• Sonuç bulunamadı

İkinci Abdülhamid'in tahta çıkışı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İkinci Abdülhamid'in tahta çıkışı"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ikinci Abdülhamidm

tahta çıkışı

- 1

Çehırıde Abdülhamit efendinin taçllk yılları diğer biraderlerinden kha İyi şartlar İçinde geçti. Kendisi •acaa Abdülâaizle, valide «oltanın •maiyetlerini kazanmıştı. Hemşiresi Cemile «ultanın saraylarında âsude ki ömür sürüyordu.

Genç şehzade, Maslak ve KAğıtha- «e kasırlarında devrin kuvvetli ve

« illi şahsiyetleriyle temas ediyor,

îğcr taraftan biraderi veliaht Murat «fendinin faaliyetlerini ve genç Türk- krle olan münasebetlerini gizilden pliye ve alâkayla takibediyordu.

Bı siyasi hayatının dışında kalan umanlarını çiftlik lşlerile ve avlan- rjila geçiriyordu. İçki içmiyor ve «ilklerinde ifrata kaçmıyordu. Para- «m büyük bir kuvvet olduğunu tak- <ir ettiğinden çiftlikte ziraat ve ko­ fta ticaretiyle meşgul oluyor ve ka­

nadığı parayı sarrafı Zarifi vasıtasl-

le İşletiyordu.

Abdülâziz aleyhinde olan bütün ha­ reketlere uzaktan, yakından âşinâ hlunan Abdülhamit efendi Dolma- hhçe sarayında 1876 yılı 30 mayıs hâdiselerini büyük bir heyecanla tarşüadL Veliaht dairesindeki gürül­ tüler, hünkâr dairesini kuşatan as­ ker kordonu, donanmanın saraya şerrilmlş topplan karşısında amcası­ na bir suikast yapılacağı korkusuna (fûstû. Ve eline tabancasını alıp köle- üerinden Çerkeş Ahmet beyle sultan ■İrilin dairesine geçmek istedlyse.de üRTOffak olamadı, (1)

İHal'den sonra, yeni padişahı diğer öderleriyle beraber Dolmabahçe ■rayındaki dairesinde tebrike gideD . âbdülhamit efendi o günkü hâdise­

mden ürkmüş ve yorulmuş olan sul­ ta Muradı «hüküm ve kader böyle tefcp diyerek asabi tebessümler için­ le dolaşırken buldu.

Teni yellaht bundan sonra vakala­ ra alacağı istikameti, tahta çıkan tardeşinln vaziyetini, vükelânın ha­ sletini büyük bir tecessüsle takibet- «mfe başladı ve her ihtimale karşı tadegânmdan bazılarını silâhlandı- nnk dairesini emniyete aldı.

Hakikaten cülûs günlerinin karışık- Ih, rükelâ arasmda hükümet şekli I Sıkkındaki anlaşamamazlıklar, nl- ... hyet J haziran pazar günü Abdülâ-

fcin İntiharı ve sultan Muradın cin- getirmesi veliaht Abdülhamit «taliyi OsmanlI tahtını ele geçlr- nek ¿timiyle büyük bir siyasi faû- * tıete seyketti.

Bn faaliyet Mithat paşa gibi hürrl- j«t «ererlere karşı gayet mülâyim ve rüenn. Rüştü paşa gibi sultan Karat taraftarlarına kâh mülâyim, Bh tehdltkâr, din adamlarına ve ya­ tmalara hoş görünen bir tarzda ya- jridı.

Abdülhamit bütün bu faaliyetle­ rinde eniştesi, Ticaret Nazın Mahmut çınyt vasıta olarak kunamyordu. ftrlet adamlarına Mahmut paşa va- «taslyie kendi düşüncelerini bildiri­ yi re onlardan bazılanm yine paşa «tsUsiyle görüşmeye davet ediyordu.

«a>---j--- V .______ a - S - J C . « K l r A İ A « «

Yazan: Halûk Y. Şehsuvaroglu

dirayetiyle taammış (dan Yenlkapı Mevlevihane«! şeyhi Osman efendiye eniştesi Mahmut paşayı gönderdi ve Şeyha; (işler gittikçe ehemmiyet kesbediyor, makamı saltanattaki za­ tın hastalığı da meydanda duruyor, binaenaleyh çabuk bir tedbir alın­ ması elzem görünüyor ve artık' Şeyh efendi pederimizden iktizasının İfası mültemes bulunuyor.) dedirtti.

Şeyh efendi bu tebliğe karşı hayret ve tereddüt İçinde iken odada hazır bulunan Plrlzade Sahip Molla bey söze karışarak (Efendi hazretlerinin emirleri pek mâkul ve pek isabetli Fakat evvelemirde anlaşılması lâzım gelen bir cihet varsa o da kendileri hilâfet ve saltanat makamına cülûs buyurunca bu mülk ve halka ne gibi hayırlı işler göreceklerini bilmektir.) başlangıciyle veliahdın fikirlerini öğ­ renmek istedi Mahmut paşa da ev­ velce aldığı ders mucibince Abdülha- mldin meşruti fikirlerinden bahset­ ti. (2)

Bundan sonra Abdülhamitle, Şeyh Osman efendi Dolmabahçe sarayı ve­ liaht dairesinde görüştüler. Hamit efendi Şeyhin elini öpmek suretiyle hürmet ve t&zlmde bulundu. Ve am­ cası sultan Azize ait olup sonradan Hırlstakiye rehin edilen hanedanın malı mücevherlerin bazılarının ziyaa uğratılmış olduğundan şikâyetle va­ ziyetten Mithat paşanın haberdar edilmesini istedi. (3)

Bu görüşmeyi takiben de Şeyh Os­ man efendinin delâletiyle veliahtla Mithat paşa arasında Kâğıthane kas­ rında ilk buluşma oldu. Veliaht, pa­ şaya büyük bir hürriyet sever olarak göründü. Kanunu Esasiyi neşredece­ ğinden, memlekete meşruti bir İdare getireceğinden bahsetti

Diğer taraftan Serasker kaymaka­ mı Redif paşa da elde edilmişti. Yeni bir saltanat değişikliğini tehlikeli bu­ lan sadrâzam Rüştü paşa, bir taraf­ tan Kanunu Esasi ilânında sabırsız­ lanan Mithat paşanın tazyikma, di­ ğer taraftan Redif paşanın tehditle­ rine maruz kalıyordu.

Redif paşa; (eğer sadrâzam bu cü­ lûs Işiril biraz daha tehir ederse biz çaresine bakacağız) demek suretile asker kuvveti kullanılacağına açıkça işaret ediyordu. (4)

Rüştü paşa vaziyetin büyük mesu­ liyeti ve yeni bir değişikliğe taraftar olanların ekseriyeti karşısında hal’ keyfiyetini kabulün çaresiz bulundu­ ğunu anlamıştı. Fakat daha evvel Abdülhamitle görüşmek kendisinin fikir ve kanaatlerini öğrenmek isti­ yordu.

Ağustos ayı içinde Mithat paşayla beraber vellahtl Maslak kasrında zi­ yarete gittiler. Abdülhamit kendile­ rini büyük bir memnuniyetle karşıla­ dı. (Habeşlstandan gelme zencilerle, Çerkezlstandan gelme halayıkların elinde büyümüş bizim gibilerden, ne beklenir t» «iz olmayınca bu devlet nasıl İdare edilebilir) (5) sözleriyle paşaları hayrette bıraktı. Ve Mithat

(2)

-jEcajn Abdülftzlzle, valide ««itanın niyetlerini kazanmıştı. Hemşiresi ftnile «ultanın saraylarında Asude «r ömür sürüyordu. .

Genç şehzade, Maslak Te Kâğıtha-

k kasalarında devrin kuvretli ve gftOs şahsiyetleriyle temas ediyor, «te taraftan biraderi veliaht Murat ıtadlnln faaliyetlerini ve genç Türk- fe!e olan münasebetlerini gizliden itliye ve alâkayla takibedlyordu.

Be siyasi hayatmın dışında kalan umanlarını çiftlik işlerile ve avlan- Kaila geçiriyordu. İçki içmiyor ve «tilerinde ifrata kaçmıyordu. Para­ na büyük bir kuvvet olduğunu tak- «r ettiğinden çiftlikte ziraat ve ko- jm ticaretiyle meşgul oluyor ve ka­ sındığı parayı sarrafı Zarifi vasıtasi- k iletiyordu.

Abdülâziz aleyhinde olan bütün ha­ reketlere uzaktan, yakından âşinâ Islanan Abdülhamit efendi Dolma- hhçe sarayında 1876 yılı 30 mayıs Udiselerlni büyük bir heyecanla karşıladı. Veliaht dairesindeki gürül- 85er, hünkâr dairesini kuşatan as­ ta kordonu, donanmanın saraya puıtaıl» topplan karşısında amcası­ nı bir suikast yapılacağı korkusuna küstü. Ve eline tabancasını alıp köle­ lerinden Çerkeş Ahmet beyle sultan tün dairesine geçmek İstediyse de BTOİfak olamadı. (1)

'Hıl’den sonra, yeni padişahı diğer önderleriyle beraber Dolmabahçe anyındakl dairesinde tebrike giden Itdülhamlt efendi o günkü hâdise- fcrden ürkmüş ve yorulmuş olan sul­ ta Muradı «hüküm ve kader böyle hin diyerek asabi tebessümler İçin­ de dolaşırken buldu.

Teni veliaht bundan sonra vakala­ ra alacağı İstikameti, tahta çıkan hrdeşinin vaziyetini, vükelânın ha­ reketini büyük bir tecessüsle taklbet- eeğe başladı ve her İhtimale karşı Ser.degünmdan bazılarını sllâhlandı- nnk dairesini emniyete aldı.

Hakikaten cülûs günlerinin karışık­ ta, vükelâ arasında hükümet şekli Sıkkındaki anlaşamamazlıklar, nl- Sayet J haziran pazar günü Abdülâ- ftta İntiharı ve sultan Muradın cin- jet getirmesi veliaht Abdülhamit efendiyi OsmanlI tahtını ele geçir­ erek ¿timiyle büyük bir siyasi faa- ljete şevketti.

Bu faaliyet Mithat paşa gibi hürrl- pt severlere karşı gayet mülâyim ve vîtevsn. Rüştü paşa gibi sultan tarat taraftarlarına kâh mülâyim, Hh tehditkâr, din adamlarına ve ya­ tmalara hoş görünen bir tarzda ya- şddı.

Abdülhamit bütün bu faaliyetle­ rinde eniştesi, Ticaret Nazın Mahmut pşayı vasıta olarak kullanıyordu Derlet adamlarına Mahmut paşa va- «iaslyle kendi düşüncelerini bildiri­

şeyim; (içler gittikçe ehemmiyet kesbediyor, makamı saltanattaki za­ tın hastalığı da meydanda duruyor, binaenaleyh çabuk bir tedbir alın­ ması elzem görünüyor ve artık' Şeyh efendi pederimizden iktizasının ifası mültemes bulunuyor.) dedirtti.

Şeyh efendi bu tebliğe karşı hayret ve tereddüt İçinde iken odada hazır bulunan Pirlzade Sahip Molla bey söze kanşarak (Efendi hazretlerinin emirleri pek mâkul ve pek isabetli Fakat evvelemirde anlaşılması lâzım gelen bir cihet varsa o da kendileri hilâfet ve saltanat makamına cülûs buyurunca bu mülk ve halka ne gibi hayırlı işler göreceklerini bilmektir.) başlangıciyle veliahdin fikirlerini öğ­ renmek istedi. Mahmut paşa da ev­ velce aldığı ders mucibince Abdülha- midln meşruti fikirlerinden bahset­ ti. (2) .

Bundan sonra Abdülhamitle, Şeyh Osman efendi Dolmabahçe sarayı ve­ liaht dairesinde görüştüler. Hami t efendi Şeyhin elini öpmek suretiyle hürmet ve tizimde bulundu. Ve am­ cası sultan Azize ait olup sonradan Hıristakiye rehin edilen hanedanın malı mücevherlerin bazılarının ziyaa uğratılmış olduğundan şikâyetle va­ ziyetten Mithat paşanın haberdar edilmesini İstedi. (3)

Bu görüşmeyi takiben de Şeyh Os­ man efendinin delâletiyle veliahtla Mithat paşa arasında Kâğıthane kas­ rında İlk buluşma oldu. Veliaht, pa­ şaya büyük bir hürriyet sever olarak göründü. Kanunu Esasiyi neşredece­ ğinden, memlekete meşruti bir idare getireceğinden bahsetti.

Diğer taraftan Serasker kaymaka­ mı Redif paşa da elde edilmişti. Yeni bir saltanat değişikliğini tehlikeli bu­ lan sadrâzam Rüştü paşa, bir taraf­ tan Kanunu Esasi İlânında sabırsız­ lanan Mithat paşanın tazyikma, di­ ğer taraftan Redif paşanın tehditle­ rine maruz kalıyordu.

Redif paşa; (eğer sadrâzam bu cü­ lûs işini biraz daha tehir ederse biz çaresine bakacağız) demek suretile asker kuvveti kullanılacağına açıkça İşaret ediyordu. (4)

Rüştü paşa vaziyetin büyük mesu­ liyeti ve yeni bir değişikliğe taraftar olanların ekseriyeti karşısında haV keyfiyetini kabulün çaresiz bulundu­ ğunu anlamıştı. Fakat daha evvel Abdülhamitle görüşmek kendisinin fikir ve kanaatlerini öğrenmek isti­ yordu.

Ağustos ayı içinde Mithat paşayla beraber vellahtl Maslak kasrında zi­ yarete gittiler. Abdülhamit kendile­ rini büyük bir memnuniyetle karşıla­ dı. (Haieşlstandan gelme zencilerle, Çerkezlstandan gelme halayıkların elinde büyümüş bizim gibilerden, ne beklenir ve siz olmayınca bu devlet jor re onlardan bazılarım yine paşa

nstaslyle görüşmeye davet ediyordu. Saltan Muradın hastalığı vükelâyı «üşlrfll bir vaziyete sokmuştu, tik za- «anlar cuma selâmlığı arabayla ya­ pı*. Fakat bu defasında hükümdarın tubadaki rahatsız vaziyetini halktan Özlemeye çalışmak vükelâyı fazla gnyret ve telâşa düşürdü.

0 gün selâmlık resminden dönen «İtan Murat resmi elbisesini çıkar- ■adan geceledi ve sabahın erken şa­ lilerinde sarayın alt katma inerek joıeere eamını kırdı, buradan bah- *re çıkıp harem ağalan dairesine iotm koşmaya başladı, arkasından yetişen hademesi kendisini kayık ha­ tamın atılırken yakaladı ve alıp dai­ resine götürmek İstedi, bu defa hü­ kümdar şehzadeler dairesi önündeki demir parmaklığa elleriyle yapışıp taldı. Hademe kurtarıp götürmek n l- jettyle anltan Muradın parmaklarına temaya başladı. Bu hâdiseyi dalre- tıta penceresinden gören Abdülha- ■!t efendi- hademeye, biraderine bu »eklide hflrmetslz harekette bulunul- aıamasun emretti. Ve o gün sadrâ- aun Rüştü paşaya da vaziyeti bil­ erdi.

Artık padişahı cuma selâmlıklarına lötüremlyorlardı. Halk arasındaki dedikoduyu önlemek İçin da sultan taradın çıban çıkardığı rivayetlerini yaydılar. Fakat İstanbul — Abdülha- *B efendi taraftarlarının da gayretl- h - hakikati öğrenmiş, ulema, hall- tata deH olduğunu ileri sürerek eu- m namazlarının Mınamıyueağmdan iftiyete başlamış. Rüştü paşa hak- fcnds, papdlşahsız saltanat sürüyor ilkleri ahp yürümüştü.

Vaziyetin bu suretle lehine bir ce­ reyan aldığı günlerde veliaht, vaktin ssıhterem simalarından, vükelâ ve ikaBn hürmetini kazanmış, s i li ve

nasıl idare edilebilir) (5) sözleriyle paşaları hayrette bıraktı. Ve Mithat paşanm sigarasına kibrit çakmak te- vazuunda bulundu. (Size candan bir yadigâr vermeyi arzu ediyorum diye nabız damarlarına temas eden kol düğmelerini çıkarıp paşanm koluna elleriyle taktı.) (6)

Abdülhamit bu görüşmeyi bizzat kendisi şöyle anlatıyor:

-(Maslak köşkü Boğaz’m Karadenl- ze açıldığı noktayı tamamiyle görür. Pek güzeldir. Hattâ Mithat paşa 11e Rüştü paşa, biraderin hastalığı üze­ rine bana geldiler. İlk onlarla orada mülâki oldum, orada benden şekil hükümetten meşrutiyeti mİ, yoksa is­ tibdadı mı hangisini tercih edersin diye sordular. Ben de eevaben Avus­ turya imparatoru Macaristana gider Macar şapkasını giyer. Macar dur. Avusturyaya gelir oralı olur. Bir ge­ mi kaptanı gemiye kumanda ettiği zaman nasıl kİ lcabeden hale göre kumanda ederse ben de kumanda mevkiine gelince selâmeti memleket hangi sureti İdarede olduğuna ka­ naat gelirse ve hangi idare hayırlı görülürse onu İhtiyar ederim dedin». İlâveten şunu söyüyeyim ki benim şimdiki kanaatim şekH meşru olan meşrutiyettedir. Çünkü istibdat İda­ rede iyi, kötü herşey hükümdara at­ fedilir. Vükelâ hiç mesuliyet kabul etmez, bu sizin belki daha iyi işinize gelir dedim, güldüler.) CT)

Bütün bu teminatına ve güler yüz­ lülüğüne rağmen Rüştü paşa, Abdül- hamldln halinden hoşlanmamıştı. Bu ziyaretlerinden birinde arabaslyle Maslak kasrından dönerken yolda şehzade Ketnaleddln efendinin ara- baMyle karşılaşmış, KemaJeddbı efendi yanında bulunan Şehremane­ ti Meclisi Analığında bulunmuş otan İstin yeli (KM Terfik b ey * (Rüştü pa­

şa biraderden geliyor, aman git, pa­ şayı gör, birader gözüktüğü gibi de­ ğildir, mutabasstrane hareket etsin) demiştir. (8)

1 — fbnil Minin Mahmut Kemal (Abdülhamid-i tdnlnin notlan)

i— M ehm et Galip, AH Riga, (On üçüncü asrı hicride Osmanh ricali)

Veyam Sabah, ten e 1338 1 — M ehm et Ziya, (Yenikapı Met>- levihanesi)

4 — Mahmut Cel&leddin CMir'af-ı Hakikat)

5 — M ehm et Galip, AH Riza, On üçüncü a tn hicride Osmanh rican.

6 — Aynı eser.

T — Abdülhamidin herinden son­ ra, yanma hususi doktor olarak tâyin edilen A tıf Hüseyin beyin muhtıra­ sından altnm ıstv.

D oktor A tıf bey aradaki ktea bir /Ardadan maada S elânikten, ölüm tarihine kadar sabık hükümdarın hekim liğini yapm ıştır.

D oktor, sultan Hami din kendisine sıhhi şikâyetlerinden başka anlatmış olduğu her • şeyi büyük bir dikkatle günü gününe kaydetm iştir. Tarih ba­ kımından çok değorti olan bu muh­ tıra d efterleri hâlen Türk Tarth Ku­ rumu yarm alan arasında boturm ak­ tadır. Bu defterlerden ileride daha et­ raflı bahsedilecektir.

(3)

Merr-ikinci Abdülhamid’in

tahta çıkışı

Vükelâ

meclisinde verilen karar ve kararın

Abdüihamid’e tebliği — Biat resmi

Rüştü pnşa bu mülâkatlara ve vü­ kelânın tazyikına rağmen tereddüt­ lerinden tamamen kurtulamamıştı. Fakat son defa Viyanadan getirtilen meşhur doktor CLe Dors Drof) da sul­ tan Murad’ın İyileşip, lyileşmiyeceği- uln ancak birkaç ay sonra bilinebile­ ceğini bu müddet zarfında kendisinin bir odada tedavide bulundurulması­ nı tavsiye etmişti.

Hastalık dedikodusu alıp yürümüş­ tü. Şeker bayramı yaklaşıyordu. Pa­ dişahın muayede resminde bulunma­ lı zarureti vardı. Sadrâzam diğer ta­ nıtan sultan Murat hal’edllir de doktorun dediği gibi İyileşirse, bunun ömrünün sonuna kadar eski hüküm­ dara büyük bir eser ve gam olacağım düşünüyordu.

Rüştü paşa, son bir defa da bu me- «eleler ve tereddütleri etrafında İn­ giliz sefiri Slr Henry Elllot’un reyini ılmak İstedi ve 25 ağustos günü Ta* '•'Oyadaki İngiliz sefarethanesine git- k

Büyük elçi kendisine (bu derece nazik bir mesele hakkında kati bir rty veremiyeceğlnln aşikâr olduğunu söyledi. Fakat böyle bir meselede ha­ tırdan çıkarılmaması lâzım gelen şey­ lerden birincisi vatanın saadetini gözetmek, İkincisi de hükümdara hizmet etmektir. Bunların her İkisi­ nin l&yıklyle başarılmasına çalışmak nzife İse de vatanın selâmet ve saa­ deti hükümdarın iktidarsızlığından dolayı tehlikeye düşerse hu tehlike­ nin kaldırılması için her türlü feda­ kârlığa teşebbüs etmenin yerinde bir hareket olacağını) bildirdi. (1)

Abdüüıamit devlet ricaliyle, nüfuz­ la din adamlartyle rütbe ve kuvvet sahibi askerlerle bizzat veya vasıta • Ce yaptığı görüşmelerden sonra İn­

gin» elçisine de siyasi fikirlerini bil­ dirmeyi faydalı buldu.

TfUnhdln Tarabya üstündeki çlft- SJtnln yambaşmda oturan ahbapla­ rından ve adamlarından biri olan İn- jüiz tebaasından Tomson’u Rüştü pastnm büyük elçi ile yaptığı görüş­ meden bir gün sonra — 26 ağustos tarihinde — Tarabyaya İngiliz sefa- lethaneslne gönderdi.

Tomson, Slr Hanry Elliot’a (veliah­ da büyük maksadının İngiltere dev­ letinin delâlet ve nasihatine uyarak hareket etmek olduğunu İngllterede tadan Mavi kitapları tercüme etti­ rip dikkatle okuduğunu devletin ba­ ma geçtiği zaman, suiistimallerin »enine çalışacağını ve israf nev’in- frn her türlü sarfiyata nihayet ve- —-k alacaklıların alacaklarım ödi- y*'*iMnl, maliye İşleri üzerine kontrol b-rmk hırsızlığın önüne geçeceğini, ıfnîiyl ve matbuatı hür bırakacağını •hasıl millet arasında tutacağı usul

• mesleğin her suretle hürriyet ola­ ndım) bildirmişti. (2)

Slr Henry Elllot, bu güzel

niyetler-• tahta çıkmak lstiyen Abdülhamldln I •kilerinde samimî olup olm adığını

ıe hakiki mesleğinin, ne olduğunu Rımmek maksadlyle Tom son’a bazı mlrr sordu, Tomson «Efendisinin I aül ve kabiliyetini nihayetsiz dete- İk; « * methü sena ettikten sonra vü

-Yazan: Halûk Y . Şehsuvaroğlu

2 —

lüzumunu ileri sürdü. Devletler Sır­ bistan ile bizi sulbe mecbur edecek­ ler, halbuki «ulh hakkını haiz olan papdişahımıı âkil değildir, dedi.

Sadrâzamı ve sonra da Mithat pa­ şayı dinliyen nazırlar hep birden saltanat değişikliğinin zaruri olduğu cevabım verdiler. Yalnız Tophane Müşiri Rlza paşa sultan Murada es­ kiden beri mensubolduğundan (Şev- ketlû efendimiz rahatsız İseler de İn­ şallah tashihi mizaç buyururlar, böy­ le sözlerin İsnadı bile caiz olamaz) yolunda konuşmaya başladı, bu es­ nada salona girmiş olan Rüştü pa­ şa hiddetlendi. Mithat paşa da (yok yok Rlza paşa hazretleri uzun seneler büyük mesnetlerde bulunmuşsunuz amma bugün devletin müşkül halini fark ve temeyyüz etmiyorsunuz) (5) diye sert bir mukabelede bulundu.

Bundan sonra vükelâ 81 ağustos perşembe günü hal' ve cülûsu ka­ rarlaştırdı. Bütün ulemaya mazul ve mansup vezirlere ve ricale ertesi gün Topkapı sarayında Kubbealtmda toplanılâcağma dair tezkereler ya­ zılmasına karar verildi. Sonra sadrâ­ zam Rüştü paşa vükelâ meclisinde bulunan Abdülhamldln eniştesi Tica­ ret Nazırı Mahmut paşaya (İşte karar malûmunuz oldu, Abdûlhamlt efendi hazretlerine cümle vükelâ tarafından tebliğ ediniz ve bu gece kendilerini sarayda bulundurmayınız, yarın sa­ bah Hırkai Saadet dairesine götürü­ nüz, ve şehzade hazretlerinin malû­ mu olsun kİ vükelâyi devlet bu ka­ ran kendilerine hizmet İçin İhtiyar etmediler, mücerret hükmü kader ol­ mak üzere sultan Murat hazretleri ifaîrat buiamıyacalc surette hastalan­ dığından kendilerinin veraseti meş- ruaları hakkını yerine getirmek lâ­ zım geldi.) dedi. (6)

Bunun üzerine Mahmut paşa der­ hal Dolmabahçe sarayına geçerek keyfiyetten veliaht Abdûlhamlt efen­ diyi haberdar etti ve hemen kendisi­ ni alarak Nişantaşmda valideliği perestu Kadınefendlnln konağına gö­ türdü.

O geceyi Abdülhamltle beraber Mahmut paşa, serasker kaymakamı Redif paşa Nişan taşındaki konakta geçirdiler. Ayrıca nizamiye askerle­ riyle, zaptiye kıtaları da konağı mu­ hafaza altına almışlardı.

31 ağustos perşembe sabahı Abdül- hamit, Topkapı sarayında Mecidiye kasrına geldi. Sarayın avlusu askerle ve üç dört bin kadar tebaa ve bende- gânla dolmuştu.

Kubbealtmda toplanan OsmanlI devlet adamlarına ve ulemaya sadrâ­ zam Rüştü paşa, göz yaşlan İçinde hazin bir nutukla vaziyeti anlattı:

(Efendilerim, sultan Muradı hâmis hazretleri melek haslet bir padişah idi. Fakat cülûslanndan on' cm beş gün mururunda bir İllete duçar ol­ dular. Yani kuvvei müfekkirelerini zayi ettiler. Edilen tedavi kângir ol- mayıp-Şeriatı şerifenln bu gibi ârıza- nın zevali hakkında tâyin eylediği müddet mürur etmiş İken İfakat bu­ lamadılar. Şu halde İcabı Şer’lşerlfl ne İse beyan buyurulsun) diyerek

(4)

İtlinin tazyikma rağmen tereddüt­ lerinden tamamen kurtulamamıştı, rıkat aon defa Vlyanadan getirtilen wşhur doktor (Le Dors Drof) da sul­ ha Murad'm iyileşip, iyileşmlyeceğl- «ia ancak birkaç ay sonra bilinebile- «tŞni bu müddet zarfında kendisinin lir odada tedavide tmlundurulınası-

k tirsiye etmişti.

Hastalık dedikodusu alıp yürümüş­ tü Şeker bayramı yaklaşıyordu. Pa- tohrn muayede resminde bulunma- • rnureti vardı. Sadrâzam diğer ta­ riftin saltan Murat hal’edilir de doktorun dediği gibi iyileşirse, bunun terünün sonuna kadar eski hüküm­ dara büyük bir esef ve gam olacağını ifoünüyordu.

Rüştü paşa, son bir defa da bu me-

ıdtler ve tereddütleri etrafında İn - (Hit sefiri Sir Henry EHiot’un reyini ıbıık İstedi ve 25 ağustos günü Ta­ badaki İngiliz sefarethanesine glt- a

Büyük elçi kendisine (bu derece nazik bir mesele hakkında kati bir nj veremiyeceğlnln aşikâr olduğunu löyledL Fakat böyle bir meselede ha­ tırdan çıkarılmaması lâzım gelen şey­ lerden birincisi vatanın saadetini (Kctmek, İkincisi de hükümdara hizmet etmektir. Bunların her ikisi­ nin l&yıkiyle başarılmasına çalışmak tarife İse de vatanın selâmet ve saa­ deti hükümdarın iktidarsızlığından dolayı tehlikeye düşerse bu tehlike­ sin kaldırılması İçin her türlü feda- Urltğa teşebbüs etmenin yerinde bir hareket olacağını) bildirdi. O)

Abdüüıamit devlet ricaliyle, nüfuz- h din adamlarlyle rütt* ve kuvvet nhibl askerlerle bizzat veya vasıta • De yaptığı görüşmelerden sonra İn-

lillj elçisine d,e siyasi fikirlerini bil­ dirmeyi faydalı buldu.

Veliahdın Tarabya üstündeki çift­ liğinin yambaştnda oturan ahbapla­ rından ve adamlarından biri olan İn- glliz tebaasından Tomson’u Rüştü paşanın büyük elçi İle yaptığı görüş- oeden bir gün sonra — 26 ağustos tarihinde — Tarabyaya İngiliz sefa­ rethanesine gönderdi.

Tomson, Sir Hanry Elllot’a (veliah­ tla büyük maksadının İngiltere dev­ letinin delâlet ve nasihatine uyarak hareket etmek olduğunu İngilterede basılan Mavi kitapları tercüme etti­ rip dikkatle okuduğunu devletin ba- ima geçtiği zaman, suiistimallerin menine çalışacağını ve israf nev’in- drn her türlü sarfiyata nihayet ve­ rerek alacaklıların alacaklarını ödi- jeceğlnl, maliye İşleri üzerine kontrol koyarak hırsızlığın önüne geçeceğini, ıh aliyi ve matbuatı hür bırakacağım velhasıl millet arasında tutacağı usul re mesleğin her suretle hürriyet ola-^ eafmı) bildirmişti. (2)

Sir Henry Elliot, bu güzel niyetler­ le tahta çıkmak istlyen Abdülhamidln fikirlerinde samimî olup olmadığını re hakikî mesleğinin, ne olduğunu {ürenmek maksadiyle Tomson’a bazı roller sordu, Tomson « Efendisinin »H ve kabiliyetini nihayetsiz dete- etde methü sena ettikten sonra vü- MS heyetinin nüfuzu altında kalma­ maya ve İş basında bulunanları dahi mümkün olduğu anda defeylemeye ırmettliHnl bildirdi.» (3) SIr Hanry , külot bu cevaptan Ah-‘ ülhamldln Is-

Bbdat İdareye taraftar olduğunu ta­ mimiyle anladı.

Sadrâzam Rüştü paşa, uzun tered­ dütlerden, görüşmelerden sonra ule­ manın, vükelânın ve doktorların dü­ zeçlerine uyarak sultan Muradın halinin doğru olacağı kanaatine ar- Mt varmıştı.

Direr taraftan Abdülhamlt de tah­ tı çıkmak İçin şartlarını tamamen MMlnnlş bulunuyordu. Mithat paşa |M hürriyet taraftarlarını kazanmak kfcı meşrutiyetten gayri bir hükümet lekünl kabul edemlyeceğinl, sultan İttıradın hastalıktan kurtulamıyaca- |ı hakkında kat! bir m.nor verllmesi- ıl ve padişahın bu hastalığının, ve­ l i « ! fetvaya kuvvetli bir ibareyle {eekllmeslnl istiyordu.

M ağustos çarşamba günü Babıâli- fckl Tükelâ toplantısınm sonunda «ürürün Rüştü paşa zabıt kâtibi R o Şt beyle, dilsiz hademeleri dışarı çı­ karttı. Sonra nazırlara (Devlette si­ psi gaileler artıyor, padişahımız harta düştü, derdimiz artmaktadır. Mesuliyeti kim üzerine alacak, şeriri hhanata bir sahibi mülk gelmek tın oldu) (4) deyip sözü Mithat pa- mvı bıraktı ve kendisi teessürle sa- kcdın çıktı.

Mthat paşa, sultan Muradın

vazl-I yrtlııi anlattı. Ş eıdan.

İ «sslahatan saltanat Bjğ>

blstan ile bizi sulbe mecbur edecek­ ler, halbuki sulh hakkını haiz olan papdlşahımız âkil değildir, dedi.

Sadrâzamı ve sonra da Mithat pa­ şayı dinliyen nazırlar hep birden saltanat değişikliğinin zaruri olduğu cevabmı verdiler. Tatiliz Tophane Müşiri Riza paşa sultan Murada es­ kiden beri mensubolduğundan CŞev- ketlü efendimiz rahatsız İseler de in­ şallah tashihi mizaç buyururlar, böy­ le sözlerin isnadı bile esiz olamaz) yolunda konuşmaya başladı, bu es­ nada salona girmiş olan Rüştü pa­ şa hiddetlendi. Mithat paşa da (yok yok Riza paşa hazretleri uzun seneler büyük mesnetlerde bulunmuşsunuz amma bugün devletin müşkül halini fark ve temeyytiz etmiyorsunuz) (5) diye sert bir mukabelede bulundu.

Bundan sonra vükelâ 11 ağustos perşembe günü hal’ ve cülûsu ka­ rarlaştırdı. Bütün ulemaya mazul ve mansup vezirlere ve ricale ertesi gün Topkapı sarayında Kubbealtmda toplanılâcağına dair tezkereler ya­ zılmasına karar verildi. Sonra sadrâ­ zam Rüştü paşa vükelâ meclisinde bulunan Abdülhamidln eniştesi Tica­ ret Nazın Mahmut paşaya (İşte karar malûmunuz oldu, Abdülhamlt efendi hazretlerine cümle vükelâ tarafından tebliğ ediniz ve bu gece kendilerini sarayda bulundurmayınız, yann sa­ bah Hırkal Saadet dairesine götürü­ nüz, ve şehzade hazretlerinin malû­ mu olsun ki vükelâyi devlet bu ka­ rarı kendilerine hizmet İçin İhtiyar etmediler, mücerret hükmü kader ol­ mak üzere sultan Murat hazretleri tfakat bulamıyacak surette hastalan­ dığından kendilerinin veraseti meş- ruaları hakkını yerine getirmek lâ­ zım geldi.) dedi. (6)

Bunun üzerine Mahmut paşa der­ hal Dolmabahçe sarayına geçerek keyfiyetten veliaht Abdülhamlt efen­ diyi haberdar etti ve hemen kendisi­ ni alarak Nişantaşmda valideliği perestu Kadınefendlnln konağına gö­ türdü.

O geceyi Abdülhamltle beraber Mahmut paşa, serasker kaymakamı Redif paşa Nlşantaşmdaki konakta geçirdiler. Ayrıca nizamiye askerle­ riyle, zaptiye kıtaları da konağı mu­ hafaza altına almışlardı.

31 ağustos perşembe sabahı Abdül- hamit, Topkapı sarayında Mecidiye kasrına geldi. Sarayın avlusu askerle 7e üç dört bin kadar tebaa ve bende-

gânla dolmuştu. '

Kubbealtmda toplanan OsmanlI devlet adamlarına ve ulemaya sadrâ­ zam Rüştü paşa, göz yaşlan içinde hazin bir nutukla vaziyeti anlattı:

(Efendilerim, sultan Muradı hâmis hazretleri melek haslet bir padişah idi. Fakat cülûslanndan on' on beş gün mururunda bir illete duçar ol­ dular. Tanl kuvvei müfekkirelerini zayi ettiler. Edilen tedavi kânglr ol- mayıp-Şeriatı şerifenln bu gibi â m â ­ nın zevali hakkında tâyin eylediği müddet mürur etmiş İken lfakat bu­ lamadılar. Şu halde İcabı Şer’Işerlfl ne İse beyan buyurulsun) diyerek Şeyhülislâm Haşan Hayrullah' efen­ diye döndü. Bu esnada Fetva Emini orada hazır bulunmuyordu. Fetvanın gecikmesi biraz telâş uyandırdı. O vakit Tenlkapı mevlevlhanesi şeyhi Osman efendi Şeyhülislâma hitaben (İçtimai ümmet fetva değil midir) demesiyle bu telâş havası dağıldı. Esasen o esnada Fetva Emini Kara Halil efendi de görünmüş ve evvelce hazırlanan fetvayı yüksek sesle oku­ muştur.

Bunun üzerine sadrâzam, Şeyhülis­ lâm ve Mithat paşa Hırkal Saadet dairesinde bulunan Abdülhamlde gi­ derek fetvayı kendisine verdiler ve biat için Babüssaade önüne konulan OsmanlI tahtma davet ettiler.

Sultan Abdülhamlt, sultan Murat taraftarlarının bir suikastı olur veh­ miyle biat resminin arz odasında ya­ pılmasını istedi. Fakat sadrâzam bu­ nun saltanat ananesine aykırı oldu­ ğunu İleri sürerek merasimin Babüs­ saade önünde yapılmasını temin etti. Abdülhamlt 31 ağustos 1876 per-1 — Sir Henry ETRot, İntihar mı, im ate nil, yahut vakai sultan Aziz.

2 — Aynı eser. (.Büyük elçinin risa­ lesinde ismi geçm iyen İngilizin adı Tahsin paşanın hâttratından alın­ m ıştır.)

3 — Aynı eser.

* — M ehmet M epıdnh, Mir’atı ¡hıu-nat.

zamanen ve

değişikliğinin j Hakikat, cilt: 5 — Aynı eser.

6 — Mahmut Ctldieddin, Mir’atı

...

...

..

...

şembe günü saat 12 de OsmanlI tah­ tına cülûs etti. Usul üzere evvelâ Na- j kibüleşraf ve relsilulcma Mustafa İz- zet efendi ve sonra da bütün vükelâ, j ulema ve askeri, mülki rical ve sair j hazır olanlar biat resmini İfa ettiler. Bunu takiben donanmadan atılan yüz bir para topla yeni hükümdarın cülûsu ilân olundu.

Biat resminden sonra Abdülhamlt arz odasma geçti ve sadrâzamla Şey­ hülislâmı, Mithat paşayı, vükelâdan bir iki zatı daha yanma çağırtarak, sultan Muradın - Dolmabahçe sara­ yından Çıragan sarayına naklini ve hal’edilmlş olduğunun tebliğini irade etti. Ve bu vazifenin eski vükelâdan Riza ve Namık paşalarla, ulemadan bir zat tarafından yerine getirilmesi­ ni İstedi.

Riza ve Namık paşarlarla İstanbul Kadısı HaUt efendi hemen Beşiktaş sarayına giderek saltanat değişikli­ ğini valide sultana bildirdiler. Sultan Murat harem bahçesinden kapalı bir arabaya konularak Çıragan sarayına naklolundu.

Bu haberi beklemekte olan Abdül­ hamlde keyfiyet arzolununca Topka- pı sarayı sahilinden saltanat kayıtma bindi ve kendisini selâmlıyan donan­ ma arasından geçerek Dolmabahçe ■ sahilsar ayına geldi

(5)

' t

CK

'fío. " (

<0 < \cT

n

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Central giant cell granuloma is a rare, locally aggressive benign bone tumor.. Mandibular involvement is more frequent

Öncel kle UFRS 17'ye göre düzenlenecek olan finansal durum tablosunun akt finde s gorta sözleşmeler ne l şk n olarak ortaya çıkan varlık kalemler le reasürans

Ruiz-Giardin ve arkadaşları (11)’nın yapmış olduğu santral ve periferik kateterle ilişkili bakteriyemi insidansının değerlendirildiği bir çalışmada ise pnömoniler

T›bbi malzemelerin dezenfeksiyonu: KKKA hastalar›nda kullan›lan termometreler, 1/100’lük haz›rlanan çözelti ile ›sla- t›lm›fl ka¤›t havlu veya temiz bezle silinir;

Ben ve halen bu sanatla uğraşan bir avuç kişi, unutulmuş ve ihmâl edilmiş geleneksel sa­ natlarımızı canlandırmak, yeni yorumlar katmak ve hal­

¿^tümünden sonra evrakı arasında bulunan, Madrid'de ka­ leme alındığı, ama postaya verilmediği anlaşılan bu mek­ tubunda Yahya Kemal... «Osmanlı tarihi,

Gebelerin yaş, eğitim durumu, meslek, eşin yaşı, eşin eğitim durumu, aile tipi, ekonomik düzeyi algılama durumu, evlilik süresi, evlilik şekli, eşi ile

Zorlanmış bir konveksiyonda baz akışkan olarak su kullanılması ile nanoakışkan kullanılması kıyaslandığında, nanoakışkanın 20 nm çapında, % 4 nanopartikül