• Sonuç bulunamadı

Başlık: Kur’ân Âyetlerinin Tarihlendirilmesine Batılı YaklaşımlarYazar(lar):GÖZELER, EsraCilt: 51 Sayı: 1 Sayfa: 295-326 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000001025 Yayın Tarihi: 2010 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Kur’ân Âyetlerinin Tarihlendirilmesine Batılı YaklaşımlarYazar(lar):GÖZELER, EsraCilt: 51 Sayı: 1 Sayfa: 295-326 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000001025 Yayın Tarihi: 2010 PDF"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kur’ân Âyetlerinin Tarihlendirilmesine

Batl Yakla

úmlar

ESRA GÖZELER

Dr., ANKARA Ü. øLÂHøYAT FAKÜLTESø egozelerdivinity.ankara.edu.tr

Özet

Bu çalÕúmada âyet ve sûrelerin kronolojisi (tertibi) konusunda BatÕlÕ yaklaúÕmlar ince-lenmiú ve de÷erlendirilmiútir. Bu yaklaúÕmlarÕ iki grupta tasnif etmek mümkündür. Gustav Weil, J. Medows Rodwell, Theodor Nöldeke ve Régis Blachère øslâm gelene-÷iyle uyumlu bir tertibe sahipken; Sir William Muir, Hartwig Hirschfeld, Richard Bell ve W. Montgomery Watt øslâm gelene÷inden farklÕ ve eleútirel bir tertip uygulamÕú-lardÕr. Bu tertiplerin metotlarÕ ve kaynaklarÕnÕn ele alÕndÕ÷Õ bu makalede, oryantalist-lerin Kur’ân ayetoryantalist-lerini tarihlendirme çalÕúmalarÕndaki yeri de tartÕúÕlmaktadÕr.

Anahtar Kelimeler: Tefsir, Kur’ân, Âyetlerin Tarihlendirilmesi, BatÕlÕ YaklaúÕmlar,

Oryantalist

Abstract

Western Approaches to the Dating the Qurnic Revelation

This work focuses on the Western approaches to dating the revelation. These attempts can be classified into two groups. Though Gustav Weil, J. Medows Rodwell, Theodor Nöldeke and Régis Blachère almost have the same orders of the surahs as that of Is-lamic tradition, Sir William Muir, Hartwig Hirschfeld, Richard Bell and W. Mont-gomery Watt have different and critical orders. This article will attempt to evaluate methods and sources of these Western approaches and discuss their role in the study of dating the Qurnic revelation.

Keywords: Tafsr, the Qurn, Dating the Qurnic Revelation, Western Approaches,

Orientalist

Bu makale, “Kur’ân Âyetlerinin Tarihlendirilmesi Sorunu ve Kur’ân’a Kronolojik-Olgusal Bir Yak-laúÕm (1 Rebu’l-evvel–4 Rebu’l-evvel ArasÕ)” baúlÕklÕ doktora tezimizden üretilmiútir [DanÕúman: Prof. Dr. Salih AKDEMøR, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2009, XIX+267 s.]. Konuyla ilgili ana kaynaklara ulaúmamÕ sa÷layan Prof. Dr. Daniel Madigan’a (Georgetown University) ve makalenin yayÕmÕ aúamasÕnda katkÕlarÕndan dolayÕ Prof. Dr. Dr. Felix Körner’e (Pontifical Gregoriana University, ISIRC) úükranlarÕmÕ sunarÕm.

(2)

A. Giriú

Akademik bir disiplin olarak BatÕ’nÕn Do÷u ile ilgisinin kurumsallaúmasÕ 18. yüzyÕlÕn son çeyre÷i ile 19. yüzyÕla denk gelmektedir. Bu kurumsallaúma sürecinde oryantalistler tarafÕndan kurulan ve øslâm üzerine çalÕúma yapan enstitülerin ve üniversitelerdeki bölümlerin katkÕsÕ yadsÕnamaz. BunlarÕn yanÕ sÕra bu kurumlarÕn yayÕmladÕklarÕ dergilerin akademik oryantalist faali-yetlerdeki rolü büyüktür.1 Bu makalede oryantalist çalÕúmalardan kastedilen KÕta AvrupasÕ ve Anglo-Saxon çevresinde Kur’ân üzerine yapÕlan araútÕrma-lardÕr. Bu çalÕúmalar, 1808 yÕlÕndan baúlayÕp günümüze kadar ulaúan bir zaman dilimini içermektedir.

Oryantalist çalÕúmalarÕn temelinde øslâmî kaynaklarÕn güvenilir olmadÕ÷ÕnÕ ve ilk dönemlere ait olmadÕ÷ÕnÕ ortaya koyma çabasÕ yer almaktadÕr.2 BatÕ’da Kur’ân üzerine yapÕlan çalÕúmalar üç ana konuda geliúme göstermiútir:

1. Kur’ân metni üzerine çalÕúmalar 2. Tefsir Tarihine iliúkin çalÕúmalar

3. MüslümanlarÕn hayatÕnda ve øslâm düúüncesinde Kur’ân’Õn rolüne dair çalÕúmalardÕr.3

ølk iki kategoride yapÕlan araútÕrmalar genellikle edebî ve tarihî çalÕúmalar olmuútur. Kur’ân metni üzerine yapÕlan çalÕúmalarÕ ise, iki alt kategoriye ayÕrmak mümkündür: Birincisi Kur’ân’Õn kayna÷ÕnÕ bulma çabasÕ; ikincisi Kur’ân’Õn metin düzeninin yeterli görülmemesi sonucunda Kur’ân’Õ yeniden

1 Oryantalizmin tarihî süreci için bkz. Fred Halliday, “Orientalism and Its Critics,” BRIJMES, 20:2 (1993), ss. 145-163; Ahmet Davuto÷lu, “BatÕdaki øslâm ÇalÕúmalarÕ Üzerine,” Marife, 2:3 (2002), ss. 39-52. Kur’ân üzerine yapÕlan oryantalist çalÕúmalarÕnÕn genel bir de÷erlendirmesi için bkz. Jane Dammen McAuliffe, “Preface,” EQ, c.1, ss. i-ix.

2 Erken dönem øslâm kaynaklarÕnÕn otantikli÷ine inanmama e÷ilimi Ignaz Goldziher’in (1850-1921) hadis üzerine yaptÕ÷Õ çalÕúmasÕ [Muhammedanische Studien, 2 cilt, Hildesheim: Georg Olms Verlagsbuchhandlung, 1961] ile resmen baúlamÕútÕr. Goldziher, øslâm tarihi için hadislerin kaynak olamayaca÷ÕnÕ açÕkça ifade etmiútir. Ona göre isnâdÕ uydurma birçok hadisin siyasî ve mezhebî amaçlarla kullanÕlmÕú olmasÕndan dolayÕ hadisler erken dönem øslâm Tarihi için otantik tanÕklar ola-maz. Goldziher’in hadislerin “siyasî silah ve mezheplerin veya sünnî teologlarÕn elindeki bir enstrü-man” olarak kullanÕldÕ÷Õ yaklaúÕmÕ Joseph Schacht (1902-1969) tarafÕndan fÕkÕh literatürüne uygu-lanmÕútÕr (The Origins of Muhammadan Jurisprudence, Oxford: The Clarendon Press, 1950). Ona göre øslâm hukukunun kayna÷Õ Arap imparatorlu÷unun farklÕ bölgelerdeki uygulamalarÕna dayan-maktadÕr. Herald A. Juynboll ise, geleneksel øslâmî anlayÕú ile Goldziher ve Schacht gibi uçlar ara-sÕnda bir pozisyona sahip olabilmesine imkan veren bir delilinin var oldu÷unu iddia etmektedir. Juynboll bir taraftan erken döneme dayanan rivâyetlerin otantikli÷ine inanmazken, di÷er taraftan bü-tün rivâyetleri okuyarak en erken döneme ait somut bir resme sahip olunabilece÷ini düúünmektedir. Bkz. C.H.M. Versteegh, Arabic Grammer&Qurnic Exegesis in Early Islam, (Leiden-New York-Köln: E.J. Brill, 1993), ss. 43-45.

3 Alford T. Welch, “Introduction-Problems and Perspectives,” Studies in Qur’n and Tafsir, s. 630’dan nakleden Richard C. Martin, “Understanding the Qur’an in Text and Context,” History of Religions, 21:4 (1982), s. 361.

(3)

tertip etme denemeleridir.4 Kur’ân’Õn kayna÷Õ konusunda en radikal yakla-úÕm John Wansbrough’a (1928-2002) aittir:

Elimizdeki Kur’ân’Õn son úeklini aldÕ÷Õ tarih en erken hicrî ikinci asrÕn sonudur ve MüslümanlarÕn Umn döneminde Kur’ân’Õn toplanmasÕ ve ço÷altÕlmasÕ ile ilgili verdikleri bilgiler sonraki dönemlerin bir uydurmasÕ olarak görülmelidir.5

Wansbrough, Quranic Studies isimli çalÕúmasÕnda iki temel noktayÕ tespit etmeye çalÕúmaktadÕr: (1) øslâm’Õn kutsal metni Kur’ân, iki yüz yÕlÕ aúkÕn bir süre boyunca yapÕlan dinî-mezhebî bir tartÕúma sürecinde üretilmiú; uydu-rulmuú ve Arap kökene do÷ru kurgusal bir biçimde yansÕtÕlmÕútÕr.6 (2) Genel olarak øslâm doktrini, Hz. Peygamber figürü de dâhil, Rabbinik Yahudi ilk örnekler modelinde úekillenmiútir. Bu sonuçlardan hareket eden mezhebî çevre erken dönem øslâm tarih yazÕcÕlÕ÷ÕnÕ- ya da daha do÷rusu bu tarih ya-zÕmÕnÕn temelinde yatan yorumsal mitleri Yeni Ahit’in ‘Kurtuluú Tarihi’nin geç bir tezahürü olarak tahlil etmektedir.7 Buna göre Kur’ân, 7. yüzyÕl Hicaz bölgesinin ürünü de÷ildir. Sosyal, kültürel ve dinî yönden daha bereketli topraklara sahip olan Mezopotamya bölgesinin bir ürünüdür.8 Wansbrough bu bölgeyi ‘mezhebî çevre [sectarian milieu]’ olarak adlandÕrmaktadÕr.9 Bu-rasÕ, Yahudi gelene÷ini yaúatmak için aktif bir úeklide çalÕúan Yahudi alimle-rinin bulundu÷u ve Abbasilerin kontrolündeki Irak ve Suriye bölgesidir.10 Kur’ân’Õn kanonik nüshasÕnÕ 3/9. yüzyÕlla tarihlendiren Wansbrough, bunu tefsir literatürünün geliúmesi ile do÷rulamaktadÕr. Di÷er taraftan Tefsir kitabiyatÕnÕn Yahudi yorum literatüründen ödünç alÕnarak oluúturulmuú ol-du÷unu düúünmektedir.11

Wansbrough, geleneksel sîre malzemelerinin Kur’ân metninin anla úÕlma-sÕnda kullanÕlabilecek müstakil bilgiler sunmadÕ÷ÕnÕ da ifade etmektedir.

4 Krú. øsmail Albayrak, “Kur’ân-Õ Kerim Âyetlerinin Tertibi HakkÕndaki Oryantalist Söyleme Genel Bir BakÕú,” Marife, 2:3 (2002), s. 156.

5 John Wansbrough, Quranic Studies: Sources and Methods of Scriptural Interpretation, (Qxford: Oxford University Press, 1977), s. 44.

6 R. Stephen Humphreys, Islamic History: A Framework for Inquiry, (Princeton, New Jersey: Princeton Universiy Press, 1991), s. 84; Estelle Whelan, “Forgotten Witness: Evidence for the Early Codification of the QurƗn,” JAOS, 118:1 (1998), ss. 2-3.

7 R. Stephen Humphreys, a.g.e., s.84; Estelle Whelan, a.g.m., ss. 2-3. 8 John Wansbrough, a.g.e., s. 47-50.

9 Bkz. John Wansbrough, The Sectarian Milieu: Content and Composition of Islamic Salvation History, Oxford: Oxford University Press, 1978.

10 Fred M. Donner, Narratives of Islamic Origins: The Beginnings of Islamic Historical Writing, (Princeton, New Jersey: The Darwin Press, 1998), s. 36.

11 C. H. M. Versteegh, Arabic Grammer&Qur’nic Exegesis in Early Islam, (Leiden-New York-Köln: E.J. Brill, 1993), s. 46vd. Claude Gilliot da benzer bir sonuca ulaúmÕútÕr. Ona göre metinlerde daha eski otoritelere dayanan orijinal unsurlar bulunabilir. Ancak bulunan malzemenin genel de÷eri hangi-lerinin orijinal oldu÷unu belirmeyi imkânsÕz hale getirmektedir. Bkz. Versteegh, a.g.e., s. 47.

(4)

Aksine Kur’ân âyetlerini açÕklamak için uyduruldu÷u iddiasÕndadÕr.12 Wansbrough’un eserlerinde kullandÕ÷Õ tartÕúma biçimi çekici bulunurken; öncülleri ve sonuçlarÕ yanlÕú olarak de÷erlendirilmiútir. KitaplarÕ ile ilgili eleútiriler genellikle üslubunun kapalÕ olmasÕ, anlaúÕlmayan teknik terimler ve grameri a÷Õr bir dil kullanmasÕ üzerine yo÷unlaúmÕútÕr.13

Oryantalizm tarihinde son zamanlarda en güçlü eleútirel çalÕúmalar ço-÷unlukla John Wansbrough’nun etkisini taúÕmaktadÕr. Hagarism, the Making

of the Islamic World14 isimli çalÕúmalarÕnda Patricia Crone ve Michael Cook,

Wansbrough’dan çok daha radikal bir adÕm atmÕúlardÕr. Onlar, øslâm tarihi-nin kabul edilen mevcut bütün anlatÕsÕnÕn -en azÕndan Abdu’l-Melik

döne-mine (65-86/685-705) kadarki kÕsmÕnÕn- sonradan uydurulmuú oldu÷unu

ileri sürerek, Arap fetihlerini ve hilafetin oluúumunu ‘vaad edilen topraklarÕ’ geri kazanmaya çalÕúan Yahudi Mesihçili÷inden etkilenen AraplarÕn bir ha-reketi olarak yeniden inúa etmiúlerdir. Bu yorumda øslâm, ba÷ÕmsÕz bir din ve kültür olarak, Suriyeli Yakubîler, Irak’lÕ Nesturî Aramîler, KÕptîler, Ya-hudiler ve yarÕmada AraplarÕndan oluúan ve fetihlerle bir araya getirilmiú bulunan farklÕ halklarÕn uzun kimlik mücadeleleri sürecinde ortaya çÕkmÕú15 ve 7. yüzyÕlÕn sonuna do÷ru derlenmiútir.16 Bu yorumlar gerek Müslüman bilim adamlarÕ gerekse BatÕ oryantalizminin genel kabulüne mazhar olama-mÕútÕr. Bu yazarlara yönelik eleútiriler daha çok seçtikleri dil, kullandÕklarÕ ima, metafor ve analojiler, Grek ve Süryani kaynaklarÕ kullanÕú biçimleri üzerine yo÷unlaúmÕútÕr.17 Erken dönem Arap tarih yazÕcÕlÕ÷ÕnÕn sorunlarÕna Patricia Crone iki eserinde de÷inmiútir: Slaves on Horses: the Evolution of

the Islamic Polity18 isimli çalÕúmasÕnda ilk halifelikle ilgili yani 60/680’lere kadar tüm Arap gelene÷ini, bu gelene÷in dönemin özelliklerini yansÕtan veri külliyatÕ olarak alÕnmasÕ dÕúÕnda tamamen reddetmektedir. Ona göre anlatÕ-lanlar faydasÕz kurgulardÕr; sadece isimler somut tarihsel bilgi olarak günü-müze ulaúmÕútÕr. Meccan Trade and the Rise of Islam19 baúlÕklÕ çalÕúmasÕnda tarihsel haber olduklarÕ iddia edilen olaylarÕn pek ço÷unun anlaúÕlmasÕ zor Kur’ân pasajlarÕnÕn anlaúÕlÕr hale getirilmesi için yapÕlan hayalî detaylardan öte anlamÕ olmadÕ÷ÕnÕ ileri sürmektedir.20

12 Fred M. Donner, “The Historical Context,” The Cambridge Companion to the Qurn, J. D. McAuliffe (ed.), (Cambridge: Cambridge University Press, 2006 içinde), s. 33.

13 R. Stephen Humphreys, Islamic History, s. 84. 14 Cambridge: Cambridge Universiy Press, 1977.

15 Bkz. P. Crone, M. Cook, Hagarism, (Cambridge: Cambridge Universiy Press, 1977), s. 47vd. 16 Fred M. Donner, “The Historical Context,” The Cambridge Companion to the Qur’an, J. D.

McAuliffe (ed.), (Cambridge: Cambridge University Press, 2006), içinde s. 33vd. 17 R. Stephen Humphreys, Islamic History, s. 85.

18 Cambridge: Cambridge University Press, 1980. 19 Oxford: Basil Blackwell, 1987.

(5)

B. Oryantalist Literatürde Kur’ân Kronolojisi Denemeleri

BatÕ’da, Oryantalistlerin Kur’ân’Õn metin düzeninin yeterli görmemesi sonucunda Kur’ân’Õ yeniden tertip etme yaklaúÕmlarÕ 19. yüzyÕlÕn ikinci yarÕ-sÕnÕn baúlarÕnda ortaya çÕkmÕútÕr. Bu dönemle birlikte birçok oryantalist, vahiylerin kronolojik sÕrasÕnÕ belirleme konusunda denemeler yapmÕúlardÕr. OnlarÕn sûrelerin kronolojik tertibine iliúkin yaptÕ÷Õ bu denemeler BatÕ’da Kur’ân üzerine çalÕúan akademi çevresinde geniú kabul görmüútür.

Tesbit edebildi÷imiz kadarÕyla Kur’ân kronolojisi üzerine BatÕ’da yapÕlan çalÕúmalarda Gustav Weil (1808-1889), Theodor Nöldeke (1836-1930), J. Medows Rodwell (1808-1900), Régis Blachère (1900-1973), J. William Muir (1819-1905), Hartwig Hirschfeld (1854-1954), Richard Bell (1876-1952) ve W. Montgomery Watt’Õn (1909-2006) isimleri öne çÕkmaktadÕr. Bu isimler, Kur’ân kronolojisi konusunda müstakil eserler kaleme almÕúlar ve her biri kendisine ait bir Kur’ân tertibi veya Mekk-Meden ayÕrÕmÕ önermiútir.

Âyetlerin ve sûrelerin tertibi konusunda yukarÕda isimleri zikredilen oryan-talistlerin görüúleri iki baúlÕk altÕnda ele alÕnÕp incelenecektir. Söz konusu tas-nifi belirleyen temel unsur, bu tertip denemelerinin øslâm gelene÷inde yer alan ve genel kabul gören Mekk-Meden ayÕrÕmÕyla ne kadar uyumlu oldu÷udur.21

1. øslâm Gelene÷indeki Tasniflerle Uyumlu Batl Yaklaúmlar

Âyet ve sûrelerin kronolojik tertibine iliúkin BatÕ’da yapÕlan çalÕúmalar 19. yüzyÕlÕn ikinci yarÕsÕnda Gustav Weil, Theodor Nöldeke, John Medows Rodwell ve Régis Blachère ile baúlamÕútÕr. Bu isimler, sûrelerin kronolojik sÕralamasÕ konusunda genel olarak Müslüman alimler tarafÕndan yapÕlan Mekk-Meden ayÕrÕmÕnÕ kabul etmiúlerdir. Geleneksel øslâm kronolojisi ile bu kategoride yer alan oryantalist tertibin büyük bir eksikli÷i paylaúmakta olduklarÕ göze çarpmaktadÕr. Bu da her ikisinin de sûreleri bir bütün olarak ele almalarÕdÕr. BazÕ Müslüman alimler Kur’ân âyetlerinin kÕsa pasajlar ha-linde vahyedildi÷ini kabul etmelerine ra÷men, birço÷u bir sûrenin hemen hemen aynÕ zamanda vahyoldu÷unu söylemiúlerdir. AynÕ durum oryantalist-lerin tertip denemeoryantalist-lerinde de dikkat çekmiútir.22

1.1. Gustav Weil (1808-1889)

Alman oryantalist Gustav Weil, kariyerinin baúlarÕnda hahamlÕk

mesle÷ine yönlendirilmiútir. øbranice ve Latince ö÷renimi görmüú; on iki yaúÕnda Talmud çalÕúmaya baúlamÕútÕr. 1828 yÕlÕnda Heidelberg Üniversite-sinde felsefe ve tarih okumuútur. Arap dili üzerine çalÕúmalarÕ bu döneme

21 BatÕlÕ yaklaúÕmlar, Hz. Osman (36/656) tertibi esas alÕnarak de÷erlendirilmiútir.

22 Herbert Berg, “Context: Muammad,” The Blackwell Companion to the Qur’n, Andrew Rippin (ed.), (Madlen: Blackwell Publishing, 2006), içinde s. 192.

(6)

denk gelmektedir. Zira bu dönemde askerlik görevi sebebiyle gitti÷i Ceza-yir’den MÕsÕr’a geçmiú (1831) ve böylece Arap dilcilerle çalÕúma imkanÕ bulmuútur. Burada ayrÕca Farsça ve Türkçe ö÷renmiú ve 1835 yÕlÕna kadar MÕsÕr’da kalmÕútÕr. Weil, Binbir Gece Masallar’nÕn orijinal metninden Al-mancaya ilk tam tercümesini yapmÕútÕr.23 Weil’in ikinci en önemli eseri olan

Mohammed der Prophet24, Hz. Peygamber’in Avrupa’da o dönemde ula úÕla-bilen en eski kaynaklara dayanÕlarak yazÕlmÕú ilk eserdir. Eser, Hz. Peygam-ber’in psikolojik karakterini inúa etme teúebbüsünün bir ürünüdür. Akabinde Weil, Ullman’Õn Kur’ân tercümesine bir ek olarak Historisch-Kritische

Einleitung in den Koran25 isimli giriú çalÕúmasÕnÕ ve Hz. Peygamber’in bi-yografisinin orijinal kaynaklarÕndan biri olan øbn øs‘Õn eserini, Leben

Mohammed’s nach Muhammed ibn Isa, Bearbeitet von Abd el-Malik ibn Hischm26 ismiyle yayÕmlamÕútÕr. AyrÕca Hz. Peygamber’in sara hastasÕ ol-du÷u ve okuma-yazma bilip bilmedi÷i konularÕnda yazdÕ÷Õ makaleleri mev-cuttur.27 Bu makaleleri Weil’in Yahudili÷in øslâm üzerine etkileri konusunu ele aldÕ÷Õ Biblische Legenden der Mohammedaner28 isimli çalÕúmasÕnda bir

araya getirilmiútir. Weil’in en kapsamlÕ çalÕúmasÕ Geschichte der Chalifen29

birço÷unun el yazma nüshalarÕ kullanÕlarak erken dönem Hz. Peygamber

biyografileri üzerine yazÕlmÕútÕr. Bu çalÕúmasÕnÕ Do÷u’nun Ortaça÷ tarihi

hakkÕnda olan Geschichte der Islamischen Völker von Mohammed bis zur

Zeit des Sultans Selim30 isimli kitabÕ takip etmiútir.31 Weil, Kur’ân’Õ Hz. Peygamber dönemi ve Onun hayatÕ için temel kaynak kabul etmektedir:

Muammed’i ba÷Õúlayamayaca÷ÕmÕz bir konu úudur ki, kendisi hayatta iken vahiylerini kronolojik veya içeri÷ine göre bir bütünlük içinde düzene koyma-mÕútÕr32… Sonradan Kur’ân’Õn ikinci bir redaksiyonunu yaptÕran Halife Umn da Kur’ân’Õn içeri÷inin düzeltilmesi ve sÕralanmasÕ için hiç gayret göstermemiú. Sadece onun bütünlü÷ünü tekrar tesis etmeye dikkat göstermiútir.33

Müslüman olmayan BatÕlÕlar tarafÕndan geliútirilen Kur’ân kronolojileri, 19. yüzyÕlÕn ikinci yarÕsÕnda Weil ile baúlamÕútÕr. Ona göre Kur’ân, kronoloji bakÕ-mÕndan yararlanÕlmasÕ güç bir kitaptÕr ve Hz. Peygamber ve Kur’ân metnini kitap haline getiren ashabÕ Kur’ân’a eklemelerde bulunmuúlar veya bazÕ

23 Birinci baskÕ: 4 cilt, 1837-41; økinci baskÕ: 1866; Dördüncü baskÕ: 1871-72. 24 Stuttgart 1843.

25 Bielefeld 1844. 26 2 cilt, Stuttgart 1864.

27 Bkz. Journal Asiatique, July, 1842; Journal Asiatique, May, 1849. 28 Frankfurt 1845.

29 5 cilt, Heidelberg and Stuttgart 1846-51. 30 Stuttgart 1866.

31 E. O. Alber Marx, “Weil, Gustav,” JE, c.12, s. 491.

32 Gustav Weil, “Der Qoran,” Historisch-Kritische Einleitung in den Koran, (Bielefeld 1844), s. 42. 33 A.g.e., s. 47.

(7)

rÕ Kur’ân’dan çÕkarmÕúlardÕr. Weil, Kur’ân’Õn kronolojik úekilde düzenlenme-mesinin Müslüman müfessirler için de sorun oldu÷unu ifade etmektedir:

… Bizim Kur’ân’ÕmÕzda var olan karÕúÕklÕk sadece Muammed’in hayatÕnÕ iyi bir úekilde bilse de sadece güçlü AvrupalÕ bilginleri de÷il, en güçlü Müs-lüman tefsircileri bile ümitsizli÷e düúürür. Onlar da her zaman çare bulama-yÕp hem bazÕ âyetler hem bazÕ sûrelerin tamamÕ hakkÕnda, hangi vesileyle na-zil oldu÷u, ne zaman, nerede Mekke’de ya da Medine’de mi, hicretten önce mi sonra mÕ nazil oldu÷u konusunda tartÕúmaktadÕrlar. Oysa bir vahyin nüzûl zamanÕ ile sebebini kesinlikle söyleseler bile her zaman güven içinde de÷iller. Çünkü ço÷u zaman yanlÕú olan bir rivâyetin cansÕz harflerine ba÷ÕmsÕz, dinç ve uyanÕk bir ruhtan daha fazla güveniyorlar.34

Âyetlerin tarihî ba÷lamlarÕnÕn müfessirlerin âyetleri açÕklamada baúvuru kaynaklarÕ olmasÕ bakÕmÕndan önemini vurgulayan Weil, di÷er taraftan mü-fessirlerin bu bilgileri aktaran rivâyetlerin güvenilirli÷ini araútÕrmadan kul-lanmalarÕnÕ da eleútirmektedir.

Alman oryantalistin Kur’ân metnini tarihlendirmesi temel olarak Mekk -Meden ayÕrÕmÕna dayanmaktadÕr. Bu ana dönemler içerisinde sûrelerin kro-nolojisi aúa÷Õdaki úekildedir:

Mekk Dönem Birinci Dönem: [96, 74, 73, 26, 106, 111, 81, 53, 15, 68, 87, 92, 89, 93, 94, 103, 100, 108, 102, 107, 109, 105, 113, 114, 112, 80, 97, 91, 85, 90, 95, 101, 75, 104, 77, 86, 70, 78, 79, 82, 84, 56, 88, 52, 69, 83, 99]35 økinci Dönem: [1, 51, 36, 50, 54, 44, 19, 20, 21, 23, 25, 67, 37, 38, 43, 71, 55, 76]36 Son Dönem: [7, 72, 35, 27, 28, 17, 10, 11, 12, 6, 31, 34, 39, 40, 32, 42, 45, 46, 18, 16, 14, 41, 30, 29, 13, 64]37 Meden Dönem [2, 98, 62, 65, 22, 4, 8, 47, 57, 3, 59, 24, 63, 33, 48, 110, 61, 60, 58, 49, 66, 9, 5]38

Weil, sûreleri, üç aúamalÕ Mekk dönem ve Meden vahiyler olmak üzere dört döneme taksim etmiútir. Mekk birinci dönemde 47; ikinci dönemde 18;

üçüncü dönemde 26 ve Meden dönemde 23 sûre bulunmaktadÕr. Weil,

Mohammed der Prophet isimli çalÕúmasÕnda sûrelerin sÕralamasÕnÕ genel bir

34 A.g.e., s. 53. 35 A.g.e., s. 55-61. 36 A.g.e., s. 61-62. 37 A.g.e., s. 63-67. 38 A.g.e., s. 68-80.

(8)

rehber olarak ve øslâm gelene÷ine göre bildirmekle yetinmiútir.39 Kendisin-den görüúünü bildirmesi ve daha ayrÕntÕlÕ bilgiler vermesi beklendi÷ini düúü-nen Weil, bu konuda yeniden araútÕrmalar yapmÕú ve her seferinde farklÕ sonuçlara ulaúmÕútÕr.40

1844 yÕlÕnda Ullman’Õn Kur’ân tercümesine bir ek olarak

Historisch-Kritische Einleitung in den Koran isimli giriú çalÕúmasÕnda Weil, Meden

sûreleri alt dönemlere ayÕrmadan vermektedir. Mekk sûreleri ise genelli÷i ve benzerlikleri bakÕmÕndan üç döneme taksim etmiútir.41

Weil’in Kur’ân’Õ dönemlere ayÕrmada baúlÕca kriterleri sûrelerin konularÕ ve edebî özellikleri olmuútur. Genel olarak Mekk sûrelerde Hz. Peygam-ber’in peygamberli÷i, Allah’a iman ve ahiret konularÕ vurgulanmÕútÕr. Bu sûrelerde úiirsel özellik ve kÕsa âyetler dikkat çekerken, ayrÕntÕlara yer veril-memiútir. Özellikle ikinci dönemde úiirsel bakÕmdan çok güçlü sûreler bu-lunmaktadÕr.42 Son dönem Mekk vahiyler normal nesri aúan ama daha çok dil ve üslup güzelli÷ini yansÕtan sûrelerdir.43 Meden sûreler ise edebî özel-likleri bakÕmÕndan Mekk sûrelerin gerisinde uzun âyetlerden oluúmaktadÕr.44

Weil’in tertibinde øslâm gelene÷inde Meden olarak kabul edilen 99

Zilzl45, 55 Ramn46, 76 ønsn47, 13 Rad48 ve 64 Tebun49 sûreleri Mekk sayÕlmÕútÕr. øslâm gelene÷inde 13 Rad sûresinin Meden sayÕlmasÕnda bir sebep olmadÕ÷ÕnÕ belirten Weil, 15. âyetinde “Ey ønsanlar!” ifadesinin yer aldÕ÷Õ ve bunun da Meden sûrelerde kullanÕlan bir hitap olmasÕndan dolayÕ 64 Tebun sûresinin Meden sayÕldÕ÷Õ görüúündedir. Ona göre henüz Mek-ke’de de Hz. Peygamber sadece øslâm’a girenleri ilgilendiren bir konu vahyetti÷inde bu hitabÕ kullanmÕú olabilir. DolayÕsÕyla bu hitab sadece Me-dine dönemine özgü de÷ildir.50 Di÷er taraftan 96 Ala, 73 Muzemmil, 111 Tebbet, 81 Tekvr, 86 rÕ, 63 MunfÕn ve 9 Tevbe sûreleri Weil’in terti-binde ve øslâm gelene÷indeki nüzûl sÕralamasÕnda aynÕ sÕraya sahiptirler.

Biyografik kaynaklara göre zamanÕ bilinen tarihî olaylar, Mekke’den Me-dine’ye hicretle birlikte de÷iúen vahyin özellikleri ve üslubu, kronolojik

39 Bkz. Mohammed der Prophet, s. 361-362. Weil’in burada verdi÷i listede 1/Ftia, 68/alem ve 73/Muzemmil sûreleri yer almamaktadÕr.

40 Weil, “Der Qoran,” Historisch-Kritische Einleitung in den Koran, ss. 53-54. 41 A.g.e., s. 54. 42 A.g.e., s. 61. 43 A.g.e., s. 62. 44 A.g.e., s. 54. 45 A.g.e., s. 61. 46 A.g.e., s. 62. 47 A.g.y. 48 A.g.e., s. 63. 49 A.g.y. 50 A.g.y.

(9)

ler için ana fikir olarak belirleyici olmuútur.51 Bu anlamda Weil’in niyeti, Müslüman gelene÷in yapÕsÕnda zaten var olan sûrelerin Mekk-Meden ayÕrÕm-larÕnÕ ince bir úekilde çalÕúarak Kur’ân’Õ tarihsel ba÷lamÕna yerleútirmektir.52

1.2. Theodor Nöldeke (1836-1930)

Kur’ân kritisizminin üstadÕ olarak bilinen Theodor Nöldeke Alman olup Göttingen, Viena, Leiden ve Berlin’de farklÕ üniversitelerde araútÕrmalar yapmÕútÕr. 1859 yÕlÕnda Geschichte des Qorns eseri ile Académie des Inscriptions53 ödülünü kazanmÕútÕr. Bu çalÕúmasÕnÕ 1860 yÕlÕnda gözden geçi-rilmiú úekliyle Göttingen’de yeniden yayÕmlamÕútÕr. Nöldeke’nin çalÕúmalarÕ Sami dilleri ve øslâm tarihi ve medeniyeti üzerinde yo÷unlaúmÕútÕr. Birçok çalÕúmasÕ Ibn Warraq tarafÕndan øngilizce’ye çevrilmiútir.54 Kendisinin yaz-dÕ÷Õ çok sayÕda makale de ilk önce Encyclopedia Britannica’da; Kur’ân ve di÷er konularda yazdÕ÷Õ makaleleri Oriental Sketches ismiyle müstakil bir cilt olarak yeniden yayÕnlanmÕútÕr. Do÷u Filolojisi üzerine araútÕrmalar yapan Nöldeke, özellikle Farsça, Arapça ve Süryanice ve bunlarÕn haricinde Eski Ahit araútÕrmalarÕnÕn birçok alanÕnda da çalÕúmÕútÕr.55 Meden dönemin kro-nolojisini belirlemenin çok daha kolay oldu÷unu belirten56 Nöldeke, âyetlerin kronolojisinin ve ba÷lamlarÕnÕn belirlenmesiyle Hz. Peygamber’in hayatÕ arasÕnda bir ba÷ oldu÷unu düúünmektedir:

Muammed’in Medine’deki tarihine iliúkin bilgimiz oldukça tamam ol-du÷undan dolayÕ Medine dönemine geldi÷imiz zaman daha önce vurgu-landÕ÷Õ gibi vahiyleri tarihsel ba÷lamlarÕnda anlamak çok daha kolay hale gelmektedir.57

Böylece Meden dönemdeki sûrelerin üslup olarak son dönem Mekk

va-hiylere benzedi÷ini ifade etmektedir. Nöldeke’nin ö÷rencisi Friedrich

Schwally (1863-1919) tarafÕndan yeniden gözden geçirilerek hazÕrlanan çalÕúmasÕnda sûrelerin kronolojileri aúa÷Õdaki úekildedir:

51 A.g.e., ss. 54-55.

52 Krú. Andrew Rippin, “Western Scholarship and the Qur’n,” The Blackwell Companion to the Qur’n, Andrew Rippin (ed.), (Malden: Blackwell Publishing, 2006), içinde ss. 240-241; Hüseyin Yaúar, “AydÕnlanma Döneminde BatÕ’da Kur’ân AlgÕsÕ,” DÜFD, 25 (2007), s. 121.

53 1663 yÕlÕnda FransÕz devlet adamÕ Colbert’in (1619-1683) önerisiyle, Fransa KralÕ 14. Luis (1683-1715) devlet niúanÕna layÕk eserleri belirlemek üzere FransÕz Akademisi üyesi dört kiúiden oluúan bir komite atamÕútÕr. Bu komite, 1701 yÕlÕnda kurulan Académie des Inscriptions’Õn baúlangÕç noktasÕ olmuútur. Akademi; tarih, co÷rafya, Fransa Tarihi, ùark, Yunan ve Latin Tarihi, Antik Bilim Tarihi ve KarúÕlaútÕrmalÕ Filoloji alanlarÕ ile ilgilenmektedir. Bkz. www.aibl.fr.

54 Bkz. The Origins of The Koran: Classic Essays on Islam’s Holy Book, Ibn Warraq (ed.), Amherst: Prometheus Books, 1998.

55 Joseph Jacobs, “Nöldeke, Theodor,” JE, c. 9, ss. 325-326; Hilal Görgün, “Nöldeke, Theodor,” DA, c. 33 ss. 217-218.

56 Theodor Nöldeke, “The Koran,” The Origins of the Koran, Ibn Warraq (ed.), (New York: Prometheus Books, 1998), s. 49.

(10)

Mekk Dönem Birinci Dönem: [96, 74, 111, 106, 108, 104, 107, 102, 105, 92, 90, 94, 93, 97, 86, 91, 80, 68, 87, 95, 103, 85, 73, 101, 99, 82, 81, 53, 84, 100, 79, 77, 78, 88, 89, 75, 83, 69, 51, 52, 56, 70, 55, 112, 109, 113, 114, 1]58 økinci Dönem: [54, 37, 71, 76, 44, 50, 20, 26, 15, 19, 38, 36, 43, 72, 67, 23, 21, 25, 17, 27, 18]59 Üçüncü Dönem: [32, 41, 45, 16, 30, 11, 14, 12, 40, 28, 39, 29, 31, 42, 10, 34, 35, 7, 46, 6, 13]60 Meden Dönem [2, 98, 64, 62, 8, 47, 3, 61, 57, 4, 65, 59, 33, 63, 24, 58, 22, 48, 66, 60, 110, 49, 5]61

Nöldeke, Mekk sûreleri üç alt guruba ayÕrmÕútÕr. Mekk birinci dönemde 48 sûre bulunmaktadÕr. Bu sûrelerin âyet sayÕsÕ di÷er dönemlerden daha azdÕr. Bu dönemdeki sûrelerde kafiyelerin varlÕ÷Õ dikkat çekicidir. Mekk ikinci dönem, birinci dönemde yer alan âyetlerden daha uzun 21 sûreden oluúmaktadÕr. Mekk üçüncü dönem 21 sûreden oluúmaktadÕr. Âyetlerin ve sûrelerin uzunlu÷u bakÕ-mÕndan ikinci dönemle çok büyük farklÕlÕk bulunmamaktadÕr. Kafiyeler ve üs-lupta bir önceki dönemle hemen hemen aynÕdÕr. Meden dönemde 24 sûre bu-lunmaktadÕr. Bu dönemdeki âyetlerin ve sûrelerin uzunlu÷u dikkat çekicidir. øslâm gelene÷inde Meden olarak kabul edilen 99 Zilzl, 55 Ramn, 76 ønsn ve 13 Rad sûreleri Nöldeke tarafÕndan Mekk sayÕlmÕútÕr. Di÷er taraftan 96 Ala, 94 ønúira ve 9 Tevbe sûreleri Nöldeke’nin tertibinde ve øslâm gelene÷in-deki nüzûl sÕralamasÕnda aynÕ sÕraya sahiptirler.

Nöldeke tasnifinde iki önemli ölçütü esas almaktadÕr. Birincisi, âyet ve sûrelerin kÕsalÕk ve uzunlu÷u; ikincisi âyet ve sûrelerin üslup ve tarz özellik-leridir. Sûrelerdeki teolojik kavramlar gibi bazÕ teknik kavramlarÕn geliúimi de Nöldeke’nin tasnifini belirleyen unsurlardan biri olmuútur. Bu ölçütlere göre Mekk sûreler, úiirsel, yeminlerin çok sÕk bulundu÷u, kÕsa ve vurgulu âyetlerden oluúmaktadÕr. Erken dönem Mekk âyetlerdeki bu özellikler orta dönemde farklÕlaúmaktadÕr. Ne çok kÕsa ne de çok uzun âyet ve sûrelerin bulundu÷u bu dönem bu özelli÷iyle bir geçiú dönemidir. Son dönem Mekk âyetler daha uzun ve Meden döneme yakÕndÕr. Bu dönemde Meden sûreler

58 Nöldeke, Geschichte des Qorans, yay. haz. Friedrich Schwally, (Hildesheim-Zürich-New York: Georg Olms Verlag, 2000), ss. 74-117.

59 A.g.e., ss. 117-143. 60 A.g.e., ss. 143-164. 61 A.g.e., ss. 164-234.

(11)

için bir geçiú dönemidir. Meden sûreler daha çok hukukî ve uzun âyetlerden oluúmaktadÕr.62

Nöldeke, øslâm kaynaklarÕnÕ kullanmak konusunda ihtiyatlÕ davranmÕútÕr.

Ancak vahiylerin içeri÷ine ve üslubuna da özel dikkat göstermiútir.

Nöldeke’ye göre geleneksel Mekk-Meden ayÕrÕmÕ temel olarak sa÷lamdÕr. Medine’ye hicretin Hz. Peygamber’in üslubunda keskin bir de÷iúime sebep oldu÷unu da ifade etmektedir.63 Nöldeke, M.S. II. yüzyÕlda derlenmiú ve yazÕya geçirilmiú olan Yahudi Mina’sÕnÕn bölümlerinin azalan uzunlu÷a göre sÕralanmÕú oldu÷unu da hatÕrlatmÕútÕr.64 Böylece Kur’ân’Õn tertibinde de aynÕ ilkenin gözetilmiú oldu÷unu ima etti÷i söylenebilir.

1.3. John Medows Rodwell (1808-1900)

John Medows Rodwell’in hayatÕna iliúkin øngiliz øslâm bilimcisi olmasÕ-nÕn ötesinde herhangi bir bilgiye ulaúamadÕk. Bu anlamda tek bildi÷imiz ve burada ele aldÕ÷ÕmÕz eseri sûrelerin kronolojisi bütünlü÷ünde Kur’ân’Õn çevi-risi The Koran’dÕr.65 ølk kez 1861 yÕlÕnda Londra’da basÕlan bu tercümeye Kitâb-Õ Mukaddes ve ùarkiyat uzmanÕ ve bir dönem øngiltere Kilisesi’nin rahipli÷ini yapmÕú olan George Margoliouth (1853-1954) bir giriú yazmÕútÕr.

Âyetlerin ne zaman ve ne hakkÕnda nâzil oldu÷una iliúkin bilgilerde Rodwell’in kaynaklarÕ Müslüman otoriteler olmuútur. Vid66 (207/823), øbn Hiúm67 (213/828), aber68 (310/923), Vid69 (468/1076), Zemaúer70 (538/1144) ve Suy71 (911/1505) en fazla atÕfta bulundu÷u øslâm kaynaklarÕdÕr.

Rodwell’in tercümesinde sûrelerin kronolojik sÕralamasÕ aúa÷Õdaki úekil-dedir: Mekke Dönemi [96, 74, 73, 93, 94, 113, 114, 1, 109, 112, 111, 108, 104, 107, 96, 74, 73, 102, 92, 68, 90, 105, 106, 97, 86, 91, 80, 87, 95, 103, 85, 101, 99, 82, 81, 84, 100, 79, 77, 78, 88, 89, 75, 83, 69, 51, 52, 56, 53, 70, 55, 54, 37, 71, 76, 44, 50, 20, 26, 15, 19, 38, 36, 43, 72, 67, 23, 21, 25, 17, 27, 18, 32, 41, 45, 16, 30, 11, 14, 12, 40, 28, 39, 29, 31, 42, 10, 34, 35, 7]72 62 Nöldeke, “The Koran,” ss. 49-53.

63 Neal Robinson, Discovering the Qur’an, s. 76. 64 Nöldeke, Geschichte des Qorans, s. 64.

65 John Medows Rodwell, The Koran, London: Everyman’s Library, 1963. 66 A.g.e., s. 46. 67 A.g.e., s. 29, 210. 68 A.g.e., s. 29, 210. 69 A.g.e., s. 124, 259. 70 A.g.e., s. 170. 71 A.g.e., s. 110, 144, 151. 72 Rodwell, The Koran, ss. 19-293.

(12)

Medine Dönemi

[2, 98, 64, 62, 8, 47, 3, 61, 57, 4, 65, 59, 33, 63, 24, 58, 22, 48, 66, 60, 110, 49, 9, 5]73

Bu çevirideki sûrelerin sÕralamasÕ, temel olarak Weil’in Mohammed der

Prophet isimli çalÕúmasÕnda verdi÷i øslâm gelene÷indeki listeye

dayanmak-tadÕr.74 Rodwell, sûreleri Mekk ve Meden olmak üzere iki ana döneme

ayÕrmaktadÕr. Mekke döneminde 90; Medine döneminde 24 sûre

bulunmak-tadÕr. Mekke dönemini alt-dönemlere taksim etmemekle birlikte Weil ve Nöldeke’nin tertibini izlemiútir. Buna göre Weil ve Nöldeke’nin tertibinde Mekk ikinci, üçüncü, dördüncü dönemlere rastlayan sûrelerin ve Meden dönemin sÕralamasÕ birebir aynÕdÕr. Ancak Rodwell, Weil ve Nöldeke’nin Mekk ilk döneme yerleútirdi÷i sûrelerin tertibinden farklÕ tercihlerde

bu-lunmuútur. Rodwell, øslâm gelene÷inde Meden olarak kabul edilen 99

Zilzl, 55 Ramn, 76 ønsn ve 13 Rad sûrelerini Mekk saymÕútÕr. Di÷er taraftan 96 Ala, 73 Muzemmil, 105 Fl ve 9 Tevbe sûreleri Rodwell’in tertibinde ve øslâm gelene÷indeki nüzûl sÕralamasÕnda aynÕ sÕraya sahiptirler.

Rodwell’in sûrelerin kronolojilerini belirlerken müracaat etti÷i kaynaklar ve tercih ölçütleri bulunmaktadÕr. Weil ve Nöldeke’nin listesini takip etme-sine ra÷men özellikle Mekk ilk döneme iliúkin tertibindeki farklÕlÕklara iúa-ret etmiú ve Weil75, Nöldeke76 ve Muir’in77 tarihlendirmeleriyle kar úÕlaútÕr-malar yapmÕútÕr. Bu karúÕlaútÕrmalarÕ sadece kendi listesiyle de÷il, Weil, Nöldeke ve Muir’in tertipleri arasÕnda da yapmÕú oldu÷unu görmekteyiz. Örne÷in 74 Mudeir sûresini Muir’in Mekk ikinci dönemle, Weil’in fetret döneminden hemen sonraki zamanla tarihlendirdi÷ini belirtmiútir.78

Âyetlerin üslup özellikleri, konularÕ ve sebeb-i nüzûlleri Rodwell’in sûrelerin kronolojilerini belirlemede baúvurdu÷u ölçütlerindendir. Ona göre kÕsa, özet bir úekilde anlatÕm ve müphem ifadeler erken dönem sûrelerin özellikleridir.79 Kafiyelerde oluúan de÷iúiklikler ve âyetlerin uzunlu÷u sûrelerin daha geç döneme ait oldu÷unu göstermektedir. Meden dönemde ise kapalÕ ifadeler yer almamaktadÕr.80

Rodwell’in sûrelerin kronolojik sÕrasÕna göre hazÕrladÕ÷Õ bu tercümede dikkat çeken bir baúka unsur Yahudi ve HÕristiyan kaynaklara yapÕlan atÕf-lardÕr. ølgili âyetler hakkÕnda eserin dipnotlarÕnda verdi÷i açÕklamalar,

73 A.g.e., s. 338-485. 74 A.g.e., s. 3. 75 A.g.e., s. 21, 153, 155, 335. 76 A.g.e., s. 21, 25, 28, 191, 208, 261, 335. 77 A.g.e., s. 28, 64, 208. 78 A.g.e., s. 21. 79 A.g.e., s. 48. 80 A.g.e., s. 43.

(13)

Kur’ân’Õn özellikle Yahudi kutsal metinleriyle iliúkisini ortaya koyma çaba-sÕna iúaret etmektedir. Bu özelli÷iyle bu çeviri, sûrelerin kronolojik sÕralama-sÕnÕ vermenin ötesinde âyetlerin kayna÷Õ ve Yahudi metinleriyle benzerlik ve farklÕlÕklarÕnÕ ortaya çÕkarmaya çalÕúan bir görünüme sahiptir.81

1.4. Régis Blachère (1900-1973)

Régis Blachère, Arap uygarlÕ÷Õ uzmanÕ FransÕz oryantalisttir. Orta ö÷re-nimini Fas’ta, yüksek ö÷renimini de Cezayir’de tamamlamÕútÕr. Fas Yüksek ønceleme Enstitüsü’nde araútÕrma müdürlü÷ü yapan (1930-1935) Blachère, Yaúayan Do÷u Dilleri Ulusal Okulu’nda (1935-1950) ve Sorbonne’da (1950-1970) Arap Dili ve EdebiyatÕ profesörü olarak görev yapmÕútÕr. Blachère, Paris øslâm AraútÕrmalarÕ Enstitüsü’nü yönetmiú (1956-1965) ve Ortado÷u ülkelerinin BatÕ’da tanÕnmasÕna ve øslâm’la ilgili araútÕrmalarÕn geliúmesine katkÕlarda bulunmuútur. BaúlÕca yapÕtlarÕ arasÕnda Le Coran (Kur’ân’Õn FransÕzca Çevirisi, 1947), Histoire de la Litterature Arabe (Arap EdebiyatÕ Tarihi, 1952-1965) ve Grammaire de I’Arabe Classique (Klasik Arapça Dilbilgisi, 1961) yer almaktadÕr.82

Blachère’in 1949 yÕlÕnda neúretti÷i Kur’ân tercümesinde sûreler tarihsel sÕraya göre düzenlenmiútir. Blachère, genellikle bir âyeti iki farklÕ aúamada tercüme etmektedir. Birinci aúamada âyetin sembolik anlamÕnÕ; ikinci aúa-mada vahye yönelik mesajÕnÕ açÕklamaktadÕr. Müslüman âlimler genel olarak bilimsel anlayÕú ve nesnel yaklaúÕmÕndan ötürü bu tercümenin en kaliteli Kur’ân çevirisi oldu÷u görüúündedirler. Bu bakÕmdan FransÕzca Kur’ân ter-cümeleri arasÕnda en yaygÕn ve en çok tercih edilen bir tercüme olmuútur.83

Blachère kendisinden önce BatÕ’daki denemelere özellikle Nöldeke’ye müracaat etmekte ve karúÕlaútÕrmalar yapmaktadÕr. Bu grubun genel özelli÷i olan øslâm kaynaklarÕnÕ kullanma e÷ilimini Blachère’de de görmekteyiz. Her sûrenin baúÕnda verdi÷i bibliyografya bilgilerinde aber, Rz (606/1209), Vid, Bur (256/870), Beyav (685/1286) ve Nesef (710-1310) øslâm kaynaklarÕ içerisinde en çok müracaat etti÷i isimlerdir.84 Buna göre Blachère’in önerdi÷i sûrelerin kronolojileri aúa÷Õdaki úekildedir:

Mekk Dönem

Birinci Mekk Dönemi: [96: 1-5. âyetler, 74: 1-7. âyetler, 106, 93, 94, 103, 91, 107, 86, 95, 99, 101, 100, 92, 82, 87, 80, 81, 84, 79, 88, 52, 56,

81 Bkz. a.g.e., s. 35, 37, 51, 114, 171, 200, 249, 253, 262, 394, 450. 82 Hidâyet Nuho÷lu, “Blachere, Regis,” DA, c. 6, ss. 244-245.

83 Mahmûd er-Rabdâvî, “Tarih Boyunca Kur’ân Tercümelerinin AmaçlarÕ ve Çeúitleri,” terc. Zafer KÕzÕklÕ, Din Bilimleri Akademik Aratrma Dergisi, 8:3 (2008), s. 288.

84 Örne÷in bkz. Régis Blachère, Le Coran, Paris: Librairie Orientale et Americaine, 1949, I, s. 9, 11, 70, 114, 140, 225, 314, 523; II, s. 546, 656, 729, 854, 982, 1029.

(14)

59, 77, 78, 75, 60, 97, 53, 102, 96: 6-19. âyetler, 70, 73, 76, 83, 74: 8-56, 111, 108, 104, 90, 105, 89, 85, 92, 109, 1, 93, 114]85

økinci Mekk Dönemi: [51, 54, 68, 37, 71, 44, 50, 20, 26, 15, 19, 38, 36, 43, 72, 67, 23, 21, 25, 27, 18]86 Üçüncü Mekk Dönemi: [32, 4, 45, 17, 16, 30, 11, 14, 12, 40, 28, 39, 29, 42, 10, 34, 35, 7, 46, 6, 13]87 Meden Dönem [2, 98, 64, 62, 8, 47, 3, 61, 57, 4, 65, 59, 33, 63, 24, 58, 22, 48, 66, 60, 105, 49, 9, 5] 88

Kendisinden önceki tertipleri esas alarak Mekke dönemini üç alt-döneme taksim eden Blachère, Mekk birinci döneme 49; ikinci döneme 21; üçüncü döneme 21 ve Medine dönemine 24 sûre yerleútirmektedir. Birinci dönemde yer alan 49 metnin ardÕ ardÕna gelmesi, Alman Oryantalistler Nöldeke ve Schwally’nin kabul etti÷iyle hissedilir ölçüde de÷iúiklik sunmaktadÕr. Blachère, Mekk birinci ve ikinci dönemi Nöldeke’nin tertibinden oldukça farklÕ sÕralamaktadÕr. Mekk üçüncü dönem 17 øsr89 sûresi hariç aynÕdÕr. Meden dönemde yer alan âyetlerin tertibi ise, Nöldeke’nin sÕralamasÕyla birebir aynÕdÕr. Blachère’e göre bu ayÕrÕm, baúlayan tebli÷ ile beraber, ortak yön sunan bazÕ sûreleri aynÕ seride gruplandÕrmanÕn uygun gözükmesinden ve bu serileri uyumlu bir úekilde art arda düzenlemekten kaynaklanmakta-dÕr.90 Blachère’in 96 Ala 1-5 ve 74 Mudeir 1-7 âyetlerini en erken; 96 Ala 6-19 ve 74 Mudeir 8-56 âyetlerini aynÕ dönemde içerisinde daha geç bir zamana yerleútirmesi en ayrÕntÕlÕ tarihlendirmesidir. 31 Lumn, 112 øl, 113 Fela sûreleri Blachère’in tertibinde yer almamaktadÕr. Sadece 96 Ala sûresi, Blachère’in tertibinde ve øslâm gelene÷indeki nüzûl sÕralama-sÕnda aynÕ sÕraya sahiptirler.

Blachère’e göre genel olarak bir bütün içinde Mekk sûrelerin biçimleri çok karakteristiktir. Âyetler, genelde kÕsa olup, emsalsiz kafiyeleriyle ses uyumu ve zenginlik bütünlü÷ü oluúturmaktadÕrlar. Bu biçim daha çok elip-tik, hitabetle ilgili ve yeminlerle kesilmiú sorulardÕr. Blachère, Mekk birinci dönemi dört ayrÕ seriye ayÕrmaktadÕr: Birinci seri, 1. sûreden 8. sûreye kadar olan metinleri içermektedir. Bu sûrelerde temizlik, merhamet ve sabÕr konu-larÕ vurgulanmÕútÕr. Sadece vahyin baúÕnda yer alan 96 Ala 1-5 ve 74

85 Blachère, Le Coran, I, s. 9-130. 86 A.g.e., I, s. 135-327.

87 A.g.e., I, s. 354; II, s. 705.

88 Blachère, Le Coran, (Paris: Librairie Orientale et Americaine, 1950), II, s. 729-1110.

89 Sûre, Nöldeke’nin tertibinde Mekk 2. dönem 67. sÕrada; Blachère’in tertibinde Mekk 3. dönem 74. sÕradadÕr.

(15)

Mudeir 1-7 âyetlerinin dÕúÕndaki metinler kendilerini ayrÕ bir úekilde gös-termektedirler. Bu âyetlerin çok kÕsa ve karakteristik iúleyiúleri bulunmakta-dÕr.91økinci seri, 9. sûreden 31. sûreye kadar daha çeúitli ve zengin bir içeri÷i bulunan sûreleri kapsamaktadÕr. Öldükten sonra tekrar dirilme, ahiret hayatÕ-na iliúkin konular, bu dünyanÕn sonunun oldu÷u hatÕrlatmasÕ ve kÕyametteki yargÕ günü bu seride vurgulanan hususlardÕr. øslâm’Õn ana dogmasÕ olan tev-hit henüz bu seride söz konusu de÷ildir. Mekke kadar materyalist bir ortam-da, 7. yüzyÕlda, bu resim tarafÕndan tahrik edilen yeni tebli÷, bu serinin sûrelerinde ortaya çÕktÕ÷Õ gibi, aynÕ zamanda çoktanrÕcÕlÕktan (Paganizm) yani eski kültten vazgeçirme çabasÕ taúÕmaktadÕr.92 Üçüncü seride, 32. sûreden 43. sûreye kadar, önceki sûrelerin konularÕ tekrar yer almaktadÕr. Ancak bu seride Hz. Peygamber’in tebli÷inde bir geliúme hissettiren yeni bir unsur eklenmiútir. Bu da metinlerde, toplum içerisinde saf bir uzlaútÕrma aúamasÕnÕn geride kalmÕú olmasÕdÕr. Bu seride eklenen önemli bir konu da geçmiúte Peygamberlerin ça÷rÕsÕna karúÕ sa÷Õr kalanlarÕ bulacak olan dünya cezasÕ hakkÕnda hatÕrlatmalardÕr. Blachère’e göre bu kanÕt aynÕ zamanda Allah’Õn kudretini ve elçilerini destekleme kaygÕsÕnÕ anÕmsatmasÕ bakÕmÕn-dan çok önemlidir.93 Dördüncü seride, Blachère, Nöldeke ve Schwally’yi birçok tereddütle birlikte takip ederek, içeriklerinden dolayÕ, di÷erlerinden net olarak kesilip ayrÕlan, 44. sûreden 48. sûreye kadar olan beú sûreyi birleú-tirmiútir. Bunlar çok kÕsa metinlerdir ve hangi döneme dayandÕklarÕnÕ kesin olarak söylemek mümkün de÷ildir. Blachère bu beú sûreden üç tanesinin øslâmi tefsirin inandÕ÷Õ kadar olmasa da eski; di÷er ikisinin daha sonraki bir döneme ait gibi göründü÷ünü ifade etmektedir.94

Blachère, Mekk ikinci dönemin tertibinde Nöldeke ve Schwally’nin sÕra-lamasÕndan biraz ayrÕlmÕú bulunmaktadÕr. Bu iki Alman müsteúrikin Mekk birinci döneme ait gördü÷ü 51 riyt ve 68 alem sûrelerinin sonraki

dö-neme daha uygun oldu÷unu düúünmektedir.95 Bu dönemde birinci dönem

sonlarÕnda açÕklanmÕú tevhit dogmasÕ artÕk ana mesele haline gelmektedir. AynÕ zamanda sahte tanrÕlara karúÕ taúlamalar ço÷almaktadÕr.96

Mekk ikinci dönem sûrelerinin üslubu birinci dönemden çok açÕk bir úe-kilde farklÕlaúmaktadÕr. Âyetler uzamasÕna ra÷men genellikle ritmik düzenini kaybetmemektedir. Blachère’e göre ikinci dönemde yer alan sûreler yine farklÕ unsurlarÕn birleúmesiyle üç bölümden oluúturulmuútur. Birincisi çok uzun olmayan ö÷reti, tehdit veya kâfirlere ça÷rÕ içermektedir. økinci bölüm

91 Blachère, Le Coran, I, s. 6. 92 A.g.y. 93 A.g.e., I, s. 7. 94 A.g.e., I, s. 8. 95 A.g.e., I, s. 131. 96 A.g.e., I, s. 132vd.

(16)

ço÷unlukla uzun geçmiúe ait meselelerle kâfirlerin dünya ve ahiretteki akÕ-betlerini göstermektedir. Genellikle ilk bölümde geçenlerin anlatÕmÕyla oluú-turulan bir sonuç verilip son bulmaktadÕr. Bu üçlü planlama ise, kesinlikle baúta olan bir úekil de÷il sonralarÕ yapÕlan bir düzenlemedir.97

Üçüncü dönem Mekk sûrelerin sÕralamasÕ için, Blachère, Nöldeke ve Schwally tarafÕndan ikinci döneme yerleútirilen 17 øsr sûresi haricinde Nöldeke ve Schwally’nin belirledikleri sÕralamayÕ seçmiútir.98 Ona göre bu dönemde yer alan 22 sûre ikinci dönemin devamÕ niteli÷indedir ve 622

son-rasÕna ait olan Meden sûrelere geçiúi sa÷lamaktadÕr. Bu dönemin

sûrelerinde, önceki döneme ait olan tevhit, insanlÕk ve ahlak gibi konular yer almaktadÕr. Di÷er taraftan cennet ve cehennem anlatÕmÕ azalmakta ve ikinci Mekk dönemle aynÕ uzunlukta kalarak eski peygamberler de anlatÕlmakta-dÕr.99 Blachère, Meden âyetleri ise, Hz. Peygamber’in 622-632 arasÕ risaleti boyunca vuku bulan olaylarÕn birikimi olarak görmektedir:

Meden sûrelerde Muammed’in bulundu÷u yeni koúullardan do÷an yeni bir üslup oluúuyor. Mekk sûrelerin üçüncü döneminde zaten sÕk sÕk görü-nen “Deki!” Emri, daha fazla görünüyor. Çok defa Allah’Õn cevap verdi÷i bir diyalogdan do÷uyor… Genellikle, sÕk sÕk görünen Mekk üçüncü dö-neme ait sözlerden, yerlerini alan az sayÕda söz ve formüller ortaya çÕkÕ-yor. Mesela “kalplerinde hastalÕk olan” ve “Allah ve resulüne itaat edin” âyetlerinde oldu÷u gibi. BazÕlarÕ sÕkÕntÕlÕ sorunlar çÕkarÕyor. “NamazÕ kÕlÕn ve zekatÕ verin” gibi emri bunlardan. Hakikaten bu emir hicretten önce olan âyetlerde geçiyor. Sonradan eklenmiú oldu÷unu mu anlamamÕz gere-kir? Olabilir. Ancak Mekk dönemin sonlarÕnda ortaya çÕkmÕú ve Medine döneminde gittikçe ço÷alan bir söz olarak düúünmemiz gerekebilir.100

Bu dönemde yer alan 24 sûre øslâm hukuku için önemli âyetleri içermek-tedir. Blachère, çok de÷iúken uzunlukta olan bu sûrelerin en kÕsalarÕ hariç, kÕsa vahiylerden oluúup, yan yana koyulmuú veya baúta olmayan ancak yazÕ tekni÷iyle az çok birbirine yakÕn úekilde ba÷lanmÕú oldu÷unu düúünmekte-dir.101 Meden sûrelerde yeni olan ancak fazla kullanÕlmayan bir uygulama Allah’Õ çift isimleriyle sÕfatlandÕrmaktÕr. Bu çift sÕfatlandÕrma uygulamasÕnÕn getirdi÷i izlenim Mekk sûrelerinin sonlarÕndaki gibi, sûrenin geniú ve sesli kapatÕlmasÕnÕ sa÷lamakta ve bu bazen ritimsiz sûrelerde vazgeçilmez olmak-tadÕr.102 øslâm gelene÷inde Meden olarak kabul edilen 99 Zilzl, 55 Ramn, 76 ønsn ve 13 Rad sûreleri Blachère tarafÕndan Mekk sayÕlmÕútÕr.

97 A.g.e., I, s. 349.

98 Blachère, Le Coran, I, s. 350vd. 99 A.g.e., I, s. 351.

100 Blachère, Le Coran, II, ss. 726-727. 101 A.g.e., II, s. 720.

(17)

Bu özelli÷iyle Blachère’in bu tercümesi genel olarak kendisinden önceki müsteúriklerin çalÕúmalarÕnÕ yansÕtmaktadÕr.

2. øslâm Gelene÷indeki Tasniflerden Farkl Batl Yaklaúmlar

Âyet ve sûrelerin kronolojik tertibine iliúkin ikinci grup BatÕlÕ denemeler J. William Muir, Hartwig Hirschfeld, Richard Bell ve W. Montgomery Watt tarafÕndan yapÕlmÕútÕr. Bu isimler, sûrelerin kronolojik sÕralamasÕ konusunda genel olarak Müslüman alimler tarafÕndan yapÕlan Mekk-Meden ayÕrÕmÕnÕ eleútirmiúler ve farklÕ tertipler önermiúlerdir.

2.1. Sir William Muir (1819-1905)

Muir, 1819’da Glasgow’da do÷muú øskoçyalÕ oryantalist ve øslâm tarihçi-sidir. Glasgow ve Edinburgh Üniversite’lerinde ö÷renim görmüútür. Muir, 1837’den itibaren Hindistan’da øngiliz Do÷u Hindistan ùirketi’nin çeúitli yönetim kademelerinde, Hindistan Genel Valili÷i hükümetinin DÕúiúleri Ba-kanlÕ÷Õ’nda ve koloninin kuzeybatÕ eyaleti baúkan yardÕmcÕlÕ÷Õnda bulun-muútur. Bu görevleri otuz dokuz yÕl sürmüútür. Muir’e 1867’de úövalye un-vanÕ verilmiútir. Royal Asiatic Society’nin baúkanlÕk (1884) ve Edinburgh Üniversitesi rektörlük görevlerini (1885-1903) yapmÕútÕr. Edinburgh Üniver-sitesi’nde Arap ve øslâm araútÕrmalarÕ yapan Muir adÕna bir enstitü açÕlmÕútÕr. UzmanlÕk alanÕ, Sanskrit dili ve edebiyatÕ olan ve Edinburgh Üniversite-si’nde bu dalÕn kürsüsünü kuran (1862) Muir, kendini daha çok Arap ve øslâm araútÕrmalarÕna vermiútir.

Muir’in The Life of Mahomet and History of Islam to the Era of Hegira103 isimli çalÕúmasÕ, BatÕ’da genel kabul görmüú ve ilk elden Arapça kaynaklara

dayanarak yazÕlmÕú Hz. Peygamber’in biyografisidir. Bu çalÕúmasÕnda

Kur’ân’Õn Hz. Peygamber tarafÕndan yazÕldÕ÷ÕnÕ ve Onun gerçek bir pey-gamber olmadÕ÷ÕnÕ iddia etmektedir.

Muir’in Kur’ân üzerine düúüncelerini The Corân. Its Composition and

Teaching and the Testimony it Bears to the Holy Scriptures104 isimli kitab Õn-da bulmaktayÕz. Bu çalÕúmasÕnda sûre ve âyetlerinin tertibi konusunu ele alan Muir, bir sûre kronolojisi de önermektedir.105 Bu düzenlemesinde temel aldÕ÷Õ üç ölçüt bulunmaktadÕr:

(1) Üslup: Birinci dönem güvenilmez ve aúÕrÕ övgüsel; ikinci dönem sÕra-dan ve öyküsel; üçüncü dönem resmî ve emir veren tarzda âyetlerden oluúmaktadÕr.

103 Smith, Elder & Co., London 1858-1864.

104 Society for Promoting Christian Knowledge, London 1896. 105 Christine Woodhead, “Muir, Sir William,” DA, c. 31, s. 94.

(18)

(2) Ö÷retinin ve hükümlerin geliúimi: Mekkeli putperestler, HÕristiyan veya Yahudiler, asi Medinelilere hitaplardan anlaúÕlmaktadÕr.

(3) Metnin dönemini belirginleútiren ve tarihi imgeleri apaçÕk ifade eden sözlerdir.106

Buna göre Muir’in belirledi÷i sûrelerin muhtemel kronolojisi ve açÕkla-malarÕ aúa÷Õdaki úekildedir:

Birinci Dönem 8 Sûre: 103, 100, 94, 91, 106, 1, 101, 102, 104, 82, 92, 105, 89, 90, 93, 94, 108.

Bunlar kÕsa, övgüsel ve bir veya iki satÕrdan oluúan sûrelerdir. Bu sûreleri, Muammed ilahî misyonla ikna edilmeden veya kendisine do÷rudan Al-lah’tan vahiy iletilmeden önce oluúturmuú olabilir. Hiçbiri Allah’tan gelen bir mesaj formatÕnda de÷ildir. 107

økinci Dönem Muammed’in Elçili÷inin Baúlangc: 96, 113, 74, 111. ‘Allah’Õn adÕyla oku!’ emrini içeren âyet; Muammed’in Allah’tan kendi-ne vahiy geldi÷ini zannetti÷i ‘ul: de ki’ kelimesiyle baúlayan âyet; dine davet, kÕyamet günü, yeniden diriliú, Mekke kabile ve reislerinden birbir-lerine i÷neleyici suçlamalar; inanmayanlarÕ cehennemle tehdit eden âyetleri içerir.108

Üçüncü Dönem Muammed’in Elçili÷inin Baúlangcndan Habeúis-tan’a Hicrete Kadar: 87, 97, 88, 80, 81, 84, 86, 110, 85, 83, 78, 77, 76, 75, 70, 109, 107, 55, 56.

Muammed’in elçilik görevinden baúlar, Habeúistan’a göç ile son bulur. Bu sûreler genel olarak yeniden diriliúin, Cennet ve Cehennem’in tanÕm-larÕndan oluúmuútur.109

Dördüncü Dönem Muammed’in Elçili÷inin 6. Ylndan 10. Ylna Kadar: 67, 53, 32, 39, 73, 79, 54, 34, 31, 69, 68, 41, 71, 52, 50, 45, 44, 37, 30, 26, 15, 51.

Muammed’in baúkanlÕ÷ÕnÕn altÕncÕ yÕlÕndan onuncu yÕlÕna kadar olan dönemdir. Bu dönem sûreleri Yahudi Kutsal KitabÕ’ndan öyküler, Yahu-dilerin yaptÕklarÕ ve Arap efsanelerinden bahseder.110

Beúinci Dönem Peygamber’in Elçili÷inin 10. Ylndan (Yasa÷n Kalk-t÷ Dönem) Mekke’den Kaçúa Kadar: 46, 72, 35, 36, 19, 18, 27, 42,

106 Sir William Muir, The Corân. Its Composition and Teaching and the Testimony it bears to the Holy Scriptures, (London: Society for Promoting Christian Knowledge, 1896), s. 42.

107 A.g.e., s. 43. 108 A.g.y. 109 A.g.y.

(19)

40, 38, 25, 20, 43, 12, 11, 10, 14, 6, 64, 28, 23, 22, 21, 17, 16, 13, 29, 7, 113, 114 (son ikisi belirsiz).

Bu dönem sûreleri øncil’den bazÕ öyküler aktarÕr. Hac farizasÕ eklenmiútir. Yeniden diriliú ve hesaba çekilmek, Cennet ve Cehennem delilleriyle Allah’Õn birli÷i, gücü ve lütuflarÕ hakkÕnda gözlerimiz önüne canlÕ resimler sunuluyor. Aúama aúama sûreler daha uzun oluyor ve bazÕlarÕ birçok sayfayÕ dolduruyor. Bu dönemin sonraki sûrelerinde, ilgili konulara dayanan araya eklenmiú Me-dine pasajlarÕna çok sÕk rastlamÕyoruz. Örne÷in 22 acc sûresinde 41. âyet; 17 øsr sûresinde 33. âyet; 16 Nal sûresinde 110. âyet.111

Son Dönem Medine’de Vahyolunan Sûreler: 98, 2, 3, 8, 47, 62, 5, 59, 4, 58, 65, 63, 24, 33, 57, 61, 48, 60, 66, 49, 9.

Medine’de nâzil olan sûrelerdir. Yahudilerden ve HÕristiyanlardan bahse-den ve ço÷unlukla uzun pasajlardan oluúmaktadÕr. 48 Fet, 60 Mumteene, 66 Tarm, 49 ucurt ve 9 Tevbe sûreleri Peygamber’in hayatÕnÕn son beú yÕlÕna aittir.112

Muir, kronolojik sÕralamasÕnda önce Mekk âyetlere, sonra Meden

âyetlere yer vermektedir. 18 sûrenin vahiy olmadÕ÷ÕnÕ iddia eden ve bunlarÕ Kur’ân metni dÕúÕnda tutan Muir, bu sûrelerin Hz. Peygamber tarafÕndan oluúturuldu÷una inanmakta ve bu yüzden kronolojide bu sûreleri ilk sÕraya yerleútirmektedir. Hz. Peygamber’in elçilik görevi, Habeúitan’a ve Medi-ne’ye hicret gibi øslâm tarihi açÕsÕndan önemli dönüm noktalarÕ ve özellikle sûrelerin ihtiva etti÷i konular Muir için kronolojide belirleyici olmuútur. øslâm gelene÷inden farklÕ olarak 99 Zilzl, 110 Nar, 76 ønsn, 55 Ramn, 64 Tebun ve 13 Rad sûrelerini Mekke dönemiyle tarihlendirmektedir. Oldukça farklÕ bir tertip yaklaúÕmÕ bulunmasÕna ra÷men 59 aúr ve 61 aff sûresi Muir’in tertibinde ve øslâm gelene÷indeki nüzûl sÕralamasÕnda aynÕ sÕraya sahiptirler. Muir di÷er oryantalistlerden farklÕ olarak 110 Nas ve 64 Tebun sûrelerini de Mekk döneme yerleútirmiútir. Kur’ân’Õ øncil ile kÕyas-layan Muir, øncil’deki konularÕn oldukça düzenli oldu÷unu buna karúÕn Kur’ân’Õn karmaúÕk ve anlaúÕlmasÕnÕn güç oldu÷unu ifade etmektedir:

ZamanÕmÕza kadar gelen mevcut Kur’ân ne konu ne zaman açÕsÕndan pek çok bölümü anlaúÕlabilir bir düzenleme takip eder. Muammed’in sÕrala-mayÕ bu úekilde yapmÕú olmasÕ inanÕlÕr gibi de÷ildir. ùu anda elimizde ol-du÷u gibi âyetlerin ya da sûrelerin numaralarÕnÕn Muammed tarafÕndan

111 A.g.e., s. 44. Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz. Oryantalist literatürde Mekke’den Medi-ne’ye Hicret için, øngilizcede bu ifadeyi karúÕlayan ‘emigration’ kelimesi olmasÕna ra÷men ‘kaçÕú’ anlamÕna gelen ‘flight’ kavramÕnÕn tercih edildi÷ini görmekteyiz. Bu tercih oryantalistlerin øslâm ta-rihini veya Hz. Peygamber’in hayatÕnÕ nasÕl algÕladÕklarÕnÕ göstermesi bakÕmÕndan anlamlÕ bir örnek-tir. Örne÷in, Muir, Habeúistan’a Hicret için ‘emigration’ kavramÕnÕ kullanÕrken (Bkz. Muir, The Corân, s. 43), Mekke’den Medine’ye Hicret için ‘flight’ kelimesini tercih etmiútir (Bkz. Muir, The Corân, s. 44).

(20)

belirlenip belirlenmedi÷inden úüphe duyabiliriz. Medine’de inen bir bö-lüm ardÕndan daha önce Mekke’de inmiú bir bölüm gelebiliyor. Bir baúka taraftan, tÕpkÕ Muammed’in bize bÕraktÕ÷Õ gibi en azÕndan sûreler aynÕ úekilde ve aynÕ sÕralamadadÕr.113

Muir, Kur’ân’Õn, zaman ya da konu bütünlü÷ü olmaksÕzÕn düzensiz bir úekilde sÕralanmÕú olmasÕnÕ bunun sebebi olarak görmekte ve Hz. Peygam-berden sonra korunan ve geçerli olan âyetlerin çok büyük ihtimalle kaybol-du÷unu, zarar gördü÷ünü ve terk edildi÷ini düúünmektedir.114 Ona göre, Kur’ân’Õn metinleúme sürecinde içeri÷inin de÷iúip de÷iúmedi÷inden emin olamayÕz. Çünkü özellikle kÕsa olan bazÕ sûreler, úiirsel anlatÕmlar ve kÕssa-lar daha bütün ya da daha eksik olmaktadÕr.115

Muir’e göre úu anda mevcut Kur’ân’Õn birçok kÕsmÕ ne konu ne de zaman açÕsÕndan anlaúÕlabilir niteliktedir. Kur’ân’Õn büyük bölümünde kronolojik bir sÕralama bulunmamaktadÕr. Konularda eksiklikler ve boúluklar dikkat çekmektedir. Bölümler kabaca ve tesadüfî bir araya getirilmiú oldu÷undan karmaúÕk bir durum söz konusudur. Sûrelerin diziliúinde ise uzunluklarÕ öl-çüt olmuútur. 116

2.2. Hartwig Hirschfeld (1854-1954)

øngiliz oryantalist Hartwig Hirschfeld, Prusya’da do÷muútur. Polonya, Berlin, Strasburg ve Paris’de Joseph Derenbourg danÕúmanlÕ÷Õnda ö÷renim görmüútür. 1887 yÕlÕnda Yehuda HaLevi’nin (1075-1141) al-Kuzari isimli felsefî eserini Arapça ve øbranice yayÕna hazÕrlamÕú ve Almanca’ya tercüme etmiútir. Hirschfeld, 1889-1896 yÕllarÕ arasÕnda øngiltere’de Montefiore Ko-leji’nde (Ramsgate) Kitab-Õ Mukaddes tefsiri, Sami dilleri ve felsefe profesö-rü olarak çalÕúmÕútÕr. Revue des Etudes Juives117, Jewish Quarterly Review118 ve Journal of the Royal Asiatic Society119 dergilerinde Arap Dili ve Yahudi-lik alanlarÕnda çok sayÕda makale yazmÕútÕr.120

Hirschfeld’i di÷er oryantalist denemelerden farklÕ kÕlan, kronolojisini sûre bütünlü÷ünde yapmamÕú olmasÕdÕr. Bu anlamda Kur’ân’Õn tarihlendi-rilmesinde belirleyici olan âyet pasajlarÕdÕr. Hirschfeld’e göre vahiylerin muhtemel kronolojik sÕrasÕ aúa÷Õdaki úekildedir:

113 Muir, The Life of Mahomet, (London: Smith, Elder & Co., 1861), s. XX. 114 Muir, A.g.e., s. XVI.

115 Muir, The Corân, ss. 38-39. 116 A.g.e., ss. 40-41.

117 Société des Études Juives, Paris 1880.

118 Jewish Quarterly Review (JQR), University of Pennsylvania Press, 1889.

119 Journal of the Royal Asiatic Society of Great Britain and Ireland (JRAS), Royal Asiatic Society of Great Britain and Ireland, (London, tsz.)

(21)

Mekk Âyetler I. ølk ølân: [96: 1-5]121

II. Teyid Edici Vahiyler: [87; 68: 1-33; 112; 69: 40-52; 26: 221-228; 52: 29-49; 74: 1-30, 35-55; 73: 1-14; 76; 94; 96: 6-19; 111; 104; 79: 15-26; 53: 1-18, 24-62; 93: 1-8; 109] 122

III. Hitabî Vahiyler: [81; 82; 84; 99; 80; 86; 75; 83; 88; 79: 1-14; 77; 69: 1-39; 78; 56; 52: 1-28; 70; 100; 101; 106; 107; 108; 90; 92; 91; 105; 102; 97; 98; 89; 72; 85: 1-8, 12-22; 103; 95]123

IV. Öyküsel Vahiyler: [68: 34-52; 51; 26: 220; 54; 37; 44; 38; 27: 1-59; 28; 15; 18; 12; 19; 43: 25-89; 21; 14; 20; 11; 34; 7: 1-27, 57-155, 186-205; 17: 1-8, 103-111; 73: 15-19; 40: 1-6, 24, 57; 29: 13-42, 10: 72-109; 23: 23-52; 46: 20-35; 5: 23-38, 109-120; 2: 200-210; 6: 74-91; 1]124 V. Tasvirî Vahiyler: [79: 27-46; 71; 55; 50; 45; 42; 41; 35; 32; 67; 25: 1-63; 23: 1-22, 53-118; 16: 1-115; 43: 1-24; 13; 113; 114; 10: 1-57, 58-71; 31: 1-10, 19-34; 36; 27: 60-95; 30; 39; 22: 1-13, 62-71; 40: 7-23, 58-85; 2: 158-162; 29: 43-69; 17: 87-102; 6: 92-117]125

VI. Teúriî Vahiyler: [6: 1-45, 46-73; 93: 9-11; 25: 64-72; 31: 11-18; 7: 28-56; 29: 1-12; 46: 1-19; 17: 9-86; 6: 152-165; 9: 129-130; 85: 9-11]126 Meden Âyetler [2: 1-19, 19-37, 38-58, 59; 5: 71-88; 2: 60-97, 98-115, 116-147, 163-184, 211-223, 244-268, 269-281; 8: 1-41, 42-76; 3: 1-29, 30-75, 76-90; 47; 3: 91-113 (?), 114-137, 139-200; 57; 7: 174-185; 59; 61; 62; 16: 116-128 (?); 64; 4: 1-45, 126-129, 46-72, 73-86; 2: 148-157, 87-95; 5: 56-63; 2: 282-284; 4: 96-105, 106-125, 130-138 (?), 139, 140-145, 146-151, 152-175; 33; 2: 224-243 (?); 65; 24; 66; 63; 58; 22: 14-61, 72-78; 5: 39-44; 2: 285-286; 48: 18-28; 2: 185-196, 196-199; 60; 110; 49; 9: 23-27, 38-73; 48: 1-17; 9: 74-94, 120-128, 95-119, 1-12, 36-37, 13-22, 28-35; 7: 156-172; 5: 1-4, 5-7, 8-14, 15-17, 109-120, 18-22, 45-55, 64-70, 89-104, 105-108 (?); 6: 117-151 (?); 73: 20 (?); 74: 31-34 (?)]127

ølave Edilmiú ve Belirsiz Olanlar

[53: 19-23; 3: 138; 33: 40; 47: 2; 48: 29; 61: 6; 5: 73 (?), 101 (?)]128

Tasnifini temelde Mekke ve Medine olmak üzere iki döneme taksim eden Hirschfeld, Mekke döneminde nâzil olan âyetleri altÕ alt-dönemle

121 Hartwig Hirschfeld, New Researches into the Composition and Exegesis of the Qoran, (London: Royal Aisatic Society, 1902), s. 143.

122 A.g.e., s. 143. 123 A.g.y. 124 A.g.e., s. 144. 125 A.g.y. 126 A.g.y.

127 Hirschfeld, New Researches into the Composition and Exegesis of the Qoran, ss. 144-145. 128 A.g.e., s. 145.

(22)

mektedir. Hirschfeld’in kronolojik sÕralamasÕnda 112 adet Mekk sûre veya âyet grubu bulunmaktadÕr. Mekke dönemi ilk ilan, teyid edici vahiyler, hitabî vahiy-ler, öyküsel vahiyvahiy-ler, tasvirî vahiyler ve teúriî vahiyler úeklinde altÕ dönemden oluúmaktadÕr. Kronolojik sÕralamada 96 Ala sûresi 1-5. âyetlerini di÷er dönem-lerden ayrÕ tutularak ilk nâzil olan âyet grubu olarak verilmektedir. øslâm gele-ne÷inden farklÕ olarak 76 ønsn, 99 Zilzl, 98 Beyyine, 5 Mide (23-38, 109-120), 2 Baara (200-210), 55 Raman, 13 Rad, 22 acc (1-13, 62-71) ve 9 Tevbe (129-130) Mekk; 7 Arf (174-185, 156-172), 16 Nal (116-128), 6 Enm (117-151), 73 Muzemmil (20) ve 74 Mudeir (31-34) Meden vahiyler olarak kabul edilmiútir. Di÷er oryantalist denemelerde gördü÷ümüz 76 ønsn, 99 Zilzl, 55 Raman ve 13 Rad sûreleri aynÕ úekilde Hisrchfeld’in sÕralamasÕnda da Mekke dönemindedir. Di÷er taraftan oryantalistler arasÕnda Mekk olarak genel kabul gören 73 Muzemmil ve 74 Mudeir sûrelerinin bazÕ âyetlerini Me-dine dönemiyle tarihlendirmiútir. Hirshfeld önceki denemelerden farklÕ olarak bazÕ âyetleri sonradan ilave edilmiú olarak veya zamanÕnÕn belirsiz oldu÷unu kabul etmektedir.

Kur’ân’Õ bütün ilimlerin kayna÷Õ olarak görmenin úaúÕrtÕcÕ olmadÕ÷ÕnÕ129 ifade eden Hirschfeld’e göre Mekk ve Meden vahiylerin az da olsa ortak özellikleri bulunmaktadÕr. Buna göre her iki döneme ait sûreler benzer ifade ve kelime seçimi, üslubu, aynÕ mütecaviz tarzÕ, dinî akideleri ve ahlakî ö÷re-tileri ihtiva etmektedir. Hirschfeld bu görüúünü daha ileri bir noktaya taúÕya-rak e÷er eleútirel bir amaç yoksa Mekk ve Meden vahiyler arasÕnda ayÕrÕm yapmamÕn imkansÕz oldu÷unu belirtmiútir. Ona göre bu iki dönem arasÕndaki temel ayÕrÕm, Mekk vahiylerden farklÕ olarak Meden âyetler hukukî ve idarî kanunlar arasÕndaki ba÷Õ gözler önüne sermektedir.130 Di÷er taraftan Hirschfeld, Kur’ân ve Hadisler arasÕnda üslup bakÕmÕndan bir fark olmadÕ÷Õ-nÕ düúünmekte ve bu sebeple Hz. Peygamber’in bazÕ sözlerinin Kur’ân’da yer almÕú oldu÷unu ifade etmektedir.131

2.3. Richard Bell (1876-1952)

Richard Bell, Arapça uzmanÕ øskoçyalÕ oryantalisttir. Edinburgh Üniver-sitesi’nde edebiyat ve ilâhiyat okuyarak baúladÕ÷Õ yüksek ö÷renimini Al-manya’da tamamlamÕútÕr. Daha sonra Edinburgh Üniversitesi’nde øbranice Kürsüsü asistanlÕ÷Õna tayin edilmiú ve aynÕ zamanda Arapça dersleri vermiú-tir. Üniversitedeki görevini bÕrakarak bir taúra kasabasÕnda papazlÕk görevine baúlamÕútÕr. 1921 yÕlÕnda tekrar Edinburgh Üniversitesi’ne dönerek Arapça

129 A.g.e., s. 9.

130 A.g.e., s. 102. 131 A.g.e., ss. 132-133.

(23)

dersleri vermeye devam etmiútir.132 1937-1939 yÕllarÕ arasÕnda Kur’ân ter-cümesini yayÕnlamÕútÕr. 1953 yÕlÕnda Introduction to the Qur’an isimli ça-lÕúmasÕnÕ neúretmiútir. Bu çalÕúmasÕ 1970 yÕlÕnda W. Montgomery Watt tara-fÕndan gözden geçirilerek yeniden basÕlmÕútÕr. Bell’in çalÕúmalarÕ, BatÕ’daki yapÕlan Kur’ân çalÕúmalarÕ üzerine etkili olmuútur.133

Bell, Nöldeke’nin kronolojisini kendi çalÕúmalarÕna baúlangÕç noktasÕ ola-rak almÕú, sûrelerin Nöldeke’nin gösterdi÷inden daha karmaúÕk oldu÷unu fark edince kendi kronolojisini geliútirmiútir. Böylece âyet ve sûrelerin terti-bi konusunda BatÕlÕ yaklaúÕmlar içerisinde en detaylÕ ve en radikal yaklaúÕmÕ Richard Bell ortaya koymuútur.134

Bell, Nöldeke ile 24 sûrenin Meden dönemde sÕnÕflandÕrÕlmasÕ konusun-da aynÕ fikirdedir. Kur’ân’Õ tarihlendirme giriúiminde, Hz. Peygamber’in hayatÕnÕn kronolojik çerçevesini øbn Hiúm’Õn biyografisinde verdi÷i úekilde kabul etmiútir. Bell, 622-632 kadar geçen Medine dönemi kronolojisinin, özellikle Bedir ve Uud savaúlarÕ veya Mekke’nin fethi gibi olaylarla daha kesin olarak tarihlendirilebilece÷ini ancak önceki dönemlerle ilgili tarihlerin daha az ve belirsiz oldu÷unu düúünmektedir.135

Bell’in tarihlendirmesinin temelinde iki ana prensip bulunmaktadÕr: 1. Vahyin normal birimi kÕsa pasajlardÕr.

2. Kur’ân metni Muammed tarafÕndan revize edilmiútir.136

Bu prensipler temel olmak üzere Bell, bizzat Hz. Peygamber tarafÕndan oluúturuldu÷unu düúündü÷ü Kur’ân’Õn kompozisyonunu üç döneme ayÕr-maktadÕr:

øúaret (Sign) Dönemi: Allah’a ibadet etmeyi teúvik eden erken dönem âyetler.137

Kur’ân (the Qurn) Dönemi: Hz. Peygamberin daha sonraki Mekke dö-nemi ve Medine’deki ilk iki yÕlÕnÕ içermektedir. Bu dönemde Muammed Arapça bir Kur’ân üretmektedir.138

Kitap (Book) Dönemi: Hicrî 2. yÕldan Muammed’in yazÕlÕ metin formülasyonunu oluúturma sürecini kapsamaktadÕr.139

Orijinal vahiy birimlerinin kÕsa ve parça parça oldu÷unu ve Hz. Peygam-ber’in bunlarÕ sûreler halinde bir araya getirdi÷ini iddia eden Bell için hicrî

132 M. ManazÕr Ahsan, “Bell, Richard,” DA, c. 5, ss. 423-424.

133 Andrew Rippin, “Reading the Qur’n with Richard Bell,” JAOS, 112:4 (1992), s. 639.

134 W. Montgomery Watt, Bell’s Introduction to the Qurn, (Edinburgh, 1970), s.114; Neal Robinson, Discovering the Qur’an, s. 83.

135 Watt, Bell’s Introduction to the Qurn, s. 114.

136 Watt, “The Dating of the Qurn: a Review of Richard Bell’s Theories,” Early Islam: Collected Articles, (Edinburg: Edinburgh University Press, 1990), s. 24.

137 Richard Bell, The Qurn: Translated, with a Critical Re-arrangement of the Surahs, 2 cilt, (Edinburgh: T. & T. Clark, 1937-1939), s. VII.

138 A.g.y. 139 A.g.y.

(24)

ikinci yÕlda gerçekleúen Bedir savaúÕ Kur’ân’Õn kutsal bir kitap olarak oluú-masÕnda kilit olaydÕr. Bu dönem Bedir savaúÕndan sonra, Hz. Peygamber’in Yahudilerle iliúkilerinin bozulmasÕyla baúlayÕp hiçbir zaman son bulmayan bir süreçtir. Bell’e göre Hicret sûrelerin dönemlerini belirlemek için uygun bir ayÕrÕcÕ hat de÷ildir.140

Bir baúka muasÕr oryantalist Tilman Nagel “Tarihî AraútÕrma Konusu Olarak Kur’ân” isimli çalÕúmasÕnda, Bell’in vahiylerin kronolojilerini

çÕkar-mada muhtevaya a÷ÕrlÕk vermiú olmasÕ bakÕmÕndan Hz. Peygamber’in

dü-úünce dünyasÕnÕ BatÕ’daki Kur’ân araútÕrmalarÕnÕn öncelikli konusu haline getirmiú oldu÷unu ifade etmektedir.141 Ancak bununla birlikte Nagel, Bell’in tarihlendirme yaklaúÕmÕnÕ eleútirmektedir:

Kur’ân çevirisinde örne÷in Allah’Õn tabiattaki tasarrufunun yad edildi÷i bütün âyet gruplarÕnÕ Muhammed’in Peygamberli÷inin baúlangÕcÕna gön-dermesi gibi, sÕk sÕk çok ileri gitmiútir. Oysa Kur’ân’Õn –yaratÕcÕ Allah ve lütfetti÷i nimetler, inkarcÕ topluluklarÕn inkarÕ gibi– büyük konularÕnÕn, yeni bir konu ön plana çÕktÕ÷Õnda önceki konunun tamamen ortadan kalkmasÕ tarzÕnda birbirlerinin yerini aldÕ÷ÕnÕ düúünmek oldukça zordur. Ne var ki Bell, tam da böyle bir varsayÕmla hareket etti÷inden, muahhar sûreleri, ço÷u erken dönemlere atfedilmesi gereken birçok parçaya ayÕrÕ-yordu. Böylece Bell’in teorisi, esasen açÕklÕ÷a kavuúturmayÕ hedefledi÷i Kur’ân’Õn bütünsüzlü÷ünün büyük bir bölümünü kendisi üretmiú oluyor-du. Gerçekte ise vahyin konu zenginli÷i, zaman içerisinde öyle bir geliúim göstermiútir ki, eski konular hiçbir zaman tamamen sönmemiútir. Bu yüz-den, Bell’in çalÕúmalarÕnda, bütün büyük katkÕlarÕna ra÷men biraz keyfilik vardÕr ve kendisine –en azÕndan kÕsmen– bir kÕsÕr döngü içerisinde hare-ket etti÷i úeklinde bir eleútiri yöneltilebilir.142

Bell, Kur’ân tercümesinde sûreleri kronolojik olarak de÷il, mushaf terti-bine uygun olarak sÕralamÕú; her sûrenin veya âyet gruplarÕnÕn baúÕnda Mekk veya Meden oldu÷u hakkÕnda bilgi vermiútir. Bu bilgiler kullanÕlarak tarafÕmÕzdan bir sÕralama oluúturulmuútur. Richard Bell’in tertibi, BatÕlÕ yak-laúÕmlar içerisinde Kur’ân’Õ kronolojik sÕrasÕna göre düzenleyen son teúeb-büs olarak sayÕlabilir. Buna göre Bell’in tertibi aúa÷Õdaki úekildedir:143

Mekk Âyetler

51: 1-6; 53: 1-18; 69; 73: 1-19; 74: 1-30, 35-40, 50-55; 80: 1-32; 84: 1-12, 16-19, 86: 1-14; 90: 1-11, 17-20; 92; 93; 94; 95; 96; 103: 1-2; 4: 84

140 Gerhard Böwering, “Recent Research on the Construction of the Qurn,” The Qurn in its Historical Context, Gabriel Said Reynolds (ed.), (Abingdon, Oxon Routlegde, 2008 içinde), ss. 72-73.

141 Tilman Nagel, “Tarihî AraútÕrma Konusu Olarak Kur’ân,” terc. Ali Dere, slâmî Aratrmalar, 9:1-4 (1996), “Kur’ân’Õn AnlaúÕlmasÕnda Yöntem Sorunu” Kur’ân Özel Says, Ömer Özsoy (ed.), (1996), s. 56.

142 Tilman Nagel, a.g.m., s. 56.

Referanslar

Benzer Belgeler

O halde modern bir kurum olarak hapishanelerin ortaya çıkmasından önce cezalandırma mekanizmasının ne şekilde işlediği incelenmelidir.. Modern devletin modern bir kurumu

1 Ayrıntılı bilgi ve bu konudaki uluslararası düzenlemeler için bkz. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.. altı aydan daha kısa bir sürede dahi doktor

des Gesetzes lediglich aufgrund eines „generellen Grundes" - also eines allgemeinen Rechtsgedankens - zu berichtigen, da ein solcher genereller Grund eines Gesetzes nicht zu

Mesele, farklı vatandaşlık hakları şer'i hukuk tarafından düzenlendiğinde ve konu dini bir mesele olarak görüldüğünde, cinsiyet ilişkileri bakımından daha ciddi bir

Çünkü, her şeyden önce, menfaatleri dengeleyici niteliğe sahip irade oluşum düzeneği (mekanizması), esas itibariyle gerçekleşmesi çok güç, ütopik bir anonim şirket

Roma hukukunda düzenlendiği gibi, karşılıklı bir sözleşmede belirlenen edimin değerinin, gerçek değerin yarısından az olması durumunda, sözleşmeyi sona erdirme

kullanımında olduğu gibi, satım ilişkisine konu oluşturabilmektedir. O halde, bu açıklamalara göre, BK 182/I'de "satılan mal" kavramı ile ifade edilen satım

Yapılan araştırmada, bu durumların çoğunda (% 71) bu rol izah edilmemiştir. c) Avukat, yetişkin kimsenin rolünü aynı zamanda müvekkile de anlatmalı ve yapılan