• Sonuç bulunamadı

Farklı kullanım altındaki toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Farklı kullanım altındaki toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin incelenmesi"

Copied!
76
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TOPRAK ANABİLİMDALI

FARKLI KULLANIM ALTINDAKİ TOPRAKLARIN FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan: Elif BÜYÜKGÜNER Danışman: Prof. Dr. Alper DURAK

(2)

FARKLI KULLANIM ALTINDAKİ TOPRAKLARIN FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

Elif BÜYÜKGÜNER YÜKSEK LİSANS TEZİ TOPRAK ANA BİLİMDALI

Bu tez 31/10/2007 tarihinde aşağıda belirtilen jüri tarafından oybirliği/oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Unvan Adı Soyadı İmza

Başkan: Prof.Dr. Alper DURAK

Üye : Doç. Dr. Kenan KILIÇ

Üye : Yrd. Doç. Dr. Sedat KARAMAN

ONAY:

Bu tez,………tarih ve…… Enstitü Yönetim Kurulu tarafından belirlenen jüri üyelerince kabul edilmiştir.

.…/.…/2007

(3)

ÖZET

FARKLI KULLANIM ALTINDAKİ TOPRAKLARIN FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

Elif BÜYÜKGÜNER

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TOPRAK ANABİLİMDALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

2007, 67 sayfa

Danışman: Prof. Dr. Alper DURAK Jüri : Prof. Dr. Alper DURAK Jüri : Doç. Dr. Kenan KILIÇ

Jüri : Yrd. Doç. Dr. Sedat KARAMAN

Arazi kullanımı ile birlikte toprak özellikleri değişmektedir. Bu çalışmada Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü bünyesinde aynı topografik pozisyonda işlenen arazi (tarla), orman ve meyve bahçesi topraklarının farklı arazi kullanımından kaynaklanan fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki değişimler belirlenmiştir. Bu amaçla her kullanım grubuna ait alanlardan 0-30 ile 30-60 cm derinliklerden olmak üzere, tesadüfi örnekleme yöntemine göre 10’ar adet toprak örneği alınmıştır. Alınan toprak örneklerinde fiziksel (tarla kapasitesi ve solma noktası nem içeriği, toprak tekstürü, hidrolik iletkenlik, hacim ağırlığı) ve kimyasal (organik madde, kireç içeriği, pH, EC, katyon değişim kapasitesi, azot, fosfor, değişebilir sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum) toprak özellikleri incelenmiştir. Yapılan istatistiki değerlendirmeye göre, yüzey toprakta (0-30 cm) kullanımlar arasında fosfor, silt ve değişebilir sodyum dışındaki toprak özellikleri farklı iken (p<0,05), yüzey altı toprakta (30-60 cm) silt, değişebilir sodyum ve hidrolik iletkenlik dışındaki toprak özellikleri farklıdır (p<0,05). Bu çalışmadan anlaşılacağı gibi toprak kalitesinin korunabilmesi için toprakların özellikleri belirlendikten sonra nitelik ve yeteneğine uygun bir şekilde kullanılmalıdır.

(4)

ABSTRACT

INVESTIGATION OF THE CHANGES IN PHYSICAL AND CHEMICAL PROPERTIES OF THE SOILS UNDER DIFFERENT LAND USE

Elif BÜYÜKGÜNER

GAZIOSMANPASA UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES DEPARTMENT OF SOIL SCIENCE

Master Thesis 2007, 67 page

Supervisor: Prof. Dr. Alper DURAK Jury : Prof. Dr. Alper DURAK Jury : Doç. Dr. Kenan KILIÇ

Jury : Yrd. Doç. Dr. Sedat KARAMAN

Soil properties changes with land management. This study was conducted on cultivated land, forest and orchard on the same topographic position at Tokat Rural Research Institute. The aim of research was to determine the effects of different land management on soil physical and chemical properties. Soil samples were taken randomly from 0-30 and 30-60 cm depths of each land management. Total ten samples were collected from each land management. After sampling soil samples were prepared and analyzed for some soil physical (field capacity and wilting point water content, soil texture, hydraulic conductivity, bulk density) and chemical (organic matter, lime content, pH, EC, cation exchange capacity, nitrogen, phosphor, changeable sodium, potassium, calcium, magnesium) properties. At the surface soils (0-30 cm) of the land managements, while other than phosphor, silt and changeable sodium were statistically significant (p<0,05), at the subsurface (30-60 cm) other than silt, changeable sodium and hydraulic conductivity were statistically significant (p<0,05). According to this study, soils were managed properly after classified based on this physical and chemical properties in order to protect the soil quality.

(5)

TEŞEKKÜR

Tez çalışmam boyunca bana yardımcı olan danışman hocam Prof. Dr. Alper DURAK’a, çalışmamın başlangıcından yürütülmesinde ve analizlerinden yazım aşamasına kadar her türlü yardım ve desteklerini esirgemeyen bölüm hocalarıma, aynı bölümde çalıştığım yüksek lisans öğrencisi Mesut BUDAK’a ve değerli arkadaşım M. Sait ÇELİK’e sonsuz şükranlarımı sunarım. Ayrıca yüksek lisans çalışmam boyunca maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen sevgili aileme özellikle de kardeşim Gizem BÜYÜKGÜNER’e teşekkürü bir borç bilirim.

(6)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET……….I ABSTRACT……….II TEŞEKKÜR………...III ÇİZELGELER LİSTESİ………....V ŞEKİLLER LİSTESİ………VI 1. GİRİŞ……….…………...1 2. LİTERATÜR ÖZETLERİ……….…….4 3. MATERYAL VE METOD………14 3.1. Materyal...14 3.1.1. Çalışma Alanı………...…….…....14 3.1.2. Coğrafi Konum………...14 3.1.3. İklim………...…17 3.1.4. Jeoloji………..…………...19 3.1.5. Fizyografya………....19 3.2. Metod……….20 3.2.1. Örnekleme……….….20 3.2.2. Analiz Metodları……….…...22

3.2.3. İstatistiki Analiz Metodları………....24

4. ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA………...26

4.1. Toprak Özelliklerinin Kullanım Şekillerine Göre Değişimi………...……...26

4.1.1. Üst Toprakta (0-30 cm) Kullanım Şekillerine Göre Değişimi…………....……..….26

4.1.2. Alt Toprakta (30-60cm) Kullanım Şekillerine göre değişimi………....37

4.2. Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları………...47

4.2.1. Üst (0-30cm) Toprak Özelliklerinin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları…………...47

4.2.2. Alt (30-60cm) Toprak Özelliklerinin Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları...51

4.3. Anova Testi Sonuçları………..…..56

4.4. T Testi Sonuçları………...58

5. ÖNERİLER……….….…..60

KAYNAKLAR………...61

(7)

ÇİZELGELER LİSTESİ

Sayfa 3.1. Çalışma alanına ait 41 yıllık (1965-2006) iklimsel değerler ………...18 4.1. 0-30 cm derinlikte ormandan alınan toprak örneklerinde tanımsal veri analiz sonuçları………...47 4.2. 0-30 cm derinlikte tarladan alınan toprak örneklerinde tanımsal veri analiz sonuçları………...49 4.3. 0-30 cm derinlikte meyve bahçesinden alınan toprak örneklerinde tanımsal veri analiz sonuçları………...50 4.4. 30-60 cm derinlikte ormandan alınan toprak örneklerinde tanımsal veri analiz sonuçları………...51 4.5. 30-60 cm derinlikte tarladan alınan toprak örneklerinde tanımsal veri analiz sonuçları………...53 4.6. 30-60 cm derinlikte meyve bahçesinden alınan toprak örneklerinde tanımsal veri analiz sonuçları………....54 4.7. Orman, tarla ve meyve bahçesinde 0-30 cm toprak derinliğinde incelenen toprak özelliklerine ilişkin Anova testi sonuçları………...…....56 4.8. Orman, tarla ve meyve bahçesinde 30-60 cm toprak derinliğinde incelenen toprak özelliklerine ilişkin Anova testi sonuçları………...….…57 4.9. Orman, tarla ve meyve bahçesinde 0-30 cm ve 30-60 cm toprak derinliğinde incelenen toprak özelliklerine ilişkin T testi sonuçları………...……….….58

(8)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

3.1. Çalışma yapılan alana ait genel görünüm…………..……….15

3.2. Çalışma alanının konumu……..………..………...16

3.3. İşlenen arazi (Tarla)………..………..21

3.4. Orman arazisi………..………....21

3.5. Meyve bahçesi………..………..21

4.1. Organik maddenin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi …..……….26

4.2. Azotun üst toprakta kullanım şekline göre değişimi …...………..27

4.3. Fosforun üst toprakta kullanım şekline göre değişimi ………..28

4.4. Kirecin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi……….……….28

4.5. pH’nın üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………..………29

4.6. EC’nin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………..………30

4.7. Kilin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………..………...30

4.8. Siltin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi……….………31

4.9. Kumun üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………..………31

4.10. Hacim ağırlığının üst toprakta kullanım şekline göre değişimi…..………...32

4.11. KDK’nın üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………….……….33

4.12. Değişebilir K’un üst toprakta kullanım şekline göre değişimi….………...33

4.13. Değişebilir Ca’un üst toprakta kullanım şekline göre değişimi...…………...34

4.14. Değişebilir Na’un üst toprakta kullanım şekline göre değişimi….………...34

4.15. Değişebilir Mg’un üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………...35

4.16. Hidrolik iletkenliğin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………...36

4.17. Solma noktası nem İçeriğinin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi………..36

4.18. Tarla kapasitesi nem İçeriğinin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi…...37

4.19. Organik maddenin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi ………...38

4.20. Azotun alt toprakta kullanım şekline göre değişimi ………...………..38

4.21. Fosforun alt toprakta kullanım şekline göre değişimi …………..………....39

4.22. Kirecin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi………..………...39

(9)

4.24. EC’nin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi…………..………...40

4.25. Kilin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi………..………...41

4.26. Siltin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi…………..………...41

4.27. Kumun alt toprakta kullanım şekline göre değişimi……….………...42

4.28. Hacim ağırlığının alt toprakta kullanım şekline göre değişimi……….…...42

4.29. KDK’nın alt toprakta kullanım şekline göre değişimi……….……….43

4.30. Değişebilir K’un alt toprakta kullanım şekline göre değişimi……….…...43

4.31. Değişebilir Ca’un alt toprakta kullanım şekline göre değişimi………….……...44

4.32. Değişebilir Na’un alt toprakta kullanım şekline göre değişimi………….………...44

4.33. Değişebilir Mg’un alt toprakta kullanım şekline göre değişimi……….………...45

4.34. Hidrolik iletkenliğin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi………....45

4.35. Solma noktası nem içeriğinin alt toprakta kullanım şekline göre değişimi…...46

(10)

1. GİRİŞ

Tarım; toprak ve su kaynaklarını koruyarak, bitkisel ve hayvansal ürünler elde etmek, verimliliği ve kaliteyi arttırmak gibi birçok çalışmayı içine alan uygulamalı bir bilim dalıdır. Tarımsal üretimin amacı birim alandan optimum verim sağlamaktır. Bunu yaparken de toprağı yerinde korumak gerekir. Topraktaki çok yönlü denge ve düzen korunursa, uzun yıllar topraktan ürün alınabileceği gibi, olumsuz özellikleri giderilip verimliliği de arttırılabilir. Bu nedenle toprak verimliliğinin korunması ve sürekliliği tarımın en önemli koşullarındandır.

İnsanlar dünya üzerinde var oldukları tarihten itibaren toprağa bağlı kalmışlardır. Tahıl meyve ve sebze gibi besin maddelerini yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak üzere toprakta yetiştirdikleri gibi, evcil hayvanların beslenmesinde kullanılan yem bitkileri ve yemleri oluşturan taneler de toprağın direkt ürünleridir (Kılıç ve ark., 1991).

Söz konusu kullanım şekillerinin topraktan istekleri farklıdır. Bunların istediği özellikler farklı topraklarda değişik düzeylerde bulunmaktadır. Başarılı bir toprak kullanımı, ortam hakkında tam bir bilgi, yani bir toprak değerlendirme ister (Özbek ve ark., 1999).

Uygarlıkların başlangıcından bu yana artan nüfusa bağlı olarak birim alandan daha fazla ürün elde etmek amacıyla yoğun tarım uygulamaları (gübreleme, sulama, ilaçlama ve toprak işleme) sonucunda toprakta bitki besin maddesi dengesi bozulmakta, toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri değişmektedir. Bir tarım ülkesi olan ülkemiz için durum çok ciddi boyuttadır. Sınırlı olan toprak varlığımız, yüzyıllardan beri süregelen yoğun ve yanlış kullanımlar nedeniyle üretkenliğini kaybetmeye başlamış, erozyondan çölleşmeye kadar birçok sorunla yüz yüze gelmiştir. 21. yüzyılda, tarımda en büyük başarı, olumsuz çevre koşullarını azaltarak, istenilen üretim artışını gerçekleştirmek olacaktır. Bu yalnızca, tarımda sürdürülebilir yöntemlerin ve kalıcı çözümlerin uygulanması ile mümkün olabilir.

(11)

Sürdürülebilir tarımda verimli olabilmek için, stratejik açıdan uygulanacak doğru ve etkin bir amenajman, toprağın organik madde içeriğini koruma, ekonomik bir gübreleme, anız yangınlarını önleme, azaltılmış toprak işleme, uygun bir ekim nöbeti ile entegre olarak hastalık, zararlılar ve yabancı otlarla mücadele büyük önem taşımaktadır (Erşahin, 2001).

Hızla artan dünya nüfusunun besin ve giyinme ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için, arazi varlığının akılcı ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması zorunludur. Arazi özelliklerinin bilinmesi, gelişen teknolojiye bağlı olarak envanterlerinin çıkartılması ve bunların bir tasarım çerçevesi içerisinde kullanılabilir ve üretken özelliklerini yitirmeden gelecek nesillere aktarımı insanoğlunun temel işlevlerinden birisidir. En önemli doğal varlıklar olarak bilinen araziler, sadece insan yaşamına özgü olmayıp, diğer canlılar yaşamı için de temel ortam özelliğini taşırlar (Altınbaş ve ark., 2004).

Tarımsal alanlarda sürdürülebilirliği devam ettirme ile ilgili yapılan bir araştırmada 1980-2000 yılları arasında tarla alanlarının oranı karışık ekim alanları, orman ve çayır alanları artarken düşmüş, birkaç arazi tipi haricinde sürdürülebilir tarıma bir eğilim olmuştur. Farklı arazi kullanım desenlerinin ekolojik sürdürülebilirlik açısından önemli bir indikatör olduğu ortaya konmuştur(Fu et al., 2006).

Arazi kullanımı ile birlikte toprak özellikleri değişmektedir. Bu değişimin olumlu olabilmesi başarılı bir toprak amenajmanı ve arazi yetenek sınıflarına uygun arazi kullanım planlaması yapılarak kullanılmasını gerektirmektedir.

Yeryüzünde canlı hayatın devam edebilmesi toprak üretkenliğinin devamı ile mümkündür. Üretkenlik ise toprakların çeşitli kullanımlar altında göstereceği performansın bilinerek uygun bitkilerin yetiştirilmesi ve etkili amenajman uygulamaları ile mümkündür.

Optimum bir tarımsal üretim için başarılı bir toprak amenajmanının uygulanması çok kolay değildir. İyi bir toprak amenajmanı için toprak özellikleri, iklim, toprak erozyonu, çölleşme, tuzlulaşma ve alkalileşme, toprak nemi, yetiştirilecek bitkinin gelişim istekleri ve tarımsal faaliyetlerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin bilinmesi gerekmektedir (Erşahin, 2001).

(12)

Topraklar ancak iyi bir amenajman planı ile kullanıldığı zaman özelliklerini koruyabilmekte ve süreklilik gösterebilmektedir. Bu nedenle tarımsal üretimde amacımız yalnızca topraktan daha fazla ürün elde etmek değil, mevcut dengeyi korumak, toprağı daha fazla verimli kılmak ve üründen sonra da bu verimliliğin korunmasını sağlamak olmalıdır.

Doğal kaynakların amenajmanında temel amaçlarla ilişki kurulduğunda, bunların ister tek başına ister gruplar halinde olsun her birinin kendine özgü nitelikleri bulunmaktadır. Bu nedenle kaynak planlayıcılarının esas görevi, kaynaklar ile kullanıcıların istekleri arasında dengeli bir planlama yapmak olmalıdır (Göl ve ark., 2004).

Arazi ve kullanım şekli arasındaki karşılıklı etki nedeniyle yanlış ve plansız kullanım sonucu bazı araziler bozuluma uğramakta ve hatta tarım dışı kalmaktadır. Toprakların kalitelerinin korunması ve sürdürülebilir bir üretim arazilerin yetenek sınıflarına göre kullanılmaları ile mümkün olabilmekte, toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleri de bu tip çalışmalarda veri olarak kullanılmaktadır.

Belirtilen nedenlerden dolayı, Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü bünyesinde aynı topografik pozisyondaki; kırk yıldır işlenen arazi (tarla), kırk yıllık orman arazisi ve kırk yıllık meyve bahçesi toprakları değerlendirilecektir. Bu çalışmanın amacı, aynı topografyada bulunan toprakların farklı arazi kullanımından kaynaklanan fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki olumlu ve olumsuz değişimleri karşılaştırmak ve sürdürülebilir bir arazi kullanımı için öneriler getirmektir.

(13)

2. LİTERATÜR ÖZETLERİ

Toprak, şimdiye kadar bilim adamları tarafından değişik şekillerde tanımlanmıştır. Örneğin; Ramann’a göre toprak, katı arz kabuğunun en üstteki ayrışma tabakasıdır. Lang’a göre ise kayadan başka bir şey değildir (Anonim, 2007a).

Dokuçev toprağı şöyle tanımlamıştır. “Toprak ana materyalin su, hava ve çeşitli organizmaların etkisiyle az çok değişikliklere uğramış üst tabakasıdır.’’ Bu tanımlama toprağı, jeolojik kaya örtüsü algılamasından kurtararak ona bağımsız ve dinamik bir özellik kazandırmıştır (Anonim, 2007a).

Marbut toprağı, onu oluşturan faktörler yerine oluşan maddelerin özelliklerine göre tanımlamıştır. Buna göre, “Toprak, genellikle çok ince bir tabakadan, 3m.’den fazla bir kalınlığa kadar değişebilen, altındaki materyalden farklı, yer kabuğunun çözülmüş üst katmanından ibarettir.’’ Bu tanımlama toprağın genetik ve diğer doğal bilimler bakımından kendine özgü niteliklerine işaret etmektedir (Anonim, 2007a).

Hilgard toprağı “az veya çok gevşek, ufalanabilir, bitkilerin kökleri aracılığıyla tutunup beslendikleri ve diğer gelişme koşullarını buldukları bir materyal’’ şeklinde tanımlamıştır (Dinç ve ark., 1987).

Joffe ise toprağı “mineral ve organik maddelerden ibaret horizonları içeren, çeşitli derinliklere kadar ayrışmış, altındaki ana materyalden morfolojik yapı, fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikler bakımından farklılık gösteren doğal bir varlıktır’’ şeklinde tanımlamıştır (Dinç ve ark., 1987).

Türkiye’de modern toprak biliminin kurucusu sayılan Prof. Dr. Kerim Ömer Çağlar’a göre toprak, esas itibariyle kayaların ve organik maddelerin türlü çaptaki ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar alemini barındırarak bitkilere durak ve besin kaynağı görevini yapan bir maddedir (Anonim, 2007a).

(14)

Çeşitli görüş farklılıkları olmakla birlikte, tarımsal açıdan toprağı, kayaların ve organik maddelerin, iklim, organizmalar ve topografyanın çok uzun süreli etkileri altında, çeşitli derecelerdeki fiziksel parçalanma, kimyasal ve biyolojik ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar topluluğu barındıran, bitkilere durak yeri ve besin kaynağı görevi yapan, belli oranda su ve hava içeren, farklı özellikte katmanlardan kurulu, aktif, dinamik, üç boyutlu doğal bir varlıktır şeklinde tanımlamak mümkündür (Anonim, 2007a).

Hans Jenny toprakların oluşunda etkili olan faktörleri bağımsız değişkenler veya toprak teşkil eden faktörler olarak adlandırmak ve formüle etmekle toprak bilimine yeni bir kavram getirmiştir. Jenny (1941)’e göre toprak oluşturan faktörler iklim (özellikle yağış ve ısı), organizma (özellikle yerli vejetasyon), topografya, ana materyal ve zaman olmak üzere beş grupta toplanmaktadır (Ergene, 1997).

Aydınalp and Cresser (2003), Bursa’da Akdeniz iklim şartlarında Vertisol topraklarındaki ağır metal seviyesini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada, Vertisol topraklarında 15 yer seçmişlerdir. Bu topraklarda sebze, ayçiçeği ve buğday üretimi yapılmaktadır. Yapılan bu çalışmada, seçilen yerlerde benzer fiziksel ve kimyasal özellikler görülmüş, pH bu topraklarda kireçli ana materyalden oluştukları için alkali, katyon değişim kapasitesinin ise kil içeriğinden dolayı yüksek olduğu belirlenmiştir. Çalışılan tarım alanlarında demir, mangan, çinko, bakır, nikel, krom, kurşun, kobalt ve kadmiyum konsantrasyonlarının ise düşükten ortaya değiştiği görülmüştür.

Aydınalp et al. (2004), Bursa’da kıyı şeridinde 10 zeytin fidanlığındaki toprakların fiziksel, kimyasal ve morfolojik özelliklerini incelemişlerdir. Her fidanlıktan 1 tane olmak üzere, deniz seviyesinden ortalama 5 ile 25m yükseklikte açılan, kireçli sert kum taşı üzerinde oluşmuş, derin Ap-Bw-C horizonlu topraklara ilişkin profiller incelenmiştir. Toprak tekstürünün tınlı ile killi tın arasında değişmekte olduğunu, toprak pH’sının ise hafif alkali olduğunu belirlemişlerdir. Elde dilen sonuçlara göre bu toprakların zeytin üretimi için uygun olduğunu tespit etmişlerdir.

(15)

Yüksek ve Kalay (2002), Karadeniz Bölgesinin doğu bölümündeki Kesikköprü köyünde yaptıkları bir çalışmada, bir orman arazisinin çay tarımına dönüştürülmesi sonucu, toprakların bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerinde meydana gelen değişimleri araştırmışlardır. Deneme alanlarında 9 adet orman ve 9 adet çay alanında olmak üzere toplam 18 adet toprak profili açılmıştır. Profillerin farklı derinlik kademelerinden bozulmuş ve bozulmamış olmak üzere toplam 54 adet örnek alınarak laboratuarda analiz edilmiştir. Orman topraklarından çay topraklarına doğru gidildikçe kum, solma noktasındaki nem, geçirgenlik ve organik madde miktarı azalırken; kil, hacim ağırlığı, tane yoğunluğu değerlerinin arttığı belirlenmiştir. Değerler arasındaki değişimin istatistiksel olarak önemli seviyede olduğu rapor edilmiştir.

Escobar et al. (2002), Yeni Zelanda’da yüksek bir mera arazisinde kavak yetiştirilmesinin toprak özellikleri ve erozyon üzerine etkilerini araştırdıkları çalışmada, toprak pH’sının yükseldiğini, değişebilir katyonların (Ca, K, Mg ve Na) kavaklık arazide daha yüksek olduğunu ve kavak ağaçlarının toprağı iyileştirip erozyon riskini azalttığını tespit etmişlerdir.

Durak ve ark. (2007), farklı ürün sistemleri ve tarım yönetimlerinin topraktaki iz element konsantrasyonlarına ve fizikokimyasal toprak özelliklerine etkilerini incelemek amacıyla, Tokat’da birbirine bitişik iki arazide A1, A2, A3, A4 eğim pozisyonlarında

araştırma yapmışlardır. A1’de 40 yıllık bir meyve bahçesi, A2’de sebze bahçesi, A3’de

tarım arazisi, A4’de doğal bir alan bulunmaktadır. Bu arazilerde toprak pH’sı, organik

madde içeriği, fosfor, silt ve kum içeriğinde anlamlı değişiklikler görülmüştür. Toprak işleme sistemleri, pH ve organik madde içeriğindeki değişimler nedeniyle bitkilerin bakır, mangan, molibden ve çinko alımını önemli şekilde etkilemiştir.

Göl ve ark. (2004), Çankırı-Eldivan yöresinde farklı arazi kullanım türleri (tarım, orman, mera) ve bakının toprağın fiziksel özellikleri üzerine etkisini araştırmışlardır. Bu etkiyi belirlemek üzere Çankırı-Eldivan yöresinde doğal orman, dikim ormanı (plantasyon), mera ve tarım arazisi olarak değerlendirilen ve iki farklı bakıda açılan 21 adet toprak profilinden alınan 79 adet toprak örneği üzerinde bazı fiziksel ve kimyasal analizler

(16)

yapılmıştır. Elde edilen bulgular, hidrolik iletkenliğin arazi kullanım türüne göre, tarla kapasitesinin ise bakıya göre önemli düzeyde değiştiğini ortaya koymuştur.

Karagül (1996), Trabzon-Söğütlüdere havzasında farklı arazi kullanım şekillerinin toprakların bazı özelliklerini nasıl etkilediğini araştırmıştır. Bu amaçla toprak örnekleri araştırma sahasındaki üç farklı arazi kullanım şeklinden (orman, mera, işlemeli tarım) alınmıştır. Yapılan analizlere göre, en düşük dispersiyon oranı orman topraklarında saptanırken, bunu mera toprakları izlemiş ve en yüksek dispersiyon oranı tarım topraklarında saptanmıştır. Bu sonuca göre orman alanlarının mera ve tarım alanına dönüştürülmesinin erozyon eğilimini artırdığı sonucuna varılmıştır.

Nougeira et al. (2006), Güney Brezilya’da birbirine bitişik doğal orman, tarım ve otlaktan ormana dönüştürülen arazilerde yaptıkları çalışmada mikrobiyolojik olarak toprak kalitesinin karbon ve azot dengesi ile ilgili olduğunu belirtmişlerdir. Arazi kullanımı ve sürdürülebilirliği açısından orman açma ve toprak yönetimi gibi dış faktörlerinde biyolojik göstergeler üzerinde etkili olduğunu belirleyerek, farklı arazi kullanım sistemlerinin toprağın mikrobiyolojik ve kimyasal özelliklerini etkileyebileceğini belirlemişlerdir.

Evrendilek ve ark. (2004), Türkiye’de Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bir alanda birbirine bitişik otlaktan tarım arazisine dönüştürülen bir tarım arazisi, orman ve otlak arazilerindeki toprakların on iki yıllık bir süreçteki organik karbon içeriği ve diğer fiziksel özelliklerindeki değişimleri incelemişlerdir. On iki yıllık bir süreçte otlaktan tarım arazisine dönüştürülen arazide hacim ağırlığının %10,5, toprak erodibilitesinin ise %46,2 arttığını, toprak organik maddesinin %48,8, organik karbon içeriğinin %43, yarayışlı su kapasitesinin %30,5 ve toplam porozitenin %9,1 azaldığını yapılan analizlerle ortaya koymuşlardır.

Neufeldt et al. (2002), Brezilya’da farklı toprak tekstürü ve arazi kullanımının toprak organik maddesi üzerine etkisini killi ve tınlı tekstüre sahip olan bitişik parsellerdeki mera, orman ve tarım arazilerinde incelemişlerdir. Toprak organik maddesinin killi topraklarda daha yüksek olduğunu, tarım arazisi ve çam ormanında toprak

(17)

organik maddesinin azaldığını, mera ve okaliptüs ormanında ise miktar ve kalitesinin arttığını bildirmişlerdir.

Materechera and Mkhabela (2001), Güneydoğu Swaziland’da toprak kullanımı ve amenajman uygulamalarının toprak özellikleri üzerine etkisini araştırmışlardır. Bu çalışma nadas altındaki, terk edilmiş ve 12 yıl mısır tarımı yapılan arazi olmak üzere üç farklı agroekosistemdeki arazilerde yürütülmüştür. Araştırma sonucunda, mikroagregat oranının mısır tarımı yapılan arazide %26,4, nadas altındaki arazide %10,1, terk edilmiş arazide %6,9 olduğu belirlenmiştir. Agregat stabilitesinin ise mısır tarımı yapılan arazide %17, nadas altındaki arazide %2,5, terk edilmiş arazide %3,2 oranında olduğu bulunmuştur. Ayrıca terk edilmiş arazide diğerlerine göre hacim ağırlığının daha düşük, nem içeriği , yarayışlı su kapasitesi, toplam azot, yarayışlı fosfor, değişebilir potasyum, kalsiyum, magnezyum ve çinkonun daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Chan (2001), Avustralya’nın Güney Wales bölgesinde, 5 agronomik deneme alanında toprak parçacıklarına bağlı organik karbonun içerisindeki toplam organik karbon oranı araştırmıştır. Bu deneme yerlerinin büyük bir kısmı mera arazisi olup, bunu konservatif amenajman uygulamalarının bulunduğu arazi ve geleneksel amenajman uygulamalarının bulunduğu arazi izlemiştir. Yapılan çalışmada, toprak parçacıklarına bağlı organik karbonun toplam organik karbonun % 42-74’ünü oluşturduğu belirlenmiş, bu miktarın uzun süre mera olarak kullanılmış topraklarda daha fazla olduğu, meradan tarıma dönüştürülen arazilerde ise hızla azalma eğiliminde olduğu gözlenmiştir.

Riezebos and Loerts (1998), Güney Brezilya’da bir orman arazisinin tarım arazisine dönüştürülmesinden sonra arazide uygulanan geleneksel ve mekanik toprak işleme yöntemlerinin toprak özelliklerinde meydana getirdiği değişimleri incelemişlerdir. Orman arazisinin tarım arazisine dönüştürülmesinden sonra organik madde içeriğinin azaldığını ve mekanik toprak işlemenin geleneksel toprak işlemeye göre organik madde içeriğinde daha fazla azalmaya sebep olduğunu tespit belirlemişlerdir.

Saviozzi et al. (2001), İtalya’da birbirine bitişik konumda bulunan geleneksel toprak işleme uygulamalarıyla 45 yıl boyunca sürekli tahıl yetiştirilen arazi, kavaklık ve

(18)

doğal mera arazisindeki toprak kalitesini karşılaştırmışlardır. Araştırma sonuçları, uzun süre tahıl üretiminin yapıldığı arazide organik karbon içeriğinin mera arazisine göre %70, kavaklığa göre %60, toplam azotun ise sırasıyla %15 ve %26 daha az olduğunu göstermiştir. Buna göre uzun süre tahıl yetiştirilen arazideki toprak kalitesinin diğerlerine göre belirgin bir azalma gösterdiği bildirilmiştir.

Kosmas et al. (2000), Lesvos adasında yaptıkları bir araştırmada, uzun süre toprak işleme uygulamalarının yapıldığı bir tarım arazisinin mera arazisine dönüştürülüp, aynı arazide bitki tesisi yapılmasından sonra bu arazilerdeki toprak özelliklerini karşılaştırmışlardır. Toprak işleme uygulamalarının yapıldığı ve 40-45 yıldır toprak işleme yapılmayan 106 mevkiden elde edilen veriler, toprak pH’sı ve katyon değişim kapasitesinin tarım arazisinin mera arazisine dönüştürülmesinden sonra çok az değiştiğini, değişebilir sodyum ve potasyumun toprak işleme uygulamalarının yapıldığı arazide daha yüksek olduğunu, buna karşın, organik madde içeriği ve toprak agregat stabilitesinin ise mera arazisinde daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Zhao et al. (2004), Kuzey Çin’de Bashang bölgesinde doğal bir mera alanında ilerleyen toprak işleme uygulamalarının toprak özellikleri üzerine yapmış olduğu etkileri araştırmışlardır. Mera alanında toprak işleme sonucunda toprak bozulmasının meydana geldiğini, toprak tekstürünün kabalaştığını ve organik karbon içeriğinin azaldığını saptamışlardır.

Gonzales et al. (2000), Kuzeybatı İspanya’da bitişik parsellerdeki doğal vejetasyon ve toprak işleme uygulamalarının yapıldığı bir arazideki toprak özelliklerini inceledikleri çalışmada, toprak işleme yapılan arazide kum içeriğinin arttığını, organik karbon ve katyon değişim kapasitesinin azaldığını belirlemişlerdir.

Jaiyeoba (2003), Nijerya’da geleneksel toprak işleme uygulamalarının toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri üzerine etkisini araştırdıkları bir çalışmada eskiden orman olan bir arazide artan toprak işleme uygulamalarıyla birlikte toprak özelliklerindeki değişimleri belirlemiştir. Toprak işleme uygulamalarının artmasıyla birlikte toprağın kaba tekstürlü bir hale geldiğini, agregat stabilitesinin azaldığını, organik madde, toplam azot,

(19)

yarayışlı fosfor ve katyon değişim kapasitesinin azaldığını tespit etmiştir. Ayrıca toprak işleme uygulamalarının artmasıyla birlikte toprakta bozulmanın meydana geldiğini, besin elementi içeriğinin düştüğünü ve verimliliğin azaldığını belirlemiştir.

Saltalı ve ark. (2007), Tokat Kazova bölgesinde birbirine bitişik doğal bir mera arazisiyle, mera arazisinden tarım arazisine dönüştürülen 5 yıllık ve 20 yıllık toprak işleme uygulaması yapılan arazilerdeki organik ve inorganik fosfor fraksiyonlarının değişimlerini incelemiş, toprak işleme yapılan tarım arazilerinde, doğal mera arazisine göre (H2O-P ve

olsen P haricinde) organik ve inorganik fosfor fraksiyonlarının önemli derecede azaldığını belirlemişlerdir.

Grerup et al. (2006), Güney İsveç’te farklı kullanımlar öncesi benzer özelliklere sahip olan uzun süre toprak işleme yapılan bir arazi ile meşe ormanında toprağın kimyasal özelliklerindeki değişimleri incelemişlerdir. Yapılan analizlere göre toprak işleme yapılan alanlarda toprakta azot ve karbon ve asitliğin azaldığını, fosforun ise arttığını saptamışlardır. Ayrıca yapılan bu çalışmada nitrat yıkanma riskinin asidik orman örtüsü altındaki topraklarda dikkate alınması gerektiğini bildirmişlerdir.

Dunjo et al. (2003), Kuzey İspanya’da farklı zaman periyotlarında yapılan toprak amenajmanlarının arazilerin terk edilme ve farklı bitki örtüsü altındaki durumlarına göre toprağın fizikokimyasal özellikleri ve erozyonu üzerine etkisini araştırmışlardır. Bu çalışmayı belli bir hat boyunca; toprak işleme yapılan araziler (yeni kurulmuş bağ ve zeytin ağaçlarının bulunduğu araziler), yeni terk edilmiş araziler (5 yıllık sık ve seyrek bodur ağaçların bulunduğu araziler), orta vadede terk edilmiş araziler (25 yıllık seyrek meşe ve sık zeytin ağaçlarının bulunduğu araziler), ve önceden terk edilmiş araziler (50 yıllık sık meşe ve çam ağaçlarının bulunduğu araziler) olmak üzere dört farklı kullanım altındaki arazilerde yürütmüşlerdir. Yapılan analizler sonucunda, toprak işleme yapılmış veya yeni terk edilmiş arazilerde, toprağın fizikokimyasal özelliklerinin (toprak organik maddesi, azot ve su tutma kapasitesi) düşük değerde olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca toprak işleme yapılan bağ arazisinde katyon değişim kapasitesi ve pH değerinin düşük olduğunu belirlemişlerdir. Bununla birlikte önceden terk edilmiş arazilerde, uygun bitki

(20)

örtüsünden dolayı toprağın fizikokimyasal özelliklerinin daha iyi olduğu, erozyonun azaldığını ve bu toprakların yeniden kazanıldığını saptamışlardır.

Tsui et al. (2004), Güney Tayvan’da daima yeşil kalan geniş yapraklı ağaçların bulunduğu bir yağmur ormanında, farklı arazi konumu ve bitki kompozisyonlarının toprak özellikleri üzerine etkisini araştırdıkları denemeyi belli bir hat boyunca farklı bitki kompozisyonu ve yapısına sahip olan summit (zirve), backslope (sırt) ve footslope (etek) pozisyonlarında yürütmüşlerdir. Sonuçta, toprak pH’sı, yarayışlı fosfor, değişebilir kalsiyum ve magnezyum footslope (etek) pozisyonunda önemli derecede yüksek bulunurken, organik karbon, yarayışlı azot, yarayışlı potasyum, ekstrakte edilebilir demir ve değişebilir sodyum summit (zirve) pozisyonundaki alanda daha yüksek bulunmuştur. Organik karbon içeriği rakımla birlikte artış göstermiş olup, bunun nedeni summit pozisyonundaki (zirve) ormanlarda ayrışma oranının düşüklüğü ve döküntü materyalinin kalitesi olarak gösterilirken, footslope (etek) pozisyonundaki özellikler ise eğime bağlı olarak taşınma ve birikmenin bir sonucu olarak gösterilmiştir.

Wang et al. (2001), Çin’de lös platolar üzerinde, farklı arazi kullanımı ve konumunun toprak özellikleri üzerine etkisini T1 (nadasa bırakılmış arazi, tarım arazisi, orman arazisi, meyve bahçesi), T2 (nadasa bırakılmış arazi, fundalık arazi, nadasa bırakılmış arazi, tarım arazisi, orman arazisi, meyve bahçesi) ve T3 (ekim nöbeti uygulanan arazi, orman arazisi) olmak üzere üç hat boyunca araştırmışlardır. Toprak organik maddesi, toplam ve yarayışlı azotun toprak kullanımıyla önemli ölçüde değiştiğini belirleyerek, orman, fundalık ve otlak arazilerinde, nadasa bırakılmış ve tarım arazilerinden daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca arazilerin konumuna göre değerlendirdiklerinde toprak organik maddesi, toplam ve yarayışlı azotu T1 de orta pozisyonda ,T3 de footslope (etek) pozisyonunda yüksek bulmuşlar, T2 de ise footslope (etek) pozisyonunda toprak organik maddesi, toplam ve yarayışlı azot ile toplam ve yarayışlı fosforun artış gösterdiğini saptamışlardır.

Filgueira et al. (1999), Arjantin’de T1 (20 yıldır işlenmeyen), T2 (aralıklı olarak işlenen), T3 (birkaç yıl çeltik ve 1yıl yulaf yetiştirilen), T4 (15 yıldır işlenmeyen, 2 yıl yulaf yetiştirilen ve 2 yıl nadas altındaki), T5 (14 yıldır işlenmeyen, 1 yıl yulaf, 3 yıl mısır

(21)

yetiştirilen), T6 (15 yıldır işlenmeyen, 3 yıl mısır yetiştirilen), T7 (dönüşümlü olarak 1 yıl mısır, 1 yıl çeltik yetiştirilen, 1 yıl nadas altındaki) olmak üzere farklı yönetim altındaki yedi farklı bölgedeki vertik phaeozem topraklarından örnekler alarak, agregat hacim ağırlığı, büyüklüğü ve sayısını belirlemişlerdir. Uygulamalar arasındaki değişkenliklerin fraktal boyutundan kaynaklandığı görülerek, en düşük fraktal boyutu uzun süre işlenmeyen topraklarda bulunurken, en büyüğü ise çeltik tarımı yapılan alanlarda tespit edilmiştir.

Gübreleme ve amenajman uygulamaları bitkide kadmiyum konsantrasyonunu etkilemektedir. Mench (1998) tarafından rapor edildiği gibi, buğday taneleri ve patates yumrularındaki kadmiyum konsantrasyonları ile bazı toprak özellikleri ve amenajman özelliklerinin arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bu amaçla ürün rotasyonu, gübreleme, toprak işleme ve anız uygulamaları analiz edilmiştir. Uzun süren tarla deneyleri en yüksek kadmiyum konsantrasyonunun baklagillerden sonra buğday ekildiğinde, en düşük kadmiyum konsantrasyonunun ise tane bitkilerinden sonra yetiştirilen buğdayda olduğunu göstermiştir. Buğday tanesi ve patates yumrusunda kadmiyum genellikle ürün rotasyonuna bağlı kalmaksızın artan azotla birlikte artmıştır. Bitkiye çinko verilmesi ile de buğday tanesinde kadmiyumun arttığı görülmüştür. Geleneksel toprak işleme altında buğday tanesindeki kadmiyum konsantrasyonu, azaltılmış korumaya yönelik toprak işleme ile karşılaştırıldığında daha yüksek bulunmuştur. Alkali ve nötr topraklarda yetiştirilen patates yumrularında yüksek konsantrasyonlarda kadmiyum ölçülmüş, dolayısıyla patates yumrularında kadmiyumun düşürülmesi için toprağa kireç uygulanması yöntemine şüphe ile yaklaşılması gerektiği, aynı şekilde ürün rotasyonunda malç ve nadas uygulamalarının da şüphe götürdüğü düşünülmektedir.

Saltalı ve ark. (2004), Tokat Turhal yöresinde, fosforlu gübre uygulamalarının topraktaki kadmiyum ve fosfor seviyesine etkisini araştırmak üzere, birbirine bitişik yoğun tarım yapılan bir araziyle, kuru tarım yapılan bir araziyi karşılaştırmışlardır. Çalışma alanlarında daha önce, yetiştiriciler tarafından fosforlu gübre olarak, TSP ve DAP gübreleri yoğun olarak kullanılmıştır. Kullanılan bu TSP1, TSP2, DAP1 ve DAP2 gübreleri farklı

gübre fabrikaları tarafından üretilmiş olup, sırasıyla 5,6-15,2 ve 24,9-27,2mg Cd kg-1 içermektedir. İki arazide pH, EC, organik madde,% silt ve % kum değerlerinde önemli farklılıklar kaydedilirken, katyon değişim kapasitesi ve % kil değerlerinde önemli farklar

(22)

görülmemiştir. Toplam kadmiyum içeriği yoğun tarım yapılan arazide, kuru tarım arazisine göre daha fazla bulunmuş, dolayısıyla bu arazide kadmiyum içeriğinin fosfor içeriğiyle ilişkili olduğu saptanmıştır.

Ekberli ve Kerimova (2005), Azerbaycan’ın kurak iklime sahip Şirvan bölgesinin sulanan topraklarının bazı fiziksel-kimyasal parametrelerinin değişimini belirleyerek, toprakların pH, değişebilir sodyum, bazı değişebilir bazik katyonların (sodyum, kalsiyum, magnezyum) toplamı (DKT), humus ve <0,001mm fraksiyonları arasında fonksiyonel ilişkileri incelemişlerdir. Araştırma sonuçlarına göre, deneme topraklarının pH’sı ve DKT’si geniş olmayan sınırlar içerisinde değişmektedir. Deneme arazisinin hafif alkali topraklarında sulama suyunun etkisiyle 0-50 cm’lik katmanda değişebilir sodyum miktarının (me/100gr) ortalama %16,05 azaldığı, 50-100 cm’lik katmanda ise %15,71 arttığı saptanmıştır. Sulama suyunun etkisiyle çözünebilen tuzların yıkanması sonucunda, toprakların 0-50 cm derinliğinde tuz bileşiminin %21,91; 0-100 cm derinliğinde ise % 17,82 azaldığı tespit edilmiştir. Toprakların <0,001mm fraksiyonların <0,01mm fraksiyonlar ile karşılaştırıldığında daha düşük düzeyde olması humus miktarının az olmasının nedenlerinden birisi olarak gösterilmiştir.

(23)

3. MATERYAL VE METOD

3.1. Materyal

3.1.1. Çalışma Alanı

Çalışma, Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü bünyesinde aynı topoğrafik pozisyondaki; kırk yıldır işlenen arazi (tarla), kırk yıllık orman arazisi ve kırk yıllık meyve bahçesi topraklarında yürütülmüştür (Şekil 3.1).

Çalışılan arazi %7 eğime sahiptir. Tarlada kırk yıldır buğday, baklagil münavebesi ve bazı yıllarda ayçiçeği yetiştirilmiştir. Ticari gübreler her yıl analiz sonuçlarına göre gerektiği ölçüde verilmiş, on yılda bir de ahır gübresi atılmıştır. Bu yılda tarlaya ahır gübresi atılmış ve nohut ekilmiştir. Meyve bahçesinde kırk yıldır elma yetiştirilmektedir. Elma fidanları yarı bodur olup, ekonomik ömrü doldukça hasat edilerek yeniden elma bahçesi tesis edilmiştir. Tarladaki gibi meyve bahçesinde de ticari gübreler analiz sonuçlarına gereken miktarda verilmiştir. Ayrıca ormanda diğer kullanımlar gibi kırk yıllık olup, çam ağaçları bulunmaktadır (Anonim, 2007b).

3.1.2. Coğrafi Konum

Çalışmanın yapıldığı Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü, Karadeniz ve İç Anadolu bölgeleri arasında geçit bölgede ve Yukarı Yeşilırmak Havzasında yer almaktadır. Tokat ili kuzeyde Samsun ve Amasya, kuzeydoğuda Ordu, doğuda Sivas ve Yozgat illeri ile çevrili bulunmaktadır. Enstitü arazisi Tokat-Turhal karayolunun 10.km’sinde, Kazova’da, 40○18¹ enlem ve 36○34¹ doğu boylamında yer almakta olup, Enstitü arazisinin denizden yüksekliği 585 metredir (Şekil 3.2).

(24)

(25)
(26)

3.1.3. İklim

Tokat ili yarı kurak karakterli geçit bölgesi iklim koşullarının etkin olduğu bir iklime sahiptir. Tokat’ta yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer.

Kırk bir yıllık gözlemlere göre, yıllık yağış toplamı 454,68 mm, aylık yağış ortalaması 37,9 mm’dir. En fazla yağış ilkbaharda, en az yağış ise yaz aylarında düşmektedir. Yıllık yağışın % 37’si ilkbahar, % 13’ü yaz, % 23’ü sonbahar ve % 27’si kış aylarında düşmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 11,9 ○C, en soğuk ay 1,3 ○C ile Ocak, en sıcak ay 22 ○C ile Temmuz ayıdır. Yıllık toplam buharlaşma 853,8 mm’dir. Yıllık ortalama nispi nem % 63,2’dir. Güneş ışınlarının şiddeti en fazla 17,9 kalori ile Haziran ayında, 1,9 kalori ile Kasım ayındadır (Çizelge 3.1) (Anonim, 2006).

Çizelge 3.1.’deki iklim verileri incelendiğinde, çalışma sahasının toprak nem rejiminin ustic olduğu görülmektedir. Ayrıca yıllık ortalama toprak sıcaklığı 50 cm derinlikte 15 ○C olup, aynı derinlikte ortalama yaz ve ortalama kış toprak sıcaklığı arasındaki fark 5 ○C’tan daha fazla olduğu için, toprak sıcaklık rejimi mesic’tir.

(27)

rt al am as op . Ü st ü a ün O rt . Aylar Hava S ıcakl ık O ı Max. S ıcakl ık Min. S ıcakl ık T Min. S ıcakl ık Top. 5 cm Ortalamas ı Top. 10cm Ortalamas ı Top. 20 cm Ortalamas ı Top. 50 cm Ortalamas ı Ayl ık Toplam Y ğı ş Günlük Max. Ya ğı ş Buharla şma Toplam ı Günlük Max. Buharla şma Nisbi Ne m Nisbi Ne m Min. Güne ş. Rad. G Ekim 12,5 34,1 -4,8 -16,5 14,7 15,1 15,7 17,2 38,0 38,7 0,0 0 66,6 6,0 3,0 Kasım 7,0 28 -12,8 -20,5 8,2 8,6 9,3 11,9 46,2 38,3 0,0 0 70,9 11,0 1,9 Aralık 3,2 25 -28 -26,5 4,1 4,5 5,3 17,1 46,4 56,4 0,0 0 72,6 12,0 3,4 Ocak 1,3 20,8 -26,5 -36,4 2,6 2,8 3,4 5,5 41,1 27,5 0,0 0 69,9 15,0 4,1 Şubat 2,8 23,3 -31,6 -34,3 3,9 3,9 4,2 5,6 36,0 46,8 0,0 0 64,9 3,0 6,9 Mart 7,0 29,8 -27,1 -26,9 7,9 7,8 7,6 7,9 42,7 38,4 0,0 0 60,7 0,0 9,2 Nisan 12,5 35,1 -6,1 -14,5 13,6 13,4 12,9 12,1 64,5 45,2 7,4 9,8 60,3 0,0 12,5 Mayıs 16,1 36,5 -2,9 -12,4 18,4 18,2 17,5 16,1 63,5 37,6 140,4 21,8 61,6 4,6 15,5 Haziran 19,5 38,8 0,5 -7,2 16,2 22,1 21,3 19,9 39,9 51,9 195,6 23,2 58,7 7,0 17,9 Temmuz 22,0 42,1 4,5 -3,5 25,6 24,9 24,0 22,6 11,0 27,3 200,3 14,2 55,8 7,0 16,7 Ağustos 21,9 40,1 3,3 -4,3 25,6 24,9 24,2 23,3 7,4 23,6 182,9 13 57,3 9,0 15,4 Eylül 17,4 38,5 -3,3 -12,4 20,7 20,6 20,5 20,8 18,1 38,9 127,2 10,6 59,2 8,0 12,2 Toplam 143,2 392,1 -135 -215 161,47 166,7 165,9 180,1 454,68 470,6 853,8 92,6 758,5 82,6 118,78 Ortalama 11,9 32,7 -11,2 -18,0 13,456 13,9 13,8 15,0 37,9 39,2 71,2 7,7 63,2 6,9 9,9 Max 22,024 42,1 4,5 -3,5 25,6 24,9 24,2 23,3 64,497 56,4 200,3 23,2 72,6 15 17,9 Min 1,3493 20,8 -31,6 -36,4 2,6 2,8 3,4 5,5234 7,4 23,6 0,0 0,0 55,8 0 1,9

(28)

3.1.4. Jeoloji

Tokat bölgesi jeolojisini filişler (şeyl, marn), kristalin kütleler, üçüncü zaman öncesi tortullar ve lokal sahalarda rastlanan alüvyonlar oluşturmaktadır.

Filişler genellikle çok iltivalı, dağılabilir veya sıkı, çeşitli incelikte, iyi tabakalanmış kumtaşı, şeyl, marn ve konglomeradır. Kretase ve üçüncü zaman öncesi devirlere ait oluşları da içine alırlar.

Kristalin kütleler çeşitli tip ve grupları kapsamına alır. Metamorfik kütlelerden şist ve gnaysı, plutonik kütlelerden granit ve diyoriti, yeşil kütlelerden serpantin ve peridotiti, volkanik kütlelerden andezit, bazalt ve diyabazı içerir.

Üçüncü zaman öncesi tortullar esas olarak kalkerden oluşmakla birlikte konglomera, marn, kumtaşı, şeyl ve sleksleri de içermektedir. Genellikle sert yapıdadır. Bazen açık çatlaklar ve geniş boşlukları içermektedir.

Çalışma alanında da rastlanan alüvyonlar nehir ve kollarının getirmiş olduğu genç, genellikle pekişmemiş kum, çakıl, silt ve kilden oluşmuş bir örtüdür. Bu alanlar bölgede tarıma son derece uygun ova ve vadi tabanlarını oluşturmaktadır.

Köy Hizmetleri Tokat Araştırma Enstitüsü arazisi paleozoik yaşlı metamorfik seriler, kretase yaşlı kalkerler, alçak tepelerde oligosen yaşlı kızıl, gri ve marnlı seriler genç yaşta alüvyonlardan oluşmuştur (Göksu ve ark., 1974).

3.1.5. Fizyografya

Araştırmanın yapıldığı Enstitü arazisi Kazova’nın güneyini oluşturan dağ silsilesinin kuzey yamaçlarında yer alan yamaç arazi, yeşilırmağın taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş taban arazi ile yamaç ve taban arazi arasında yer alan etek arazi konumunda farklı üç fizyografik üniteden oluşmuştur (Anonim, 2007b).

(29)

3.2. Metod 3.2.1. Örnekleme

Bu çalışmada daha önceden detaylı etüdü yapılmış olan Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü bünyesindeki işlenen arazi (tarla), orman arazisi ve meyve bahçesi gibi üç farklı kullanım altındaki topraklarda örnekleme yapılmıştır (Şekil 3.3) (Şekil 3.4) (Şekil 3.5).

Bu araziler deneme ve akış serisinde yer almakta olup, söz konusu seriler eğimli topografyada yer aldıkları ve tanımlayıcı horizonları bulunmadığı için entisol ordosu içerisinde sınıflandırılmıştır. Deneme serisinde üst horizon 0-30 cm, akış serisinde ise 0-26 cm derinlikten oluşmaktadır. Bu derinliklerden sonra deneme serisinde 70 cm’ye, akış serisinde ise 65 cm’ye kadar aynı horizonun devamı söz konusudur. Tanımlayıcı başka bir horizon yoktur (Oğuz, 1993).

Çalışma alanındaki profil incelemelerinde üst toprak horizonundan başka tanımlayıcı horizona rastlanmadığından toprak derinliği esasına göre her kullanım grubuna ait alanlardan 0-30 ile 30-60cm derinliklerden olmak üzere tesadüfi örnekleme yöntemine göre 10’ar toprak örneği alınarak toplam 60 adet toprak örneği alınmıştır.

(30)

Şekil 3.3. İşlenen arazi (Tarla) Şekil 3.4. Orman arazisi

(31)

3.2.2. Analiz Metodları

Araziden alınan toprak örnekleri oda sıcaklığında kurutulup dövülerek 2 mm’lik elekten geçirilmiş ve analize hazır hale getirilmiştir.

Analize hazır hale getirilen toprak örneklerinde tekstür, toprak reaksiyonu (pH), katyon değişim kapasitesi, elektriki iletkenlik, organik madde, kireç, değişebilir katyonlar (Na, K, Ca ve Mg), hacim ağırlığı, doymuş hidrolik iletkenlik, tarla kapasitesi ve solma noktası nem içeriği, toplam azot ve bitkiye yarayışlı fosfor analizleri yapılmıştır.

Tekstür tayini; toprağın kum, silt ve kil fraksiyonları Bouyocous hidrometre

yöntemi ile belirlenmiştir. Bu yönteme göre; 40 gr toprak örneklerine 100 ml %10’luk kalgon çözeltisi ve 250 ml saf su ilave edilerek disperse olması için bir gece bekletilmiş, mikserde 5 dakika karıştırıldıktan sonra tekstür silindirlerine boşaltılıp hidrometre içinde iken saf su ile 1130 ml’ye tamamlanmış, karıştırıcı süspansiyon homojen bir hal alıncaya kadar karıştırıldıktan sonra 40’ıncı saniye ve ikinci saat hidometre okumaları alınıp sıcaklıklar ölçülerek hesaplama yapılmıştır (Bouyocous, 1951).

Toprak reaksiyonu (pH); toprak örnekleri saf su ile 1:2,5 oranında sulandırılmış,

süspansiyon cam bagetle ara sıra karıştırılarak 30 dakika bekletildikten sonra cam elektrodlu Neel pH metresi ile belirlenmiştir (Tüzüner, 1990).

Katyon değişim kapasitesi (KDK); toprak örnekleri 1.0 N sodyum asetat (pH:8.2)

ile doyurulduktan sonra sodyumun fazlası % 95’lik etil alkolle yıkanmış ve toprak tarafından tutulan sodyum 1.0 N amonyum asetat (pH:7.0) ile ekstrakte edilerek fleymfotometrede sodyum okuması yapılarak belirlenmiştir (Richards,1954).

Elektriki iletkenlik (EC); toprak örnekleri saf su ile 1:2,5 oranında sulandırılmış,

süspansiyon cam bagetle ara sıra karıştırılarak 30 dakika bekletildikten sonra Conductivity meter ile tespit edilmiştir (Richards, 1954).

(32)

Organik madde; Walkley- Black metodu ile yapılmıştır. Buna göre, 0,5 gr toprak

örnekleri 500 ml’lik erlenmayerlere konularak üzerlerine 10 ml 1 N K2Cr2O7

(potasyumdikromat) çözeltisi katılmış, 20 ml konsantre sülfirik asit konulup bir dakika karıştırıldıktan ve 30 dakika bekletildikten sonra 200 ml saf su ile 3-4 damla o-fenontrolin kompleks indikatörü katılarak FeSO4.H2O (demirsülfatheptahidrat) çözeltisiyle ortamın

rengi maviden kırmızıya dönene kadar titre edilmiş ve bulunan değerden yola çıkarak hesaplama yapılmıştır (Chapman and Pratt, 1961).

Kireç; toprak örnekleri 0,5 gr tartılarak Scheibler kalsimetresinde karbondioksit

çıkış hacmine göre kireç içeriği belirlenmiştir (Çağlar, 1949).

Değişebilir katyonlar (Na, K, Ca ve Mg); Toprakta 1 N amonyum asetat (pH:7.0)

ile ekstrakte edilen değişebilir katyonlar (Na, K, Ca) fleymfotometrede okunmuş, Mg ise katyon değişim kapasitesinden değişebilir katyonların (Na, K, Ca) çıkarılması ile hesaplanmıştır (Kaçar, 1997).

Hacim ağırlığı; 100 cm3 hacime sahip çakma silindirlerle toprak örnekleri alınmış

ve 105 ºC deki etüvde 48 saat bekletilerek toprağın hacim ağırlığı bulunmuştur (Blake and Hartge, 1986).

Doymuş hidrolik iletkenlik; araziden silindirlerle alınan toprak örnekleri su ile

doyurulduktan sonra hidrolik iletkenlik seti içerisindeki yuvalara yerleştirilmiş, bir hidrolik yük altında bulunan belirli bir kalınlıktaki bir toprak sütununun gözeneklerinden birim zamanda hacim olarak geçen suyun ölçülmesi ile belirlenmiştir (Klute and Dirksen, 1986).

Tarla kapasitesi ve Solma noktası nem içeriği; toprak örnekleri suyla doyurulduktan

sonra tarla kapasitesi için 0,33 bar, solma noktası için 15 bar basınca tabi tutularak tartım yapılmış, 24 saat etüvde bekletilerek tekrar tartım yapılmış ve gerekli hesaplamalar yapılarak tarla kapasitesi ve solma noktası nem içeriği belirlenmiştir (Klute, 1986).

Toplam azot tayini; Kjheldal yöntemi ile belirlenmiştir. Bu yönteme göre; 0,5 gr

toprak örnekleri pelur kâğıtlarına sarılarak cam tüplere konulmuş üzerlerine 10 ml yakma asidi ve katalizör eklenerek açık yeşil renk alıncaya kadar yakma ünitesinde yakılmıştır.

(33)

100 ml’lik erlenmayerlere 25 ml borik asit ve 5-6 damla brom gresol green–methly red karışık indikatörü konulup kjheldal’da sodyum hidroksitle muamele sonucu örneklerden amonyak şeklinde çıkan azot borik asit çözeltisinde tutulmuş ve 0,1 N sülfirik asit çözeltisiyle renk pembeye dönünceye kadar titre edilmiş ve harcanan miktar kaydedilerek hesaplama yapılmıştır (Chapman and Pratt,1961).

Bitkiye yarayışlı fosfor; Sodyum bikarbonat yöntemi ile yapılmıştır. Bu yönteme

göre; 5 gr toprak örnekleri 250 ml’lik erlenmayerlere konularak üzerlerine 200 gr aktif kömür ve 100 ml sodyum bikarbonat ekstrakt çözeltisi katılmış ve 30 dakika çalkalanıp filtre kâğıdından süzülmüştür. Süzüklerden 5’er ml alınarak üzerlerine 5 ml amonyum molibdat ve 1ml kalay klorür ilave edilerek 25 ml’lik ölçü balonlarına konulmuş ve 10 dakika bekletildikten sonra örnekler 660 nm dalga boyunda spektrofotometrede belirlenmiştir (Olsen et al., 1954).

3.2.3. İstatistiki Analiz Metodları

Çalışma alanındaki her kullanım grubuna ait alanlardan (işlenen arazi, orman, meyve bahçesi) 0-30 ile 30-60cm derinliklerden olmak üzere, tesadüfi örnekleme yöntemine göre alınan toprak örneklerinde fiziksel ve kimyasal analizler yapıldıktan sonra elde edilen analiz sonuçlarına göre üç farklı alanın toprak özellikleri her bir derinlik için istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır.

Her bir kullanım türü ve derinlik için çalışılan özelliklere ait tanımsal veri analizi yapılmıştır. Tanımsal veri analizinde kullanım türlerindeki her bir özellik için minimum, maksimum, aritmetik ortalama, standart sapma, varyans, çarpıklık, basıklık ve varyasyon katsayısı değerleri belirlenerek sonuçlar her bir kullanım türü ve derinlik için ayrı ayrı verilmiştir.

Farklı arazi kullanım türlerinin bulunduğu alanların ayrı ayrı üst ve alt (0-30 ve 30-60cm) toprak özelliklerinin karşılaştırılması tek yönlü ANOVA testi uygulanarak yapılmış,

(34)

farklılıklar üç kullanım türünde her bir özellik için üst ve alt toprak olmak üzere ayrı ayrı verilmiştir.

Üç kullanım türünde derinliklere göre toprak özelliklerinin karşılaştırılması T testi uygulanarak yapılmış farklılıklar üç kullanım türü ve iki farklı derinlik için olmak üzere belirtilmiştir.

(35)

4. ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA

4.1. Toprak Özelliklerinin Kullanım Şekillerine Göre Değişimi 4.1.1. Üst Toprakta (0-30 cm) Kullanım Şekillerine Göre Değişimi

Üst toprakta organik madde miktarının ormanda, tarla ve meyve bahçesinden daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.1). Ormanda organik maddenin yüksek olması bitki artıklarının birikiminin bir sonucu olabilir. Meyve bahçesinde ormandan daha düşük olması yine ormandaki kadar birikim olmamasından dolayı olabilir. Tarlada meyve bahçesinden daha yüksek olmasının uygulanan ahır gübresinden kaynaklandığı düşünülmüştür. Tarlada ormandan daha düşük olmasının nedeni ise bu arazide yoğun toprak işlemenin havalanmayı artırarak organik maddenin hızla ayrışmasına yol açması ve kültüre alınan topraklarda organik maddenin ürünlerle birlikte topraktan uzaklaşmasından dolayı olabilir. Yapılan araştırmalarda tarıma açılan arazilerde toprakta organik madde içeriğinin orman arazilerine göre azaldığı tespit edilmiştir (Riezebos and Loerts, 1998; Jaiyeoba, 2003). 0,00 1,00 2,00 3,00 4,00 5,00 6,00 7,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

O

rg. Mad. %

Orman Tarla

Meyve bahçesi

(36)

Üst toprakta azot değerinin ormanda, tarla ve meyve bahçesinden daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.2). Ormanda azotun yüksek olması organik maddenin bu arazide daha yüksek olmasından dolayı olabilir. Tarla ve meyve bahçesinde düşük olması, organik madde içeriğinin bu arazilerde daha az olması ve bu arazilerde yapılan tarımsal üretimden dolayı olabilir. Çünkü bitkiler tarafından azot fazla kullanılmaktadır. Yapılan bir araştırmada tarım arazisinde toplam azotun kavaklık ve meraya göre daha az olduğu belirlenmiştir (Saviozzi et al., 2001). Tarlada meyve bahçesinden daha yüksek olması ise bu araziye uygulanan azotlu gübrelerin meyve bahçesine oranla daha fazla olmasından kaynaklanmış olabilir. 0 0,05 0,1 0,15 0,2 0,25

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

A zot ( p pm) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.2. Azotun üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Kullanım alanlarında fosforda azot gibi gübrelemenin ve organik artıkların etkisi ile değişiklik göstermiştir. Ormanda yüksek olması organik artıkların ayrışarak toprağa organik fosfor kazandırmasından dolayı olabilir. Tarla ve meyve bahçesinde ormandan daha düşük olması, organik madde içeriğinin bu arazilerde daha az olması ve bu arazilerde yapılan tarımsal üretimden dolayı olabilir. Tarlada meyve bahçesinden daha düşük olmasının da aynı şekilde bu arazide meyve bahçesine oranla yapılan yoğun tarımsal üretimle topraktan daha fazla fosfor kaldırılması ve fosforlu gübrelerin ihtiyacı karşılayacak şekilde kullanılmamasından kaynaklandığı düşünülmüştür (Şekil 4.3). Saltalı

(37)

ve ark. (2007), tarıma açılan bir arazide organik ve inorganik fosfor fraksiyonlarının doğal mera arazisine göre önemli derecede azaldığını belirlemişlerdir.

0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

F o sfor (ppm) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.3. Fosforun üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Kirecin; meyve bahçesi, orman, tarla sırasına göre azaldığı belirlenmiştir (Şekil 4.4). Bunun, toprakların ana materyalinin marn ve kalker olmasından, meyve bahçesinde ana materyalin yüzeye daha yakın, ormanda meyve bahçesinden daha derinde, tarlada ise ormandan daha derinde olmasından kaynaklandığı düşünülmüştür. Ayrıca ana materyalden dolayı toprakların çok kireçli olduğu belirlenmiştir.

0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

K ir eç ( % ) Orman Tarla Meyve bahçesi

(38)

Toprak reaksiyonu (pH) değerinin, orman ve meyve bahçesinde tarladan daha düşük olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.5). Bu organik madde ve kök miktarının bu arazilerde daha fazla olmasından dolayı olabilir. Çünkü organik maddenin ayrışması sonucu oluşan organik asitler ve bitki köklerinin solunumu sonucunda açığa çıkan karbonik asit toprak pH’ sının düşmesine yol açar. Meyve bahçesinde ise organik artıkların ve kök miktarının ormandan daha az olmasından dolayı toprak pH’ sının ormandan daha yüksek olduğu düşünülmüştür. Grerup et al. (2006), yaptıkları bir çalışmada tarım yapılan bir arazide meşe ormanına göre toprak pH’ sının yükseldiğini bildirmişlerdir.

7,30 7,35 7,40 7,45 7,50 7,55 7,60 7,65 7,70

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

pH

Orman Tarla

Meyve bahçesi

Şekil 4.5. pH’ nın üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

EC tuzluluğun bir ölçütü olup; tarlada, meyve bahçesi ve ormandan düşük olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.6). Bunun nedeni, tarlada sulamanın etkisiyle tuzların toprak yüzeyinden profil derinliğine doğru yıkanması olabilir. Yapılan bir çalışmada kurak bölge topraklarının sulanmasıyla birlikte toprakta tuz içeriğinin azaldığı belirlenmiştir (Ekberli ve Kerimova, 2005). Genel olarak bakıldığı zaman tuzluluk sorunu yoktur.

(39)

0,00 0,05 0,10 0,15 0,20 0,25

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

EC ( mmhos /c m) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.6. EC’ nin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Meyve bahçesinin kil içeriğinin orman ve tarladan daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.7). Bu ana materyalin özelliği ile ilgili olup, ayrışma derecesine bağlıdır. Meyve bahçesinin bünyesinin kil, orman ve tarlanınkinin killi tın olmasından dolayı, meyve bahçesinin kil içeriği orman ve tarladan daha yüksek olabilir.

0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00 35,00 40,00 45,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

Kil (%)

Orman Tarla

Meyve bahçesi

(40)

Silt içeriği, orman ve meyve bahçesinde tarladan daha düşük bulunmuştur (Şekil 4.8). 23,50 24,00 24,50 25,00 25,50 26,00 26,50 27,00 27,50

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

S ilt ( % ) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.8. Siltin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Orman ve tarlada kum içeriği meyve bahçesinden daha yüksek bulunmuştur (Şekil 4.9). Meyve bahçesinin bünyesinin kil olmasından dolayı kum içeriğinin düşük, orman ve tarlanın bünyesinin killi tın olmasından dolayı kum içeriğinin daha fazla olduğu düşünülmüştür. 0,00 10,00 20,00 30,00 40,00 50,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

Kum

(%

) Orman

Tarla

Meyve bahçesi

Şekil 4.9. Kumun üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

(41)

Orman topraklarında, toprak canlıları ve diğer organizmaların faaliyetleri, organik madde ve kök miktarının fazlalığı, doğal yapının bozulmaması gibi nedenlerle gözenek hacmi yüksektir. Gözenek hacminin yüksekliği hacim ağırlığını düşürmektedir. Orman toprağında hacim ağırlığının tarla ve meyve bahçesine göre daha düşük olmasının bu nedenden dolayı olduğu düşünülmüştür. Meyve bahçesi ve tarla topraklarının ise işlenerek doğal yapısı bozulmakta, organik madde ve kök azalmaktadır. Bu arazilerde yoğun tarımsal faaliyetten dolayı sıkışma olmakta, gözenek hacmi düşük bulunmaktadır. Gözenek hacminin düşüklüğü hacim ağırlığını artırmaktadır. Meyve bahçesi ve tarlada hacim ağırlığının ormandan daha yüksek olması da bundan kaynaklanmış olabilir (Şekil 4.10). Yüksek ve Kalay (2002), yaptıkları bir araştırmada orman topraklarından tarım topraklarına doğru gidildikçe hacim ağırlığı değerinin arttığını belirlemişlerdir.

0,00 0,20 0,40 0,60 0,80 1,00 1,20 1,40 1,60 1,80

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

Haci m A ğ . ( g r/ cm 3 ) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.10. Hacim ağırlığının üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Katyon değişim kapasitesi (KDK), kil miktarı ve organik madde miktarına bağlı olarak kullanım alanlarında değişiklik göstermiştir. Ormanda KDK’nın tarla ve meyve bahçesinden daha yüksek olması organik madde içeriğinin bu arazide daha yüksek olmasından dolayı olabilir. Meyve bahçesinde tarladan daha yüksek olması ise meyve bahçesinin kil içeriğinin tarladan daha yüksek olmasından kaynaklanmış olabilir (Şekil 4.11). Aydınalp and Cresser (2003), vertisol topraklarında yaptıkları bir araştırmada katyon değişim kapasitesinin kil içeriğinden dolayı yüksek olduğunu belirlemişlerdir.

(42)

0,00 10,00 20,00 30,00 40,00 50,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

K D K ( m e/10 0gr ) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.11. KDK’ nın üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Değişebilir potasyum miktarı, meyve bahçesi ve tarlada ormandan daha düşük bulunmuştur (Şekil 4.12). Bu tarla ve meyve bahçesinde organik madde içeriğinin ormandan daha az olması ve bu arazilerde yapılan tarımsal üretim sonucu topraktan fazla miktarda potasyumun kaldırılarak, yeterli potasyumlu gübrelerin uygulanmamasından dolayı olabilir. Yapılan bir araştırmada kavaklıkta değişebilir potasyumun meradan daha yüksek olduğu saptanmıştır (Escobar et al. 2002). Tarlada meyve bahçesinden daha düşük olması da tarlada tarımsal üretimin meyve bahçesinden daha fazla yapılması ve kil içeriğinin meyve bahçesinden daha az olmasından dolayı olabilir. Yapılan bir çalışmada değişebilir potasyum miktarının terk edilmiş arazilerde tarım arazilerinden daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Materechera and Mkhabela, 2001).

0,00 0,20 0,40 0,60 0,80 1,00 1,20

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

De ğ . K (m e/100g r) Orman Tarla Meyve bahçesi

(43)

Değişebilir kalsiyum miktarının meyve bahçesi ve tarlada, ormandan daha düşük olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.13). Bu organik madde içeriğinin ormanda diğer arazilerden daha fazla olmasından dolayı olabilir. Yapılan bir araştırmada kavaklıkta değişebilir kalsiyumun meradan daha yüksek olduğu saptanmıştır (Escobar et al. 2002). Meyve bahçesinde tarladan daha yüksek olmasının ise kil ve kireç içeriğinin tarladan daha fazla olmasından dolayı olduğu düşünülmüştür. Çünkü kalsiyum karbonatlar özellikle kireçli topraklarda hakimdirler ve kil yüzeyinde kalsiyum tutunumu söz konusudur.

17,00 18,00 19,00 20,00 21,00 22,00 23,00 24,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

De ğ . Ca (me/ 100gr) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.13. Değişebilir Ca’ un üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Değişebilir sodyum miktarında tarla, meyve bahçesi ve ormanda pek fazla farklılık görülmemiştir (Şekil 4.14). 0,05 0,05 0,05 0,05 0,05 0,06 0,06 0,06

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

De ğ . N a ( m e/100gr ) Orman Tarla Meyve bahçesi

(44)

Değişebilir magnezyum miktarının ormana göre, tarla ve meyve bahçesinde daha düşük olduğu belirlenmiştir (Şekil 4.15). Ormanda yüksek olmasının sebebi, organik madde içeriğinin diğer arazilerden fazla olması, meyve bahçesi ve tarlada düşük olması ise yapılan tarımsal üretimden dolayı olabilir. Yapılan bir araştırmada kavaklıkta değişebilir magnezyumun meradan daha yüksek olduğu saptanmıştır (Escobar et al. 2002). Tarlada meyve bahçesinden daha düşük olması da aynı şekilde tarlada tarımsal üretimin meyve bahçesinden daha fazla yapılması ve kil içeriğinin meyve bahçesinden daha az olmasından olabilir. Yapılan bir çalışmada değişebilir magnezyum miktarının terk edilmiş arazilerde tarım arazilerinden daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Materechera and Mkhabela, 2001).

0,00 5,00 10,00 15,00 20,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

De ğ . M g ( m e/ 100g r) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.15. Değişebilir Mg’ un üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Hidrolik iletkenlik geçirgenliğin bir göstergesi olup, tekstür sınıfına bağlıdır. Kum miktarı arttıkça hidrolik iletkenlik artmakta, kil miktarı arttıkça azalmaktadır. Bu nedenle orman, tarla, meyve bahçesi sırasına göre azaldığı düşünülmüştür (Şekil 4.16). Aynı zamanda tarla ve meyve bahçesinde yapılan tarımsal faaliyetlerin etkisi sonucu sıkışmanın artmasıyla da hidrolik iletkenlik düşmektedir. Ormanda organik madde içeriğinin tarla ve meyve bahçesinden daha fazla olmasından dolayı da geçirgenlik artmakta ve hidrolik iletkenlik değeri ormanda diğer arazilerden daha fazla bulunmaktadır. Göl ve ark. (2004), yaptıkları bir çalışmada ormanda hidrolik iletkenlik değerinin mera ve tarladan daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir.

(45)

0,00 2,00 4,00 6,00 8,00 10,00 12,00 14,00 16,00 18,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

Hi d . İl et. (c m /saat) Orman Tarla Meyve bahçesi

Şekil 4.16. Hidrolik iletkenliğin üst toprakta kullanım şekline göre değişimi

Solma noktası toprakta 15 atm basınçta tutulan sudur. Solma noktası nem içeriği organik madde ve kil içeriğine bağlı olarak artar. Ormanda tarladan daha yüksek olması organik maddenin daha fazla olmasından kaynaklanabilir. Karagül (1996) tarafından yapılan bir araştırmada, orman ve merada solma noktası nem içeriğinin tarladan daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Meyve bahçesinde tarladan daha yüksek olması ise kil miktarının bu arazide fazla olmasından kaynaklanmış olabilir (Şekil 4.17).

0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00 35,00

Orman Tarla Meyve bahçesi

Arazi Kullanım Şekli

Solma N o k. N em İçer i Orman Tarla Meyve bahçesi

Referanslar

Benzer Belgeler

- Dikim mesafesi, iki ağaç arasında olması gereken minimum dikey mesafedir. - Meyve bahçesi kurarken ağaçlara verilecek dikim aralıklarının ileride ağaçlar

Düşük sıcaklıklar, kış soğuklarına rağmen yaşamını devam ettirme yeteneği, meyvelerin nerede yetişebileceğini belirleyen önemli bir faktördür. Bazı

merkezine dikilir; Birim alana ağaç sayısı kare dikime göre iki kat kadardır...  d ) Üçgen dikim: Ağaçların eşkenar üçgenin köşelerine dikildiği

 Kışları ılık geçen yerlerde sonbahar dikimi yapılır.. DUVAR SİSTEMİ KONTUR

Ara tarımı: Meyve bahçelerinin ilk tesis yıllarında sıra aralarındaki boş alanlarda yapılan yetiştiriciliğe denir... Meyve fidanın

Böbrek nakledilen bir hasta, biri ameliyattan önce, biri de sonra olmak üzere yalnızca iki kez iğne vuruldu- ğunu ve o zamandan beri cyclosporin adlı tek bir

Mehmed Ali Kitabemin bu güzel basılmış, renkli resimlerle de süslü eseri, bir gıda maddeleri ansiklo­ pedisi olduğu için, bir çok faydalı bilgileri ihtiva

Arazinin topoğrafik yapısı, kullanım şekli ve toprak özellikleri ile hacim ağırlığı değerleri arasındaki ilişkiler irdelendiğinde, genellikle düz ve düze yakın