S A N A T
G A L E R İ S İ
Bu broşür,
HORHOR SANAT GALERİSİ
sergisi için, gazete şeklinde
hazırlanmıştır. 5 Nisan 1991
A dres:
HORHOR SANAT GALERİSİ Horhor Bitpazarı.
Kırık Tulumba Sok. No: 13 FATİH 3 4 2 6 0 / İSTANBUL Tel: ( 1 ) 5 2 4 35 92
Faks: (1) 531 4 7 48__________
EY İN S A N ! S A N A T Y A L N IZ Ş E N İN D İR . S c A M n
Minyatürde Gemiler
(Efsane Gemileri ★ Osmanlı Donanması)
i m i
SANAT GALERİSİNİN BEŞİNCİ SEBGİSİ
Minyatür Sanatçısı
Ülker Erke
Fatih'in gemisinden Cumhuriyet Dönemine kadar
Osmanlı
D onanm ası ve çeşitli efsanelerde sözü edilen gemi çeşitleri
üç yıllık araştırma ile
Sanatçı Ülker Erke
tarafından minyatür
olarak resimlendi.
Sanatçının 90 minyatürü
5 - 2 1 Nisan 1991 tarihleri arasında sergileniyor.
Doksan minyatürlük
DONANMAMI OLUŞTURURKEN...
A P A R TID A N - Y ALA TA N - YAçSAYAN
iLKED LP K i: - MİNYATÜR - C EM İLEB
Tiímaz ‘u'YJVR
aidimizin duvarları bu kez minyatür sanatçısı Ülker Er- ke'nin minyatürleri ile süslenecek. ’Efsane Gemileri' ve "Osmanlı Donanması’nm -Fatih'ten Cumhuriyet e kadar- çeşitll evrelerinde kullanılan teknelerin güzel minyatür resimleriy le...
bakın bu minyatürler, kaç bakımdan önemli?
Bir: Cesimler, minyatür değil, sadece kitaplardan derle nip. fotokopi olarak bir araya getirilmiş olsa bile, koleksiyon ola rak.
iki: Büyük bir araştırma sonucu olarak böyle bir koleksiyo nun ilk kez yapılması.
Uç: Geleneksel sanatımız olan minyatür resim halinde ya pılmış olmaları.
Dört Değerli sanatçı Ülker Erke imzasını taşımaları. Evet bu dört madde içinde üçüncü madde üzerinde biraz duralıa Bu günlerde hayli popüler olmaya başlayan Minyatür (Sa natını, aslında çağdaş Türk resminin atası saymak gerekir. Olağan üstü anlatım gücü ve belgeleyici özellikleriyle sahip çıkılması, ya şatılması. geliştirilmesi gereken bir sanat Minyatür.
tslamda nesim yasağı iddialarına rağmen, kitaba gösterilen saygı gereği, süsleme resimle her zaman beraber yaşamış ecdadı mız. özellikle Tezhip ve Minyatürle kitapları zenginleştirmiş, bu sa natla uğraşanları desteklemişlerdir.
(Selçuk hükümdarlarını örnek alan Osmanlı Padişahlan da sarayda nakkaşlar bulundururlardı. Fatih'in (Sinan Bey adında nak- kaşbaşı vardı. Topkapı (Sarayında (Sinan Bey'in yaptığı portresi vardır. 11. Bayezid zamanında Velican ve Baba Nakkaş. L (Selim za manında Bali. Kanuni zamanında Nakşi. (Şahkulu. Nigari (Haydar Dcis), daha sonra Musavvir Osman. Levni gibi isimier Türk Min yatür Resmini devam ettiren en ünlü isimlerdi.
Matbaanın batıda yaygınlaşması karşısında. Osmanlıda de vam eden el yazması kitaplar, minyatür resmin sürdürülmesiyle, ge lişmesine vesile oldu. İL Mahmud döneminden sonra da batı tarzı resmin rağbet görmesi minyatürün adeta unutulmasına seb ep ol maktaydı.
Ancak bu konuda ve daha bir çok alanda Türk Kültürüne hizmetleri sonsuz olan Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver'in gayret leri bu geleneksel sanatımızın canlanmasını sağlamıştır.
1. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Deontoloji ve Tıp Tarihi Bölümünde Dr. Süheyl Ûnver tarafından başlatılan "Türk Tezhip ve Minyatürü çalışmaları bugün de devam etmektedir.
(DEVAMI 2. SAYFADA)
KALYON 1496-1498 II. Sultan Bayezid zamanında Geli bolu'da bu gemilerden iki tane yapılmış. Bunlara GÖGE de denirdi. Birine Amiral Kemal Reis, öbürüne Burak Reis tayin olunup diğer 300 gemi ile Inebahtı (Leponte) ya gönderildi.
Kalyon: (İtalyanca G oleone-15.-16. yy. savaş gemisi (2000 asker alıyordu). Kadırga: İnce uzun, bordaları alçak, yel kenleri üçgen (Latin yelken).tki direkli ve küreklerle hareket ederdi. Manevra kabiliyeti, durgun havalarda yelkenli gemi lere karşı küreklerle daha elverişli olmasına rağmen, ağır oluşundan handikaplıydı. İç ve dışları süslemeli idi. Renkleri kırmızı, direkleri yeşil olan Türk kadırgalarına "çektiri" de niyordu. Direkli olan çektirilerde gerektiğinde direkler aşağı alınabiliyordu.. Türk kadırgalarını Venedik tipinden ayıran üçgen latin yelkenleriydi. (400-500 kişi alırdı)Kadırgaların demirledikleri limana Kadırga Limanı denirdi. Bugünkü Ka dırga semti bundan esinlenerek isimlendirilmiştir. (15. yy. Katip Çelebinin Kitabından, I.Ü.K. Tuhfetül Kibar fı Esfaril Bihar) Prof. Dr. A. S. Ünver arşivi, notlarından:
Ülker ERKE M 1 mrüm boyunca de-
^ niz kıyısında yaşa mama rağmen ne denize ne de gemilere aşı rı bir tutkum olmuştu. İs- panya’ya yaptığım bir ge zide SfiffİİE&'da limana bağlı, para karşılığı turist lere gezdirilen Kristof Ko- lombun gemisini gördü ğümde içim burkulmuş, "neden Barbaros'un bir teknesini inşa edip böyle teşhir etmeyiz" gibi bir hayıflanma dışında, eski gemilere aşın bir alaka da duymamıştım... Taa ki denize ve deniz sporları na büyük bir tutkusu olan oğlum, odasmın duvarla rını tekne ve sörf resimle ri ile kaplayıncaya kadar. Bendeki "d eniz-gem i" hastalığı, oğlumun duvarı için bir takvim sayfasın dan kesilmiş renksiz bir KALYON gravürünü bo yamakla başladı. Ortaya çıkan görkemli kalyonu duvarda tek bırakama dım. Bir tane, bir tane da ha derken üç senede 90 gemi ile büyük bir donan maya sahip oldum.
Bu çalışmada Aziz ho cam Prof. Dr. A. Süheyl Ünver'in tükenmez hazi ne arşivi ilk başvurdu ğum kaynak oldu. Türk sanat tarihine hediye etti ği aydınlatıcı, eğitici, uya rıcı belgelerinden biri de hepimizin hatırlayacağı, bildiğimiz Î.Ü.Kütüpha- nesinden 15'ci yy .a ait Ka- tipçelebi kalyonudur. Bu nu senelerce evvel Santa
Farma ilaç Fabrikası bas mış, arkasında da Dr. Sü heyl Ünver'in gemi,gemi cilik konusunda aydınla tıcı bilgileri var... Hoca mız sanki bu konu üze rinde daha çok çalışılma sına ışık tutuyor gibi.
Önceleri, bulduğum her gemiyi minyatür filoma katıp bir koleksiyon oluş turduğumu zannediyor dum. Resimler çoğaldıkça gemiler arasındaki fark lar, teknelerin yıllara göre değişimleri ve gelişimleri, Osmanlı Donanmasının zaferleri, gemilerin halk arasında süs, amblem, olarak kullanılması dik katimi çekmeye başladı. Masal, efsane ve aşk hika yeleriyle dolu gemilerle çeşitler çoğaldı. Bunları sınıflandırıp, tarih ve hi kayelerini öğrenmek, ba zen boyamaktan daha il ginçti. Ve gemiler kendili ğinden ikiye ayrıldı. Bi rinci gurup "eski yazılı" (DEVAMI 2.SAYFADA)
İÇİNDEKİLER
Horhor'a Yeni Yönelim Yeni Soluk...2 Hortıor'da Eski Eşya Kokusu ve Yenilikler..3 Saltanat Kadırga ve Kayıkları. . . 3 Ülker Erk e . . . 4-5 İstanbul Kayıkları ve Kayıkçılar. . . 6 Minyatürlerde Türk Donanması. . . 7 Vükela Kayıkları . . . 7 Karma Sergi. . . 8 Horhor ve Çevresi
...8
HORHOR SERÇZERİ
SAHRA :2
O R H O R
1
A
YÖNETİM ,
SOLUK
H H
Başkan Atilla Ekşinozlugil, "İstanbullu sanatseverlere, antika severlere yepyeni bir alan açm ak için uğraş vereceğim ." Soldan Sa ğa: Ruşen KAÇAROGLU, İskender TOPÇU, Atilla EKŞİNOZLUGİL, Fikret PEKÇETİN, Cengiz ÜNLÜ, Cafer GÜMÜŞ.
A R A Ş TIR A N - YAŞATAN - YAŞ AYAN
Ü LK ER ER K E - MİNYATÜR - G EM İLE R
(BAŞTARAFI1. SAYFADA)
Günümüzde bu sanata ilgi hayli artmıştır. Bazı özel kuraların da varlığını bilmemizin yanında, Topkapı Sarayı hda Cahi- d e Keskiner ve Cerrahpaşa'da Gülbin Mesara ile Ülker Erkenin başı çektikleri iki önemli okul vardır. Evet okul diyebileceğimiz, bu iki yerdeki çalışmalarla Türk Tezyinat ve Minyatür Besini günün gelişmesine paralel olarak ilerlemektedir. Türke ha£ bu sanatın, hayat-sükûnet-özgürlük sembolü gemiler konusuyla, araştırmacılığı nın yanında ülkemizin en titiz minyatür sanatçılarından Ülker En ke’nin imzasıyla galerimizde sergilenmesinden kıvançlıyız.
İlginiz d eniz, beğen in iz rüzgar olsun,
gemilerimize.
G eçm işe u çar b e lk i birlikte gezeriz,
teşrifinizle.
'Artık bir Sanat Galerisine de sahip olan
Horhor Bit Pazarı'na, yeni yönetim neler
ekleyecek... Çarşı esnafı umutlu, Yöneticiler
umutlu, İstanbullulara ise yenilikleri
beklemek düşüyor..."
DONANMAMI OLUŞTURURKEN..
(BAŞTARAFI 1
ve efsane gemile'ri; ikinci gurup ise Osmanlı Do- nanması'na ait olanlar.
Osmanlı donanmasına ait gemileri bulmamda büyük bir kolaylık Prof. Dr. Nurhan Atasoy'un "Minyatürlerde Türk Do nanması" adlı bir makale si oldu. Yazısının sonun daki "Türk Donanması nın ne çeşit gemilerden meydana geldiğini ince lemek isteyenlere bu ko nuyu aydınlatm ak, ve başlıca minyatür kaynak larını tanıtmak istedik' sözleri sanki benim içir bir mesajdı.
Uç sene boyunca filoma eklenen yeni gemileri derste (*) arkadaşlara gösterip, bu tatlı hazzı paylaştım. Bu ara, beni teşvik edip baştan çıkaran (!) Gülbün Mesara Hanım başta olmak üzere bütün arkadaşlarımın ayni araş tırma heyecanı ile bana yeni gemiler temin etme leri, bu çalışmamın unu tulmayacak güzelliklerin- dendir.
Akla gelebilir, böyle biı koleksiyon fotoğrafla da derlenebilir, veya çok bü yük gayretlerle orijinalleri bir araya toplanarak sergi lenebilirdi de. Çoğu, dev rinin hükümdarlarının za ferlerini onurlandırmak için hazırlanmış kitap me tinlerini süsleyen minya türler içinde gömülü bu lunmakta idi. Çalışmala rımda bu miinyatürlerin içinden gemileri birer
bi-SAYİADA)
rer çıkartarak , karakter lerini tebarüz ettirmeğe çalıştım. Şematik çizimle- ri, gravür resimleri min yatür tekniği ile renklen dirdim. Büyük kompozi törlerin eserlerini icra eden sanatçılar nasıl ken di anlayışları içinde esere bir yorum getirirse, ben de, sanırım, bu gemilere kendi yorumumu getire rek sunmaya çalıştım.
Bu çalışmalarınım, za man zaman minyatüre miadmı doldurmuş, naif bir sanat gözü ile bakan lara, bu sanatın ne denli anlatım gücüne sahip ol duğunu, dökümanter, es tetik ve eğitici nitelikleri ni kanıtlayacağım uma rım.
Bir gemi koleksiyonu oluştururken, Osmanlı tarihi hakkında edindiği miz bilgilerle, gemilerin gelişmesini, yıllar içinde değişik sanatkarların fır çalarından ve değişik üs luplarla gördük.
Sanırım ilk defa minya tür konusunda, minya türlerin içinden , tek bir konu böylesine incelendi. Daha o kadar zengin ve bakir konular var ki, ara mızdan böyle araştırma cıların çıkmasına ışık tu tabilirsem ne mutlu bana! (*) Cerrahpaşa Tıp Fa kültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Kürsüsü bünyesin de her hafta Sah günleri devam eden Tezhip ve Minyatür dersleri.
T
Nur BALKANLI
am on y ıl önce, 1981 yılında Ku- ledibi B it Pazarı nın dağılm asıyla H or- hor'd a b iraray a gelen antikacı, eskici dükkan s a h ip le ri, ta m irc ile r, gene on y ıld ır görev yap m akta o lan Y ö n e tim K urulu'nu oy birli ği ile değiştirdiler. Ko lay d eğil, 204 dükkan dan olu şan bu 6 katlı b in a n ın y ö n e tilm e si, pek çok sorunla uğraş m ayı g erektiriyor. T e m izliğ ind en , rek lam ı na, p azara g elen lerin keyifli bir alışveriş yap m ası için gerekli orta m ın sağlanm asına k a dar, b ir d iz i işi var H orhor B it pazarının.. Ü stelik artık, b ir de Sa nat G alerisi var, öğren ciler, m eraklılar, alıcı lar ve b asın ın giderek a rta n il g i le r i d a h a özenli b ir çalışm a isti yor.
İstan b u l'u n bu çok eski sem tinin adı, unu tulm aya yüz tutarken, "H orh o r" te k rard an gündem e giriyor.. A n tika ve eski eşya fiyat larının cazibesi, çeşitle rinin bollu ğu, ve hiç b ir y e rd e sergilen m em iş eski dönem res samlarının resim leri ile H orhor B it P azarı gelecekten um utlu... E n g ü z e li de belki bu B it P a z a rı sakinleri n in y e n i yönetim e duydukları güven... Yeni yö- ---netim genç,
enerjik dükkan sahiple rinden oluşuyor..
A tilla E k şin o zlu g il (Başkan),
İ s k e n d e r T o p ç u (Ü ye, esk i y önetim d e de yer alm ıştı)
Cengiz Ü nlü (üye).
L ev en t A k ay lı (yd. üye),
Şim diden yoğ u n bir faaliyet içersind eler, iş b ö lü m ü y ap ılm ış, sık sık biraray a g elip so runları, çözüm leri tartı şıyorlar.
B irk aç d ük- ^ -... k an s a h ib in e , y e n i y ö n e tim den neler bekle d ik le r in i s o r duk.
m ak isted iğim iz şeyle rin bir kısm ını yapam a dık. Şim di gene değişik fonlar ayrılm az, bü tçe geliştirilm ezse, sıkıntı larım ız olacaktır. D ük kanlardan alm an aylık aidat çok yetersiz, her dükkandan 25.000.-TL.
D O Ğ A N
K A R A M A N
"Yeni
Yönetimden pek
tabii ki ümitliyim.
Genç, ileri
görüşlü
arkadaşlar,
birşeyler
yapacaklarından
eminim."
DOĞ AN K A R A M A N : Y eni yön etim den pek tabii ki üm itliyim . G enç, ile ri gö rü şlü a rk ad aş la r , b ir ş e y le r yapacakların d a n e m in im . B enim b ek led i ğim , p azarım ı za gelen m üşte rilere, tem iz ve itinalı bir hizm et veril mesi. 1981’den beri bu radayım . Reklam ım ızla ilgili hiçbirşey yapılm ı yordu. Şim di ise Sanat G alerisinin açılm asıyla bu raya çok daha deği şik insanlar, gazeteciler geliyor.ETH EM --- DOĞAN:
Pek çok şi kayetim vardı. A m a şim di h ep sinin düze leceğine inanıyo rum. En alt kattaki konfeksi yoncuların çıkarılm a sını, cilacı ların o n la rın y erin e inm esini istiyorum . D a h a te - miz bir or tam sağ la n a c a ğ ın a g ü v e n iy o rum . O d abaşlarıyla il g ili şik ay etlerim iz de herhalde dikkate alına caktır.
İSKEN D ER TO PÇU: Eski yönetim de elim iz d eki im kanlar ve b ü t çem iz k ısıtlıy d ı. Y ap Y O N E T İM K U R U L U
Atilla EKŞİNOZLUGİL
Başkan
İskender TOPÇU
Üye
(Eski yönetimde de yer almıştı)
Cengiz ÜNLÜ
üye
Levent AKAYLI
yd. üye
aylık aidat alınıyor. Bu p a r a y la ıs ın m a d a n elektriğe, suya, tem izli ğe herşey karşılanm aya çalışılıyor. E skid en ka sam ız, m izanım ız hep eksi verirdi. Y eni yöne tim olarak, gene esnafa y ü k le n m e d e n , a n ca k d eğ işik fonlar y a ra ta rak H orhor Bitpazarm ı istenilen seviyeye getir m eye çalışacağız. B un d an ö n ce k i Y ö n e tim K u ru lu 'nd a bü tü n yük B a şk a n ın sırtm d ay d ı. A m a şim di görüyorum ki görev taksim atı çok g ü zel yap ılıyor. H er kes kend ine d üşen gö revin en iyisini yapm a ya çalışıyor.-bu da gös teriyor ki yeni yönetim istenileni verecektir.
A yrıca Başkan Atilla E k ş in o z lu g il’e n e le r y a p m a k iste d ik le rin i, gelecekle ilgili projele rini sorduk:
- 2 yıl önce bu paza ra katıld ığın ızd a, şim diki gelişm eleri planla- m ışm ıydm ız? Yoksa gi d erek, yavaş yavaş mı oluştu?
- A shnda b u fikirler giderek oluştu, buranın çok cazip bir yer oldu ğunu, buna rağm en b i linm ed iğini, tanıtılm
a-dığını farkettim . Sanata olan y atk ın lığ ım dola yısıyla, bu m u hitte bir galeri olm am ası dikka tim i çekti. T a n ıtım ve sirkü lasyonu k olaylaş tırm ası a çısın d an , Sa nat G alerisi’ni açtık ve çizgim izi ilk ustalardan ■v oluşturduk. Bu tah
m inen b ir süre da ha b ö y le gid ecek . E ski u sta la rın hiç görülm em iş, sergi lenm em iş eserlerini sergileyeceğiz. D a ha sonra belki, ya vaş y av aş so n rak i d ö n em lerin eserle rin i serg ilem e ola nağını d a araştıra cağız.
- H orhor Bit Pazarı esn afı siz d e n çok ş e y le r b e k liy o r . B a ş k a n lığ ın ız o l d ukça d este k gör müş. P eki, daha ne ler yapacaksınız? - B aşk an lığ ım des teklendi ve b en de bir şey ler yap abileceğ im e in a n ıy o r u m . E s k ic i d ü k k a n ı e sp risin d e n u z a k la ş m ış , a n tik a c ı d ü k k a n la rın ın , d aha çağdaş, kültürel olarak zenginleşm iş, disiplinli b ir yapı olu ştu rm asını sağlayacağım .
M üzik yayını ile, ka fetery ası, tertem iz tu valetleri ile sergiyi ge zecek , alışv eriş y ap a cak kişilerin k ey ifli bir o rtam b u lm asın a çalı şa ca ğ ız . B u , e sk id e n y o la çık ılarak h azırla nan ortam la İstan b u l’a yeni bir kültür alanı aç m ak için uğraşacağım .
- H orhor B it Pazarı, d a h a ço k h a n g i tip m üşteriye hizm et vere cek?
- A n tik an ın ilk eli o lm ası, fiy a tla rın ı o l d u k ça ca z ip k ılıy o r. S e rg iy i g ezm ek , k afe tery ad a o tu rm a k için g elecek b ir k işi m utla ka bütçesine u ygun eş yalar bulabilecektir. Bu nedenle genç kuşaktan, esk i kuşağa ço k geniş b ir y e lp a z e y e h ita p ed ip , hizm et vereb ile ceğim ize inanıyorum .
HORHOR ŞERÇ t£R l
m FA :3
HORHOR'DA ESKİ EŞYA
KOKUSU ve YENİLİKLER
D
Metin OZKAYAışandan bakıldığın da vergi dairesi- okul karışımı soğuk görünümlü taş bir bina.
Bir, adım atmaya görün, içeriye ! İlkönce hafif bir eski eşya kokusu gelir bur nunuza, ikinci kapıdan gi rince sağlı sollu antikacı dükkanlarını görürsünüz. Sonra bir tereddüt..! Sağ danım başlasam soldan mı başlasam gezmeye diye?
Oda nesi, karşı dükkandaki kol tuk, hiç mi hiç ya bancı değil. Hani yer bulam ayıpta kırdığımız koltu ğun aynı değilmi o? Belkide benzeri! Garip bir heyecan kaplar benliğinizi...
Bir anlık dalar gidersiniz, o eski saatlerin tiktakla- rıyla babaanneleri nizle yaşadığınız günlere... Zamanın ne ka dar çabuk geçtiğini düşü nürsünüz. Geçmişin acı tatlı olaylarım, o zamanın görgü tanıkları olan anti kalarla yaşarken, yaşam savaşının, birçok değerler den uzaklaşmamıza neden olduğu kanısına varırsınız.
Horhor da eskicilikten antikacılığa geçiş dönemi nin yaşandığı şu günlerde,
birçok enteresan ve birbiri
ne zıt manzaralarla karşıla şabilirsiniz. Bazen İstan bul'un en lüks caddelerin den birinde yürüdüğünü zü zanneder, bazen de mü- tevazi eskiciler çarşısında hissedersiniz kendinizi. Bunun içindirki her kesim
den insanın uğrak yeridir Horhor. Hatta çoktandır göremediğiniz arkadaşları nıza, dostlarınıza burada rastlayabilirsiniz.
Altı katta 200'den fazla dükkanın bulunduğu bu eski eşya cenneti şu gün lerde modernleşme savaşı veriyor. Hem de ne savaş !
Cephe Horhor Bit Paza rı, yeni bir başkan, yapılan işler, terkedilmek istenme yen alışkanlıklar, kırılmak
istenen kabuk ve kimin hangi cephede olduğu bi linmeyen garip bir savaş... Nasıl başladı bu yenilik sa vaşı? |
Bir antikacı dükkanının sanat galerisine çevrilme siyle yaşanan yenilikler zinciri, çarşının görünümü ve reklam kampanyası ile devam etti. Çarşıya gelen misafirlerin istekleri doğ rultusunda cesur kararlar almaya devam eden yöne tim kurulu, şimdi de mo dern bir kafeterya konusu na eğilerek Horhor Bit Pa- zan'nı İstanbul'un en mer kezi yerlerinden biri haline getirmeye oldukça kararlı görünüyor.
Horhor Sanat Galerisi ile yeni bir görünüm kaza nan çarşı, istenilen antika ve eski eşyayı bulma bakı mından Türkiye'nin en bü yük antika pazarı olma ko numunu da sürdürmeye devam ediyor.
200'den fazla dükkanı barındıran, geçmişle gele ceği, insanları ve eşyaları ile birarada bulabileceğiniz ilginç bir yer Horhor.
Çarşıyı gezenlerin bü yük bir bölümü ta bii ki antika me raklıları ve antika cılar. Antikacılar diyorum çünkü H orhor Bit Pa- zarı'nda esnafın da alıp satabileceği derecede ucuz par çalar bulmak, her- zaman mümkün... Bu antika meraklı larına şimdi resim camiası da eklendi. Horhor Sanat Gale risinde tanık olduğunuz resim ve antika sohbetleri nin ne derecede doyumsuz olduğunu, o insanların na sılda kendilerinden geçe rek sanat için biraraya gel menin mutluluğunu yu dum yudum tattıklarını hayranlıkla izlersiniz...
Daha şimdiden böyle bir ortamı hazırlamayı ba şaran, çarşının yeni Yöne tim Kurulu Başkanı ve Sa nat Galerisinin sahibi anti kacı Atilla EKŞÎNOZLU- GtL sanat uğruna yaptığı bu mücadelede şimdiye kadar yaptıklarıyla dahi yenilikler savaşı rakipsiz galibi görülüyor...
SALTANAT
Fatih Sultan Mehmet İstanbul ve Boğaziçi'nde köşklü saltanat kayığı ile dolaşmıştır. Fatih'in ölü mü üzerine yerine geçen II. Bayezıt 21 Mayıs 1481 Pazartesi günü tahta oturmak üzere kadırga ile gelmiştir.
Rodos'un Senjan şö valyelerinden alınış mu harebelerine katılan Ka nuni Sultan Süleyman Rodos'a Yeşil Melek adlı bir kadırga ile geçmiş, za ferden sonra Rodos Der ya beyine hediye ettiği bu kadırga Evliya Çele- bi'nin ölümünden 150 yıl sonraya kadar büyük bir özenle saklanmıştır.
1565 yılında Piyale Paşa komutasında Mal- ta'yı zaptetmek üzere gönderilen donanmaya Kanuni Sultan Süleyman kendisine ait Sultan ka dırgasının da katılması emrini vermiştir.
Kırk yıl beş ay salta nat süren IV. Mehmet (Avcı) Edirne'yi seviyor yaptırdığı köşklü saltanat kayıkları ile Tunca
üze-KADIRGA VE
rinde geziyordu. İstan bul'u da imar eden padi şah Boğaziçi alemlerine yenilik katmış ve İstav roz bahçelerindeki kiraz sefalarına, Kandilli ve Üsküdar saraylarındaki alemlerine debdebeli sal tanat kayıkları ile gitmiş tir. Bugün Deniz Müzesi saltanat kayıkları koleksi yonunda bulunan ve gü nümüze kadar konulabi len en eski saltanat kadır gası IV. sultan Mehmet'e aittir. Zaman zaman ona- rımı yapılan bu teknenin gerçek bir sanatçı elinden çıkmış işçiliği ve tekne üzerinde klasik süslemeli bir köşkü vardır.
Teknenin boyu 40 m., eni 5.70 m., umku 2.40 m.dir. Baş omurgadan küpeşteye kadar 28 m., kıçtan köşküne kadar 5.10 m. yüksekliktedir. Üzerinde sağlı sollu 48 oturak bulunurdu. Her küreği üç kişi çektiği için 144 de kürekçisi vardır.
Çeşitli boyutlarda bu lunan saltanat kayıkları köşklü, köşksüz, kuşlu gibi adlar almışlardır.
Saltanat kadırgaları nın kıç taraflarında hü kümdarların oturduğu köşk bulunur, baş kısım ları uzun ya da kıvrık olurdu. Kayıkların kıç ve baş tarafı çeşitli şekiller de süslemeler, altın yal dızlı oymalarla donatılır dı. Ayrıca baş tarafların da tahtadan ya da gü müşten yapılmış kuşlar ve gümüşten fenerler bu lunurdu. Kayıkların ya pım ve süslemelerinde, devirlerinin sanatkar ve sanat anlayışının etkileri ni açık bir şekilde görebi liriz.
Padişah kayığından başka bütün kayıkların üstleri açıktır. Yalnız ala ya katılmış olan şehzade lerin kayıkları başka renkte çuha ile örtülü olur ve padişah kayığının hemen arkasından gider ler.
Melling, "Voyage Pit- toresque de Constanti nople et du Rives du Posphore" adılı eserinde Padişahın saltanat kayığı ile Boğaz içine çıkışını şöyle anlatıyor:
"Sandalya diye adlan dırılan altı büyük sandal hümâyûn alayına yol açar, bunlara sayısı yü- zelliye varan hademeler binerler, bunların sağ ve solunda gidip gelen öteki iki sandala da hasekiağa- lar binerler. Top
gürle-KAYIKLARI
mesi gibi çıkan seslerden padişahın yaklaştığı anla şılır. Ellerinde tuttukları değneklerle özel araçlara emir verirler. Hademele rin sandallarından sonra 'Sarık sandalya' denilen bir sandal gelir ki, buna destarıhümâyunu götür mekle görevli olan kimse biner; sarık sandalının ar kasında da altı kayık yü rür. bu kayıkların her bi rinde bir ağa (mabeyinci) bulunur, bu ağalar arka larını evrakıhümâyuna dönmemiş olmak için yüzlerini kalıkların kıç tarafına döndürmüş bu lunurlar.
Padişaha ait olan ka yıklar iki tanedir. İkisin de de üç fenerli, her yan dan som gümüşten par maklıklar ile çevrilmiş ve aynı madenden dört sü- tun*‘uzerine oturtulmuş bir köşk vardır, bu köşk ler, uçları çok gösterişli sırma işlemeli ve ince, gerçek incilerle süslü fis tolardan oluşmuş saçaklı kırmızı çuhadan yapıl mıştır.
Padişah bu kayıklar dan birinde oturmuş, da ha doğrusu yatmış gibi görünür, köşkün dışında ve arka tarafında dümen tutan bostancıbaşı bulu nur. köşkün içerisi som gümüşten küçük bir par maklıkla bölünmüştür. Burası huzurda olan üç önemli kişiyi alır.
H ünkar kayığında bostancıların yer aldığı iki sıranın ortasında iki başçuhad ar bulunur. Bunlardan her biri bir is kemle tutar, padişah ka raya çıkışında ata binmek için bu iskemleye basar. İkinci hünkar kayığı da birincisi gibi son derece süslüdür. Baş ve kıçların dan ayırt edilir. Bu kayık ta padişahın kılıcını taşı makla görevli olan silah- tarağa bulunur, fakat kimse kayıkta padişahın yerine oturamaz. Padişah dönüşünde arkadan ge len bu kayığa biner. Ka radan denize her çıkışın da kayık değişir. Kafile nin içindeki diğer kayık lara haremağaları biner ler, bunlarm başında kız- larağası bulunur. Ağa ka yıkta gurur ve rahatlıkla, yaslanarak oturur.
Padişahın geçtiğini Kızkulesinden atılan top lar bildirir, bu geçiş sıra sında kulenin alt katma dizilen bostancılar iki kat iğilerek hükümdarı se lamlarlar." İmparator Thedosius zamanını anlatan kitap. Gravürleri 14. Louis'in gravürcüsü tarafından yapılmış. Devrinin en iyi örneklerinden 16.yy. İznik Çinisi
yaşayan Çeçmiş
Antikacılar Çarşısı, Horhor Kırık Tulumba Sok. No.: 13/49-50-51-52 I I i 1 1 t i M ı M I i l i i ı Fatih 34260 İsîanbul-Turkey
İN G İL İZ
MOBS
!i!i!i!i!!i!!l!İ
İL Y A L
iO R U l
İ R İ !
m
« İ Z İ
Bir, adım
atmaya görün, içeriye!
Önce Hafif bir
Eski eşya kokusu gelir.
•
Horhor, antika ve eski eşyayı
bulma bakımından Türkiye'nin
HORHOR ŞERÇ İLERİ
SA^FAf
KÖŞKLÜ SALTANAT KAYIĞI
(Teasehner albümü. 17. yy.)
Saltanat kayığının başında 7 başlı canavar sembolü var.
KIBRIS LİMASOL KOYU 1581
Arka planda çıkartm a gemisi
Yandan kapaklan olan -altı düz- teknelerdi. Altlanmn düzlüğü nedeni ile sığ bölgelere yanaşabiliyorlardı.
(Şahname-i Selim Han T.S.M.H.)
AMBARLI KAL YON RESMİ
Karahisarlı Ressam Abdurrahman Eserinden Azi~ imzalı. (Prof. Dr. A. Süheyl Ünver arşivi)
RODOS UN FETHİ 1522
(Kanuni'nin Rodos'u alm ası)
Louvre Müzesi grafik sanattan kısmında. Gravürü çizen bir Alman. Kanuni sergisi dolayısı ile Fransa'da basılan kitaptan. (Sanatçı Ü. Erke tarafından renklendirilmiştir.)
Boğaziçi ve Saltanat Kayıktan adlı kitapta Hayati Tezel diyor ki: Rodos'un St. Jean şövalyelerinden alınması savaşlanna katılan Kanuni Sultan Süleyman Rodos'a "Yeşil Melek" adlı kadırga ile gitmiş. Zaferden sonra Rodos Derya Beyine arm ağan ettiği kadırga
'Evliya Çelebi'nin yazdığına göre Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünden sonra 150yıl özenle saklanmıştır. 1736-1737 SEFERİNE İŞTİRAK EDEN ÇEKTİRİLER Çektirilerin altında kaptanlanm n isimlen yazılı.
Sol altta Ressam Elhac Feyzullah
imzası var. Prof. Dr. A.Süheyl Ünver arşivi. T.S.M.K. 1736-173718. yy.
VÜKELA VAPURU
Vükelâ vapuru geceleri Kanlıca'dayatar, sabahlan bu yakada oturan devlet erkanını
alarak Bebek'e geçer. Hayrullah Efendi yalısı nhtım m da toplanan Rumeli yakası zadegânını alıp Sirkeciye getirirdi.
(Prof. Dr. A. Süheyl Ünver arşivi)
NUH GEMİSİ
(Nuh Peygamber'in yediği horozun kemiklerinden ilham alarak gemisini inşa ettiği rivayet olunur. T.l.E.M.)
BUĞU GEMİSİ
Üç am barlı Sultan Adli Mahmud zam anı "Mahmudiye" adlı gemi.
Yandan çarklı sultana ait buhar gemisi.
II. Mahmud zam anında ilk buharlı gem i yapıldı. Buna "Buğu Gemisi" deniliyordu. (Prof. Dr. A. Süheyl Ünver arşivi)
MALKOÇOĞLU ALİ PAŞA 'nın Mısır'a vali olarak tayin edildiği zam an İskenderiye Limanına varışı. (H alef ef. 612. Vekây-ı Ali Paşa- sayfa 24)
SW A :5
HORHOR ÇERÇİLERİ
ÜLKER ERKE
1949 senesinde Amerikan Kız Koleji Orta kısmını bitirdikten sonra tahsiline Moda Kız Sanat
Enstitüsünde devam eden ÜLKER ERKE 1947 yılından itibaren ûrd. Prof. Dr. Süheyl Ünver in öğrencisi olmuş, tezhip ve minyatür
çalışmalarına devam ederek 1958 de nocasından icazet almıştır. 1945-1947 senelerinde sınıf resim hocası Ressam Sami Boyan (964-1965 senelerinde Ressam Ercüment Kalmık atelyesinde özel karakalem çalıştı. 1986 ve 1990 yıllarında Yıldız Üniversiteşi Restorasyon Bölümü ve Marmara Üniversitesi Mühendislik Bölümü öğrencilerine öğretim
görevlisi olarak dersler vermiştir. Halen Cerrahpaşa
T
ipveDeontoloji Tarihi Enstitüsü bünyesindeki Prof. Dr. A. Süheyl
ÜNVER in başlattığı TÜRK TEZHİP ve MİNYATÜRÜ seminerlerinde öğretim görevlisidir.
KİSİSEL SERGİLERİ:
1963 MİNYATÜR ve TEZHİP Beyoğlu Şehir Galerisinde.
1965 MEVLEVİLİK Beyoğlu Şehir Galerisinde.
1987 MEVLEVİLİK ve MEVLANA PORTRELERİ Süleymaniye
Kütüphanesi nde
.. 1990 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK MİNYATÜRÜ Galeri Vinci de
Edremit yöresi ve folkloru
üzerine yaptığı çalışmalardan çağdaş minyatürler.
Yirmibeşi aşkın KARMA SERGİYE katıldı.
HALİÇ ÜZERİNDE EĞLENCELERDE YER ALAN DONANMA GEMİLERİ
Levni - Sum am e-i Vehbi.
YEDİ UYURLAR
Kütahya - Lala Hüseyin Paşa c. duvar süsü .
SULTANII. OSMAN'm saltanat kayığı ile saraya gelişi.iki başlı kuş, kayığın başında yer alıyor.
(Şahname-i Nadiri 1622 T.S.M. H. 1224)
VENEDİK ALBÜMÜ - Çifte kayık
’
■
m
M m
.
■FATİH'İN KAYIĞI
"Kitab-elMısriye"Prof. Dr. A.Süheyl Ünver arşivinden, Fatih zam anında ilk askeri güçlü donanm a kuruluyor. (Zağnos Paşa, Hamza Bey, Gedik Ahmet Paşa da kum andanları.) Tespit edebildiğim iz ilk Osmanlı teknesi bu saltanat kayığı, ilk dönemlerde olmasından dolayı hatları oldukça sade. "Saltanat kayığı: Padişah ve yakınlan için devletin kudretini simgeleyecek şekilde 30-32 metre uzunlukta, 2.5-3 metre genişliğinde olurdu. Padişah kayıklanna şekillerine göre Kuşlu kayık, Köşklü kayık denirdi. Köşklü kayığın önünde 6 büyük kayık (hadem e-i hümayun) giderdi, buna sandalye denirdi." En öndeki de destar'ı hümayunu taşırdı ki buna sank sandalye
denirdi. (Kayıklar; Çelik Gülersoy) Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul ve Boğaziçinde köşklü Saltanat kayığı ile dolaştığı, Fatih'in ölümünden sonra yerine geçen ll. Bayezid'in tahta oturmak için I48l'de Kadırga ile geldiği tarihsel gerçeklerdendir. (Boğaziçi ve Saltanat Kayıkları, Hayati Tezel)
HORHOR SERVER t
S/WFA :6
İstanbul Kayıkları ve Kayıkçıları
X V I I I .
yüzyılın o rta la rın d a k ayık ve k ay ık çı say ısın d a b ü y ü k bir artış görülür. B u da şeh rin nü fu su nun arttığın ı gösterir. B o ğ a z iç in d e b ağ ve bah çeler y o k ed ilerek açılan yerlere birçok in şaat yapılm ış ve sonun da sem tler olu şm aya b aşlam ıştır. B o stan çı- b a şıla rın y e tk ile ri ve ö n em leri b u d evird e bir kat d aha artm ıştır. Bostancıbaşı defteri di ye b ilin e n b ir d efter vardır ki, Padişah'a ait olan Boğaziçi'ndeki has bahçe ve koruların, kı y ıların topoğrafik du rum unu ve boş binaları g österm ekted ir. İstan bu l kayıkçılarına ait bir d efter de bu durum u d oğru lam aktıd ır. 1802 tarihli olan bu defterde İstan bu l'd ak i iskeleler ile Boğaziçi'nde işleyen kayık ve k ayıkçıların , kefillerinin adları yazı lıd ır. D eftere göre İs tanbul'da 6572 kayıkçı vard ır ve bu n lar 3996 kayık k ullanm akta ya da işletm ektedirler. Bu k a y ık ç ıla rd a n ,5184'ü M üslüm an o lu p, 1401'i çeşitli ask eri gruplara aitti. 3783 esn af kayıkçı vardı. 924 H ıristiy an , 464 Yahudi kayıkçılık yapmaktaydı. X IX . Y Ü Z Y IL D A KA YIKÇILIK Bu devirde kullanı la n k a y ık la rın arka yüzleri geniş ön yüzleri dardır. B üyükdere'den İstanbul'a kayık ile gi dişte d enizd eki akıntı lard an fay d alan ılarak 1,5 saatte varılırdı. A y nı yere aynı saatte ulaş m ak isteyen bir atlı, atı nı dört nala sürm ek zo ru n d ay d ı. A k ın tıd a n y a ra rla n ıla ra k İs ta n b u l’a 3,5 saatte gidip gelinirdi. Z engin kim seler üç çifte ile yolcu lu k ederlerdi. K ayıkla rın kürek sayısı sahibi nin toplum sal durumu nu gösterirdi. Bu konu da bir nizam nam e var dı. Bostancıbaşı tarafın dan izlenir ve uygulatı- hrdı. Sadrazam , şeyhü lislam ve d iğer yüksek rütbeli d evlet m em ur ları 10 çifte kürekli ka yık ; A nad olu , R um eli k azaskeri ile İstanbul, Ü sküdar, G alata kad ı ları, hekim başı ve diğer m em u rlar 8 çifte kü rekli; sancak beyi ve di ğer aşağı rütbede bulu nan k işiler 3 çifte kü rekli kayık kullanabilir lerdi. Bunların dışında Boğaziçi ve öteki İstan b u l k ıy ıların d ak i heryalı ve sahilhanede bir ya da birden fazla ka yık bulunurdu.
İsta n b u l k a y ık la rı ö lçü leri, b içim leri ve sü sle m e le ri b a k ım ın dan, A kdeniz tekn ele rinden ayrı bir özellik taşırlardı. K ayıklar H a liç ve Boğaziçi'nin gü zellikleriyle uyum sağ layacak, o güzelliklere yaraşacak ölçülerde ya pılırd ı. Sü sleri: N akış ve oym alardı. Renkleri: T ü rk k ırm ızısı, y eşil; son d evirlerd e de b e yaz ve vernikli ağaçtan yapılm ış açık sarı, k o yu sarı ,ve tah in i idi. Y an ların a b ir ik i sıra koyu lacivert, m or, si yah, yeşil ya da altın yaldızdan şeritler çeki lirdi.
S a ra y v e d e v le t adam larına ait kayıklar te rs a n e d e y a p ılır d ı. R esm i ve m akam a ait olan bu tekneler Tersa n e d e k i k a y ık h a n e d e saklanırlardı. Paşaların kendilerine aih olan ka yıkları, y alıların ın ka y ıkhanelerind e d u ru r du.
H er yıl yeniden ya pılan ya da dikkatli bir onarım dan geçirilen bu k ay ık lar, d ev lete b ü yük b ir m asraf g etiri yordu . En g ü zel ku m a şla rd a n y a p ılm ış d öşem eleri, nakkaşha- nede yapılan boyaları ve yaldızları çok paha lıya maloluyordu..
Eski d ev irlerd e İs tanbul’da kayık yapım ı çok ön em li b ir sanat d alıyd ı. K ay ık lara en ince endazeyi (göze en hoş görünen en uygun ölçüyü) veren u stalar, m a h a re tli n a k k a şla r, y a ld ız cıla r v e y aln ız kayık ve filika küreği yapan kürekçiler vardı.
En görkem li kayık lar ise Saray'a ait olan lardı. Bunlar padişaha, valide sultana, hüküm d ar m aiy e tin d e k ile re ve harem takım ına öz gü olan, çeşitli büyük lü k te k ay ık lard ı. îk i, ü ç, d ört, b eş çiftelere binm ek teşrifat (proto kol) ve m erasim le (tö
ren) olurdu.
P ad işah lar tö re n le köşklü saltanat k ayık ların a ya da k öşksü z yedi, beş, dört çiftelere bin erlerd i. T ebd il k a yıklarına bindiklerinde m erasim yapılmazdı.
P ad işah lar d o n an m ayı ziyarete g id erler ken filik a y a b in e rle r küreklerini d eğişik bir kılıkta olan Bahriye as kerleri çekerlerdi.
D en iz s e fe r le r in e k a tıla n p a d iş a h la rın bin d ik leri kad ırg alara B a şta rd e -i H ü m ay u n ya da Yeşil Kadırga de nilirdi. P ad işahlard an son ra en gösterişli kayıklar valide sultanlarındı. Sarayda harem in en güçlü kadm ı 'devletlü- ism etlü' d enilen hazi nedar u stanın b ir beş, iki de üç çifte kayığı vardı. P ad işah k ızları ve kad ınları da beşer çifte kayıklara binerler di. Şehzadelerin beşer, d örd er çifte k ay ık ları olur, ayrıca m aiyetteki- lere ait kayıklar da b u lunurdu.
Su ltan A b d ü lm ecit ve A bd ü laziz d evirle rinde şeh zad elerin ç e
şitli çifte kayıkları, kik leri ve filik aları vardı. Sultan A bdülaziz Veli- ahd M u ra t E fe n d iy e Sü reyya vap u ru n u ar m ağ an etm işti. Saray
kad ınlarının bind ikleri 'kırlangıç' adlı tekneler h a fif y elk en li ve h ızlı giden teknelerdi.
1823 y ılın d a P ad i- ş a h 'm H a z i n e d a r A ğa'sının onbir oturak sandalı ve yedi çifte p i yadesi vardı, baş m ira- hur için yedi çifte, ikin ci m irahu ra b e ş çifte, çu h ad ar ağa ile b ev - v a b la r k eth ü d ası için d e yed işer çifte k ayık ayrılm ıştı.
D arüssaade ağaları nın da bir beş ve ü ç ta ne de üç çifte kayıkları vardı. Kaptam -deryalar 'kara k ancab aş', 'yeşil kancabaş' d enilen yedi çifte kayıklara binerler di. K arad en iz b o ğ a z ı N azırının D ev letlü lere ait 'karabin' denilen beş çifte k ü rek li tek n e le ri vardı.
D onanm a ile ri ge le n le ri, b a h riy e lile rin k ü re k çek tiğ i oym alı, n a k ışlı ve k ü çü k top larla süslü filikalara bi nerlerdi. Kayıkların, fi likaların kürekçileri za m an zam an çeşitli elbi seler giym işlerdir. 1795 yılm da Tersanedeki ka yıkçılara eskisi gibi si yah aba, beyaz aba, be yaz keçe veriliyordu.
XIX. y üzyılın ikinci y ansın d a kayıkçılar kı şın çu ha şalv ar, p e r d ahlı galeş, çuha setre, B a lık e s ir a b a s ın d a n b a ş lık lı y a ğ m u r lu k ;
yazları ise patiska şal v ar, k o lla rı geniş b ü rüm cük göm lek, kırm ı zı, k a h v e re n g i ya da sırm alı cebken giyerler di.
XIX. yüzyılda İstan bu l'd a bu lu nan A m eri kan elçisi C ox anıların da T ü rk güzel sanatla rın ın b ir ö rn eğ i olan kayıklarım ız için: "Yol cular kayıkta yere seril m iş bir T ü rk halısı ya da kırm ızı b ir m ind er üzerinde otururlar. K a y ık lar u z u n v e dardır, y o lcu n u n h er h areke tin d en etkilenirler. S i nirli k işiler bunlara hiç binm em eli. Fakat Türk k ad ın ın ın , yaratılışın a uyan ihtiyatlı bir yürü yüşü ve otu rd uğu yer den hiç kım ıld am ayan hah vardır.
Bu h a fif k ay ık lar, ço ğ u n lu k la insana bir cisim d eğ il, b ir hayal hissini v erir, kenarına ö rtü lm ü ş „olan ve he m en su ya d ö k ü lecek m iş g ib i d u ran sırm a s a ç a k lı a l çu h a B o- ğaz'm zengin ve çeşitli ren kleriyle ışıld ar, k a y ık bu ö rtü sü ile v e k e n d is i n e y a k ış a n onurlu duruşuyla, aza m et veren yolcu ları ile görkem li b ir m anzara gösterir" dem ektedir.
(B oğaziçi ve S alta nat K a y ıkları - H ay ati Tezel / Ereni Çalıkoğlu)
DONANMAYI HÜMAYUN ve KAPTAN PAŞA
Kaptan Paşa yahut Kaptânı Deryâ, Türk İmparatorluğu de niz kuvvetlerinin, resmi tâbiri ile «Donanmâyi Hümâyûn» un en büyük âmiri idi. Divanı Hü mayun âzası olarak, Divana ge len bütün devlet işleri üzerinde söz ve rey sahibi idi. Makamı, mesuliyeti ağır makamdı.
Kaptan Paşaların elinde iki büyük müessese vardı: Donan ma ve Tersane.
Donanm a üç büyük birlikten ku rulmuştu: 1- Do nanmanın esasım teşkil eden tersane gemileri; 2-Deniz cengi seferi ile va zifelendirilmiş san cak beylerinin ge mileri; 3- Deniz akıncıları (tarihi edebiyatımızda Magrib Korsanlan, Magrib gemicileri denilen Cezayir, Trablusgarb ve Tu- nus gemileri).
Kaptan Paşalar, her sene de niz seferi mevsiminde (ilkbahar ortalan ile sonunda) donanmayı sefere çıkacak durumda hazırla makla ve İstanbul'daki büyük tersanenin, (Kasımpaşa tersane sinin) daimi faaliyetine nezaret ile tersanedeki teçhizat ve cep hane ambarlarının noksanmı ta mamlamak, bu ambarları gereği gibi dolu bulundurmakla mü- kellefdiler. Öylesine ki Hazinei Hümâyûn (dolayısile Maliye Ba kam yerinde olan Başdefterdar), tersaneye gereken tahsisatı te min edemeyince, yani hâzinede
darlık olunca Kaptan Paşalar tersane faaliyetini durdurmama ğa çalışırlar, âcü ve zarurî mar- safları, sonra hâzineden almak üzere kendi keselerinden öder lerdi; ve bu hal âdeta an'aneleş- mişti. Onun için Kaptan Paşalı ğa getirilecek kimselerin maka ma liyakatinden ziyade varlık sahibi, zengin vezir olmasına dikkat edilirdi.
Donanmâyi Hümâyûn, ter
saneden an'anevi merasimle ha reket ederdi. Şöyle ki: Gemüerin kürekçileri tersane zindanından çıkarılıp gemilerin kürekçi sıra larına yerleştirüip çakılır; «Reis» denilen kaptanlar, geminin san zabitam ve bahriyeliler gemilere binerler. Müneccimbaşı hareket için uğurlu günü ve saati tayin eder, gemiler tersane önünden hareket ederek Beşiktaş önünde lenger atarlardı. Örada son ve umumî bir teftiş yapılır, en önde Amiral gemisi olmak üzere biı muazzam ve muhteşem alay ni zamı ile yola çıkardı. Amiral ge
misi Topkapı Sarayının liman ağzında bulunan Yalı Kasrı önünde durur, bu kasra gelmiş olan Padişah top atılarak selâmlanır, Kaptan Paşa, eğer varsa Serdar Paşa ve Kaptan Pa şa bir filika ile Amiral gemisin den Yalı Köşküne gider, huzura çıkar, sırtına merasimi mahsusa ile kürk giydirilir... Ekseriya el maslı bir hançer hediye edilerek ayrıca taltif olunur, donanmanın nusret ve muvaffa kiyeti için dua edi lir, K aptan Paşa A m iral gem isine döner, gemi tekrar top atarak hareket ederdi. Amiral ge misini takib eden bütün tersane gemi leri Yalı Köşkünde ki Padişahı topla selâmlar ve Saray- burnunda bulunan toplar da donanma nın selâmına muka bele ederdi.
Çok eski bir İstan bul türküsünün:
"Saraybumundan geçtiğim, Sırmalı yelken açtığım..." terennümü Kaptan Paşaların deniz seferi merasiminden kal mış şirin sözlerdir...
Donanmâyi Hümâyûnun Be şiktaş önündeki son teftişi, Bar baros Hayreddin Paşadan kalma bir gelenek idi. Bilâhare bu bü yük* denizcimiz Beşiktaş sahilin deki türbesine defnedilince bu adet, büyük Türk denizcisine bir hürmet merasimi halini almıştı.
(Osmanlı Tarihinin Panora ması, Reşat Ekrem Koçu)
HORHOR SERER İ
MİNYATÜRLERDE TÜRK
DONANMASI
Prof. Dr. N urhan A tasoy
T
ürk kültür, siyaset ve toplum tarihi nin yazılı kaynak ları yanında artık Türk minyatürlerinin de kaynak değeri anlaşılmış bulunmaktadır. Bugünün insanı gibi değil, o devrin insanı gibi bakılıp, form dili çözüldüğünde yazılı kaynaklardan elde edile meyecek birçok bilgiler Türk minyatürlerinden elde edilebilir.Gerçek olayları anla tan tarihî konulu Türk minyatürlerinde karada kazanılan başarıları can landıran eserlerin yanın da, tabii büyük Türk de nizcilerini ve Osmanlı- do nanmasını yaşatanları da buluyoruz. Bunların ba şında 16. yüzyıl ortaların da Nigarî mahlâsı ile eserler veren Haydar Re- is'in yapmış olduğu Bar baros portresi gelir. (Top- kapı Sarayı, H azine 2134/9). Nigârî yıllar yılı Akdenizi titretmiş olan Barbaros Hayrettin Pa- şa'yı ihtiyar yaşında ve zarif bir hareketle elinde ki karanfili koklarken göstermektedir.
Bu büyük Türk deniz cisinin bir başka sanat kârın elinden çıkmış olan portresini de Arifi'nin Sü- leymanname’sinde bulu yoruz. (Topkapı Sarayı, H azine 1517, 306a). 944/1558'de tamamlan mış olan ve Kanunî Sul tan Süleyman’ın Macaris tan seferini anlatan bu eserde Barbaros'u Kanunî Sultan Süleyman'ın huzu runda görüyoruz. Padişa hın karşısında oturma iz ni verilmiş olan büyük denizci gene beyaz sakallı olarak, yaşlı haliyle tasvir edilmiştir.
1543 de Kanunî Sultan Süleyman Macaristan se ferini yaptığı sırada, Bar baros da Akdeniz seferine çıkmış idi. Bu iki seferi a n la ta n Süleymanna- me'de (Tarih-i Feth-i Sik- loş Esturgan ve Ustuni Belgrad) (Topkapı Sarayı Hazine 1608) Akdenizin bazı liman şehirleri ve önünde gemiler büyük bir ustalıkla minyatürler halinde seyircilerin gözle ri önüne serilm iştir: Stromboli (21b), Antibes (22a), Toulon (22b-23 a), Marsilya (24b-25a), Nice (27b-28a), Genova (32b- 33a).
Süleymanname gibi li man ve gemileri tasvir eden minyatürlere sahip bir yazma da Sultan II. Bayezid devrini önemli olaylarıyla anlatan Tarih- i Su ltan B ayezid ’dir. Bunlardan înebahtı (21b- 22a), Maton (24b-25a), Kuron’u (26a) sayabiliriz.
Türk donanmasma ait gemi tasvirlerini buldu ğumuz bir başka eser 1525-26 tarihli Piri Reis'in K itab-ı el Bahriye'sidir (Topkapı Sarayı, Hazine 642). Akdenizi alan bu at lasta bilhassa limanlar ele alınmıştır. Fakat çok kü
çük de olsa haritaya yer yer gemiler de serpiştiril miştir. Bunların, görüntü lerini büyütmek suretiyle incelenmeleri gemi tiple rinin tesbitine imkân ve rebilir. Bu konuda eserde çok bol malzeme vardır.
Şükri B itlisi tarafın dan yazılmış olan ve Ya vuz Sultan Selimin salta natı sırasında vuku bulan önemli olayları anlatan Selimname'yi (Topkapı Sarayı, Hazine 1597-98) süsleyen 24 minyatürden sayfa 254a da bulunanı Mısır'ın fethi münasebe tiyle İskenderiye limanını gösterir. Sayfanm üst kıs mında etrafını çeviren surlarıyla şehir, alt kısmı nı ise deniz ve üzerindeki» Osmanlı donanması kap lar.
Gene 16. yüzyılın bü yük şehnamecisi Seyyid Lokman tarafından yazıl mış olan ve II. Selim dev rinin (974/1566-1574) yıl
ları önem li olaylarım tes- bit etmiş olan ve 1581 yı lında tamamlanan Şehna- me-i Selim Han adlı ese rin (Topkapı Sarayı, Ah- med III 3595 ) 43 minya türünden birinde bir tek gemi tasvir edilmiştir. Bu tek gemi Kıbrıs'ta Limasol koyunda demirlemiş olan Osmanlı donanm asını temsil etmektedir (102b). Magosa kalesinin fethi sahnesinde de (119a) sağ da altta güzel büyük bir gemi tasviri vardır. Nava- rin savaşının tasvirinde de (130b-131a) alt kısımda deniz ve donanma yer alır. Sahnenin büyük bir kısmım kaplayan karada da savaş sürüp gitmekte dir.
Tunus'ta Halkulvad (küçük Bastion) kalesinin zaptının çift sayfalık tas virinde de sahnenin alt kısmında Osmanlı donan masını buluyoruz. (147b- 148a).
Kanunî Sultan Süley man devrinin 1559-1566 yıllarının önemli olayları nı ele alan, Seyyid Lok man tarafından 987/1579 da yazılıp tamamlanan ve Dublin Chester Beatty Kütüphanesinde bulunan Tarih-i Sultan Süleyman (No.413) da Malta'da St. Elmo kalesinin fethi (28a) ve Sakız Adası valisinin hapsedilişi (33b), şarap yüklü gemilerin yakılışı (10a) sahnelerinde de kom pozisyonların ön planlarındaki denizi Türk donanmasma ait gemiler doldurur.
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan III. Murad Şehinşahna- mesinin I. cildini (F. 1404) 58 minyatür süsler. Sey yid Lokman’m bir eseri
olan bu yazmada Osman
l I donanmasına ait bu gü
zel gemi tasvirlerine padi şahın Manisa'dan Mudan ya'ya gelip İstanbul'a git mek üzere gemiye binişi sahnesinde (7a) rastlıyo ruz.
Gene Seyyid Lok- man'ın III. Murad için yazıp 1592'de bitirdiği fa kat ancak 1597 yılında III. Mehmed'e takdim edile bilen Şehinşahname'nin II. cildinde (Topkapı Sara yı, Bağdat 200) Türk de nizciliği ile ilgili bir min yatür buluyoruz. Burada Kaptan Paşa'nm Karade- nizde Faş kalesini fethi ve tamiri tasvir edilmiştir. (89a). Burada denizde bü yük bir gemiye karşılık nehirlerde küçük gemiler yer almaktadır.
Lala Mustafa Paşa'nın doğu seferi sırasındaki fe tihlerini konu alan ve M ustafa A lî tarafından
992/1584 d e yazılan Nus- retname'de (Topkapı Sa rayı, Hazine 1365) Serda rın padişahın elini öpüp Üsküdar'a geçmek üzere gemiye binişi ile ilgili sah nede (32b-33a) olay bütü nü ile iki sayfa üzerinde görülür. Sahnenin sol ta rafındaki sayfanm alt kö şesinde sahile yanaşmış olan gemi bütün haşme tiyle tasvir edilmiştir.
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan Şecaatname (T. 6043) 1578-86 yıllarında Özde- miroğlu Osman Paşa'nm doğuya yaptığı seferleri anlatır. Asafî Paşa tarafın dan yazılarak 1586 da ta mamlanan eseri 77 min yatür resimlendirir. Bun lardan İslâm Giray Han'ın Kırım tahtına geçişini can lan d ıran sahned e (216b) sağda tahtta oturan İslâm Giray Han'a bağlı lık bildirilmesi, altta ise denizde bir gemi yer al maktadır.
Aynı kütüphanedeki Tarih-i Feth-i Yemen de (T. 6045) Osmanlı donan masını tasvir eden minya türler bakımından bir hayli zengindir. Sinanpa- şa’nın 1570-74 yıllarında Yemen ve Tunus fetihleri ni anlatan ve 1594' de ta mamlanan eser Mustafa Rumuzî tarafından yazıl mıştır. Sultan III. Meh med'e takdim edilen yaz ma 104 minyatürle resim- lendirilmiştir. Sinan Pa- şa'nın Yemen'de Cazan Bendesini alması (14b)( Aden Körfezinde Osman
l I donanmasının Portekiz
donanmasını mağlûp et mesi (86a), Serdarın Mi- hayadan Cidde'ye gitmek için kadırgaya binmesi (555b), Halkulvad seferi ne serdar olan Vezir Si
nan Paşa'nın Navarin Li manında karaya çıkıp ser- darlık beratını okuması (597b-598a), serdarın do nanmasıyla Halkulvad'a gidişi(600b) sahnelerinde Türk donanmasının tas virlerini buluyoruz. Süleymaniye Kütüp hanesinde bulunan Mîr Ali Paşa Vekayinamesi (H alet E fen d i, 612) 1601'de M alkoç Ali Pa şa'nm Mısır valiliğine ta yini ve oradaki olaylar dan bahsetmektedir. Ali Paşa’nm gemi ile sefere gidişi sahnesinin (24b) ön kısmını deniz ve gemi kaplar.
Sultan II. Osman'ın 1621-22 yıllarında Hotin'e yaptığı seferi anlatan Şeh- name-i Nadirî’de (Topka- pı Sarayı, Hazine 1124) Kaptan Ali Paşa'nm 13 kalyon ile düşmanı yene rek zafer kazanması tas vir edilmiştir. Kürekli ve yelkenli gemilerde bulu nan toplardan çıkan du manlar savaşın henüz bit tiğini gösterir (28b-29a). Aynı eserde Kaptan Halil Paşa'nm Polye muharebe si ve Marfedonya kalesi nin fethini de görüyoruz (40b-41a). Kaptan Ali Pa şa'nm Frenkleri mağlup etmesi çift sayfa üzerinde tasvir edilmiştir. (28b- 29a).
Padişahı sefer sonun da Yeni Saray'da gösteren sahnede ise (73b-74a) pa dişah saltanat kayığında gezerken tasvir edilmiştir.
K alkand ereli Tuluî İbrahim Efendi tarafın dan yazümış olan Paşana- me de (London, British Museum, Sloane 3584) bu konu bakımından üzerin de durulacak değerdedir. 1630 tarihli olan eser Ke nan Paşa'nm 16. yüzyıl sonunda, 17. yüzyıl başın da Rumeli'deki isyanları bastırmak için gönderildi ği sefer sırasında Kırım Kazaklarıyla Karadenizde yaptğı savaşları anlat makta, Varna'da Kazakla ra karşı döğüşlerini gözö- nüne sermektedir. (78a).
Sultan III. Ahmed'in oğullarının sünneti mü nasebetiyle 1132/1720 yı lında Okmeydanında ve deniz üzerinde tertiple nen şenlikleri tesbit eden Surnam e-i V ehbi de (Topkapı Sarayı, III. Ah med 3593) Osmanlı deniz kuvvetleri hakkında bize bilgi verebilecek nitelikte sahnelere sahiptir.
Bunlardan birinde Sultan III. Ahmed, Ayna- lıkavak gölgesinde yani tersane bahçesinin eteğin de kurulmuş olan Saye- ban'da yanında şehzade leri olmak üzere tahtında oturmaktadır (92b-93a).
Eski bir mimar olan İbra him Paşa'nm bir buluşu olan bu deniz şenlikleri bizim için ilgi çekicidir. İki geminin (Şayka ve De li Balta Kalyonu) direkleri ve Aynalıkavak iskelesin deki çmar arasına gerilen halatlar üzerinde bir ara ba ile oyuncuların yürü yüşünü canlandıran sah nede üç gemiden başka birçok kayıklar vardır. Okmeydamnda esnaf ge çidi sırasında gemileri de karada çekilirken görüyo ruz. (10b-45a). Bu eserin gene aynı sanatkâr, Levnî elinden çıkmış bir başka nüshası da vardır. (Top- kapı Sarayı, III. Ahmed 3594). Aynı konulu min yatürlerle kompozisyon lar esas itibariyle ayni ol makla beraber detaylarda farklılıklar vardır. Bu ba kımdan diğer nüshadaki minyatürler de göz önün de tutulmalıdır.
Sanat değerlerinin ya nında Türk minyatür sa natı ürünlerinin kültür tarihimizin çeşitli kolla
rı için ne derece önemli kaynak değeri olduğunu tekrar ve tekrar görme meye imkân yoktur. Nite kim Türk minyatürlerinin eski Türk minyatürleri hakkında neler öğretebi leceğim merak edip araş tırdığımızda bu yazı çer çevesi içine sığdıramaya- cağımız kadar çok malze me ile karşılaştık. Burada Türk donanmasımn ne çe şit gemilerden meydana geldiğini incelemek iste yenlere bu konuyu aydın latacak başlıca minyatür kaynaklarım tanıtmak is tedik. Bu eserlerde görü len gemi tasvirlerinin ya zılı kaynaklarla birlikte ele alınması ve karşılaştı rılmaları bu konuyu bü yük ölçüde aydmlatabile- cektir.
TÜRKİYEMİZ Dergisi, Sayı: 17,1975
(Bu makale, sanatçı Ül ker Erke'ye ışık tutarak "Minyatürde Gemiler" ça lışmasına kaynak olm uş tur.)
VÜKELA KAYIKLARI
Boğaziçi'nde oturan devlet adamlarının piyade lerine vükela kayığı, denirdi. Ve burada oturan dev let adamlarına vükela vapuru tahsis edilmeden ön ce bu kayıklarla İstanbul'a gelip giderlerdi. Protokol gereğince paşaların yanında birer yaverle, birer ça vuş bulunurdu. Akşamları Sirkeci'den Boğaza doğ ru akm akm kayıklar yol alırlardı. Tüfekli, palaskalı çavuşlar, kayığın kıç üstünde, yaverler de paşa ile birlikte ambarda otururlardı. Bunlardan başka ka yıkta iki de ağa bulunurdu. Bunlardan biri paşanın çubuğunu doldurup verir, diğeri şemsiyesini tutar dı. Kırmızı şemsiye açmak padişahlara mahsus ol duğu için tutulan şemsiyenin rengi kırmızıdan baş ka renkte olurdu. Kayık sarayın ya da vükeladan bi rinin yalısı önünden geçerken saygı gereği, şemsiye kapatılırdı. Ramazan akşamlan genellikle yolculuk sırasında top atılırdı. Bunun için de kayıkta iftariye bulunur, iftar ettikten sonra 'terkeş' adı verilen kısa çubuklar yakılır; yalıya çıkınca da akşam namazları kılınırdı.
Geçmiş yüzyıllarda vezirlerin kayıkları da kendi aralarında birtakım alametlerle ayrılırdı. Paşalar trabzanh kayıklara binerlerdi.
Sadrazam paşanın kayığının kıç tarafı daha çok yeşil çuha ile örtülü bulunurdu. Süslemeleri bakı mından da daha zengin olurdu; şeyhülislamlar da sadrazamlar gibi gösterişli kayıklara binerlerdi.
XVIII. yüzyılda paşaların kayıkları Tersanedeki kayıkhanelerde durur ve istenildikçe, tatil günlerin de buradan çıkarılıp paşanın emrine giderdi. Eski den Türk Bahriyesi amirallerinin birer tane kiki olurdu. Bunlar sabah akşam narin yapılarıyla Haliç sularında birbiri ardından görünürlerdi.
Kiklerin baş omuzluklarındaki yıldızlar sahibi nin rütbesini gösterirdi. Birer Yıldız Liva (Tuğami ral), ikişer yıldız Ferik (Tümamiral-Koramiral), üçer yıldız Müşir (Oramiral-Büyükamiral) işareti idi.
HORHOR ŞERÇ 1ER f SAHRA :8
KARMA SERGİ
(Resim ve Heykel)
Horhor Sanat Galerisi'nin Dördüncü Sergisi
27 Şubat - 27 Mart 1991 tarihleri arasında gerçekleşti.
Bu Sergimizde 49 ressam ve 4 heykeltraşa ait 80 eser vardı. Körfez krizinin iş ve alış veriş hayatmı olumsuz şekilde etkilediği gerçeğine rağmen 20’den fazla resim satıldı. Galerimizin başansı ile övünmeye
imkan sağladığınız için, siz sanat dostlanna teşekkür ediyoruz. • I
SERGİMİZDE ESERLERİ BULUNAN SANATÇILAR
İbrahim EALSKBZldf
RESSAMLAR
• ABDULLAH ÇİZGEN
• ABDÜLMECİD
EFENDİ (HALİFE)
• A D İL D O Ğ A N Ç A Y
• ALİ HALİL
• ALİ RIZA BEYAZIT
• ATİLLA TOS
• AYETULLAH SÜMER
• BAKIRKÖYLÜ BAHRİ
• BEDRİ RAHMİ
EYÜBOĞLU
• EDİP HAKKI
KÖSEOĞLU
• ELİF NACİ
• EREN EYÜBOĞLU
• EŞREF ÜREN
• EYÜP Ö M ER YÜKSEL
• FEYHAMAN DURAN
• HAMİT GÖRELE
• HÜSEYİN CAHİT
D ERM AN
• Dr. HİKMET HAMDİ
• İBRAHİM BALABAN
• İBRAHİM SAFİ
• İLHAMİ DEMİRCİ
• İMREN ERŞEN
• JAK İHMALYAN
• KADRİ
• KAYIHAN KESKİNOK
• MEHMET ALİ LA G A
• MUHTAR AYKIN
• NECDET KALAY
• NİHAT AKYUNAK
• NİHAT PINARLI
• NURETTİN A K A D
• NURİ A B A Ç
• NURİ İYEM
• O SM A N ASAF
VeysiHÜKtSOy (Deniz 3 3 ,5 ?ş47 cm. "Eşref ÜIÇEdf - 34 ?ş40 cm.(RiLstem J41/CIL - (fatürmort 31 ^ 53.5 cm.