim filmlerin hiç biri beni tat min etmiş değildir, dedi. Mevcut imkânsızlıkları bilmeme rağmen bu filme önayak olmaktan da ken
dimi menedemedim. Zira Re-
margue’a hayranım. Hele «İnsan ları Seveceksin», çok sevdiğim bir eseridir. Yüzde yüz sanat değeri taşıyan bir eseri Türk seyircisine tanıtmak ötedenberi düşündüğüm bir şeydi. Memleketimizde şimdi ye kadar yapılmamış olan bu ha reket yerli filmciliğimizin kali teli eserlere rağbet etmesine yol açabilirse vazifemi yapmış saya cağım.
Filmde felsefe talebesi rolünü oynayan aktör Kemal Ediğe de o- tuzunda bir delikanlı.
— İlk defa sahneye 1938 de Ankara Halkevinde çıktım. Mek tep temsillerinde oynadıklarımı savmıyorum. Bir müddet sonra İstanbula geldim. 940 da
Eminö-«Demirperde»den hareketli bir sahne...
Arkadaşımız «Demirperde» rejisörüyle görüşüyor. nü Halkevi hummalı bir tiyatro
faaliyeti içindeydi. Ben de arala rına katıldım. Bir çok piyeslerde rol aldım.
Hayatı ve sanatı itibarile çok çapraşık ve değişik kılıklara bü rünmüş olan Ediğe; Eminönü halkevinden sonra Raşit Rıza tru puna girmiş. Bir taraftan aktör lük, bir taraftan talebelik derken 942 de liseden mezun olmuş. Şöy le devam etti:
— 942 - 43 yıllarını icra daire sinde memur, felsefe fakültesinde talebe ve Kristal gazinosunda rö- vü artisti olarak yaşadım. Bir a- ra sahneyi terketmeyi düşündüm. Fakat 944 de Muhsin Ertuğrulun, o hayranı olduğum büyük sanat adamının, Şehir Tiyatrosuna ar tist almak üzere imtihan açtığını duyunca sanat damarım yeniden kabardı. Bu suretle girdiğim Şe
hir Tiyatrosunda Muhsin Beyin sanatından unutulmaz dersler a- larak üç sene çalıştım. Bu üç se ne zarfında 17 rol oynadım. Şeks- pir’den tutun da Komedi ve Ço cuk tiyatrolarındaki ufak tefek rollere kadar...
Ediğe, bundan sonra aşağı yu karı sahneden, elini ayağını çek miş, dublaj yapmaya başlamış. (Ekmek derdi). Şimdi Münir Hay rinin «Cem Sultan» inin dublâj rejisörlüğünü yapacakmış. «Alla haısmarladık» filminde de yeni bir rol almış.
Devlet Tiyatrosu artistlerinden genç Gürbüz Bora da «Demirper de» nin Sabri’sini oynuyor. Beyaz perdede ilk defa seyredeceğimiz Bora, bu denemesini Remarque’a hayranlığının tesiri altında yapı yor.
— Sahneyi çok seviyorum,
di-ye konuştu. Bu ilk filmimde mu vaffak olursam sinemada da de vam etmek niyetindeyim.
Rejisör Evin’in ifadesine göre, Bora da diğerleri gibi bu güç e- serin mufavvak artistlerindendir. Bu itibarla Ankara tiyatrosever- lerinin yakından tanıdığı Bora’vı, bundan sonra da beyaz perdede görrbilerpğiz,
demektir.-Demirperde’de Bora’nm nişan lısı Asüman rolünü oynayan Zey nep Sırmalı adındaki gene kızımız tâ küçük yastanberi sahne sana tının kara sevdalısı imiş. Bir De nizyolları memurunun kızı olan Zeynep Sırmalı bir kaç filmde oy- nadıktan sonra «Demirperde- nin baş kadın rolünü almış. Ortaoku lu ve enstitüyü bitirdikten sonra artistliğe ba»W7nrş. O da Re- a-- que’lann, Dostoÿevskilerin hay ranı münevver bir genç kız. Bu sezon kendisini Küçük Sahne'de ilk defa tiyatrft ârtisti olarak sey redebileceğiz.
— Küçüklüğümde gittiğim Ço cuk Tiyatrosunda oynayanları sey rettikçe «Ah, onlar gibi olacak mıyım?« diye gıpta ederdim. Çok şükür emelime nail oldum.
Onu da Demirperdede oynama ya sevkeden, Remarque:
— Remarque, «İnsanları Seve ceksin» der ya: ben de hakikaten ve hiç bir karşılık beklemeden in sanları severim, diyor.
Almanyada tiyatro tahsili yap mış ve Ttirk sahnesine yıllardan- beri emek veren Celâl Balkır da Demirperde’deki Boris’i oynamak tadır.
İşte çok mahdut imkânlar için de, geleceğin ileri Türk sanatına hizmet gayesile sadece kültürle rinden. imanlarından ve gençlik
heyecanlarından kuvvet alarak
çalışan bu bir avuç sanat havari sinin filmciliğimizde açtığı yeni el ğırın semeresini önümüzdeki si nema mevsiminde göreceğiz.
Kenan HARUN
Orta yaşlı Bogart ve genç karısı Bacall
Hıımphrcy Bogart ile genç karısı Lauren Bacall’ın Parisi ziya retleri esnasında çekilmiş son resimleri! Bu fotoğrafları İstan- bultı ziyaret eden meşhur Fransız fotoğrafçısı Gcorgc Dudog
non’un koleksiyonundan satın almış bulunuyoruz. M. Dudog
non bu tanınmış Amerikalı karı kocanın resimlerini Pariste kaldıkları otelin dairesinde çekmiş ve her ikisinin de ruhunu
gizliven ıstırabı tesbite muvaffak olmuştur. Filmlerde hâlâ a- (ak, kavğacı, maceraperest adam rollerinde gördüğümüz Bogart, aslinda altmışına merdiven dayamıştır. Kendisinden otıız yaş kadar genç olan Lauren Bacall aradaki yaş farkına rağmen ko casına çok merbuttur Lâkin kızıl gülleri koklarken genç aktri sin yüzünde bir hüzün belirtisi sezmiyor musunuz?