= = z : Dünden, bugünden z ^ =
Yunus Emre
'Ti
- "
'7 '7 W ^ Q S
ve Adnan Saygını...
10 Haziran 1946 aksarın Ankara Radyosunda Cumhuriyet Türkiyesiniu yetiştirdiği yüksek besteci Adnan Say gunun Yunus Emre “ oratoryosu” isimli güzel eseri çalınıp söylendi. Bir bucuk saate yalcın zaman onu derin bir zevkle, hayranlık ve takdirle din ledik.
Yunus Emre “ Anadolu lehcesUe bir Cok şiirler, ilahiler ve nefesler bırak mış meşhur halk şairi ve mutasavvı- j fidir. Bolu veya Sivrihisarda doğduğu nu rivayet edenler varsa da doğduğu ve öldüğü yer sabit değildir. Rivaye te göre bebtaşî veya kadiri tarikatı nın ilk pirlerinden Tapduk Emreniıı nıüı-idlerinden bir Türkmen olııp kırk yi! dergaha odun kesip taşıyarak çile Çıkarınış. günün birinde şeyhin emri- le şiir ve İlâhiler söylemeğe başlamış tır. Dergâha eğrilik girmez, diye kes tiği odunların da doğruluğuna dikkat edermiş.”
Porsuk cay t ile Sakarya nehrinin birleştiği noktada bir tekkesi olduğu söylenir; öldüğü zaman da gûya ora ya gömülmüştür. Fakat Kurnadan Er zurum» kadar en az yedi yerde onun mezarı olduğu iddia edilen yerler var dır. Yapılan incelemeler onun on iiçü eii a -ir şoolarile on dördüncü asrın
Y azar.:
Kadircao ÜÂFLI
ilk yarısında yaşadığım gösteriyor. Demek ki Yunus Emrenin eserleri al tı asırlıktır ve Osmanlı devletinin ku ruluş zamanına tesadüf eder. Bu iti barla .Anadolu Türkçesinin heuüz A- rap ve fars dillerde kirlenmediği dev ri aksettirir.
Haile arasında pek yayılmış olan bir İlâhisinin iki mısraı şeyledir:
Şol cemi etin ırmakları Akar Allah deyu deyu. Hem .içinde buraklan Bakar Allah deyu deyu.
Burak, Islâm Peygamberi Muham medi« göğe (■•atığı zaman bindiği at tır.
Yunus Emrenin şiirlerinde derin ve düşündürücü felsefe de vardır:
Çıktım erik daima Anda yedim üzümü, Bostan ısı kakıyv.p Der ne yersin kuzumu,.
Parçasının bulunduğu gazel pek uzun tefsirlere yol »emiştir.
Kazar eyle ileri, pazar eyle götürü; Yaradılam hoş gör yaradandan ötürü.
Diyen de Yunus Emredir.
Oratoryo kelimesine gelince bunun aslı İtalyancadır; fakat bütün dünya da aynı neviden müzik eserleri böyle andır.
ratoryo mevzuu dinden alınmış bir çeşid lirik dramdır. 1564 de Komada Hıristiyan azizlerinden Filip dö Neri, Oratuvar kilisesinde dinî bir cemiyet kurdu; bıı bir nevi iarikatti fakat o devire göre ileri ve uyanık bir tarikat. Cemiyetin kurucusu kendi kilisesine gelenleri çoğaltmak için din mevzula rı üzerinde bir seri dram yazdırmayı düşündü; bu şekilde ilk eserleri Ani- müçıya hazırladı; bunlara oratoryo denildi. Bu eserler, şekil itibarile, kü çük bir orkestra ile hareketlendiril - miş ilahilerden ibaretti.
On yedinci asrın başında başkaları da İtalyada aynı tarzda eserler mey dana getirdiler; bunların başlı çalan Rabsberger ve .Landi’dir. Fakat buıı-ı ilk olarak mükemmel bir hale getiren adam Karissimi’dir. Başlıca şaheserle ri şunlardır: lob, Eşiya, İbrahim ve İshak, Son muhakeme, defte. Yunus, Davud ve Yoııatas, Baltazar.. Aynı devirde Leo da “ Abelin ölümü ve ha cmi yüklenen aziz Elen” isimli ora- taryolan yarattı.
Hendeı bu çeşid müzik eserleri üze rinde şerefli bir şöhret yaptığı gibi Jan Sebatstiyan Balı da meşgul oldu. Hendel İngiltereye gittiği zaman de. - rin tesirler bıraktı; “ İsyan, zamanın zaferi, Ester, Debora, Atalı, İsrail ve Mısır, Saül, Samsan, Yusuf, Herkül, Bal kazar. Yuda Makabe, İskender, Suzau, Salomou, 'T m dora” gibi eserle
ri vardır.
Almanvada, Fmnsada, İtalyada, İn gilterede de pek çok orataryolar ya - zildi; çalındı, takdir edildi. Bu çeşit eserler gittikçe olgunlaştı. Skalatti, Salieri, Şaştni, Simaroza, Haydn, Bet hofen. Mendelson, Hiller, Himmel, Mnndavil, fîigçî. Kanıbini. Oossek. Lesiiör, Beriioz, Sezar Frank, Guno, Massene, Eorenzo Perosl gibi on ıııeş hur besteciler oratoryo çeşidi üzerin de ölmez eserler yarattılar.
Yiiz sene evvel Türk edebiyatı ga zel, şarkı ve kasideden ibaretti; bir tek roman yoktu. Türk ressamlığı da [’ daha ileri değildi. Yirmi beş sene ge riye gittiğimiz zaman bir Türk hey- keltraşı bulmak mümkün olmuyor. Hattâ yeni Türk mimarlığının yaşı ancak kırk seneliktir. Halk şarkıları mızla tarihî Türk musikisine diyece ğimiz yok, fakat her ikisi de garbın müzik şaheserleri yanında pek basit şeylerdir. Artık bizim de senfoni ve oratoryo nevinden eserlerimiz vardır: heykellerimiz Tiirk sanatkârlarının ellerılc yuğurıılmuştur; edebiyatımız da Avrupa edebiyatı ile boy ölçüşecek
(Arkası sayfa 1 sütun 1 de)