• Sonuç bulunamadı

Başlık: ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR'IN TEFSİR ANLAYIŞIYazar(lar):ALBAYRAK, HalisCilt: 34 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000795 Yayın Tarihi: 1995 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR'IN TEFSİR ANLAYIŞIYazar(lar):ALBAYRAK, HalisCilt: 34 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000795 Yayın Tarihi: 1995 PDF"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR'I~ TEFSİR ANLAyıŞı

Dr. Halis ALBAYHAK

Elmalılı Hamdi Ya7.lr'ın tefsir anlayışını bir çerçeveye oturtabilmek için geleneksel Fatiha-Nas türü Kur'an Tefsirlerinin ö7.elliklerini tanımak. gerekir. Çünkü Elmalılı da mütedavil Kuran Tefsirlerini kaynak olaıak kullandığını söylemekte ve tefsiri, en a7.ından onlara tertip bakımından ilk bakışta ben7.erlikler arzetmektedir. Öyley~e bu noktada geleneksel tefsirin belli başlı ayırıcı özelliklerine çok kısa bir biçimde değinmek gerekir.

Bilindiği gibi ilk dönemlerde Hz. Peygamber, sahabe ve tabiinden rivayet ağırlıklı bir mecrada yürüyen tefsir, sonraları tefsir terminolo-jisinde "dirayet tefsiri" olarak adlandırılan yeni bir yapıya ve anlayışa kavuştu.

Dirayet tefsiri gurubuna dahil edilebilecek tefsirlerde artık müfe~-sirIerin kendi birikimlerine dayalı olarak Kur'an ayetleri hakkında fikir yürüttüklerini görüyoru7..

Böylece tefsirin kaynakları arasına Kur'an, sünnet ve sahabe görüşleri yanında kişilerin şahsi yorumları da katılmış oldu. Yani Kur'an müfessirleri artık sadece rivayetler arasında tercih yapmakla sınırlı kalmıyor, kendi eğilimlerine, fikri ve ilmi seviyelerine göre yorum-lar yapabiliyoryorum-lardı. Bu arada tefsir alanında metot ağırlıklı. müstakil çalışmalar da 7.amanl" İslam ilim ve kiiltür hayatında yerini bulu-yordu.

Ulı1mu'I.Kur'an'a dair müstakil eserlerle, biitün Kur'an ilimIerini cem'eden e~erler Kuran Tefsirlerinin yanında bir başka macrada geliş-mesini sürdürii) ordu.

Bu süreç içerisinde Kur'an Tefsirleri, tefsir terminolojisinde yerini bulan ve problem olarak ortaya çıkan unsurları da bünyesine aldı.

(2)

HALİS ALBA YRAK

Artık Kur'iin TeC,jrll~rind~, Kııı'iin, siiund Y~ sahahc g(jrıişleriniıı yanıııda yeni kavramlar ve yeni problemler de rnü;ıakaşa ortamı huldu. Bunlar, m1.Ahkem-müteşabih, nasih-rncnsuh, am-hiis, mutlak-mukayyed, mübhemat, hakikat-m(~caz, i'caz, tenasüb, yedi harf, kıraat, esbabu'n-ııiizul, müşkihı'l-Km'illl

"S.

gibi konulardır.

Bilindiği gibi hunlarııı hir kli'Omltamamen ııakle dayalı, bir kısmı, bizatihi Kur'an'ın kullandığı terimlerdcr, kaYI'.aklanmış, bir bölümü, Kur'an kelimelerinin ta~nife tabi tutulması 'sonueu oluşmuş, bir kısmı metnin tesbitiyle bir kısmı da rnı~tnin tezyiniyk alakalıdll'.

Aşağı yukarı geleneksel Fatilıa-Nas türü tcfsirl~rde bu kavramlar hemen bütünüyle yerinj bulmuştULFakat her müfessirin mezhebi ve fikri temayülünc, ilmi s(~viycsinc V~ birikimine dayalı olarak tef-sirlerindc bazan hirh,kım ıııı~urlara fazla yel' vcrilmiş, bir kısrnma daha a7, temas edilmiştir.

Geleneksel Tefsirin bunlardan başka bir temel ö7,elliği daha vardır ki o da, K ur'an'i biitiineü hir yaklaşımla tefsir etme konusundaki noksanlı klardır.

Elmalılı'nın tefsir anlayışını da, nitclikkrini ana hatlarıyla saydığım gelenekEel Fatiha-Nas türü Kur'an tefsiri yazan müfessirleriıı anlayışın-dan ve metodundau ayrı düşünmek doğru olmaz. Şu halde diyebiliriz ki Elmalılınııı tefsir anlayışında da dile getiıdiğimiz temel noktalarda ge-leneksel Kur'an. Tefsiri yazan müfessirlerin anlayışıyla büyük bil henzer-lik vardır. Yaui öneeki Kur'an Tefsirlerindeki unsurların hepsini,

EI-malılmın tefsirinde bulmak mümkündür. Hak Dini Kur'iin Dilin'de kelimelerin lügavi ve Jstılabi manalanUln ele alınmasından metnin eş-si7,liğinin, sureler ve ayetler aıası tenasüLün vurgulanmasına, ayetle rİn llü7,ul sebeplerindım nasilı-men&uh konusuna, sahahe ve tabiin-müfessirlerinin gÖJ'üşl:~rinden rlaha 50nraki müfessirlerin yorumlarına kadar akla gelebilecek hiitün unsurlar' mevcuttur. Zaten Elmalılı'Uln en çok başvurdu~u ka)'nakla~ de: mütcdavil Kıır'~n Tcfsirll'ridir.1 Tefsirinİn mukaddimesinc baktığımızda hemen her müfes~ir gibi o da, tefsirin faynakl.arını dijrt ana noktada topluyor. Bunlarm ilk üçü,

Kur'-1 Söz konusu Kur'au Tefsirleri, Talıeri'uin Canıiul.-Beyan'ı. Zcın"h~erl'nin Keşşıif'ı, Beydavrnin Envarıı't.Tenzil'i. Hazi'nin Tef.ir.i Kelıir'i. C"ssas'ın Ahkiimn'I.Kur'iin',. Ebu. Hayyan'ın e1.Halı •.•••I.;llııhit.i, .Ebussuud'un. İrş£ıdu'I-Akli's.SeJim'i "c Aliı.!'nin Ri,hu'l.lI1ean'" sidir,. Hak Dini Kurnn Dili. İstanbul, tarihsiz (Muka,ldime. ss, 20-21).

(3)

ELMAllL! MUHAMMED HAMDi... 157

<'in,Peygamber(as)in hadi~lerinde varid ola.n tefsider;~ahabc ve tabiinden tefsirk alakalı olarak nakledilen görii~lerdir. Dördüncüsü de onun ifade-siyle "Ru üç esas teharri edildikten wnıa ulum-u arabiyye vo şeriyyc ilc makulatı ilmiyye dairesindı~ istihrac edilebilen te'vil kısmıdır. "2

Gerek mukaddimcsindeki tefside ilgili genel kendi tefsiriy le ilgili özel metodik yaklaşımlarınd~n gereksı~ bizzatihi t.efsirinden anlaşıl. dığına göıe Elmalılı, gckneksel tefsir çizgisinde yapısal bir değişiklik yapmay{ düşü.nmemiştir, denehilir.

Bunun sebeplerinden biri, Türk okuyucuya hitabetme kaygısı olabilir. Bir diğeri Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sipariş verirken öne sürdüğü ön şartlar olabilir. Esasen .ber iki ihtimali de aynı oranda mümkündür. Türkçe okuyup yazan insanlar o güne kadar tefsirin söz konusu olan bütün' unsurlarını ve bu alanda biriken malumatı genişçe ihtiva eden Türkçe bir tdsirle kar~ı1aşmamışlal'dı.

Türkçe okuyan ve yazan okuyucu kitlesine en azından Kur'iin ayetleriyle ilgiliolarak öneeki' tcfsirlerde yeralan bilgi ve yorumların büyük bir kısmını sunmak Elmalılı için bir gereklilik olmuştur denebilir.

Doğalolarak büyük bir kısmı K ur'iin'ın baştan sona tefsiri tarzında olmasa da Elmalılıdan önce de Türkçe kaleme alınan tefsirler vardı. Fakat en azından Latin harfleriyle ve Hak Dini K uran Dili hacmintle bir tefsirin bulunmadığını rahatça süyleyebiliriz.

ı.

ELMALlLlYI

ÖNCEKi \ .MÜFESSlRLERDEN

AyıRAN

HUSUSLAR

Elmalılı Hamdi Yazır'ın tdsirde kökiii bir metot değişikliğine gitmemiş olması, onun ünceki miifessirlerdcn aynıaıı yanlarının olma-dığını göstermez.

Hamdi Yazır'ın herşeyden önce aldığı eğitim, içinde yaşadığı kültür, o dijnem dünyasının siyasi,. sosyal, ekonomik, ilmi ve felsefi açıdan taşıdığı özellikler itibariyle ünceki miifessirlerden çok daha farklı bir dünyanın insanı olduğu son derece açıktır.

Bu basit gerçek, dgğal olarak Elmalılı Hamdi Yazır'a, Kur'iin'ı anlama ve yorumlamada yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Ayrıca özellikle Batı Felsefesini yakından tanıması onun, kendinden öneeki miifessirlerden farklı bir bakış açısı yaklalama!Oını intae etmişt;r.

Şu halde onun farklı yı::nlarına kısaca bir göz atalım.

2 Mukaddime, ss. ~9-30.

(4)

158 HALis ALBA):RAK

A. Okuyueuyla Bütünleşmesi

Kendilerini Kuı,'anı anlama ve açıklamaya adamış insanlara' Kur'an'ın yüklediği görev hiç şüphesiz onun yüce mesajını diğer insan-lara anlayacakları bir üslupla anlatmaktır.

Elmalılı, tefsjrinin büyük bir bölümünde okuyucuyla Kur'an ara-sında içten, sıcak. heyecan verici, duygulandırıcı, hem fikri hem de kalbibir ilişki kurmaya çal~şmıştır.

O, Kur'~n'ın metnini açıklc.~ak yerine, metinden kendisine akseden ve oradan gerçek hayatla buluşan, son olarak gönül ve akıl imbiğinden geçen fikirleri, duyguları ve anlamları okuyucuy1a: paylaşmayı yeğle-miştir.

Açıkçası o, Kur'an'ın metninde çakılıp kalmadan, ama metinle hem ayet çerçevesinde hem de Kur'an bütünlüğü çerçevesinde sıkı sıkıya bağlı bir biçimde vahyi, tabi olduğu insan tÜTünün bir tem-silcisi olarak kendisiyle ve gerçek hayatla bütünleştiren bir anlayışı, sergilemektedir.

Bu tan bir tefsiri mütedavil diğer tefsirlerin birçoğunda-en azından benzeryoğunlukta-bulabilmenin kolayolmayacağını sanıyoruz.

Bu anlayışıyla Elmalılı, Peygamberin varjsleri olan nlema sımfının bir üyesi olarak insanla Kur'an arasında kurulması gerekli köprüyü çağına göre büyük öl'çüde kurmuştur, diyebiliriz.

B. Döneminin Gündeminde Olan Konularla Yakından İlgilenişi Elmalılı, dönemi:rıin gündeminde olan sosyo-ekonomik, felsefi, ahlaki, dini, hukuki, fikri konular ve problemlerle yakından ilgilenişi açısından kendinden ônceki Kur'an müfessirlerinden farklıdır.

q,

her ne kadar bazan Kur"an hakkında öncekilerin yaptığı yorumlar yı-ğım içinde takılıp kalsa da çoğunlukla Kur'an'ı, muhataplarıyla bü-tünleştirmeyi amaç edinmiştir. Elmalılı, KUT'i\n'la şöyle veya 'böyle ilgili olarak yaşanan hayat içinde özelde 'İslam Dünyasını, genelde bütün insanlığı etkileyn her tür düşünce ve akımın değerlendirmesini, kendi Kur'an anlayışına göre yapmayı tefsir anlayışının. bir gereği saymıştır. Çünkü Kur'an'ın gerçek hayatla bağlantısını doğru, sağlıklı ve sağlam zeınİnlerde oluşturmanın gereği, Kur'an araştırmacılan için va~geçilmez bir noktadır.

(5)

ELMALILI MUHAMMED HAMDİ... 159

Bu bakımdan Hamdi Yazır da gününe kadar kaynağı hariçten olsun veya inüslümav bünyenin içinden olsun İslam Dünyasında oluşan mezhebi, tasavvufl, felsefl ve fikri akımları kendi Kur'iiiı. an. layışına göre değerlendirme yoluna gitmiştir.

Mesela Elmabb, Bakara Suresinin 165. ayetini tefsir ederken müı;ı.a-sebet düştüğü için panteizm'e ve müslüman mutasavvıfların "vahdet-i vücud" anlayışına temas ederek bunların, Kur'iin'ın öngördüğü Allah anlayışıyla ne ölçüde bağdaşabildiğini incelemiştir .

. Anlayabildiğimiz kadarıyla o, panteizmle vahdet-j vücfttçuluğu özdeşleştirmekten' yana değildir.

O, vahdet-i vücutçuların, Allah anlayışlarını "Allahtan başka mevcut yoktur" şeklinde formüle ettiklerini, buna mukabil. panteizmde "Her mevcu<ı Allahtır." tarzında bir formül bulunduğunu ifade ederek arada büyük farkların bulunduğunu anlatmaktadır.3

Öt( yandan o, Hanbeliler içinde zuhur eden Vehhabi çizgısının mensuplarının bir başka aşırılığa düştüklerini anlat~aktadır.4

Elmalıb özellikle Batı Dünyasından gelen .felsefi telakkileri Kur'. iin'ın ruhuyla.bağdaşmayan bazı fikirleri ele alarak onlann tutarsızlığını ortaya koymaya çalışıyor. Gerçekten Batı Dü~yası ile ilgili tahlillerinde o, batıbnın geçirdiği safhaları,mücadelelerini ve ulaştıkları fikri, siyasi ve ilmi sonuçları yakından. tanıyan bir mütefekkir görüntüsü veriyor.s Ayrıca bazan yeni ekonomik sistem ve nazariyelerin hayata yansıyan Kur'iin'a aykırı tutum ve uygulamalarını tenkid' ediyor.

Mesela Bakı;;ra Suresinın

274.

ayetinintefsiri sadedinde o, tüketime dayalı ekonomik sİstemi savunanları eleştiriyor; yerinde, ve ekonomik manada gerçekçi harcama ile mahza istihlak arasındaki farkı ortaya koymaya çalışıyor.6

c-

.Felsefi Konulara Ağırlık Verişi

Elmabbnın felsefl konulardaki farkını ve temayüzünü vurgula-madan geçmek olmaz.

Bize göre o, bu yönüyle Fatiha-Nas türü tefsir yazan diğer Kur'iin müfessirlerinden oldukça farklıdır. O, bu alanda özgün yorum ve tespit-lere sahiptir.

3' Hak Dini Kuran Dili, I, 576-577. 4 A.g.e. I, 577-578.

5 A.g.e. I. 196-197. 6 A.g.e. II, 949.

(6)

160 HALis ALBA YRAK

Çünkü bill~büdiğiJlliz kadarıyla t~lam Felsefecilerinin Kur'an'ı baştan sonatefsir eden eserleri elimizde mevcut d'eğildir. Onların diğer eserlerinde doğalolarak Kur'an ayetleriyle ilgili felsefi yorumlarının olduğu hilinen bir husustur.

Burada Kur'an'ı haştan sona tefsir edenler arasmda felsefi birikimi açısından Tefsir-i Kebir sahibi Fahruddin er-Razi'yi anmak gerekir. Ancak Elmalılının en <ızından XX. asırda yaşamış biri olarak batıda felsefenin asırlar içinde geldiği en son seviyeyi ve f) seviyeye gelinceye

kadar geçirdiği merhaldcri yakından bilmesi, onu, Fahruddin cr-Razi'-ye göre farklı bir konuma getiriyor. Ayrıca Razi'nin tefsirinde kelami münakaşaların felsefi konulardan çok daha fazla yekun tuttuğunu be-lirtmek gerekir.

Görebildiğimiz kadörıyla Elmahlının felsefi izahlunnda en fazla yer tutan konu, K ur\ın'ın da gerçekten çok sıklıkla ve önemle üze-rinde durduğu konu. olan Allah-iilem ilişkisidir. Özellikle de Allah-insan .ilişkisi ...

D- İstidrad Kabilinden Makale Görünümünde Açık.lanıalarda

Bulunuşu

Hamdi Yazır'ın tefsir metodunda önceki müfessirlerden ayrılan bir diğer husus, onun ltizumlu gördüğü durumlarda bazı ayet veya ayet gruplarının tefsiri sadedinde istidrad kabilinden açıklamalarda bulu-nmasıdır.

Bu ilave açıklaml.'. ve yorumlar adeta ilgıli konuda kaleme almmış fikri imicam ve mantıki sil.ile gibi telif unsurlarını taşıyan müstakil makaleler görünümündedir denebilir.?

Bu kabil uzunca izahatta bulunduğu bölümlerde Elmalılı, müte-fekkirliğini, füozofluğunu, hem dini hem de pozitif ilimlerdeki ehli-yetini göstermektedir.

Kanaatımızea ElnıaLlı 'nm bu zengin muhtevaIı açıklamaları, bilgi, ilim ve irfan hazinesidir. Umarız yapılacak sadeleştirmeler bu hazinerlin günümüz insanına asi'ının ,halavetini ve zenginliğini bozmadan ulaş-tırırlar.

Bu tarz bir tefsir ilk bakışta en azından şekil açısından Elmalılı için bir nakısa gibigiirülse de onun, Kur'an'ın muayyen konulardaki

(7)

ELMALILI MUHAMMED HAMDİ... 161

bakışını doğrudan hayatın içine girerek, insanoğlunun ürettiği bilgi birikimini kullanarak ortaya koyması çok önemlidir. Okuyucu farkında olmadan. bilgi seviyesini yükseltiyor ve buda, onun, Kur'an'ı anlama seviyesini giderek yukarılara tırmandmyor. Ancak burada şunu söy-lemek gerekir ki önceki müfessirIer de bazı ayetlerin tefsirini uzun bazılarını kıEa tutmuşlardı. Onlar da bilgi birikimlerinin ağırlık mer-kezine düğru kayan ilave açıklamalarda bulunmuşlardır. Gerçi he..; men her müfessir hangi konuda daha :çok bilgi sahibiyse o konuyla ilgili açıklamalarını genişçe yapmıştır. Fakat bunların' yukarıda ifade ettiğimiz gibi müstakil makale görünümünde olmadıklarını söylemek durumundayız. Üstelik Elmalılı, bir veya birkaç konuda değil, hf men her ilimle alakalı olarak bu tür istidradlarda bulunmuştur. Felse-feden pozitif ve sosyal bilimlerin hemen bütün dallarına kadar her alanda yorumlarda bulunduğu gibi, dini ilimIerin hemen hepsiyle ve dilbilimin bütün yönleriyle alakalı açıklamalaıda da bulunmuştur. O, bu cephesiyle çağının allarnesi Fahruddin er-Razi'ye benzemekte-dir. Ancak özellikle felsefede, pozitif ve s()syal bilimlerdeki ilerleme gözönüne alınırsa Ehrtahlının K ur'an'ı yorumlamada daha büyük bir avantaja sahib olduğu rahatlıkla söylenebilir.

II. ELMALILININ GELENEKSEL TEFSİR ANLAyıŞı

ÇtZGİStNDE KALDIGI BAZI NOKTALAR VE ORTAYA ÇıKAN

DURUM

Elmalılı'nın geleneksel tefsir ~layışından kopmaması, ODun'kalıp-lanm tartışma konusu yapmaması doğalolarak Fatiha-Nas türü tefsirleıde düşülen metodik yanlışların, onun tarafından devam ettiril-meı;ini intac etmiştir. Bize göre metod yanlışlarının patenti Elmalılı'ya ait değildir. Ona ait olan bu yanlışları sürdürme yanlışıdır. Elmalılının geleneksel tefsir anlayışı çizgisinde kalışını üç temel noktada ele almak uygun olacaktır.

A- Müfessirlerin Tefsİr ve Yorumlannı Şekillendiren Kur'an Telakkileri ve Elmalılı Hanıdi Yazlr'm da Hemen Hemen Aynı Paralelde Oluşu

Kur'iın'ın insan için ne ifade ettiği, Kur'im'ın İnsana nasıl baktığı, ona muhatap olarak ne gibi bir değer afettiği konus~ındaki Kur'an anlayışımız, bizim Kur'an'ı anlamamızın tarzını ve niteliğini belirler.

(8)

162 HALİs ALBAYRAK

Bu bakımdan Kur'an'ın insan içİn ne ifade ettiği konusunu yine Kur'an'dan alarak yapılan yorumlarda bu noktayı odak olarak ortaya koymak, en azından bir müfessir için gerekliIiktir. Bu noktayı sağlamca tesbit etmeksİniz girişilecek yorum ve açıklamalar dağınıklıktan ve

dayanaksızlıktan kurtulamazlar. \

Geleneksel Kur'an tefsirlerinde Kur'un'ın insan için ne ifade ettiği konusuna biıkarsak, grnelde onun, insan için herşey demek olduğu gibi bir düşüncenin varlığı seziliyor.

Bu, kişiyi, insanın insan olarak taşıdığı özellikleri kullanmasına " pek gerek olmadığı fikrine götürür.

Bu durumda zihinleri Kur'an'ın bağrında kilitlerden ve bağlardan kurtarma yerine zihinler sadece Kur'an'a kilitlenir.

Bunun içindir ki zaman zaman Kur'an, sadece sayısız hikmetler, İnce ve derin manalar taşıyan bir kitap konumuna getirilmiştir.

Nitekim geıek Kur'an'ı baştan sona tefsir eden müfessirler gerekse diğer İslam Vleması, hpmen bütün mcsailerini Kur'an'ı bu manada

incelemeğe harcamışlarılır. ,i

1- Müfessirlerİn Kur'an'dan hikmet çıkarma gayretleri ve her ko-nuya Kur'an'dan işaretler bulma" çabalan ve Elmalılı'nın: aynı tıitumu sürdürmesi:

Müfeasirler öylesine çok ve gereksiz hikmet arayışına girmişler" ki yer yer Kur'aıı'ın, muhatapları için yol gösterici, yönlendirici, yaşanaıı hayat gerçeğine etkili, ,ızlü, anlaşılır ve müşahhas umdder sunan bir kitap olduğunu adeta unutmuşlardır. Onlar, Kur'an'a sadece Allah kelamı gözüyle bakıp, İnsan unsuruyla münasebetini gözardı ettikleri içindir "ki mesailerini hep Kelamollanın ne kadar üstüıı, ne kadar güzel, ne kadar etkileyici, bİzim bilebildiğimiz ve bilemediğimiz ne kadar hikmet ve manalarla d,:)lu bir kitap olduğunu göstermeğe, gereğinden fazla gayret sarfetmişlerdir.

Allah Kelarııını~ insanlar için olduğu, onun asıl rolünün, onların düııyada varlık içiııdeki büt~n bağlantıları çerçevesinde yaıatılış amaç-larını gerçekleştirmelerini sağlamak o,lduğu fikri, zaman zaman ihmal edilmiştir.

i

Yani Kur'an'a gidip or dan açık yönlendirmderi, tavsiyeleri, İnsanın aklıyla, vicdanıyla ahenkli beraberlikler kuran ilkelerini alıp, onlan inaanlarllJ gerçek mana,rla bütünleştirme düşüncesi geleneksel tefsirde hakettiği yeri almamış gibi görünüyor.

(9)

ELMALlLl MUHAMMED HAMDİ... 163

Çaba, Allah Kelarnı olan Kur'an'ı, yine Allah için anlama şekline dönüşmüş, onun insan için varolduğu fikri bazan ikinci plana düşmüştür.

Kur'fın metafizik unsurlardan sözederken, bilahare özellikle felsefi antropolojinin konusu olan hmusları dile getirirken, ahlak alanına ait prensipleri vazederken amaç insan olduğu halde müfessirler her nedense genellikle bu unsurları, Allahın kutsİ kelarnı fikrinin manevi baskısı, otoritesi çerçevesinde değerlendirmeyi daha. uygun bulmuşlardır

Elmalılı da önceki müfessirlcr kadar olmasa da zaman zaman bu kabil hatalara düşmemiştir diyemeyiz. O da bazan gerek olmadığı halde hikmetleraramış, ayetleri hedefledikleri asıl noktadan alarak hiç ilgisi olmayan konularda kullanmıştır. .

Yine o, yer yer kendisini ayetlerden delil bulma ihtiyacında his-setmiştir. Çünkü ötedenberi müfes'!jirler, "şu ayet şuna delalet eder", . ~'şu ayetin şu bölümü şuna işaret eder" gibi ifadelerle her konuya Kur'.

an'da dayanak arama yoluna gitmişlerdir.

Elı;nalılı da bu geleneği bir ölçüde devam ettirmiştir diyebiliriz. Mesela o, Bakara Suresinin 155. ayetinde sözü edilen "açlık" olgu. suyla farz. oruç arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyor ve OruCuilbura-da zikredilen açlıktan bir payolduğunu söylüyor8 ki bize göre bu ayetm, siyak-sibak çerçeyesi içinde hedeflediği husus tam •..men farklıdır. Çünkü orada insanın hayatı boyunca zaman zaman güçlüklerle; musibet ve belalarla karşılaşacakları bildiriliyor. İnanan insanın bu güçlüklere karşı nasıl bir reaksiyonda bulunacağının Allah tarafından denen eceği belirtiliyor.

Tabü olarak sabredenlerin ve mülkün gerçek sahibini hatırlayan-ların bu imtihanda başarılı olacağından bahsediliyor. Bu yüzden bu ayette sözü edilen açlıkla oruç aras~nda bağlantı kurmak, ayetleri ilgili oldukları konudan çekip alakası olmayan bir noktaya götürmektir.

Bu konuyla ilgili bir misal daha vermek istiyoruz. Mesela o, (Bakara:

16)

ı-ı=.)~ ~.)

li

ifadesinde geçen "ticaret" kelimesi hakkında şöyle

demektedir:

"Bu tasvirde, ticaretin ,büyük bir medhi vardır."g

Oysa ticaret insan hayatının gelişim süreci içinde zamanla zaruret halini almış insanİ bir aktivitedir. Ticaret, insanların zaman zaman biçimini değiştirdikleri fakat asla vazgeçemedikleri bir faaliyettir.

8 A.g.e. I, 628. , 9 A.g.e. I, .242.

(10)

164 HALIs ALSA YRAK

Bu faaljyetjn güzelljğj için hiç alakası olmayan bir mana ortamında delil aramaya gerek yoktur.

Bu tür yaklaşımlarda pratiğe yamıyan herhangj bjr yön yoktur. Üstelik bu ayetin sevkedildiğiçerçevede böyle bir mana bulmak en son akla gelebjlecek şeydir.

Burada Kur'an'ın karşısında insanııı bjlgjsini, görgüsunu, tecrü-besini adeta .iıfır düzeyindı~ zannelmck ve Kur'an'ın herbjr biriminin, insanın bilgisi haricind,,; muhtevalar taşıdığını ~anmak dUl'llmu hasıl olur ki bu da doğru değildir. Halbuki Allah bilen, öğrenebilen, yaşar-ken tecrübe ve bilgisin.i artırma kabiljyetiııde olan insanlara onların bilgi seviyelerini hesah.ı katarak hitab t:diyor. Yani mutlak gaybla ilgili konular ~ariç, A::Iahın bildirriıt~sil1in dışında bilinemeyecek hu-suslar hariç insanın bildiği, farkında olduğu, anlayabildiği, kavr ••yabil-diği ögeler ve motifler kullanıyor Allah Teala.

2- Elmalılı'nın metinle olgular dünyası arasındaki bağı yerinde kuramayan 'müfessirleriu izindı~n gitmesi:

Müfessirlerin Kur'an anlayışlarındaki temel sapmalardan jkincjsi de onların, Kur'an'la :/aşanan hayat, Kur'i'ln'la insan, daha doğrusu Kur'un'la olgular dünyası arauııdaki örtüşmeyi, uyumu gözden kaçır~ malandır.

K ur'an'ı yorumlarken Kur '[ın'ın mctin bütünlüğü yanında onun olgular dünyasıyla da bütünleşmesi noktası ihmal edildiğinde hem insan müdahalesiyle Kur'an'ın dinamizmi ortadan kaldırılmış oluyor ht'm de bir nice yeni probleınü kapı aralanıyor.

i

Nitekjm nesn probleminin IHt.aya çıkışını bu noktaya bağlamak mümkündür .

.Elmalılı da i)zellikk ahkama konu olan ayetlerin tefsirinde nüzul ortamını hesaba katmayan, olaylarm akış ve ge~işimi gerçeğiyle 'ilgi-lenmeyen müfessirlcrin tavrını yer Yt~rbenzer bir biçimde sürdürmüştür, denebilir.

Öte yandan o, Kur'an'da ner,hin varlığını ink<.r etmenin nassm zahirini inkar olacağını söylemekle, ncshi inkar edenlerin bir bakıma küfre düşebileceklerine işaret etmiş gibidir.ıo Her halükarda bu hü-küm oldukça ağırdır.

(11)

"'

ELMALlLl MUHAMMED .HAMDİ...

Esasen bize göıe Hesh hadisesinde de diğı.r hazı koııularda olduğ~ gibi Kur'an'la insan, Kur'an'la yaşana~" ve istihaleler geçiren hayat arasındaki bağı, uyumu ve zam"n ?oarnan örtüşmeyi ~ıanki bir tür yok farzediş sözkonumdur. Elmalılınııı da en azından neshle ilgili yorum-larında hu tutumu sergilediği söylenebiliı. Oysa muhtemeldir ki n<->sh denen şey, hayattaki çeşitliliğe karşılık Kur'an'llI, muhataplarına sun-duğu <Jltematiflerdir.

N'eshle ilgili ayetlerin hangi şartlarda indirildiği gozonune alınırsa hem Bakara Suresindeki ayette hem de Nahl Suresindeki ayettc hayatın akışı içind~ Allahın 'insanlara sunduğu yeni seçenekleri akıllarına sığdıramayanlara her fırsatta Peygamberi karalamaya ve onun nübü-vvetine gölge düşürmeğe çalışan kişilerin anlamsız, ama maksath ve yıkıcı propagandalarma ct~vap v~rmek amaçlanmaktadır. İlgili ayet-leri hedefledikayet-leri bu noktadan çekerek başka alanlara taşıma tema-yülü giderek İslam Dünyasında bir türlü çözümlenemeyen nesh prob-lemini doğurmuştur.

Esasen denebilir ki ne sh konusunun problem haline gelişi hayat için olan Kitabullahı, sadece Kitabullah olarak telakki etme yanlışından kayı;.aklanmıştır.

3- Kur'an 'daki bütün kelime v" jfadelcrin medlullerini tesbit gayret.i ve Elmalılının da aynı yolu izlemesi:

Geleneksel tefsirde Kür'an'ın anlaşılmasının adeta büt.ün kelime-lerin medlulkelime-lerinin kesin olarak tesbit.iyle özdeş hale get.irildiğini görü-yoruz. Oysa Kur'anın bazı kelimelerinin medlullerinin müfessiriıı veya asrının bilgi birikimiyle anlaşılamadığını t.esbit etmek zaten Kur'an'ı 'anlamak demektir.

Bu, Kur'an'ın, insanı aşan, onun ihata edemeyeceği bir yanının hulunduğuııu zorunlu olarak ikrar olacağından, Kur'an'ı anlamanın hizatihi kendisidir.

Bu tutum, K Ur'an'ııı anlaşılması işinin sadece muayyen bir çağda yaşayan insanlara münhasır kılınarnayacağı gerçeğinin kabulüdür. Dolayısıyla hu, Kur'an,'ın yorumlanma sürecinin kıyamet.e kadar sü. recek oluşunu~ teslim olunmasıdır. Böyle bir fikir de K ur'an'ın her asrın insanıyla; her fikrı ve ilmı seviyeden insanla gerçekçi zeminde ilişki kuran ve evrenseli kucaklayan hir kitap oluşunu kabullenmek demektir ki asıl Kur'anı anlamak hu olsa gerektir.

(12)

166 . HALİS ALBA YRAK

Yoksa bilgi edinme vasıtalarımızIa ulaşamadığımız bir konu ile alakalı spekülatif izahıarda ve zorlamalarda bulunmak Kur'an'ı anla-mak "e yorumlamak değildir,

Görünen.o ki müfessi.rler, sonraki Desmere açıklanmadık bir kelime

ve tesbit edilmedik bir medlı11 bırakmamayı kendilerine görev edin-mişlerdir.

Pek en der insana nasip olabilecek engin düşünce ufuklarına uzanan, Elmalılı, müteşabihat konusundaki değerll yorumlarına rağmen yer yer kendi düşüncesiyle çatışan yorumlarda da' bulunabilmiştir.

Başka hiçbir misal vermesek bile Ali İmran'ın başındaki el-Hurufu '1-I-İnukatta'dan (I'in (..r.AL1

\}IJA~!

.ıı

~.uıl olduğu yolundaki yorumu bile onun az da olsa gelenekııelı çizginin bu yöndeki şartlandırmasından kendini koruyamadığını gösterrneğe yeter, Üstelik Elmalılı kuaat imamlarınm eda' ile alakalı farklı okuyuşIarını mesned alarak böyle bir yoruma varmıştır.

4-

Metnin (nazmın) güzeııiği ve eşsizliği ile ilgili açıklamalara fazla yer verilmesi ve Elınalılının tutumu:

Dördüneü olarak bil' noktayı daha zikretmek gerekir ki o da, müfessirlerin Kur'an metninin eşsizliği ve güzelliği ile ilgili izah ve yorumlar yapma; ayetler ve sureler arasında tenasüb arama çaba-larıdır, l\!üfessirler bu koıı~da bazan zorlamalara ve pek ikna edici olmayan yakıştırmalara düşmekten uzak olmamışlardır.

Elmalılının da bu konudaki geleneği devam ettirdiğini rahatça söyleyebiliriz.

Sonuç itibariyle diyebiliriz ki Kur'an'ın insan için ne ifade ettiği konusundaki ötedenberi süregelen yaygın yanlış bir kanaatın sonucu olarak yukarıda kaydetrneğe çalıştığımız, bize göre hatalı veya gereksiz denebilecek yorumlar ortaya çıkmıştır:

B.

Kuram Tefsir Kaynağı Olarak Kullanmada Hatalar ve .EImalılı Elmalılı Kur'an'ı tefsir kaynaklarının başında zikredeı'ek Kur'an'ı Kur'an'la tefsir etmekte, başka bir ifadeyle Kur'an'ı bir bütün olarak değerlendirmcktediı.

Bu konuya ne kadar önem verdiğini onun muhkem ve müteşabihle ilgili olarak serdettiği şu metodik tespitlerinde görüyoruz. Elmalılı şöyle diyor:

(13)

ELMALlLl MUHAMMED HAMDt... 167

"Büiün ayatı Kur'an'da da bu muhkemat esastır. Hem bunların herbiri ayrı ayrı olarak "ümmühatıkütüb" değil, nizarnı tevhid ilc meemuu birden ümmülkitabdır. Her aYl'ti muhkeme, diğer ayeti muhkeme ile mukayese edilmek şal'tıyla manaları hükümleri yakınen tayin olunur.

Herbiri nefsi,nde muhkem olmakla berabeı- yekdiğerine nazaran ıtı ak-u takyid, umum-u. husus, takrir-u tefsir, iı;tisna veya tahsi., veya nesih gibi nisebi muayyene ilc bir alakai muhkemelt'ri de vardır.

,

Bunun için sureti umumiyyede muhkematın kuvvetlerinde, haysi-yeti ihkamlarında derecatı mahsusa da vardır ki bunlar, zahir, nass, müfesser, manayı hassıyla m.uhkem olmak üzere dört mcrtt'be üzere-dirier. MuhkematlIi. bu nizarnı vahdetle mukayeseleri de ilmi Kur'an'ın usuli muhkemesindendir.

Bunu nazarı dikkate almayan, muhkematın meemuunu bir ümm olarak mülahaza etmeyen veya edemeyenler, tabiri aharle istikraı tam. yapmadan fehm-ü istidial v(). kıyasa kalkışanlar ilmi muhkeme eremezler, hata ederler, işte ayetin bir kısmı böyle ümmülkitab mtıh-kemat, bunların mukabilinde diğer bir kl!Jmı da müteşabihattır. "11 Tef&iri baştan sona incelendiğinde gerek Kur'ani kavramların açık-lanmasında gerek kelimelerin Kur'an'daki manalarının tesbitinde gerekse daha büyük Kur'an birimlerinin birbirleriyle irtibatlarının kurul~asında onun, Kur'an'ı bir bütün olarak göıdüğünü, tefsir ve yorumlarını bu esas çerçevesinde yaptığını söylememiz gerekir.

Bu konuda misal vermeğe gerek göımüyoruz. Çiinkü Kur'an,ı kaynak olarak çok sık bir biçimde kuııanmakt~dır. Belki de denebilir ki Hak Dini Kur'an Dili, Şenkıti'nin "Advau'I-Beyan fi İdahi'l-Kur'an bi'l-Kur'an"ı hariç Fatiha-Nas türü tefsirler arasında Kur'anı bir bütün olarak, değerlendirenlerin başında gelir.

Fakat bu tür tefsirlerde Kur'an konu konu açıklanmadığı için zaman zaman Kur'anı bir bütün olarak ele almak müfesı;irler için oldukça zor olmuş, hatta bu konuda en fazla hassasiyet gösteren eş-Şenkıti bile irtibatlı olabilecek bütün ayetleri, bütün Kur'an birim-lerini bir ayetin veya ayet grubunun tefsirinde yanyana getirememiştir. Dolayısıyla Kur'anı baştan sona ayet ayet tefsir etmenin bizatihi ken-dinden kaynaklananelverişsiz bir durum vardır.

i .

(14)

163 HALis ALBA'YRAK

!

Bu tarz tefsirlerde bel' ayet, hatta her ayetin muayyen bir bölümü çoğu zaman miistakil olarak ele alınıp tefsir edildiği için, her ifadenin adeta bağımsız bir hüküm bildirdiği düşünülmüş ve ifadelerin sevk edil-diği ayet çerçevesindeki açıklayıcı, kayıtlayıcı, tahsis edici ve belirleyici umurlar gözardı edilmiştir.

Elmahlıda da bu- tutumu görmek mümkün.

Mesela J....uI.J.I)"'L'Y iBakara 256) ayctiylc 0J~J c; 0.>>-;':1 ~

r"

J1'liJ

(Bakara 193) ayeti arasında bir çelişki olduğunun düşünülebileeeğini dile getirerek bu iki ayetin birbirini nesh veya tahsis edebileceğini ileri sürmüş; hatta ayı~tte sözü edilen müşriklere din hürriyetinin verilmemesinin iizcııiklı~ J..ll1 j .•1)"')':1 hükmünün tatbikini temin için olduğunu söyleyebilmiştir.ll

i .

Herşeyden önce her iki ayctin hedeflediği noktalar aynı değildir. Biri din çerçevesi içindf~ veya dine girme konusunda zorlama yoktur fikrini işliyor, diğeri ise siyasi ve dini ayrılık dolayısıyla birbirlf'riyle anlaşamayıp savaş durumuna giren iki topluluk arasındaki durumdan bahsediyor.

Bütün bunlar bir yana aynı ayetin ikinci bölümünde savaştan vazgeçtikleri takdirdeartık o müşrikIere karşı savaşın sürdüriilmemesi gerektiği konusuna işard vardır. Bu durumda ayetin kendi bütünlüğü içinde anlaşlImamış olması söz konusudur.

Elmalılı bu iki ayet arasındaki sözde ç'elişki iizerine müfessirlerin çeşitli yorum, yakıştırma ve zorlamalarını tefsirine uzun uzun dereet-meyi de ihmal etmemiştir. t3

ElmahJı zaman zaman da olsa yine önceki müfessirlerin düştükleri siyak-sibak çerçevesini gözardı ediş yanlışına düşmekten kendini alamamıştır.

~esela o, ~ l.>-'- ifadesiyle ilgili aç.ıklamalan sırasında ..,...U1 l.>.\. ifadesini de hatırlatarak hidayetiD, "hem maksuda ulaştırma" hem.de "doğruyu gösterme" manalarının bu iki ifadede ortaya çıktığını anlatmakta. Sonra "ittika" nın hem lügat manası üzerinde durmakta hem de Kur'aıı'm diğer pasajlanııda geçtiği ortamlardaki değişik mana-larını incelemektedir. Elmalılı, konuyla ilgili ayetleri serdederek ittikanın, Kur'an'da haşyet, iman, tevbe, taat, terk-i masiyet, ihlas . manalarında kullaıııldığından bahsetmektedir.

12 A.g.e., II, 865. 13 A.g.e., II, 865-868.

(15)

ELMAL1L1 MUHAMMED HAMDi... 1(1)

Gerçekten bu tutumuyla onun, Kur'an kavramlarının yine Kur'iın bütünlüğü için'de anlaşılması gerektiği' prensibini tatbiki olarak gözet-tiğini görüyoruz. Fakat daha 'sonra Kur'an'ın bütünlüğünü gözetme -, prensibine karşıgösterilen bu itinalı tutum Kur'an'ın daha küçük birimlerinden olan si)'ak-sibak çerçevesine gösterilmiyor. O, Kur'anın bütün insanlara hidayet balışettiği temel prensibinin .:.,~ lS.J.~ ifade-siyle zedelenir gibi olduğunıı yarsayarak: buradaki "müttakın" tahi-~rini, dalalette olup hakka yatkın, külH şüpheden uzak, fıtrat-ı

se-limeye ve hevanın güdümünde olmayan akla sahip kimseler olarak anlamalıyız demektellir.

'4

Oyraki o, ayetlerin tertibinin tevkif! oldu-ğunu her fırsatta vurgulamakta ve değil ardarda gelen. ayetler ara>,ın-da, surenin başka bölümlerindeki ayetlerin birbirleri arasında çeşitli açılardan tenasüb aramaktadır. Fakat nedense o, ,-:",;J~ 0,.t:"Yo .J,..i.JI ile başlayan. ve çeşitli özellikleri sayılan kimselerin miiUaki olduklarını hesaba katmaz. Onun bu tutumu, yine geleneksel tefsirdeki her Kur'an birimini ayrı ayrı ele alan atomeu tefsir anlayışının sürdürülmesin,den başka birşey değiırlir.

Elmalılı yine pek az da olsa Kur'i'ını hir bütün. olarak değerlen-dirememe durumunadüşmüştür.

Mesela

r-+••.•.•..

~.J {'1':.Jl;j.; .:i:i

i,;.

aye~ini açıklarken sadece Mutaffifin Suresindeki r-t:Jl;

J&

01,; "'~ ;}s' ayetini zikrediyor ve

yom-mu~u yaparken buradaki ifadeyi kayıtlayan diğer ayetlerder: yardım. almıyor. Dolayısıyla "eehr" fikrine eevap vermekte tabii olarak güçlük çekiyor. 15 Oysa K ur'anın diğer pasajlarında kalplerin niçin mühürlen-diği daha açık bir şekilde anlatılı yOl. 16

III.

ELMALILlNIN

RtVAYETLERLE

İLGİLl

TUTUMU

Elmalılının gerek Peygamber gerekse sahabc ve tabiinden gelen rivayetlere olması gerekenden fazla yer verdiğini ve onlara Kur'an tefsirindeki gerçek değerlerinin üstünde önem atfettiğini söyleyebiliriz. Tefsirini baştan .sona Im gözle gözden geçirenler bunu kolaylıkla görebilider. En azından rivayetlerin haeim itibariyle tefsirinin bünye-sinde işgal ettiği yer bile bu kanaatı edinmeğe yeter.

14 A.g.e., I, 169-170. 1.5 A.g.e.,

r.

2\.01-217.

(16)

170 HALis ALBA YRAK

A.

Hadisleri Tefsi!: Kaynağı Olarak Kullamş Tarzı

Elmalılının özelliki!e ahHm ayetlerini tefsir, ederken Hz. Peygam-'herm ilgili konudaki :,öz ve davranışlarını yeri geldikçe kullandığım görmekteyiz.l7 Ayrıca onun sünnetin Kur'anı neshedebileceğine kiiiI ol-duğunu da söylemeliyiz.IB

Öte yandan bazı ayetlerin tefsiri sadedinde açıklama getirdiğini düşündüğü hadislere tı:nkide tabi tutmadan herhangi bir titİzliğe gerek duymadan yer vermektedir.19 Ancak pozitif bilimlerin vardığı kesin' sonuçlarla bağdaşmayem hadislere tefsirinde pek yer vermediğini gör-mekteyiz.

Nitekim Peygamber (as.)'den Ebu Zerr el-Gıfari'nin rivayet ettiği güneşin doğuşu ve batışıyla ilgili dünyanın kendi ekseni etrafında' , dönüşü gerçeğiyle bağdaşmayan ,hadisi20 .taıtışma konusu yapmadığını

görüyoruz.21

B. Sabahe ve Tahilin Müfessirıerinden Rivayet Edilen Görüşler Karşısındaki Tutumu

\

Bilindiği gibi geleneksel tefsirin kaynaklarından biri de sahabe ve tabiun müfessirlerindeıı bize ulaşan Kur'an'ın tefsiriyle alakalı haber-lerdir.

Tefsirin bu kaynağı hem ,rivayet hem dirayet tefsirlerinde kul-lanılagelmiştir. Ancak :,ahabe ve tabiunden gelen haberler hele müşaha-deye dayanmayan, !>o'nraki nesillerin üzerinde fikir yürütcbileceği türden ise, onlar esasen ihtiyat ve temkinle karşılanmalı, dolayısıyla

<1açıklamalar kesin doi~rular olarak alınmamalıdır ..

Sahabenin ayetlerin indirildiği şartları yaşamış olmaları, onların bu alanla ilgili beyanlarını nezdimizde başvurulması zaruri kaynak derecesine yükseltir. Ancak Kur'an'ın her birimiyle ilgili olarak yap-tıkları yorumlar ve açıklamalaı, sahabeninbilgi ve düşünce seviyesine, anlayış ve kavrayışına, kısaca aldığı kültüre ve edindiği tecrübelere dayanmaktadır, Bu bakımdan söz konusu açıklamaların, ifadelerin

ma-17 A.g.e., lll, 2094. 18 A.g.e., i, 611. 19 A.g.e., iV, 4192.

20 Taberi, Camilı'I.Beyan,X,XIII, S.

(17)

ELMALILT MUHAMMED HAMDT... 171

nalarından ziyade medlulleriyle ilgili ol~nlarını tartışılmaz doğrular olarak almak doğru olmaz. Çünkü bu durumda sahabenin bilgi ve fikir ~eviyelerine dayalı olarak yaptıkları izahıarı, Yüce Yaratıcının evrmsel me~ajıyla özdoşleştirme tehlikesi sözkonusu olabilir. Halbuki yorumlar sınırlı varlıkların sözleridir. K ur'an ist: Mutlak Varlığın sözü-dür. 'y olUmlaı zaman içindedeğerlerini yitirebilir. Ama Kur'an'a böyle birşey izafe etmek .mümkün değildir.

'.

Kuı',an bazı birimleriyle o devrin insanının ptOblemleriyle, o dönem insanının dünyasıyla ilgilenirken biı yönüyle de bütün insanlığı muhatap aldığı için çoğu ifadeleriyle de bütün bir insanlıkla kolay ve anlamlı bir ilişki kurmaktadır.

Bu bakımdan denebilir ki insanlar, ilmi ve fikri alanda daha ileri noktal"ra ulaştıkça Kur'an tefsirinin kaynakları da () ölçüde artmakta ve çeşitlilik kazanmaktadır. Çünkü Kur'an her seviyeden ve her mu-hitten insanla fikri ve hi~si bağ kurma özelliğini sürdürmektedir.

Bu durumda Kur'fın'ı anlarken insanİn ürettiği bilgiden yararlan-mak en doğru yoldur.

İnsanlığın oluşturduğu bilgi birikimine ulaşılaeağını önceden bilen Allah tarafından gönderildiği içindir ki Kur'an, o bilgilerin sahip-leriyle de gerçekçibir zeminde ilişki kurabilmektcdir.

i

Mesela atmosfer1e meydana gelen tabii hadiselel'le ilgili olarak insanlık birçok kanuniyeti keşfetmiş, bu meyanda şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü gibi ~abiat olaylarındaki geçerli kanunlar da keşfedil-miştir.

Tabiidir ki Kur'an'ın indirildiği dönemlerde bunların oluşum bi-çimleri bilinmiyordu. Ama buna rağmen Kur'anın bütün kelime ve terkip~erin medlullerini tesbit etmek, Kur'an'ı anlamak olarak telakki edildiğinden olsa gerek hakkında bilgi edinme vasıtalarıyla bilgi sahibi olunamayacak konularda da fikir yürütülmüştür.

Nitekim sahabc ve tabiinden nakledilen haberlere baktığımızda gök gürültüsüne melek, şimşcğe meleklerin k~mçılarının gCiıüntüsü gibi açıklamalar getirilmiştir.n

Bu durumda bir müfe~sir acaba Kur'anı açıklarken bunları mı kaynak olarak almalı, yoksa yeni bilgiler ışığında mı ilgili ayetleri yorumlama eihetine gitmcli~ir?

(18)

li2 HALis ALBAYRAK

Bu konuda Elmahlının tavrmı ele almak istiyoruz. O, "ra'd ve herk" gibi kelimelerin tefsiri sadedinde whabı~ ve tahiünden gelen ha.berleri dini açıklamalar o~arak sunuyor ve adeta din. açı"ından bu açıklama-lardan vazgeçmemizin mümkün olmadığı intibamı uyandırıyor.2.1 Sonıa elektrik sahasında ilmin vardığı son seviye itibariyle elektriklI' ilgili say-falarca bilgi veriyor.

Bilahare bu konuı]a~ahabedl~1l nakledilen açıklamaları iImciı izah ettiği duıumla uzlaştırmaya, bağda~tırmaya çalışıyor ve arada bil' tezadın olmadığını vu rguluyor.

Elma.lılı bu tavrıyla hangi konuda beyanda bulunmuş olursa olsunlar sahabe ve tabi~u akvalini adeta kıy"mete kadar işlevini sürdü-recek evrensel açıklamalar olarak alıyor ki onun bu tutumunu e1eş-tirmek haksızlık olma:,a gerektir.

Böyle bir konuda meselenin dinİ izahı ve fenni izahı gibi tabirieric konuyu ikiye bölmek hcıhalde uyp;un hir tasnif olmasa gerek.

R'ad ve berk kelimelerinin melek ve onların nurdan kamçılan olduğu yolundaki açıklamlilan dinİ yapan nedir? Melek ve nur kav-ramlan mıdır?- Y';k~a bu görüşlerin sahabc ve tabii n kaynaklı oluşları mıdır onları dinİ yapan? Veyalıut meleklerin ve eylemlerinin bizim için gayb olmaları mı dinilik tavsi[;ne hak verdiriyor?

Bu konuda anlaşılmaz bir durum vardır. Kaldı ki l{'ad Suresinin 13. ayetine baktığımız zaman ra'd kelimesinin medlululünün melek olmadığı kolaylıkla an laşılır.

Çünkü "melekler Allahtan çekindiklerinden dolayı onu te,bih ederler" diye bir ifadeye atfen ra' d kelimesi gelmektedir. Atıf muğayereti gerektirdiği için ra'dm farklı bir varlık ,fcrinde olduğu ::.nlaşılmaktadır. Fakat şunu itiraf etmeliyiz ki Elmalılı, hsinilmi verileri, ayetlerin tef-sirinde kaynak olarak hol bol kullanmıştır.

SONlJÇ

Sonuç olarak diy,~biliriz ki Elmalılı, medresenin yetiştirdiği son değerlerden biri,i olarak ımgin bir birikime sahip, çok yönlü bir £ılimdir. Tefsirde metod olarak köklü. bir yenilik getirmemiş, aksipe geleneği sürdürmüştür. Bu onun metodda bazı yanlışlaıa düşmesine y,(>laçmıştır.

(19)

ELMALlLl MUHAMMED HAMDİ...

ın

Çünkü Elmalılı mevcut külliyatı gerçekte olması 'gercken makama oturtamamış, zaman zaman külliyatın yönlendirme ve şartlandııma-laTIndan kendini kurtaramamıştır.

Belki de Kur'an etrafında oluşan yorumların oluşturduğu bilgi yığını içinde değt~rlendirmeler yaparken bizatihi Kur'an'ın yorumlan-ması konusuna gcreken ihtimamı gösterememiş ve lüzumlu yoğunluğu sağlayamamıştır. Fakat kendini bu bilgi 'yığının olumsuz baskısından ve ot(,ritesinden azade hissettiği anlarda Kur'an'la daha. sıcak ve daha canlı bir ilişki içine girmiş ve okuyucuyla da aynı yoğunlukta bütün-leşebiImiştiı.

İşte bu kabil durumlarda onun gerçek gücünün ve derin vukUfunun hakkını verdiğini görüyoruz. Zaten Elmalılıyı başkalarından ayıran en önemli özelliği, onun. mcvcut birikimine dayalı olar4k kendi öz yöneli-şiyle Kur'an'a bakma fırsatını yakaladığı anlarda yaptığı değerli oriji-nal yorumlardır.

Elmalılı aslında devamlı gösten bileceği performansını mevzii olarak değil df bütün bir tersiri boyunca cömertçe gösterebih'eydi, öyle zannediyorum ki, bizler ondan çok daha fazla istifade edcbilecektik. Fakat bu özcllikleriyle dahi onun tefsiri çoğu konuda aşılması güç izahlarıyla hcm ilim aleminde hem de geriel okuyucu nczdinde taze-liğini ve değerini korumaktadır.

Tcfsiri, Türk okuyucusunun istifade edeceği büyük bir bilgi ve kül-tür hazinesidir.

Bütun bir İslami kültürü derin bir vukufla türkçc olarak aktarması bile onu takdir etmek için yetcrli bir sebeptir. Kaldı ki çeşitli konu-laıdaki dcğerli yorum ve yaklaşımlarıyla da Kur'an araştırmacılarına ışık tutmuştur ve hala ışık tutmaya devam etmektedir.

i

Referanslar

Benzer Belgeler

Kurum, her ne şekilde olursa olsun, mülkiyetine intikal top­ raklarla, köylü mülkü ( = proporietâ contadına) olmaya çok daha elverişli görülen toprakları trampa etmeye

11 — Türk ceza hukuku sistemimizde «zaruret kavramı»nın düzenleniş şekli: Buraya kadarki araştırmada, zaruret ve zarurî fiile ilişkin bazı koşullardan hareketle zaruret

Kamulaştırmaya karşı korunmanın çok yönlü olarak genişle­ tilmesi : Bir yanda, çoğu zaman sadece dolayısıyla yapılan müda­ haleler, hattâ bazı özel hallerde

Beharrt man nâmlich auf dem (klassischen Begriff des Herz— und Atmungstodes, so gilt bis zu dessen Eintritt nach deutschem Recht unverbrüchlich: Der strafrechtliche Lebens-

- Ancak, tıbbî ve teknik gelişmeler ve yeni bilgiler sonucu, Al­ man tıp ilmi ve ceza hukuku klâsik tariften ayrılmış, ölüm zama­ nı olarak beynin ölümünü

Diese (engere) Deutung des gesetzlichen Begriffs «Schvvangere» kann sich darauf stützen, dass die Umstellung der weiblichen Funk- tionsablâufe bei einer Schwangerschaft nach

Eğer, Fransız karı-koca İngiltere'de yaşarlar ve Fransız hukukunun «communaute des biens» (mal ortaklığı) re­ jimine, bütün hüküm ve sonuçları bakımından tâbi

meleri Usulü Kanunununda kullanılan «adliyeye müteallik» kavra­ mını «adli yargıya müteallik» şeklinde anlamaya hukuksal olanak yoktur 55. Yargı kavramının ne