CUMHURİYET
tT -
fBI
1
1
Fahrî İstanbul hemşerisine dair
\
»
f
Alber, Gabriel, hayatı
yetişme
tarzı ve eserleri
Terakki, ilimde olsun, sanatta olsun deha ve zekâ imtiyazına sa hih olanların teşkil ettikleri silsi lenin, asırlar boyunca birbirini ta- kib eden keşiflerinden ve ihtiva larından doğan müşterek bir eser dir. Paskal’ın dediği gibi binlerce senedenberı gelip geçen insan ne silleri her vakit yaşayan ve daima öğrenen bir adama benzetilebilir. Bundan dolayı ilim ve sanatta ibda’ ve icadlarıle bugünkü nesillere ta kaddüm eden büyüklen minnet ve şükranla yadetmek ne kadar ye rinde ve vicdan! bir bore ise gerek onların, gerekse zamanımızda ya şayan ve en yüksek ilim payeleri ne erişen âlimlerin ve sanatkârla rın hangi usuller ile nasıl yetiştik lerini, ne gibi fikir ve sây hayatı geçirerek mesleklerinin şahikaları na ulaştıklarını araştırmak da o kadar mühim bir vazifedir. Çünkü arkadan gelen nesiller o büyük lerin örnek hayatından çıkan tah rik ve teşvik edici derslerde fikir 1
ve kalb gıdası bulurlar. Meslekle rini bütün bir ruh kuvveti ile se- | vip takdis etmeği öğrenirler. Fü- I tur ve ümidsizliğe kapılmadan me- şahirin çizdikleri nurlu izlerde yü rüyerek daima artan bir şevk ve gayretle, kendi sıralarında, ilmin daha ileri gitmesine ve insanlığın saadetine hadim unsurlar olmağa çalışırlar.
işte bu düşünce iledir ki Şehir Meclisinin kadirbilir ve çok isa betli bir kararı üzerine Babıâlinın tarihî salonlarından birinde verilen bir diploma ile nazirsiz şehrimizin fahrî hemşerisi olan üstün değerli ve aziz dostum Alber Gabrielin seç kin ve müstesna fıtreti, kuvvetli ve türlü ışıklı şahsiyeti hakkında bir kaç söz söylemeği faydalı gö rüyorum. Profesör Gabriel şüphe siz bahsettiğimiz zümreye mensııb, çalışma ve yetişme tarzı cidden dikkati calib âlim bir insandır. Fahrî hemşerimiz olmadan uzun yıllar evvel kalbden hemşerimiz olan kemalî nisbetinde mütevazı ve sevgili dostumuzun bütün bir ömür boyunca nasıl, ne kadar ve nerelerde çalışmış ve neler yap mağa, ne gibi eserler vermeğe mu vaffak olmuş olduğunu tetkik et mek fıtrî istidadın müsaid şartlar ve iyi tesadüflerle alabildiğine in kişaf imkânı bulduğu zaman sa'yin -ve zekânın ne kadar RşrJak başa
rılarla taçlandığına yeni bir misal teşkil ediyor.
A. Gabriel I883 te validesinin doğduğu bir köyde dedelerinin e- vinde dünyaya gelmiştir. Babası küçük bir şehirde Bar sur A vbe’de mimardır. Tasavvur hududunu a- şacak derecede çalışkan ve sana tının tekniğine derinden derine vâ kıf olan bu zat, oğluna pek çok şey öğretmiştir ve Gabriel Bar şeb rinin mütevazı kolejinde klâsik tah siline başlamıştır. Babası gibi çok çalışkan ve daima sınıfının birin cisi olmak istiyen ve olan mağrur küçük Gabrieli hocaları çok takdir eder ve severler. İmtihanlarını bi tirip diplomasim alırken Gabriel lâtineg ve yunancayı biliyor ve fran sızcayı dürüst yazıyor. O zaman yaşı ancak 17 dir. Kolejdeki hoca ları onu bilhassa riyaziyede par lak muvaffakiyetlere namzed gör- , düklerinden pederi ile fikir birliği ederek politekniğe sevketmek is- terler. Fakat o, zevkinin meyline ve belki de babasından mevrus fakat kendisince meçhul bir fıtrî
r
ı
Yazan
Nihad Reşad Betger
]
istidada uyarak mimar olmağı ak lına koymuş olduğundan Pariste Güzel Sanatlar mektebine girmeği tercih eder. Eder ama bugüne ka dar riyaziye onun sabit fikri ve sevgisi olmakta berdevamdır.
Pariste Quai Malaguais’de Paulin atelyesine namzed kaydedilen ve Güzel Sanatlar mektebi dühu] im tihanım hazırlamağa koyulan cev val zekâlı Gabriel burada da par lar. Bakımz neler yapar: Bir sene sonra dühul imtihanına giren 600 ' namzed arasından on birinci olarak seçilir. Bu muvaffakiyetini bilhassa parlak surette geçtiği riyaziyeye medyundur. Güzel Sanatlar mekte binde çok çalışır, çok şey öğrenir; mükâfatlar ve madalyalar alır. A y nı zamanda Sorbona devam ede rek edebiyatla iştigal eder ve L i- sencié-es-lettres olur. Bir müddet sonra hazırladığı tezlerle edebiyat doktoru unvanını pek iyi notla kazanır. Bu tezlerden biri Rodos siperleridir ki Rodos şehrine dair neşredilen mufassıl bir eserin bi rinci cildini teşkil etmektedir. Di ğeri Rodosta mülkî ve dinî abide lere tahsis edilmiştir. Bıı tezleri 192i senesinde geçmiş ve hazırlıdığı Releve’leri Fransız artistleri salo nuna göndererek altın madalya ile taltif olunmuştur.
Askerliğini yapmak üzere Güzel Sanatlar mektebinden ayrılırken diploma alabilecek duruma gelmiş tir ve yaşı ancak 20 dir. Bu suretle tahsilde sürat rekorunu kırmış ve askerlikten döner dönmez diploma sini almağa muvaffak olmuştur. Bu doktora için seçtiği tez «Balon ve Alsasta bir rasadhane» dir. Bu beklenilmiyen mevzu jürinin bü yük takdirine mazhar olmuştur. O zamanlar bu coşkun zekâ belki astronom olmağı da düşünmüştür. Gabriel Güzel Sanatlar mektebin de resim dersi de alır ve çok güzel suluboya yapmağı öğrenir. Vakit vakit dolaştığı müteaddid Avrupa pıemleketlerile Yakınşark şehirleri nin hepsinde aguarelleler yanar. Rodosta vaptığı ve Arkeoloji Ens titüsünün salonuna astığı nefis tab İhları pek kıskanç bir itina ile sak lamaktadır. Bunlardan bir tanesini yadigâr olarak kendisinden alabil mek için uzun uzun ve tekrar tek rar rica etmek mecburiyetinde kal dım. Çok sevdiği aziz koleksiyo nundan tek bir tablonun bile ek silmesine gönlü razı olmuyordu. Nihayet inadlı ısrarıma ve ricala rıma dayanamadı. Tablo gönlün den koptu ve bizim eve geldi.
Gabriel, Güzel Sanatlar mektebi ile tahsil ve hazırlık devrini bitir dikten sonra fikir hayatının ikinci safhasına giriyor. Artık tetkik ve tatbik seyahatleri başlamıştır. O zaman elinde bir fotoğraf makinesi bile bulunnuyan bu ateşli gene gezdiği ve gördüğü yerlerde resim yapmak, mimarî motiflerin, röle- velerini çizmik, bilhassa sulu bo yalar yaplnakla meşguldür. Hazır ladığı mimarî resimleri ve sulu boyaları şimdi azasından bulundu ğu Güzel Sanatlar Akademisine tak dim ederek nakdî mükâfatlar kaza nırken mekteb saatleri haricinde bir mimar yanında saatte iki frank ücretle çalışarak biriktirdiği para I ile 1901 den 1908 e kadar l# lya . | Almanya, Belçika, Holanda Dani- I marka ve ispanyayı dolaşır ve vak- i tini bu memleketlerdeki sanat e- j eserlerini tetkike hasreder.
1908 de pek müsaid bir tesadüf- i le karşılaşır ve memleketimizle bi rinci temasları başlar: Atina mek tebi Délos kazısına iştirak etmek için bir aışitike istediğini ilân eder. Namzedliğini koyan Gabriel kabul edilir. Bu kazı yapılırken fırsattan
istifadeyi bilerek adalarda ve Y u - nanistanda dolaşır. İzmir ve civarı nı, Bursayı ve Îstanbulu ziyaret e- der. Ertesi sene Anadoluya döner, oradan Rodosa geçer. Bu ada Gab rielin ruhunu heyecan ve hayretle doldurur ve Gabriel Rodos hak kında esash ve ciddî tetkikler yap mağa karar verir. Pek çok sevdiği bu şehirde uzun zamanlar yaşar. Bu müddet zarfında Délos’tak. hellénistique evlerin rölevelerinı hazırlıyarak Fransız artistler salo nuna gönderir. Bu travayı beğeni- Ih*, mükafat olarak bir gümüş ma dalya ve bir seyahat bourse’u ka zanır.
1914 harbinden evvel garb mem- lekelterinden maada Yunanistan, Mısır, Filistin ve Suriye ile Ana- dolunun bir çok bölgelerini ve o meyanda Lycie’y i enine boyuna dolaşır. Fakat Kodoştaki mesaisini de ihmal etmez. Orada (Sains Gean) = Sen Jan şövalyelerinin on beşinci asırda inşa ettikleri bir sanat şaheseri olan Abbaye France’m restorasyonunu tamamla mağa muvaffak olur.
Almanca, İtalyanca ve yunancayı iyi bilen; İngilizce, İspanyolca ve türkçeyi de anlayıp konuşabilen Gabriel 1914 harbinde tercüman zabit sıfatile Suriye bahriye müf rezesinde hizmet eder. 1919^ da ter his edilerek Mısırdan ayrılîtıak ve Tulon’a dönmek üzere iken Arab müzesini ziyaret maksadile Kahire- ye gider. Şimdi ikinci bir mesud te sadüf karşısmdadır. Kahirede mü ze müdürü A li Bahgat Bey ile ta nışır. Bu zat ile birlikte Mısırın ilk müslüman payitahtı olan Fous- tat’taki kazıyı görmeğe gider. A li Beye orada ne yapmak ve ne yol da çalışılmak lâzım geldiğini izah eder. A li Bey, Gabriel’in fikrini tereddüdsüz ve derhal kabul eder. Fransaya döndükten biraz sonra Gabriel, Mısır hükümetinden resmî bir davetiye alarak Kahireye dö ner ve sekiz ay kazıyı sevk ve idare eder.
1921 senesinin sonbaharında Caln edebiyet fakültesinde sanat târihi profesörlüğüne tayin edilir, 1925 te Strazburg edebiyat fakül tesine naklolunur. 1926 da İstan bul Üniversitesinde Arkeoloji kür süsü profesörlüğüne getirilir. 1930 a kadar bu vazifeyi ifa eder. 1930 da İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitü sü müdürü olur. 1941 de Kolej dö Frans’ta sanat tarihi profesörlüğü ne seçilir. Gabriel bu resmî vazife leri muvaffakiyetle ifa ederken tahsil çağından başlamış olduğu tetkik seyahatlerine devam eder, senelerce bir çok memleket dola şarak mesleği ile alâkalı mütenevvi meseleleri ele alır. Bu seyahatler
ve tetkikler esnasında topladığı notlardan ve n.etodlu araştırmala rından çıkardığı bilgileri birbiri ardından neşrederek ilim dünyası nın gözleri önüne sermek, yorulma bilmiyen azim ve faaliyetinin en mühim ve en bereketli son safha sına hususî bir revnak verir.
Gabrielin neşriyatı çoktur ve çok değerlidir. Bunların hepsini bura da sıralamağa imkân olmadığından başlıcalarını zikr ile iktifaya mec burum. Bunlar Anadoluda Türk a bideleri (2 büyük cild), doğu A - nadoluda Arkeolojik araştırmalar (4 büyük cild), Boğaziçinin Türk hisarları, Firikya, Midas şehri «= (Phyrige, Cité de Midas), tarih ve sanat diyarı Türkiye... gibi merak ve ihtisas sahihlerinin istifade ile : okuyacakları büyük eserlerdir. Bur saya dair yazdığı büyük bir kitab
1 dahi tabedilmek üzeredir. Bunlar dan maada arkeoloji, mimarı ve tarih hakkında müteatldid dergi lerde basılmış bir çok etüdleri, Rodosa dair yazılmış ve büyük tak dirler toplamış, 4 mühim kitabı vardır.
I Gabriel, mimarî ve arkeoloji araş ' tırmalan için Anadoludaki sürekli
1 seyahatleri esnasında şehirlerde ve köylerde vatandaşlarımız arasında ikamet ederken memleketi ve hal-
1 kını yakından görüp tanımak ve Türkler hakkında telkine ve ta assuba değil, fakat tetkike ve mü şahedeye dayanan şahsî ve objek( tif bir kanaat edinmek fırsatını bul muştur. Milletimizin civanmerdli- ğine bir çok defa şahid olmuş, müş kül durumlarda ve en karanlık günlerdeki gösterdiği azim ve me tanete, cesaret ve fedakârlığa mef tun kalmış, Türk sanat dehasının yarattığı bediî medeniyet, şaheser ler ve ihtişamlı abideler karşısında
1 derin ve iptilâlı bir hayranlık duy muş, milletimize, milli sanat ve I medeniyetimize gönül vermiş, bizi j çok sevmiştir. Bu sevgi sathî bir
1 sempatiden ibaret değildir. O, ma budu olan sanatta Türk dehasının yarattığı harikalardan ve Türk ruh ve kalbinin en büyük servet ve ziyneti olan yüksek hasletlerden il hamını, heyecanını alan, derin, sı cak ve rakik bir hisse dayanmak tadır, muhkemdir Ve vefalfdır.
Türk sanatı Gabriel’in ruhuna o kadar kuvvetle nüfuz etmiş, ben- liğini o kada rsarmıştır. ki Kolej dö Frans'ta 12 sene devam eden ted rislerinde ele aldığı mevzuların en büyük, en mühim kısmını hep Türk sanatı, Türk mimarisi teşkil etmiştir. Hem edib, hem hatib o- lan Gabriel konferanslar vermek üzere davet edildiği her memle- . kette her şehirde İstanbul, Bursa ve Anadoludaki Türk abidelerini konferanslarına mevzu seçmiştir Son senelerde bu konferansları ( vaki davet üzerine Genève’de, Bel- gradda, Zagrebde, Brükselde ve Amsterdamda büyük ve seçkin bir dinleyici kütlesi önünde vermiş ve garbın büyük ilim ve sanat merkez lerinde çoktanberi kültürümüzün fahrî mümessili olmuş ve Paris üniversitesinde Türk étude mer kezinin ihdasına muvaffakiyetle çalışmıştır. Gabriel, bilhassa Haçlı seferlerden sonra cahil ve koyu mutaassıb bir zümrenin dünyanın her tarafına Türklük aleyhinde yay dığı bâtıl itikadlarm ve kasdî is- nadların red ve cerhine, bize hâs olan ince medeniyetimizin mede niyet cihanında bilinmesine, abi devî ve nefis eserlerde, beliğ ve , mukni sözlerde durmadan çalışmış, daima hak ve hakikat müdafii ne- cib bir vicdan sahibi olduğunu gös termiştir.
Edebî gururumuz ve büyük üs tadımız Yahya Kemalin büyük ve lâhutî lisanında manevî v:iliğinin en ince, en ahenkli ve İlâhî ifade sine kavuşan Türk sanatı Gabri elin o sanat hâzinelerini ışığa ulaş* tiran ölmez eselerinde maddî ihti şamlarının tarihî vesikalarını bul muştur. Sanat aleminin iki büyük kutbunda aynı idealin meftun ve prestaşkârı olan bu iki üstad bize vatan topraklarının en kuvvetli ta
sarruf ve veraset hüccetlerini ver mişlerdir. Alber Gabriel. Türk top- ranlarında Türk sanatını meydana çıkardığı zaman onun ilk hayranı Yahya Kemal olmuş ve o vakitten- beri Gabriele mîllî minnetimizi ifade etmekten bir saat bile geri kalmamıştır.
İşte mimar, arkeoloğ. ressam, riyaziyeci, edib ve hatib Gahriyel- in mümkün olduğu kadar muhtf- sar bir tarzda nekline çalıştığım hayatı ve eserleri
M illî davamız hesabına kendisi ne manevî borcumuzu belirtmek, teşekkür etmek, ve Şehir Mecli sindeki sayın mümessillerimizi bir kaç ay evvel almış oldukları çok yerinde ve güzel bir karardan do
layı tebrik etmek isterim.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi