• Sonuç bulunamadı

Büyüme ve kurumsallaşma sürecinde aile şirketlerinde yönetim -Karaman örneği-

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Büyüme ve kurumsallaşma sürecinde aile şirketlerinde yönetim -Karaman örneği-"

Copied!
164
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANA BİLİM DALI

YÖNETİM ORGANİZASYON BİLİM DALI

BÜYÜME VE KURUMSALLAŞMA SÜRECİNDE AİLE

ŞİRKETLERİNDE YÖNETİM. KARMAN ÖRNEĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. H. BAHADIR AKIN

HAZIRLAYAN

SÜMEYRA DİLBAZ

024227011005

(2)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 4 GİRİŞ... 5 BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞİMCİLİK VE AİLE ŞİRKETLERİ 1.1.GİRİŞİMCİLİK... 8 1.1.1.GİRİŞİMCİLİK KAVRAMI VE ÖNEMİ... 8 1.1.1.1. Girişimcilik Kavramı ... 9 1.1.1.2. Girişimcilik Türleri ... 13

1.1.1.3. Girişimciliğin Tarihsel Gelişimi ve Türkiye’de Girişimcilik... 13

1.1.2.GİRİŞİMCİLİK VE KÜÇÜK İŞLETMELER... 16

1.1.2.1. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Tanımı... 16

1.1.2.2. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Ülke Ekonomisindeki Yeri ... 17

1.1.2.3. Girişimcilik ve Küçük İşletmeler... 19

1.1.3.GİRİŞİMCİLİK VE AİLE ŞİRKETLERİ... 22

1.2. AİLE ŞİRKETLERİ ... 24

1.2.1.AİLE ŞİRKETİ KAVRAMI... 24

1.2.2.AİLE ŞİRKETLERİNİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI... 26

1.2.2.1. Aile Şirketlerinin Avantajları ... 26

1.2.2.2 Aile Şirketlerinin Dezavantajlar ... 27

1.2.3.AİLE ŞİRKETLERİNDEKİ MEVCUT STATÜLER... 29

1.2.3.1. Aile Üyesi Olanların Üstlendikleri Statüler ... 30

1.2.3.1.1. Kurucu... 30

1.2.3.1.2. Varis ... 31

1.2.3.1.3. Akrabalar... 35

1.2.3.2. Aile Üyesi Olmayanların Üstlendikleri Statüler ... 36

1.2.3.2.1. İşgören... 36

1.2.3.2.2. Profesyonel Yönetici ... 36

1.2.3.2.3. Ortaklar ... 38

İKİNCİ BÖLÜM AİLE İŞLETMELERİNDE BÜYÜME 2.1. BÜYÜME KAVRAMI ... 39

2.2. KÜÇÜK İŞLETMELER AÇISINDAN BÜYÜME... 41

2.3. BÜYÜME EVRELERİ ... 44 2.3.1.BAŞLANGIÇ EVRESİ... 44 2.3.2.TUTUNMA EVRESİ... 44 2.3.3.BÜYÜME EVRESİ... 45 2.3.4.GENİŞLEME EVRESİ... 45 2.3.5.OLGUNLUK EVRESİ... 46 2.4. İÇ VE DIŞ BÜYÜME... 46 2.4.1.İÇ BÜYÜME... 47 2.4.1.1. Ekonomik Büyüme... 47

(3)

2.4.1.2. Fiziksel Büyüme ... 47 2.4.1.3. Sosyal Büyüme ... 47 2.4.1.4. Örgütsel Büyüme... 48 2.4.2.DIŞ BÜYÜME... 48 2.4.2.1. Dış Büyüme Şekilleri... 49 2.4.2.1.1. Centilmenlik Anlaşması ... 49 2.4.2.1.2. Konsorsiyum ... 49 2.4.2.1.3. Kartel... 50 2.4.2.1.4. Konsern ... 50 2.4.2.1.5. Tröst ... 50 2.4.2.1.6. Holding... 50

2.4.2.1.7. Tam Birleşme ve Satın Alma... 51

2.4.2.1.8. Joint Venture (Ortak Girişim)... 51

2.4.2.2. Büyüme Yönleri... 52

2.4.2.2.1. Yatay Büyüme... 52

2.4.2.2.2. Dikey Büyüme... 53

2.4.2.2.3. Karma Büyüme... 53

2.4.2.2.4. Coğrafi Büyüme ... 53

2.5. BÜYÜYEN AİLE İŞLETMELERİNİN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR... 53

2.5.1.BÜYÜYEN AİLE İŞLETMELERDE PLANLAMA SORUNLARI... 54

2.5.2.BÜYÜYEN AİLE İŞLETMELERDE ÖRGÜTLEME SORUNLARI... 54

2.5.3.BÜYÜYEN AİLE İŞLETMELERDE YÖNELTME SORUNLARI... 58

2.5.4.BÜYÜYEN AİLE İŞLETMELERDE KOORDİNASYON SORUNLARI... 58

2.5.5.BÜYÜYEN AİLE İŞLETMELERDE KONTROL SORUNLARI... 60

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA 3.1. KURUMSALLAŞMA ... 62

3.1.1.KURUMSALLAŞMA KAVRAMI... 63

3.1.2.KURUMSALLAŞMAYA ETKİ EDEN FAKTÖRLER... 68

3.1.2.1. Örgüt Kültürü... 68

3.1.2.2. Liderlik... 69

3.1.2.3. Eğitim... 70

3.1.2.4. Örgüt Yapısı... 71

3.1.2.5. İnsana Yönelik Olma... 74

3.2. AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA... 75

3.2.1.AİLE ŞİRKETLERİ GELİŞİM SÜRECİ... 76

3.2.1.1. Tek Patronlu (I. Nesil) Aile Şirketleri ... 76

3.2.1.2. Kardeş Ortaklığındaki Aile Şirketi... 77

3.2.1.3. Kompleks Aile Şirketleri... 79

3.2.2.AİLE ŞİRKETLERİNİN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ÖNERİLER... 80

3.2.3.KURUMSALLAŞMA SEVİYELERİ YÜKSEK AİLE ŞİRKETLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ... 84

3.2.3.1. Kurumsallaşma Seviyeleri Yüksek Aile İşletmelerinde Planlama Fonksiyonu... 85

3.2.3.2. Kurumsallaşma Seviyeleri Yüksek Aile İşletmelerinde Örgütleme Fonksiyonu ... 86

3.2.3.3. Kurumsallaşma Seviyeleri Yüksek Aile Şirketlerinde Yürütme Ve Koordinasyon Fonksiyonlar87 3.2.3.4. Kurumsallaşma Seviyeleri Yüksek Aile Şirketlerinde Denetim Fonksiyonu... 88

(4)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BÜYÜME VE KURUMSALLAŞMA SÜRECİNDE AİLE ŞİRKETLERİNDE YÖNETİM ÜZERİNE ARAŞTIRMA 4.1. ARAŞTIRMANIN AMACI ... 89 4.2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ... 89 4.3. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ... 90 4.3.1.KARAMAN HAKKINDA BİLGİ... 90 4.3.2.ARAŞTIRMA BULGULARI... 93 4.3.2.1. Eğitim... 93 4.3.2.2. Yetişme Ortamı... 94 4.3.2.3. Kariyer Seçimi ... 95

4.3.2.4. İşletmeyi Kurma ve Büyütme Süreci ... 97

4.3.2.5. Girişimci Özellik ... 99

4.3.2.6. Sektördeki Öncü Rol... 99

4.3.2.7. Kurumsallaşma ... 100

4.3.2.8. Ailenin Rolü ... 104

4.3.2.9. Devlet ve Bürokrasiye Bakış ... 104

4.3.2.10. Sosyal Etkileri ... 106

4.4. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 106

SONUÇ... 109

EKLER... 112

EK 1-SAMİ ÖZDAĞ İLE KARAMAN BİSKÜVİ SEKTÖRÜ VE GİRİŞİMCİLİK ÜZERİNE…* ... 112

EK 2-YILMAZ BABAOĞLU İLE GİRİŞİMCİLİK VE ZENGİNLİK ÜZERİNE... 118

EK 3-İHSAN DURU İLE YAPILAN SÖYLEŞİ... 139

EK 4-MUSTAFA GÖÇMEN İLE YAPILAN SÖYLEŞİ... 146

(5)

ÖNSÖZ

Küçük ve orta ölçekli işletmeler ülkemizde oldukça önemli bir yere sahip. Ülkemizde mevcut şirketlerin çoğunluğu küçük ve orta ölçekli. Dolayısıyla, bu şirketlerin özendirilmesi, sorunlarının giderilmesi gerekmektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin yönetimden kaynaklanan sorunlarının temelinde, aile şirketi sıfatı taşımaları gelmektedir. Yönetimde bir kişinin veya aynı aileden birkaç kişinin bulunması, bu şirketlerin büyüyemeden kısa sürede başarısız olmalarına neden olduğu görülmektedir.

Ülke ekonomisine önemli katkıları bulunan küçük ve orta ölçekli işletmelerin sahip oldukları yönetim anlayışını terk ederek kurumsallaşmaya doğru yönelmeleri gerekmektedir. Ancak bu sayede şirketler iyi bir biçimde büyüyüp rekabet avantajı kazanarak sürekli olmayı, uzun süre yaşamayı başarabilecekler.

Bu çalışma aile şirketlerinin, sağlıklı bir şekilde büyüyerek varlıklarını uzun süre devam ettirmelerinin en önemli şartı olan kurumsallaşmanın önemini anlatmak ve bu konuda onlara yardımcı olmak amacıyla yapılmıştır.

Çalışmamda yardımcı olan Karama sanayicilerinden İhsan Duru ve Mustafa Göçmen’e, danışmanım Doç. Dr. H. Bahadır Akın’a ve diğer kişilere teşekkür ederim.

(6)

GİRİŞ

Ülkemizdeki şirketlerin hemen hepsi küçük ve orta ölçekli işletmedir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin toplam işletmeler içindeki oranı %98.8’dir. Aile şirketlerinin toplam

şirketler içindeki payı ise, %95’tir.1 Dolayısıyla küçük ve orta ölçekli işletmelerin hemen

hepsinin aile işletmesi olduğunu söyleyebiliriz.

Çeşitli ekonomik veya çevresel fırsatlar, kendi işinin patronu olmak, aile servetini korumak ve çoğaltmak gibi birtakım amaçlarla girişimci ruhuna sahip insanların küçük işletmeler kurarak başlarına geçtikleri görülmektedir. Bu işletmeler tek şahıs işletmesi, limited veya anonim şirket şeklinde kurulmaktadırlar. Tek şahıs işletmesinde kurucu baba, çocukları büyüyünce hisselerden bir kısmını onlara devrederek işletmeye ortak olmalarını sağlamaktadır. Aynı zamanda eğitimlerini tamamlayan çocuklar işletmede çalışmaya da başlamışlardır. Böylece tek şahıs işletmesi şeklinde kurulmuş bulunan şirket, çocukların ve/veya diğer akrabaların ortak olmaları ve/veya fiilen çalışmaya başlamalarıyla aile şirketi şekline dönüşmüştür.

Limited veya anonim şeklinde kurulmuş işletmelerin hemen hepsinde hisselerin çoğunluğunu kurucu elinde bulundurmakta, kalanı da diğer aile üyeleri paylaşmaktadır. Bu şirketler çok ortaklı gibi gözükseler de kararlar tek kişiden, yani hisselerin çoğunu elinde bulunduran kurucu tarafından alınmaktadır. Diğer ortaklar göstermeliktir. Bu işletmeler bazen iki veya daha çok kardeşin ortaklığı şeklinde de kurulmaktadırlar. Bu tür işletmelerde de genellikle kararların önemli bir kısmı yaşça büyük olan kardeş tarafından alınmaktadır.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ülke ekonomisi içerisindeki payı oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu işletmelerin ülkenin toplumsal ve ekonomik kalkınmasındaki rolü çok önemlidir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, sermayenin tabana yayılmasını sağlayarak gelir dağılımını olumlu yönde etkilemektedirler. Büyük işletmelerin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul gibi malzemeleri üreterek yan sanayi durumuna gelmektedirler. Aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmeler, ülkede istihdamı sağlayarak işsizliği azaltmakadır.

1 Necdet Sağlam; “Aile Şirketlerinde Yeniden Yapılanma”, http://www.eso-es.net/kurumsal/download/necdet_hoca.doc, 07.03.2002, Erişim: 02.06.2004.

(7)

Küreselleşme olgusunun şiddetle hissedildiği günümüzde, işletmelerin yoğun rekabet ortamında rakiplerine karşı avantajlı duruma gelip yaşamlarını sürdürmelerinin yollarından biri büyüyüp sınırlarını aşmalarıdır. Bir işletmenin küçüklüğün verdiği esneklik, çabuk karar alma gibi avantajlarını kullanmak istemesi, rakipleri büyürken onun küçük ölçekte kalması nedeniyle yaşam süresinin kısa olmasına neden olacaktır. Günümüzün sert ekonomik koşulları, belli bir büyüklüğü gerektirmektedir.

Ülkemizdeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemli bir çoğunluğunun büyüyemeden, kısa bir süre sonra yok oldukları gözlenmektedir. Bunun sebeplerinden biri aile şirketi şeklindeki yapılanmalarından kaynaklanan problemlerdir. Şirketlerin aile işletmesi olarak kurulmalarının esneklik, kararların çabuk alınması, aynı inanç ve değerlerin paylaşılması sonucu ortaya çıkan birlik ve beraberlik gibi olumlu yanlarının olduğu inkar edilemez. Ancak aile şirketi olmanın olumsuz tarafları da mevcuttur. Aile şirketlerinde genellikle kararlar ailede etkin tek bir kişiden çıkmakta, tüm yetki ve sorumluluklar yine bu kişide toplanmaktadır. Bu kişi, şirketin kurucusu konumundaki kişidir.

Şirkette, kurucu odak noktadadır. Her şey ondan sorulur. Hemen her konuda son kararı kendisi verir. Bu tür şirketlerde merkezi bir yapı söz konusudur. Merkezdeki kişi kurucudur. Genelde, yetki ve sorumluluklar açık bir şekilde belirlenmemiş, iyi bir organizasyon yapısı da kurulmamıştır. Bu nedenle kimin ne iş yapacağı, hangi yetkilere sahip olduğu, nelerden sorumlu tutulacakları belli değildir. Yönetimde bulunan aile üyeleri keyfi hareket edebilmektedirler. Bu durum da işletmede belirsizlik ortamını artırmaktadır.

Aile üyelerinin rol ve bekleyişlerin farklılığından doğan birtakım problemler ve çıkar çatışmaları ortaya çıkabilmektedir. Aile üyelerinin bulundukları mevkiler ile bulunmak istedikleri mevkilerin farklı olması, hisse sahibi olanların karın dağıtılıp dağıtılmaması yönündeki görüş ayrılıkları, ileride şirketin yönetimine gelecek kişiden kaynaklanan memnuniyetsizlikler gibi pek çok sorun ortaya çıkabilecektir. Aynı zamanda, aile üyeleri ile profesyonel yöneticiler arasında da sorunlar ortaya çıkabilir. Aile üyelerinin ücret, terfi, esnek çalışma saatleri vb. yönlerden ayrıcalıklı olmaları, aile üyesi olmayan çalışanların kendilerine haksızlık yapıldığı fikrine kapılmalarına neden olabilir. Aile üyesi olmayan çalışanların, yapılması gereken önemli işleri erteleyerek aile üyesi çalışanların şirket için çok da önemli olmayan işlerini yapmak zorunda kalmaları, sahip oldukları aile üyesi sıfatıyla isteklerini yerine getirmek ve onlarla iyi geçinmek mecburiyetinde olmaları aile

(8)

üyesi olmayan yöneticilerin işlerinden memnun olmamalarına ve ilk fırsatta başka bir şirkete geçmelerine neden olabilmektedir.

Öte yandan, genelde aile şirketlerinin ömürleri kurucusunun ömrüyle sınırlı kalmaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden birsi kurucudan sonra şirketin yönetiminde söz sahibi olacak kişinin önceden belirlenmemiş olmasıdır. Şirketinin kendisinden sonrada uzun yıllar sağlıklı bir biçimde yaşamasını isteyen kurucu, daha hayattayken, kendinden sonra gelecek olan kişiyi belirlemeli ve onu bu konuda yetiştirmelidir. Bu kişinin gerekli bilgiler yanında girişimcilik ruhuna, azme ve bu iş için isteğe sahip olması önemlidir.

Kararların tek elden alınması, açık bir organizasyon yapısının bulunmaması ve yetki ve sorumlulukların belirlenmemiş olması, aile üyesi olmayan çalışanların gelişme fırsatlarının olmaması ve insana gereken değerin verilmemesi nedeniyle aile işletmeleri uzun süre devamlılıklarını sürdürememektedirler. Bütün bunlar kurumsallaşmayla ilgilidir. Kurumsallaşma, aile şirketlerinin kendi içlerinde ve çevreyle uyumlu hale gelmelerini ve uzun yıllar sağlıklı olarak yaşamalarını sağlar. Kurumsallaşma aile işleri ile şirket işlerinin birbirinden ayrılması demektir. Yönetimin bir kişinin tekelinden çıkarak, keyfilikten uzak olması demektir. Kurumsallaşmış bir işletme kamuoyuna karşı iyi bir imaja sahip olan işletmedir. Çalışanlarına ve müşterilerine karşı sorumluluklarını bilir.

Aile işletmelerinin kurumsallaşması, ailenin yönetimden uzaklaşması değildir. Şirketteki işlerin belirli kural ve prosedürlere bağlı olarak yapılması demektir. Her iş belirli kurala bağlandığından karmaşıklık ortaya çıkmayacak, verimlilik artacaktır. Bu da işletmenin uzun yıllar devamlılığını sürdürmesini sağlayacaktır.

Bu çalışmanın ilk bölümünde girişimcilik, küçük işletmeler ve aile işletmeleri arasındaki ilişki üzerinde durulacaktır.

İkinci bölümünde büyüme kavramı aile işletmeleriyle ilişkilendirilerek, büyüyen aile işletmelerinin sorunları incelenecektir.

Üçüncü bölümde kurumsallaşma, aile işletmelerinin kurumsallaşması ve aile işletmelerinin karşılaştıkları sorunlar üzerinde durulacaktır. Son bölüm ise, büyüme ve kurumsallaşma sürecindeki aile şirketlerinde yapılan araştırmadır.

(9)

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞİMCİLİK VE AİLE ŞİRKETLERİ

Ülkemizde ve dünyada kurulan işletmelerin büyük kısmı küçük ve orta ölçekli işletmedir. Bu işletmelerin neredeyse tamamı aile şirketi hüviyetindedir. Girişimciler başta kendi işinin patronu olmak amacıyla birtakım riskleri göze alıp küçük işler kurmaktadırlar. Girişimciler, maddi ve manevi olarak karşılarına çıkabilecek engelleri aşabilmek için kuruluşta aile üyelerinden birkaçını bu şirkete ortak etmektedirler. İleride girişimcinin çocukları da bu şirkette, ortak olmasalar da, çalışmaya başlamaktadırlar. Böylece şirket, her yönüyle, tamamen bir aile şirketi halini almaktadır.

Böyle bir şirkette girişimci; yani patron her şeyden sorumlu, her kararı kendisi veren, kimsenin karşı çıkamadığı, son sözü söyleyen kişi konumundadır. Kısacası ailenin yönetiminde son sözü söyleyen baba, şirkette de aynı rolü oynamak istemektedir. Değişimin katı bir şekilde hissedildiği günümüz ortamında, sadece sezgilerine ve tecrübelerine dayanarak karar vermek isteyen girişimcilerin kurduğu işletmeler uzun süre yaşamlarını sürdürememektedirler.

Girişimcilik ve aile şirketleri ayrılmaz bir bütündür. Girişimci olmadan aile şirketinin olmayacağı kesin, bu nedenle çalışmamızda öncelikle girişimci, sonra da aile şirketlerinin hem kavram hem de genel olarak bir incelemesi yapılacaktır.

1.1.GİRİŞİMCİLİK

1.1.1. Girişimcilik Kavramı ve Önemi

Girişimcilik bir zamanlar piyasa karşıtı düşüncelerce doğrudan, son zamanlarda ise dolaylı olarak serbest piyasanın dinamiği olması açısından hırs, açgözlülük, çıkarcılık ve hatta hırsızlık ile eş anlamlı izlenimi verilmeye çalışılmıştır. Günümüzde ise girişimcilik merkezi planlama anlayışının serbest piyasa anlayışı karşısında gerilemesi, piyasa

sürecinin dinamiğiyle yeniden, bu defa daha saygın bir şekilde gündeme gelmiştir.2

2 H. Bahadır Akın; “Türkiye’de Girişimcilik ve Memurluk Üzerine Mustafa Suphi ve Prens Sabahattin’den

(10)

Yeni şirketlerin faaliyetlerindeki önemli artışlar ve elde edilen sonuçlar girişimciliğin son yıllarda yaygınlaştığını göstermektedir. Önceki yıllarda ekonomide etkin durumda olan büyük işletmelerin günümüz iş ortamında eski başarılarını devam ettirmekte zorlanması, bu şirketlerin başarısında meydana gelen düşüşler, girişimciliğin yeniden gözden

geçirilmesine ve bu yöndeki çabaların artmasına neden olmuştur.3

Burada önce girişimcilik kavramı üzerinde durulacak, sonra da girişimciliğin küçük işletmeler ve aile işletmeleri ile olan ilişkisi ortaya konacaktır.

1.1.1.1. Girişimcilik Kavramı

Toplumun ekonomik ve toplumsal kalkınması için gerekli olan üretim sistem ve mekanizmaları oluşturmak; doğal kaynakları, sermayeyi ve insan gücünü koordineli bir biçimde bir araya getirmekle mümkündür. Bu işlevi kim, ne zaman, hangi koşullarda ve nasıl yapacaktır? Bu sorunun yanıtı ekonomik, toplumsal ve yönetsel yaşam bakımından

oldukça önemlidir.4

Girişimcilik, Fransızca bir kelimedir ve 17.yy’de literatüre “arabulucu” olarak

girmiştir.5 Girişimcilikle ilk ilgilenenler iktisat düşünürleri olmuştur. İlk kez 18.yy’nin

başında Fransız ekonomist Richard Cantillon girişimciliği “henüz belirginleşmemiş bir bedelle satmak üzere üretim girdilerini ve hizmetlerini bugünden satın alan ve üreten kişi”

olarak tanımlamıştır.6 Cantillon girişimcinin, önceki kullanımıyla, çalışanları çalıştıran

kişiden çok farklı olduğunu vurgulamıştır.7 19.yy’de J. B. Say, sermaye sahibi ile yönetim,

işletmecilik, denetim, karar alma gibi girişimcilik-yöneticilik işlevlerini birbirinden ayırmıştır. 1912 yılında yayınlanan The Theory of Economic Development adlı eseri ile Joseph A. Schumpeter, girişimcilik kavramının iktisat teorisine katılmasına önemli katkılarda bulunmuştur.8

Schumpeter’e göre, yenilik; yani kaynakları eski ve modası geçmiş işlerden yeni ve daha verimli işlere kaydıran girişimcilik, hem iktisadın hem de modern ekonominin

3 Nihat Erdoğmuş; Aile İşletmeleri: İkinci Kuşağın Yetiştirilmesi, İGİAD Yayınları, İstanbul, 2004, s.13. 4 Kemal Tosun; İşletme Yönetimi, Cilt.1, 6. Baskı, Savaş Yayınları, Ankara, 1992, s.375.

5 Timothy S. Hatten; Small Business: Entrepreneurship and Beyond, Prentice-Hall,Inc., USA, 1997, s.31. 6 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; Girişimcilik Kültürü ve KOBİ’ler, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 1998,

s.17.

7 Montserrat Entrialgo, Esteban Fernández, Camilo J. Vázquez; “The Effect of The Organizational Context

on SME’s Entrepreneurship: Some Spanish Evidence”, Small Business Economics 16, Kluwer Academic Publishers, Netherlands, 2001, s.223.

(11)

özüdür. Drucker’e göre de, girişimciliğin esası, zaten yapılmakta olan işleri daha iyi yapmaktan ziyade, “farklı bir şey” yapmaktır. Girişimci yenilik yaratır. Yenilik girişimciliğe özgü bir araçtır ve kaynakları yeni bir zenginlik yaratma kapasitesiyle donatan bir süreçtir.9

Girişimci, yeni bir ticari fikir etrafında yeni işler kurarak, pazarın büyümesini, çeşitlenmesini ve sağladığı yeni iş olanakları ile istihdamın artmasını sağlayan kişidir. Girişimci, öngörü ve seziş yeteneği ile pazar yaratma ve geliştirme becerisine sahip

kişidir.10 Bugün girişimci yerine farklı kavramlar da kullanılmaktadır. Bunlar; patron, iş

adamı, kurucu, sermayedar, lider, yönetici olarak sıralanabilir. Bu gibi kullanımlar girişimcilikle ilgili kavram kargaşasına neden olmaktadır.

En genel ifadeyle girişimci; kar amacıyla riski üzerine alan kişi olarak tanımlanabilir. Girişimci mal veya hizmet üretiminin yapılabilmesi için, üretim öğelerini en iyi koşullar altında bir araya getiren kişidir. Girişimci, riski üzerine alarak, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, üretim öğelerinin alımını yapar, bunların bir araya getirilmesini

sağlar.11 Girişimciliğin günümüzde pek çok tanımı yapılmıştır. Bu tanımların hepsinde

ortak nokta; girişimcinin daima başkalarının baktığı ama göremediği fırsatları görüp,

bunları birer iş fikrine dönüştürebilmesi ve risk almaya yatkınlığıdır.12

Bütün bunların ışığı altında genel olarak girişimci, “belirli bir mal veya hizmeti üretmek, üretip pazarlamak veya yalnızca pazarlamak için, kendisine ait veya başkalarından temin ettiği sermayeyi üretim faktörlerine yatıran ve böylece kar veya zarar etme olasılığını göze alan özel veya tüzel kişi” olarak tanımlanabilir.13

Bir girişimcinin girişimi yönlendirecek bir yeniliği fırsat olarak görebilmesi için girişimcinin olanakları görmeye ve yakalamaya karşı sürekli hazır durumda bulunması gerekmektedir. Fırsat; teknolojik bir değişimin sonucu, hükümet uygulaması, pazarda bir boşluk veya rekabet kaynaklı olabilir. Fırsatın getirdiği riskleri ve avantajları değerlendirip bu fırsatı değerlendirebilmek için sahip olduğu kişisel yeteneklerini ve amaçlarını, rekabet

9 H. Bahadır Akın; a.g.m., s.30.

10 ---“Yeni Dünyada Girişimci Kazanacak”, http://www.ttgv.gov.tr/tur/06_tekno_güncel/62052001.htm.

Erişim: 02.06.2004.

11 Muhittin Şimşek; Ekonominin Lokomotifi KOBİ’lerin Olmazsa Olmazları, 1. Baskı, Alfa Yayınları,

İstanbul, 2002, s.27.

12 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.18; Mahmut Tekin; Girişimcilik: Kendi İşini Kurma İşletme, 2.

Baskı, Damla Ofset Baskı, Konya, 1999, s.1.

(12)

ortamını da düşünerek hesaba katmalıdır.14 İşletmelerin içinde bulundukları çevre dinamik bir yapıdadır, sürekli olarak değişmektedir. Bu dinamik çevrede organizasyonların riskli stratejik kararlar almak için cesur olmaya ihtiyaçları vardır. Organizasyonlar risk

almazlarsa pazar paylarını kaybederler ve rakiplerine karşı ayakta duramazlar.15

Girişimcinin karakterlerinden en önemlisi olan “risk almaya yatkınlığı” sayesinde şirketler rakipleriyle mücadele edip dinamik çevrede ayakta kalabileceklerdir.

Girişimci kişiliğe sahip olan bir kişi, çok önemsiz durumları bile çok önemli fırsatlara çevirir. Girişimciler vizyon sahibi kişilerdir. Her zaman bilinmeyenle ilgilenen, geleceği

kucaklayan, kaosları uyuma çevirebilen yaratıcı kişiliktir.16 Girişimci işini sever -esasında

işin kendisine kazandırdığını, işinin büyüsünü ve gücünü sever- yaptığı işten heyecan

duyar, coşkusunu işine kanalize eder ve yaşam kıvılcımını canlı tutmaya çalışır.17

Girişimcinin tek amacı para kazanmak değildir. Girişimcilik, ekonomik bir değer ortaya koymaksızın, çeşitli yollardan, başkaları tarafından ortaya konulan ekonomik değerleri kendi tarafına aktarmak da değildir. Girişimcilik için üç temel faktör; yetenek, cesaret ve bilgidir.18 Girişimci cesaretli olmalı, risk alabilmeli; yaratıcı olmalı, başkalarının göremediklerini görüp önemsiz durumları bile fırsatlara çevirebilmeli; geleneksel değil yeniliklere açık olmalıdır.

Geleceğin belirsizliği girişimcilere tahminlerde bulunma ve fırsatlar yakalama imkanı sunar. Ancak, yenilik, yaratıcılık ve girişimcilik faaliyetleri siyasi ve iktisadi açıdan özgür bir ortama ihtiyaç duyar. Girişimciliğin yapacağı keşifler ile piyasanın rekabetçi yapısı yakından ilişkilidir. Piyasa mekanizmasının düzgün işlemediği, rekabetin olmadığı ortamlarda girişimlik ve keşif faaliyetlerinin de olamayacağı açıktır.19

Girişimci bir ülke için çok önemlidir. Öyle ki girişimcilik, işsizlik sorununa önemli bir çözüm olanağı sunduğu gibi ayrıca ekonomik büyümenin de dinamosudur. Girişimci

14 Aykut Berber; “Girişimci ile Yönetici Profilinin Karşılaştırılması ve Girişimcilikten Yöneticiliğe Geçiş

Süreci”, İ.Ü. İşletme Fakültesi Dergisi, C.29, S.1/Nisan, İstanbul, 2000, s.24.

15 Patrick Kreiser, Louis Marino, K. Mark Weaver; “Assessing The Relationship Between Entrepreneurial

Orientation, The External Environment, and Firm Performance”, http://www.babson.edu/entrep/fer/

Babson2002/X/X_P3/P3/html/x-p3 , s.4, Erişim. 15.07.2003.

16 Michael E. Gerber; Girişimcilik Tutkusu, Çev. Tayfur Keskin, 2. Basım, Sistem Yayıncılık, İstanbul,

1997, s.24.

17 Adnan Nur Baykal; Babalar, Oğullar ve Kızlar: Girişimciye Kurumsallaşma Mektupları, 1. Basım,

Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2002, s.103.

18 Muhittin Şimşek; a.g.e., s.27. 19 H. Bahadır Akın; a.g.m., ss.30-31.

(13)

ekonomik kaynakların yüksek üretkenlik alanlarına aktarılma sürecinde baş aktördür; çünkü üretim faktörlerini yeni bir tarzda birleştirerek kullanılmayan üretim faktörlerinin kullanılmasını sağlar; ayrıca üretim araçlarının ve mevcut girdilerin değişik şekillerde kullanımıyla üretimi artırır. Girişimci yeni düşüncelerin yaratılması, yayılması ve

uygulanmasını hızlandırır, yeni endüstrilerin doğmasına yol açar.20

Girişimcilerin yapması gereken birtakım işler vardır. Çağdaş bir girişimcinin yerine

getirmesi beklenen fonksiyonları şu şekilde sıralayabiliriz:21

• Yeni mal ve hizmetler üretmek veya bilinen mal ve hizmetlerin kalitelerini yükseltmek: Bu fonksiyonu etkili bir biçimde yerine getirebilen girişimciler bu alandaki öncü çabaları nedeniyle büyük çaba sağlayabilirler.

• Yeni üretim yöntemleri geliştirmek ve uygulayabilmek: Yeni mal ve hizmetleri üretmek yerine, eskiden beri üretilmekte olan mal ve hizmetlerin üretim yöntemlerini veya pazara sunuş biçimlerini değiştirmek suretiyle büyük karlar sağlayabilirler.

• Endüstride yeni organizasyonlar kurmak: Bununla girişimcilerin belirli bazı örgütlemelere giderek, gerek örgütsel ve gerekse çevresel yapıyı değiştirmeleri ifade edilmek istenmektedir. Örneğin, ekonomide birden bire bir tekelin ortaya çıkması, kartel, konsern, tröst, konsorsiyum, füzyon, holding gibi çeşitli işveren birliklerinin girişimciler veya işletmeler arası anlaşmalar ve birlikler şeklinde belirmesi bu duruma uygun düşen oluşumlardır. Girişimcilerin örgütlenerek çeşitli işletme birlikleri kurmalarının temel amacı, piyasaya hakim olmak ve bu yolla kazançlarını mümkün olan en yüksek düzeye çıkartmaktır.

• Yeni pazarlar bulmak: Girişimcilerin bir diğer fonksiyonu da ülke içinde ve dışında yeni pazarlar bularak mal ve hizmet satışını artırmaktır. Günümüzde Pazar paylarını genişletmek için dolaylı bazı yollar bulunmuştur. Bunlardan bazıları; tüketicilerin satın alma çabalarını yükseltici yollara girişmek, ekonomik kalkınmayı sağlamak ve gelir dağılımını daha dengeli hale getirmek ve ticaretin serbestleşmesi için mevcut engelleri kaldırmak şeklinde sıralanabilir.

• Hammadde ve benzeri maddelerin sağlanabileceği yeni kaynaklar bulmak: Girişimciler ülke içinde ve dışında üretim koşullarını değiştirecek hammadde kaynakları bulup denetimleri altında toplarlar (petrol ve petrol ürünleri, demir ve çelik madenlerini ele

20 Dilek Çetindamar; “Türkiye’de Girişimcilik”, Özet Bulgular, Tüsiad Basın Bülteni, 27.Şubat.2003, s.2. 21 M. Şerif Şimşek; a.g.e., ss.27-28; Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.19.

(14)

geçirme mücadeleleri gibi). Bu gibi kaynakları denetimleri altına alan şirket veya girişimciler rakiplerine oranla daha büyük karlar sağlarlar.

Küreselleşen dünyada serbest piyasa mekanizması içerisinde girişimcilik dinamik bir yapı kazanmıştır. Girişimciler ekonomik dinamizmin itici gücü durumunda olup, yeni ürün ve hizmetlerin piyasaya sunulmasında, yeni pazarların gelişmesinde, yeni örgütlenme biçimlerinin ortaya çıkmasında öncü görevi üstlenmektedirler. Girişimciler bu özellikleriyle olanlarla yetinmeyip sürekli yenilik arayışıyla değişimin önderliğini yapmaktadırlar.22

1.1.1.2. Girişimcilik Türleri

Girişimcileri öncelikle kamu girişimcileri ve piyasa ekonomisi içinde yer alan

girişimciler olarak iki kategoride sıralayabiliriz.23 Kamu girişimcileri, genellikle katı bütçe

kısıtlamalarıyla ve siyasi otoritenin kararlarına bağlı olarak çalışırlar. Hazır bulunan veya kamunun ürettiği kaynakları kullanırlar. Gelişen ekonomilerde kamu girişimciliği gittikçe kısıtlanır bir görünüm almaktadır. Piyasa ekonomisi içinde yer alan girişimciler ise; dinamik ve olağan girişimci olarak ikiye ayrılabilir.

Dinamik girişimciler; olanla yetinmeyerek sürekli olarak yenilik meydana getiren, yeni sistemlerle yeni uygulamalar ortaya koyan girişimcilerdir. Olağan girişimcilik ise, yeni bir şeyler ortaya koymak yerine olanla yetinen ve dinamik girişimcinin açtığı yolda ilerlemeyi

tercih eden girişimcilerdir.24 Bu tür girişimcilere aynı zamanda takipçi girişimciler de

diyebiliriz.25

1.1.1.3. Girişimciliğin Tarihsel Gelişimi ve Türkiye’de Girişimcilik

İlk başlarda girişimcilik, kişilerin kendi kişisel sermayeleri ile iş kurmaları olarak algılanmaktaydı. Adam Smith gibi erken dönem İngiliz Klasik İktisatçıları girişimciyi; lider veya yönetici olarak değil de; sadece kapital sağlayan bir kişi olarak görmüşlerdi. Ekonominin lokomotifi arz fonksiyonu olarak görülmekteydi; “ne üretirsem satarım” ilkesi hakim olduğu için talebin ön plana çıktığı bir girişimcilik türü oluşturulamıyordu. Sanayileşme süreci ile girişimcinin niteliklerinde değişmeler olmuş; bu da girişimcinin

22 Mahmut Tekin; a.g.e., s.3.

23 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.24. 24 a.g.e.; s.25.

(15)

ekonomik değerini ve toplumsal önemini artırmıştır. Bu gelişmenin sonucu olarak genel

iktisatta girişimcilik, bir üretim faktörü olarak kabul edilmeye başlamıştır.26 İşletmelerin

sayıca artarak yapı yönünden karmaşık bir hal almaları sahipliğin yöneticilikten ayrılmasına neden olmuştur. Bu durum karşısında girişimci, işletmenin farklılaşan ve kendine özgü uzmanlığı gerektiren çeşitli bölüm ve departmanlarını yönetmek üzere çağdaş yöneticilik yeteneklerine sahip farklı yöneticiler bulup çalıştırmak zorunda kalmıştır.27

Abbasilerle birlikte genişleyen İslam topraklarında üretim ve ticaret önemli bir yer tutmuştur. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde tarım ve ticaretteki çalışmalara dayalı olarak

Akdeniz yüzyıllar boyu, dünyanın ekonomik merkezi olmuştur.28 Osmanlı

İmparatorluğu’nda, Osmanlı –Türk insanınca ticaret hor görülmüş, ülke içi ve dışındaki ticari faaliyetlerin gayrimüslimlerin eline geçmesine izin verilmiştir. Loncalar ve gerisindeki ahilik teşkilatı belli bir esnaf ve ticaret ahlakının ortaya çıkmasında önemli rol oynamakla birlikte, sanayinin gelişimine de engel olmuştur. Loncaların bu etkili

faaliyetlerinde, burjuva sınıfının gelişmemiş olmasının da etkisi vardır.29

Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Ahilik Teşkilatı”na dayalı Türk girişimciliği, Sanayi Devrimi ve sonrasında hızla artış gösteren kitle üretimi ve sosyo-ekonomik

gelişmelere ayak uydurmakta güçlük çekmiştir.30 Osmanlı İmparatorluğunu oluşturan

toplum grupları dikkate alındığında, ticaretle daha çok Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Levantenler, Araplar uğraşmışlar; Tükler, askerlik, ilmiye, bürokratlık ve tarım işlerine yönelmişlerdir. Bunun sonucu olarak da Türk toplumu uzun yıllar ticaretin dışında kaldığı için, arzu edilen ticaret altyapısı oluşturulamamıştır. İmparatorluğun son dönemlerinde, özellikle de İttihat ve Terakki döneminde “Türk girişimcileri” oluşturma konusunda çabalar görülmektedir.31

1923 yılının Şubat ayında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nden sonra Türk toplumu iktisadi alanda tecrübe sahibi olmaya başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda ticaret, imparatorluğu oluşturan milletlere bırakıldığı için, Türk insanı ticareti Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında veya Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra öğrenmeye

26 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.25. 27 M. Şerif Şimşek; a.g.e., ss.32-33.

28 Ömer Dinçer, Yahya Fidan; İşletme Yönetimine Giriş, 2. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 1996, s.6 29 H. Bahadır Akın; a.g.m., ss.34-35.

30 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.26. 31 Nihat Erdoğmuş; a.g.e., s.25.

(16)

başlamıştır.32 Cumhuriyet döneminin başlangıç yıllarında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan Kırım, Makedonya, Asya ve Arap ülkelerinden gelen Türklerin

Anadolu’da girişimciliğin gelişmesine önemli katkıları olmuştur.33

1929 Dünya Ekonomik Krizi, Türkiye Cumhuriyeti’nde de, ekonomik istikrar ve gelişmede devlet müdahaleciliğini ön plana çıkarmıştır. Sümerbank, Etibank, Merinos vb.

kuruluşların doğması ve geliştirilmesi bu anlamda değerlendirilebilir.34 1942 Varlık

Vergisi uygulaması Türk girişimcilerine azınlıkların işlerini ve kentsel işyerlerini çok

düşük fiyatlarla satın alma fırsatını vermiştir.35 Bu durum Türkiye’de girişimci kesimin

artmasını sağlamıştır.

1950’de başlayan Demokrat Parti dönemine kadar girişimciler çoğunlukla yüksek gelirli kimselerdi. Bu dönemde sağlanan kredi kolaylıkları, yatırım özendirmeleri ve enflasyon, orta katmanlardan da bir girişimci akımına yol açmıştır. Bu girişimciler toplumun içinden geldikleri için tutumları, davranışları sağladıkları iş olanaklarıyla topluma yabancılaşma eğilimini durdurmuşlardır. Endüstride karlılık arttıkça yatırım,

toprak ve ticaretten endüstriye kaymaya başlamıştır.36

1980 yılından sonra Türkiye’de serbest piyasa ekonomisine geçiş dönemi olması nedeniyle girişimcilikte önemli aşamalar kaydedilmiştir. Piyasa ekonomisi girişimcilerin dünyaya açılmalarına fırsat sağlamıştır. Bu dönemde girişimci profilinde de önemli gelişmeler elde edilmiştir. Daha önceleri sadece kar etmeyi düşünen, eğitim seviyesi düşük, tüccar zihniyetli, vizyon ve misyon sahibi olmayan girişimci tipi terk edilmeye başlanmıştır. Dinamik, değişime ve yeniliğe açık, kaliteli mal ve hizmet vermeyi düşünen,

müşteri mutluluğunu hedefleyen bir girişimci tipi ortaya çıkmıştır.37

Türkiye’de pek çok kişi girişimcilik niteliğine sahip olduğu halde yeterli finansman bulamadığı ve yeterli olanaklara sahip olmadığı için bu alana inememekte, sahip olduğu

yetenekleri kullanamamaktadır.38 Bir ülkenin ekonomik kalkınmasında girişimcilerin rolü

32 Tamer Müftüoğlu; “Ticaret Kültürü ve Girişimcilik Üzerine Etkileri”, Esnaf-Sanatkar ve Kültür, TES-AR Tartışma Notları, No.4, Ankara, 1993, s.17.

33 Mahmut Tekin; a.g.e., ss.14-15.

34 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.26.

35 Mustafa Dilber; Türk Özel Kesim Endüstrisinde Yönetsel Davranış, Gözlem Matbaacılık, İstanbul,

1981, s.10.

36 a.g.e., s.11.

37 Mahmut Tekin; a.g.e., s.15.

(17)

oldukça önemlidir. Bu nedenle girişimcilere ihtiyaç duydukları her konuda destek sağlanması gerekir. Girişimciliğin teşvik edilmesi, bu kişilerin finansal açıdan desteklenmesi, bilinçli bir şekilde yapılmasının sağlanması için çeşitli eğitim seminerleri düzenlenmelidir. Son yıllarda girişimcilikle ilgili yapılan çalışmalar bu konunun hassasiyetinin farkına varıldığını göstermektedir.

1.1.2. Girişimcilik ve Küçük İşletmeler

Bu başlık altında öncelikle küçük ve orta ölçekli işletme kavramı ortaya konacak, daha sonra ise, KOBİ’lerin ülkemizdeki yeri üzerinde durulacaktır. Son olarak da küçük işletme ve girişimcilik arasında bağlantı kurulacaktır.

1.1.2.1. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Tanımı

Küçük işletmeler için evrensel ve genel bir tanım yapma olasılığı bulunmamaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletme terimi hukuki olmaktan çok ekonomik bir anlam taşımakta ve bu anlam ülkelerin ekonomik yapılarına göre değişiklik gösterdiği gibi, aynı ülke içinde bölgeden bölgeye, sektörden sektöre de farklılık gösterebilmektedir. Ülkelerin ekonomik yapıları değiştikçe küçük ve büyük ölçekli işletmeyi tanımlayan kriterler de değişmektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin tanımlanmasında kullanılan ölçütler arasında işçi sayısı, ciro, sermaye gibi sayısal unsurların yanı sıra işletmenin yönetimi, sermaye piyasasına dahil olup olmayışı pazarlık gücü, üretim, elastikiyet gibi sayısal olmayan unsurlar da kullanılmaktadır.39

KOBİ’leri destekleme ve geliştirme amacıyla kurulmuş olan KOSGEB kuruluş kanununda; “1-50 arası kişi istihdam eden işletmeler küçük, 51-100 arası kişi istihdam eden işletmeler ise orta ölçekli işletmeler” olarak belirlenmiştir.40

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün tanımına göre ise; “1-9 arası kişi çalıştıran işletmeler çok küçük işletme, 10-49 kişi çalıştıran işletmeler küçük işletme, 50-99 arası kişi çalıştıran işletmeler orta boy işletme ve 100’den fazla kişi çalıştıran işletmeler ise büyük işletmedir.”41

39 Osman Demirdöğen; Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası, Yayın

No. 1996-1, Erzurum, 1996, s.2.

40 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.65. 41 Muhittin Şimşek; a.g.e., s.18.

(18)

Müftüoğlu42, küçük ve orta ölçekli işletmelerin dörtlü bir sınıflandırmaya tabi tutulması gerektiğini düşünerek, küçük ve orta ölçekli işletmeleri, işyeri, çok küçük işletme, küçük işletme ve orta ölçekli işletme olarak sıralamıştır. Bu işletmelerin nicel tanımlarında, ilk sırada çalıştırılan personel sayısı, ikinci sırada da, sadece sanayi işletmelerine ilişkin olmak üzere, makine parkı değerinin esas alınması gerektiği üzerinde durmuştur. Bu sınıflamaya göre; işyeri, sadece işletme sahibi ve aile bireylerinin çalıştığı işletmeler; çok küçük işletme, 1-9 arasında personel çalıştıran; küçük işletme, 1-49 arasında personel çalıştıran ve orta ölçekli işletme, 50-199 arasında personel çalıştıran işletmeler olarak tanımlanmıştır.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde yönetim katmanı ya hiç yoktur; ya da yönetim sadece işletme sahibinin elinde toplanmıştır. KOBİ’ler, faaliyette bulundukları iş kolunu etkileyebilecek yeterli kaynaklara sahip değillerdir. Küçük ve orta ölçekli işletme deyince,

başarısız olduğu için büyüyememiş, küçük ölçeklerde kalmış işletmeler

kastedilmemektedir. Aksine küçük ölçekli işletmeler dinamik, yenilikçi, fırsatları

zamanında değerlendiren işletmeler olmalıdırlar.43

Küçük boy işletmelerde resmi organizasyonun katı kuralları geçerli değildir. Bu nedenle bu tür işletmelerde yaratıcılığı ve amaçlara yönelik çalışmayı destekleyen bir atmosfer vardır. Küçük ölçekli işletmelerde her ne olursa olsun çalışanların bireysel gayretleri ile işler neticeye götürülebilir.44

Küçük işletmelerde işler çoğunlukla tek kişide toplanmaktadır. Bu nedenle, bu işletmelerde kararlar çabuk alınıp hızlı bir şekilde uygulamaya konur. Küçük işletmelerde çalışanlar işletmeyi benimserler. Bu da işletme için olumlu bir durumdur.

1.1.2.2. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Ülke Ekonomisindeki Yeri

Ülkemizde mevcut şirketlerin çoğu küçük ve orta ölçeklidir. Bu nedenle KOBİ’ler ülkemizde oldukça önemli bir yere sahiptir. Sadece ülkemizde değil, dünyada da kurulu şirketlerin çoğunluğu küçük ve orta ölçeklidir. ABD’deki bulunan 22 milyon şirketin

42 Tamer Müftüoğlu; Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler- Sorunlar,Öneriler, 3. Baskı, Desen

Ofset A.Ş., Ankara, 1993, ss.144-150.

43 Osman Demirdöğen; a.g.e., ss.6-7.

44 Canan Çetin; Yeniden Yapılanma Girişimcilik Küçük ve Orta Boy İşletmeler ve Bunların Özendirilmesi, Der Yayınları, İstanbul, 1996. s.18.

(19)

yaklaşık 21.75 milyonu başka bir değişle %99’u gibi büyük bir çoğunluğu “küçük işletme” sayılabilir.45

Türkiye’de genellikle, küçük ve orta boy işletmeler sanayi sektöründe daha çok imalat sanayinde hizmet vermektedir. Özellikle, sanayi sektörü içindeki payları incelendiğinde KOBİ’lerin önemi daha da artmaktadır. KOBİ’ler, toplam işletmelerin %98’ini, imalat

sanayinin %99.47’sini, ayrıca toplam istihdamın da %56.3’ünü oluşturmaktadır.46 Büyük

işletmelerle karşılaştırıldığında küçük işletmeler için çalışanlar çok daha önemlidir. Finansal kaynak yetersizliği ve toplam çalışan sayısındaki sınırlılık nedeniyle küçük işletmelerin verimli olmaları zar zor mümkündür. Küçük girişimlerde görev farklılaşması çok düşüktür, çalışanlar birçok farklı bölgede çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Sonuçta, çalışanların bilgisinden, kapasitelerinden ve motivasyonlarından optimal bir şekilde

yararlanmak küçük işletmelerin başarısı için oldukça gereklidir.47 Bu nedenle küçük

işletmelerin insan kaynaklarını yönetimine önem vermeleri gerekmektedir.

Türkiye gibi henüz sanayileşme sürecini tamamlayamamış ülkelerin kalkınma hamlelerinin başarıya ulaşabilmesi için küçük işletmelerin yeterli ara malı üretebilmeleri

ve böylece orta ve büyük işletmelere destek olmaları şarttır.48

Piyasa ekonomisinin dinamik yapısı ve gücü, büyük ölçüde sistemdeki KOBİ’lerin varlıklarıyla ve güçleriyle yakından ilişkilidir. KOBİ’lerin yalnızca ekonomik değil, sosyal yaşamda da önemli rolleri vardır. KOBİ’ler ülkede geniş bir alana yayıldıkları için bölgesel gelişmişlik farkını gidermede, mülkiyeti geniş bir alana yaymada, istihdam olanağı

yaratmada ve demokratik hayatı canlı tutmada önemli bir güçtür.49

KOBİ’lerin teknolojik sorunların giderilmesine yönelik çalışmalar, oluşturulacak bilim parklarıyla geliştirilerek sanayicinin hizmetine etkin bir şekilde sunulması sorunların aşılmasında yardımcı olacaktır. Üniversite Sanayi İşbirliği yeni teknolojilerin üretilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Yeni teknolojileri yaratmada yetersiz olan KOBİ’ler

45 Thomas W. Zımmerer, Norman M. Scarborough; Essetials of Entrepreneurship and Small Business Management, Second Edition, Prentice-Hall, Inc., USA, 1998, s.21.

46 Muhittin Şimşek; a.g.e., s.17.

47 Andreas Rauch, Michael Frese; “Effects of Human Resources Strategıes on Success of Small-Scale

Busınesses: A Longıtudınal Study”,

http://www.babson.edu/entrep/fer/XXVIII/XXVIIIA/html/xxviii-a.htm., Erişim.15.07.2003, s.1.

48 Ahmet Demirbaş; “Küçük ve Orta Boy Teşebbüslerin Kredi ve Finansman Sorunları”, Küçük ve Orta Boy Sanayi Teşebbüslerinin Sorunları, Çözüm Yolları ve Geliştirilmesi Semineri, Milli Prodüktivite

Yayınları, Ankara, 1987, s.193.

(20)

üniversitedeki bilim adamlarını sanayiye getirerek, kapılarını açarak sağlanacak işbirliği ortamı ile büyük faydalar ortaya çıkaracaktır.50

“Ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun bir biçimde gerçekleştirmek amacıyla 1990 yılında, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) hakkındaki kanun tasarısı kabul edilmiş ve Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Bu gelişme küçük işletmelerin, esnaf ve sanatkarların ve özellikle girişimciliğin desteklenmesinde çok önemli bir aşama olarak kabul edilmektedir.51

1.1.2.3. Girişimcilik ve Küçük İşletmeler

Türkiye’de mevcut şirketlerin çoğunluğunun küçük ve orta ölçekli olduğunu daha önce belirtmiştik. Bunun en önemli sebeplerinden biri, kişilerin bağımsız çalışma isteğidir. Başkalarının emri altında çalışmaktansa “küçük” bir işletme kurarak başına kendisinin geçip serbest bir şekilde çalışma mantığı küçük işletmelerin kurulmasındaki en önemli etkenlerden birsidir.

Girişimcilik ruhuna sahip bireyler emeklerini başka işletmelere satmak yerine, “küçük olsun benim olsun” düşüncesi ile kendi işlerini kurmaktadırlar. Bu kişiler aynı zamanda kendi yörelerinin ekonomik başarısına da katkıda bulunmaktadırlar. Girişimci, işletme sahipliği konumundan dolayı tek otorite ve denetime tabi olmayan tek yöneticidir, verdiği kararlarda ise, bağımsızdır. Bu girişimciye “dikensiz gül bahçesinde yaşama” olanağı tanır.52

KOBİ’ler bir ekonomide rekabet ortamının gelişmesi ve ekonomik hayatın sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için gerekli kuruluşlardır. Gelişmiş ekonomilerdeki büyük kuruluşların çoğu sağlıklı büyümeyi başarabilmiş küçük işletmelerdir. Küçük işletmeler, büyük işletmeler karşısında, özellikle finansman ve pazar açısından, bir çok zorlukla

50 İsmail Kadıoğlu; “KOBİ Politikaları Sorunları ve Çözümleri”, http://www.eso-es.net/kurumsal/yazi.asp?47 ,30.04.2001, Erişim. 02.06.2004.

51 Tamer Müftüoğlu; Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler- Sorunlar,Öneriler,a.g.e., s.337. 52 Adnan Çelik, Tahir Akgemci; a.g.e., s.37; M. Şerif Şimşek, Tahir Akgemci, Adnan Çelik; Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış, 2. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2001, ss.44-45.

(21)

mücadele etmek zorundadırlar. Bu görev ise küçük işletmelerin lokomotifi durumunda

bulunan girişimci bireylere düşmektedir.53

Girişimci ve işletme kavramları birbirlerinden ayrı düşünülemezler. Birbirlerine bağlı bir grup insandan oluşan organizasyon insandan bağımsız olamaz. Bu çok önemlidir, çünkü organizasyonu ancak bir insan, bir girişimci oluşturabilir. Girişimci veya yaratıcı olmadan organizasyon var olamaz. İşletmenin başarılı olması için sorumluluk duygusu girişimcidedir.54

İnsanlar hayat standartlarını yükseltip daha iyi şartlarda yaşamak için işletme kurmaya yönelmektedirler. İşletmenin elde ettiği gelirin tamamı işletme sahibine ait olacağı, kendisine ve ailesine daha iyi bir yaşam sağlamak düşünceleriyle girişimde bulunarak

kendi işlerini kurmaktadırlar.55 İşletme ölçeğinin küçük olması yönetim faaliyetlerinin de

basitleşmesi anlamına gelmektedir. Girişimci aynı zamanda işletmenin yönetimini de elinde bulundurmaktadır. Bütün işler hep ondan sorulur, tüm kararları küçük işletme sahibi kendisi verir.

KOBİ’lerde genellikle işletme sahibi, girişimci ve yönetici aynı kişide bütünleşmektedir. Girişimcinin aynı zamanda işletme sahibi olması, KOBİ’lerin başarısı açısından oldukça önemlidir. KOBİ’lerin sağlıklı ve güçlü olması için girişimcilik birincil faktördür. İkinci ve üçüncü faktörler ise, yöneticilik ve işletme sahipliğidir.56

Küçük işletmelerde genellikle örgüt yapısına yönelik hiçbir çalışma yapılmamakta, işletme sahip veya yöneticisinin kafasında kalmaktadır. Alt kademeler sadece kendilerine verilen emirlerle ne yapmaları gerektiğini öğrenmektedirler. Küçük işletmelerde ayrıca uzun vadeli bir planlama yapılmamaktadır. Tepe yöneticisinin kafasında bulunan uzun vadeli planlamalar da bütünüyle sezgiye dayalıdır.57

Aile şirketi şeklindeki KOBİ’lerin birçoğunun kısa ömürlü olmasının en önemli nedenleri bilgi ve tecrübe gerektiren işlerin çoğunun dar bir kadro tarafından yürütülmeye çalışılması, iç çatışmalar, yönetimin kime devredileceğinin bilinmemesi ve zamanla aile

53 H. Bahadır Akın; Yeni Ekonomi -Strateji, Rekabet, Teknoloji Yönetimi-, 1. Baskı, Çizgi Kitabevi

Yayınları, Konya, 2001, s.61.

54 Sydney Scott Tyler; Entrepreneurship and Small Business: A Strategic Management Front End Analysis, UMI Company, 1996, s.12.

55 Ömer Dinçer, Yahya Fidan; a.g.e., s.122. 56 Canan Çetin;a.g.e., s.33.

(22)

çıkarlarının işletme çıkarlarının önüne geçmesi şeklinde sıralanabilir.58 Pek çok küçük ve orta ölçekli işletme sahibinin mesleki ve teknik bilgilerinin yetersiz kalması, kendilerinden başka yönetici istememeleri, yetki devretmemeleri gibi durumlarda yanlış verilen

kararlarla, bu firmalar esnekliklerini ve başarılarını zamanla kaybetmektedirler.59 Bu

nedenle küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinin her işi kendileri yapmak yerine, yetersiz kaldıkları alanları profesyonellere bırakmaları gerekmektedir. Bu sayede ülkemizde önemli bir yere sahip olan küçük ve orta boy işletmelerin ömürleri uzayacak ve daha güçlü bir hale gelebileceklerdir.

Küçük işletme sahip/yöneticileri, çoğunlukla kendi işlerini kurup başarılı olmuş kişilerdir. Bu başarılarından dolayı kendilerine aşırı bir şekilde güvenmekte ve bu başarılarının her halükarda devam edeceğini düşünmektedirler. Sürekli değişmeler karşısında mevcut kaynak ve imkansızlıkların yetersizleşmesi eski alışkanlık ve düşünce

tarzlarının da değişmesini gerektirmektedir.60 Küçük işletme sahip/yöneticisi değişimin

kaçınılmaz olduğu, acımasız rekabet ortamında ayakta kalıp devamlılığını sürdürmek istiyorsa kalıplaşmış düşünce tarzının dışına çıkmalıdır. Rakiplerine karşı avantajlı bir konumda olmak için yenilikçi olması gerekmektedir.

Küçük işletme yöneticileri için satışlar tek ve son amaçtır. Dolayısıyla pazarlama faaliyetleri sadece satış olarak düşünülmektedir. Sadece geçmiş yıllardaki satışlara bakılarak tahminler yapılmaktadır. Geleceğe değil de geçmişe dönük bir bakış açısı hakimdir. Ayrıca yöneticiler insanların işletmede çalışmasını sağlayan tek faktörün para

olduğunu düşünmektedirler.61 Çalışanların sadece maddi anlamda tatminini düşünülerek

diğer istek ve ihtiyaçları görmezden gelinmektedir. Bunun sonucunda da o işletmede çalışan insanlar daha iyi iş koşullarına sahip başka işler bulduklarında işletmeden ayrılmaktadırlar. Hatta bazen para bile göz ardı edilebilmektedir.

Günümüzde ölçek ekonomilerinden çeşit ekonomilerine geçiş süreci hızlanmıştır. Bugün bir dizi temel eğilim, mal ve hizmet üreten ekonomik birimlerin daha küçük üniteler olmasını gerektirmektedir. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yarattığı değişmeler, üretim örgütlenmesinde köklü bir değişim yaratmıştır. Üretim örgütlenmesinde birbirine neden

58 Haluk Soyuer; “Aile İşletmelerinde Bilgiye Dayalı Stratejik Kaynak Planlaması”, 1. Aile İşletmeleri Kongresi, İstanbul Kültür Üniversitesi İİBF Aile İşletmeleri ve Girişimcilik Araştırma Merkezi, İstanbul,

17-18 Nisan 2004, s.111.

59 Muhittin Şimşek; a.g.e., ss.39-40. 60 Ömer Dinçer; a.g.e., s.248. 61 a.g.e., s. 249.

(23)

sonuç ilişkisiyle bağlı olan bazı temel eğilimler, toplumsal yaşamı, bütün karar organlarını ve kurumları etkilemektedir. Bunlar; globalleşme, AR-GE çalışmalarının bağımsızlaşması, buluş oranındaki artış, buluşların ticari yaşama geçiş zamanının kısalması, otomasyonun üretim istihdam ilişkilerini değiştirmesi, girdi maliyetlerindeki değişmenin üretim geleneksel hammadde ilişkilerinde yeni bir yapı oluşturması, bilgi akış sistemlerindeki gelişmelerin talepte hızlı değişme yaratması, ürün ömürlerinin pazarda kısalması, yatırım anlayışının değişmesi, esneklik ihtiyacı ölçüsünde yeni bir yapının oluşturulması. Bu yapı

içinde KOBİ’ler ön plana çıkmaktadır.62

Küçük ve orta ölçekli işletmeler kurulu bulundukları ülkenin kalkınmasını sağlamaktadırlar. Bunun bilincinde olan hükümetler KOBİ tarzı kuruluşları özendirmek için girişimcilere her türlü desteği sağlamaya çalışmaktadırlar. Çünkü KOBİ’ler ülkenin bel kemiğidir.

1.1.3. Girişimcilik ve Aile Şirketleri

Girişimcilik ve aile şirketi ilişkisini göz ardı etmemek gerekir. Girişimciliği anlamadan aile şirketini anlamak imkansızdır.

Aile şirketi olarak;63

• bir ailenin sahipliğinde bulunan (eğer halka açık bir şirketse, bir ailenin hisselerin %25’ini elinde bulundurduğu),

• bir ailenin yönetimi altında olan ve

• kendisini bir aile şirketi olarak gören işletmeler kastedilmektedir.

Girişimcilik; bir işletme adımında ön olma, gerekli kaynakları organize etme, yerleşik risk ve fırsatları değerlendirme sürecidir. Bu süreç, işletme girişimini üstlenmek için, sermaye, insan ve yer gibi, gerekli kaynakları toplamayı, bulmayı, riski değerlendirmeyi ve işletmenin elde edebileceği fırsatları görebilmeyi ifade eder.64

62 Canan Çetin;a.g.e., s.66-67.

63 John Gatrell; “Family Enterprise-Identifying and Developing Successors”, http://www.familyenterprisecentre.com

64 Fatih Karcıoğlu, İlhami Yücel; “Aile İşletmesi Açısından Girişimci Liderlik ve Önemi-ETSO’ya Bağlı

(24)

Yapılan araştırmalar girişimcilik ile aile işletmeciliği arasında ilişkinin olduğunu göstermektedir. Bir çok yeni girişim aile katılımı ve ailenin finansal ve insan kaynağını

ortaya koymasıyla gerçekleşmektedir.65 Bazı yazarlar girişimcilik ve küçük işletmeleri iç

içe olan kavramlar olarak algılamalarına rağmen, küçük işletmelerin girişimcilikte olduğu gibi yenilikçi ve yaratıcı olmaları zorunluluğunun bulunmadığından bu iki kavramı birbirlerinden tamamen farklı kavramlar olarak değerlendirmektedirler. Bu yazarlara göre küçük işletmeler girişimci firmalar olmadıkları gibi aile işletmeleri de girişimcilik altında yer almaz. Buna karşılık, bazı yazarlara göre, aile işletmeleri girişimcilik altında yer alan küçük işletmelerin bir çeşididir.66

Türkiye'deki hemen her şirketin "aile" özelliği taşımasının belli sebepleri var. Güven, miras paylaşımı, gelecek beklentisi gibi faktörler aile şirketlerinin kurulma sebebi olarak

sayılabilir.67 Ülkemizdeki işletmelerin çoğunluğunun aile işletmesi olması, aile

işletmesinin girişimcilikle iç içe olduğunu göstermektedir. Başkasının emri altında yaşamak istemeyen, elindeki parayı değerlendirmek isteyen girişimci ruhuna sahip kişiler kendi işlerini kurmaktadırlar. Bu sayede çocuklarının geleceğini de garanti altına almaktadırlar. Kurulan bu işletmenin finansal kaynağını aileden temin ederek ve bu işletmede hem çocuklarını hem de akrabalarını çalıştırarak işletmelerini bir aile işletmesi hüviyetine sokmaktadırlar.

Türkiye’deki KOBİ niteliğinde olan işletmelerin birçoğu aile işletmesidir. Yasal anlamda adı anonim şirket olan birçok işletme şahıs ya da aile şirketi olmanın ötesine geçememektedir. Bunun temelinde yatan nedenler ise güven ve toplumsal sermaye sorunudur. Ülkemizde toplumsallaşma ya da birlikte iş yapabilme sürecinin temel öğeleri aile bağları ve akrabalık ilişkileridir. Böylesi bir kültürel bağlamda büyük ve kalıcı

ekonomik örgütlerin oluşturulması oldukça zordur.68

65 Oya Erdil, Erşan Ciğerim, M. Şahin Gök; “Aile İşletmelerinde Girişimcilik Yönelimi, Teknolojik Yetenek

ve Network Yeteneğinin Yenilik ve Firma Performansına Etkileri”, 1. Aile İşletmeleri Kongresi, a.g.e., s.389.

66 Semra Arıkan; Girişimcilik: Temel Kavramlar ve Bazı Güncel Konular, Siyasal Kitabevi, Ankara,

2002, s.233.

67 Birol Uzunay; “Şirketler ‘Aileden’”, http://212.154.21.41/2001/347/ekonomi/1.htm. 28.07.2001, Erişim.

15.08.2004.

68 A. Selami Sargut; Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim, 2. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara, 2001,

(25)

1.2. AİLE ŞİRKETLERİ

Burada öncelikle aile şirketlerinin tanımı, avantaj ve dezavantajları üzerinde durulacaktır. Daha sonra ise, aile işletmelerinin içinde yer alan statüler değerlendirilecektir.

1.2.1. Aile Şirketi Kavramı

Küçük ve orta ölçekli işletmeler gerek dünyada gerekse Türkiye’de sosyal ve ekonomik olarak önemli bir yere sahiptirler. Bununla beraber bu işletmelerin büyük

çoğunluğu da aile şirketleridir.69 Türkiye’deki şirketlerin yaklaşık yüzde 95’i aile

şirketidir. Dünyanın değişik ülkelerinde bu oranın oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Dünyada, kamu kuruluşları dışındaki şirketlerin yüzde 65-90 arası aile şirketi olarak

tanımlanmaktadır.70

Aile şirketinin çeşitli tanımları yapılmıştır. “Aile şirketi, aynı ailenin iki veya daha çok üyesinin işletmenin sahibi olması veya o işletmede çalışması” olarak tanımlanabilir. Aile

işletmesinde iş ve aile üst üste geçmiş bir haldedir.71 Aile şirketi kavramına Beng Karlof

ve Ö. Teoman aile servetinin mülkiyeti açısından bakmışlar ve aile şirketini; “Ailenin servetini dağıtmamak üzere kurulmuş olan özel bir şirket biçimidir” şeklinde

tanımlamışlardır.72 Baykal’a göre aile şirketi; aynı aileden iki veya daha fazla kişinin aynı

şirkette çalışması ve bunlardan biri veya birkaçının şirketin çoğunluk hissesine sahip

olmasıdır.73 Kırım ise aile şirketini, “Tek bir ailenin çoğunluk oyuna sahip olduğu tüzel

şirket veya diğer ortaklıklar, ya da tek bir ailenin, şirketin stratejik kararlarında ve özellikle

genel müdürün seçiminde etkili olduğu yapılardır” şeklinde tanımlamıştır.74

Bir işletmenin aile işletmesi sayılabilmesi için şu kriterlere sahip olması

gerekmektedir:75

69 Necdet Sağlam; a.g.m.

70 ---“Aile Şirketleri Kabuk Değiştiriyor”; http://www.milliyet.com.tr/2001/11/30/isyasami/ais.html

Erişim: 29.11.2003.

71 Justin G. Longenecker, Carlos W. Moore, J. William Petty; Small Business Management: An Entrepreneurial Emphasis, 10th Edition, South-Western College Publishing, Cincinnati, 1997, s.92. 72 Ebru Karpuzoğlu; Büyüyen ve Gelişen Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma, Hayat Yayınları, İstanbul,

2001, s.18.

73 Adnan Nur Baykal; a.g.e., s.89.

74 Arman Kırım; Aile Şirketlerinin Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.3.

75 Asuman Akdoğan; “Aile İşletmelerinin Özellikleri ve Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma İhtiyacı”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S.16, Kayseri, 2000, ss.32-33.

(26)

• Aile bağlarının diğer faktörler yanında yönetimden kimin sorumlu olacağını tayin etmesi,

• En az iki jenerasyonun işletme yönetimiyle ilgilenmesi, • İşletmenin ününün aileyle birlikte gelişmesi,

• Aile üyesi kişinin işletmedeki mevkiinin onun ailedeki durumunu da etkilemesi, • Ailenin değer ve normlarının işletmenin de kültürü olarak benimsenmesi.

Yapılan bu tanımlamalar çerçevesinde oluşturulan bir genel aile şirketi tanımı şu şekilde ifade edilebilir; “Aile şirketi, ailenin geçimini sağlamak ve/veya mirasın dağıtılmasını önlemek amacıyla kurulan, ailenin geçimini sağlayan kişi tarafından yönetilen, yönetim kademelerinin önemli bir bölümü aile üyelerince doldurulan, kararların alınmasında büyük ölçüde aile üyelerinin etkili olduğu ve aileden en az iki jenerasyonun kurumda istihdam edildiği şirkettir.”76

Aile işletmesinde şirket kararları işletme sahibi ve aile tarafından alınır; stratejiler şirket ve aile gerekleri göz önde bulundurularak oluşturulur ve işletme kaynakları hem aile

başarısı hem de işletme amaçları için kullanılır.77 Yönetim teorisyenlerinden bazıları aile

katılımının rasyonel olmayan davranışlar gibi olumsuz sonuçlara yol açacağını savunurken, bazıları ise, akrabalara olan güven ve bağlılığın, sermaye ve ortak bulma gibi konularda

olumlu etkilerinin olacağını öne sürmektedirler.78

Aile şirketleri genelde üç şekilde kurulmaktadır.79

• Aile büyüğünün, çoğunluk hisseyi kendisinde tutarak, yasaların emrettiği sayıyı bulana kadar eş, çocuk ve kardeşlere hisse vermesi,

• İki kardeşin bir araya gelerek çoğunluk hisseleri paylaşmaları ve yasa gereği sayıyı tutturmak için eş ve çocuklarına hisse vermeleri,

• Aile bireylerinin çoğunluk hisselerini elinde tutarak, stratejik ortak (işi bilen) almaları, ve yine yasal ortak sayısını aile bireylerinden tamamlamaları.

76 Ebru Karpuzoğlu; a.g.e., s.19.

77 Diane Masuo vd.; “Factors Associated with Business and Family Success: A Comparison of Single

Manager and Dual Manager Family Business Households”, Journal of Family and Economic Issues, Vol. 22(1), Spring, 2001, s.56.

78 Oya Erdil, Erşan Ciğerim, M. Şahin Gök; “ Aile İşletmelerinde Yönetim Biçimleri Üzerine Bir Literatür

Araştırması”, 1. Aile İşletmeleri Kongresi, a.g.e., s.68.

79 Remzi Soylu; “Ülkemiz Aile Şirketlerinin Yapısı (Birinci Bölüm)”,

(27)

Her şirketin kendine has renkleri, kültürü, psikolojisi ve kişiliği vardır; ama aile işletmelerinde bu farklılıklar ve tezatlar üst düzeydedir. Yazılı olmayan kuralları, organizasyon prensiplerini tepetaklak eden uygulamaları olan; ancak gene de kararlar tek elden, süratle alınabildiği ve çok esnek hareket edilebildiği için etkin çalışabilen varlıklardır. Bu başarı büyük ölçüde işletme içindeki bürokrasinin en az seviyeye

indirilebilmesi sayesinde oluşmaktadır.80

1.2.2. Aile Şirketlerinin Avantaj ve Dezavantajları

Ülkemizde ve dünyada mevcut şirketlerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan aile işletmelerinin avantajlı ve dezavantajlı yönleri muhakkak bulunmaktadır. Burada öncelikle aile işletmelerinin avantajlarından, sonra da dezavantajlarından bahsedilecektir.

1.2.2.1. Aile Şirketlerinin Avantajları

Aile şirketi olmanın getirdiği avantajları şu şekilde özetleyebiliriz:81

• Gelişmekte olan ülkelerde aile işletmeleri fon temininde çoğunlukla ailenin menkul, gayrimenkul ve nakdinden yararlanırlar.

• Şirketin finansman açısından zor bir durumda olduğu dönemde, şirket o ailenin çocuğu gibi olduğundan, ortaklar gelirlerinden kolayca vazgeçebilirler.

• Ailenin tanınmışlık düzeyi, işletmenin rakipleri, müşterileri ve tedarikçilerine karşı olumlu bir imaj yaratır.

• Aynı kültüre sahip, birbirlerini tanıyan bireylerden oluşan aile şirketleri ekip sinerjisinden maksimum ölçüde yararlanılabilir. İşin yürütülmesi sırasında bir sorunla karşılaşıldığında çalışanlar birbirlerine yardımcı olurlar, birbirlerinin eksikliklerini kapatırlar.

• Aile şirketlerinde kararlar daha hızlı alınır ve değişen çevre koşullarına daha kolay uyum sağlanır.

• Girişimcinin şirketi kurmasındaki hedef diğer aile üyeleri tarafından da bilinip paylaşıldığı için, işletme politikalarında tekdüzeliğe daha kısa zamanda ulaşılması mümkün olmaktadır.

80 Üstün Baharoğlu; “Aile İşletmelerinde Profesyonel Yöneticinin Yeri”, 1. Aile İşletmeleri Kongresi, a.g.e., s.700.

81 Ebru Karpuzoğlu; a.g.e., ss.22-24; Asuman Akdoğan; a.g.m., ss.34-36; Adnan Nur Baykal; a.g.e., s.87;

(28)

• Aile şirketlerinde hedef şirketin gelecek kuşaklara bırakılması olduğundan, genellikle aile işletmeleri bugünden ziyade, geleceğe yönelik yapıyı güçlendirmeye çalışmaktadırlar.

• Aile şirketlerinde girişimci itibarına önem verir. Bugün buradayım, yarın da burada olacağım diye düşünerek işletmeye sahip çıkar, kendisini işine verir. Her ne olursa olsun sonuna kadar mücadele eder.

• Aile şirketleri çok esnektir. Bu şirketlerin verdikleri hizmet, çalışma saatlerine ve tatillere takılmadan müşterilere ulaşır.

• Aile şirketlerinde her sonraki kuşak, bir öncekinden devraldığı işi batıran değil

büyüten olmak için içgüdüsel olarak çabalamaktadır.82

1.2.2.2 Aile Şirketlerinin Dezavantajlar

Aile şirketlerinin avantajlarına karşı dezavantajları da vardır. Aile şirketlerinin dezavantajlı yönlerini şu şekilde sıralayabiliriz:83

• Aile şirketlerindeki en önemli sorun tepe yönetim ve kritik görevler için nitelikten

ziyade kanbağının temel kriter olarak kullanılmasıdır. Adam kayırmanın (nepotism) yüksek oranda görüldüğü aile şirketlerinde hem bilgili ve yetenekli kişilerden yoksun kalınmakta hem de aile üyesi olmayan kişilerde ciddi motivasyon sorunları ile karşılaşma olasılığı yükselmektedir.

• Aile değerlerinin iş değerlerinde daha önemli olması durumunda gelecekte

işletmenin yönetiminin beceriksiz bir aile üyesinin elinde kalması tehlikesi vardır.

• Aile işletmelerinde yetkinin merkezileşmesi, gelecek kuşağın isabetsiz kararlar

almasına veya kararın sorumluluğunu almak istememesine ve çalışanların yaratıcılıklarını kullanamamalarına neden olacaktır.

• Aile işletmelerinde yetki ve sorumluluğun açıkça belirtilmemesi, çalışanların kimin

yönetiminde olduklarını bilmemelerine neden olmaktadır. Mevcut iş tanımlarının gerçeği yansıtmaması otorite ve rol çatışmalarına yol açabilir.

• Aile üyelerinin birbirleri arasında ortaya çıkabilecek çıkar çatışmaları da önemli bir

dezavantajdır.

82 Meral Tamer; “Fırıncı ile Fırıncının Kızları”, http://www.milliyet.com.tr/2003/06/25/yazar/tamer.html,

Erişim. 15.08.2004.

83 Ebru Karpuzoğlu; a.g.e., ss.24-28; Asuman Akdoğan; a.g.m., ss.36-38; Adnan Nur Baykal; a.g.e.,

(29)

• Profesyonel yönetimin ya hiç olmadığı ya da sayıca çok az bulunduğu aile şirketlerinde rastlanabilecek tutucu bir tutum, yeniliğe ve bilimselliğe kolayca uyum sağlayabilen bir organizasyon yapısının oluşmasını zorlaştırmaktadır.

• Aile şirketlerinde daha çok, hisler mantığa yol göstermektedir.

• Aile şirketlerinde girişimcinin hükümdar yönü daha ağır basar. İkna etmekten çok,

talimat vermeyi tercih eder.

• Aile şirketlerinde adil bir sistemi ayakta tutabilmek oldukça zordur. Aile fertleri her

konuda aile üyesi olmayan çalışanlardan daha avantajlı konumdadırlar.

• Kalabalık ailelerde bütün aile bireyleri şirkette görev almayı talep etmektedirler.84

Manfired Kets de Vires aile kontrolündeki şirketlerin avantaj ve dezavantajlarını aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi sıralamıştır:

Tablo 1.1. Aile Şirketlerinin Avantaj ve Dezavantajları

Avantajlar Dezavantajlar

ƒ Uzun dönem oryantasyon ƒ Bağımsız hareket etme

- Hisse senedi piyasasında çok düşük (veya hiç) baskı,

- Çok düşük (veya hiç) risk alımı. ƒ Aile kültürü bir gurur kaynağıdır.

- İstikrar

- Güçlü kimlik/bağımlılık/motivasyon - Liderliğin devamlılığı

ƒ Zor zamanlarda dayanma gücü - Kardan vazgeçebilme

ƒ Daha az bürokrasi ve daha az kişisellik - Daha fazla esneklik

- Daha hızlı karar alma ƒ Finansal çıkarlar

- Daha çok başarı imkanı ƒ İşi bilmek

- Aile üyelerinin iş konusundaki erken eğitimi

ƒ Sermaye piyasalarına sınırlı giriş büyümeyi engelleyebilir

ƒ Karışık organizasyon - Yapının dağınık olması - Görev dağılımın açık olmaması ƒ Nepotism (akrabaların kayırılması)

- Yönetici olarak yeteneksiz aile üyelerine tolerans gösterilmesi

- Ödül sisteminin adaletsiz olması

- Profesyonel yöneticileri işletmeye çekmekte büyük zorluklar

ƒ Şımarık çocuk sendromu ƒ İşte aile anlaşmazlıkları ƒ Paternalistik/Otokratik yönetim

- Değişime direnme - Gizlilik

- Bağımlı kişilikler ƒ Finansal yük

- Aile üyelerinin işletmeyi beslemesi - Katkı ve harcama arasındaki eşitsizlik ƒ Yönetimin devri sorunları

Kaynak: Donald F. Kuratko, Richard M. Hodgetts; Entrepreneurship: A Contemporary Approach, 4th

Edition, The Dryden Pres, USA, 1998, s.596.

84 Nihat Erdoğmuş; a.g.e., s.64.

Şekil

Şekil 1.1. Üç Daire Modeli
Tablo 4.1 Karaman’da Faaliyet Gösteren İşletmelerin Sektörlere Göre Dağılımı
Tablo 4.2. Karaman İli’nde GSYİH’nın Sektörel Büyüme Hızları  (1987-2000 Dönemi; Yıllık Ortalama;%)

Referanslar

Benzer Belgeler

(bilginin ana kaynağında ‘Etnografya Müzesi’ olarak yer alıyor) County Museum değil, ---Champaign County Museum. (bilginin ana kaynağında ‘County Museum’ olarak

This paper aimed to provide an identification of the existing skills gap between school-based learning (SBL) and laboratory- based learning (LBL) in the Computing Department within

Ankara Radyosuna intisabım ­ da da gene Bedriye Hoşgör hanımefendi vasıtasiyle tanı­ dığım merhum Kem al Niyazi Şeyhlin "un rolü olmuştur.. An­ kara’da

With regard to economic performance; the total agricultural production value, the revenue per unit command area, the revenue per unit irrigated area, the revenue per unit

Aile Ģirketlerinde kurumsallaĢma sürecinde insan kaynaklarının rolü; insan kaynakları politikalarının oluĢturulması, insan kaynakları bilgi sistemlerinin

• Yürütme organının, kendisine çok önemli anayasal yetkiler tanın- mış olan ve doğrudan halk tarafından seçilen bir başkan ile yasama organına karşı sorumlu olan bir

(a) to investigate the relation of Turkish high school math teachers‟ perceived motivation style with students‟ type of achievement goals and the autonomous and controlling

Temel aşamalar ise; şirketin durum tespitinin yapılması, aile bireylerinin şirketteki görev ve yetkilerinin ortaya konulması, şirketin bilançosu, satışları,