SAYFA: 4 Çarşamba 13 ARALIK 1981
*7
V
Tft Ti
c>i3
ÜIİ.M..SADİ
IRMAK
M/İTEVLÂNA, mistik hüvi- yetinin, yanında bir de bilgin şahsiyetine sahiptir. Ve bu nokta en çok hayret edile cek cihettir. Çünkü aslında mistiklik ile müspet ilim iki *ıt kutuptur. İlim, sırlan, çöz meye çalışır, mistisizm ise sır la n sır olarak göstermek ister Bu sebeple aynı kafada bu iki hüviyetin birleşmesi çok ga riptir. Nitekim Mevlânadan başka mistikler, y a ilme hiç inanmamışlar, yahut da bu a- landa yaratıcı olmayı dene memişlerdir.
Mevlâna, bir bakıma natu- ralisttir. Tabiat kanunu fikri ne sahiptir. Bu yoldan yürüye rek meselâ uzviyet âleminde tekâmül hâdisesini ilk sezen lerden birisi olmuştur. İnsa nın, basit uzviyetlerin tekâmü lünden meydana geldiğini ve bu tekâmülün maymuna ka dar gelerek ondan da insanın
hâsıl olduğunu ilk düşünenler den birisi odur. Sonraları bu fikri 18 inci asırda Erzurumlu İbrahim Hakkı daha vazıh şe kilde ifade etmiştir. Bu seziş ler Avrupada La Mark ve Dar vin tarafından ancak ondoku- zuncu asırda işlenmiştir.
Mevlâna, bütün Şark bilgin leri gibi kendi içini, yani ruhu v e onun tepkilerini derinden derine incelemiştir. Bu sayede ilk psikanaliz örneklerini ver mek de ona nasip olmuştur. Bu konuda Mesnevide çok en teresan bir hikâye vardır:
Vaktiyle bir padişah ava gi derken yolda çok güzel bir kı za rastlayor ve hemen ona âşık oluyor. Kızı saraya aldırtıyor. Fakat kız isteksizdir. Günden güne erimektedir. Devrin he kimleri bir çare bulamamakta dır. Padişah çok müteessirdir. Gece gündüz, bu hâle ağla maktadır. Bir gün mescitte
ağ-Mevlâna nın
Ölümü
Mevlâna hastaydı. Zayıf lamıştı. Bir gün hamamda, kemikleri fırlamış vücudu na bakarak:
«Bütün ömrümde kim seden utanmadım, fa kat şu zayıf vücudum dan utanıyorum. Zira o bana çok hizmet et ti; bense ona iyi baka
madım» demişti. Mesnevi bitmişti, işini tamamlamış insanların hu zuru vardı Mevlânada. 1273 Sonbaharında Konyada dep remler oluyordu. O günler- de Mevlâna’nm hastalığı ağırlaştı. Başta Selçuk Hü kümdarı olduğu halde bü tün Konya üzüntü içindey di. Hekimler her tedbire başvuruyorlardı. Hastanın ateşi düşmüyordu. Bir ara prenss olan borcunu hatır latan oğlu Sultan Veled’e: «Evde birkaç dirhem altın var, onları götür ve belâllaş» dedi. Son gece yatağmda hafif ce doğrularak Sultan Ve led’e:
«Ben iyiyim, sen git yat artık» dedi ve Çe lebi Hüsameddin ile yalnız kalınca:
«Git, başını yastığa koy. Biz geceleri sa baha kadar sevda dal gaları arasında bocalar dururuz» Ve sonra «Ben o padişah değilim ki, tahttan inip, tabu ta bineyim. Benim fer manımın yazısı ebedi yettir» demişti. Günlerden 17 Aralık Pa zardı. Güneş Takyeli dağı ardına süzülürken, manevi yat sultam da gözlerini ka pıyordu. Konyada bir ma tem velvelesi kopmuştu.
«Gelsin, varlık nâmına' ne varsa gelsin
Kâfiri, musevisi, mecu- sisi gelsin»
diyen Mevlânâ artık ebedi yete göçmüştü.
Cenazeyi Miislümanlar gi bi Hırıstiyanlar da takip e- diyoıdu. Onlar da ağlıyor du. Bir papaz: «Mevlâna in sanlığa hakikat nuru saçan bir giineşdi» diyordu.
Tebriz’li S em se ait bir serpuş. Üzerinde «ALLAH LA ÎLÂHE İLLALLAH» yazılı olan bu başlık, bir âlemle birlikte Şeıns’ten
kalan tek hâtıradır. 1 arken uykuya dalıyor. Rüya
sında bir hekim görünüyor ve yarın sarayın önünden geçece ğini söylüyor. Ertesi günü Pa dişah sabırsızlıkla meçhul he kimi beklerken bir de bakıyor ki rüyada gördüğü şahıs karşı dan geçmektedir. (Bunun Şems olması muhtemeldir) Padişah, adamı saraya çağırtıyor. He kim bir teşhis koyabilmek için kızla yalnız kalmak istediğini söylüyor. Kızla konuşmaya baş layor. Bu konuşma olurken hekim, kızın nabzını tutmak tadır. Kızın hayatı konuşulu yor. Nabızda bir değişiklik yok. Fakat vâktâki muayyen bir şehrin adı geçiyor. Nabız hızlanıyor. Hekim kızın bu şehirde birisini sevdiği netice sine varıyor. Sonra araştırma larına devam ediyor. Mütema diyen nabzını kontrol etmek suretiyle nihayet kızın bir ku yumcuyu sevdiğini tesbit edi yor. Padişah kuyumcuyu sara yına alıyor ve kızla evlendiri yor. Kız iyileşmeye başîayor. Eski sıhhati ve güzelliğini bu luyor.
Bu tecrübe, ruhi tahlil sa natının ilk uygulamalarından birisidir. Bilindiği gibi ruhî tahlilin bir ilim haline gelmesi ancak aşırımızın başında Freud, Adler, Jung gibi bilginler
sâye-sinde vâki olmuştur.
Mevlâna, sezişlerle dolu bir insan olarak ilmin her şube sinde yeni fikirler ortaya atmış tır. Kozmoğrafya, kozmokeni bunlar arasındadır. Yıldızların, güneşlerin daimî bir dönme hareketi halinde bulunduğunu o harikulade şiirlerinde tekrar lamıştır. Semâ’ bu dönme ha reketlerinin raksla sembolik ifadesidir.
Mevlânanın daimî yurt ola rak Konyayı seçmesi tesadüfi değildir. Bu kararda Selçuk Hükümdarlarının kendisine gös terdikleri saygının rolü olmak la beraber Konya’nın bir ilim çevresi oluşunun rolü büyük tür. Hitabelerine ve eserlerine lâyık kitleyi Konyada bulmuş tur. O aynı zamanda amelî ze kâya sahipti. Ilhan â’zamm oğ luna Selçuklardan bir kız is tendiği zaman bu talep redde dilmek üzereyken Mevlânanm tavsiyesiyle kız verilmiştir. Bu kız. Gazan Hanı yetiştirmiştir. Bu Han müslümanlığı kabul e- den ilk Tatar Hükümdarıdır. • Madde ve silâh bakımından
zayıf olan Anadoluyu, manevi yat bakımından silâhlandıran ve kuvvetlendiren Mevlânadır. Bu da Anadolunun Türkleşme sinde büyük rol oynamıştır.
...ı..
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi