Mektep
İ
NSAN nasıl ölür, bilir misiniz?.. Ansızın bir sendeleyişle, bir kalp duruşu ile değil. Annesinin ölü müyle, babasının ölümüyle, dostla rının, sevdiklerinin, kafa ve gönül arkadaşlarının ölümleriyle her gün birer parça, birer parça, birer par ça ölerek...Benim bir Ahmet Haşim’im var dı: Güzeli beraber tadar, çirkinden beraber iğrenir, beraber güler, be raber kızar, beraber acırdık. Sevin cim onun da sevinciydi, öfkesi be nim de öfkem!
Benim bir Mithat Cemal’im vardı: Yalnız vücutlarımızla iki ayrı insan dık. Bütün bir yaz, Anadolu KIü- bünün bahçesinde, neşemiz tek kah kaha olurdu. Şimdi yıllardır onsu zum. Mithat Cemalsiz bahçede dost gözlerle baktıklarım kimlerdir bilin mişiniz?... İhtiyar ağaçlar!
Sanırdım ki bu ikisinin ölümü ka dar acı dost ölümü olamaz. Olur muş!... İşte Haşan Ali Yücel’in ö- lümü.
O, benim mektep arkadaşımdı. Vefa İdadisinde beraberdik. Zeki, çalışkan, hırslı bir öğrenciydi. Son ra, Birinci Dünya Savaşında birbiri
arkadaşım Yücel
Yusuf Ziya ORTAÇ
mizi kaybettik. Yalnız bir gece, es ki Gaziantep mebusu rahmetli Is- hak Rafet’in zengin akraba kona ğındaki sofrasında konuşarak, gü lüşerek, dertleşerek ve türküler, des tanlar, nefesler okuyarak geçirdiği miz bir gece, hâlâ yıldız yıldız gön- lümdedir. Asıl dostluğumuz bu üç dört saatlik kadeh arkadaşlığından sonra başlamıştır.
Kafası kadar gönlü de zengin in sandı. Okurdu ve yazardı. Düşünür dü ve duyardı. Doğuyu da tatmıştı, Batı’yı da. Çağının ünlü bir güzeli ne yazdığı:
Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz! şarkısı onundur. Bu tek mısra bile Yücel’ln nasıl bir kalb adamı oldu ğunu anlatmaya yetmez mi?
Bir memleket gezisinde, Atatürk onu da yanma almıştı. Yeni insanlar vardı bu yolculukta. Atatürk, onla rı çeşitli konularda konuşturarak deniyor, tartıyordu. Bir akşam, sof- rasmdakilere sormuştu:
— Sıfır nedir?
Yücel’in cevabı şu oldu:
— Sizin huzurunuzda ben! Bu imtihan gezisinde, Haşan Ali, sıfır almayan tek yolcudur sanırım.
Yücel’in politika hayatı, Millî E- ğitim Bakanlığiyle başarılar içinde geçmiştir. Karanlık topraklarımızın ilk fecri Köy Enstitüleri, Köy Okul ları, Kız San’at Enstitüleri, bir ki taplık dolusu klâsikler tercümesi, opera, ansiklopedi... Bırakınız tü münü, bir tanesi bir insanı bahti yar etmeğe yetmez mi?
Ona komünist dediler. Neden mi?.. Bu aydınlar çorağında kaybedecek tek insanımız olmadığım bildiği ve her değerin üstüne titrediği için!
Ne oldu?... Onun kaybetmek iste mediği değerlerin hepsini başka mil letler kazandılar: Şimdi, kimi Fran sız Üniversitesinde profesör, kimi Amerika!...
Bana sorarsamz demokrasimizin en büyük kurbanı Haşan Ali Yü- cel’dir. Geriliğe verdiğimiz bütün kurbanlar ondan sonra gelir.
Hiç unutmam, sayın Avni Baş- man’a D. P. nin ilk Maarif Vekili ol duğu günlerde sormuştum:
— En başarılı Millî Eğitim Baka nımız kimdir?
Düşünmeden cevap vermişti: * — Yücel!
İşte bu Yücel'i, bir gün, kendi partisi, kendi gazetesinin, Ulus’un sayfalarından bile koğdu!
O kırılmış kalbin, ansızın duruşu na değil, bu kadar dayanışma şaş- malıyız.