• Sonuç bulunamadı

Avrupa Para Sistemine Gelen Bir Bakış Ve Türkıye'nin Durumu 

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avrupa Para Sistemine Gelen Bir Bakış Ve Türkıye'nin Durumu "

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA PARA

SİSTEMİNE

GEN~L Bİı:t BAKIŞ

VE

TURKIYE'NIN DURUMU

Hurşit GÜNEŞ (*) 1.GİRİŞ

Bu yazı ile Avrupa para sistemine genel bir bakışı, bu çerçevede üye ülkelerin konumlarını ve Türk para sistemi ile ilişkisini incelemeyi

amaçla-dık. Yazının başında kısaca bu sistemin ortaya çıkış nedenlerini ve daha sonra bu oluşumun birta~ihçesini vermeye çalışacağız. Bu kapsamda 1972 "Tüneldeki yılan" (snalre in the tunnel) uygulaması ve 1979 itibariyle olan

Avrupa Para Birimi uygulaması anlatılacaktır.1979 uygulaması bugün var olan sistemdir. Bu sistemin başlıca özellikleri, devam ettirebilmesi için ge-tirilen. kur mekanizması ve sistemi geliştirebilmek amacıyla gereken diğer

önlemler de ayrıca işlenecektir. Sonuç olarak, Avrupa Para Sistemi ve

Av-rupa Para Birimi ve AvAv-rupa Para Birimi karşısında ülkelerin durumları ve

tutumları Türkiye'yl de içererek incelenecektir.

il. Avrupa Para Sisteminin Doğuş Nedenleri:

Bu sistemin ortaya çıkış nedenleri arasında öncelik!~ 1944'deki Bret-ton Woods'un etkilerini görmek gerekir. BretBret-ton Woods, ikinci Dünya

Sa-vaşı sonrası uluslararası para reformu konusunda bazı önemli adımı.arı gerçekleştirmiş ve likidite sorununa altın standardından çıkılarak doların

bir rezerv para halime getirilmesi ile çözüm getirmişti. Böylece, tüm kurlar dolara, dolar da altına bağlı kalacaktı. Ancak Bretton Woods müzakerele-rinde yeni bir para birimi önerisi de vardı ve bunu bir Dünya Kliring

Banka-sı gerçekleştirecekti. Bu öneri maalesef pek başarı sağlayamamıştır.

Günümüzde bu işleri kısmen Uluslararası Para Fonu özel çekme hakları

ile ve diğer kısa vadeli kredilerle yerine getirmeye çalışmaktadı~. Yine o dönemde kurulan Dünya Bankası (IBRD) az gelişmiş ülkelere projel.ere yö-nelik krediler dağıtmaktadır.

Avrupa Pa~a Sisteminin bugünkü kurumsal ve işlevsel yapısı Parasal İşbirliği Fonu ve Avrupa Yatırım Bankası ile 1944'de gerçekleştirilen mo-dele tıpatıp uymaktadır ancak tek farkı bölgesel nitelik taşımasıdır.

Avrupa Para Sistemini yaratan ikinci bir neden, İkinci Dünya Savaşı

sonrası siyaset bilimciler arasında yoğunlaşan çok taraflılık ve entegras-yon teorileridir ki bu gelişme uluslararası ilişkilere de yansımıştır. Doğal ola-rak bu gelişmeler ekonomik yönleriyle de filizlenmiş ve ulusal devletlerin

(2)

birtakım senyoray erklerini uluslararasılaştırmıştır. Ekonomik birlikler, en-tegrasyon hareketlerinin temel ve kurumsal gereğini gerçekleştirmiş ve do-ğal olarak ekonomik politikaların harmonizasyonu bu hareketlerin işlevsel olarak başarılabilmesi için gerekmiştir. Gerçekleştirildiği takdirde, ekono-mik politikaların harmonizasyonunun ideal biçimi ayrı ulusal para birimle-rinin varlığının kaldırılmasıdır. Kısacası, siyasal bir birliğin en önemli katalizörü ekonomik entegrasyondur. Bu entegrasyon da ancak ortak bir para sistemi ile uygulanabilir.

Avrupa para sisteminin ortaya çıkmasının üçüncü nedeni ise Avrupa Ekonomik topluluğunun temelini biçimlendiren "Ortak Pazar" olgusundan kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi Ortak Pazar Kavramının iki dayanağı var- ·

dır. Birincisi; üye ülkelerin kendi aralarında gümrüklerin kalkmasıdır. İkin­

_cisi ise, "ortak gümrük tarifesi" diye özetlediğimiz üye ül'kelerin üçüncü tarafa karşı ortak bir ithalat rejimi uygulamasıdır. Bu idealin gerçekleşebil­ mesi için üye ülkelerin döviz kurları aracılığıyla ne birbirlerine, ne de üçün-cü şahıslara, sınırlar ya da kolaylıklar getirememesi gerekir. Avrupa Para Sisteminin bu nedenlerle de oluşturulması gerekmiştir.

111. Avrupa Para Sisteminin Gelişmesi:

Konumuzu ilgilendiren ilk örnek 1950 yılında kurulan Avrupa Ödeme-ler Birliği (European Payments Union)'dır. 1957 yılında Roma Anlasması ile kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu, 1958 yılında Avrupa Ödemel~r Bir-liğini kaldırarak yerine Avrupa Para Anlaşması (European Monetary Agre-ement)'nı getirmiştir. 1962 yılında AET'nin çekirdeği olan altı ülke sermayenin serbestçe dolaşabilmesi ve kendi aralarında kurların sabit ola-rak belirlenmesi amacı üzerinde anlaştılar. 1969 yılında ortaya çıkan Bar-re Raporu ise 1962 anlaşmasına biraz daha gerçekçilik ve somutluk kazandırarak, AET'yi bir çeşit sigorta altına alabilmek ve ortal< bir para bi-rimine ulaşabilmek amacıyla kurlar arasındaki dalgalanma sınırlarını kal-dırmayı önerdi(1 ). Bu raporun hemen ardından 1969 ~11lının aralık ayında, Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliğinin en önemli adımı, Lahey Konferan-S!nın arzularını kaleme alan ve Luxemburg Maliye Bakanı Pierre Werner tarafından kaleme alınan rapor hazırlanmıştır. Werner Raporu üç aşamalı bir parasal entegrasyon önermiştir(2).

Birinci aşama (1970-1971) AET kurları arasındaki dalgalanmalar azal-tılacak ve ekonomik politikaların koordinasyonu başlatılacaktır.

İkinci aşamada (1972-1975) dalgalanmalar % 1 'e kadar düşürülecek ve vergi sistemlerinin harmonizasyonu sağlanacaktır.

Üçüncü ve son aşarn_,a da (1976-1978) ise bir AE!T Merkez Bankası ku -rulacak ve merkezi karşılıkların oluşturulması, vergi engellerinin kalrlırıla­ rak, paritelerin tümden kilitlenmesi gerçekleştirilecektir.

(1) Bak. Bulletin 11, European Communities. 1970 (2) Bak. Grubel (1977) s. 203

(3)

Werner Raporu bugünkü Avrupa Para Sisteminin iskeletini ortaya çı­ karmış ve açıkca bir ekonomik topluluk için parasal birliğin sağlanması ge-rektiğini savunmuştur. Werner Raporu üç temel amacı taşımıştır. Birincisi, üye ülkelerin kendi döviz kurlarına doğrudan müdahale edebilme payını (yukarıya veya aşağıya doğru + % 0.6 oranına kadar indirme; ikincisi, eko-nomik palitikaların eşgüdümü ve karşılıklı yardımlaşma ve son olarak da sermaye piyasalarının liberasyonunu gerçekleştirebilme.

1960'1ar boyunca AET'nin toplu olarak dış ödemeler bilançosu sürek-li fazlalıklar vermiştir. Uluslararası Para Fonuna (IMF) bağlı bu ülkelerin kur- · ları da uyumlu bir istikrar içindeydi(1 ). Bu nedenle gerek Werner Raporu, gerekse bu esnadaki diğer gelişmeler ve kararlar kolaylıkla kabul edilmiş­ tir. Ancak Werner Raporunun hemen ardından güçlükler başgôstermeye başladı. Doların altına karşı devalüe edilmesi, Mark ve Yen'in de yüksel-mesinin beklentileri döviz spekülasyonlarına yol açtı. Bunun üzerine AET ülkeleri kurlara olan dar müdahale sınırlarını kaldırmak zorunda kaldılar. Ancak bu spekülasyonları önlemek için ortak bir çözüm de bulamadılar. Fransa kambiyo kontrollerini getirerek, Almanya ise tam tersine kaygan kur sistemine geçerek çözümler aradılar. Nihayet, ABD Başkanı R.Nixon

doların altına olan konvertibilitesini kaldırmak zorunda kaldı ve bazı ithalat vergilerini arttırdı. Bu kararın üzerine Avrupa ülkeleri bir seri müzakereler

başlattılar. Müzakerelerdeki başlıca amaç da Avrupa paralarının

dalgalan-malarını istikrara kavuşturarak, Amerikan dolarının dünyadaki kritik ve mer-kezse! olan rolünü kaldırmaktı. Böylece Aralık 1971 'de Washington'daki Smithonian Enstitüsünde Hazine Bakanı J.B. Connaly başkanlığında On'-lar Grubu (ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Japonya, Hollanda, Bel-çika, Kanada ve _İsveç). Merkez Bankalarının guvernörleri ve Maliye

Bakanları toplandılar ve aşırı boyutlara varan uluslararası kur dalgalanma-larını denetim altına almayı tartıştılar. Sonuç olarak, doların altına karşı %

7.9'1uk devalüasyonu, dalgalanan kur sistemine son verme ve diğer para-ların da bu değişikliklere uyması üzerine kararlar aiınmıştır. Bu kurların pa-rite değerlerinin de dalgalanma marjları IMF'nin tesbit ettiği % + 2.25 olacaktı. Fransa, İngiltere ve Kanada dışındaki tüm ülkeler dolar devalü-asyonunun yükünü paylaşmak amacıyla kendi kurlarını altın karşılığı reva-lüe ettiler. Ancak iki kur arasındaki ters yönde% 2.25'iik dalgalanma toplam

% 4.5 dalgalanmayı ve yine bağlantıda olduğu başka bir kur ile benzer bir uzaklaşma durumunda toplam % 9'1uk dalgalanmaları ortaya çıkarabiliyor­ du. AET ülkeleri bu durumdan hayli sıkıntı duydular. 1972 Nisanı itibariyie Almanya, Fransa. Benelux ülkeieri ve Danimarka kendi paralarının dolara karşı iniş çıkışlarını + 2.25 ile sınırladılar. Böylece tüneldeki yılan" (snake-in the tunnel) fikri ve uygulaması ilk olarak bu 6 ülke ile doğmuştu. 1972 yılın­ da bu yılana önceleri İngiltere ve Danimarka katıidılar ve Norveç' de ortak

(1) Buna tek istisna. 1969'daki Fransız Frangının ilkönce dolara karşı% 11.1 'lik develüasyo-nu ve hemen aynı yıl Alman Markının % 9.3'1ük devalüasyonu idi.

(4)

·üye oldu. Ancak hem İngiltere, hem Danimarka aynı yıl Yılandan çıkmak· zorunda kaldılar. Fakat Danimarka tekrar dönmeyi yeğledi. 1973'de dolar devalüasyonu olunca İtalya yılandan çıktı. İsveç ortak üye oldu. Dolar de-valüasyonunun sonucu Avrupa ülkeleri Yılan'ın dolar ile bağını koparıp ser-bestçe dalgalanmasına izin verdiler.

1971 ve 1973 yıllarındaki dolar devalüasyonları ve diğer önemli ulus-lararası paraların iniş çıkışları sterlinin Yılan içinde altı hafta, İtalyan Lireti-nin ise iki hafta dayanabilmesine yol açtı. Ancak Avrupa topluluğunun parasal entegrasyonu fikirleri devam ettirdildi. G.Magnifico 1973 yılında Av-rupa Para Birliği (European Monetary Unification) başlıklı kitabında "Europea" ismi verdiği ortak para biriminin kurulacak bir Avrupa Bankası tarafından basılmasını öneriyordu. Basılan bu para ile önce ulusal parala-rın yanısıra çıkacak fakat gitgide orıların yerini alacaktı.

Nisan 1973'de Avrupa Parasal işbirliği Fonu (European Monetary Co-operation Fund) kur ilişkilerini düzenlemek ve üye ülkelerin Merkez Ban-kaları arasındaki swap işlemlerini yani çok taraflı borçlu alacaklı farklarını karşılıyacak düzenlemeler için kurulmuştur. Mart 1975'de Avrupa Hesap Birimi (Eropean Unit of Account: EUA) üzerindeki çalışmalar AET tarafın­ dan sonuçlandırılmış ve bir Europas (ya da EUA) aşağıdaki tablodaki gibi oluşturulmuştur(1 ). Alman Markı Fransız Frangı İngiliz Sterlini İtalyan Lireti Hollanda Florini Belçika Frangı Danimarka Kronu İrlanda Sterlini Luxemburg Frangı 28.6.1974'de Paraların Europas içindeki % Ağırlığı 27.3 19.5 17.5 14.0 9.0 7.9 3.0 1.5 0.3 Paraların Sepet içindeki değeri 0.828 1.15 0.0885 109.0 0.286 3.66 0.217 0.000759 0.14 Europeas fikri ortaya çıktıktan sonra meydana gelen 1973 petrol krizi Avrupa Para Birliği yönünde atılması gereken yeni adımları bir hayli ya-vaşlattı. Dış ticaret dengelerinin, fiyat düzeylerinin büyük oynamalar gös-termesi kurlara da yansıyordu. 1977 Ekiminde zamanın Komisyon Başkanı olarak Roy Jenkins bu yöndeki gelişmelere hız katmaya çalışmış ama hiç bir sonuç elde edememişti(2). Ancak 1978 Nisan'ında Alman Başbakanı

(1) Europas 28 Haziran 1974 deki Dünya Bankasının bir özel çekme hakkının değerine göre

hazırlanmıştır. Daha sonra alacağı değer ise Brüksel borsasında belirlenmek üzere karara

bağlanmıştır.

(5)

Helmut Schmidt'in Kopenhag zirvesindeki AT Para bölgesi üzerine bir

ko-nuşma yapması(1) ve sonra diğer atılımları, Temmuz 1978'de Beremen'-de bu konuda müzakereler yapmak üzere yeni bir AET zirvesini toplamaya yetti. 1970'1er boyunca Alman Markı (DM) gitgide doların yanısıra bir ikinci

uluslararası para veya uluslararası karşılık (rezerv) olma niteliğini kazanı­

yordu (2). Bu da Almanya'nın kendi ulusal ekonomisi için izlemesi

gere-ken politikaları sınırlıyordu. Örneğin, artan bir işsizlik karşısında efektif talebi

canlandırmak için gevşek para metodlarıyla finanse edilmiş kamu

harca-malarını maliye politikaları veya artan enflasyon karşısında kamu

harca-malarının parasal bütünleri azaltabilmek için kısılması, beraberlerinde kur

değişimi de yarattığından üçüncü ülkelerin kendi aralarındaki dünya tica-retini veya parasal sermeye akımlarını bile etkiliyordu(3). Öte yandan aynı biçimde dünya ticaretindeki veya para piyasalarındaki hareketler, DM'in partisi değiştiğinden, Alman ekonomisinin iç dinamikleri ve dengelerini de altüst edebiliyordu. Schmidt bu sıkıntılar içindeMark'ı daha zayıf paraların

da katılacağı bir birime bağlamayı ve böylece DM spekülasyonlarına ön-lem getirmeyi amaçlıyordu, dolayısıyla Almanya'nın ihracat düzeyi bir is-tikrar sigortası altına alınabilmiş olacaktı.

Schmidt planı Fransa'nın da işine gelmişti. Çünkü bütün üye devletle-rin paralarını koyacakları havuzdan güçlü bir para birimj o1an DM'ları kul-lanabilecekti veya kendi rezervi olarak saklayabilecekti(4). Belçika, Luxemburg ve Danimarka Schmidt planını destekler göründüler. Bu ülke-lerden ilk ikisi doğal olarak Fransa'nın etkisiyle destekçi olmuşlardır. İngil­ tere b.öyle bir girişimin Amerika'yı zor duruma bırakabileceği kuşkusunu tasıyordu. İrlanda İngiltere'nin bu kayıtsız ve kuşkucu görünümünden ya-rarlanarak

parasının

ingi.liz sterlinine olan

doğrudan bağını

koparmak için Schmidt'e destek verdi. ltalya'nın enflasyon düzeyinin Topluluk

ortalama-sından çok daha yüksek olması dolayısıyla, bu sisteme girmesi hemen he-men olanaksızdı. Hollanda ise uzaktan seyretmeyi tercih etmişti.

ABD'deki Carter yönetimi, hiç de İngilizler gibi düşünmemişler, Schmidt

planının doların uluslararası yüküne bir ortak yaratıp yardımcı olabileceği­

ni kavramışlar ve zimnen destek vermişlerdi. Böylece Schmidt planı dört amaç çerçevesinde oluşturuldu(~).

1. Yılanın istikrarını sağlamak için kurlar üzerinde daha fazla müda-haleler yapılması.

2. Karşılıkların yani rezervlerin biriktirilmesi (pooling)

3. Avrupa Hesap biriminin daha yoğun, örneğin AT merkez bankaları arası borç ve alacaklarının düzenlenmesinde kullanılması

4. Ulusal para arzlarının hedeflerinde anlaşma (1) Bak. The Economist July 22, 1978

s.

73-7; August 5, 1978 s. 37-38 (2) Bak. The E;conomist September 30, 1978 s. 61

(3) Bak. The Economist June 13, 1981 s. 60 (4) Bak. The Economist July 15, 1978 s. 49-51

(6)

Bu amaçlar çerçev~sinde İngiltere Başbakanı J.Callaghan Hazine'der.ı Ken Couzens'ı, Fransa Başkanı Giscard d'Estaing Fransa (Merkez)

Ban-kası Guvernörü Bernard Mappiers'i ve Alman Başbakanı Helmut Schmidt'-de başekonomik danışmanı Horst Schulman'ı görevlendirerek bir komite

oluşturdular. Bu komitenin çıkarttığı raporda iki safhalı bir parasal enteg-rasyon öneriliyordu;

İlk safha içinde kur dalgalanma marjı% 1 'e kadar indirilerek, yılan sis-teminden daha katı bir rejim getiriliyordu. Ancak istisnai durumlarda bu

marj-lar yalnızca bu safha süresince müzakere edilebilecekti ve bu safha 1981

yılında sonuçlanacaktı.

Hemen ardından başlayacak ikinci safhada ise Avrupa Para Fonu

ge-liştirilecek ve üye ülkelerin altın ve dolar karşılıklarını.~ %20'si ve ulusal '

paralarının da toplandığı bir merkez haline getirilecekti. Onerilen ikinci safha AT Para Komitesi Başkanı Jacques Van Ypersele tarafından kaleme alın­ mıştı ve verilen bu rezervlerin karşılığında "ecu" (Avrupa para birimi: eu-ropean currency unit) cinsinden ödeme yapılmasını öneriyordu. Altın ve dolar karşılığı elde edilen ecu'lar istenildiği gibi kullanılacak, ancak ulusal paralar karşılığı alınan ecu'lar bloke edilecekti. Avrupa Para Fonu'nu üye Merkez Bankası guvernörleri yönlendirecek ve yönetecek ve bunlar kur

de-ğişmelerine müdahale edebileceklerdi(1 ).

Getirilen bu sisteme bazıları (örneğin Uluslararası Para Fonu; IMF) il-könceleri kuşku ile baktılar. Kuşkuların altında üç temel neden yatıyordu:(2)

1. Avrupa Para Sistemi kaçınılmaz olarak sermaye akımlarına kont-roller gerektirecek ve böylece Avrupa'yı bir yalnızlığa itebilecekti. Parasal reformlar bölgesel çapta değil uluslararası düzeyde gerçekleştirilmeliydi. . 2. Eğer bu atılım başarısız olursa uluslararası para sistemine daha bü-yük zararlar verebilirdi. ·

3. Dolara bir tehlike arzedebilirdi.

Schmidt'in topladığı Bremen zirvesinin hemen ardından bir hafta için-de ABD'nin için-de katıldığı Bonn zirvesi toplandı(3). Bu toplantının arifesinde AT üç olası karar arasında çalışmalar yapıyordu:

1. Var olan yılanı yani nominal kurların birbirine bağlı kaldığı sistemi

devam ettirmek. ·

2. Schmidt ve d'Estaing'in atadığı Komitenin raporundaki gibi "ecu" ismi verilen ağırlıklı ortalamalı Avrupa parasını idame ettirmek.

3. Effektif kurların (yani ticaret yapılan ülkele,rin ağırlıklarla hesaba

ka-tıldığı kurların) devamını sağlamak.

Aslında Bonn zirvesine gelindiğinde Avrupa ülkeleri Carter'ın petrol

ithalatını daraltmasını (Çünkü dünya para piyasasına bu ticaret dolayısıyla

fazla dolar akımı ve dolayısıyla da spekülasyonlar başgösteriyordu) ve

Al-manya'nın da tekrar büyümeci (reflationary) politikasına geçmesini (1) Bak The Economist December 15, 1979

(2) Bak The Economist September 30, 1978 s. 60-1

(7)

arzuluyorlardı.

Daha önceleri Yeşil kur (Green Found) adı verilen ve ulusal kur

farkla-rından oluşan ve tarımsal ürünlerde meydana gelebilecek fiyat

dengesiz-liklerini, dolayısıyla kaynak kayıplarını önleyecek altına bağlı bir para birimi

gelişttrilmişti. Buna benzer bir biçimde 1978 Eylül ayında AET Maliye

Ba-kanları arasında gerçekleşen Brüksel Toplantısında ağırlıklı ortalamalı

or-taklar hesap ve para birimi kabul edildi. Bu sistem kambiyo kurları arasındaki dalgalanmaları da dolayısıyla düzenliyordu. Varılan kararlar 13 Mart 1979'da yürürlüğe girdi. Avrupa Para Birimi, Avrupa Hesap Birimi ile özdeş bir nitelik kazandı ve aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi hesaplandı.

Alman Markı Fransız Frangı İngiliz Sterlini Hollanda Florini İtalyan Lireti Belçika Frangr Danimarka Kronu İrlanda Sterlini Luxemburg Frangı Paraların yüzde olarak ağırlıkları 33 19.9 13.3 10.5 9.55 9.2 3.1 1.2 0.4 1 ECU'nun 13.3.1979'da değeri 2.51064 5.79831 0.663247 2.72077 1148.15 39.4582 7.08592 6.662638 39.4582

Birinci sütundaki ağırlıklar piyasa kurlarından ve dolayısıyla ECU

de-ğerinin değişiminden etkilenmektedir. ECU sisteminin korunabilmesi için

iki parçalı bir kur mekanizması getirilmiştir.

1. Zorunlu müdahale sınırları ('realignment limits' veya 'parity grids') ~· Sapma eşikleri (divergence indicator' veya 'divergence tureshold') ilk bakışta her iki önlem de birbirine karışabilir. Birinci önlem yani zo-runlu müdahale sınırları bir kurun değeri ECU'ya karşı istikrarlı kalabilme-si için aşağıya veya yukarıya + % 2.25'1ik yani toplam% 4.5'1uk bir marjın

dışına çıktığı zaman yapılan işlemdir.

İkinci önlem olan sapma eşiği ise, üye ülkenin parasının belli bir

orta-lamanın dışındaki dalgalanmasını önlemek için kullanrlar ve bir erken

uya-rı niteliği taşır.

Eşik = 0.75x( + 2.25) x(100 - ilgili ülke parasının sepet içindeki% ağırlığı) Dikkat edilirse, her ülkenin eşiği farklı olacaktır. Örneğin Alman mar-kının yüzde ağırlığının fazla oluşundan eşiği daha büyük olacaktır. Bu da sistemin devamını sağlayan ve kurlara tanınması gereken bir haktır. ·

111. ECU'nun özellikleri:(1)

1.ECU bir paranın gerektirdiği tüm fonksiyonları yani bir hesap birimi

(1) Bak. European. File "The European Monetary System". 15/86 Commınission of the Euro-pean Comrnunities.

(8)

olma, değer saklama ve değişim aracı olma işlevlerini sağlamaktadır. Nitekim ECU;

i) Üye ülkelerarası ödemeler araci olmayı başarmıştır.

ii) Avrupa Para Sistemi içinde bir ölçü birimi olmayı ve bu sistemin sa-bit kuru olmayı gerçekleştirmiştir.

iii) AT ülkelerinin yasal karşılıklarının bir kısmı ECU halindedir. 2. ECU 1979'dan bu yana üye olan ülkelerin paralarına karşı (Yunan drahması ve İngiliz Sterlini hariç) bir beraberlik ve istikrar göstermiştir.

3. ECU getirdiği net kazanç açısından da gitgide gelişen ve daha ca-zip hale gelen bir değer olmuştur. Ulusal yetkililerin para ve mali varlıklar

piyasalarına getirdikleri kontroller ECU'ya göresel olarak daha cazip hale

getirmiştir. .

4. ECU'nun özel kullanımı da hayli gelişme göstermiştir.. . a) Gerek bankalar, gerekse kredi kullananlar faiz değişimleri riskini minimize etmek isterler (interest hedging). Bu nedenle 1982 yılında 5 mil-yar dolar değerindeki bankaların ECU borçları, 1985'de 30 milyar dolara, aynı sürede ECU cinsinden tahvil ihraçları da 6 misline çıkmıştır.

b) ECU bir ticaret aracı olarak da 1983 yılından itibaren hızla gelişmiş­ tir. Bunda da temel olarak diğer paraların dış ticarette Kambiyo değJşimi

komisyonlarına muhatap olması neden olmuştur. ECU bu komisyonlardan

niteliği dolayısıyla muaf olunca göresel olarak tercih kazanmıştır. c)ECU'kur dalgalanmaları riskine karşı bir sigorta olabilmektedir hed-ging instrument çünkü değişik paraların ağırlıklı bir bileşimidir.

d) ECU bir yatırım aracı olma niteliğini de son yıllarda kazanmaktadır çünkü Avrupa'da faizler yüksektir ve ECU daha cazip hale gelmektedir.

5. ECU kliring sisteminin gelişimi konusunda da bazı adımlar atılmış-tır.

ECU'nun tam bir uluslararası para niteliği kazanabilmesi için birkaç banka (Lloyds Bank, ·Kredidtbank, Societe General, Credit Lyonnais, Ban-que Bruxelles-Lambert) karşılıklı ECU ödemeler Hesabı (Mutual ECU Sett-lement Account-MESA) açmışlar ve kliring işlemlerini başlatmışlardır. 1985

yılına kadar bu bankalar 18'e yükselmiştir. Uluslararası ödemeler bankası

bu işlemin aracılığını üstlenmiş ve müracaatları 30 üyeyle sınırlamışlardır.

IV.APS'nm Gelişiminin Tamamlanması İçin Diğer Gerekli KoŞul­

lar:

1. Üye ülkeler arasında.henüz tam anlamıyla kambiyo sınır ve kontrol-ler; kalkmamıştır. Bunların süratle kaldırılması gerekir. Aksi takdirde APS'nin varolus nedeni ortadan kalkar.

2. · İngiltere'nin APS'ye tam katılımı sağlanmalıdır. İngiltere Topluluk üyesidir ve APS'ye katılmaktadır ancak parası ECU hesabında olduğu halde

şimdilik APS'nin yaptırımlarının dışında kalmayı yeğlemektedir. İngiltere'

(9)

3. Üye ülkelerin ekonomik yapılarının entegrasyonu ve bunu elde ede-bilmek amacıyla ekonomik politikalarda bir hormonizasyon sağlama teş­

vik edilmelidir.

4. Resmi bir klirng sisteminin tamamlanması gerekir.

5. Alman Hükümetinin ECU kullanımını teşvik etmek için ECU

hesap-larının ülke içinde açılmasına izin vermesi gerekir. Almanya 1986 başına

. kadar bu konuda sert bir tutum içine girmiştir (Bu konuya aşağıda değine­ ceğiz).

6. Nihai olarak g~çilecek safha, gerçek ECU'ları tedavüle sokacak olan

Avrup~ Bankasının kurulması için çalışmaları hızlandırmak veya Avrupa Pa-rasal işbirliği Fonu'nun yetkilerini arttırmak ve Avrupa Para Fonu haline getirmektir.

V.Üye Ülkelerin APS'ye karşı Tutumlar1:

1. İrlanda: İrlanda 1928'den 1979'a kadar parasını İngiliz Sterlinine bağ­

lamıştı. Bu da gerek iç,, gerekse dış dengenin sağlanmasında kambiyo po-litikalarını sınırlıyordu. lrlanda sterlin bazında kopar kopmaz (yani ECU'ya ilk bağlandığında) dış ticareti açıklar verdi, ancak İrlanda'nın parasal

ba-ğımsızlığı sonucu hem enflasyon aranı düştü, hem de Merkez Bakanları

kaynak transferleri kazandılar (1 ).

2. İngiltere: İngiltere APS'nin tüm kurumsal birimlerine üye olmakla birlikte kur mekanizmasına girmemiştir, çünkü İngiltere'nin mekanizma ko-nusunda bazı kuşkuları vardı:

i) Dayanıklığı ve sürekliliği hakkında kuşku duyuyordu.

ii) Gerek güçlü, gerekse zayıf üyelerin eşit (simetrik) kur ayarlama

zo-runluluğunu duyuyordu.

iii) Ekonomik politikaların koordinasyonu gerçekleştirilmeden bu

me-kanizmanın yürütülemeyeceğine inanıyordu.

iv) Bu mekanizmaya üyelik bir çeşit sabit ku_r getireceğinden, bir yandan para arzı kontrolünü zorlaştıracak, diğer yandan da devalüasyonlar aracı­ lığı ile arttırılabilecek imalat sektörü ihracatını (dolayısıyla bu sektördeki

is-tihdamı) sınırlıyacaktı. Kısacası, ekonomik bağımsızlık konusunda kuşkuları

vardı. ·

v) Sterlin artık bir petro-para durumuna gelmişti ve pE;)trol fiyatlarında­

ki gelişmeler Sterlin ile APS paral?rını ters yönde etkilemekteydi (Bunun da temel nedeni Kuzey Denizinde lngilizlerin doğal gaz ve petrol bulması­

dır).

vi) Başbakan M. Thatcher APS'ye katılmak için başlangıçta hangi ku-run esas alınacağı ko~usunda kuşkular taşımaktaydı. _

Bununla beraber, lngiliz sterlininin artık APS'ye tam olarak katılması

konusunda bu kuşku ve engellerin çoğu kalkmıştır. Çünkü doğrudan para

(10)

politi-kalar yerine artık kur hedeflerine dayalı politikalar egemen olmakta ve kay-gan kur sistemlerine de güven azalmaktadır(1 ).

3. Almanya, Fransa ve Belçika:

Gerek Almanya, gerekse Fransa hem A T'nun kurulmasında temel yü-kü taşımışlar, hem de yayılmasında (örneğin APS'nin geliştirilmesi) kritik rolleri olmuştur. APB (ECU) temelinde bir DM egemenliği ve istikrarı

yat-maktadır. Almanya APB'nin oluşumunda önceleri başı çekmiş, daha

son-ra Reagan politikası doların değerini hızla yükseltince Mark'ın üzerindeki

uluslararası baskılar azalmış ve ECU'nun kullanımını teşvik etmede

Alman-ya adalet göstermeye başlamıştır. Gerek Fransa, gerekse Belçika bugün APS'nin temel destekleyicisi durumundadırlar. Her iki ülke de sürekli istik-rar içinde olan sabit. kurları geleneksel olarak tercih etmişler ve ayrıca ha-vuzda biriken DM'ları da kullanma olanağını yeğlemislerdir.

4. İtalya, İspanya ve Portekiz: ·

italya'nın yüksek enflasyonlu bir ülke oluşundan dolayı 1979'dan bu yana liret ECU'ya göre %20'1ik bir değer kaybetmiştir. Bu nedenle de Tem-muz 1985'de özel bir devalüasyon görmüştür. Ancak, 1980'den bu yana ftalya sürekli olarak enflasyon oranını düşürmüştür ve APS'de daha

istik-rarlı bu pozisyon sergilemektedir.

Peseta, ECU karşısında% 30'1uk, Escuedo da% 60'ın üzerinde de-ğer yitirmiştir. Her iki ülke de, özellikle Portekiz ekonomisi yüksek enflas-yon oranlarına sahiptirler ve ECU içinde yer almamışlardır. Ancak her iki ülkenin hem ödemeler dengesi düzelmiştir, hem de enflasyon oranları git-gide düşüş kaydetmektedir. Her iki ülkede 1989 yılında APS'ne tam ola-rak katılabilirler(2).

5. Yunanistan:

Bu ülkenin dış ticareti sürekli açık verdiğinden bu açığın GSYİH'ya ora-nı 12 ülke içinde en yüksek olanıdır ve yine 12 ülke içinde en yüksek enf-lasyon düzeyi olan üye olduğundan 1983'e dek APS'ne girmemeyi yeğle­

miştir. Mevcut ekonomik yapı ve politikaları ile Yunanistan APS'nde uzun

süre kalamaz. Nitekim, ECU'nun hesaplanışına Drahma sokulmamıştır çün-kü 1979'dan bu yana bu para ECU karşısında% 70'1ik bir değer kaybı

kay-detmiştir. ·

6. Türkiye:

i) Avrupa Topluluğu önceleri bir ortak pazar fikrinden çıkmış, daha

son-·ra bir ekonomik topluluk fikri gelişmiş ve nihayet diğer siyasal ve kültürel

yanlarıyla bir çeşit federal devlet olma yolunda fikirler tezahür etmiştir. Bu

büyük ideallerden kültürel birlik yolunda bazı adımlar atılmış, bazı adım­ larda ortak dış politika izlemede atılmış, ancak bunların çoğu sınırlı kalmıştır. Ekonomik alanda işlerliği olan birtek ortak gümrük politikası vardır. Bir de son derece sorunlu işleyen Ortak Tarım Politikası. Bankacılık ve Sigortacı­

lık, Endüstriyel Sektörde tekellerle mücadele gibi önemli konularda

ilerle---~--·-·---· --(1) Bak C.McCarthy EMS and the end of lreland's sterling link: Lloyds Bank Review, April

1980

(11)

meler hep sınırlı kalmıştır.

Topluluğun temel odaklarında ilerlemeler kaydedilmese de

Türkiye'-nin olası bir tam üyeliğinde ilk ilgi alanı ortak gümrük tarifesi olacaktır. Bu tarifenin uygulanabilmesi için Türkiye'nin izleyeceği kambiyo rejimi ve kur politikası Topluluğun özellikle yakın gözetimi altına girecektir. Kuskusuz Türkiye A T'ne tam üye olmaya kabul edilse bile bir süre Portekiz, İ~panya ve Yunanistan gibi APS'ne tam üye olmaya kabul edilse bile bir süre Por-tekiz, İspanya ve Yunanistan gibi APS'ne girmeyebilir. Türk Lirasının ECU içinde hesaplanması ise ya topluluğa girişinden çok uzun bir süre sonra, ya da tam üyelik için Türkiye uzun yıllar bekler ve bu süre içinde TL'nin niteliği değişirse gerçekleşebilir.

ii) Avrupa Para Sisteminde kalabilmek için dış ticaret dengesinin sağ­ lanması ve sürekliliğinin korunabilmesi gerekir. Dengeli bir ticaret için de uygulanan kurun doğal denge düzeyinde olması gerekir. Aksi takdirde TL'nin APS içinde istikrarlı bir biçimde kalması düşunülemez. Ayrıca dış ticaret dengesinin sağlanabilmesi için gerekli yapısal değişiklikler daha ön-celerden yani şimdiden ele alınmalıdır(1 ).

iii) Var olan enflasyon oranları ile TL'yi istikrarlı bir düzeyde tutmak çok zordur. Ancak enflasyon sürekli kur ayarlamaları sonucu maliyetleri etkileyerek ortaya çıkıyorsa kur kısa süreler için sabitleştirilebilir ve

enflas-yon düşürülebilir. Türkiye'de de enflasyonun temel yapısı bu niteliktedir.

Ancak bütçe açıkları ve emisyon hacimleri de aynı oranda önem taşımak­

tadır ve kontrol altına alınmalıdır. TürRiye AET ülkelerine oranla AET

ülke-lerine oranla Kamu Gelirlerinin Kamu Harcamalarını Karsılaması bakımın­ dan Portekiz, Yunanistan ve İtalya'dan iyi olabilmektedir: Ancak bu açığın

finansmanı Türkiye'de daha enflasyonist olabilecek biçimdedir. Bütçe açık­

larının sürekli açık finansman dediğimiz Merkez Bankası karşılıksız avans-larıyla karşılanması TL'nin istikrarını sarsar ve APS'ye de üye olmamız söz konusu olmaktan çıkar.

v) Konvertibl bir para sadece iç ve dış dengeyi belirleyen ekonomik

değişkenlerle sağlanamaz. Psikolojik, yasal, siyasal ve kurumsal birçok

et-menleri de olabilir. Ancak 1980 yılında 1 ECU 119 TL ederken bugün (Mart 1988) 1 ECU 1612 TL etmektedir. Kuşkusuz, eğer Türkiye APB'ne (ECU) bağlı bir kur ve AET içinde istikrarlı bir ekonomik parça oluşturmak istiyor-sa bugünkünden çok daha farklı ekonomik koşullar hazırlaması gerekir.

7. Sonuç:

Avrupa Para Sistemi Henüz tamamlanamamış bir projedir. Bununla beraber birçok aşamalar da kat edilmiştir. Tecrübeler göstermektedir ki, Avrupa Para Sistemi bir Alman Markı gölgesi belki de bir Alman Markı böl-gesini oluşturmaktadır. Amerikan dolarının zayıfladığı dönemlerde

uluslar-(1) Yunanistan'ın dış ticaret açığı gayrisafi yurtiçi hasılasına oranla %3 civarında, Türkiye

'-nin ise 1985, 1986 yılları için %8-10 civarındadır. Türkiye Yunanistan ile karşılaştırıldığında ciddi farklılıklar göstermektedir.

(12)

arası piyasalar Alman Markına kaymakta, spekülasyon kuşkusu sonucu da Almanlar APS'nin gelişimine hız katmaya çalışmaktadırlar. Nitekim,

dola-rın güçsüz olduğu bir dönemde APS oluşturuldu. Ancak doların güçlü

ol-duğu zamanlar Almanya bu şevki göstermemektedir. 1983-1986 yıllar

ara-sı doların aşırı değer kazandığı yıllarpır ve APS'nin geliştirilmesindeki ilk

hız kaydedilmemiştir. Bunlara bir de lngiltere'nin kayıtsızlığı, belki de kuş­

kusuzluğu eklenince APS'nin gelişiminin tamamlanması gerçekleşmekte­

dir.

Geçtiğimiz son iki yılda hem dolar değer kayb~tmeye hem de İngilte­

re' deki kuş~u bulutları yavaş yavaş dağılmaya başlamıştır. Bunda da te-mel olarak lngiltere'nin AET ile ticaretinin artması ve sterlinin 1980'1erde dolara karşı değeri düşerken, genel olarak Avrupa Paralarına karşı nisbe-ten bir istikrar göstermesi rol oynamıştır.

Avrupa Ekonomik topluluğunun Ortak Tarım Politikasından (OTP) son-ra sonuca en çok yaklaşılan politikası APS'dir. Hatta OTP'ye göre daha az maliyetli olduğundan daha az muhalefet ve ~leştiri çekmektedir .. Ma-mafih, APS tam bir entegrasyon için hala birçok yeni adımı gerektirmekte-dir.

BIBLIOGRAFY A

G. Basevi, M.Fratianni, H.Giersch, P.Korteweg, D.O'Mahonney, M.ParKin, T.Peeters, P.

Sa-. lin, N.Thygesen.

The All Saints Day Manifesto tor European Monetary Union The Economist November 1, 1975

W.N.Corden Monetary lntegration Essays in lnternational Finance No. 93, Pri nceton. N .J .1972.

(eds.) Michele Frantianni Theo Peeters üne Money tor Europe

Macmillan, 1982

H.G.Grubel lnternational Monetary System (3 rd Edn)

Penguin, 1977 .

R.Jenkins European Monetary Union Lloyds Bank Review, January 1978 G.Magnifico J.Williamson

European Monetary lntegration

Federal Trust tor Education and Research Landon, 1972

G. Magnifico European Monetary Unification Macmillan, 1973, Landon

(eds.) M.T.Sumner G.Zis

European Monetary Union (Progress Prospects) Macmillan, 1982

L.B. Yeager lnternational Monetary Relations Harper Row, 1966.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bilim Türkiye Eğitim Programları kapsamında Teknoloji, Astronomi ve Havacılık, Matematik, Doğa Bilimleri ve Tasarım Atölyeleri bünyesinde farklı temalarda 6-14 yaş

Hırvatistan’ın Ankara büyükelçisi Gordan Bakota’ya göre Boşnaklar ile Bosnalı Hırvatları barıştırmak konusunda Türkiye ile Hırvatistan’ın gerçekleştirdiği

Talep yönlü etki: Tarımsal ürünlerin “dünya” fiyatlarındaki hızlı artışların etkisiyle tarımsal dönüşüm sekteye uğradı, tarımsal istihdam arttı

“Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi ile önerilen atılım alanlarının seçiminde, yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi, sistemsel bir yaklaşım yolu

Yine de CHP kendisini hâlâ Avrupa yanlısı bir parti olarak göstermek- tedir; ancak, CHP açısından en önemli sorun, hem Avrupa’da hem de Türki- ye’de CHP’yi

dengelenmesi sürecine katkı yaptığı ve makro finansal riskleri sınırlandırdığı yönünde alınan olumlu sonuçlarla birlikte Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)

Şah Fırat Operasyonu, Türkiye ile ABD arasında imzalanan Özgür Suriye Ordusuna yönelik “eğit-do- nat programı” ve bölgesel aktörlerin açıklamaları bir-

Genel Afiş – Broşür : Motosiklet kullanıcılarının sıklıkla tercih ettiği servis, satış, cafe, bar ve restoranlara 2.000 adet afiş ve 15.000 adet broşür