• Sonuç bulunamadı

Bilişim toplumu bağlamında internet olgusu ve sosyopsikolojik etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilişim toplumu bağlamında internet olgusu ve sosyopsikolojik etkileri"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Marmara İletişim Dergisi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi

omdenizci@marmara.edu.tr İnternet, Bilişim toplumu,

Sosyopsikolojik etki, Siber alem Internet, Information Society, Sociopsycological impact, Cyberspace

Anahtar Kelimeler Key Words

İletişim ve bilişim teknolojilerinin bü-yük bir süratle günlük hayatımızda çeşitli dönüşümlere yol açtığı gü-nümüzde, internet teknolojisi de yeni bir iletişim ortamı olarak haya-tımıza girmiştir. İnternetin, hayatı-mıza kattığı birçok olumlu hususun yanı sıra toplumsal ve bireysel baz-da çeşitli olumsuz etkileri de orta-ya çıkmıştır. Bu çalışmada internet tabanlı toplumun oluşum sürecine, sanal etkileşimin bireysel ve top-lumsal etkilerine kısaca değinilme-ye çalışılacaktır. Ayrıca bu değinilme-yeni olu-şan toplumda insanlığı bekleyen ve halen maruz kaldığı çeşitli dönü-şümler eleştirel bir perspektifl e ele alınacaktır.

While communication and information technologies rapidly cause various changes and transformations in our daily life in contemporary world, Inter-net technology itself has also taken an important place in these circumstanc-es. However from one side Internet has many positive impacts on our lives, but on the other it has many negative ef-fects sociologically and individually. In this paper, it is aimed at mentioning the transformation of Internet-based society and the sociological effects of virtual interactions on both individual and society as a whole. Furthermore it will be also criticised. In this paper, thatin this newly changed society, the various transformations which human-beings face currently and may be af-fected in the future more deeply.

Özet Abstract

Dr.Ö.Mert Denizci

*

Bilişim Toplumu Bağlamında İnternet

Olgusu ve Sosyopsikolojik Etkileri

(2)

Giriş

Endüstri sonrası toplum, post modern top-lum, ağ toplumu, bilişim toplumu, her nasıl adlandırırsak adlandıralım, dünya 20.yy.’ın ikinci yarısından itibaren teknolojik anlam-da çok ciddi gelişmelere sahne olmuş ve bir-birinden çarpıcı teknolojik gelişmeler ışığın-da iletişim dünyası ışığın-da bunışığın-dan fazlasıyla na-sibini almıştır. Askeri bir projeden ortaya çıkmasına rağmen dünyanın en özgürlük-çü dağıtım ağlarından biri olan internet, in-sanlığa önemli açılımlar sunmuş ve bu mu-azzam dağıtım ağı ile birçok temel ürün ve sektör bir değişime, ve sonrasında da dönü-şüm içine girerek insanlığı toplumsal ve bi-reysel anlamda derinden etkilemiştir. Ger-çekten muazzam bir gelişme halindeki dün-yada hiç kimse gelecekte neler olacağından emin olamamaktadır. Hatta çoğu kimse in-terneti yirminci yüzyılın bitiminde ortaya çı-kan yeni küresel düzenin bir işareti olarak tanımlamaktadır. Internet, küresel ve yerel olan arasındaki sınırları belirsizleştirerek ile-tişim ve etkileşimde yeni kanallar açarak ve giderek daha fazla günlük işin çevrim için-de halledilmesini sağlayarak, günlük yaşamın sınırlarını dönüştürmektedir. Diğer yandan, her ne kadar toplumsal dünyayı keşfedebil-menin yeni ve heyecanlı fırsatlarını sunuyor-sa da internet insunuyor-san ilişkilerinin ve topluluk-ların altını oyma tehdidini taşımaktadır. Bu çalışmada internet tabanlı toplumun oluşum sürecine ve sanal paylaşımın bireysel ve top-lumsal etkilerine kısaca değinilmeye çalışıla-rak bu yeni oluşan toplumda insanlığı bekle-yen ve halen maruz kaldığı çeşitli dönüşüm-ler eleştirel bir perspektifl e ele alınacaktır.

Bilişim Toplumu ve

Toplumsal Değişim

Internet, iletişim teknolojileri sayesinde

mil-yonlarca insan ve bilgisayarı birbirine bağ-layan, fi ziksel mekandan bağımsız sanal bir iletişim, ticaret, bilgi, eğlence ve paylaşım ortamıdır. Internet sayesinde sınırlar orta-dan kalkmakta ve bilginin özgürce payla-şıldığı yeni toplum ortaya çıkmaktadır. Sa-nal ortamın dünyanın dört bir yanından mil-yonlarca kullanıcıyı coğrafi uzaklıkları yok sayan bir şekilde bir araya getirmesi sonu-cu küresel bir köyün meydana geldiği söy-lenmektedir. (Pacaman, 2008) Küresel köy denmesinin nedeni kullanıcıların bu ortam-da mesafeleri tanımaksızın bir araortam-daymışça- aradaymışça-sına bulunmaları, köydeki imece kültürünün bir benzerinin bu ortamda da yaşanıyor ol-ması ve ayrıca sanal dünyanın kendi kültü-rünü, dilini ve ahlakını oluşturması gibi se-beplerdendir. Bu evrensel köyün sakinle-ri incelendiğinde yepyeni bir insan yapısı-nın oluşmaya başladığı görülmektedir. In-ternet toplumunu oluşturan bu halkaya, net halkı veya “netdaş” denmektedir. (Akçame-te, 2001:25-33) Bilgi toplumunun ortaya çı-kışı 1960’lı yıllar olarak kabul edilmektedir. Bu tarihten önce 300 yıl kadar süren sana-yi toplumu dönemi ve ondan önce de ta-rım toplumu dönemi mevcuttu. Tata-rım top-lumunda toprak sahipleri gücü ellerinde bu-lundurmaktaydılar.(Çelik ve diğerleri, 2008) Buhar makinesinin bulunması miladı kabul edilen sanayi toplumuna geçiş ile işçi sınıfı ortaya çıktı. Toplumsal hayatın tüm birimle-ri (çalışan işçiler, öğrenciler vs.) standartlaş-tı.Tarım toplumunda geçerli olan kalabalık aile hayatı sanayi toplumuna geçiş ile birlikte kitlesel üretime ve bu ailelerin bölünmesine yol açtı. (Uğur ve diğerleri, 1998:448-496)

Üç yüz yıl kadar süren bu süreçten son-ra 1960’lı yıllarda bilgisayarın günlük hayat-ta giderek yerini daha fazla alması ve bilişim sektöründe çalışan insanların hızla artarak (beyaz yakalıların mavi yakalılardan daha

(3)

fazla olduğu dönem) diğer sektörde çalışan-ları geçmesi ile bilişim toplumuna geçiş sü-reci başladı. Günümüz gelişmiş ülkelerinde bilgiye dayalı işlerde (hizmet sektörü, eği-tim, tıp, araştırma vs. )çalışanların sayısı di-ğer sektörlere nazaran çok daha fazladır ve bu oran her geçen gün daha da artmaktadır. Sanayi toplumunda güç olarak kabul edilen sermayenin yerini bilişim toplumunda bilgi almıştır. Bu toplumlarda en büyük serma-ye bilgidir. İnsanlar, bu dönemde fabrikalar-dan çıkarak evlerine geri dönmüşlerdir. Gü-nümüzde birçok çalışan işlerini evinden yü-rütmektedir. Bir benzetme yapmak gerekir-se, sanayi toplumuna geçiş ile birlikte çalış-ması için evinden çıkan insanlar tekrar geri dönmüş oldular demek mümkündür. (Ak-gül, 1995:137-139)

Yeni iletişim teknolojilerinin etkinliği ile ön plana çıkan bilgi ve beyin gücü ile olu-şan toplum en başta da söylediğimiz gibi çe-şitli değişik isimlerle anılmaktadır. Bunlar-dan biri de “Bilişim Toplumu”dur. (Gök-çe, 2001:15-17) Burada en önemli sorun bi-lişim toplumunun en üst düzeyine erişilmesi yani, yeni iletişim teknolojilerinin herkes ta-rafından kullanılabiliyor olmasıdır; ancak bu sağlanırsa küresel barış, eşitlik ve demokra-siden bahsedebilmek mümkün olacaktır, şu andaki gibi sadece belli bir kesimin katılı-mı ile demokrasiden söz etmek fazla iddia-lı bir deneme olacaktır. (Yolaç, 2001:45-52) Aslında burada kastedilen yeni iletişim tek-nolojilerinin herkes tarafından kullanılmaya başlanması ile birlikte bilginin paylaşımının kolaylaşmasıdır. Yoksa herkes tarafından kullanılması bir toplumu bilişim toplumunu yapmaya yetmez. Önemli olan bilginin zah-metsiz ve özgürce ulaşılabilir hale gelip gel-mediğidir.

Günümüz için konuşacak olursak yeni teknolojileri kullanmanın maliyeti

toplu-mun her kesimi tarafından karşılanabilecek bir düzeyde değildir. Bu maliyetler düşmedi-ği sürece herkes bu ortama katılamayacak ve bu şekilde gerçek bilişim toplumuna ulaş-mak hayalden öteye gidemeyecektir, ancak bilgisayarların ucuzlaması ile önümüzdeki 50 yılda bilgisayarın telefon gibi hemen he-men her eve girebileceği öngörülmektedir. Günümüzde ortaya çıkan “dijital uçurum” gibi kavramlarda ideal bilişim toplumundan uzak olduğumuz konusunda bizi sağlamak-tadır. (Norris, 2001:3-26)

Internetin günlük yaşantımızda giderek daha fazla yer alması bu konuda yeni iş kol-larının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Eğitim, araştırma, medya, basın gibi bilişim alanla-rında çalışan nüfusun artması ve bu alandaki yeni iş kollarına talebin artması sonucunda “Bilişim Toplumu”nun oluşum süreci hız-lanmıştır. Bilişim Toplumu olabilmenin te-mel şartlarından en önemlilerinden biri lise üstü eğitimli nüfusun fazla olması ve bilişim alanında çalışanların tüm çalışanlara oranı-nın yüksek olmasıdır. (Akgül, 1995:137-139) Internetin birçok alanda ve sektörde ha-yatımıza girmiş durumdadır. Sanal ortam birçok kişinin eklediği bilgilerle her geçen gün daha çok zenginleşmektedir. Bu bilgi-lerin doğruluğunu sorgulayan bir kısım kişi-ler, internetin bir bilgi çöplüğü haline geldi-ğini öne sürmektedirler. Her ne kadar doğ-ruluk payı olsa da bilginin doğruluğu iza-fi bir kavramdır. Netdaş, araştırmacı kişili-ği ile internet ortamında farklı bilgi kaynak-larına ulaşabilen, bu kaynakları yorumlayıp bilginin doğruluğuna karar verebilen bir ki-şidir. Örneğin internet toplumu, yoğun bir katılımın sağlandığı ‘Ekşi Sözlük’ adı verilen bir çalışma (http://eksisozluk.com) ile ken-di sözlüğünü yaratmıştır. Dört binden faz-la aktif yazar, akılfaz-lara gelen her sözcük ve sözcük grubu ile ilgili kendi tanımlamalarını

(4)

yazmaktadırlar. Tanımlamanın doğru olma-sı beklenmemekte ama sözlüğün kendine ait yazım kurallarına uyulması gerekmektedir.

Sosyolojik açıdan bakıldığında inter-net iletişim teknolojilerine yaklaşım iki ana grupta incelenebilir:

Liberal Yaklaşım: Bu görüşe göre iler-leme ancak bilgi ile olabilir. Liberal yakla-şımın öngörüleri aşağıdaki gibidir. (Aydın, 2001:448-496)

• Demokratik bir toplumun alt yapısı-nı yeni iletişim teknolojileri oluştu-racaktır.

• Toplumsal hastalıklar, bilginin artı-şı ve serbestçe dolaartı-şımı ile yok edi-lecektir.

• Verimlilik artacak ve bu artış insan-lara büyük ölçüde zaman kazandıra-caktır. İnsanlar bu zamanlarını kül-tür, eğitim, sanat gibi iş dışındaki alanlarda değerlendirebileceklerdir. • Internet sosyal olamayan

insanla-rı daha aktif ve katılımcı bir orta-ma çekerek sosyalleştirecektir. Bas-tırılmış duygular kimlikten kopuk ve alabildiğine özgür olan bu ortamda ortaya çıkacak, insanlar gerçek ha-yatta konuşamadıkları, paylaşama-dıkları düşüncelerini, burada görül-me ve tanınma riski taşımadığından dolayı rahatlıkla belirtebilecektir. Eleştirel Yaklaşım: Bu yaklaşımı savu-nanlar gelecekte teknolojinin insanın önüne geçeceğini düşünmektedirler. Eleştirel yak-laşımın öngörüleri aşağıdaki gibidir. (Aydın, 2001:448-496)

• Internetin, yanlış ve kötü amaçlı kullanımı sonucu insanlar asosyal-leşmektedir. Internet’in toplumdan kopuk ve uzak, yalnızlaştırıcı bir

et-kisi bulunmaktadır. Konuşmak yeri-ne mesaj atmayı tercih eden, iletişi-mi sadece bilgisayar üzerinden sağ-layan kişilerin çoğalmasının insan ilişkilerini zamanla yok edebilecek-tir.

• Sanal ortamda izlenebilmenin müm-kün olmasından dolayı gelecekte bir gözetim toplumuna dönüşmesi ola-sıdır.

• Insanlığın teknoloji üzerindeki de-netim gücünü giderek kaybetme-si de önemli sorunlara yol açabile-cektir.

Internet ve Sosyo-psikolojik

Etkileri

İletişim teknolojisi geliştikçe ve aradaki en-geller kayboldukça internet ağı üzerindeki insanlar birbirlerine daha fazla yakınlaşmak-tadırlar. Bu yakınlaşma ortak paylaşım alan-ları oluşmasını ve bunu takiben de elektro-nik bir internet kültürünün meydana gel-mesini sağlamaktadır, çoğu kimse interneti 20. yy.’ın bitiminde ortaya çıkan yeni küresel düzenin bir işareti olarak görmektedir (Eki-ci, 2007). Internet kullanıcıları siberuzay-da yaşamaktadır. Siberuzay interneti oluştu-ran bilgisayarlardan oluşan küresel bir ağın biçimlendirdiği etkileşim mekanı anlamı-na gelmektedir. Siber uzayda kişiler artık in-sanlar olarak değil, birbirlerinin ekranında-ki mesajlar olarak görünmektedirler.(Öze-ner vd., 2008) Kullanıcıların kimliklerini ta-nımadıkları e-postalar dışında, internette ki-min gerçekten kim olduğu, cinsiyeti ya da dünyanın neresinde olduğu konusunda kim-se emin olamamaktadır. Örnek olarak, çok meşhur bir karikatürde bir köpek bilgisaya-rın önünde oturmaktadır. Alt yazıda şöyle yazmaktadır; “Internet hakkındaki en

(5)

hari-ka şey kimsenin sizin köpek olduğunuzu bil-memesidir.” (Giddens, 2001:468)

Siberalan veya siber uzay, fi zikselliğin ol-madığı yeni bir “yer’’dir; öyle ki, ona girdi-ğimizde bedenlerimizi geride bırakmış olu-ruz. Siberuzayın psikolojik bir alan olduğu, nete giren veya e-mail yazan kişilerin bir dizi amaç ve anlam ile dolu bir mekana girdik-leri bilinmektedir. Internette bir yere gider, gezinir, yolculuk ya da ‘sörf ’ yapılır, mekan-sal metaforlar (siteler, yerleşimler, dünyalar, odalar, alanlar) kişilerin etkinliklerini tanım-larken sıklıkla yararlanılan ifadelerdir. Daha derin bir psikolojik düzlemde, kullanıcılar bilgisayarlarını kendi zihin ve kişiliklerinin bir uzantısı olarak değerlendirirler; ancak bu uzantı yoluyla düşünce, tutum ve zevk-ler sanal mekana aktarılabilir. Bir başkasının e-postasını okurken veya onunla sanal or-tamda yazışırken, onunla gerçekten buluş-tuğumuz, gerçekten karşılıklı sohbet ettiği-miz yanılsamasına kapılabilmek mümkün-dür. Siber alan bir kez zihnimizin bir uzan-tısı, bizimle öteki arasında bir geçiş meka-nı hüviyetine bürününce, düşlemler, akta-rım tepkileri yoğunluklu olarak buraya boca edilir. Kişi, bu alanda başka kimlikler üze-rinden kendisini daha iyi tanımaya çalışabi-leceği gibi burasını kendi düş kırıklıkları, en-dişe, arzu ve düşlemlerini sergileyeceği bir psikolojik alan olarak da kullanabilir. (Sayar, 2002:60)

Bir yönüyle de siber alan, tıpkı rüya-da olduğu gibi mekanın ve fi ziğin yasaları-nın aşıldığı kişinin bir tıklamasıyla kendisi-ni bir rüyaya ışınlayabildiği bir boyutu tem-sil eder. Bir tık mektubunuzu sizden çok uzaklardaki dostunuza “ışınlar”. O halde sosyo-psikolojik etkiler bağlamında inter-net nedir sorusunu şu başlıklar altında ce-vaplamak mümkündür: (Kraut ve diğerleri, 1998:1017-1031)

İzlenim Yaratma Aracı

Bir görüşe göre, siber alanda kişisel web sayfaları hazırlayanlar “hayali” bir toplulu-ğun kendilerini ilgiyle izlediği düşüncesine kapılabilirler. Kişisel bir “homepage” oluş-turduğumuzda, diğer insanların ona ne ka-dar baktığını, onunla ne kaka-dar zaman har-cadığını bilmek mümkün değildir. Teknik olarak bu tabi ki mümkündür. Hit sayıları-nı ölçen istatistikler vardır ama biz kendimiz de bu sayının artmasına sayfamızı her açışı-mızda katkıda bulunuruz ve üstelik, bu sayı-lar başka kişilerin sayfamızla gerçekten ilgi-lenip ilgilenmediği hakkında bize fi kir ver-mez. Internet hayali bir dinleyici kitlesi için çevrimiçi kişiliğimizi veya maskemizi cila-lamaya/parlatmaya teşvik etmektedir biz-leri. Sözlerimizin dünyanın dört bir tarafı-na ulaşabilen bir ağda yankılandığını düşün-düğümüzde, ister istemez çok sayıda izleyi-ciyle buluştuğumuz inancına da kapılmamız mümkündür.

Diğer insanlar üzerinde izlenim yarat-ma veya sosyal ortamlarda oluşturduğumuz izlenimi belirleme arzusu temel bir insani özelliktir. Bu özellik internet ortamında da değişmez, sadece klavye ile kurduğumuz ya-kınlık daha başarılı bir sonuç almamıza yar-dımcı olur. Yanlış tuş yanlış izlenim demek-tir, kurmak da yıkmak da siber alanda kolay-dır. Kişisel sayfa bize ideal benliğimizi dün-yaya sunma imkanı verir, kendi mitolojimiz, bazen özel hayatın tatlı yanarıyla sarılıp sar-malayarak, bazen yoğun bir takdir edilme arzusu ile siber alana serilir. (Sayar, 2002:61)

Çevrimiçi Maskeler, Sanal Kimlik ve Chat

“Yalanlar olmasaydı, insanlık sıkıntı ve ümitsizlikten çatlardı” demektedir Anatole France 1920’lerde. Internetin, çekiciliği

(6)

bi-raz da yalanların hayatımıza getirdiği neşe ve heyecanda aranabilir. Kandırmacalar, yarı gerçekler, abartılar siber alanda yoğun-lukla yer almaktadır, onlara eşlik eden gör-sel ve işitgör-sel ipuçları olmadığı ve kişi de ano-nim olduğu için (konuşma odalarında tak-ma isimden geçilmez), siber alan her türden “oynama”ya sahne olabilmektedir, nasıl olsa kişinin bunun sonuçlarına katlanması gerek-meyecektir. Net üzerinde anonim olmadı-ğımız, gerçek kimliğimizle bulunduğumuz durumlarda bile fi ziksel mesafe ve az sosyal mevcudiyet kendimizi daha az görülebilir, daha az süper ego baskısı altında hissetme-memize yol açmaktadır. (Ayaz, 2001:9-10)

Interneti gerçeklikten ayıran duvar saye-sinde, çevrimiçi kişilikler gerçek kişilikler-den farklılaşabilir, karşımızdaki ile oyun oy-nayabilir, bambaşka bir hüviyetiyle onunla iletişim kurabiliriz. Internet üzerinde ileti-şim daha çok metinler üzerinden sağlandı-ğı için, kişinin sesi, konuşması, yüz ifadesi, mimikleri gibi cinsiyeti ele verecek ipuçları gözden kaçmaktadır. Bu durum “oynayan” kişinin çevrimiçi kişiliğinde cinsiyet değiştir-mesine imkan sağlar, kişi karşısındakini kan-dırarak diğer cinsiyete bürünür ve onunla gönderdiği metinler üzerinden yakın bir iliş-ki başlatabilir. Böyle bir deneye girişen iliş- ki-şiler oyunun büyüsüne kendilerini fazlasıy-la kaptırmış ve kimliklerle oyun oynamaya başlamış kişilerdir.

Kimlik deneyleri ile kişi, gerçek hayat-ta denemesi neredeyse imkansız olan alter-natif kimlikleri denemiş olur. İşler karıştı-ğında, ortadan kaybolma olasılığının mev-cut oluşu cüretkarlığa izin vermektedir. Bu yönüyle internet, oyuncuları ve izleyicileriyle kişisel deneyler için güvenli bir laboratuvar işlevi görür. Ancak, gerçekte oyun birbirine karıştığında, kişi gerçek kişiliğinin bütünüy-le dışında farklı bir kimliğe bürünüp

kan-dırmaca öne çıktığında, siber alanın tehlike bölgesine girilmiş olur. Bu tehlike bölgesin-de insanlar incinir, yoğun hayal kırıklığı ya-şanır, ancak, kimlik deneylerinin daha olum-lu bir yönüne de değinmek gerekir: gerçek hayatta içe dönük ve sessiz olan bir kişi, sa-nal ortamda özgüveni yüksek ve paylaşıma açık bir kimliğe bürünebilir. Eğer kişinin bu dışa açılma hamlesi, etkileşimde bulundu-ğu diğerleri tarafından ödüllendirilir ve say-gı görürse, kişi mahcubiyeti üzerinden atıp gerçek hayatta da dışa açılmayı deneyebilir. (Bölükbaş vd., 2004)

Karaca’nın “Aileyi Tehdit Eden Yeni Bir Tehlike: Sanal İlişkiler ” adlı çalışmasında-ki araştırmaya göre internette sohbet(chat) sırasında kadınların %58’i, erkeklerin ise %30’u kimliğini gizlemektedir. ‘Yalan’ kav-ramı, kullanıcıların sohbetle ilgili olarak de-ğindikleri en önemli konudur. Araştırmaya katılan internet kullanıcıları, sohbette kişile-rin olduklarından farklı bir kişilik ve görün-tü vererek, kişinin olduğu gibi davranmayıp yalan söylediğini düşünmekte, karşısında-ki karşısında-kişinin verdiği bilgilerin doğruluğuna gü-venmemekte ve karşıdaki doğru söylese bile yalana başvurmaktadır. (Karaca, 2007)

Bölükbaş’a göre; sohbet asosyal kalıpla-ra giren insanların kabul gördüğü bir dünya olarak kabul edilebilir. Asosyal tipteki kul-lanıcıların çoğunluğu, kurdukları ilişkilerin sohbette kalmasını istemektedirler. Bu du-rum tehlikelidir, çünkü kullanıcı gerçek ha-yattan daha çok kopmakta ve sanal dünya, onlara daha da yeterli olmaktadır. Erkek ve kadın kullanıcıların %90’ı eski sosyal çev-resine gereksinim kalmadığını düşünme-ye başlamaktadır. Sanal dünya ve sohbet ar-kadaşlıkları, kişinin hayal dünyasında yaşa-ması ve hayatın gerçeklerinden kaçyaşa-ması için zemin oluşturabilmektedir. Sohbet eden-ler farklı kanallarda aynı anda

(7)

bulunabilir-ler. Bir kişi, hem din, hem cinsellik ve hem de devrim kanallarından birinde olabilmek-tedir. Kişilerin fi ziksel görüntü, bilgi, bece-ri, yetenek, zeka, iletişim kuramama, kendi-ni ifade edememe vs. nedenlerinden dolayı çevreden uzaklaşmaları ve sohbete sarılma-ları söz konusu olabilmektedir. Sohbet sıra-sında kurulan arkadaşlıklar, sanal ortamdan çıkarak bazen gerçek hayata da taşınmakta-dır. İnsanların, gerçek hayatta konuşmaktan çekindikleri birçok konu, sohbet ortamında rahatça dile getirebilmektedir. Sohbet saye-sinde tanıştığı birisiyle yüz yüze görüşen ka-dınların yaklaşık oranı 1/3 olarak gerçekleş-miştir. (Bölükbaş vd., 2004)

Internette Şiddet

Psikolojik araştırmalar, insanların uyarı-lıp kızdırıldıklarında rasyonel ve serinkan-lı davranamadıklarını göstermektedir. Düş kırıklıkları insanların şiddet eşiğini düşüre-bilmektedir. Her türlü olumsuz olayın agre-sif tepki eşiğini düşürdüğü özellikle düş kı-rıklığı durumlarında çevremizde olup biten olaylar hakkında detaylı düşünme yeteneğini kaybettiğimiz ve başka durumlarda tarafsız olarak algılayacağımız bazı uyaranları olum-suz olarak algıladığımız tespit edilmiştir. Bir e-posta bu yönüyle ruh durumumuzu et-kileyip tetikleyici bir işlev görebilmektedir. Posta kutunuzu her açışınızda beklenmedi-ği halde gelen ya da beklendibeklenmedi-ği halde gelme-yen bir e-postanın moralinizi bozma ihtima-li yüksektir. O halde, meşru bir tepki ve uy-gun misilleme nasıl olmalıdır? Bazı araştır-malara göre, en proaktif saldırılar karakte-rimize, yeterliliğimize ve fi ziksel görünümü-müze yönelik olanlardır. Bazen her şeyin süt liman olduğu bir iletişim grubunda ani par-lamalar ve yeni grup kutuplaşmaları olabi-lir. Parlamanın özel e-postalarda değil, daha çok grup forumlarında ortaya çıktığı

görül-mektedir. (Wallace, 2001:113-135)

Kişiler, davranışlarının doğrudan kendi-lerine atfedilmeyeceğini bildiklerinde, sos-yal sınırlama ve kurallara daha az bağlı kal-maktadırlar. Bu durum insanlar kendile-ri için zor bazı konuları daha emin bulduk-ları şartlarda tartışmak istediklerinde olum-lu bir işlev görebilir. Çevrimiçi destek grup-larında kimi insanlar kendi toplulukgrup-larında yüz yüze konuşmayı zor buldukları bazı ko-nuları daha kolay açabilmektedirler. Bilgisa-yar yazılımlarının bazı özellikleri de agresyo-nun ifadesini kolaylaştırmaktadır. Mektupla sizi kızdıran bir mesaj alsanız, ona hemen cevap veremeyebilirsiniz, sonuçta bir kağıt kalem bulmanız, cevabi bir mektup yazma-nız ve postaneye gitmeniz gerekecektir. Bü-tün bu süreç zarfında aşırı tepki, verdiğini-zi düşünerek vazgeçebilirsiniz de, saldırgan-lık düzeyine varacak bir misillemeyi gereksiz bulabilirsiniz de.

Internet iletişimi metinler üzerinden sağ-lanmaktadır, daktilo edilmiş metinleri okur-ken duygusal ve toplumsal bağlamı gözden kaçırmak mümkündür. Yumuşak bir sataş-ma yahut açık bir düşsataş-manlık sizin içinde bu-lunduğunuz ruh durumuna göre farklı bi-çimlerde anlaşılabilir. Eğer bir düş kırklığı içindeyseniz kolayca muhakeme hatası ya-pabilir ve gönderici hiç de öyle düşünme-diği halde, aldığınız mesajların provokas-yon olduğu kanaatine varabilirsiniz. Çerçe-veleme (framing) yaparak, yani muhatabını-zın söylediklerinden bir kısmını metnin ana gövdesinden cımbızla çekip çıkararak, onu eğlence konusu yapabilirsiniz. Böylece, kar-şınızdaki kişiye de sözlerini hatırlatmış olur-sunuz. Bu özelliğe sahip başka bir iletişim ortamı yoktur. Peki, eğer internet ortamında gerçek hayatta kullanmayacağımız saldırgan bir dili kolaylıkla kullanabiliyorsak, başka bir ortamda patlayacak bir gerginliği biraz

(8)

rahatlatmış ve buharımızı dışarı vermiş ol-muyor muyuz? Yüzeysel olarak bakıldığın-da doğru gibi görünse de, psikolojik araştır-malar işlerin böyle yürümediğini, çevrimiçi saldırganlığın içimizdeki saldırgan eğilimle-ri tırmandırdığını göstermektedir. (Wallace, 2001:110-122)

Şiddetin internet ortamında kendisini gösterme biçimlerinden birisi de muhatabı-nızı aşağılamaya ve küçük düşürmeye dönük internet sayfalarıdır. Internet kullanıcıları-nın ağırlıklı olarak erkek olduğu bilinmekte-dir, acaba kullanıcılar özel olarak agresif bir grup mudur yoksa siber alanın kendisi mi agresyon tohumlarını ekmektedir? Araştır-malar, internetin çok sakin insanlarda bile agresyonu tetikleyebilecek özellikler barın-dırdığını göstermiştir. (Sayar, 2002:73-76)

Internette Aşk ve Sevgi

Gündelik hayatta bizi başkasına duygu-sal anlamda yakınlaştıran etkenlerden bel-ki de en önemlisi fi ziksel cazibedir. Çeşitli çalışmalar daha çekici bulunan kişilere daha olumlu tepkiler verildiğini, öğrenciyseler öğretmenlerinden daha yüksek notlar aldık-larını, iş yerlerinden daha fazla ödüllendiril-diklerini göstermektedir. Internet ortamın-da yüz yüze ilişkilerde taşıdığı anlamı kay-betmekte, sözcükler ve o sözcüklerin sağla-dığı iletişim ön plana çıkmaktadır. Böylece, insanlar fi ziksel cazibe kalıplarına gönül in-dirmeksizin, birbiriyle iletişim kurabilmek-tedir.

Sevgi ilişkilerinde bir diğer önemli et-ken de mekansal yakınlıktır. Sık gördüğü-nüz, sık etkileşimde bulunduğunuz insanlar-la dostluk kurar ve beraber vakit geçirirsi-niz. Mekan yakınlığı, size o kişiyi daha ya-kından tanıma imkanı vermektedir. Inter-nette yakınlık ve aşinalık kesişme sıklığı

de-nilen duruma tekabül eder. Bu gerçek ha-yattaki yakınlığı tarif eden coğrafi mesele-den bir hayli farklı bir durumdur. Aslen in-ternette o kişiyle ne kadar sık karşılaştığını-zı ifade etmektedir. Karşınızdaki kişi dünya-nın öbür ucunda olabilir ama tartışma grup-larında, sohbet odalarında sıklıkla yollarınız kesişiyorsa, o yakınlık duygusu kendiliğin-den oluşmaktadır. Çeşitli sohbet yazılımları, internet kullanıcılarına kimin o sırada hatta olduğunu bildirerek, kesişme sıklığını kont-rol imkanı vermektedirler. Kuşkusuz sadece orada bulunmak da yeterli değildir, görünür hale gelmeniz, kimi zaman konuşmanız da icap etmektedir, söyleyecekleriniz insanların size ilgi duyup duymayacağını, dahası kimin ilgi duyacağını da belirleyecektir. Kıyıda kö-şede bekleyip aktif tartışmalara katılmayan kullanıcıların daha az internet arkadaşına sa-hip oldukları bulunmuştur. Gerçek yaşam-daki yakınlığın önemli sebeplerinden birisi, kişinin yakınlığının, onunla yeni bir karşılaş-ma beklemenize yol açkarşılaş-masıdır. Eğer o kişiyi komşunuz olduğu için yeniden göreceğinizi bilirseniz ona daha sıcak davranırsınız. Bu durum internette de böyledir, kesişme olası-lığı yüksek kullanıcılar arasında “elektriklen-me” daha fazla olmaktadır. İnsanlar, benzer tutum ve düşünceleri paylaşan kişilere daha fazla çekim duyarlar. Internet ortamında, ki-şilerin paylaşılan tutumların yüzdesini öğre-nebilmek gibi bir şansları vardır. Uzun ya-zışmalar sonunda, kişiler birbirlerinin ilgi ve düşüncelerinin ne ölçüde örtüştüğünü tah-min edebilirler.

Internet ortamında bir kişiye ondan hoş-landığımızı göstermenin çok az yolu vardır ve belki de bunların en önemlisi ona dikkat etmektir. Bir forumda katılımcılardan biri-si biri-sizin katkınızı övdüğünde ve hakkınızda daha fazla şey bilmek istediğinde, değer ve-rildiğinizi ve sevildiğinizi hissedersiniz. Bir

(9)

grup tartışmasında kişinin mesajına tepki vermek, onunla hemfi kir olup onu destek-lemek ve ad vererek ona atıfta bulunmak, çoğu zaman kuvvetli ipuçlarıdır ve alıcı için ödüllendiricidir. Sanal alemde önceleri bizi beğenen ama sonra bu sevgiyi “geri alan” kişilerden hoşlanılmaz. Egoya gerçek bir yumruk, bizi sevdiğini düşündüğümüz ama tanıdıkça sevmekten vazgeçtiğini düşündü-ğümüz insanlardan gelmektedir. Internette bir kişiden vazgeçebilmek gerçek hayattaki-ne oranla çok daha kolaydır. Eğer bir kişi başlangıçta size karşı bir hoşnutsuzluk gös-termişse, onunla ilişkiye devam etmek için neden yoktur, zira etkileşimde bulunulabi-lecek çok sayıda insan sizi beklemektedir. Oysa, gerçek hayatta, insanları bir fareye tık-lamakla başımızdan savmak o kadar da ko-lay değildir.

Bir başka insanla yakın bir ilişki geliştir-mek belirli bir derece mahremiyet ve kendi-ni açma gerektirir. Karşınızdaki insana gü-venmeye başladığınız anda ona duyguları-nızı, rüyalarıduyguları-nızı, şüphe ve çelişkilerinizi aç-maya başlarsınız, bir reddedilme ya da kı-nanma kaygısı duymaksızın. Böyle bir mah-remiyeti başarmak için mütekabiliyete (kar-şılıklılığa) ihtiyaç duyarız: “ Sen bana ken-di hakkında bir şey anlatırsan bende sana kendim hakkında bir şeyler anlatırım”. Za-man içinde alışveriş derinleşir ve bu iki in-san birbirlerine giderek daha fazla şey an-latmaya başlar. Kendini açma ya da iç dök-me çevrimiçi ilişkilerin de vazgeçildök-mez bir parçasıdır. İnsanlar, hattın diğer ucunda bi-rileri bunu okuyacak da olsa, bir bilgisayara daha fazla açılabilirler ve bu da internet iliş-kilerinin özünü oluşturmaktadır. Bazen bil-gisayardaki sanal kişilik bize yan odada otu-ran gerçek kişilikten daha yakın görünebi-lir, sadece bir klavyenin tuşlarına dokunarak ona daha fazla şey açıklayabilirsiniz,

duygu-larınızı belli edebilir veya karşınızdaki insa-nın cazibesine kapılabilirsiniz. Klavyede yal-nızca kendiniz, kendi kelime ve duyguları-nız üzerine odaklanırsıduyguları-nız, nasıl göründüğü-nüzün, ne giydiğinizin, fazla kilolarınızın bir önemi yoktur.

İnternet romansı üzerine araştırmalar sıklıkla online tanışan çiftler üzerine odak-lansa da, net gerçek hayattaki aşk ilişkilerin-de ilişkilerin-de önemli bir rol oynamaktadır. Birbir-lerini seven insanlar ayrı kaldıklarında netin imkanlarından yararlanarak bir yakınlık duy-gusu yaşayabilirler. İnternetin metne daya-lı etkileşimi, süre giden bir romantik ilişkiyi zenginleştirebilir. Kurduğumuz ilişkiler tıp-kı insan gibi incinebilir özelliktedir ve inter-net ilişkileri de buna istisna değildir. İnsan-lar çok fazla açılabilir, erken açılabilir, ger-çekçi olmayan biçimlerde idealize edip düş kurabilirler. Oyun oynama, kandırma, cinsi-yet değiştirme gibi durumlar internet orta-mını ilişki kurmak için nispeten tehlikeli bir yer haline getirmektedir, hiç yoksa, başlat-tığınız bir ilişkinin yoktan yere buharlaşma riski vardır. Öte yandan, sanal ilişkiler de-rinleşebilmektedir de, bazı insanlar hattın iki ucunda birbirlerinin dertlerinin paylaşmaya, sahici bir arkadaşlık ilişkisi geliştirmeye baş-lamaktadır. (Giddens, 2005:35-55)

Internet ve Yalnızlık

Uzun sürelerle TV seyretmenin yalnızlaştı-rıcı etkileri üzerine çok sayıda çalışma yapıl-mıştır. TV seyretmek gibi bir ev bilgisaya-rı ve internet kullanmak da fi ziksel bir ey-lemsizlik ve sınırlı bir yüz yüze iletişim ge-rektirmektedir. Kişiler bilgisayar teknolojisi-ni yeteknolojisi-ni yazılım öğrenmek, bilgisayar oyunla-rı oynamak ve elektronik bilgi edinmek için kullandıklarında zaman harcamakta ve gide-rek daha çok zamanı yalnız geçirmektedir-ler. Kimi çalışmalarda, evde bilgisayar

(10)

kul-lanımının televizyon seyretmenin yerini al-dığı ve ailesiyle geçirilen dinlenme zamanı-nı azalttığı bulunmuştur. Öte yanda, inter-net, TV’ye göre daha sosyal bir vasıtadır, bu yönüyle etkileri televizyondan çok telefonla karşılaştırılabilir.

İnternetin sosyal faydaları insanların güçlü ve zayıf bağlarını ne ölçüde şekillen-dirdiği ile ilgilidir. Güçlü bağlar sık temasa, derin bağlılık ve sorumluluk duyguları, pay-laşılan geniş bir anlam içerirken, zayıf bağlar yüzeysel ve kolayca bırakılabilen ilişkilerdir, temas az ve paylaşılan anlam dardır. Zayıf bağlar kişileri bilgiye ve kişinin yakın çevre-sinde bulunmayan sosyal kaynaklara bağlar-ken, güçlü sosyal bağlar onları yaşam stres-lerinden korur. İnsanlar sosyal destekleri-ni genellikle çok sık temasta oldukları yakın çevrelerinden sağlarlar ve daha büyük des-tek daha güçlü bağlardan kaynaklanır. Ge-nellikle güçlü kişisel bağlar fi ziksel yakınlık-la beslenir. İnternet, potansiyel oyakınlık-larak, güç-lü sosyal bağlar yaratma ve sürdürme konu-sunda fi ziksel yakınlığın önemini azaltmak-tadır. Yüz yüze etkileşimden farklı olarak in-ternet kişiler arasında fi ziksel yakınlığa da-yanmayan bir sosyal etkileşimi sağlayabil-mektedir.

İnsanlar interneti sıklıkla daha önceden ilişkileri bulunduğu kişilerle iletişimi devam ettirmek amacıyla kullanmaktadır. Çevrimiçi yeni ilişkiler geliştirmek için de internet kul-lanılmaktadır ama bunların her zaman güç-lü bağlar sağladığı iddia edilemez. İnterne-tin geleneksel yüz yüze etkileşimin sağlan-dığı yakın ve gerçek ilişkiyi sağlayıp sağlaya-mayacağı, çevrimiçi ilişkilerin kişinin toplam sosyal ilişkilerinin kalite ve sayısını ne yönde etkileyeceği cevaplanmaya muhtaç sorular-dır. Bu konuda yapılmış detaylı bir çalışma, internet kullanımı arttıkça sosyal ilişkilerde azalma olduğunu, kullanıcıların aile ve

ya-kın çevreleriyle daha az etkileşimde bulun-duğunu ve kendilerini daha yalnız hissettik-lerini göstermiştir. Yine bu çalışmada, art-mış internet kullanımı ile depresyondaki ar-tış arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. (Şan vd,, 2005:15)

Buradan hareketle internet kullanımının sosyal ilişkileri ve ruhsal iyilik halini olum-suz yönde etkilediği söylenebilir. İnsanların internete ayırdıkları zamanın önceden sos-yal etkinliklere ayırdıkları zamanın yerini al-dığı düşünülebilir. Bu açıdan bakılal-dığında internet eğlencenin özelleşmesini temsil et-mektedir ve edilgen, sosyal olmayan bir eğ-lence aracı olan TV ile benzer bir işlev gör-mektedir. Bu açıklamaya internetin genellik-le sosyal amaçlı olarak kullanıldığı söygenellik-lene- söylene-rek itiraz edilebilir, bazı araştırmalar netin web de gezinmekten daha çok e-posta ama-cıyla kullanıldığını göstermektedir. O hal-de, temel çelişki şu olsa gerekir: internet bi-reyler ve gruplar arasındaki etkileşimi arttır-ma aarttır-macıyla kullanılan, ancak sonuçta sos-yal ilişkilerde azalmaya yol açan bir sossos-yal teknolojidir. (Aydın, 2007)

Belki de insanlar internet üzerinden ile-tişim sağlayarak eski dostluklarını pekiştir-mekte ve zayıf ilişkilerin yerine güçlü ilişki-leri koymaktadırlar. Ancak, sözü geçen ça-lışmada, çevrimiçi arkadaşlıkların fi ziksel yakınlıkla desteklenen arkadaşlıklara göre daha kısıtlı olduğu bulunmuştur. Çevrimi-çi arkadaşlar aynı günlük çevreyi paylaşma-dıkları için, konuşmanın bağlamını daha az anlamakta ve önemsemekte, bu da iletişi-mi zorlaştırmakta, hattın ucundaki bir kişi-den diğerine daha az destek gitmesine yol açmaktadır. Elektronik iletişimle sağlanan güçlü bağlar dahi, fi ziksel yakınlığın sağla-dığı güçlü bağlarla kıyaslansağla-dığında, nitelik açısından daha zayıf kalabilmektedir. Güç-lü bağlar kurduğumuz insanlardan

(11)

olum-suz bir haber aldığımızda çevrimiçi iletişi-min bize yetmemesi ve telefon açma ihtiya-cı duymamız buna kanıt olarak gösterilebi-lir. (Sayar, 2002:63) Ama bunu telafi eden gelişmeler de internet ortamında yaşanmak-tadır. Örneğin, çeşitli yazılımlarla (skype, msn gibi) yüzyüze görüşme yapmak müm-kün hale gelmiştir.

Siber alanda Gruplar

Sosyal psikoloji araştırmaları, “grup orga-nizasyonu” olgusunun internette gördüğü-müz aşırılığın bir sebebi olabileceğini gös-termektedir. Grup kutuplaşması kavramı-nı şu örnekle anlatmaya çalışalım: Bir me-zunlar derneği haberleşme posta grubuna İstanbul’dan iki üye çok aktif olarak katılı-yor, dünyadaki güncel siyasi gelişmeleri ken-di bakış açılarına göre değerlenken-diriyor, za-man zaza-man grubun diğer üyelerine provo-katif sorular yöneltiyorlardı. Bu aktif ka-tılım, giderek, iki kişi arasında bir diyalo-ga dönüşünce, gruptan muhalif sesler yük-selmeye başladı. Kimi üyeler işlerinin za-ten başlarından aşkın olduğunu, bu iki kişi-nin grubu amaç dışı kullandığını bildirerek gruptan ayrılmak istediklerini söylediler. Bu iki kişiyi protesto eden mesajlar birbiri ardı-na geldi. Birkaç günlük bir sessizlikten son-ra, bu kez, aksi yönde mesajlar yağmaya baş-ladı. Bu mesajları yazan kişiler, söz konusu iki kişinin yararlı tartışmalar başlattıklarını, onları susturmak istemenin kabul edileme-yeceğini dile getiriyorlardı. Herkesin gerçek kimliği ile yer aldığı ve dünya üzerinde 460 üyesi bulunan bu oluşumda gördüğümüz şey “grup polarizasyonu”nun ta kendisiydi.

Bir konu hakkında ılımlı bir görüşe sahip olan kişi, diğerleriyle o konu hakkında ko-nuştuktan sonra, bulunduğu orta yolu terk ederek, iki uçtan birine savrulabilir. Bir ça-lışmada, yüz yüze ve bilgisayar odaklı üçer

kişilik gruplar oluşturulmuş ve bunlardan zor bir konu hakkında ortak karara ulaşma-ları istenmiştir. Birbiriyle internet üzerin-den iletişim kuran grubun, ortak karara, yüz yüze iletişimde bulunan gruba oranla daha güç ve geç ulaştığı bulunmuştur.

Internet benzeri ortamlar, grup üyeleri bir grup kimliği hissediyor iseler, grup po-larizasyonuna yönelik güçlü bir eğilim yara-tırlar. Ancak, sanal ortamda, kendilerini tu-tarlı bir grubun üyesi olarak görmeyen ki-şiler, grubun görüşlerini göz ardı edebilir ve fi ziksel mesafenin de yardımıyla, grubu görmezden gelerek yollarına devam edebi-lirler. Bunu da görüş mesafesi içinde olan grup üyelerine nispetle çok daha kolay ya-parlar. Hatta bireyliklerini vurgulamak için, grubun tam aksi istikamette bir psikolojik tepki verebilirler. Çevrimiçi olarak grup po-larizasyonuna daha yatkınızdır zira herhan-gi bir konuda bizimle aynı istikamette dü-şünen birçok insan bulmamız mümkündür. Gruplara rastgele seçilmeyiz, çevrimiçi ola-rak hangi gruba dahil olacağımızı kendimiz seçeriz. Eğer insanların tutarlı gruplar oluş-turmak yolunda bir arzuları olmasa idi, siber alandaki sanal cemaatler ortaya çıkmazdı.

Internet üzerindeki grupların uyumu ise daha kırılgan ve rüzgara açıktır, çünkü gerçek hayatta uyumlu bir grup etkileşimi-ne katkıda bulunan etkenler interetkileşimi-nette daha zayıf veya farklıdır. Dijital vatandaş, global köylü, net sesli, süper bağlılar gibi isimlen-dirmeler internet kullanıcılarının kendileri-nin ayrı bir tutarlı grup oluşturduğu izlemi-ni vermektedir. Oysa, yeryüzündeki insan-ların çeşitliliği kadar netteki kişiler de çeşit-li ve birbirinden farklıdır. Yine de internet bazı protesto hareketlerinin fi lizlenmesin-de öncü işlev görebilmekte, protesto mesaj-lar ağ üzerinden çok sayıda kişiye hızla ulaş-maktadır. Gerçek hayattakinin aksine, bu

(12)

protestolarda merkezi bir liderlik yoktur, bu hareketler internetin kendisi gibi başsızdır. (Sayar, 2002:64-65)

Internette Pornografi

Internette müstehcen malzeme kullanımı bazı etik ve ahlaki sorunları da beraberinde getirmektedir. Erkeklerin interneti kadınlar-dan çok daha fazla kullandığı bilinmektedir. Müstehcen ve pornografi k malzemeler ka-dınları metalaştırmakta ve onları gayri insa-ni biçimlerde resmetmektedir. ABD’de ya-pılan bir çalışma, Hustler veya Playboy gibi dergilerin satışlarıyla tecavüz sıklığı arasın-da bir ilişki göstermiştir. Öte yanarasın-da, bu tür yayınların serbest bırakılmasının seks suçla-rında bir azalmaya yol açabileceğini savunan çalışmalar da vardır. (Çiğdem, 2008)

Pornografi k malzemeyi izleyen erkek-lerin, gerçek hayatta eşlerini daha az heye-can verici buldukları da çeşitli laboratuar de-neyleri ile gösterilmiştir. Pornografi nin ser-best bırakılmasıyla şiddet içeren/ saldırgan bir yeni pornografi türü boy vermiştir. Çe-şitli sosyal psikoloji deneyleri, bu tür yayın-ları izleyen erkeklerin kadınlara daha sert ve “nesneymiş gibi” davrandıklarını gös-termektedir. Agresif pornografi nin önemli bir bölümü tecavüz mitini çoğaltır: Kadın-lar hayır dese de, aslında böyle demek iste-mezler ve cinsel ilişkiden zevk alırlar. Öfke pek çok ortamda, saldırganlığı tetikleyebi-lir ve kadını metalaştıran yayınlar, oları bir yandan da saldırganlığın nesnesi olmaya it-mektedir. Internet pornografi si giderek uç-lara savrulmakta ve egzotikleşmektedir. Ço-cukların bu malzemeden nasıl korunacağı da ayrı ve kapsamlı bir tartışma konusudur. Erotik ve pornografi k sayfalara bağımlılık, genellikle erkeklerde görülmektedir. Por-nografi k sayfaları ziyaret edenlerin yaklaşık %85’inin erkek olduğu tahmin

edilmekte-dir. %15’lik kesimi oluşturan kadın kullanı-cıların, internette seksi tercih etmelerinin te-mel nedenlerinin, belirsiz kimlik olduğu dü-şünülmektedir.(Kuloğlu, 2001) Kadınlar, ta-nımadıkları ve kendilerini tanımayan biriyle heyecan yaşamanın büyüsüne kapılıyor diye düşünülmektedir. (Sayar, 2002:65-66)

Internet ve Benliklerin Dönüşmesi

Internet o kadar geniştir ve öylesine hızla gelişmektedir ki, her bireyin deneyimi okya-nusta bir damla gibidir. Bir tuşa dokundu-ğunuzda size nerelere götürebileceğini bil-mediğiniz için bu kadar büyüleyicidir bel-ki de internet. Her birimizin internet dene-yimi birbirinden farklıdır ve bu deneyimler bize farklı bilgi ve yaşantılar bırakmaktadır. “Dualar.com” adıyla yayın yapılan bir yerle-şimde dua isteyen kişilere, diğer sanal kişi-likler dua göndermekte, onu manevi anlam-da desteklemektedirler. Bir tür kendine yar-dım grubu olarak görülebilecek bu oluşum, internet teknolojisiyle manevi alanı birleştir-meye çalıştığı için dikkat çekicidir. Bu nok-tada kültürler arası çalışmalara ihtiyaç var-dır. Nasıl ki Dallas dizisi Kuzey Amerika’da, Asya’da ve Afrika’da farklı biçimlerde izlen-mekte ve ondan çok farklı mesajlar çıkarıl-maktadır, internette farklı toplumlar tarafın-dan farklı algılamalar mevcuttur. Sözgelimi, duygusal yakınlığın insan ilişkilerinde tayin edici rol oynadığı toplumlarda sohbet odala-rı, kişisel iletişimler duyguya ve bağlanmaya görece daha geniş bir yer verebilirler.

Yardım ihtiyacıyla bir çevrimiçi destek grubuna giren bir kişi, tümüyle yabancı ol-duğu kişilerden umulmadık oranda bir sı-caklık ve nezaket görmektedir. Bu duygu-ların ne kadar sahici olduğu sorgulanabilir ama bu şekilde, başka türlü edinilemeyecek ve o kişiye gerçekten bir anlam ifade eden bağlılık ve dostluklar oluşabilmektedir.

(13)

In-ternetin post modern çağda benlikleri dö-nüştürdüğü dile getirilmiştir. Benliklerimizi artık akışkan, merkeziyetçilikten uzak, geliş-mekte olan, çeşitli ve sürekli oluşum halin-de olduğunu düşünmeye teşvik ehalin-deriz. (Şan vd., 2005:16)

Internette kimliğin “akışkan” olduğu-nu söyleyen psikolog Sherry Turkle, sanal alemde kişilerin benliklerini tek ve bir olarak algılamadıklarını, aksine, pek çok yönden oluşan bir benlik yaşantıladıklarını belirtir. Açılan her yeni pencere, benliğin bir başka cephesini çağırmaktadır. Nette yapılanların bir bedeli yoktur, o halde, siber alan insan-ları “heyecan verici benlikler oluşturmainsan-ları yönünde özgürleştirir.” Hubert Dreyfus ise şöyle yazar: “Hayat (artık) evrendeki ilgi çe-kici her şeye seyirci kalıp, bu tür eğilimi olan insanlarla iletişim kurarak can sıkıntısını de-fetmekten ibarettir. Böyle bir hayat şimdi-lerde bizim post modern benlik dediğimiz tanımlayıcı hiçbir içeriği ve sürekliliği ol-mayan ancak, bütün olasılıklara ve devamlı yeni roller almaya açık olan benliği yaratır.” “Oysa” der, Kierkegaard’ın diliyle konuşa-rak, “benliğin istediği değişkenlik ve ihtişam değil, durağanlık, denge ve değişmezliktir.” Kevin Robins, siberalan ve sanal gerçeklik şeklinde tezahür eden yeni teknolojik çev-relerin iç ve dış dünyalar arasındaki sınırları belirsizleştirdiğini ve bu ikisinin bir ve aynı olduğu yanılsaması yarattığını yazmaktadır. “Sanal gerçeklikle ilişki kurmak için fi ziksel ve gerçek benliğin askıya alınması gerekir, bu varlık koşulları altında hayal edime bir sı-nır çizilemez, hayal edilebilecek ve yapılabi-lecek olana sınırlar çizecek bir “öteki” yok-tur, başka gövdeler mevcut değildir. Bu ken-dine yeterlik duygusu, dış nesnelerin inka-rını beraberinde getirir.” Bu açıdan bakıldı-ğında, sanal gerçeklik yaşanan “berbat” ger-çekliğin bir olumsuzlaması, ondan bir

ka-çış, sevimsiz gerçeğin yerine güzel bir düşü ikame etme çabası olarak da görülebilir. Fi-ziksel dünyada bedenimizin edimlerinin so-rumluluğunu üstlenmek mecburiyeti vardır; öte yanda, sanal alem bize sorumsuzluk için bir mazeret sunar, ancak, sorumluluğun ol-madığı yerde gerçeklik de olmayabilir.

Varlığın sınırlarını aşmak için simülas-yonu gerçeğe, gerçeği de simülasyona ben-zeten yeni bir kültürle karşı karşıyayız. Bu yüzden postmodern benlik “varlıkla (exis-tence) ilgili ama oluştan (becoming) ha-bersiz” olarak tanımlanmaktadır. Siber ala-nın bir düş mekanı olarak tanımlanması, bu yüzden giderek daha anlamlı görünmekte-dir. Düş ve simülasyonun gerçekle karıştı-ğı, iç ve dış dünyanın sınırlarının muğlak-laştığı, postmodern zamanları anlamak için çok eski zamanlara, bilgi ve yaşantıda derin-liğin ve sahiciderin-liğin geçerli olduğu bir zama-na gitmeye ne dersiniz? Büyük Zen ustası Chuang-Tzu, rüyasında bir kelebek olduğu-nu gördü. Uyandığında kendisine şöyle sor-du: “Ben az önce bir kelebek olduğunu düş-leyen bir insan mıyım, yoksa şimdi bir insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Sayar, 2002:67)

Internet ve Kumar

İnternet ortamında beliren en önemli tu-zaklardan birisi de kumardır. Gençler, ilk olarak tanıştıkları bu ortamın etkisinde ka-labilmekte ve bu alışkanlığı devam ettirme yönünde davranış sergileyebilmektedir. İn-ternette kumar oynandığını belirten kulla-nıcıların oranı %6,6’dır. Kazı kazan, sayısal loto, at yarışları gibi oyunlarla başlayan ku-mar tutkusu, son zamanlarda internet üze-rinden ulaşılan kumar siteleriyle, yeni bir boyut kazanmıştır. Bu alanın tamamen de-netimsiz oluşu, söz konusu sitelere olan ta-lebi arttırmıştır.(Yamaç, 2001)

(14)

Internet kullanımı, kumar oynama alış-kanlığında olduğu gibi, bir bağımlılık ola-rak ele alındığında, internette kumar oyna-ma, daha farklı ve güçlü bir bağımlılık oluş-turmakta ve gençlerin, erken zamanlarda bir sapma davranış içine girmesine neden ol-maktadır. (Sayar, 2002:67)

Internet ve Bağımlılık

Internette oyun alanlarının özgül bir çekici-liği vardır. Bu alanlarda bir yandan oyun oy-narken, bir yandan da muhatabınızla yazışa-bilirsiniz. Bazı isimler oyunlarda gösterdik-leri başarıyla grup içinde sivrilirler. Günde-lik hayatta utangaç ve içe dönük olan kişi-ler için oyun mekanlarında atak ve başarı-lı olmak gönül okşayıcıdır. Ancak, sanal or-tamın çekiciliği bazen ondan kendimizi ala-mamakla, bağlantıyı kesememekle sonuçla-nabilir; giderek daha fazla insanın bu sorun-dan yakınıyor olması, önceleri bir şaka ola-rak başlayan internet bağımlılığı konusunda bir dizi araştırma yapılmasına yol açmıştır. Internet “müptelası” olan kişilerin en çok tercih ettikleri mekanların oyun ve sohbet odaları olduğu belirlenmiştir. Patolojik ku-mar oynama davranışını belirleyen ölçütle-rin ufak bir değişiklikle internet kullanımı-na uyarlandığı bir çalışmada, bir ilanla top-lanan internet kullanıcı örnekleminin yakla-şık üçte ikisi “internet bağımlısı” olarak bu-lunmuştur. (Kuloğlu, 2001)

Edimsel koşullama ilkesinin söylediği gibi, ödüllendirilen davranışı yinelemek is-teriz. Zamanlama herhangi bir ödülün et-kinliği için önemlidir, ödül gecikirse gücü-nün önemli bölümünü yitirir. Internet orta-mına bir metin gönderdiğinizde birkaç sa-niye içinde cevap alabilir ya da almayabilir-siniz. Kısa zamanda alacağınız cevap sizin için bir ödüldür. Siber alan en az tek kollu bir kumar makinesi kadar baştan çıkarıcıdır,

burada ödül, yüz yüze olmayan ve anonim bir etkileşimde, bilinmeyen ve muhtemelen idealize edilen kişiler tarafından bilinmek ve dikkat çekmektir.

Internet bağımlılarının sıklıkla ilk yıl kul-lanıcıları arasından çıktığı, zamanın ilerle-mesiyle bu kişilerin bağımlılığında azalma olabildiği bulunmuştur. Internet “kapanı-na” kısılmış kişiler sorunu tanıdıklarında, ondan uzak durmayı deneyebilirler. Interne-ti bağımlılık derecesinde aşırı kullanan kişi-lerin hayatta başka aşırılıkları olup olmadığı-nı da dikkatlice değerlendirmek gerekir. So-runlu internet kullanımı olan kişilerin yük-sek oranda depresif bulgu gösterdikleri bil-dirilmiştir. (Kuloğlu, 2001)

Sorunlu ve aşırı internet kullanımının nasıl ilişkilendirileceği konusunda tartışma-lar sürmektedir. Bağımlılık sözünün telaffuz edilmesi için ortada yeterli veri bulunmadı-ğını söyleyen yazarlar, bu durumun, daha zi-yade özdenetim eksikliği olarak görülmesi gerektiğini bildirmektedirler. Kişilerin kont-rol altına alabildiği bir durumu patolojize etmenin bir yarar sağlamayacağı dile geti-rilmektedir. Internet ve bağımlılık sözcük-lerinin yan yana anılmasından rahatsız olan bazı yazarlar “internete bağımlıyız, hava ve suya da” cümlesiyle bu durumu mizah ko-nusu yapmaktadırlar. (Sayar, 2002:66)

Sonuç

Internetin toplumsal etkileşime etkileri hak-kındaki görüşler, iki genel kategoriye ayrıl-maktadır. Bir tarafta, çevrimiçi dünyanın mevcut yüz yüze etkileşimlerini arttıran ya da destekleyen yeni bir elektronik etkileşim biçimini beslediği fi kridir, diğer görüş ise in-ternet teknolojisinin yaygınlaşmasının top-lumsal soyutlanma ve parçalanmada artışa neden olacağı kaygısını taşımaktadır. Uzun

(15)

vadede internetin insanları mutlu mu mut-suz mu kılacağı aslında onun kim tarafın-dan, nasıl kullanılacağına bağlıdır.

Internet’in gelişmesinin engellenmemesi için gerekli hukuksal düzenlemelerin bir an önce yapılması ve hükümetlerin bu gelişme-leri destekleyici roller üstlenmesi gerekmek-tedir. Internet hayatımıza daha çok girdikçe toplumda oluşturacağı değişikliklerle kendi-ne özgü bir kendi-net halkı doğuracaktır. Interkendi-net’i doğru kullanmasını öğrenen bir kullanıcı-nın bilinçli bir netdaş olması kaçınılmazdır. Netdaş okuduğu yazının doğruluğunu tar-tışan, araştırmalar yaparak farklı kaynakla-rı inceleyin, internette tanıştığı insanlarla bu konuyu tartışan bir araştırmacıdır. Netdaş aynı zamanda demokratik ve paylaşımcı ru-huyla gelecekte özgürlük ve demokrasiyi ge-tirecek bir güç olacaktır. Bu nedenle net hal-kının bilinçlenmesi için hepimize çeşitli gö-revler düşmektedir. Bu gögö-revleri yerine ge-tirirken unutulmaması gereken en önemli konu, internet üzerinde herhangi bir bilgi-ye ulaşımın tümüyle yasaklanamayacağıdır.

Bu nedenle, önemli olan netdaşlar ara-sında “gerçek bilgiye ulaşma” bilincini yer-leştirmektir. Gerçek bilgiye ulaşmanın en güvenilir ve kestirme yolu ise bilgiyi paylaş-maktır.

Kaynakça

Kitap

Ayaz, Mahmut (2001). Chat geyikleri – ka-festeki şempanzeler, İstanbul: Kora Yayın. Kuloğlu, Ceyda (2001). İnternet kafeler ve İnternet Bağımlılığı: Ankara Örneği, Anka-ra: Hacettepe Üniversitesi.

Norris, Pippa (2001). The Digital Divide.,

New York: Cambridge University Press. Sayar, Kemal (2002). Özgürlüğün Baş Dön-mesi, İstanbul:Kaknüs yayınevi.

Tarcan, Ahmet (2005). İnternet ve Toplum, Ankara: Anı Yayınları.

Wallace, Patricia M. (2001). The psycho-logy of the Internet, Cambridge: Cambrid-ge University Press.

Çeviri Kitap

Giddens, Anthony (2005). Sosyoloji, Çev., Hüseyin Özel, Işıl Bayar, Zeynep Mercan, Şebnem Pala, Talip Kabadayı, Mine T. Kara, İren Dicle Aytaç, Muttalip Özcan, Ankara: Ayraç Yayınları.

Dergide Makale

Akgül, Mustafa (1995). “Bilgi Toplumu-na Doğru İnternet”, Popüler Bilim Kasım 1995.

Kraut R, Patterson M, Lundmark V, Kiesler S, Mukopadhyay T, Scherlis W. (1998). “Internet Paradox: A Social Tecnology That Reduces Social Involvement an

Psychological Well-Being?” American Psychologist 53.

Uğur, Aydın. Bilici, Mücahit (1998). “Diji-tal Alemin Genleşen Kamusal Alanı”, Yeni Türkiye 21. Yüzyıl Özel Sayısı 19,1.Cilt.

E-dergi

Karaca, Mehmet (2007). “Aileyi Teh-dit Eden Yeni Bir Tehlike: Sanal İlişkiler”, e-Journal of New World Sciences Academy 2007, Volume: 2, Number: 3, Article Num-ber: C0011.

(16)

Yayınlanmamış Tez

Kuloğlu, Ceyda. (2001). Internet Cafeler ve İnternet Bağımlılığı: Ankara. Örneği. Aydın, Sonay (2007) “ÖSS’ye Hazırlanan Ergenlerde İnternet Kullanımının Psiko-sosyal Durum İlişkisi” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul

Kongre-Sempozyum

Akçamete, Bülent (2001). “Bilişim Top-lumundan Ne Bekliyoruz? Bu Yönde Ne Yapıyoruz?”, Bilişim Toplumuna Gider-ken Psikoloji, Sosyoloji ve Hukukta Etkiler Sempozyumu 2001, Türkiye Bilişim Derne-ği Yayını, Ankara.

Çelik, Tolga. Karaaslan, Enis (2003). “İn-ternet Toplumu Oluşum Süreci”, IX. “Türkiye’de Internet” Konferansı 11-13 Aralik 2003. http://inet-tr.org.tr/

Gökçe, Birsen (2001). “Bilişim Toplumun-dan Ne Bekliyoruz, Bu Yönde Ne Yapıyo-ruz”. Bilişim Toplumuna Giderken Psiko-loji, Sosyoloji ve Hukukta Etkiler Sempoz-yumu 2001, Türkiye Bilişim Derneği Yayı-nı, Ankara.

Özener, O., Pak, B., ve Erdem, A (2002). “Mimari Etkinlik Alanı Olarak Internet ve Yeni Perspektifl er”. VIII. “Türkiye’de Inter-net” Konferansı 19-21 Aralik 2002. http:// inet-tr.org.tr/

Sayar, Kemal (2002). “Psikolojik Mekan Olarak SiberAlan Sayar”, Yeni Sempozyum 40.

Şan, Musatafa Kemal. Hira İsmail (2005).” Bilgi Toplumu: Bir Risk Olarak Özel Ala-nın Kayboluşu”. IV. Ulusal Bilgi-Ekonomi ve Yönetim Kongresi 2005, Kocaeli.

Yamaç, Fatih. Dokurer, Semih. Özcan, Mehmet (2001). “Bilişim Suçları”. VII.

“Türkiye’de Internet” Konferansı 19-21 Aralik 2002. http://inet-tr.org.tr/

Yolaç, Perin (2001). “Bilişim Çağının Bi-rey ve Gruplar Temelinde Psikolojik Etki-leri”. Bilişim Toplumuna Giderken Psiko-loji, Sosyoloji ve Hukukta Etkiler Sempoz-yumu 2001, Türkiye Bilişim Derneği Yayı-nı, Ankara.

Internette Yazı

Acar, Ertuğrul (2002). “Internet’te Gaze-tecilik”, www.dorduncukuvvetmedya.com. 24.08.2002

Bölükbaş, Kenan., Yıldız Cengiz (2004). “İnternet Kullanımında Kadın-Erkek Eşitsizliği”, http://www.egm.gov.tr/egi- tim/dergi/eskisayi/39/web/makale/Ke-nan_Bolukbas_Cengiz_Yildiz.htm#_edn8, 28.Nisan.2008

Ekici, Şerafettin (2007). “Bilişim Toplumu Süreci”,

http://hukukcu.com/modules/smartsec-tion/print.php?itemid=119, 30.Nisan.2008 Pacaman, Hakan (2008). “Bilgisayar ve Top-lum Üzerindeki Etkileri”, http://www.e-derslerim.com/?p=438. 25.Nisan.2008. Çiğdem R. , “Psikolojik Mekan Olarak Si-ber Alem”, http://site.mynet.com/bilgiku-yusu6/sayi6/id6.htm, 29.Nisan.2008

İnternette Yazarı Belli Olmayan Yazı

“Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi” (2003). http://www.binbilen.org/belgeler/ Siber_Suclar_Sozlesmesi.pdf. 15.03. 2009 “Internet’in Etik Kuralları” (2001). www. ntvmsnbc.com. 23 Nisan 2001.

“Psikolojik Mekan Olarak Siberalem” (2009).

(17)

http://site.mynet.com/bilgikuyu-su/bilgikuyusu/id3.htm. 15.04.2009. İnternet Sayfaları www.netbul.com www.ntvmsnbc.com www.turk.internet.com www.ivhp.net www.c4group.net

(18)

Referanslar

Benzer Belgeler

KOB üzerinde etkinliği incelenen terapi yaklaşımları arasında özellikle bilişsel davranışçı terapinin (BDT) kumar oynama bozukluğu üzerinde etkili olduğu

Gelişmiş insan üzerinde bir çok zararları olan içki, organları çok narin henüz gelişmekte olan bebek üzerinde daha fazla zararlı olur.. İçki kullanan annelerden

Davra- nışsal aktivasyon sistemi ve ödül beklentisi, eğlence arayışı, dürtü alt ölçek puanları açısından bir fark belirlenmezken kumar oynama bozukluğu

Siberuzayda ortaya çıkan ve internet suçu ola- rak nitelendirebileceğimiz hukuka aykırı ihlal çeşitlerinin, gerçek dünya için öngörülmüş bulunan mevcut ceza

Bu anlamda bu araştırmada yapılan çalışmanın sonuçları gençler, orta yaşlı ve yaşlılar olarak irdelenmemiş olmakla birlikte, yapılan çalışma kapsamındaki 18 - 20 yaş, 21

Bu mekan, tüm müşterilerimize en yüksek müşteri hizmetleri ve sorumlu kumar hizmeti sunacak ve aşağıdaki sorumlu kumar mesajını kasiyerin masasında/istasyonunda ve/veya

Ebeveyni boşanmış ve ebeveynleri evli ergenlerin Beş Boyutlu İyi Oluş Modeli ve İnternet Bağımlılık Düzeyleri; cinsiyete, ebeveynlerin medeni durumuna, yaşa, günlük

(b) bu müşteriyi sağlamak için para elde etmek veya daha fazla para elde etmek için bu mekandan ayrılın bir oyun makinesini oynamak veya oynamaya devam etmek.. 2.4 Bununla