A 1< m e d r e s e I}
Y . Mimar A. S A I M ÜLGEN
Türk mimarisinin en mühim inkişaf de virlerinden biri olan Selçuk üslûbu kapanır ken Anadolu Beylikleri bu san'aUn muakki bi olmuşlar, Küçük Asyanın en buhranlı ânı olan X I I I ve X I V üncü asırlar arasında kud retleri nisbetinde eser vermeğe çalışmışlardır. Bu asırda ytpılan san'at eserlerinde Selçuk mimarisinde mevcut menşe' birliği, ruh ve levk baki kalmakla beraber Türk san atının inşaî ve mimarî bazı yeni hususiyetler kazan dığı müşahede edilir. Bu fark, zamanla art mış, nihayet Osmanlı Türklerinin klâsik ni-lamlarının temeli olacak bir varlık göster miştir. İşle bu devirde inşa edilen âbideler den biri olan Akmcdrcse yeni üslûbun müj decilerinden biridir. Fakat bu inkişafın o ka dar ânî ve Selçuk üslûbundaiV ilk bakışta farkedilebilecek kadar bâriz olmadığı da mu hakkaktır. Osmanlı Türklerinin ilk bina ları arasında mühim bir mevki ihraz etmiş olan Vq Şerefeli ile diğer âbidelerimizin mi marlarının Karamanlı ve Niğdeli olduklaıı yalnız, tarihî vesikalara istinaden değil hu eserlerin Niğde'deki Akmcdrese ile vc Kara mandaki binalarla olan yakınlıkları vc üslûb münasebetleri ile de kolayca isbat edilebilir.
Akmedrese hakkında müteaddit neşriyat yapılmıştır. Bunlar içinde bir mimar güzile araştırmalar yapan ve en muvaffak eseri vü-cude getiıen hayatını Türk mimarî tarihine vakfetmiş olan Profesör A l b e r t G a b-r i c l ' d i b-r [ 2 ] .
Ayrıca H a l i l E d h e m'in fKaraman-oğulları hakkında vesaiki makkûke) i\c (Nig-de), \a n B e r c h e m'inf Arabische Inschrfi-r ı ı K»Inschrfi-r»mıınoSlu A l l B»y>ıı NlftInschrfi-rtedc y a p n Inschrfi-r m ı s olduğu AKınedreMnIn vakfiyesini ve vAkıfın ha yatım Ihtlv* eden y a z ı d a n aonra Akmedre*evl izah vf tavsi: eden k n * bir m i m a r i y a r ı n ı n , i b l d e n l n plânları ve fotnftrafiarı Ilı blıMkte. Dergiye k o n u l -ıın»«ı Uv'İBİı B6rllim(l«tHr.
Her İki yazı b i r b i r i n i t a m a m l a m a k t a Akmed-rnt ite b&nisl K a r a m a n o e i ı ı A l i B c v h a k kında ortaya tam bir espr k o y m a k t a d ı r . Oorcrt
-[21 A l b e r t G a b r i e l . MonuiKents Tures ti'*ıl0t')li.\ t. Perls. /9.7/. •;. 117 - » « .
ten), C h a r l e s T e x i e r'in (Descripition de VAsie, Mineure) ile Gar stan g'ın (Tlır
lands of the Hittiles) adlı neşriyatından da istifade edilebilir.
Akmcdrcse, ortasında ravnklı merkezî avlu bulunan bir klâsik medrese tipinde ve şimal, cenup istikametinde inşa edilmiştir.
Tâk kapısı şimale nazır olan âbidenin kapısından içeri girerken bir kaç hasainaklık bir merdivenden inmek icap ediyor. Hu da medrese civarının inşasmdanberi yükseldiği ni ve binanın çukurda kaldığını gösterir, ha l i hazırda ön cephe tamamen değişmiş ve eski orijinal cephesini kaybetmiştir. P r o f e s ö r G a b r i e Tin kitabına ilâve ettiği restitüs-yon r«Mmlerini çizerken büyük bir mu vaffakiyet vc hazakat gösterdiği Akmcdrcse-İlin iyice tetkiki neticesinde anlaşılıyor.
Tâk kapıdan girilince kapı eyvanııını iç tarafında, cenah duvarlarındaki iki ufak ke-ınerü geçit bizi avlunun üç cephesini kuşatan ve murabba ayaklara istinat ettirilmiş olan mütekatı tonozlu galerilere ulaştırır. Uzunlu ğuna çizilecek esas mihverine göre medrese nin plânı gayet mütenazırdır. Tnk kapının sağında ve solunda iki merdiven vardır k i , bunlarla yukarı katta, sokak cephesine nazır ravaklı kısmlara çıkılır. Bu revaklı sofalar ö-nü direkli ve üstü kapalı balkonlardan başka birşey değildir. Rönesans âbidelerinde görü len localar bunlardan pek farklı değillerdir. Cümle kapısı eyvanının üstüne isabet eden ve yalnız iç avluya bakan büyük bir nişin yanlarına isabet eden bu iki balkonun soka ğa nazır cepheleri ikişer büyük kemere ayrıl mış vc bunlar da tekrar ikiye taksim edilerek sivri kemerleri mermer sütunlara istinat etti rilmiştir, ö n ü direkli ve açık olan sofalaı ayni zamanda aşağıdan yukarıya çıkan mer divenlerin sahanlıkları vazifesini görürler (plânda g ile gösterilmiştir). Bu sofalardan ufak birer kapı ile üst kat galerisine çıkılır. Galerinin etrafına alt katla olduğu gibi
mu-82 A. SAlM VLCEN rabba odalar dizilmiştir. Bu höcreler müte
nazır olmak üzere dörderden 8 ve iki katta birden 16 adettir. Zemin katında binanın ce nup cephesinin iki k ö ^ i n e tesadüf eden ve aralarında medreienin büyük eyvanı bulunan kubbeli salonlar üst katta inşa edilememiş vc hu salonların irtifaları fazla olduğunda» yal nız kubl>c aralıklarından istifade edilerek dik-re iki merdiven ilâve olunmuştur. Bu merdi venlerle hinanın düz clamıua çıkılır.
Oda \ f eyvanlara ziya. merkezî avludun ııufuz eder. Zemin alündaki odalar tonozları yakın yerde açılmış nıjzj;ai deliklerinden i -lifade ederler, l'st katla isf normal eb"ad4İi |)cncereler açılmıştır. Dershane eyvanı iki kat irtifada a/amelli bir lı>nı>/la ortülınü«lüi'. Mihrah *«• a»lu knnrrlcrini iMyin eden i>tH-taklit, mulür ve tezyinat "çok güzeldir. \Uı motif ve tezyini elemanlarda Orta Asyanııı kokusu sezilir. Filhakika Selçuk saltanatının son günlerinde Anadoluya hâkim olan llha-nîlerle beral»er Orta Aysadan Türk san'atının kuvvetli an anesi Anadoluya yeniden nüfut elmi.ş ve bu yü/den Kaıanıanoğulları ile diğer Türk IWylikleiinde yeni bir çığır \e intibalı devri açılmağa haslaınışlır. Ceıek kemerler ^erek kapı kornişlerinde rastlanan mulürler kaytan şekilIcrimledir. Billıa.«sa tâk kapısının
istalaktitleri yeni bir devrin ilk müjdecileri dir. Osmanlı Türklerinin işledikleri kapılaı kadar ince olmamakla l)erai)er onlara çok yaklaşmış olan bu tâk kapının teferruatından olan bir çok unsurları Ed'medeki Ulucami
gibi mühim âbidelerimizde de tesadüf ediyo ruz.
Aknıedresenin kemerleri ve bilcümle asli ve talî lecessümalı hiç bir suretle yabancı ko kusu ta>ımazlar. Kemerler arasında çift mer-keılilff olduğu gibi tezyini mahiyette sivri . alev şAilli olanlarını da görüyoruz. Uunlar arasmda mümas kemerler de kullanılmışiır. Fakat bu kemerlerin imtizacına büyük bir iıi. na g<».'-teriİmiş ve tenasüp itibarile birbirleri-le alakaları göz önünde tutularak ona göre tevıi edilmişlerdir. Alev şekilli kemerlerin en mürlefi yerlerine birer sorguç motifi ilâve olunmuştur ki, bunun da tezyini mahiyeti sa rahatti anlaşılmaktadır.
Tak kapının bina cephesine nazaran ir. tifai fazladır. Kıı da Selçuk devrinden ayrı lan bir hususiyet sayılabilir. Tezyinat artık heı tarafa dağılmamakta yalnız nıiilıim \ f es4islı noktalarda toplanmaktadır. Hendesi şekiller de ufalmağa ve mevziileşmeğe başla mıştır. Tâk kapınm Taç namını verdiğimi/ isialaktitli bir korniş ile nihayellenmesi na-»arı dikkati celp eder. Bu da Selçuk üslûbun da görülmez. Tâk kapının tamamı mermerden \ r binanın diğer aksamı başka cin.-» kesme I lıtan inşa edilmiştir.
Avlunun ortasında bir kuyu mevcuttur. (,ıiek ravakların. gerek eyvanın zemini avlu-,tan daha yüksektir.
Bu eserin baştan aşağı restore edilme:«i t.'ı/ımdır. Bilhassa sokak cephesinin eski ha line ifrağı sanat tarihimiı bakımından bir /ururettir.
I ' .
1 -r. Nrgd«'d« AkmedrcM'Mn 8n cephesi.
Akm«dr«M'nin T«k
i
s
4
• S
m
4 — Akm«dr«M, <««rd«n d!8«r bir gSrflnOf.
a a o z ' "IMHlııi i
İM
\
^1
• i
'
/.il
it -yis — Akrr.cdrcte. z*ınin kat p l l n ı . .