Halife ve hanedan erkânı bir
gece yarısı nasıl teb’id edildi?
Gece yarısı saraya giden heyet Halife Abdülmecit Efendiye
sabaha kadar hudut dışına çıkarılmış olacağını da söylediği
zaman : “ Eten hain değilim, ölsem de gitmem ! „ demeğe ve
mantığını, muvazenesini kaybetm eye başladı.
-
74
-Hilâfetin ilgasına dair Mec lis kararı Dahiliye Vekâletin den derhal İstanbul vilâyeti ne tebliğ edildi. Aynı zaman da Halife Abdülmecit Efendi ile ailesinin hudut haricine çıkarılması hakkmdaki tali matname de gönderilmişti. 4-5/Mart/1340 gece İstanbul Valisi Haydar, Polis Müdürü Sadettin, Emniyeti Umumiye Müdürü Muhittin(eski İstanbul valisi) beyler lâzım gelen ter tibatı aldılar. Saraya merbut telefon hatlarını kestiler. Mer kez Kumandanı Miralay Atıf Bey (Eski Talimgah kuman danı) kumandasında bir müf reze Dolmabahçe sarayını sardı ve Halifeni^ maiyet mu hafız bölüğünü hemen tebdil etti.
Saat on ikide Vah Haydar, Polis Müdürü Sadettin. Em niyeti Umumiye Müdürü Muhit tin, Beyoğlu Altıncı dairei Be lediye müdürü Hâmit (Eski İzmit Valisi) Beylerden mü rekkep bir heyet Meclis kara rını Halifeye tebliğ etmek i-
fDevamı Sa: 7 Sü; 1 de]
Sor. Halife Abıfnlmecit, memleketten ayrıldıktan sonra İsviçre 'ce 3 errntet şehrinde oğlu Faruk ve kızı Dürrüşehvarla bir arada
_ S/!Äf M . U V f t r>:
f î AT J K 1951 ___________________
Kılıç Ali
anlatıyor
(Bas taralı birincide!
$în saraya gittiler.
Heyet saraya vardığı zaman Seryaver Cemal, Yaver Şük rü, Yaver Saim Beyler nöbet çi bulunmakta imişler. Bun dan başka Seccadeci başısı Ze ki, Kilercibaşısı Şükrü Beyler de orada imişler. Abdülmecit Efendi bu sırada mabeyn da iresi kütüphanesinde oturuyor
anıış. Kendisine heyetin gel
diği Seccadecibaşısı Zeki Bey tarafından haber verilmiş. Meçi t Efendi heyeti derhal ka bul etmiş, kütüphaneye ev velâ Polis Müdürü, arkasın dan Vali ve daha sonra heye tin diğer iki âzası girmiş. Meo fisin nal’ kararını bizzat Vali Haydar Bey tebliğ etmiş ve kararı tebliğden sonra Halife ye birkaç saat içinde hudut tan çıkarılacağım bildirmiş. Bu tebliğden fena halde sinir lenen Abdülmecit, yanındaki salona geçerek eline aldığı bir takım gazetelerle tekrar he yetin yanma gelmiş. Gazetele ai göstererek:
« — Ben hain değilim, ölsem de buradan gitmem!»
Gibi mantık ve muhakeme sini kaybetmiş olduğunu gös terir tarzda mânâsız sözler söylemeye başlamış. İtidalini kaybetmiş. Polis Müdürü Sa dettin Bey kendisini hürmet le teskine çalışmış. Metin ol masını, milletin ve hükümetin kendisine karşı hayırhah ve müşfik olduğunu, bugünkü va siyetin tarihin kararından başka bir şey olmadığını söy lemiş.
Abdülmecit Efendi biraz sü kûnet bulduktan sonra hazır lığı için iki gün kalmasına mü saade istemiş ise de Vali Hay dar Bey emirlerin ve kararın katiyetini tekrar ederek sa baha kadar hudut haricinde bulunmaları lâzım geldiğini ilâve etmiş. Bunun üzerine Abdülmecit akrabalarından kimseyi götürüp götüremiye- eeğini sormuş. Kimi isterse götürmekte serbest oldukları sevabı verilmiş. Bütün bu gö rüşme esnasında heyet, vazi fesini Abdülmecidi mütehassis edecek bir tarzda, büyük bir eezaket dairesinde ifa etmiş.
* * *
Dolmabahçe Sarayında her çey hazır olduğu vakit gece yarısı olmuş. Abdülmecit ar kasına kürklü bir palto giy miş, saat beş buçukta harem dairesinden dışarıya çıkmış. Bu aralık Abdülmecidi arka sından oğlu Ömer Faruk, kızı Dürriişehvar Sultan, iki zev- eesi Şeiıvar ve Hayrünnas ha nımlarla, hususî doktoru. Kâ tibi hususisi Salih Keramet Beyler ve dadısı takip ediyor larmış.
Hep beraber sarayın kapı- ®na gelinmiş. Zâtî eşyalar o- tomobillere yerleştirilmiş, ilk otomobile iki zevcesi ve iki kızı, ikinci otomobile şoförün yanına oğlu Ömer Faruk, ü- çüncü otomobile dadısı, kâtibi fiususisi Salih Keramet Bey ikinmişler. Abdülmecit hepsi nin otomobillere binmesini beklemiş. Bunlara nezaret et miş. Saray müstahdemini ile vedalaştıktan sonra birinci o- tomobile, refikalarının ve kız larının yanma binmiş. Bu su retle saraydan hareket edil miş.
Kafile, önden, arkadan polis muhafazası altında Çatalcaya doğru yola devam ederken, ar ikadan da Vali, Emniyeti U- mumiye Müdürü, Polis Müdü rü kendilerini takip etmişler. Otomobillerle Çatalcaya gelin diği zaman t e v a k k u f edilmiş Orada akşam Sirkeci den saat 9-5 da hareket eden Semplon ekspresi beklenmiş. Tren gelince Abdülmecit ma- iyetiudekilerle birlikte otomo billerden trene nakledilerek hudut haricine çıkarılmış. Kendilerince gitmeleri mukar rer olan yer îsviçrenin hükü met merkezi (Berne) şehri i- miş.
# * *
Abdülmecidin hareketini mü teakip saray erkânı hemen sa rayı terketmişler. Alâkalı me murlar s a r a y ı n kapıla rını kapatarak kapıları mü hürlemişler. Bu esnada saray da 150 yi mütecaviz kadın, erkek, bekçi ve harem ağa- Jarı oturmakta idi. Hudut ha ricine çıkarılan hanedan efra dı ise yüz kadar olup bunun Î6 sı damat idi.
Bu suretledir ki 5-6/M art/ 1340 gecesi son Halife Ab dülmecit ve hanedanı, millî hu dut haricine çıkarılmış ve a- sırlarea milletin başına bâr «Imus olan bu hanedan beli- yesi de artık tarihe karışmış tır.
* # *
Hilâfetin ilgasından ve son ¡Halifenin memleket dışına çı karılmasından sonra herhangi Mr teşevvüşten istifade ede rek hilâfetin hâkimiyetini
iade ve temin ve bunun etra fında hariçte beslenen bir ta kım emelleri tatmin maksadiy- le Hintli Ağa Han tarafından gönderilen bir mektup Tanin, Tevhidi Efkâr ve ikdam gaze telerinde neşredilmişti. Mek tubu gönderenler Hindistanda. ki Ismailiye tarikatının Reisi olan meşhur Ağa Han ile ar kadaşı Emîr Ali idi. Bunlar mektuplarında Halifenin şeref ve kudretine, nüfuz ve tesiri ne târi olan zaaftan Türkiye teşkilâtı siyasiyesinden tebi- dinden, makamı hilâfetin dün yevî nüfuzunu kaybetse bile bü tün meliklerin, emirlerin ida- rei umurdaki salâhiyetlerini teyit için o makamın müsaa desini istihsale kendilerini mecbur addettiklerinden bahis le bu makamın lâyık olduğu mevkie vaz olunmasını Türkiye Büyük Millet Meclisinden, o- nun basiretkâr reislerinden istirham ediyorlardı.
Ağa Han, Ismailiye tarika tıma reisi görünmekle beraber kendisinin Ingiliz hükümeti ile arasındaki münasebetlerin mahiyeti malûmdu. Hele Bi rinci Büyük Harpte «Cihan fetvası» ilân edildiği vakit bir beyanname neşrederek fetva nın gayri meşru olduğunu i- zahla beraber ağır kelimeler kullanarak hilâfeti o zaman tahkire kalkışan Ağa Hanın aynı Ağa Han olduğu henüz hatırlarda idi. Bilhassa Reisi cumhurla Başvekile gönderil miş olan bu mektupların he nüz açıklanmadan ve hiç bir kimse daha bu mektuplardan haberdar değil iken gazeteler de neşredilmiş olması şayanı dikkat idi. En mühim nokta lardan biri de mektubun neş rinden birkaç gün evvel yine Tanin gazetesinde yazılan bir başmakale idi. Bu makalede, mektupta ileri sürülen müta lâalar, hemen hemen aynen tekrar edilmekte, hilâfet ma kamı hakkında aynı iddialar ortaya atılmakta, bu makam için nüfuz, kuvvet, vazife ve salâhiyet talep olunmakta idi. Bu makale bir tesadüf olarak mı yazılmıştı? Malûm değildi. Malûm olmadığı için şüpheyi celbetmişti. Bu vaziyet üzeri ne ismet Paşa derhal Meclise müracaat etti. Hüseyin Cahidi tam nazik yerinden yakaladığı ümidiyle bu gazeteler hakkın da iktiza eden kanunî takiba tın yapılması için Istanbula bir İstiklâl mahkemesi şevki ne lüzum gösterdi. Meclis va ziyeti inceledikten sonra is met Paşanın istediğini yaptı, bir mahkeme teşkili ile Istan bula şevkine karar verdi.
Meclis Istanbula gidecek is tiklâl mahkemesini Ihsan Be yin riyaseti altında ve Konya Meb’ıısu Refik (Şimdiki Mec lis Reisi), Bursa meb’usu A- saf, Kütahya Meb’usu Cevdet Beylerden mürekkep olarak seçmiş, mahkemenin müddei umumiliğine de Saruhan Meb usu eski Maarif Vekili rah metli Vasıf Bey seçilmişti. Mahkeme heyeti seçilir seçil mez derhal Istanbula hareket etti.
Bu mahkemenin icraat saf hası ismet Paşayı nasıl sinir lendirdi ve netice neler doğur du? Az sonra bunları bütün meraklı tafsilâtiyle göreceksi niz.
(Devamı yarın) NOT :
Bu yazıların İstanbul ve taş radaki bütün gazeteler ve matbualar için iktibas ve bü tün hakları «Milliyet» adına mahfuzdur. Bu ihtara rağmen «Hâtıralar» ı iktibas edecek olan matbualar hakkında ka nunî takibata başvuracağımızı hatırlatırız.
Silâh kaçıran
şebeke
(Baş tarafı birincide 1
■baskın sonunda, 3 mavzer ile 256 aded fişek ele geçirilerek müsadere edilmiştir.
Yapılan tahkikat sonunda, bu silâhlardan birinin MalatyalI Ebuzer Aydın ile Ahm et Safi ta rafından. Beykozun Karnarca kö yünde oturan Ali Safidçn, diğe- rinin Dereseke köyünden Reşat Çetinden alındığı tesbit edilm iş tir.
Diğer silâhın da odabaşının olduğu anlaşılmıştır.
Sanıkların daha başka yer lerdeki depolan ile şebeke efra dının aranmasına devam olun maktadır.
Telefonla yapılan alım satım-
!*■’ - do Kors"d ' nr.v.'vır.l-
Ticaret ve Zahire Borsası, yaptığı bir tamimle memleket içi ve dışındaki tacirlerin ara sında yazışma veya telefonla yapılan alım ve satım’ arın bor- sadgn geçirilmesi lüzumunu O- dalar Kanununa tevfikan bil- , dirmiştir.