Beslenme ve Diyet Dergisi / J Nutr and Diet 26(2): 54-60,1997
FLAVONOİDLER ve SAĞLIK
Dr. Sibel KARAKAYA*, Yrd. D oç. Dr. S ed ef Nehir E L * - 1
Bitkilerdeki sarı, mavi ve kırmızı renkli pigmentlerin başlıca kaynağı olan flavonoidler; meyve ve sebzeler, çay ve şarap gibi içeceklerde doğal olarak bulunan 2- fenil-benzo-cc-piron yapısında polifenolik bileşiklerdir. Sebzelerde en çok bulunan flavonoidleriıı kuersetin ve kaemferol, meyvelerde ise kuersetin olduğu bildirilmiş tir. Özellikle meyve sebze tüketimi ile kanser ve kalp hastalıkları arasında negatif bir ilişki olduğunu ortaya çıkaran araştırmalarda, meyve ve sebzelerdeki bu koru yucu öğelerden birinin, besin öğesi özelliği taşımayan flavonoidler olduğu belirlenmiştir. Son yıllarda flavo
noidler ve sağlık üzerine yapılan araştırmaların yoğun luk kazanması nedeniyle, bıı derlemede flavonoidler, bi yolojik etkileri, kanser ve kalp hastalıkları üzerine etki
lerinin araştırıldığı çalışmalara yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Flavonoidler, sağlık, kanser, mey veler, sebzeler, koroner kalp hastalıkları
A B S T R A C T : Flavonoids a n d Health
Flavonoids are majör sources o f red, blue and yellow pigmeııts in the plant kingdom. They are polyphenolic compounds naturally present in vegetables, frııits and beverages sııch as tea and wine. It has been reported t hat the majör flavonoids in vegetables are quercetin, followed by kaempferol and qııercetin in fruits. In re- cent years, evidence from epidemiological and other studies have suggested t hat there is an inverse relati- oııship between fruit and vegetable consumptiotı and coronary heart disease and cancer. It is appeared to be t hat on e o f the protective non-nutritional compoımd in vegetables and frııits are flavonoids. Therefore in this study, flavonoids, biological effects of flavonoids and hecılth effects o f flavonoids on coronary heart disease and cancer are reviewed.
Key Words: Flavonoids, health, cancer, fruits, vegetab les, coronary heart disease
G İR İŞ
Günümüzde, 1970' li yıllarda başlatılan epidemiyolo-* E.İl. Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği,
Beslenme Bilim Dalı
jik çalışmaların sonuçları a lın m a y a b aşlan m ış ve bu sonuçlar özellikle m e y v e , seb ze tüketim i ile kalp hastalıkları ve çeşitli k an serlerin o lu ş u m u arasında negatif bir ilişki o ld u ğ u n u o rta y a k o y m u ş tu r. M eyve ve sebzelerdeki bu k o ru y u c u öğeler; çeşitli vitam in ler, karotenler ve k alsiy u m gibi besin öğesi özelliği ne sahip olm akla birlikte, b ü y ü k bir ç o ğ u n lu ğ u besin öğesi özelliği taşım am ak tad ır. B u n la r arasında flavo noidler, polifenoller, m o n o te rp e n le r, klorofil, diyet lifi, alifatik sülfitler, a ro m atik izotiy o siy an atlar, diti- oltionlar, fitik asit sayılabilir (1,2).
Gıdaların bu bileşenleri ile bazı h astalık lar arasında ki ilişki yoğun olarak araştırılm ak tad ır. Bu m akalede, bitkisel gıdalarda bulunan flav o n o id lerin sağlık üze rine olumlu etkilerinin araştırıldığı ç a lışm a lar derlen miştir.
FLAVONOİDLER
Bitkilerdeki sarı, m avi ve kırm ızı renkli pigmentlerin başlıca kaynağı olan flavonoidler; m e y v e ve sebze ler, çay ve şarap gibi içeceklerde doğal olarak bulu nan 2-fenil-b en zo -a-p iro n y a p ısın d a polifenolik bile şiklerdir (2,3,4). T em el y a p ıla rın d a benzen ve hete- rosiklik halka bulunan bu y ap ıy a b ağ lanan m olekül ler (H, OH) ile farklı isim ler alırlar. F lav o n o id yapı sındaki bu bileşikler; an to siy an in ler flavonoller, fla- vonlar, kateşinler, flav an o n lar ve izoflavonoidler olarak gruplandırılabilir (T ablo 1). G ü n ü m ü z d e gıda larda doğal olarak bulunan 4000' den ta z la flavonoid tanımlanabilmiştir. B unlar arasında kuersetin, k aem ferol, mirisetin, apigenin, luteolin sayılabilir (2).
Hollanda'da yapılan bir ç a lışm a d a 5898 kişinin iki günlük diyet kayıtlarından, genel olarak 28 çeşit seb ze ve 9 çeşit m eyve tüketildiği belirlenm iş ve bunla rın flavonoid içerikleri araştırılm ıştır (5). Tüketilen sebzelerde en fazla bulunan flavonoidin kuersetin ol duğu ve bunu kaemferolün izlediği belirlenmiştir. En fazla kuersetin içeren gıdanın soğan (347 m g/kg), ka emferol içeren gıdanın ise kale (B rassica oleraceae L. cv., 211 mg/kg) olduğu saptanm ıştır (Tablo 2). Mirisetin sadece taze fasulyede (V isia faba L., 26
Tablo 1. Flavoııoid Yapışındaki Bileşiklerin Bulunduğu Gıdalar (2).
F l a v o n o i d
Y a p ı s ı d a k i B aşlıc a K aynakları Ö rnek G ıdalar
B i l e ş i k l e r ____________________________________ _____________ _________________________________________
F l a v o n l a r O tla r (herbs) M a y d o n o z , Kekik
F l a v o n o l l e r S e b z e le r Soğan, Brokoli M e y v e le r E lm a, Vişne, Böğürtlen İç ec e k le r Çay, Kırmızı şarap F l a v a n o n l a r M e y v e le r Narenciye meyveleri K a t e ş i n l e r M e y v e le r E lm a İç e c e k le r • Çay A n t o s i y a n i n l e r M e y v e le r Vişne, Ü züm
İ z o f l a v o n l a r S e b z e le r Soya fasulyesi, Kurubaklagiller
Tablo 2. H o la n d a 'd a Tüketilen Bazı Meyve ve Sebzelerin Flavonoid İçerikleri (5).
M e y v e v e s e b z e l e r K uersetin Kaemferol (m g /k g ) (mg/kg) S o ğ a n ( A l l i u m c e p a L.) 347 <2 K ale ( B r a s s i c a o l e r a c e a L. cv.) 1 10 211 B ro k o li ( B r a s s i c a o l e r a c e a L .c v .I ta lic a L.) 30 72 F r a n s ız f a s u l y e s i ( P h a s e o l u s v u lg a ris L.) 39 <12 İnce ta z e f a s u l y e ( P h a s e o l u s v u lg a r is L.) 29 <2 P ırasa ( A l l i u m p a r r u m L.) <1 30 T u r p ( B r a s s i c a c a m p r e t i s L.) 7.3 48 Ç ilek 8.6 12 E l m a 36 <2 Kayısı 25 <2 A r m u t 6.4 <2 Şeftali <1 <2 S iy a h v e B e y a z ü z ü m 15 <2
m g/kg), luteolin k ırm ızı biberde (C apsicum annuum L., l l m g / k g ) , a p ig e n in ise sadece kerevizde (108 m g/kg) s a p ta n m ış tır . B ro k o li, kale, kırmızı lahana ve turp hariç d iğ e r tu rp g ille rd e bu flavonoidlerin hiçbiri s a p ta n m a m ış tır (5).
Çilek, siyah ve b e y a z ü z ü m dışındaki meyvelerde sa dece k u e rs e tin , ç ile k te kuersetin ve kaemferol, siyah ve b ey az ü z ü m d e k u ersetin ve mirisetin (4.5 mg/kg) saptanm ıştır. A ra ş tırıc ıla r genel olarak işlem görmüş gıdalardaki f la v o n o id m ik ta rın ın , işlem görmemiş gı dalara g ö re % 5 0 d a h a d ü ş ü k olduğunu belirtmişlerdir
(5). W '
1993 yılında yapılan bir çalışmada çay, şarap ve meyve sularının flavonoid içerikleri araştırılmış, be yaz şaraplarda kuersetin ve mirisetin saptanmazken, kırmızı şaraplarda kuersetin (4-16mg/L) ve mirisetin (7-9mg/L) saptanmıştır (6). En fazla kuersetin içeren meyve suyunun domates suyu (13mg/L) olduğu be lirlenmiştir (Tablo 3).
Demleme yöntemiyle elde edilen çayların; 10-23 mg/L kuersetin, 6.3-16 mg/L kaemferol, 1.7-12mg/L mirisetin, poşet çayların ise; 17-25mg/L kuersetin,
13-17mg/L kaemferol ve yaklaşık 3mg/L mirisetin içerdikleri saptanmıştır. Flavonoid verimi üzerine demleme süresi, çay yapraklarını öğütme ve
fermeıı-56
K A R A K A Y A S. EL NS.Tablo 3. Bazı Meyve Sulan ve İçeceklerin Flavonoid İçerikleri (6).
Meyve Suları ve İçecekler Kuersetin Mirisetin
____________________________________________(mg/L)__________________________________ (mg/L)
Çay (poşet ve demlenmiş) 10-25 1.7-12
Kırmızı Şarap 4-16 7-9
Elma suyu 2.5 <0.5
Üzüm suyu 4.4 6.2
Domates suyu (ticari bileşim) 13 <0.5
Greyfurt suyu (taze) 4.9 <0.5
Limon suyu (taze) 7.4 <0.5
Portakal suyu (taze) 3.4 <0.5
Portakal suyu (ticari bileşim) 5.7 <0.5
Bira <0.5 <0.5
Çikolatalı süt 1.3 <0.5
Kahve <0.5 <0.5
tasyonun etkileri araştırılmış ve demleme süresinin 5 dakikadan 10 dakikaya çıkarılmasının flavonoid içe riğinde artışa neden olduğu, ancak 10 dakikanın üze rindeki demleme sürelerinin daha fazla artışa neden olmadığı saptanmıştır. Çay yapraklarının öğütülmesi ile kuersetin miktarı %40 artmıştır. Yeşil ve siyah çayların flavonoid içeriklerinin benzer olduğu, ancak yeşil çayın mirisetin içeriğinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Yarı fermente bir çay olan ve Japon ya da sık tüketilen oolong çayının flavonoid içeriği nin ise siyah çaya göre daha düşük olduğu saptan mıştır (6). Taze çay yapraklarının fermentasyonuyla elde edilen ve Çin çayı olan Pu'er çayının, toplam flavonoid içeriğinin 64-126g/kg olduğu ve bu flavo- noidlerin tearubigin, epikateşin gallat, epikateşin ve teogallin olduğu belirlenmiştir (7).
F L A V O N O İD L E R İN B İ Y O L O J İ K E T K İ L E R İ
İlk olarak 1936 yılında Rusznyak ve Szent-Györgyi tarafından bulunan iki flavanon karışımına önceleri P vitamini adı verilmiş ancak daha sonra yapılan çalış malarda bu bileşiğin özelliklerinin vitamin tanımına uymadığı saptanmıştır (4). Sonraları flavonoidler olarak tanımlanan bu bileşiklerin, memelilerde bulu nan çeşitli enzim sistemlerinin inhibisyonunu ya da aktivitelerinin artırılmasını sağladıkları belirlenmiş tir. Flavonoidler vücutta emildikten sonra karaciğer de konjuge edilerek glukoronidler ya da sülfat konju- gatları oluşturulmakta daha sonra metabolitlerine parçalanmakta ya da idrar ve safra ile vücuttan atıl maktadırlar (4). Absorbe edilen flavonoidlerin bir çoğu fenolik bileşiklere parçalanır. Günümüzde fla vonoidlerin biyolojik ve farmakolojik özelliklere sa
hip oldukları bilinm ektedir. R utin ve hesperetin kıl cal damar çatlamaları ve k a n a m ala rın ı tedavi etmek amacıyla kullanılm aktadır. K u ersetin ve rutin serum trigliserit düzeyini azaltab ilm ek te ve antitrom botik etki gösterebilmektedir. Bazı flav o n o id ler antialler- jik, antiinflamatuar ve antik arsin o jen ik etkilere sa
hiptir. Bu etkinin lipoksigenaz ve siklooksigenaz en zimlerinin inhibisyonuyla gerçekleştiği d ü şü n ü lm e k tedir (2,4).
Flavonoidlerin en önem li biyolojik özellikleri, anti- oksidan olarak görev yapm alarıdır. O ksijen radikal leri ve lipid peroksidasyonu; aterosklerozis, kanser ve kronik inflamasyon gibi hastalıkların en önemli etkenleridir. Flavonoidlerin bir ç o ğ u lipid peroksi- dasyonunu başlatan radikallerin [H O ., 0 2 . - 0 2 , Fe(OH)3] ve lipid peroksi radikallerinin oluşum unu engeller. Yapısındaki bazı gruplar flavonoid radikal lerinin stabilitesini ve böylece antioksidan kapasite sini artırabilmektedir. F lav o n o id ler bunların dışında metal iyonlarını bağlayarak lipidlerin oksidasyonunu önleyebilir ve serbest radikallerin o lu şm a sın d a görev yapan enzim sistemlerini inhibe edebilir (2,4,8-10).
Bitkilerden özellikle çaydan elde edilen flavonoidle rin LDL (düşük dansiteli lipoproteinler) ve V LD L
(çok düşük dansiteli lipoproteinler) üzerine antioksi dan etkilerinin araştırıldığı bir ça lışm a d a inhibisyon konsantrasyonu (IC50) L D L ve V L D L oksidasyonu- nun %50 inhibisyonu için gereken antioksidan kon santrasyonu (mikromol) olarak tanım lanm ıştır. Bu nedenle IC50 değeri düşük olan bileşiklerin ateroje- nik etkinin önlenmesinde etkili olacakları belirtilmiş tir. Çalışmada flavonoidlerin ve fenollerin
antioksi-Tablo 4. V ita m in le r, F la v o n o id le r ve Fenollerin Antioksidan Etkileri (11).
Bileşik IC50 (|im)
Sentetik A ntioksidanlar:
Bütillendirilmiş Hidroksi Anizol (BHA) 0.181
Bütillendirilmiş Hidroksi Toluen (BHT) 0.270
Doğal A ntioksidanlar (vitaminler):
Askorbik asit 1.450 a-tokoferol 2.400 p-karoten 4.300 Flavonoidler ve Fenoller: Genistein (izoflavon) 14.300 Apigenin (flavon) >16 Hesperetin (flavanon) 3.660 Hesperidin (flavanon) >16 Naringenin (flavanon) >16 Kuersetin (flavonol) 0.224 Mirisetin (flavonol) 0.477 Rutin (flavonol) 0.512 Kaemferol (flavonol) 1.820 Epigallokateşin-3-gallat (flavanol) 0.075 Epigallokateşin (flavanol) 0.097 Epikateşin-3-gallat 0.142 Kateşin (flavanol) 0.187
Siyannidin klorit (antosiyanin) 0.212
Üzüm ekstıaktı (antosiyanin) 0.951
Tannik asit (fenolik asitler) 0.152
Kafeik asit (fenolik asitler) 0.241
Gallik asit (fenolik asitler) 1.250
Ellajik asit (fenolik asitler) 2.500
Kumarik asit >16
Resveratrol (misel yapısında fenol) 0.332
Gosipol (misel yapısında fenol) 0.572
Slimarin (misel yapısında fenol) 0.853
dan etkileri, an tioksidan etkileri kanıtlanmış askorbik asit, oc-tokoferol ve P-karoten ile kıyaslanmıştır (11) (Tablo 4).
Ç a lış m a la rd a flavonların ve narenciye meyvelerinde bulunan flav an o n ların zayıf, genellikle çiçekler, yap raklar ve m e y v e le rd e bulunan flavonollerin ise kuv vetli a n tio k sid a tif aktiviteye sahip oldukları saptan mıştır. F en o lik asitler ve antosiyaninlerin oldukça kuvvetli, ça y d an elde edilen kateşinlerin ise çok kuv vetli a n tio k sid a tif aktiviteye sahip oldukları belirlen m iştir (1 1,12).
FLAVONOİDLERİN SAĞLIK ÜZERİNE
OLUMLU ETKİLERİ Kalp Hastalıkları
Günümüzde düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ve
çok düşük dansiteli lipoproteinin (VLDL) ateroskle-
rozisin etkeni olduğu kabul edilmektedir. Hayvan de nemeleri ve epidemiyolojik çalışmaların sonuçları diyet ile C vitamini, E vitamini ve P-karoten gibi an tioksidan bileşenlerin aliminin artırılmasının kalp hastalıkları üzerinde koruyucu etkiye sahip olduğunu göstermiştir (11,13-16).
Hollanda'da yakın zamanda tamamlanan iki epidemi yolojik çalışmanın"sonuçları alınmıştır. Bunlardan il ki, 1960 yılında yaşlan 40-59 arasında değişen, Zutp- hen'de yaşayan erkeklerde başlatılmış ve 1985 yılın da veriler değerlendirilmiştir. Sonuç olarak flavono id alımı ile koroner kalp hastalıklarından ölüm riski arasında negatif bir ilişki bulunmuştur (3). Zutp hen'de yaşayan yaşları 50-69 arasında değişen 552 erkek üzerinde yapılan ikinci çalışmada, 42 erkekte kalp krizi vakası tespit edilmiş ve diyetle alınan fla- vonoidlerden özellikle kuersetin ile kalp krizi ınsı- dansı arasında negatif bir ilişki saptanmıştır (17). er
iki çalışm ada da Hollanda'da flavonoid aliminin en ön em li kaynaklarının sanıldığı gibi m eyve ve se ze- ler değil çay olduğu (toplam flavonoid aliminin %61-
70'i) belirlenmiştir. Zutphen'de yapılan bu çalışmada günde ortalama 26mg flavonoid tüketildiği saptan m ış v e toplam flavonoid aliminin %84'ü çay, soğan ve elmadan sağlanmıştır. Araştırıcılar, diğer kültür lerde örneğin A kdeniz ülkelerinde 10-20mg/L kuer setin ve mirisetin içeren kırmızı şarabın flavonoidler için ön em li bir kaynak olabileceğini belirtmişlerdir
(3). Flavonoidlerin önerilen tüketim miktarlarıyla il gili veriler bulunmamakla birlikte, Hollanda'da gün de ortalama 23 m g düzeyinde tüketildikleri v e bu d e ğerin 80 fim kateşine ya da 12 mİ kırmızı şarap tüke tim ine eşdeğer olduğu belirtilmiştir (18). Finlandi
ya'da y a şla n 30-69 arasında d eğişen 5133 erkek ve kadında yapılan çalışm ada da toplam flavonoid alı— m ıyla koroner kalp hastalıklarından ölüm riski ara sında negatif bir ilişki bulunmuştur. Bu ülkede diyet teki flavonoid kaynaklarının soğan v e elm a olduğu saptanmıştır (19). Yedi ülkede ve Amerika Birleşik D evletleri'nde yapılan çalışm alarda da benzer olarak koroner kalp hastalıkları v e fla v o n o id tüketimi ara sında n egatif ilişki belirlenm iştir (20,21). Ancak k o roner kalp hastası olan 4814 erkek arasında yapılan çalışm ada flavon ol ve flavon tüketimi ile koroner kalp hastalıklarından ölüm riski arasında anlamlı bir ilişki saptanm am ıştır (2 1 ).
58
K A R A K A Y A S. EL NS.Kalp vücudumuzda serbest radikallerin yarattığı ok- sidatif hasarlara karşı en duyarlı organımızdır. Bu nedenle araştırıcılar, diyette güçlü antioksidan etkile re sahip flavonoidler, karotenoidler, C vitamini, E vi tamini ve p-karoten bulunmasının serbest radikalle rin oluşturduğu oksidatif hasar riskini azaltarak kar- diyovaskular sistemi koruyucu etki göstereceğini be lirtmişlerdir (22).
Kanser
Kanser ile beslenme arasındaki ilişki, günümüzde ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan epidemiyolo- jik çalışmalarla belirlenmektedir. Bu çalışmaların so
nuçları, çevre koşulları ve genetik gibi faktörler gö- zardı edildiğinde, diyet ile kanser oluşumu arasında kuvvetli ilişki ve kansere bağlı ölümlerin %35'inde diyetin önemli bir faktör olduğunu göstermiştir. Ya pılan çalışmalar bitkisel gıdalarla özellikle meyve ve sebze tüketimiyle kanser oluşumu arasında negatif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur (23).
Son yıllarda in vitro yöntemlerle yapılan çalışmalar da siyah ve özellikle yeşil çayın antimutajenik ve an- tikarsinojenik etkiye sahip olduğu ve bu etkinin; ka- teşinlerden ve kuersetin, mirisetin, kaemferol gibi flavonollerden kaynaklandığı belirtilmiştir (1,24,25). Yugoslavya, Arnavutluk, Yunanistan, Fransa, İtalya, İngiltere, Portekiz ve İspanya'da baharat olarak, Tür kiye'de daha çok çay şeklinde tüketilen ve % l-3 fla vonoid içeren adaçayının etil asetat ekstraktının indi- rekt mutajanler üzerinde antimutajenik etkiye sahip olduğu ve bu etkiden sorumlu bileşenin flavonoid ya pısındaki luteolin olduğu belirlenmiştir (26,27). Ay rıca adaçayının direkt mutajen olan sodyum azidin mutajenik aktivitesini ortalama %40 azalttığı saptan mıştır (28). Narenciye meyvelerindeki flavonoidler- den özellikle tangeretin ve nobiletinin kanserin ön lenmesinde oldukça etkili oldukları belirtilmiştir (29). Kuersetin ve kateşin gibi flavonoidlerin birçok mutajenik bileşik üzerinde antimutajenik aktiviteleri saptanmakla.birlikte (1,24,25,30) yapılan bir çalış mada, nitrozasyon reaksiyonlarında oldukça kuvvet li nitrozlayıcı mutajen de olabilecekleri gösterilmiş tir. Nitrozasyon reaksiyonları ile mutajenik etki gös teren nitrozaminler ve nitrozamidler oluşmaktadır (28,31).
Model sistemlerde yapılan çalışmalarda glisin/glu- koz/kreatin sisteminin ısıtılması ile oluşan heterosik- 1 ik aromatik yapıdaki mutajenler üzerine flavonun ınhibitör etkisi olduğu saptanmıştır. Antimutajenik etkinin, prekarsinojenlerin karsinojenlere dönüşümü nü sağlayan metabolik aktivasyon yolunun inhibis- yonııyla sağlandığı düşünülmektedir. Bu tip
hetero-siklik aromatik yapıdaki mutajenlerin et ve et ü rü n le rine ısısal işlem uygulanması sonucu m e y d a n a geldi ği ve evlerde etin patates, havuç gibi flavonoid içeren bitkisel gıdalarla birlikte pişirilmesinin bu tip m u ta jenlerin oluşumunu azaltacağı bildirilmiştir (32).
Flavonoidler ve kanser arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla in vivo yöntemlerle yapılan çalışmaların sonuçları da flavonoidler ve çeşitli kanserlerin oluşu mu arasındaki negatif ilişkiyi ortaya koym uştur. D o kuz flavonoidin asetaminofen oksidasyonu ve sitok- rom p-450 enzim aktiviteleri ile ilişkisinin araştırıldı ğı çalışmada; sıçan karaciğer m ikro zo m ların d a aseta minofen oksidasyonunun tangeretin ve flavon ile 2-4 kat arttığı, mirisetin ya da kuersetinle %65 inhibe edildiği oysa yüksek düzeyde p-450 3A4 aktivitesine sahip insan karaciğer m ikrozom larındaki a setam in o fen oksidasyonunun tangeretin, mobiletin ve flavon ile 1.6-3 kat arttığı, mirisetin ya da kuersetin ile %40- 60 düzeyinde inhibe edildiği saptanm ıştır. İnsandan elde edilen p-450 1A2 aktivitesine sahip hücrelerde ise asetaminofen oksidasyonu flavon ya da kuersetin ile tamamen inhibe edilmiştir (33). Farelerde k im y a sal karsinojenle oluşturulan fib ro sark o m a insidansı üzerine diyetin kateşin, luteolin, rutin ve kuersetin ile zenginleştirilm esinin etkileri a ra ş tırılm ış tır (34). Karsinojenle 7 haftada % 100 tüm ör insidansı sapta nırken, kuersetin ve luteolin içeren diyet ile tüm ör 9 haftada oluşmuş ve tümör insidansı sırasıyla % 52 ve %60 olarak saptanmıştır. Diyette rutin ve kateşin b u lunması tümör insidansını etkilem em iştir (34). He La ve Raji lenfoma hücrelerinin gelişimi üzerine flavo noid aglikonlarının glikozitlerine göre daha etkili ol duğu ve bu etkiden flavonoid m olek ü lü n ü n 2. ve 3. karbonları arasındaki çift bağın sorum lu olduğu be lirtilmiştir (35). Azoksi metanol ile kolonik neoplasia oluşturulan ve %2 kuersetin ve %4 rutin içeren diyet le beslenen farelerde aşırı hücre çoğalm asının durdu rulduğu, %2 kuersetinle beslenen farelerde tüm ör in- sidansının azaldığı oysa %4 rutinle beslenen fareler de sadece inhibisyon eğilimi olduğu saptanmıştır.
%2 kuersetin ve %4 rutin ile beslem e tüm ör gelişimi ni durdurmuştur (36). Yapılan çalışm alardan görül düğü gibi, farklı hücrelerde farklı kim yasal karsino- jen ile oluşturulan karsinojenite üzerine flavonoidle
rin etkileri farklı olabilmektedir.
1995 yılında yayınlanan bir çalışm ad a koroner kalp hastalıkları ile flavonoid tüketimi arasında negatif bir ilişki olduğu ancak flavonoid tüketim inin kansere bağlı ölümler üzerindeki etkisinin önem li olmadığı belirtilmiştir (20). Henüz kanser ile flavonoid tüketi mi arasındaki ilişkiyi araştırm aya yönelik çok fazla epidemiyolojik çalışma b u lu n m a m a k la birlikte, in
vitro ve in vivo ç a lışm a la rın sonuçları flavonoidlerin a n tim u tajen ik ya da an tik arsin o jen ik etkisinin, muta- jenik ya da k a rs in o je n ik bileşiklere ve flavonoidlerin
çeşidine göre d eğ iştiğ in i g ö sterm ektedir.
k a y n a k l a r 1. S t a v r i c B . A n t i m u t a g e n s a n d c a r c i n o g e n s in f o o d s . F o o d C h e m T o x i c o l 3 2 (1): 7 9 - 9 0 , 1994. 2. H o l l m a n P C H , H e r t o g M G L , K a t a n M B . A n a l y s i s an d h e a l t h e f f e c t s o f f l a v o n o i d s . F o o d C h e m 5 7 ( l ) : 4 3 - 4 6 , 1 9 9 6 . 3. H e r t o g M G L , H o l l m a n P C H , V a n d e P u t t e B . C o n t e n t o f p o t e n t i a l l y a n t i c a r c i n o g e n i c f l a v o n o i d s o f te a in fusi- o n s , w i n e s a n d f r u i t j u i c e s . J A g r F o o d C h e m 4 1 : 1 2 4 2 1 2 4 6 , 1 9 9 3 . 4. B r i v i b a K , S i e s H. N o n e n z y m a t i c a n t i o x i d a n t d e f e n s e S y s t e m s . In N a t u r a l A n t i o x i d a n t s in H u m a n H e a lt h an d D i s e a s e . F r e i B . ( e d ) , A c a d e m i c P r e s s , N e w Y o r k , 1 0 7 - 1 2 8 , 1 9 9 4 . 5. H e r t o g M G L , H o l l m a n P C H , K a t n M B . C o n t e n t o f p o t e n t i a l l y a n t i c a r c i n o g e n i c f l a v o n o i d s o f 28 v e g e t a b l e s a n d 9 f r u it s c o m m o n l y c o n s u m e d in t h e N e t h e r l a n d s . J A g r F o o d C h e m 4 0 : 2 3 7 9 - 2 3 8 3 , 1992. 6. H e r t o g M G L , F e s k e n s E J M , H ı l l m a n P C H , K a t a n M B , K r o m h o u t D . D i e t a r y a n t i o x i d a n t f l a v o n o i d s a n d risk o t c o r o n a r y h e a r t d i s e a s e : T h e Z u t p h e n E l d e r l y S tu d y . L a n c e t 3 4 2 ( 2 3 ) : 1 0 0 7 - 1 0 1 1 , 1 9 9 3 . 7. S h a o W , P o w e l l C , C l i f f o r d M N . T h e a n a ly s is by H P L C of g r e e n , b l a c k a n d P u 'e r te as p r o d u c e d in Y u n - n a n . J S c i F o o d A g r 6 9: 5 3 5 - 5 4 0 , 1995. 8. H u s a i n S R , C i l l a r d J, C i l l a r d P. H y d r o x y l radical sca- v e n g i n g a c t i v i t y o f f l a v o n o i d s . P h y t o c h e m i s t r y 26 (9): 2 4 8 9 - 2 4 9 1 , 1 9 8 7 . 9. R o b a k J , G r y g le v v s k i R J . F l a v o n o i d s are s c a v e n g e r s of s u p e r o x i d e a n i o n s . B i o c h e m P h a r m a c o l 37 (5): 8 3 7 8 4 1 , 1 9 8 8 . 10. W h i t e h e a d T P , T h a r p e G H G , M a x w e l l SRJ E n h a n c e d c h e m i l u m i n e s c e n t a s s a y for a n t i o x i d a n t c a p a c ity in bi- o l o g i c a l f l u i d s . A n a l y t i c a C h i m i c a A ç t a 266: 2 6 5 - 2 7 7 ,
1992 .
1 1 • V i n s o n J A , D a b b a g h Y A , S e r r y M M , J a n g J. P lant fla v o n o i d s e s p e c i a l l y te a f l a v o n o l s are povverful antioxi- d a n t s u s i n g a n in v it r o o x i d a t i o n m o d e l fo r heart d i s e a s e . J A g r F o o d C h e m 43: 2 8 0 0 - 2 8 0 2 , 1995. 12. X i e B , S h i H , C h e n Q , H o C T . A n ti o x i d a n t p ro p erties o t f r a c t i o n s a n d p o l y p h e n o l c o n s t i t u e n t s from g r e e n , o o l o n g a n d b l a c k t e a s . P r o c e e d i n g s o f the N a tio n a l S c i e n c e C o u n s i l . R O C , P a r t B: L ife S c i e n c e s , 17 (2) :77- 8 4 , 1 9 9 3 . 1 3. D e W h a l l e y C V , R a n k i n S M . R o b in J, H ou lt S, J e s s u p W , L e a k e D S . F l a v o n o i d s inh ib it the o x id a tiv e m o d iti- c a t i o n o f lo w d e n s i t y li p o p r o t e i n s by m a c r o p h a g e s . Bi- o c h e m - P h a r m a c o l , 39(1 1): 1 7 4 3 - 1 7 5 0 , 1990. 14. F ra n k e l E N , W a t e r h o u s e A L , K in s e ll a JE. Inhibition o f h u m a n L D L o x id a tio n by re s v e ra tro l. L a n c e t 341: 1 1 0 3 - 1 1 0 4 , 1993. 15. F r a n k e l E N , K a n n e r J, G e r m a n J B , P arks E , Kinsella JE . In h ib itio n o f o x id a tio n o f h u m a n L D L by phenolic s u b s t a n c e s in red w in e. L a n c e t , 341: 4 5 4 - 4 5 7 , 1993. 16. M a x w e l l S, C r u i c k s h a n k A , T h o r p e G. R e d w ine and
a n tio x id a n t activity in s e r u m . L a n c e t 344: 193-194, 1994.
17. Keli S O , H erto g M G L , F e s k e n s E J M , K r o m h o u t D. D ie ta ry fla v o n o id s a n tio x id a n t v ita m in s and incidence o f stroke: T h e Z u t p h e n study. A r c h Intern M e d 156 (6): 6 3 7 - 6 4 2 , 1996.
18. V in s o n J O , H o n tz B A . Phenol an tio x id an t index : C o m p a r a t i v e a n tio x id a n t effectiveness o f red and whi- te w in es. J A g r F o o d C h e m 43: 4 0 1 - 4 0 3 , 1995.
19. K n e k t P, J a r v in e n R , R e u n a n e n A, M aatele J. F la v o n o id intake and c o r o n a ry m ortality in Finland: A cohort stud y. B ritish M ed ica l Journal 312 (7029): 478 -481 ,
1996.
20. H e rto g M G L , K r o m h o u t D, A ravanis C , Blackburn H, et al. F l a v o n o i d intake and lon g-term risk o f coronary heart d is e a s e and c a n c e r in th e seven countries study. A rc h Intern M e d 155 (4): 3 8 1 -3 8 6 , 1995.
21. R i m m E B , K atan M B , A sc h e rio A, S tam pfer MJ, Wıl- lett W C . R elatio n betvveen intake o f flavonoids and risk for c o ro n a r y heart disease in male health professı- onals. A n n Itern M e d , 125 (5): 384-389, 1996.
22. S in a tra S T , D e M a r c o J. Free radicals oxidatıve stress o x id iz e d low den sity lipoprotein (L D L ) and the heart . a n tio x id a n t and other strategies to limit cardıovascular. d a m a g e C o n n M e d 59 (10): 5 7 9 - 5 8 8 , 1995.
23. A n o n y m o u s . C a r c in o g e n s and anticarcinogens in the h u m a n diet. In National R e s e a r c h C o u n c il, National A c a d e m y Press, W a s h in g t o n D .C ., 1996.
24. Y en G C , C h e n H Y . C o m p a r is o n o f an tim u ta g e n ic ef- fect o f various tea extracts (g reen , o o lo n g , p o u c h o n g and black tea). J F o o d Protect 57 (1): 5 4 -5 8 , 1994.
25. Y a m a d a J, T o m i t a Y. A n tim u ta g e n i c activity o f vvater extracts o f black tea and o o lo n g tea. B io sci B io te c h Bi- och 58 (12): 2 1 9 7 - 2 2 0 0 , 1994.
26. A k g ü l A. B a h a ra t Bilim i ve T e k n o lo jis i. G ıd a T e k n o lojisi D ern eği Y ayınları No: 15, A n k a r a , 1993.
27. S a m e j i m a K, K a n a z a w a K, A s h i d a H, D a n n o G. Lııte- olin: A strong a n t im u t a g e n a g ain st dietary c a r c i n o g e n , T r p - P - 2 in p e p p e r m in t, sa g e and th y m e . J A g r F o o d C h e m , 43: 4 1 0 - 4 1 4 , 1995.
28. K a r a k a y a S. Bazı G ıd a la rın M u ta j e n ik ve A n t i m u t a j e nik E tkilerin in in vitro Y ö n t e m l e r l e S a p t a n m a s ı , D o k tora T e z i, E .Ü . F e n B ilim leri E n s ti tü s ü , 1997.
29. C a l o m m e M , P ieters L, V lie tin c k A, B e r g h e D V . Van- d e n - B e r g h e D. I n h ib itio n o f b a c te ıia l m u ta g e n e s is by citrus fla v o n o id s . P l a n t a - M e d i c a 6 2 ( 3 ) :2 2 2 - 226, 1996.
60
K A R A K A Y A S. EL NS.30. Kanazavva K, Kawasaki H, Samejima K, Ashida H, Danno G. Spesifıc desmutagens (antimutagens) in ore- gano against a dietary carcinogen, Trp-P-2, are galan- gin and quercetin. J Agr Food Chem 43: 404-409,
1995.
31. Rueff J, Gaspar j, Laires A. Structral requirements for mutagenicity of flavonoids upon nitrosation. A structu- re activity study. Mutagenesis 10(4): 325-328, 1995. 32. Lee H, Jiaan CY, Tsai SJ. Flavone inhibits mutagen
formation during heating in a glycine/ creatine/glucose model system. Food Chem 45: 235-238, 1992.
33. Li Y, Wang E, Patten CJ, Chen L, Yang CS. Effects of flavonoids cytochrome P450-dependent acetaminop- hen metabolism in rats and human liver microsomes. Drug Metab Dispos 22(4): 566-571, 1994.
34. Elangovan V, Sekar N, Govindasamy S. Chemopre- ventive potential of dietary bioflavonoids against 20- methylcholanthrene- induced tumorigenesis. Cancer Lett 88(1): 119-120, 1994.
35. Ramanathan R, Tan CH, Das NP. Cytotoxic effect of plant polyphenols and fat soluble vitamins on malig- nant human cultured cells. Cancer Lett 62(3): 217-224,
1992.
36. Deschner EE, Ruperto J, Wong G, Newmark HL. Qu- ercetin and rutin as inhibitors of azoxymethanol-indu- ced colonic neoplasia. Carcinogenesis 12(7): 1193