İ T
-Bizde, Avrupada ve Amerikada
Artık eline beş on kuruş geçiren, çabucak
meşhur olmak isteyen, yahut bir »hırsın Ipeşine
düşen adam Babıâlîye gelip gazete çıkaramaz.
Bizde gazeteyi ganiş^halk kitleleri için çıkarmanın
sırrını keşfedecek olan gazetecinin istikbali çok a-
çıktır. Ve ilk muvaffak Türk gazetecisi de bu ola
caktır.
Tan gazetesinin sahip ve başmuharriri M
K
A R LI ve fırtınalı bir kış gecesinin ortasında sokağa atılan ve geceyi bu otelin karşısındaki parkta, karlar üzerinde geçiren bir adam dişlerini gı - cırdatıyor, yumruklarını sıkıyor, otele bakarak:__Bir gün seni yıkmaz, yerine koskoca bir başka bina yapmazsam yaşamam, di ye inliyordu. Bu adam dünyanın en bü yük, en ideal gazetecisi «Pülitzer» di.
M. Zekeriya Sertel anlatıyordu. Bir, iki gün sonra tekrar ellerde göreceğimiz Tan gazetesinin sahibi olan M. Zekeriya Sertel ile ben on beş yıl evvel (Cümhu- riyet) te tanışmıştım ve o zaman, gaze tecilik âleminde «iyi gazeteci» olarak
Zekeriya Sertel masasının başında..
vasıflandırılmış bir unsurdum. Fakat M. Zekeriya Sertel ile karşılaştığım zaman anlamıştım ki bizim âlemimize henüz yeni karışan bu üstat bize, gazetecilik sahasında birçok yeni şeyler öğretecek tir.
Nitekim öyle de oldu. Amerika - nın en yüksek gazetecilik üniversitesinde yıllarca dirsek çürüterek, kafa patlatarak gazeteciük diploması alan ve Türk ga - zetecileri içersinde elinde böyle bir dip. loma taşıyan biricik şahsiyet olan M. Zekeriya Sertel Matbuat Umum müdür lüğü makammdan ayrılıp da Cümhuri- yette bilfiil gazeteciliğe başladıktan son
ra bize, daha doğrusu bize değil de
Türk kariine o zamana kadar hakikaten görmediğimiz güzel eserler, ideal Mec - mualar verdi. Bugün de en modern ga zetenin sahibi bulunuyor.
M. Zekeriya Sertel ile konuşmak, be - nim için üniversite kürsüsünde bir pro fesörü dinlemek kadar zevklidir.
Bir gün meslekî bir hasbihal esnasında gazetede sekreterin mevkiini anlatıyordu ve diyordu ki:
— Gazeteci her vakit uyanık olan, herkesin uyuduğu zamanlarda çalışan, gözünü kulağını ve beş hissini mütenevvi vasıtalai'la dünyanın her köşesine bağlı, yan bir adamdır.
Gazeteci uyumaz, gazeteci dinlenmez. Gazetecinin her saati, ve her dakikası karii hesabına çalışmakla geçer. Bütün bu faaliyetin mahsaîası da ertesi gün ga zetelerde görülür. Bir gazete idarehanesi seferber halinde çalışan bir erkânıharbi- ye heyeti gibi mütemadiyen faaliyet ha lindedir.
Bütün bu faaliyet merkezinin dimağı sekreterdir. Yerli ve ecnebi bütün mat buatı, ajansları, radyo servislerini o ta kip eder. V e beraber çalıştığı bütün ar kadaşlarını o günün icaplarına göre şeh rin ve dünyanın her tarafına yayarak çalıştırır.
Bu şekil, sekreterin elinde bulunan modern vesaite göre değişir.
Bir Amerikan gazetesinin sekreteri ile bir Türk gazetesinin sekreterinin elinde bulunan m odem vesait, iki memleket a_ rasmdaki medeniyet farkı kadar büyük tür.
Buna rağmen Türk gazeteciliği Cüm - huriyet devrinden sonra birçok Avrupa gazetelerine yanaşacak kadar tekâmül eseri göstermiştir. Bizden çok fazla satan Yunan ve Yugoslav gazetelerinin mat - baalarını gezdiğim zaman oradaki teknik vesaitin bizden çok ileride olmadığını gördüm.
— Üstat, dedim. M odem gazeteci - likten bahsediyorsunuz, düne kadar ga zetecilik bizde avantür halindeydi...
__ Cümhuriyet devrine kadar öyleydi. Eline, beş on kuruş geçiren ve çabuk meşhur olmak istiyen veyahut herhangi bir siyasî hırsın arkasına düşen,
herhan-No: 37 Modern TÜRKİYE Mecmuası
gi bir adam Babıâliye gelip bir gazete çıkarabilirdi.
Fakat bugün bir gazete çıkarmak için üç şartın tahakkukuna ihtiyaç vardır: 1— Sermaye, 2 — Teknik vesait, 3 — Kuvvetli bir gazeteci heyeti.
Gazetecilik artık Türkiyede sermaye işi olmuştur. Ufak bir sermaye ile gazete çıkarmak imkânı kalmamıştır. Bu haki kati anlamıyarak ufak sermaye ile ga - zete çıkarmaya kalkanlar ergeç hayal su kutuna uğrarlar. Gazeteciliğin ser - maye işi olması gazeteciliğin müstakar meslek haline gelmesine de yardım etmiş, gazeteciliği avantüryelerden kutrarmış- tır.
— En ileri gazete nerededir ve hangi sidir üstad?
— Gazetecilikte en ileri giden memle ket şüphesizdir ki, Amerikadır. Dünya nın en mükemmel gazetesi de Nevyork Taymistir. Fakat Nevyork Taymis, dün yanın en hareketli, en modern gazetesi değildir. Bu, Londrada çıkan Deyli Eks prestir.
Nevyork Taymis, bütün mükemmeli yetine rağmen dünyanın en çok satan gazetesi de değildir. Çünkü Amerikada gazeteler bütün memlekete şamil tevzi teşkilâtına malik değildirler. Daha çok şehir gazetesidirler. Amerikanın bellibaş-
h bütün şehirlerinde N evyork Taymise
ihtiyaç göstermiyecek kadar büyük ga zeteler vardır. Onun için satışı 600 bini geçmez. Halbuki Deyli Ekspresin satışı — bütün Ingiliz İmparatorluğuna ve dü- yaya şamil olduğu için — İki milyondan fazladır.
Fransız gazeteciliği İngiliz ve Ameri - kan gazeteciliklerine nisbetle çok geri - dir. Son zamanlarda muvaffak olan Fran sız gazeteleri de, (Paris Soir), (Entrean- sijan) gibi Amerikan tekniğini taklit e- den gazetelerdir.»
Bizim gazeteleri bu gazetelerle mu kayese etmek imkânı yoktur. Bizim ga zetelerin bu kadar tekâmül edebilmesi için evvelâ gazetecilik telâkkimizin de - ğişmesi lâzımdır.
Biz hâlâ gazeteyi büyük kitle için çı karmıyoruz. Münevver denebilecek sınıf için çıkarmakta devam ettiğimiz müddet çe gazetelerin satışı yükselemez, yükse lemedikçe de gazetelerimizin tekâmülü
güçleşir.
Bizde gazete satılmayışmm ikinci se bebi de tevzi teşkilâtımızın bulunmayı şıdır.
Türkiyede gazeteyi geniş halk kitleleri için çıkarmamn sırrım keşfedecek olan gazetecinin istikbali çok açıktır. Ve ilk muvaffak Türk gazetecisi de bu olacak tır.»
Bahis açılmışken üstadı söyletmek hiç de fena olmıyacak, bu konuşmadan kariler hesabına da bir şeyler çıkarmak mümkün olacaktı. Onun için bahsin ke silmesine meydan vermedim, dünyanın en meşhur ve en muvaffak gazetecisinin kim olduğunu sordum. Birkaç saniye bir şey söylemedi, gözlerimin içine baktı.
— Sen gelmeden evvel dedi, bir kitap okuyordum, bu kitap bir Amerikan ga zetecisinin hayatını yazıyor. (Brislame = Prizbayır) adındaki bu adam tam 51 se ne bilâfasıla her gün iki başmakale yaz mış. Ne hastalık, ne seyahat, ne bir baş ka meşgale onu bu işinden alıkoymamış. 40 milyon karii varmış. Gördün mü ideal başmuharriri.
Ve durdu.
__ Amma, dedi bu senin sualinin cevabı değil. Ben sana önce dünyanın en zengin gazetecisini söyliyeyim. Dünyamn ferden en zengin gazetecisi Amerikalı Hearst — Hörst’dür. Bu adama gazeteciler kralı derler. 24 gazetesi, dört, beş mecmuası vardır. 24 gazetesinin satış yekûnu 34 milyondur. Fakat Hearst dünyanın en ideal gazetecisi değildir. Dünyanın en büyük ideal gazetecisi Pulitzer’dir. Bu a- dam Nevyork Vorlt gazetesinin sahibidir.
İlk gazetecilik mektebini bu adam tesis etmişti. Pu- litzer ayarında dünyada biı gazeteci daha yetişmemiş tir.
Sana Pulitzerin hikâye - sini anlatayım:
Pulitzer bir Macar ço - cuğu imiş. 13 yaşında mu hacir olarak Amerikaya gelmiş. Bir iş buluncaya kadar bir otele yerleşmiş. Günlerce iş aramış, bula mamış. Cebindeki üç, beş dolar, otelciye olan borcu nu ödemeğe kâfi gelmiyor- muş. Otel sahibi karlı, fır tınalı bir kış gecesinin or tasında Pulitzeri sokağa atmış. Gidecek yeri, bir o- tele sığınabilecek kadar parası da olmadığı için ge ceyi otelin karşısındaki parkta, kar yığınları üze rinde geçirmek mecburiye tinde kalan Pulitzer titreye titreye gözlerini yummağa Çalışırken pencerelerinden ışıklar taşan otel gözleri önünde bir heyulâ gibi canlanıyor, sinirlerini bo- zuyormuş. Bir aralık dişle
rini gıcırdatmış, yumruk -
larmı otele doğru sallamış: — Eğer bir gün seni yıkmaz, yerine koskocaman bir başka bina yapmazsam yaşamam., diye inlemiş.
Gün ağarmağa başladığı sıralarda Pu litzer parkın kanapeleri üzerinde unutul muş bir gazete görmüş. Onu okuyarak şehrin uyanmasını beklerken gazetenin işçi arayanlar sütununa gözü ilişmiş ve okumuş ki, bir işçi acentesi bir çiftlikte çalıştırılmak üzere bir miktar işçi ara - maktadır.
Bavulunu kaptığı gibi bu işçi acente - sine koşmuş, cebindeki üç, beş doları da komisyon olarak bu acenteye vermiş ve diğer bir sürü adamla birlikte acente ta rafından bir vapura bindirilerek bir sa hile götüülmüş.
İşçileri getiren acente memuru bu sa hilde işçilere:
— Buradan bir müddet yürüyünüz de miş. Bir iki saat sonra çalışacağınız çift liğin önünde bulunacaksınız. Zaten sizi orada bekliyorlar. Gider, gitmez çalış - maya başhyacaksınız. Pulitzer de, ken - dişi gibi meteliksiz ve aç olan arkadaş - lan da yürümeğe başlamışlar ve tam 12 saat yol yürümüşler. Bu on iki saatlik
— Devamı 26 mcı sayfada — Sayfa: 9