KÜLTÜR-YAŞAM
--- --- —
CUMHURİYET/5
maroğlu ve piyanist Meral Güneyman söyleştiler
ş müzik engellenm esin
İlhan Mimaroğlu
ı de Mozart, Chopin, Bartók,
ı Liszt ve Strauss’un yapıtlarını
r yorumlayacak.
Güneyman ile Mimaroğlu’nun < şimdiye kadarki plak çalışmala
rı arasında en önemlisi, çok sey- - rek çalınan parçaları ele aldıkları ı, bir program. Webern’in yakın ı- yıllarda bulunmuş piyano parça-ıl lan, Frank Bridge’in piyano so-natı ve Decaux’nun “Clair de Lu
ı- ne”ü yer alıyor bu ilk
plakların-le da. Ayrıca geçen kış Güneyman i- New York’ta verdiği konserinde ı- Mimaroğlu’nun “Valses Ignobles
Meral Güneyman
et Sentencieuses” adlı valsler di
zisini yorumladı. Güneyman, pek çok yeni besteciyi Mimaroğ- lu’ndan öğrendiğini belirterek,
“Biz bir kapsülün içinde yaşamı şız, bunun dışına çıkmak gerek”
diyor.
Mimaroğlu ise kimsenin adı nı dahi duymadığı Fransız bes teci Abel Decaux’nun eserlerini bir ölçüde yeniden keşfettiğini belirtiyor: “Bu plakta ilginç ve değişik bir program sunmak is tedim. Kim en iyi çalar bunları diye düşündüm. Herhangi bir
;n kamera ardında
alttakileri anlatıyorum
ğe karşı tutumunuz nedir?
RAY — Serbest bir sahnenin bir mantığı varsa, hiçbir diyece ğim yok. Örneğin bir İngmar
Bergman filmi seyrederken hiç
bir zaman onun aşırı serbest ol duğu izlenimine kapılmadım.
Bergınan’ın sevişme sahneleri ba
na her zaman mantıklı ve konu nun doğal bir gereği gibi gelmiş tir. Son filmim “Ghare Bairey-
Yurt ve Dünya”da ilk kez bir
öpüşme sahnesi çevirdim. Hint sinemasında devrim gibi bir şey oldu bu, çünkü son zamanlara kadar beyazperdede öpüşmek bir tabuydu. Ama konunun böyle bir sahneyi gerekli kıldığını dü şündüm. Bazı örneklerde de ser
bestliği keyfi buluyorum.
— Toplumsal değişim açısın dan sinemanın rolü nedir sizce? RAY — Sinemanın toplumu
değiştirebileceğini hiç sanmıyo rum. Hiç bir film bir devrim baş latm am ıştır. Gerçekleşmekte olan değişime katkıda bulunabi lirsiniz ancak. Örneğin, Sovyet sinemasının ilk günlerinde Ay-
zenştayn ve Pudovkin gerçekleş
tirilmiş olan devrime yardım edi yorlardı. Sorunları ele alan film lere ilgi duyuyorum, ama bu so runlara çözüm önermekten yana değilim. Bence bir film insanla rı toplumun, insan ilişkilerinin ve her gün yüz yüze geldikleri so runların farkına vardırma!!..
I978'DE YAPMIŞTI — Papa II. Jean Paul tarafından düzenlenen
Dua Günü ’nün afişi. A vcunda bir güvercinle Aziz Fransuva 'yi be timleyen afiş, Türk ressam Rasin’in 1978'deyaptığı "Yüce A şk" adlı tablodan gerçekleştirildi.
nedenle aklıma Meral Güney man geldi. Oysa Meral bu par çaların adlarını dahi duymuş de ğildi o güne değin. Frank Brid ge’in sonatının İngiltere’de yapıl mış bir plağı vardı. İyi bir yapıt olduğu ortaya çıkıyordu, ama anlamsız bir çalıştı. Öysa Güney man çaldığında sonuç olağanüs tü oldu, hem teknik, hem de mü ziğin özü açısından!’
KLASİKLERLE ŞARTLANMA
Güneyman bu başarısını çal dığı yeni parçaların saptanmış yorum ölçülerine sahip olmama larına bağlıyor. “Önceden hiç dinlemediğim, hiç duymadığım şeyler bunlar. Halbuki klasik re pertuardaki parçaların çoğunu duymuş ve onlarla şartlanmışız. Oysa yeni müzik söz konusu ol duğunda kendimi özgür sayıyo rum. Ölçü ölçü öğrenerek çalıyo rum. Ve böylece her şey yerine oturuyormuş gibi geliyor bana!’
Piyano sınıflarındaki eğiti minde yeni müziğin sınırlı oluşu nu eleştirmesine rağmen Güney man, klasik temelde bir eğitim yerine yeni müzik temelinde bir eğitim almış olsaydı bugünkü ra hatlığına ve başarısına sahip ola bilir miydi sorusunu olumsuz ce vaplandırıyor: “Eski müzikler için bir düzey var, iyi bir yorum düzeyi saptanmış, yorumlar bu düzeyle karşılaştırılıp eleştirili yor. Bu nedenle sürekli bir reka bet var ve yorumcu da bunu göz önünde tutuyor. Yeni müzikleri öğrenmek ise çok daha kolay, daha az zaman harcıyorum, bel ki diğer türden bir yargıyla kar şılaşmayacağımı bilmenin rahat lığı içinde olduğumdan!’ UFRIF PİSİKOPAT OtM ASIN 1 m1 j ©eçîkNuR eeiKi v>e saT'C'P'*
HAYVANLAR
İSMAİL GÏ
„ PF-Vl-ER vBiUtZfeEL £a<ZI >ANUŞ
hA Ri DÜZELTMEK İSTi/oRüM
BATAN BiR üfcMiPËN . ıL)c MçAN FARELER P£(*u
PÎKNİK
riYAU .
m a m uHIZLI GAZETECİ
¿> ?
Papa’nın Dua Günü’nü
Rasin’in tablosu simgeliyor
Papa II. Jean Paul, Barış Yılı dolayısıyla İtalya’nın Assisi
kentinde bir Dua Günü düzenledi. Din ve mezhep ayrımı
yapılmaksızın bütün din adamlarının katılacağı Dua
Günü’nü simgelemek üzere Rasin’in tablosu seçildi ve afiş
yapıldı.
Küitiir Servisi — Dünya barı
şı için “Dua Günü”nde bütün din adamları İtalya’nın Assisi kentinde bir araya gelecek. “Dua G ünü”nü, Türk ressam Rasin1 in resminin yer aldığı afiş simge leyecek.
Papa 11. Jean Paul, Barış Yılı dolayısıyla 27 Ekim 1986 günü gerçekleştirilmek üzere bir “Dua
Günü” düzenledi. Dünyada ilk
kez din ve mezhep ayırımı yapıl maksızın üst düzeydeki bütün din adamlarının çağrıldığı “Dua G ünü”nü simgelemek üzere, Türk ressam Rasin’in “Yüce
Aşk” adlı tablosu seçildi ve afi
şi basıldı.
Hukuk öğrenimi görmesine karşın 1950’li yıllardan bu yana yalnız resim sanatıyla uğraşan, ilk sergisini 1954’te Ankara’da Helikon Galerisi’nde açan Ra sin’in “Yüce Aşk” adlı yapıtının böyle bir günü simgeleyen tek re sim olarak seçilmesinin öyküsü nü ressamın kendisine sorduk:
“Aziz Fransuva’nın, avcunda
bir güvercinle yaptığım resmidir bu. 1977’de bir İtalyan dostum bana Aziz Fransuva’nın bir şii rinden söz etti ve bu şiirin bugü ne kadar gerçek anlamı verilerek resimlenemediğini, Aziz’in doğu munun sekiz yüzüncü yıldönü mü dolayısıyla bunu benim yap mamı istedi. Bu isteğe olumlu ya
da olumsuz bir yanıt vermeden önce, Frarisuva’nın yaşamını in celemem gerekiyordu. Bunu yap tığımda, kendisinden yüz elli yıl kadar sonra yaşamış olan Yunus Emre’yle derin bir akrabalığı ol duğunu gördüm. Yürekleri sev gi dolup taşan bu iki insan, halk larına ulaşmak için onların diliy le yazmışlardı. Dahası var. Fran suva da Yunus’un hayranı oldu ğu Mevlana gibi dans ederek dua edermiş. Ve nihayet, bu iki ozan dan birer dize var ki, kelimesi ke limesine aynı: ‘Bana seni gerek
seni.’ Bu çağrışımlar ışığında coş
kuyla işe koyuldum. On beş re sim yaptım. Bunlar İtalya’nın de ğişik kentlerinde sergilendi ve hepsi bir İtalyan koleksiyoncu tarafından satın alındı. 1979’da İtalya’da albüm olarak basıldı. O zaman için ilk kez bir Türk res samın yapıtları başkaları tarafın dan bir albümde toplanmıştı. Gerek sergiler, gerek albüm, İtal ya gibi sanatın büyük ağırlığı olan bir ülkenin belli başlı yayın organlarında çok olumlu eleşti riler aldı. Barış Yılı Dua Günü1 nü düzenleyen yetkililer, o zaman yaptığım resimlerin etkisinin hâ lâ canlı olması ve ‘Yüce Aşk’ın bugünü en iyi biçimde simgele yeceği düşüncesiyle onu seçip afiş yaptıklarını bildirdiler. Tabii benim için büyük bir onur oldu bu!’
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi