• Sonuç bulunamadı

Çınaraltı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çınaraltı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T

Bu Şehr-i Stanbul k i ....

INARALTI

Yazan: Ata GÜLER

£ stanbul’a simge olmuş, tarihî çınarlar vardır. Bun- ■ lardan biri Topkapı Sarayı avlusunda, diğeri Gülhane Parkı'nın kapısı karşısında ve Alemdar Caddesi’nin ortasın­ da, bir başkası Bebek’te, öteki Çengelköy’de, ve biri Göksu dadır. Nice yüzyıllar görüp ge­ çirmiş ve bunun gururuyla başlarını göklere yaslamış dev çınarlardır bunlar.

İstanbul’un tarihî çınarların­ dan biri de Emirgân’dadır. De­ nize pek yakın bir yerde, Emir- gân camii ile Emirgân çeşme­ sinin arasında yükselir bu dev çınar.

Bu ulu çınarın gölgesinde İs­ tanbul’un en karakteristik yer­ lerinden biri olan bir çayhane,

daha doğru deyimle bir çay bahçesi vardır. Nice yıllardan- beri İstanbul hayatına renk katan bir köşedir bu çay bah çesi. Ve tepesinde yükselen o ulüçınar ağacından ötürü Çl- NARALTI diye anılır burası. ÇINARALTI, İstanbul hayatın­ da başlı başına bir âlemdir. Yazın en sıcak günlerinde Bo- ğaz’ın püfür püfür esen rüzgâ­ rıyla yıkanan bu deniz kena­ rındaki çay bahçesine gölge­ siyle apayrı bir serinlik katan tarihî çınar ağacı nice yüzyıl- lardanberi altında nice kişileri barındırmıştır kimbilir. ÇINARALTI, İstanbul «Eski İs­ tanbul» iken de vardı. Az yu­ karısındaki tarihî çeşmeden gürül gürül akan Kanlıkavak suyu ile yapılan çayının lezze­ ti de dillere destan olmuştu.

Çay meraklıları, günün olanca ulaşım zorluklarını göze alarak demli bir «tavşan kanı» çay içebilmek için kalkıp Emirgâ- na, o güzelim ÇINARALTI’na gelirlerdi.

Keyif erbabı, bu «tavşan kanı» demli çayı, nargile yanında iç­ mekten ayrı bir haz duyarlar­ dı. Tömbeki kokusuna karışan buruk çayın kokusu ÇINARAL- Tl’nın o güzelim havasına ayrı

bir rayiha katardı.

Ve bu çaylar içilip nargileler fokurdatılırken sohbetlerin de en tatlısı, en doyum olmazı yine burada ÇINARALTl’nda koyulaştırılırdı.

İstanbul’un gün görmüş geçir­ miş nice kişileri burada soh­ beti koyulaştırırlarken çevre­ lerinde oturan genç kuşaklar, bir huşû içinde onları dinle­

mek zevkini içlerine yudum yudum sindirirlerdi.

ÇINARALTI’nın o huşû veren sessizliğine denizin tatlı çır­ pıntısından gelen ruh okşayan sesler eşlik ederlerdi. Bazen de uzaktan geçen bir takanın veya motörün sesi bir musiki nağmesi gibi gelirdi.

Radyonun, teybin, televizyo­ nun, otomobillerin, otobüsle­ rin gürültüsünden, satıcıların yaygarasından, çevresini u- mursamaz insanların kaba seslerinden uzak, İlâhi bir ses­ sizliği vardı eskiden ÇINAR- ALTI'nm.

Burası bir mektepti, bir edebi­ yat sergisiydi...

Daha otuz yıl öncesine dek ÇINARALTI böyle bir köşey­ di...

(2)

Yainız İstanbul'un değil, Türk edebiyatının en seçkin sanat­ çılarını, en büyük kalemlerini burada bulmak, görmek müm­ kündü. Onların tadına doyum olmaz sohbetlerini uzaktan u- zağa dinlemek, ne kadar büyük bir zevk ve mutluluk verirdi... Yalnız edebiyatçılar mı?.. Dev­ let adamları, ressamlar, bes­ tekârlar, hanendeler ve sâzen- deler vardı ÇINARALTI'nda. Devamlı müşteriler olarak. Kâğıt helvasının da en taze­ si, en lezzetlisi, en gevrek ve en ballısı burada satılırdı. Sessiz ve sakin bir alış-veriş olurdu bu. Kâğıt helvasıyla akşam çayı. Tadına doyum o l­ maz bir lezzetti bu...

Eski İstanbullu ağzının da, gönlünün de tadını bilirdi. Ca­ nı mısır çeken Küçüksu çayı­ rına mesireye giderdi. Sütlü taze ceviz mi çekti canı? Ver elini Beykoz!... Yoğurt yemek için Kanlıca’ya, körpecik sala­ talıkları buz gibi çeşme sula­ rıyla gıcır gıcır yıkayıp kabuğu ile yemek için ise Çengelköy'e koşardı. Kokusu yedi mahalle­ yi saran o güzelim Osmanlı çi­ leği için Arnavutköy’e g id ilir­ di. Yaprakları kendinden yağlı yağlı olan o kıtır kıtır ve koca göbekli marullar için Yedikule bostanlarına geziler düzenle­ nirdi.

Kanlıkavak suyuyla yapılmış demli, «tavşan kanı» çay için Emirgân'a, Çınaraltı’na giderdi İstanbullu. Ancak buraya Ye­ dikule bostanlarına mesireye gider gibi değil de bir mekte­ be gider gibi gelinirdi... I. Sultan Abdülhamid tarafın­ dan eşi Hümaşâh Hatun adına 1783 yılında yaptırılan o altı köşeli çeşmeden yine meşhur Kanlıkavak suyu akıyor gürül gürül. Bu suyla Çınaraltı’nda yine demli çaylar pişiyor. Y i­ ne masalar, iskemleler dolu, dopdolu bu tarihî çınarın göl­ gesinde. Yine kâğıthelvası sa­ tılıyor çınarın çevresinde. De­ ğişen bir şey yok gibi geliyor sanki.

Fakat eski ÇINARALTI’m gö­ ren gözlere herşey o kadar ya­ bancı ki...

Eski sessizlik de, eski «tav­ şankanı» çaylar da, eski nar­ gileler, eski kâğıthelvaları da yok, tıpkı Emirgân’ın o eski müdavimlerinin olmadığı gibi.. Bir özlemle içler sızlıyor. Ner- deee o eski insanlar, nerde o eski Çınaraltı...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Do ğu Karadeniz Bölgesi bütün bu özellikleriyle dünyada biyolojik çeşitlilik açısından korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olarak gösterilmiştir (WWF–Dünya

Yetkililer, sa ğlık ve imalat sektöründe kullanılan bir madde olan hidrojen peroksitin, temas ve solunması halinde insan sağlığı için tehlike içerdiğini belirtti.. Tahlil

Toplanan imzalar TBMM’ye, İstanbul Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’na, UNESCO’ya, Kültür ve Turizm Bakanl ığı’na, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne

Karadeniz’de kurulmak istenen hidroelektrik santralların ‘uyduruk’ raporlara dayanan mahkeme kararlarıyla engellendiğini savunan Çevre Bakanı Veysel Eroğlu,

Türk basını Fener Patrikha­ nesinin bir asırdır bu kapıyı bir patrik asıldığı için kapalı tutmasının günden güne geli­ şen Türk - Yunan dostluğu

Yani bu yoruma göre, bir kaba konulan cam parçalar›n›n milyarlarca y›l sonra, belki de çok daha uzun bir süre geçtikten sonra kaba düzgün yay›l›p

Normally the developed thyroid gland is enclosed by the pretracheal layer of the deep cervical fascia of the neck and has right and left lobes connected by a

The most commonly used surgical technique was the transparotid approach, followed by the tran- scervical-submandibular, transcervical-transparotid, and