• Sonuç bulunamadı

Bilim nedir ? sorusuna cevap veren panoluk bir döküman

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilim nedir ? sorusuna cevap veren panoluk bir döküman"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİLİM NEDİR?

Bilim, açıklanması son derece zor bir kavramdır. Çünkü yukarıda

görüldüğü gibi bilimin tanımı ile ilgili olarak otoriteler tarafından yapılmış

basit ve kesin bir tanım yoktur. Bu konuda çok sayıda kitaplar yazılmıştır.

Ancak hala ortak bir tanım yapılamamıştır. Çünkü bilim:

a) Matematiksel bir kavram değildir, kompleks bir yöntemdir. Bu

nedenle, bir eşya gibi belirli bir tanımını yapmak zordur,

b) Durağan değildir, sürekli gelişmektedir,

c) Belirsizlikler vardır. Örneğin, fizik, kimya veya biyoloji herkes

tarafından birer bilim olarak görülmektedir. Ancak, matematik bir kısım

bilim adamlarınca, matematikte gözlem yapılamaması gerekçe

gösterilerek bilim olarak kabul edilmemektedir.

d) anlamında belirsizlikler vardır. Bazen bilgi olarak ifade edilmekte,

bazen de bilgiyi kurma, ortaya çıkarma olarak adlandırılmaktadır.

Bilimin ortak bir tanımı yapılamasa da bir tanım yapmak önemlidir.

Bu konuda yapılan bazı çalışmalar:

Bilim, “Doğru düşünme ve sistematik bilgi edinme sürecidir.”

Bilim,

“Doğruyu araştırma veya bilginin sistematik

düzenlenmesidir.”

Bilim, “Bilgiyi araştırmadır.”

Bilim, “Olguların gözlemi, belirlenmesi, tanımlanması, deneysel

araştırılması (bilimsel metot) ve teorik olarak açıklanmasıdır.”

Bilim, “Evrenin doğasının bir bütün olarak veya parça parça olarak

anlama ve tanımlamaya uğraşan bir çalışma alanıdır.”

Bilim, “Bir alandaki varlıkları ve olayları inceleme, açıklama, onlara

ilişkin genelleme ve ilkeler bulma, bu ilkeler yardımıyla gelecekteki olayları

kestirme gayretleridir.”

Bilim, “Olan olayların gözlemlenmesini, gelecekte olabilecek

olayların tahmin edilmesini, bu tahminlerin doğruluğunun kontrol

edilebilen koşullarda araştırılmasını ve gözlemlerimizi anlamlaştırılma

çabalarını” içerir.

Bilim, “Genellikle bilim adamları tarafından, çok basit ve güvenilir

metotlar, özellikle bilimsel metot kullanılarak çok miktarda bilgi

üretmedir.”

(2)

Bilim, “Bilginin tabiatını düşünme, mevcut bilgi birikimini anlama ve

yeni bilgi üretme sürecidir.”

TIPTA GELİNEN SON

NOKTA

MÖ 2000: Al bu otu ye.

MS 1000: O ot kötü, bu

duayı oku.

MS 1250: O dua batıl

inanç, al bu iksiri iç.

MS 1500: O iksirin ne

faydası var? Al bu hapı

yut.

(3)

MS 1750: O hap etkisiz,

al bu antibiyotiği iç.

MS 2000: O antibiyotik

kimyasal, al bu otu ye!

Hap İçinde Kamera

Bağırsaklardaki sorunları belirleyebilmek için doktorlar bazen ucunda bir ışık ve kamera olan uzun tüpler kullanırlar. Bu tüp, hastanın ağzından sokulup, mideden geçirilerek ince bağırsağa kadar itilir. Bu kamerayla doktor hastanın bağırsaklarının içinde olup bitenleri görebilir. Hasta için gerekli ama bir o kadar da hoşnutsuz bir deneyimdir bu.

Artık bu hoşnutsuz deneyimden kurtulmanın bir yolu var: kameralı haplar. Sindirim organlarının içini görebilmek için özel bir hap yutuyorsunuz ve hap içindeki kamera görüntüyü yanınızda taşıdığınız walkman büyüklüğündeki kayıt aletine kaydediyor.

Doktorlar kayıt aletindeki görüntülere yani sindirim organlarınızın iç görüntülerine bakıp durumunuzu belirleyebiliyorlar. İngiliz ve İsrailli bilim adamlarının geliştirdiği bu hap doğal yollardan dışarı atılıyor. Bu minik kameranın tekrar kullanılamıyor olması çok üzücü.

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?

 Bilgisayarla çalışmak gözleri bozmaz, sadece yorar.  600 tane bitki cinsi et yiyendir. (Camiraous)

 Yunus balıklarının beyni insanlarınkinden daha büyüktür.

 Arılar, sivrisinekler ve diğer ses çıkaran böcekler bu sesi, kanatlarıyla çıkarırlar.  İnsanlar ömrü boyunca 20 kilo toz yutarlar.

(4)

 Kibrit kutusu kadar bir altın, bir tenis kortu büyüklüğüne kadar inceltilebilir.  İnsan günde ortalama 80 ile 100 saç teli döker.

 El tırnakları, ayak tırnaklarından daha hızlı büyürler.  İnsan vücudunda 600 'ü aşkın adale (kas) vardır.  İnsan beyninin %85 'i sudur.

 İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.  Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır.  Sıcak su soğuk sudan daha ağırdır.

 Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzu dolduracak kadar tükürük salgılar.  Yetişkin bir insan günde ortalama 23.000 kez nefes alır.

 İnsanlar yaşamları boyunca altı filin ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketiyorlar.  İnsan vücudu bir saniyede iki milyon kırmızı kan hücresi üretir.

 Aynı parmak izi gibi, her insanın dil izi de farklıdır.  Ortalama bir insan yılda 1.460 'ın üzerinde rüya görür.  Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.  Vücudumuzdaki kemiklerin dörtte biri ayaklarımızda bulunur.  Ampulü icat eden Thomas Edison, karanlıktan korkardı.

 Uzay yolculuğunda taşınacak her kilo için gerekli olan yakıt miktarı 530 kg'dır.  Salatalık bir sebze değil, meyvedir.

 Dracula, tarih boyunca sinemaya en fazla uyarlanan hikâyedir.  Eskimolar, yiyeceklerin donmaması için buzdolabı kullanırlar.  Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

 Gülmek için 17 adaleye (kas) ihtiyaç vardır. Surat asmak için ise 43 adaleye ihtiyaç vardır.

 İnsanlar vücutlarında 300 adet kemikle doğuyorlar; ama yetişkin olduklarında bu sayı 206 'ya düşüyor.

 Tüy gibi yumuşacık olan orta boy bir yaz kümülüs bulutunun ağırlığı 550 tondur.

 Altın dövülme yeteneği en yüksek olan elementtir. Yaklaşık 30 gramlık bir altın parçası, ince bir tel durumunda 43 mil çekilip uzatılabilir.

 Dünya atmosferine hergün 75 milyonun üzerinde meteor girer ve yere çarpmadan önce dağılarak yok olurlar.

 Beynimizdeki tek bir hücre, diğerlerinden 1000 tanesi ile doğrudan bağlantı kurabilir.  İnsan vücudunda; 220 kibrit çöpünün başını kaplayacak kadar fosfor, 6 kalıp sabuna

yetecek kadar yağ, yaklaşık 380 gramlık kok kömüründeki kadar karbon, 2,5 cm'lik bir çivideki kadar demir vardır...

 Parmaklarımız, bir metrenin 50 milyonda biri kadar küçük bir titreşim olayını sezebilecek kadar duyarlıdır.

 Öksürmeden hemen önceki nefeste normalin 5 katı hava çekilir. Öksürükle çıkan havanın hızı ise saatte 100 mildir...

 Güneş sisteminin en büyük volkanı Mars'taki "Olympus Mon's" dur. tabanı 375 mil çapında olup 16 mil yüksekliğindedir. Hawai volkanları ise deniz tabanından sadece 6 mil yüksekliktedir.

 Parlak bir yaz günü gölgede bile güneşten yanabilirsiniz. Deriye gelen ultraviyole ışınlarının yalnızca, yaklaşık yarısı doğruca güneşten gelir. Diğer yarısı ise, çevreden yansıma yoluyla gelir ve bu ultraviyole ısınlar da yanıklara neden olu.

 Bulutlardaki elektrik, havanın saatte 30-90 km hızla yükselmesi sırasında bulutun içindeki su damlaları , buz kristalleri ve hava moleküllerinin sürtünmesi ile oluşur.

Bilim ve Teknoloji Haftası (TTK. nun 66 sayılı, 30.4.1998 tarihli kararıyla eklenen hafta)

TDK sözlüğünde bilim şöyle tanımlanıyor:

Bilim “Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.”

“Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.”

“Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.”

(5)

Bilim ile uğraşan bir kişinin bu tanımları yeterli bulmayacağını söylemeye gerek yoktur. Bu nedenle, bilimin eksiksiz bir tanımını yapmaya kalkışmak yerine, onu açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır.

İnsan doğaya egemen olmak ister!

Derler ki insanoğlu var oluşundan beri doğayı bilmek, doğaya egemen olmak istemiştir. Bu nedenle, insan var oluşundan beri doğayla savaşmaktadır. Son zamanlarda, bu görüşün tersi ortaya atılmıştır: İnsan doğayla barış içinde yaşama çabası içindedir. Bence bu iki görüş birbirlerine denktir. Bazı politikacıların dediği gibi, sürekli barış için, sürekli savaşa hazır olmak gerekir.

Gök gürlemesi, şimşek çakması, ayın ya da güneşin tutulması, hastalıklar, afetler, vb. doğa olayları bazen onun merakını çekmiş, bazen onu korkutmuştur.

Öte yandan, bu olgu, insanı, doğadan korkusunu yenmeye ve merakını gidermeye zorlamıştır. Korkuyu yenebilmenin ya da merakı gidermenin tek yolunun, onu yaratan doğa olayını bilmek ve ona egemen olmak olduğunu, insan, önünde sonunda anlamıştır. Peki, insanoğlunun doğayla giriştiği amansız savaşın tek nedeni bu mudur? Başka bir deyişle, bilimi yaratan güdü, insanoğlunun gereksinimleri midir?

Elbette korku ve merakın yanında başka nedenler de vardır. İnsanın (toplumun) egemen olma isteği, beğenilme isteği, daha rahat yaşama isteği, üstün olma isteği vb. nedenler bilgi üretimini sağlayan başka etmenler arasında sayılabilir. İnsanın korkusu, merakı ve istekleri hiç bitmeden sürüp gidecektir. Öyleyse, insanın doğayla savaşı (barışma çabası) ve dolayısıyla bilgi üretimi de durmaksızın sürecektir.

Bilim neyle uğraşır?

Bilimin asıl uğraşı alanı doğa olaylarıdır. Burada doğa olaylarını en genel kapsamıyla algılıyoruz. Yalnızca fiziksel olguları değil, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel vb. bilgi alanlarının hepsi doğa olaylarıdır. Özetle, insanla ve çevresiyle ilgili olan her olgu bir doğa olayıdır. İnsanoğlu, bu olguları bilmek ve kendi yararına yönlendirmek için var oluşundan beri tükenmez bir tutkuyla ve sabırla uğraşmaktadır.

Başka canlıların yapamadığını varsaydığımız bu işi, insanoğlu aklıyla yapmaktadır. Bilimin gücü

Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme sürecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını koymuştur. Bu süreçte, çağdaş bilimin dört önemli niteliği oluşmuştur:

Çeşitlilik, süreklilik, yenilik ve ayıklanma. Çeşitlilik

Bilimsel çalışma hiç kimsenin tekelinde değildir, hiç kimsenin iznine bağlı değildir. Bilim herkese açıktır. İsteyen her kişi ya da kurum bilimsel çalışma yapabilir. Dil, din, ırk, ülke tanımaz. Böyle olduğu için, ilgilendiği konular çeşitlidir; bu konulara sınır konulamaz. Hatta bu konular sayılamaz, sınıflandırılamaz.

Süreklilik

Bilimsel bilgi üretme süreci hiçbir zaman durmaz. Krallar, imparatorlar ve hatta dinler yasaklamış olsalar bile, bilgi üretimi hiç durmamıştır; bundan sonra da durmayacaktır.

Bir evrim süreci içinde her gün yeni bilimsel bilgiler, yeni bilim alanları ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bilime, herhangi bir anda tekniğin verdiği en iyi imkânlarla gözlenebilen, denenebilen ya da var olan bilgilere dayalı olarak usavurma kurallarıyla geçerliği kanıtlanan yeni bilgiler eklenir.

Ayıklanma

Bilimsel bilginin geçerliği ve kesinliği her an, isteyen herkes tarafından denetlenebilir. Bu denetim sürecinde, yanlış olduğu anlaşılan bilgiler kendiliğinden ayıklanır; yerine yenisi konulur.

Bu noktada şu soru akla gelecektir. Sürekli yenilenme ve ayıklanma süreci içinde olan bilimsel bilginin

doğruluğu, evrenselliği savunulabilir mi? Bu sorunun yanıtını verebilmek için, bilimsel bilginin nasıl üretildiğine bakmamız gerekecektir. Sanıldığının aksine, bilimsel bilgi üretme yolları çok sayıda değildir; yalnızca iki yöntem vardır. Bu yöntemler başka bir yazının konusu olacaktır.

Teknoloji:

Öğretim teknolojileri tarihi konusunda önemli bir isim olan Paul Saetller teknolojiyi şöyle tanımlamaktadır: "Teknoloji (Latince texere fiilinden türetilmiştir; örnek, oluşturmak (construct) anlamına gelir) birçoklarının düşündüğü gibi makine kullanmak değildir. Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı haline dönüşmesidir.

(6)

Uygulamalı sanat terimi Fransız sosyolog Jackques Ellul tarafından kullanılmış ve kısaca "technique" olarak isimlendirilmiştir. O, teknolojiyi bir "technique" uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique" nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Sonuç olarak davranış bilimi ile öğretim teknolojileri arasındaki ilişki, doğal bilimlerle mühendislik teknolojisi arasındaki ya da biyoloji ile sağlık teknolojisi arasındaki ilişkiyle benzer hatta aynıdır."

Bunun yanı sıra Simon, 1983 yılında teknolojiyi şöyle tanımlamıştır: "Teknoloji, insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel bir disiplindir."

McDermott'un , 1981 yılında yaptığı teknoloji tanımı ise şöyledir: Teknoloji somut ve deneysel anlamda temel olarak teknik yönden yeterli küçük bir grubun örgütlü bir hiyerarşi yardımıyla bütünün geri kalanı (insanlar, olaylar, makineler vb.) üzerinde denetimi sağlamasıdır."

Ünlü bir eğitim teknoloğu olan James Finn ise teknolojiyi tanımlarken şöyle demektedir: "Makine

kullanımının yanı sıra teknoloji, sistemler, işlemler, yönetim ve kontrol mekanizmalarıyla hem insandan hem de eşyadan kaynaklanan sorunlara, bu sorunların zorluk derecesine, teknik çözüm olasılıklarına, ve ekonomik değerlerine uygun çözüm üretebilmek için bir bakış açısıdır.

Yapılan tanımlamalardan anlaşılacağı üzere, teknolojinin insan hayatındaki önemi çok büyüktür. Bu noktada teknolojinin insan hayatında nasıl ve ne şekilde kullanılacağı büyük önem kazanmaktadır.

Bu noktada karşımıza iki kavram çıkmaktadır. Bunlar "Eğitim Teknolojisi" ve "Öğretim Teknolojisi" dir. Eğitim Teknolojisi: Collier'e göre Eğitim Teknolojisi; Öğrenme sürecini geliştirmek için oluşturulan her türlü sistemi, tekniği ve yardımı içerir. Böyle bir yapıda şu 4 özellik önemlidir: öğrencinin ulaşması hedeflenen amaçların tanımlanması; öğrenilecek konunun öğretim ilkelerine göre analiz edilip, öğrenilmeye uygun şekilde yapılandırılması; konunun aktarılabilmesi için uygun medyanın seçilip kullanılması; dersin ve derste kullanılan araçların etkililiğini ve öğrencilerin başarı durumlarını değerlendirmek için uygun değerlendirme yöntemlerinin kullanılmasıdır.

Öğretim Teknolojisi: Saettler, "öğretim teknolojilerinin fiziksel kavramlarının, fizik bilimi ve mühendislik teknolojisinin, (tepegöz, data show, projektör, kaset, televizyon, bilgisayar, vb) grup ya da birey ağırlıklı sunumlar için öğretim materyali olarak uygulamaları şeklinde anlaşıldığını belirtmektedir" "Diğer yönden bu fiziksel kavramlar şunu da öngörmektedir: Davranış bilimcilerin ortaya koydukları bilimsel yöntemler eğitim uygulamaları için daha bağlayıcı olmalıdır; Bunun için geniş anlamda psikoloji, antropoloji, sosyoloji ve bu bölümler içerisinde de öğrenme, grup süreçleri, dilbilgisi, iletişim, yönetim, sibernetik, algı ve psikometri önem kazanmaktadır. Ayrıca , öğretim teknolojileri kavramı, mühendislik araştırma ve geliştirmelerini (insan faktörü mühendisliği ), bazı ekonomi dallarını, öğretim personelinin ve binaların (öğrenme alanları) etkin biçimde uygulanması (utilization) amaçlı lojistik bilgisini ve de veri işleyen, bilgiyi bulup getiren (retrive) bilgisayar tabanlı sistemleri de bünyesinde barındırmaktadır".

Bu bağlamda 8-14 Mart arasında kutlanan Bilim ve Teknoloji Haftası süresince, bilimin, bilginin ve teknolojinin insan hayatındaki yeri ve önemi anlatılmalı, bilimsel bilginin değeri vurgulanmalıdır. Teknolojinin eğitimde ne kadar önemli olduğu anlatılmalı ve teknolojiyi eğitimde doğru kullanma yolları gösterilmelidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dolayısıyla öğretim teknolojisi araştırmacıları alanı yakından takip etmeli, doğru sonuca varabilmek için doğru yöntemleri

eğitim teknologlarının bir disiplin olarak eğitim teknolojisini nasıl algıladıkları ve kendi ülkelerinde eğitim teknolojileri..

geliştirme, kullanma, yönetim ve değerlendirme boyutlarını içeren kuramsal ve uygulamalı bir..

• Deney sonunda mutlaka uygulama aşamaları, meydana gelen olaylar ve sonuçlar bir kez daha hatırlanmalı ve tekrar edilmelidir...

Enerjilerini verimli kullanabilmek için çocuklarla daha önceden gözlem ve araştırmanın nasıl yapılacağı konusunda çalışılmalıdır.. • Gezi ve gözlem

Dersi Veren Öğretim Üyeleri ve

 Yeterli seviyede görülmeyen öğrenme ortamlarının olumsuzluğunu, konu alanı ve alan eğitimine iyi derecede sahip öğretmenlerin, sürdürdükleri öğretimlerinde bu

 Öğretmen merkezli bir öğretme yöntemidir ve daha çok bilgiyi öğrencilere aktarma sürecini içerir..  Tanımlar yoluyla öğretimde, öğrenciye kazandırılmak