• Sonuç bulunamadı

Başlık: Enemy in the Mirror: Islamic Fundamentalism and the Limits of Modern Rationalism, Roxanne L. Euben,Yazar(lar):AYDINALP, HalilCilt: 49 Sayı: 2 Sayfa: 419-422 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000987 Yayın Tarihi: 2008 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Enemy in the Mirror: Islamic Fundamentalism and the Limits of Modern Rationalism, Roxanne L. Euben,Yazar(lar):AYDINALP, HalilCilt: 49 Sayı: 2 Sayfa: 419-422 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000987 Yayın Tarihi: 2008 PDF"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

419

HALÝL AYDINALP

DR., MARMARA Ü. ÝLAHÝYAT FAKÜLTESÝ e-posta: halil.aydinalp@marmara.edu.tr

Enemy in the Mirror: Islamic Fundamentalism and the Limits of Modern Rationalism, Roxanne L. Euben,

Princeton University Press, 1999, XV+239s.

Wellesley College’de (A.B.D.) siyaset bilimi profesörü olan Roxanne Euben siyaset teorisi, feminizm kuramlarý ve Ýslam siyaset düþüncesi konularýnda yazmaktadýr. Euben’in özellikle karþýlaþtýrmalý siyaset teorisi içinde Batý si-yaset teorileriyle Batý dýþýndaki sisi-yaset teorilerinin kesiþim noktalarýna odak-landýðý görülmektedir. Enemy in the Mirror (Aynadaki Düþman) giriþle bir-likte “Coðrafyalara Yeniden Ýþaret”, “Projeksiyonlar ve Kýrýlmalar: Ýslami Fundamantalizm ve Modern Rasyonel Söylem”, “Dýþarýdan Bir Yaklaþým: Seyid Kutub’un Siyaset Teorisi”, “Süreç Ýçinden Bir Yaklaþým: Akýl Dini Ola-rak Ýslam”, “Aynanýn Ýçine: Batý’dan Yaklaþýmlar” ve “Sonuç: Kültürel Senk-retizm ve Çoðul Modernlikler” bölümlerinden meydana gelmektedir.

Euben’in, özellikle Hans-Georg Gadamer’e ait yorumlamanýn diyalojik modelinden etkilendiði görülmektedir. Gadamer’e göre, “dil insan varlýðýnýn temel modudur. Yorumlayan, bütün nesnelerin yorumlarýný kendi dünya gö-rüþü, inanç, norm ve pratiklerinin ufkundan görür.” Dolayýsýyla lengüistik açý-dan, tarafsýz bir gözlemci algýsý yanýlsamadýr. “…[D]ildeki dünyanýn tecrübesi dýþýnda bakýþ açýsý olmadýðýný…” iddia eden Gadamer, tarafsýz gözlemci kav-ramýnýn terkinin, kendiliðinden, nihai gerçek ve objektivitenin keþfi olarak anlama kavramýný destekleyen pozitivist epistemolojinin terkini de beraberin-de getirdiðini iddia etmektedir. Anlama, anlamýn iki ufku arasýndaki diyalog-dan meydiyalog-dana gelir, bu yüzden, gerçek üzerinde tekel kabul edilemez. Anla-ma, bazý dönüþtürücü söylemsel pratikler çerçevesinde gerçekleþiyorsa, ko-nuþmanýn özü, diyalojik yapýdan baðýmsýz deðerlendirilemez. “Anlama, böy-lece, tarafsýz avantajlý bir noktadan þeyleri kendi içinde görme meselesi deðil, ufuklarýn birleþimi” olduðundan “[b]ütün anlama yorumdur ve bütün yorum, nesnenin, fakat ayný zamanda yorumcunun kendi dilinin de kelimelerle

(2)

420 AÜÝFD XLIX (2008), sayý II

þahhaslaþmasýný saðlayan bir dilin aracýlýðý içinde gerçekleþir" diyen Gadamer, dilin dýþýnda, çalýþanlar ve güç yapýlarý gibi dinamikleri göz ardý ederek de-neysel bilimleri dil faktörüne indirgediði için tenkit edilmiþtir.1

Ýslâmî köktenciliðin çaðdaþlaþma kuramý, çatýþma teorisi ya da Orta Do-ðu’daki sol iktidarlarýn baþarýsýzlýklarý þeklinde açýklanmasýnýn sosyal bilim-lerde oluþmuþ düþünsel bir zorunluluk olmadýðýný ifade eden Euben, bu açýklamayý “modern rasyonalizm söylemi” içinde kurulmuþ “tarihi ve kültü-rel entelektüel mirasýn [bir] sonucu” olarak okumaktadýr. “Bilim dili, taraf-sýzlýk, evrensellik” iddialarýna raðmen bu söylem politik hayatý, Batý kökenli siyasal ve sosyal düþünce kavramlarýyla irrasyonalite karþýsýnda rasyonalite karþýtlýðý içinde yorumlamakta ve kurmaktadýr. Avrupa aydýnlanmasý ve 19. yüzyýl akýlcýlaþma teorilerinden “araçsal akýlcýlýða” bütün rasyonelleþme te-orilerini kapsayan bu söylem, insan hayatýnda, akýlcýlýðýn önceliðine ve gü-cüne dayanmaktadýr.2

Bu temel çerçeve üzerinde, Roxanne Euben, modern rasyonel söylem-den hareketle Ýslâmî köktenciliði açýklayan modellerin sorgulanmasý gerek-tiðini ileri sürmekte ve bir anlam kurma þekli olarak köktenciliðin, modern rasyonel söylemden hareketle tanýmlanmasýný problemli bulmaktadýr. Mic-hel Foucault ve Edvard Said’in “bilgi ve güç” yapýlarýyla ilgili yaklaþýmlarýn-dan etkilendiði görülen Euben, bir taraftan Foucault’un “…bilimsel olarak görülen söylemlerin bilgiyi üreten, kontrol eden, yönlendiren, merkezileþti-ren kural ve kurumlar tarafýndan kurulduðu ve ifade edildiði” düþüncesini alarak, diðer taraftan, Said’in “kültürel hegemonya öyküsünün parçasý ola-rak” oryantalizmin Batý tarafýndan doðuyu sömürmenin aracý þeklinde kul-lanýldýðý fikrine vurgu yaparak,3 “rasyonalist söylemin köktencilik

inceleme-lerinde disiplin olarak etkisi vardýr” þeklindeki argümanýný test etmeye ça-lýþmaktadýr. Köktenciliðin sosyo-ekonomik ve politik þartlar karþýsýnda tep-kisellik olarak sunulmasý, Euben'e göre, özsel bir dünya görüþü olarak kök-tenci düþünce sistemini ihmal etmekte ve kökkök-tenciliðin epifenomen bir olay þeklinde yorumlanmasýna sebep olmaktadýr.

Batý tarafýndan anlamý verilen modern olma kavramý çerçevesinde anlaþýl-maya çalýþýlan Ýslamî köktencilik, Euben’e göre Batýnýn hakikat ölçüleri, mo-dernlik algýlarý, politik korkularý ve kültürel hoþnutsuzluklarý tarafýndan üre-tilmektedir. Ýfade etmekten çok kontrol, maniple, hatta iþgal etmek þeklinde somutlaþan oryantalist bakýþýn meydana getirdiði öteki algýsý olarak

köktenci-1 Roxanne L. Euben, Enemy in the Mirror: Islamic Fundamentalism and the Limits of Modern Rati-onalism, Princeton University Press, 1999, s. 36–38.

2 A.g.e., s. 21. 3 A.g.e., s. 22.

(3)

421

likle ilgili entelektüel çaba, söylem oluþturma gayesi içinde güç egzersizine dönüþmektedir. Bu güç, söylemin kavram ve yorumlarýyla mücadele edecek araçlardan yoksun özneyi kurmaya ve kontrol etmeye çalýþmakta; disiplinin parametrelerini dayatmakta; aksiyon ve anlam arasýndaki baðlantýya hareket mensuplarý tarafýndan yüklenen anlamý göz ardý ederek, düzenli olarak, hare-kete anlam, kimlik ve iþlev dikte etmektedir. Batýda, Aziz Al Azmeh’in ifadesiy-le, Ýslam, “normatif bir meta dili olarak çift yönlü sýnýflandýrmalarla kutuplu bir sistem þeklinde kurulmaktadýr” ki, Ýslam bu sistem içinde fanatizm, irras-yonalite, gelenekçilik, deðiþmezlik þeklinde sunulmaktadýr.4

Euben Ýslamcýlýðýn siyaset teorisini Seyid Kutub, Cemaleddin Afgânî, Muhammed Abduh ve Ayetullah Humeynî’nin düþüncelerinden hareketle incelemeye çalýþmaktadýr. Diðerleri daha kýsa geçilirken özellikle Seyid Ku-tub üzerinde durulduðu dikkat çekmektedir. Müslüman köktenciliðinin ken-di içinden bir isim olmasý, fikirlerini Batý’da oluþmuþ düþünsel zorunluluðun dýþýnda ve bu zorunluluðun bir eleþtirisi olarak kurmasý ve Ýslam dünyasýn-daki radikal dini idealizmin önemli bir temsilci olmasý Seyid Kutub’un Eu-ben’in karþýlaþtýrmalý ve diyalojik modeli içinde önemli bir örnek olmasýný saðlamýþtýr. Euben, özellikle Yoldaki Ýþaretler isimli eserinden hareketle, Kutub’un “cahiliye” ve “modern cahiliye” kavramlarýný oldukça detaylý bir þekilde açýklamaktadýr. Diðer eserlerine vurguyla Euben, Kutub’un Ýslam devleti, modernlik, özgürlük, eþitlik, ýrk ve sosyal cinsiyet konularýndaki düþüncelerini temel niteliklerini ortaya koyarak özetlemektedir. Yine Kutub-'un düþüncelerini temele alarak Euben Afgâni ve AbduhKutub-'un yenilenmeci fi-kirlerini analiz etmektedir. Ýslam'ýn modernleþtirilmesini "Batý hükümranlý-ðýný haklý göstermek"5 þeklinde yorumlayan Kutub, Ýslami bir devletin

ger-çekte ne anlama geldiði ve bu devletin hangi kurumsal yapýlardan oluþaca-ðýný açýklamaktan çok, "cahiliye toplumu" ve "cihad" kavramlarýný merkeze alarak ilahi kanunlarýn geçerli olacaðý gerçek bir Müslüman toplumun ku-rulmasýna odaklanmaktadýr.

Siyaset teorisinin karþýlaþtýrmalý örneðini vermeye çalýþan Euben, özel-likle Kutub’tan hareketle, Müslüman köktenciliðinin modern Batýya dair eleþ-tirilerini, aydýnlanmanýn akýlcýlýðý ya da modernizmin krizleri hakkýnda ya-zan Hannah Arendt, Als dair McIntyre, Charles Taylor, Richard Neuhaus, Robert Bellah ve Daniel Bell’den yaptýðý alýntýlarla karþýlaþtýrmaktadýr. Mo-dernizmin krizlerini otorite, ahlak ve toplum krizleri baþlýklarý altýnda ince-leyen Euben,6 temelde, bir çaðdaþlaþma problemi olarak gördüðü Müslü-4 A.g.e., s. Müslü-43.

5 A.g.e., s. 93. 6 Bkz. A.g.e., s. 124. KÝTAP TANITIMI

(4)

422 AÜÝFD XLIX (2008), sayý II

man köktenciliðini, aralarýndaki benzerlik ve farklýlýklara dikkat çekerek mo-dernizmin içinden gelen kritiklerle örtüþtürmektedir.

Karþýlaþtýrmalý yaklaþýmý yanýnda, Euben’in köktenciliði, bilgi ve güç ya-pýlarýna vurguyla Batý tarafýndan anlamý verilen modern olma þemalarý dý-þýnda kendi içyapýsýndan harekete deðerlendirmesi, fundamantalizmle ilgili kuramsal tartýþmalara önemli ve özgün bir katkýdýr. Bununla birlikte, Ýslam-cý siyaset teorisinin büyük oranda Katub üzerine kurulmasý eserin geçerlili-ðine ve güvenirligeçerlili-ðine bir parça gölge düþürmektedir. Özgün bir plan ve prog-rama sahip olmaksýzýn direniþ ve baþkaldýrý kavramlarý çerçevesinde sade bir tepkiselliðin egemen olduðu söylenebilecek Kutub söylemi, örneðin Ba-týlý siyaset teorisyenlerini çok daha iyi bilen ve Ýslami bir devlet fikrinin teo-rik olarak kendisinde çok daha fazla olgunlaþtýðý Mevdûdî söylemine tercih edilmiþtir. Dahasý Mevdûdî teorik fikirlerini Pakistan’ýn baðýmsýzlýðýný ka-zandýðý dönemde Cemaat-i Ýslâmî aracýlýðýyla politik olarak gerçekleþtirme ya da en azýndan deneme imkâný bulmuþtur. 1930'lardan itibaren, Kutub'-tan daha önce, kendine özgü nitelikleriyle Ýslâmî bir ideolojinin kurucusu olan Mevdûdî, makro teorilerin kendisine kazandýrdýðý kuramsal alt yapýyla, bütünsel bir yapý olarak ekonomik, sosyal ve politik boyutlarý içinde Ýslâmi-yet'i bir düþünce yapýsý þeklinde yorumlamýþtýr. Mevdûdî'nin sekülerizmi din-sizlik olarak tanýmlamasýna raðmen, dini kurallara baðlý kalmak þartýyla, demokrasi fikrine karsý çýkmamasý ve özellikle Ýslam devletinin demokrasi anlayýþý olacak "aþkýn demokrasi" (theo-democracy; ilâhi cumhûr-i hükû-met) kavramýný ortaya atmasý yine bu konuda oldukça önemlidir. Bu eksen-de, eserde Afgani ve Abduh için her birine ayrýlan yer kadar bile Mevdûdî'ye yer ayrýlmamasý dikkatlerden kaçmamaktadýr.

Diðer taraftan Euben, analizlerini yoðun olarak Kutub üzerine deðil de, siyasal Ýslamcýlýðýn belki tek önemli baþarýsý ve yegâne uygulanma imkâný bulduðu yer olan Ýran örneðini merkeze alsaydý, baþlangýçta iddia ettiði var-sayýmlarýný çok daha kurumsal bir yapý içinde test etme imkâný bulabilirdi. Þii Ýslam anlayýþýndan hareketle teþekkül ettirilen ve bir yoruma göre siya-sal Ýslam’ýn iflas etmediði günümüzde tek örnek olan Ýran üzerine yeterince odaklanmamasý Euben için yapýlabilecek bir diðer öneridir. Bütün bunlara raðmen Enemy in the Mirror’ýn çok geç de olsa Türkçeye kazandýrýlmasý çok yerinde bir karar olmuþtur.7 Bundan sonraki çalýþmalarýyla da adýndan söz

ettireceðini düþündüðümüz Roxanne Euben’in bu eseri konuya ilgi duyan Türk okur ve araþtýrmacýlar için oldukça faydalý bir çalýþmadýr.

7 Türkçesi için bkz. Aynadaki Düþman: Ýslami Fundamentalizm ve Modern Rasyonalizmin Sýnýrlarý, Çev. Orhan Düz, Ýstanbul 2008.

Referanslar

Benzer Belgeler

Öte yandan, Dworkin'e göre ise, hukukun temeli konvansiyona dayandırılıyorsa ve tanıma kuralı sosyal bir kural olacaksa, hukuki geçerlilik kriterine ilişkin de

Sonunda, Güvenlik Konseyi'nin bir yılla sınırlı olmak kaydıyla, barış güçlerinde veya Birleşmiş Milletler otoritesi altında yapılan operasyonlarda yer alan

İnsan yağması suçu, maddede belirtilen maksatlarla, cebir, şiddet, baskı, tehdit, kandırma, nüfuzu kötüye kullanma, kişiler üzerindeki denetim olanaklarından

Bununla birlikte cezaların en çok bilinen tasnifi, sari (kanun koyan, şeriat koyan) tarafından belirlenip belirlenmediğine göre yapılan ve suçun çeşidini de dikkate

Göçmenlerin Türkiye'ye yasal olmayan yollardan girmelerini veya ülkede kalmalarını bu kişilerin veya Türk vatandaşlarının yasal olmayan yollardan ülke dışına

Roma Hukuku'nda, doğrudan temsil kurumu tanınmadığı için, vekalet sözleşmesi gereği, vekalet veren için hukuki işlemler yapan vekilin durumu, dolaylı temsilcinin

İlgili maddede ifade edildiği üzere, kabul eden devletin vatandaşı sıfatını taşıyan ya da bu ülkede sürekli oturan bir diplomatik ajan 29 , bu devlet tarafından ek ayncalık