• Sonuç bulunamadı

Komanın nedenleri ve nörofizyopatolojisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Komanın nedenleri ve nörofizyopatolojisi"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Komanın Nedenleri ve Nörofizyopatolojisi

Etiology and Neuropathophysiology of Coma

Ya z›fl ma Ad re si/Ad dress for Cor res pon den ce: Dr. Aslı Kıyat Atamer, T.C. Bilim Üniversitesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye Tel.: +90 212 212 88 11 E-posta: asliatamer@superonline.com Ge lifl Ta ri hi/Re cei ved: 25.08.2012 Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 30.09.2012 Özet

Uyanıklık ve farkındalık neokorteksin mezensefalik retiküler formasyon ve asendan projeksiyon lifleri ile sağlıklı bir bağlantıda olmasını gerektirir. Bu bağlantıyı bozan herhangi bir neden bilinç bozukluğuna yol açabilir. Bilinç bozuklukları geniş bir spektrumda yer alır ve en ağır olanı koma tablosudur. Koma sırasında has-tanın uyanıklığı ile farkındalığı tamamen kayıptır ve sirkadyen ritm saptanamaz. Komanın etiyolojisi oldukça kapsamlıdır; karşı tarafı basınç yolu ile etkileyen tek yanlı yapısal bir lezyon kadar, ilaç veya toksin gibi çift taraflı diffüz kortikal bozukluk yaratan etkenler de komaya neden olabilir. Bu derlemede yaygın koma nedenleri üzerinde spesifik olarak durulacak ve komaya yol açan fizyopatolojik mekanizmalar gözden geçirilecektir. (Türk Nöroloji Dergisi 2012; 18:126-34)

Anah tar Ke li me ler: Uyanıklık, asendan retiküler aktivasyon sistemi, koma, beyin ödemi, beyin herniasyon sendromları

Sum mary

Awareness and wakefulness require an intact connection of the neocortex with the ascending reticular formation. Any factor disrupting these pathways is likely to cause a syndrome of unconciousness. Disorders of consciousness encompass a broad spectrum of various entities with coma being the most severe form of lack of response. Awareness and wakefulness are completely absent in coma and there is no detectable sleep-wake cycle. The etiology of coma includes a comprehensive list of conditions; unilateral mass lesions compressing the contralateral hemisphere could be responsible as well as drugs or toxins leading to diffuse bilateral cortical damage. In this article specific causes of coma will be discussed and their likely pathophysiological mechanisms outlined.(Turkish Journal of Neurology 2012; 18:126-34)

Key Words: Wakefulness, ascending reticular activation system, coma, brain edema, cerebral herniation syndromes

Aslı Kıyat Atamer, Yakup Krespi

T.C. Bilim Üniversitesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

Giriş

Santral sinir sisteminde (SSS) uyanıklıktan sorumlu temel anatomik yapı asendan retiküler aktivasyon sistemidir (ARAS). Bu nöral şebeke üst ponsun dorsal kısmından başlar, mezensefalonda devam eder, talamusta bağlantı yapar ve buradan her iki hemisfere yaygın olarak dağılır. Ek olarak ARAS’ın, pons ve mezensefalonda yer alan bazı çekirdekler, posterior hipotalamus ve bazal önbeyin ile bağlantısı vardır (Şekil 1). Bu şebekede iletişim asetilkolin, noradrenalin, serotonin ve dopamin gibi nörotransmiterler aracılığı ile kurulur (1). Bu nöral şebekenin yapısal veya biyokimyasal olarak zedelenmesi veya aksaması bilinç bozukluğuna neden olabilir. Bilinç bozuklukları spektrumunda yer alan en ağır tablo komadır. Komada olan bir hastada uyanıklık

ve farkındalık tamamen kayıptır. Hem intrakranyal hem sistemik kökenli birçok neden komaya yol açabilir. Spesifik tedaviye bir an önce başlayabilmek için, komanın altında yatan neden, mümkün olan en hızlı şekilde ortaya konmalıdır. Bu amaçla hastaya sistematik yaklaşılmalı ve mekanizmaya ait olası nedenler 5 majör kategoride ele alınmalıdır (2):

1. Diensefalon veya beyin sapını sıkıştıran, tek taraflı hemisferik kitlesel lezyonlar

2. Talamus hizasında retiküler formasyonu ve talamokortikal döngüye ait lifleri etkileyen, çift taraflı hemisferik lezyonlar 3. Beyin sapında yer alan retiküler formasyonu sıkıştıran veya

zedeleyen infratentoryal lezyonlar

4. Beynin fizyolojik işlevini etkileyen diffüz lezyonlar 5. Komayı taklit eden psikiyatrik durumlar

(2)

Koma nedenlerini ayrıntılı olarak sınıflandıran bir tablo aşağıda sunulmuştur (Tablo 1).

Yapısal Koma Nedenleri

• Hemisferik asimetrik yapısal nedenler (tek taraflı hemisferik kitle etkisi)

Hematom, tümör, abse veya iskemik nedenli beyin ödemi sonucunda hemisferlerde tek taraflı yapısal bir tutulum gözlenebilir. Hastalarda klinik tablo iki ana mekanizma sonucunda oluşur: hemisfer dokusunun doğrudan hasarlanması, veya kitle etkisi, yani normal dokunun basınç yolu ile yer değiştirmesi. Bilinç bozukluğu oluşması için iki hemisferde de diffüz bozukluk

Tab lo 1. Komanın nedenleri

YAPISAL NEDENLER YAPISAL OLMAYAN NEDENLER

Hemisferik asimetrik

İntraparenkimal hematom Medial serebral arter oklüzyonu Serebral abse

Beyin tümörü Hemorajik kontüzyon Subdural hematom

Hemisferik simetrik

Multipl travmatik beyin hasarı Subaraknoid hemoraji Bilateral anterior serebral arter oklüzyonu

Bilateral karotis oklüzyonu Serebral venöz tromboz* Akut hidrosefali Akut lökoansefalopati* Multipl metastatik kitleler Gliomatosis serebri

Beyin sapı

Pons hemorajisi Baziler arter oklüzyonu Santral pontin miyelinoliz Beyin sapının hemorajik kontüzyonu Orta beyin sapı tümörü

Serebellum

Serebellar enfarkt Serebellar hematom Serebellar abse Serebellar tümör

Diffüz fizyolojik beyin disfonksiyonu

İlaç, uyuşturucu ve toksinler Sedatifler Barbitüratlar Antidepresanlar Trankilizanlar Salisilatlar Parasetamol Antikolinerjikler Lityum Opiatlar Kokain Psikotropikler Amfetaminler Toksinler Etil alkol Metanol Etilen glukol Siyanid Karbon monoksit Kurşun Epileptik nöbetler Hipo-hipertermi Anoksi

Malign nöroleptik sendrom

Endokrin-metabolik nedenler Hipoglisemi Hiperglisemi Hiponatremi Hipernatremi Hiperkalsemi Hipokalsemi Enfeksiyonlar Bakteriyel menenjitler Viral ansefalitler Sifilis Sepsis Malaria Tifo Subdural ampiyem Paraenfeksiyöz ensefalomiyelitler Psikojen nedenler Konversiyon Katatoni Simülasyon Şekil 1. Retiküler aktivasyon sistemi

Retiküler Aktivasyon Sistemi (RAS)

(3)

oluşmalı veya asendan retiküler aktivasyon sistemininin (ARAS) doğrudan etkilenmesi şarttır. Bu nedenle tek taraflı hemisferik lezyonlar doku hasarına neden olsa da, doğrudan uyanıklığı bozmaz. Koma veya stupora yol açmaları için kitle etkisi ile ARAS’ı sıkıştırmaları gerekir. Radyolojik olarak bakıldığında, tek taraflı bir hemisferik lezyonun basınç etkisi ile corpus pinealenin orta hattında 3-5 mm’lik kaymaya neden olması somnolansa, 5-8 mm’lik kayma stupora, 8 mm’den fazla olan kayma ise komaya yol açabilir (3). Kitle etkisi sonucunda oluşan beyin herniasyonunun tipleri ve mekanizmalarına aşağıda daha ayrıntılı değinilecektir.

• Hemisferik simetrik yapısal nedenler (bihemisferik hasar) Hemisferlerde çift taraflı yapısal hasar hem akmadde hem de korteksi etkileyerek bilinci bozabilir. Travmaya bağlı çift taraflı hemorajiler, iki hemisferde de oluşan metastatik kitleler, çift taraflı embolik veya santral sinir sistemi (SSS) vaskülitine bağlı enfarktlar, subaraknoid kanamaya bağlı kafa içi basınç artışı ve beyin kan akımında azalma sık görülen nedenlerdendir. Çift taraflı karotis arter oklüzyonu çok nadir gözlenir ve hızla bütün beyin fonksiyonlarının kaybolması ile ortaya çıkar. Bihemisferik hasarda hastada gezici spontan göz hareketleri olabilir, yukarı veya aşağıya bakış deviasyonu gözlenebilir, beyin sapı refleksleri ise çoğunlukla korunmuştur. Ağır kortikal nekroz varsa jeneralize miyokloni gözlenebilir (2).

• Diensefalik hasar

Verilerin serebral kortekse ulaşmasındaki en önemli aracılar talamus çekirdekleridir. Uyanıklığın bozulması için, ender de olsa, bilateral talamus tutulumunun gözlenmesi gerekir. Talamusun kanlanması ağırlıklı olarak doğrudan Willis poligonundan kaynaklanan arterler ile sağlandığı için çift taraflı vasküler tutulum pek gözlenmez. Bunun tek istisnası çift taraflı talamus enfarktının gözlenebildiği distal baziler arter sendromudur (4). Talamik kanamalar, lokal infiltratif tümörler ve nadiren Behçet hastalığı gibi enflamatuar hastalıklar talamusta geniş, çift taraflı olabilen patolojik lezyonlar oluşturan bazı durumlara örnektir (5). Talamus lezyonlarının persistan vejetatif duruma geçen hastalarda sık gözlendiği gösterilmiştir (6).

• Beyin sapı hasarı

Kaudal diansefalondan ponsun rostral alanına uzanan kısımların uyanıklığın sağlanmasında kritik bölgeler olduğu patoloji çalışmalarıyla gösterilmiştir. Bu alanda oluşan enfarkt, tümör veya kanama gibi patolojiler, ufak bile olsa, uyanıklık kusuruna neden olabilir. ARAS’ın anatomik olarak son bulduğu yer üst medulla ile alt pons seviyesidir. Bazal ponstan daha aşağıda yer alan lezyonlar ARAS’ı etkilemeyeceğinden uyanıklığı tek başına bozmaz (7).

• Serebellar kitle etkisi

Akut serebellar kitle etkisi (en sık hematom, ancak daha geri planda serebellar enfarkt veya tümör kökenli) ani başdönmesi,

bulantı, kusma ve ataksi ile ortaya çıkar. Baş ağrısı sık eşlik eden bir semptomdur. Hastaların büyük bir bölümünde uyanıkken yapılan muayenede nistagmus saptanır. Tablo ilerledikçe beyin sapının yukarıya veya aşağıya doğru itilmesi ve sıkışmasına bağlı olarak bilinç bozukluğu gelişir. Yukarıya doğru olan herniasyonda çoğunlukla vermis bölgesi tentoriumdan suprasellar sisternlere doğru itilir ve beyin sapını sıkıştırır. Hastalarda uyanıklık kusuru, yukarı bakış parezisi ve yavaş progresif derin bir koma tablosu gelişir (8).

Yapısal olmayan koma nedenleri

• Akut metabolik veya endokrin düzensizlik

Akut metabolik düzensizlikler bilincin bozulmasına, zamanında tanınmazsa hızla komaya neden olur. Komaya yol açan metabolik nedenlerin listesi oldukça uzundur, ancak hiponatremi, hipoglisemi, üremi ve akut karaciğer yetersizliği en tipik örneklerindendir (Tablo 2). Beyin dışındaki sistemlerin bozulmasından kaynaklanan bu düzensizlikler beyinde hipometabolizmaya yol açarsa da bunun tam olarak hangi mekanizmalarla olduğu henüz net olarak aydınlatılmamıştır. Kan beyin bariyerinin (KBB) bozulması, üre ve amonyak gibi toksik maddelerin direkt etkisi, nörotransmisyon aksında bozulma, özellikle gammaamino bütirik asidin (GABA) etkili olduğu yollarda aksama, sorumlu tutulan mekanizmalardan bazılarıdır (9,10,11) Serebral hipometabolizmanın yanı sıra serebral ödem, anoksi, eşlik eden epileptik nöbetler ve kardiyorespiratuar resusitasyon sonucunda oluşan iskeminin de koma tablosunun oluşmasında etkili olduğu varsayılır. Hastalarda fokal nörolojik bulguların olmaması, pupillerin simetrik ve reaktif olması, buna karşılık miyokloni, tremor, asteriksis gibi diffüz, anormal motor bulguların gözlenmesi daha çok metabolik düzensizlikten kaynaklanan komayı düşündürür (12,13). Klinik olarak metabolik ansefalopatiler birbirine benzeyebilir; bazen sadece klinik prezantasyon ile etiyolojiyi belirlemek mümkün değildir (14). Metabolik/endokrin kökenli komada sıklıkla nöral

Tab lo 2. Akut metabolik vaya endokrin düzensizliği olan hastalarda komaya neden olabilecek bazı kritik laboratuar değerleri

Patoloji Serum değeri

Hiponatremi ≤110 mmol/L Hipernatremi ≥160 mmol/L Hiperkalsemi ≥3,4 mmol/L Hipermagnezemi ≥5 μg /L Hiperkapni ≥70 mmHg Hipoglisemi ≤40 mg/dL Hiperglisemi ≥800 mg/dL

Wijdicks E, The Practice of Emergency and Critical Care Neurology, 1st edition, Oxford University Press, 2010’dan alınmıştır

(4)

aksın birçok seviyesine ait bozukluk aynı anda görülür; buna karşılık yapısal nedenli komada nörolojik bulgular belli bir anatomik lokalizasyon gösterme eğilimindedir.

• Diffüz fizyolojik beyin disfonksiyonu

İlaç ve toksinler İlaç zehirlenmeleri ve toksinlere maruz kalma sık görülen koma nedenlerindendir. İlaç ve toksinler 5 ana mekanizma ile komaya neden olur: a) hipoglisemi oluşabilir, b) oksijenin taşınması engellenerek hipoksi oluşabilir, c) GABA reseptörleri ile etkileşim nedeniyle GABA düzeyinde artma ve uykuya eğilim meydana gelebilir, d) epileptik nöbet sonucu uyanıklık bozulabilirl, e) ilaç ve toksinler kendi başına veya ikincil etki ile yapısal hasar oluşturabilir (2). Çeşitli ilaç ve maddelerin toksik dozlarda kendine has klinik semptomları vardır, ancak hekim çoğu zaman kendini birçok ilaç veya maddenin bir arada etkili olduğu karmaşık bir klinik tablo karşısında bulur. Buna rağmen bazı klinik tablolar tipik olabilir ve tanınmaları hayat kurtarıcıdır. Koma oluşturan tüm ilaç ve toksinlerin neden olduğu ayrıntılı klinik tablolara burada değinmek mümkün değildir, ancak sık karşılaşılan bazı ajanların üzerinde kısaca durulacaktır.

Akut alkol (etanol) intoksikasyonu acil servislerde sık karşılaşılan bir durumdur ve öncelikle serebellar ve vestibüler fonksiyonlar etkilendiğinden hasta henüz uyanıkken nistagmus, ataksi, dizartri ve dikkat bozukluğu sık gözlenir. Alkol koması birçok başka nedenli koma tablosu ile karışabilir (örn. hipoglisemi, hepatik ensefalopati, subdural hematom, bakteriyel menenjit) (15). Metanol ve etilen glikol gibi toksik alkol türevleri antifriz veya çözücü gibi ürünlerde bulunabilir. Metanol ayrıca sahte alkollü içecek üretiminde kullanılır. Metanol nadiren koma oluşturur, delirium ve görme bulanıklığı yaptığı sık gözlenir, ancak komaya yol açtığında tablo sıklıkla fataldir. Metanol komasının önemli bir özelliği bilinç bozukluğunun yaklaşık 12 saatlik bir latent periodun ardından ani olarak oluşmasıdır (16). Barbitüratlar güçlü GABA stimülanlarıdır ve bu yolla hızla uyanıklığı bozar. Tipik olarak hipotansiyon, nemli cilt ve hipoterminin eşlik ettiği flask bir koma tablosuna yol açar (2). Trisiklik antidepresanlar toksik dozda deliriumu takiben beyin sapı reflekslerinin tamamıyla kaybolabildiği bir koma tablosuna yol açabilir. Hastaların pupilleri dilate, ciltleri kuru ve vücut ısıları artmış olabilir. Kardiyak toksik etki nedeniyle aritmiler gözlenir ve uzamış bir QRS kompleksi tipiktir (17). Benzodiazepinlerin aşırı alımı ileri derecede flask bir koma tablosu yaratabilir, ancak nörolojik kaynaklı morbidite düşüktür ve hastalar çoğunlukla 2-3 günde uyanırlar (2). Salisilatların aşırı alımı metabolik asidoz, respiratuar alkaloz ve hipoglisemiye neden olur. Koma oluşması için kan düzeyinin >50 mg/dL olması gerekir. Hastalar ajite ve hiperventile olabilir, hipertermi ve trombosit bozukluğuna bağlı purpuranın eklenmesi meningokoksik menenjit ile

karışmasına yola açabilir (18). Parasetamol yaygın alınan bir analjezik olduğundan zehirlenmelerine de sık rastlanabilir. Bu ilaç yüksek dozlarda karaciğer nekrozuna yol açar ve koma tablosu myoklonus ve asteriksis ile ortaya çıkan hepatik ensefalopati sonucu oluşur. Ancak ilacın yarılanma ömrü hepatik nekroz düzeyine bağlı olarak 4-120 saat arasında değişebildiğinden karaciğer yetersiziliğinin oluşması 4 günü bulabilir (19). Kokain presinaptik noradrenalin ve adrenalin geri alımını inhibe ederek eksitasyona neden olur. Hipertansiyon, dilate pupiller ve taşipne sık gözlenir. Epileptik nöbetler sıktır ve tablo hızla jeneralize tonik klonik statusa ilerleyebilir. Opiatlar (morfin, eroin vb.) ise miyosis, hipoventilasyon ve flask bir koma tablosuna yol açar, ışık refleksinin alınması hemen hemen imkansız olabilir (20). Çevresel toksinler içinde en sık komaya neden olanı karbon monoksit gazıdır. Oksijene göre hemoglobine bağlanma afinitesi 200 kat daha fazladır; ek olarak oksijen transferini hızla bozar. Koma oluşturması için karboksihemoglobin düzeyinin %50’den yüksek olması gerekir. Koma oluşmadan hastada baş ağrısı, hipotansiyon, kardiak aritmiler ve nefes darlığı gözlenebilir. Yapısal nörolojik hasarın oluşması için toksik karbon monoksit düzeyi ile birlikte mutlaka hipotansiyon olması gerekir; ön planda akmadde tutulumu vardır ve özellikle hipokampus, serebellum ve globus pallidus etkilenir (21,22).

Epileptik nöbetler: Epileptik nöbetlerin nedeni tekrarlayan şiddetli nöron deşarjlarıdır. Deşarj sırasında beynin kan dahil, metabolik gereksinimi %200-300 oranında artar ve sistemik hipertansiyon oluşur (23). Tekrarlayan nöbetler sonucunda kan beyin bariyeri bozulur. Beynin ihtiyacı olan metabolitler sağlanamadığı veya kan akımı yetersiz olduğunda önce endojen rezerv kullanılır, yetersizlik halinde ise hipoksik iskemik nöronal hasar gelişir. Nöbetlerden sonra (postiktal dönem) bir süre uyanıklık kusuru gözlenebilir. Postiktal bilinç bozukluğunun düzeyi stupor ile derin koma arasında değişebilir. Ancak postiktal komanın 15-30 dakikadan fazla sürmesi beklenmez. Postiktal koma bu süreyi geçerse şu durumlar düşünülmelidir:

a) Hasta status epileptikustadır. Bu durumda nöbetler hastanın bilincinin düzelmesine imkan tanımayacak kadar sık olur. Status epileptikus medikal acil bir tablodur ve tedavi edilmezse irreversibl beyin hasarı veya ölüme neden olabilir. Burada özellikle motor komponenti net olan, bir nöbet öyküsü alınamıyan durumlarda akla gelmesi gereken nonkonvülsif status epileptikus atlanmamalıdır. Nadir olarak ileri yaştaki hastalarda nedeni bilinmeyen komanın altında de novo absans status epileptikus yatabilir (24). Ancak bilinen, ağır metabolik veya anoksik etiyolojisi olan komada süregen epileptiform elektroensefalografi (EEG) paterninin beyin ölümünden önce görülebildiği de göz önünde tutulmalıdır (25).

(5)

b) Yaşlı hastalarda beyindeki senil değişiklikler (genellikle bu hastalarda klinik demans da vardır) epileptik nöbetlerin getirdiği metabolik yükü kaldıramaz ve nöbet sonrası koma süresi birkaç saate uzayabilir, ardından sıklıkla deliriuma dönüşür.

c) Bilinç kaybı primer metabolik veya primer yapısal bir patolojiden kaynaklanabilr. Altta yatan bu neden hem epileptik nöbet hem uyanıklık kusuruna neden olabilir (2).

Hipotermi-Hipertermi: Hipotermi bazı metabolik düzensizliklere (örn. hipoglisemi), alkol alımına veya ilaç intoksikasyonlarına (örn. barbitüratlar) eşlik edebilir. Vücut sıcaklığı 32,2°C’nin altına düşmedikçe hastalar genellikle uyanıktırlar, 28°C’ye indiğinde stupor ile koma arasında bir tablo gelişir, bunun altındaki değerlerde pupiller nonreaktiftir ve EEG’de izoelektrik hat gözlenir. Otuz derecenin (°C) altındaki sıcaklıklarda vücutta titreme kaybolur ve kas tonusu ölüm katılığını andıracak düzeye gelir. Hastaların görüntüsü miksödemi andırır. Ölüm genelde ventriküler aritmilere veya pulmoner ödeme bağlı olarak gelişir (26). İnflamatuar bir uyarana cevaben vücut ısısındaki yükselmeye ateş denir ve 42°C’yi geçmez. Bu düzeyde hastada hafif kognitif değişiklikler gözlenebilir ancak koma oluşmaz. Bu nedenle yüksek ateşli hastalarda gözlenen koma tablosu genellikle primer inflamatuar sürecin toksik nöronal etkisine bağlıdır.

Kırkiki derece (°C) ve üstündeki vücut sıcaklığı hipertermi olarak adlandırılır ve bu düzeyler hastada stupor ve komaya yol açar. Genellikle sıcak çarpması sonucunda gözlenir. Malign nöroleptik sendrom, malign hipertermi ve serotonin sendromu ilaç/anestezik alımı sonrası görülen nadir hipertermi nedenleridir. Bu sendromlar öykü, klinik prezentasyon ve bazı bulgular ile birbirinden ayrılabilir (5,27,28).

Hipoksi-iskemi: Beyne oksijen sağlanamaması hipoksi adını alır ve dört farklı kategoride incelenebilir:

1. hipoksik hipoksi 2. anemik hipoksi 3. iskemik hipoksi 4. histotoksik hipoksi.

Hipoksik hipokside kana yetersiz oksijen ulaşır; en sık rastlanan örneği pulmoner hastalıklar ve hipoventilasyondur. Tüm organlar etkileneceği için bu durum kardiyak dekompansasyon ve iskemi ile sonuçlanır. Anemik hipokside kandaki oksijen miktarı yeterlidir ancak taşınması için gereken hemoglobinde azalma veya modifikasyon vardır. İskemik hipokside kandaki oksijenden bağımsız olarak beyindeki kan akımı azalır. En sık nedenler kardiyak çıkışı düşüren miyokard enfarktüsü, serebrovasküler hastalıklar veya aritmilerdir. Histotoksik hipokside ise elektron transport zinciri toksik ajanlara bağlı olarak bozulur; karbon monoksit ve siyanid zehirlenmesi başlıca örneklerdir (5,21). Akut anoksi birkaç saniye içinde nörolojik belirti vermeye başlar, oksijen

deprivasyonunun 1-2 dakikadan fazla sürmesi stupor, koma ve kalıcı hasara yol açabilir. En duyarlı yapılar hipokampus ve serebellumdaki Purkinje hücreleridir (5,29).

Enfeksiyonlar, bakteri, virüs, riketsia, protozoa ve nematod gibi etkenlerin tümü beyin parenkimini etkileyebilir, ancak sadece bakteri ve virüsler (ve riketsiaların neden olduğu kayalık dağlar humması) bilinç bozukluğuna neden olur (2). SSS enfeksiyonları başka birçok koma nedenini taklit edebilir. Hızlı ve doğru tanı koymanın özellikle bu hastalık grubunda önemi büyüktür, zira tedavi hayat kurtarıcı ve daha da ötesi, sekel önleyici olabilir. Özellikle immün sistemi baskılanmış hastalarda enfeksiyon belirtileri ve etkenleri atipik, hastalar ise başka nedenlerden ötürü ensefalopati tablosunda olabileceğinden, SSS enfeksiyonlarını tanımak güçleşir (30). Akut bakteriyel menenjitler çok sık bilinç bozukluğu yapar. Geniş bir hasta serisinde, hastaların %69’unda uyanıklık kusuru olduğu, %14’ünün koma ve stupor tablosunda bulunduğu gözlenmiştir. Aynı seride bakteriyel menenjitlerin en sık gözlenen etkeni %53 oranla Streptococcus pneumonia, %37 oranla ise Neisseria meningitis olmuştur. Klinik olarak akut bakteriel menenjitin tipik triadının ense sertliği, ateş ve bilinç bozukluğu olduğu bilinir; bu seride ise hastaların ancak 1/3’ünde bu bulgular bir arada gözlenmiştir (31).

Virüsler çeşitli mekanizmalar ile beyinde patoloji oluşturur: 1. primer SSS enfeksiyonuna yol açarak, yani akut viral ensefalit, 2. özellikle kızamık, kabakulak ve kızamıkçık enfeksiyonu sırasında veya sonrasında oluşan paraenfeksiyöz ansefalomiyelitler, ve 3. daha çok immünitesi baskılanmış hastalarda görülen yavaş progresif viral enfeksiyonlar. Viral ensefalitler sıklıkla daha az gürültülü ve heterojen bir tablo ile ortaya çıkar ve tanınmaları kolay değildir (2,32).

Enfeksiyöz olmayan birçok hastalık SSS enfeksiyonlarını taklit edebilir. Akut fazda SSS enfeksiyonu ile karışabilecek bazı klinik durumlar Tablo 3’te gösterilmiştir.

Sistemik enfeksiyonlar sonucunda gelişen toksik veya septik ensefalopatinin de konfüzyondan komaya kadar uzanan beyin disfonksiyonuna neden olabileceği göz önünde tutulmalıdır (5).

Tab lo 3. Akut SSS enfeksiyonlarını taklit edebilen nonenfeksiyöz hastalıklar

Akut menenjit Akut ensefalit

Behçet hastalığı Akut dissemine ensefalomiyelit Kist rüptürü Akut hemorajik lökoensefalopati İlaca bağlı menenjit Toksik ensefalopati

Meningismus Behçet hastalığı

Sarkoidoz Serum hastalığı

Sistemik lupus eritematosus Sistemik lupus eritematosus Vogt Kayanagi Harada sendromu Vogt Kayanagi Harada sendromu

(6)

• Psikojen koma

Psikojen koma, başka bir deyişle psikojen cevapsızlık ile nörolojik kökenli komayı birbirinden ayırt etmek zor olabilir. Çeşitli psikiyatrik bozukluklar zemininde hasta tamamen cevapsız olabilir. Bunlardan en önemlileri (1) anksiyete, depresyon veya kişilik bozukluğu zemininde gelişen konversif reaksiyonlar (2), şizofreni gibi hastalıklarda görülebilen katatoni ve (3) simülasyondur. Psikojen nedenli koma tablosunda hekimi zorlayan iki önemli nokta vardır; hastadan medikal öykü almak ve psikolojik durumunu tesbit etmek imkansızdır, ayrıca birçok nörolojik hastalığa somatizasyon bozukluğu eşlik eder. Bu durumda tek klinik tanı aracı, hastanın yakınmalarının anatomik ve fizyolojik bir temele ve mantığa oturmadığını kanıtlamaktır. Göz kapağı, pupiller, spontan göz hareketleri ve kalorik test bu iki tablonun ayırt edilmesinde yardımcı olur. Komadaki hastanın göz kapağı pasif açmaya direnç göstermez ve bırakıldığında yavaşça kendiliğinden kapanır. Psikojen komada ise hasta göz kapağı muayenesine direnir. Hastanın pupilleri izokorik ve ışığa cevaplıdır. Komalı hastada pupil refleksi korunmuşsa göz kapağı açıldığında miyosis oluşur. Psikiyatrik kökenli uyanıklık kusuru olan hastalar gerçek komada zaman zaman görülebilen spontan, gezici göz hareketlerini taklit edemezler. Hastada tesadüfen eşzamanlı bir vestibüler bozukluk yoksa kalorik refleks her zaman normaldir. Paraklinik olarak en hızlı ayırt edici muayene aracı EEG’dir; psödokomada göz açma ve sese cevaplı, zemininde alfa ritmleri olan sağlıklı bir patern gözlenir (5,33,34).

Komanın Nörofizyopatolojisi

• Yapısal nedenli koma

Yapısal nedenli komada iki ana mekanizmanın rol oynadığı düşünülür: (1) dokunun doğrudan yıkımı ile (2) dokunun kompresyon aracılığı ile yer değiştirmesi ve hasara uğraması. Bir lezyonun doğrudan uyanıklığı bozması için ARAS’ın yapısal zarar görmesi gerekir. Subkortikal veya kortikal alanda ancak çift taraflı hasar komaya yol açarken, beyin sapı ve diensefalonda, orta hatta yer alan tek taraflı bir lezyon retiküler formasyonu zedelemeye yetebilir. Tümörler, hematomlar, enfarktlar ve enfeksiyonlar (örn. abse) bu şekilde zarar verebilir. Kompresif lezyonlar kafa içi basınç artışına (KİBAS) neden olarak ARAS’ın bulunduğu yapıları sıkıştırıp işlevine engel olabilir. Doğrudan retiküler formasyonu sıkıştırabildiği gibi beyin dokusunun yer değiştirmesine ve dolaylı olarak ARAS’a basınç uygulayıp sıkışmasına da neden olabilir (35). Tümör,

hematom, abse gibi her türlü kitlesel lezyon beyin dokusunun kompresyonuna yol açabilir. Hem yıkıcı hem kompresif hasar aynı zamanda beyin ödemi oluşturarak kafa içi basıncının daha da artmasına neden olur (5).

• Metabolik kökenli ve diffüz beyin hasarına bağlı koma Metabolik kökenli koma ve diffüz beyin hasarına bağlı komanın mekanizmaları henüz tam olarak aydınlatılmamıştır. İnflamatuar cevap, metabolik bozukluk ve nörotransmitterlerin etkilenmesi sonucunda çift taraflı yaygın bozukluk oluşacağı ve uyanıklığın etkilenebileceği düşünülür. Travma, enfeksiyonlar veya cerrahi işlem gibi süreçler sistemik inflamasyona neden olur. Bunun sonucunda dolaşımdaki inflamatuar mediatörlerde oluşan disregülasyon, endotel disfonksiyonu, kan beyin bariyerinde bozukluk, beyin fonksiyonlarında azalma ve en sonunda nöroglia hücrelerinin ölümüne yol açabilir. Özellikle interlökin (IL-10) ve tümör nekroz faktörü alfa (TNF-α) nörodejenerasyondan sorumlu tutulan iki sitokindir (36). Metabolik ensefalopatinin ortak özelliği, beyne gerekli olan substratların sağlanamaması veya substratların etkili bir şekilde kullanılamamasıdır. Karaciğer yetersizliği, üremi, vitamin eksiklikleri, asidoz ve alkaloz gibi patolojiler serebral oksidatif mekanizmaları bozup bilinç düzeyini etkiler. Hangi endojen metabolik toksinin tam olarak koma tablosuna neden olduğu her zaman belirlenemez. Diyabetik komada yüksek miktarda aseton cisimcikleri, üremide muhtemelen diyalize yanıt verecek olan küçük moleküler toksinler, hepatik komada normalin 5-6 kat üzerinde amonyak seviyeleri ile koma arasında korelasyon bulunmuştur. Hiponatremide intrasellüler sodyum kaybı sonucunda nöronların şişmesi ve KCl kaybı fizyopatolojide rol oynar (37). Asetilkolin, serebral monoaminler (dopamin, serotonin vb.), GABA, glutamat ve histamin gibi nörotransmitterler uyanıklığın sağlanmasında önemli rol oynayan kimyasal moleküllerdir. Kolinerjik nöronlar tüm beyinde yaygın olarak bulunur ve asetilkolin eksikliği delirium ve koma ile bağlantılı bulunmuştur. Glukoz eksikliği, oksijende azalma ve tiamin eksikliği gibi faktörler asetilkolin sentezinde azalmaya neden olarak uyanıklığı bozabilir. GABA

Şekil 2. Beyin ödeminin tipleri ve mekanizmaları a. Vazojenik ödem b. Sitotoksik ödem

ve glia Normal nöronlar Plazma kaçağı Ödemli nöron Ödemli astrosit Ödemli kapiller endotel hücresi a b

(7)

bilinen en güçlü inhibitör nörotransmitterdir. Hepatik ensefalopatide GABA aktivitesinin arttığı gözlenmiştir. Birçok ilaç ve toksin (benzodiazepinler vb.) GABA reseptörleri üzerinden etki ederek uyanıklığı bozar (38,39). Akut iskemide çeşitli nedenlere bağlı olarak beynin oksijen ihtiyacı karşılanamaz ve tüm serebral metabolizma çöker. Beyin 1-2 dakika oksijensiz kalırsa, özellikle altta yatan bir serebrovasküler hastalık varsa, bilinç kaybı ve koma oluşabilir ve bu durum kalıcı olabilir. Oksijensizlik 4 dakikadan fazla sürerse nöron ölümü gerçekleşmeye başlar (40).

• Beyin ödemi

Beyin dokusunda vazojenik ödem ve sitotoksik ödem olmak üzere hücresel düzeyde iki farklı beyin ödemi mekanizması ayırt edilir.

Yer kaplayıcı lezyonların yarattıkları basıncın sonunda beyin dokusunda lokal doku iskemisi oluşur. Basınç, dokunun gerilip zedelenmesine ve küçük arterlerin sıkışmasına yol açar, böylece hücrelere kan akışı bozulur. Hematom, tümör ve bazı inflamatuar lezyonların, bulundukları alanda yeni kan damarı oluşturma yetenekleri (anjiogenez) vardır, ancak oluşan damarların endoteli kan beyin bariyerini oluşturacak nitelikte değildir. Bu damarların endotel geçirgenliği fazla olduğundan plazma ekstrasellüler alana kaçar ve böylece vazojenik ödem oluşur (Şekil 2).

İskemi ve hücrelere enerji sağlanamaması, iyon gradyanının bozulması ile sonuçlanır. Nöronlar depolarize olur, ancak repolarizasyon mümkün olmadığından hücre içine sodyum akışı devam eder. Hücre hiperosmolar hale gelir ve şişmeye başlar, böylece sitotoksik ödem aşamasına geçiş gerçekleşir. Sonuçta komşu dokulara basınç giderek artar, basıncın artması lokal iskemiyi artırır ve böylece yeniden talihsiz bir kısır döngü oluşur. Bu süreç devam ederken hücre içinde kalsiyum birikmeye başlar ve

bu da hücre ölümü ile sonuçlanan apoptozu tetikler (41,42). Yakın tarihli araştırmalarda her iki ödem tipinde akuaporin-4 ( AQP-4) adlı su kanallarının önemli rol oynadığı gözlenmiştir. Glial AQP-4’ün astrositlerin şişmesine ve böylece sitotoksik ödeme katkıda bulunduğu, ayrıca ekstrasellüler sıvı emiliminde de rol oynadığı anlaşılmıştır (43).

Genellikle, sitotoksik ödem oluşmaya başladığında, hastalar klinik olarak hızla dekompanse olurlar (44).

• Kafa içi basınç artışı (KİBAS)

KİBAS etiyoloji ve fizyopatolojik mekanizmalara dayanarak dörde ayırılabilir: a) intraserebral lezyonlardan kaynaklanan parankimal KİBAS, b) serebral kan akımı bozukluklarından kaynaklanan vasküler KİBAS, c) BOS dinamiklerinin bozulmasından kaynaklanan KİBAS ve d) idiopatik KİBAS (45).

İntrakranial basınç artışı kronik olduğunda, 600 mmHg gibi değerleri aşmadıkça beyin disfonksiyonu yapmaz, majör belirti ve bulgusu ise papilödem ile baş ağrısıdır. Venöz tromboz, travmaya bağlı kanama, ensefalit gibi akut kafa içi basınç artışına neden olan durumlarda serebral perfüzyon basıncı (ortalama arter basıncı ile kafa içi basıncı arasındaki fark) etkilenir ve bu değer 45-50 mmHg’nin üstüne çıktığında beyinde hemodinamik bozukluklar başlar. Enerji sağlamada kısıtlılık nedeniyle nöronlardaki iyon akışı bozulur ve dokuda ödem meydana gelir. Bu süreç ise kafa içi basıncının daha da artmasına neden olur ve böylece bir kez daha bir kısır döngü oluşur. Kafa içi basıncındaki akut artışlar geniş bir yelpazede yer alan paroksismal nörolojik semptomlara neden olabilir (43).

• Beyin herniasyonu

Beynin toplam hacmini oluşturan yapılar beyin dokusu, beyin omurilik sıvısı (BOS) ve bir miktar kandır. İntrakranial alan duradaki septumlar tarafından 4 intrakranial kompartmana ayrılır: sağ ve sol supratentorial kompartman, infratentorial kompartman ve spinal subaraknoidal alan. Normal bir beyin, büyüyen kitlenin oluşturduğu ek hacmi BOS’un yer değiştirmesi ile bir ölçüde kompanse edebilir. Kitle büyüdükçe ona yer açacak BOS miktarı azalır ve en ufak hacim artışı, o kompartmanda kafa içi basıncının akut olarak artmasına neden olur. Bunun sonucunda komşu kompartmanların arasındaki basınç farkı artar ve beyin dokusu kompartmanlar arasında yer değiştirir. Bu süreç beyin herniasyonu olarak adlandırılır. Beyin herniasyonunun 6 majör paterni vardır (Şekil 3).

Unkal herniasyon: Hemisferlerde yer alan bir lezyonun kitle etkisi ile medial temporal lobun tentorium serebellinin kenarından ve tentorial aralıktan taşması, bunun sonucunda mezensefalonu sıkıştırması unkal herniasyon olarak adlandırılır. Bu tablonun en önde gelen belirtisi okülomotor sinirin dorsal kısmının sıkışması sonucu oluşan pupil dilatasyonudur. Göz hereketlerinde bir miktar kısıtlılık ve ekzoftalmi de gözlenebilir. Mezensefalonda yer alan ARAS’ın sıkışması, diensefalonun etkilenmesi veya beyin sapına

Şekil 3. Herniasyon tipleri

1. Unkal herniasyon, 2. Santral herniasyon, 3. Subfalksien herniasyon, 4. Transkalvarial herniasyon, 5. Beyin sapının yukarı doğru herniasyonu, 6. Tonsiller herniasyon

(8)

giden arterlerde kan akımının basınç sonucunda bozulması nedeniyle mutlaka uyanıklık kusuru olur. Serebral pedinkülün unkus tarafından sıkıştırılması sonucunda bu tabloya hemiparezi de eşlik eder. Hemiparezi kontralateralde (aynı taraftaki pedinkülün sıkışması), ipsilateralde (karşı taraftaki serebral pedinkülün itilme sonucunda Kernohan aralığında sıkışması) olabileceğinden lokalizasyonu belirleme açısından değeri yoktur. Ancak dilate pupilin olduğu taraf lezyon lokalizasyonu açısından önemli bir ipucudur, hatta lokalizasyon için temel aksiom kabul edilir. Buna rağmen dilate fiks pupilin bile lokalizasyon açısından yanıltıcı olabileceği gösterilmiştir (47). Hastalarda, uyanık olmadıkları için sıklıkla muayene edilemeyen bir bulgu da posterior serebral arterin sıkışmasına bağlı olarak gelişen görme kusurlarıdır. Bu bozukluklar homonim hemianopsiden kortikal körlüğe kadar geniş bir yelpazede yer alır (48).

Santral herniasyon: Kitle etkisi nedeniyle diensensefalonun sıkışması sonucu oluşur. Basınç yeterince fazlaysa, diensefalon mezensefalonu da sıkıştırır hatta üzerine katlanabilir. Diensefalonu besleyen küçük penetran arterler doğrudan Willis poligonundan kaynaklanır; bunların sıkışması sonucunda ARAS diensefalon seviyesinde iskemiye maruz kalır ve böylece uyanıklık bozulur. Ağır durumlarda hipofiz bezi sıkışacağından diabetes insipidus gelişir. Bu anatomik yer değiştirmenin unkal herniasyondan daha kötü prognozlu ve daha progresif bir tabloya neden olduğu düşünülür (49).

(Sub)Falksien herniasyon: Hemisferde yer alan bir kitlenin beyin dokusunu falks serebri hizasında sıkıştırmasına denir. Perikallosal ve kallosomarjinal arterlerin kompresyonu iskemiye neden olur. İskemi sonucunda oluşan beyin ödemi ise kitle etkisini daha da fazla artırır.

Transkalvarial herniasyon: Serebral hemisferlerdeki beyin dokusunun kafatası kırığından dışarı taşmasına verilen isimdir, eksternal herniasyon olarak da adlandırılır. Bazen kraniotomi sonrasında iatrojenik de oluşabilir.

Beyin sapının yukarı doğru herniasyonu: Akut gelişen bir posterior fossa lezyonu sonucunda beyin sapının tentorial aralıktan yukarıya doğru herniasyonudur. Başlıca dorsal mezensefalon ve komşu arterler ve akuaduktus serebri etkilenir. Hastada yukarı bakış kısıtlılığı, hatta Parinaud sendromu ve akut hidrosefalus gelişebilir.

Tonsiller herniasyon: Serebellar tonsillerin basınç nedeniyle foramen magnuma itilmesi ve bulbusu sıkıştırması sonucunda oluşur. Bu şekilde dördüncü ventrikülün akışı engellendiği için akut kafa içi basınç artışı görülür. Ayrıca bulbusun etkilenmesi sonucu hastada akut hipotansiyon gözlenebilir ve solunum aniden durabilir (2,5,50).

Sonuç

Komalı hastanın değerlendirilmesi birçok bilim dalında çalışan hekimin sorumluluk alanına girer. Komaya yol açan nedeni ortaya çıkarmak ayrıntılı bir araştırma ve dedüktif bir çaba gerektirir. Yakın tarihte MRG gibi gelişmiş muayene yöntemlerinin yaygınlaşan kullanımı araştırmada öncelikleri değiştirmiş ve komanın nedenini belirleme konusunda büyük kolaylık sağlamıştır. Ancak etiyoloji araştırılırken sadece görüntüleme muayenelerine dayanılmamalıdır, zira birçok koma nedeni tamamen metabolik veya toksiktir ve görüntüleme yöntemleri hiçbir ipucu vermez. Komaya neden olabilen faktörler son derece çeşitlidir, bu nedenle oluşumunda değişik fizyopatolojik mekanizmalar rol oynamaktadır. Hekim hastayı bir bütün olarak ele almalı, öykü, muayene ve tanı araçlarından elde ettiği bilgi ile teorik bilgileri sentezleyebilmelidir. Komaya yol açan mekanizmaların daha iyi anlaşılması ile nedene yönelik tedaviler de gelişmiş ve günümüzde yoğun bakım ünitelerinde yerlerini almıştır.

Kaynaklar

1. Felten DL, Jozefowicz RF. Brainstem and Cerebellum. In: Netter’s Atlas of Human Neuroscience, Icon Learning Systems LLC, 2003.

2. Wijdicks E, Comatose, In: The practice of Emergency and Critical Care Neurology, Oxford University Press, 2010.

3. Mumenthaler M, Mattle H, Der komatöse Patient, In: Neurologie, 12. Auflage, Georg Thieme.

4. Caplan LR. "Top of the basilar" syndrome. Caplan LR. Neurology. 1980;30:72-9. 5. Posner J, Saper C, Schiff N, Plum F. Plum and Posner’s Diagnosis of Stupor

and Coma, 4th edition, Oxford University Press, 2007.

6. Adams JH, Graham DI, Jennett B. The neuropathology of the vegetative state after an acute brain insult. Brain 2000;123:1327-38.

7. Parvizi J, Damasio AR. Neuroanatomical correlates of brainstem coma. Brain 2003;126:1524-36.

8. Jauss M, Krieger D, Hornig C, Schramm J, Busse O. Surgical and medical-management of patients with massive cerebellar infarctions: results of the German-Austrian Cerebellar Infarction Study. J Neurol 1999;246:257-64. 9. Bismuth M, Funakoshi N, Cadranel JF, Blanc P. Hepatic encephalopathy: from pathophysiology to therapeutic management. Eur J Gastroenterol Hepatol 2011;23:8-22.

10. Burn DJ, Bates D. Neurology and the kidney. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1998;65:810-21.

11. Moritz ML, Ayus JC. The pathophysiology and treatment of hyponatraemic encephalopathy: an update. Nephrol Dial Transplant 2003;18:2486-91. 12. Chen R, Young GB. Metabolic Encephalopaties. Baillieres Clin Neurol

1996;5:577-98.

13. Angel MJ, Young GB. Metabolic encephalopathies. Neurol Clin 2011;29:837-82.

14. Córdoba J, García-Martinez R, Simón-Talero M. Hyponatremic and hepat-ic encephalopathies: similarities, differences and coexistence. Metab Brain Dis 2010;25:73-80.

15. McIntosh C, Chick J. Alcohol and the nervous system. J Neurol Neurosurg Psychiatry 2004;75 Suppl 3:iii16-21.

16. Liu JJ, Daya MR, Carrasquillo O, Kales SN. Prognostic factors in patients with methanol poisoning. J Toxicol Clin Toxicol 1998;36:175-81. 17. Bateman DN. Tricyclic antidepressant poisoning: central nervous system

(9)

18. Herren T, Como F, Krähenbühl S, Wyss PA. Therapy of acute salicylate poi-soning. Schweiz Med Wochenschr 1993;25;123:1775-83.

19. Rowden AK, Norvell J, Eldridge DL, Kirk MA. Updates on acetaminophen toxicity. Med Clin North Am 2005;89:1145-59.

20. Devlin RJ, Henry JA. Clinical review: Major consequences of illicit drug consumption. Crit Care 2008;12:202.

21. Olson K, Smollin C. Carbon monoxide poisoning (acute). Clin Evid (Online) 2008;2008. pii: 2103.

22. Kondziella D, Danielsen ER, Hansen K, Thomsen C, Jansen EC, Arlien-Soeborg P. 1H MR spectroscopy of gray and white matter in carbon monox-ide poisoning. J Neurol 2009;256:970-9.

23. Ingvar M. Cerebral blood flow and metabolic rate during seizures. Relationship to epileptic brain damage. Ann N Y Acad Sci 1986;462:194-206. 24. Meierkord H, Holtkamp M. Non-convulsive status epilepticus in adults:

clinical forms and treatment. Lancet Neurol 2007;6:329-39.

25. Bauer G, Trinka E. Nonconvulsive status epilepticus and coma. Epilepsia 2010;51:177-90.

26. Epstein E, Anna K. Accidental hypothermia. BMJ 2006;25;332:706-9. 27. Young GB. Coma. Ann N Y Acad Sci 2009;1157:32-47.

28. Cremer OL, Kalkman CJ. Cerebral pathophysiology and clinical neurology of hyperthermia in humans. Prog Brain Res 2007;162:153-69.

29. Busl KM, Greer DM. Hypoxic-ischemic brain injury: pathophysiology, neuropathology and mechanisms. NeuroRehabilitation 2010;26:5-13. 30. Pruitt AA. Nervous system infections in patients with cancer. Neurol Clin

2003;21:193-219.

31. van de Beek D, de Gans J, Spanjaard L, Weisfelt M, Reitsma JB, Vermeulen M. Clinical features and prognostic factors in adults with bacterial menin-gitis. N Engl J Med 2004;28;351:1849-59.

32. Big C, Reineck LA, Aronoff DM. Viral infections of the central nervous sys-tem: a case-based review. Clin Med Res 2009;7:142-6.

33. Jackson AO. Faking unconsciousness. Anaesthesia 2000;55:409. 34. Reuber M, Elger CE. Psychogenic nonepileptic seizures: review and update.

Epilepsy Behav 2003;4:205-16.

35. Mattle HP. The comatose patient. Ther Umsch 2005;62:331-7. 36. Siami S, Annane D, Sharshar T. The encephalopathy in sepsis. Crit Care Clin

2008;24:67-82.

37. Angel MJ, Young GB. Metabolic encephalopathies. Neurol Clin 2011 Nov;29:837-82.

38. Pustavoitau A, Stevens R. Mechanisms of neurologic failure in critical ill-ness. Crit Care Clin 2008;24:1-24.

39. Ropper AH, Samuels MA, Coma and Related Disorders of Conciousness, In: Adams and Victor’s Principles of Neurology, 9th edition, 2007. 40. Hoesch RE, Koenig MA, Geocadin RG. Coma after global ischemic brain

injury: pathophysiology and emerging therapies. Crit Care Clin 2008;24:25-44.

41. Kandel ER, Schwartz JH, Jessel MJ, Ventricular Organisation of Cerebrospinal Fluid: Blood Brain Barrier, Brain edema and Hydrocephalus, In:Principals of Neural Science, Mc Graw Hill, 2000.

42. Marmarou A. A review of progress in understanding the pathophysiology and treatment of brain edema. Neurosurg Focus 2007;22:1.

43. Zador Z, Stiver S, Wang V, Manley GT. Role of aquaporin-4 in cerebral edema and stroke. Handb Exp Pharmacol 2009;190:159-70.

44. Fishman RA. Brain edema. N Engl J Med 1975;293:706-11.

45. Iencean SM, Ciurea AV. Intracranial hypertension: classification and pat-terns of evolution. J Med Life 2008;1:101-7.

46. McKenna C, Fellus J, Barrett AM. False localizing signs in traumatic brain injury. Brain Inj 2009;23:597-601.

47. Marshman LA, Polkey CE, Penney CC. Unilateral fixed dilation of the pupil as a false-localizing sign with intracranial hemorrhage: case report and literature review. Neurosurgery 2001;49:1251-5.

48. Keane JR. Blindness following tentorial herniation. Ann Neurol 1980;8:186-90.

49. Ropper AH. Lateral displacement of the brain and level of consciousness in patients with an acute hemispheral mass. N Engl J Med 1986;314:953-8. 50. Fisher CM. Brain herniation: a revision of classical concepts. Can J Neurol

Şekil

Şekil 2. Beyin ödeminin tipleri ve mekanizmaları a. Vazojenik ödem b. Sitotoksik ödem
Şekil 3. Herniasyon tipleri

Referanslar

Benzer Belgeler

Kolesterol, trigliserid, LDL ve VLDL düzeyleri kontrol grubunda diyabetik gruba göre anlamlı olarak düşük bulunurken (Tablo:1, 2), HDL düzeyinin ise anlamlı olarak

Phthiriasis palpebrarum, Phthirus pubis’nin (kasık biti) neden olduğu nadir görülen bir göz kapağı enfestasyonudur ve sıklıkla diğer blefarokonjonktivit nedenleri

✓Homozigot GenSaf-Arı Döl • Dişi ve erkekten gelen genlerin aynı özellikte olması durumudur.. ✓Heterozigot GenMelez Döl • Dişi ve erkekten gelen genlerin farklı

Bu çalışmanın amacı kronik ortopedik diz problemi olan hastalarda NW sistemi ile denge eğitimi kapsamında yapılan ağırlık aktarımı eğitiminin denge ve kas kuvveti

Sağ gözde optik sinir başının sola göre daha küçük olduğu ve sağ göz optik diskin çev- resinde sarı hipopigmentasyon gösteren halka (doub- le ring sign) olduğu

Bütün bu deformiteler için hem en hem en aynı teknik uygulanabilm ektedir, Öncelikle sağlam tarafta Eros yayının üzerinden kolumella nm tabanına kadar olan

İki taraflı dudak yarıklarının onarımı için yeni bir yöntem tanım­. lanmış ve bu yöntem iie tedavi edilen hastaların 7 yıla kadar

Argued to achieve detection accuracy of 0.9975 and effectively increased virtual machines security using machine learning techniques Framework or Platform [29] Label attacks