NAZMÍ ZÍYA GÜRAN
1905 yılında İstanbul’a gelerek cami resimleri yapan Fransız Paul Signac Nazmı Z iya’yı etkileyen ilk batılı ressamdı. (Louvre Müzesi)
Nazm i Ziya’yı ilk etkileyen Türk ressam Hoca Ali Rıza.
• •
Ü
nlü ressamımız Nazmi Ziya Güraıı’ın geçmişi lari- lıiıı derinliklerinden gelen bir kültür ailesine dayan maktadır. Fatilı Sultan Mehmed in ho cası “Molla Cinaili” Nazmi Ziya’nın soyağacmm başlangıcım oluşturur. O dönemden itibaren İstanbul’un kalbu rüstü ailelerinden oluşan bu soydan ge lenler, daha çok, devlet hizmetinde gö rev aldılar. Nazmi Ziya nın babası Ziya Bey ilk nüfus genel müdürlerindendi. Aile, dedelerinden gelen “G iiraııi’yi “Güran” olarak soyadı aldı.Ressamımız 1881 yılında Aksa ray’da doğdu. “Süleyman Nazmi” adı verildi. Vefa İdadisi (Lişesi)nden mezun oldu.
Meslek Seçiminde İhtilaf
Süleyman Nazmi, çocukluk döne minde beliren resme karşı eğilimi dola yısıyla, dönemin Güzel Sanatlar Akade- ınisi’ııe girmek istiyordu. Babası karşı çıktı. O günlerde resim sanatına fazla değer verilmiyor, tüm arzular, devlet dairelerine yönelmiş bulunuyordu.
Süleyman Nazmi, babasının isteği üzerine -gönülsüz olarak- Mülkiye Mek tebi iıc girdi. 1901 yılında mezun ola rak Sadaret (Başbakanlık) kaleminde görev aldı.
Ne var ki, Süleyman Nazmi ııiıı gözü ve gönlü güzel sanatlara yönelikti. Ba bası ölünce ruhundaki sanat alevi ile, arzuladığı “Satıayi-i Nefise Mektebi ne girdi.
Nazmi Ziya’mn Hocaları
Nazmi Ziya yı biri Türk, biri Fransız olan iki sanatkâr etkiledi. İlk hocası olan Ali Rıza Bey, ona, bu mesleğin soy luluğunu aşıladı. Sanayi-i Nefise Mekte bi tideki hocalardan Warııia, Vallery gi bi ünlü ressamların öğrencisi oldu.
Nazıııi Ziya’yı etkileyen Fransız res samından, yazımızın ilerideki bölümün de söz edilecektir. Nazmi Ziya, Sanayi-i Nefise Mektebi’ni -hocaları ile bir sür tüşme dolayısıyla- bir yıl geç bitirdi. Özellikle Vallery onun yaptığı resimlere “izlenimci” bir gölge düşürmesini iste miyordu. Bıı yüzden bir yıl geç diploma aldı.
Paul Signac’ın [itkisi
Nazmi Ziya 1905 yılında İstanbul’a gelen Fransız ressamı Paul Signac’m Haliç’teki çalışmalarım -Sanayi-i Nefise talebeliği sırasında izleme fırsatı buldu. Batı resmindeki zenginliği bu sırada gördü. Ünlü Fransız ressamı Paul Sig nac’m Türkiye ile ilgili anıları bulun maktadır. Paul Signac 1905 yılında Ve nedik’teki çalışmalarını İstanbul’a ka dar uzatma kararındadır. Paris’ten yola çıkmadan önce, Fransız Dışişleri Ba- kanhğı’na başvurarak İstanbul’dan bazı görüntülerin resmini yapmak için Os- ıııanlı yönetiminden izin sağlanmasına aracılık ister. Signac’ın bu arzusu Os- manlı Sefareti kanalıyla Babıali’ye ula şır.
O yıllardaki uygulamaya göre cami lerin ve herhangi bir tarihi görüntünün
resmini yapmak padişahın iznine tabi dir. Signac’m dilekçesi Sultan Abdülha- mid’e arz edilir. Padişah tarafından Sig nac’m cami resimleri yapmasına izin verilir.
Bıı durum ve Signac ile ilgili işlemler Fransa Dışişleri Bakanlığınım Quais D’orsay’daki arşivinde yer aldığı gibi. Osmanlı Arşivi’nde de yer almış bulu nuyor. Tespitimize göre bunlardan biri Başbakanlık Arşivi’nin 1822-1323/199 tarilı ve numaralı dosyasındadır. Konu Fransız ressamları Signac ve Person ile ilgilidir.
Signac’m 1905 yılında İstanbul’a gelişinde, Haliç’ten cami resmi yapılır ken yukarıda belirttiğimiz gibi, Sanayi- i Nefise öğrencilerinden Nazmi Ziya izin alarak onun çalışmalarını izlemiştir.
Nazmi Ziya, ilk defa böyle bir sanat ziyafetinde hazır bulunuyordu. Sig- nac’ııı İstanbul’daki çalışmaları onu çok etkilemiş, dünyanın sanat merkezi olan Paris’e gitmeyi, iyice aklına koymuştur. Nitekim, bu arzusu gerçekleşir. 24 ya şındaki Nazmi Ziya nın izlediği ve balen Louvre Müzesi nde 1844 numarada yer alan “Süleyıııaniye Camii ’nin desenini bu makalemiz içerisinde bulacaksınız.
Nazmi Ziya'mıı Paris Yılları
Nazmi Ziya. 1908 yılında Güzel Sa natlar Akademisi nden mezun olduktan sonra Paris’e gitti. Özel kabiliyeti, Aka- demi’den aldığı sanat ışığının birleşi miyle oradaki değişik atölyelerde çalıştı. Bu arada Signac’la da buluştu.
Viya-.•.¿
Aül
na ya ve Berlin’e kadar uzanarak re sim sanatı alanındaki görgü ve bilgisi ni zenginleştirdi. İlk Türk empresyo nisti olarak 1913 de vıırda döndü.
İzmir'de ve İstanbul’daki Çalışmaları
Nazmi Ziva, önceleri İzmir’de öğ retmenliklerde bulundu. Mesleki ça lışmalarını orada sürdürdü. Daha sonra İstanbul’da Maarif Nezaretinin güzel sanatlarla ilgili bürolarında gö rev aldı.
Birinci Dünya Savaşı nın Ça nakkale’de varatılan kahram anlık olaylarını tespit etmek üzere 1917 yı lında Başkumandan Vekili Enver Pa şa mıı seçtiği heyete Nazmi Ziya da alındı. Burada yaptığı dört tablo ile ressamımız, şöhret merdiveninin ba samaklarında gözükmeye başladı.
Nazmi Ziya’nııı Akademi Müdürlükleri
Nazmi Ziya iki kez Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü ne atandı. Ön ce 9 Aralık 1918 tarihinde bu okulun müdürlüğü ile resim hocalığına başla dı.
1926 yılında, resim eğitiminde bulunan gençlerin çalışmalarını izle mek maksadıyla, Paris e gönderildi. Bu görevi bir yıl sürdü.
Dönüşünde kısa bir müddet Aka demi Müdürliiğü’nü üstlendi. Bu gö revi Namık İsmail’e devretti. Her ikisi elbirliği yaparak Sultan Ahmet’deki Sanavi-i Nefise’vi Fındıklı ya taşıdı lar.
Nazmi Ziya’nın Yaşantısındaki Özellikler
Ressamımız, tanıtılışı açısından, al çakgönüllülüğün temsilcisi gibidir. Ne varki. bir keresinde Akademi .Müdürlü ğünden azledilerek açıkta bırakılması onu perişan etmiştir. Bu açıdan, kıyme ti lıakkıvle takdir edilememiş talihsiz lerdendir.
Zaman zaman toplumdan uzak, kö şe bucak vaşamış, iç sıkıntısını tabiatla haşhaşa kalarak ve göz alıcı tablolar ya parak gidermiş, bu alanda fırçası, ona en takın gönül arkadaşlığı yapmıştır.
Nazmi Ziya en çok tabiatı tuvale ge çiren bir ressam olarak tanınır. Çok er ken kalktığı, tabiatla haşhaşa kalarak güneşin doğuşunu beklediği bilinmekte dir. Onun kadar yeşilliği, ağaçlan ve gü neşin bunları okşadığı anlan tespit ede bilen ressam pek azdır.
Nazmi Ziya son yıllarını Süleymani- ve’deki. planını kendi çizdiği, yapımın da bir inşaat işçisi gibi çalıştığı konak yavrusunda geçirmiştir. Salkım salkım çiçekler bıı konağın duvarından sokağa bakan bekçiler gibiydi. Kendinin hem komşusu, hem talebesi olan Arif Kaptan bir yazısında ona ait anıları çok güzel
anlatır. Nazmi Ziya bu öğrencisine şunu söylemiştir:
Sanat hiçbir zaman fena yürekli insanların harcı değildir!”
Politikaya Girme Arzusu
Nazmi Ziva 1931 yılında milletveki li seçimlerinde, bağımsız olarak ' İstan bul dan adaylığını koydu. Bu seçimde İstanbul dan çok sayıda bağımsız aday lar vardı. Hiçbiri seçimi kazanamadı.
Sergi Kataloglarında Nazmi Ziya
Nazmi Ziya Ressamlar Cemiyeti niıı Galatasaray’da açtığı sergilerin çoğuna
.J J BkSI G ö k s u ’da Gezinti, 1909, 43,5x61,5 cm, tuval üzerine yağlıboya. (Özel Koleksiyon)
katılmıştır. Kendisi ile ilgili olarak en çok 1920 Sergisi ildeki eserleri dolayısıyla yayın lar yapılmıştır.
1920 Sergisi ndeki eserleri üzerine -Tür kiye'de gerçek resimden anlayan bir koleksi- yoner olan- Keçeci Salih Fuat Bey “Ümit” dergisinde onu şu sözlerle tanıtır:
''Nazırıi Ziya Bey, ressamların en müte fekkir ve münekkitlerinden biridir. Resim sa natında bir üstaddır.
Son Halife Abdülınecid Efendi, bilindiği üzere, büyük bir ressam ve ayın zamanda sa nat konularında görüşlerine değer verilen bir eleştirmendir. 1921 Sergisi ne katılan Nazilli Ziya Bey in eserleri için şöyle diyor:
“Nazıııi Bey, eserlerinde pek ciddidir ve sanatına hakim bir ressamdır. Onun Üskü dar’da bir sabahı temsil eden tablosu cidden müstesnadır ve güzeldir. Öyle zannediyorum ki, yalnız bu tablo bile, ressamı daima yaşa tacak bir sevimliliğe maliktir.”
1923 yılı Galatasaray Sergisi nde bir su luboya peyzaj ve bir yaprak eseri, kırınızı ev, sabah isimli yağlıboya tabloları büyük rağbet görmüştür.
Ressamlar Cemiyeti ııin 6 Ağustos 1923 tarihli kararından öğrenildiğine göre Galata saray Sergisi ııe katılan Namık İsmail. Gevat,
Kızı Mihriban Yüce, 1933, 116x89 cm, tuval üzerine yağlıboya. (Özel Koleksiyon)
m, hülyası, vatanı bıı mavi türbede, bu mavi çınarda, bu mavi havada buluş-Nazıııi Ziva, Hüseyin Avııi, Adil,
Ahmet Ziya Beylerin tüm eserleri satılmış, Cemiyet bunlardan %10 lıisse almıştır.
Nazıııi Ziya Bey, Türk Ressam lar Cemiyeti yönetimine 1925 yılın da katılmıştır. İsmail Çallı Başkan, Hasaıı Vecih Genel Sekreter, Şevket Be\ Veznedarlık görevlerini üstlen mişlerdir. Üyeliklere Nazıııi Ziya ile birlikte Feylıaıııan ve Hikmet Bey seçilmiştir.
Nazmi Ziva 1925 Sergisi ııe beş tablo ile katılmış, ayrıca Çemberli- taş’ta düzenlenen sergiye de sulubo ya eserleri vermiştir.
1926 Galatasaray Sergisi ne altı tablo ile katılmış bulunuyor. Nazıııi Ziva’nm bu sergideki eserleri büyük ilgi görmüştür. 0 dönemin tanınmış haftalık gazetelerinden ''Resimli Gazete de -ünlü edebiyat adamı- Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey yap tığı eleştiride bir Nazmi Ziya hayra nıdır.
Özetle Ahmet Hikmet Bey şöyle söylüyor:
'■...Nazıııi Ziya Bey’iıı "Sis ’i be ni sardı. Üsküdar’da Bülbüldere- si'ııde, bir Çınaraltı’nda tarihi bir türbe...Seması mavi ve mavi ince bir tüle bürünmüş bir türbe...Bu türhe- nin üstünde ve çevresinde Azrail değil,
Allah vardır. Öliinı değil, Cennet görü nüyor. Bu bir mavi şiirdi. Türkün
inıa-K ü çü k su ’dan, 42x62 cm, tuval üzerine yağlıboya. (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi)
Taksim Meydanı, 1935, 73x93 cm, tuval üzerine yağlıboya. (Özel Koleksiyon)
den bir gün evvel “Resim Sergi si Hakkında ki makalesi 12 Ey lül 1937 günü Cumhuriyet Ga zetesi ııde yayınlandı. Ancak bu yayım sanatkarımız göremedi. Ölümünden sonra çok duygulu yayınlar yapıldı. Bunların çoğu, dalıa sonraki yayınlarda tekrar landı. Nazmı Ziya nın kısa bir tanıtımı, Türkiye’ye empresyo nist akımı getirmesi ve doruğu na çıkarmasıdır. Bütün resimleri bu tekniğin şaheserlerindendir. Hemen hemen bütün eserleri her milletin müzelerinde yer alabilecek niteliktedir. Resim ta rihlerimiz onu çok yerinde öv
gülerle tanım lam aktadırlar.
Türk resim sanatının kutsal si m alarından olarak belirtirler. muştur. Ressamı Nazmi Ziya Bey’i:
- Siz bir büyük şairsiniz! diyerek kutlamak istedim. 0 , tevazu dolu ko nuşmasıyla;
- Bir ressam olmayı isterdim.
lül’ünde kalp hastalığından dünyamız dan ayrıldı. Ne varki, o yıl mühim eser leriyle bir sergi hazırlığmdaydı.
Olme-En nankör şartlar içinde Türk resmini yaşatarak bugüne ulaştıran iis- tadlar arasında anarlar.
karşılığını verdi.
Aslında o lıeın duygulu bir şair, hem ince bir ressamdı.”
Nazmi Ziya, 1927’de 11. Gala tasaray Sergisi’ne Haliç’ten bir manzara, bir portre, bir figür ve bir başka manzara ile katılmıştır. Bun ların hepsi de müzelik eserlerdendi. 1928 yılında Ankara’daki 5. Re sim Sergisi’nde Nazmi Ziya’nm (Li manda Sabah) adlı tablosu ülkemi zi ziyaret eden Afgan Kralı tarafın dan beğenilerek satın alınmıştır.
Nazmi Ziya Bey in 1929 yılında 13. Galatasaray Sergisi’nde 10 eseri yer almıştır.
1930 Galatasaray Sergisi’ne 3 eserle katılmıştır. Bunlar; Göksu, Fatih ve Ağaçlık adlarını taşıyordu.
Aynı yıl “Güzel Sanatlar Birli ği "ııiıı Ankara’daki 7. Sergisi’ne al lı eserle katılan ressamımız burada da Göksu’da Akşam, Fatih’te Sa bah, Ağaçlık, Sebil, Çayır ve Ağaç lar adlı tablolarını sergilemiştir.
Nazmi Ziya 1937 yılının 11
Ey-Vazoda Çiçekler, 66x55 cm, duralit üzerine yağlıboya. (Özel Koleksiyon)
le tanımlarlar.
Celal Esad Arse- verı’in “Sanat ve Siya
set Hatıralarım kila-
hırıda Akademi deki re sim hocaları arasında en çok Nazmi Ziya’yt ver verilmiş bulunuyor: Benim en çok ziyaret ettiğim atölye, Nazmi Ziya merhumun
atölvesivdi. Orada
onımla beraber, saat
lerce resim yapardık. Empresyonist tarzda memleketin en ileri gelen res samlarından olan Nazmi Ziya resimleri ni en sevdiğim bir ressamdı. İlk dersi ressam Ali Rıza Bey den almış ve Pa ris’te Corot ıııın atölyesinde çalışarak resmin bütün inceliğini anlamış ve onun sonuna erişilmez bir deniz olduğunu id rak etmişti. O. artık tabiattaki eşyanın şekil ve renginden zivade, güneş ve ışı ğın her an değişen cilvelerini kavraya bilmek ve oıııı tesbit ederek ebedileş!
ir-1 r
basının engeli ile karşılaşmıştı. Hatta, Sanavi-i Nefise Mektebi nde empresyo nizme doğru gittiği için, hocası Vallery onunla epeyce alay etmiş ve onu bu yol dan çevirmeye çalışmıştı.
Bıı engeller onun en kudretli bir empresyonist olmasına mani olamadı. Onunla çok anlaşıyor ve ekseriya birlik te çalışıyorduk. Onun beğendiği ressam lardan biri de Çallı İbrahim'di. O da ara sıra Nazmi Ziya nın atölyesine geliyor du.” y m i ' r , . e;, ' f i f . ? •> .. ; : ■’ • - v - e " '. - i 'iOk&zİMm f, 'ÛV ' !* ■ Ölümünün 7. yılında eserlerinden oluşan bir sergi, 11 Eylül 1943 günü Kadıköy l lalkevi nde açıldı. Bu sergi Salâh Cimcöz, Bedri Rahmi ve Arif Kaptan ın katkılarıyla oluşturulmuştu.
Nazuıi Ziya, yazımızın başında be lirttiğimiz gibi, ünlü bir soydan, Fa tih’in hocası olan “Molla Güraııi den geliyordu. Kendisi, bu soyun son teuısil- cilerindendi. Bir vabancı hanımla evlen miş, Cenan ve Milıribaıı adlı iki kızı dünyaya gelmişti. □
ıtıek istiyordu.
Cezanın' ııı dediği
«ibi- O. tabiatın en İni-o "
vük hoca olduğu inan andaydı. Bundan dola yı, lıep tabiatta çalışır, fakat o manzarayı ken di ruhunun adesesinden geçirerek ona, herkesin göremediği sırları göste rirdi.
Resim hayatı benim kine çok benziyordu. O da gençliğinde Sanayi-i Nefise’ye girmek ve re sim öğrenmek için
ba-Kandilli Sırtlarından Bebek, 1934, 65x81 cm, duralit üzerine yağlıboya. (Özel Koleksiyon)