• Sonuç bulunamadı

"2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu Ek Madde 1'in Değerlendirilmesi"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu Ek Madde 1'in Değerlendirilmesi""

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

THE EVALUATION OF ANNEX 1 OF THE LAW OF EXPROPRİATİON NUMBERED 2942 Felemez GÜNEŞSeyithan KAYA Fatma BİNGÖL ÖZ

Hukuki el koymaya ilişkin olarak 2942 sayılı Kamulaştırma Ka-nunu’nda 20.08.2016 tarih ve 6745 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değişiklikler yapılmıştır. Buna göre hukuken el konulan taşınmazların beş yıllık süre içinde kamulaştırılacağı veya imar planı değişikliği yapılacağı/yaptırılacağı, bunun yapılmaması durumunda dava açılabi-leceği, ancak dava açılmadan önce uzlaşma sürecinin ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen idari başvuru ve işlemlerin tamamlanma-sı gerektiği ifade edilmiştir. Ancak getirilen şartlar ve prosedür ile mülkiyet hakkının kısıtlanması, kısıtlılığın geriye doğru uygulanacak şekilde öngörülmesi, kısıtlamadan kaynaklanan zararların tazmin ve tahsiline yargı yolunun kapatılması ve uzlaşmanın dava şartı haline getirilmesi nedeniyle mezkur düzenlemenin hukuka aykırılık oluştur-duğu düşünülmektedir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na, 6745 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile ekle-nen ek madde 1’in kanun önünde eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri ile mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkı açısından değerlendirmesini yapmaktır. Bu itibarla üst normlara uygun hukuki düzenlemeler

ya-Makalenin Geliş Tarihi : 02/04/2018 Makalenin Kabul Tarihi : 25/06/2018

 Araştırma Görevlisi, Erzurum Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi, felemez.gunes@atauni.edu.tr.

 Öğretim Görevlisi, Erzincan Üniversitesi Adalet Meslek Yüksek Okulu, skaya@erzincan.edu.tr.

(2)

pılmasının hukuk devletinin gereği, hukuk devleti ilkesinin uygulana-bilirliği ve hukuki istikrar için temel şart olduğunu belirtiriz.

Anahtar Kelimeler: 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, 6745 sayılı Kanun, hukuki el koyma, mülkiyet hakkı, kanun önünde eşitlik, hukuk devleti, adil yargılanma hakkı.

ABSTRACT

The amendment has been made on the Expropriation Act num-bered as 2942 regarding the seizure dejure to the article 33 of the Law numbered 6745 dated as 20.08.2016. According to that amendment, it has been enumerated that immoveable property which has been seized legally will be expropriated within the period of five years or zoning plan will be changed in this regard. If this is not done, filing suit or reconciliation period before the opening the suit and administrative recourse under the Zoning Law numbered as 3194 must necessarily be completed. However, it is very noteworthy that, these conditions and procedures restricted the right to property. It is a great anticipation that, this restriction will be applied retroactively. Moreover, some re-gulations under this amendment touching the damages arise from such inhibition, closing the way to appear before the court and the condi-tion of reconciliacondi-tion has been thought as violative to the law. In this context, the aim of this study is to make evaluation of the annexed article 1 of the Expropriation Law numbered 2942 that has been bro-ught by the article 33 of the Law numbered 6745. In this regard, the equality before the law and the rule of law as well as the right to pro-perty and the right to fair trial will also be inspected. In this respect, making appropriate legal regulations and its proper application are very important for establishing the rule of law. These are also expres-sed as the basic condition of legal stability.

Keywords: The Law of Expropriation numbered 2942, The Law numbered 6745, seizure dejure, property right, equality before the law, the rule of law, the right to fair trial.

(3)

I. GİRİŞ

6745 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na ek 1. madde eklenerek hukuki el koymaya ilişkin yeni dü-zenlemeler yapılmıştır. Hukuki el koyma, kamulaştırmasız el atmanın bir türüdür. Kamulaştırmasız el atma, idarelerin kendilerine Anayasa tarafından tanınan imkân ve yetkileri, Anayasa ve yasalara uygun bir biçimde kullanmaksızın, kişilerin anayasal güvence altındaki taşın-mazlarına el atmaları ile ortaya çıkan bir eylem/işlem olarak tanım-lanmaktadır.1 Yargıtay içtihatlarında ve doktrinde kamulaştırmasız el

atmaların, ‘haksız fiil’ niteliğinde eylemler veya mülkiyet hakkına uzun süre kısıtlama getiren müdahaleler olduğu ifade edilmiştir.2

Baş-ka deyişle Baş-kamulaştırmasız el atma, herhangi bir yasal dayanak ol-maksızın idarenin, özel mülkiyette bulunan bir taşınmaza fiilen el koyması (fiili el atması) şeklinde gerçekleşebileceği gibi; yasal bir dayanağı bulunmakla beraber mülkiyet hakkının malik tarafından kul-lanılmasının uzun bir süre kısıtlanması (hukuki el koyma) şeklinde de gerçekleşebilir.3

1 Kamulaştırmasız el atma kavramı hakkında detaylı bilgi için bkz. Kutlu Gürsel, Meltem: Kamulaştırma Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2012, s. 381 vd.; Gözler, Kemal/Kaplan, Gürsel: İdare Hukuku Dersleri, 19. Baskı, Bursa 2017, s. 734; Akyılmaz, Bahtiyar/Sezginer, Murat/ Kaya, Cemil: Türk İdare Hukuku, 4. Bas-kı, Ankara 2013, s. 569; Arcak, Ali/Doğrusöz, Edip: Kamulaştırmasız El Koy-ma, El Atmanın Önlenmesi ve Tazminat Davaları, Ankara 1992, s. 17; Böke, Veli: Kamulaştırmasız El Atma Davaları, Ankara 2006, s. 18; Günday, Metin: İdare Hukuku, 10. Baskı, Ankara 2011, s. 277; Bilgen, Pertev: Kamulaştırma Hukuku, İstanbul 1999, s. 97; Düren, Akın: Devletin Mülkiyete El Atmasından Doğan Tazmin Yükümlülüğü, Ankara 1977, s. 70; Çınar, Turan: Kamulaştır-masız El Atma Davaları, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 3 vd.

2 AYM, KT, 13.11.2014, E. 2013/95, K. 2014/176, RG, 13.03.2015-29294. 3 Çağlar Kurt, Tuğba: Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El Atmanın

Matemati-ği, Ankara 2016, s. 1; Çabri, Sezer: “Kamulaştırmasız El Atma Kavramının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 Tarihli Kararı Doğrultusunda Tanımlanması”, (EÜHFD, C. XV, S. 1–2, Erzincan 2011, s. 77-104), s. 80 vd.

(4)

II. HUKUKİ EL KOYMA

Hukuki el koyma, yasaların verdiği yetkiye dayanarak idarece uzun süre mülkiyet hakkına müdahale edilmesidir.4 Başka ifadeyle

hukuki el koyma, taşınmazın umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılması suretiyle, malikin mülkiyet hakkının uzun bir süre ile kısıt-lanmasından dolayı zarara uğramasıdır. Hukuki el koymanın uygulan-ması, genel olarak imar planları ile gerçekleşmekle birlikte, bazı durum-larda da kanunla hukuki el koymalar gerçekleştirilebilmektedir.5

Hukukumuzda ilk kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 tarihli kararı ile kamulaştırmasız el koymanın sadece fiili el koymalarla değil, aynı zamanda hukuki el koymalarla da söz konu-su olabileceği belirtilmiştir.6 Daha sonra hukuki el koyma, 2942 sayılı

Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklikle ilk kez 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 21. maddesi7

ile düzenlenmiştir. Hukuki el koymaya ilişkin 2942 sayılı Kamulaş-tırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin onuncu fıkrası şu şekilde idi:

“…Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kı-sıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar 4 Bkz. Anayasa Mahkemesinin 6/3/2014 Tarihli ve 2013/1436 Başvuru Numaralı

Kararı, RG, 25.04.2014 -28982.

5 Bkz. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu.

6 “… uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi

nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildi-ği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu or-tadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan varestedir.” YHGK, KT,

09.06.2010, E. 2010/5-662, K. 2010/651. Buna göre, taşınmazın imar planında kamu hizmetlerine ayrılıp uzun yıllar imar programına alınmamasının ve idare-ce herhangi bir işlem tesis edilmemesinin kamulaştırmasız el atma olduğu ve mülkiyet hakkını ihlal ettiği ifade edilmiştir.

(5)

Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan son-ra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri kason-rason-ra bağlan-mamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hüküm-leri uygulanır.” Bu değişiklik, daha sonra çıkarılan 6745 sayılı

Ka-nun’un 33. maddesi ile detaylı olarak yeniden düzenlenmiştir.8

6745 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile; Kamulaştırma Kanu-nu’nun geçici 6. maddesinin onuncu fıkrasının üçüncü cümlesi yürür-lükten kaldırılmış ve Kamulaştırma Kanun’a geçici 11. madde eklen-miştir.9 Yürürlükten kaldırılan geçici 6. maddenin onuncu fıkrasının

üçüncü cümlesi şu şekilde idi: “…Uygulama imar planlarında umumi

hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunla-rın uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari baş-vuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir.”

Ayrıca 2942 sayılı Kanun’a 6745 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile eklenen geçici 11. maddede ise; “Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin

birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itiba-ren başlar. Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Başka deyişle ek

madde 1’in yürürlüğe girmesi ile birlikte daha önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında da ek madde 1 uygulanacaktır. Bu

8 Bu düzenleme, 5999, 6111 ve 6487 sayılı kanunlarda yapılan benzer düzenle-melerin bir kısmının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine ya-pılmıştır. Bu konudaki eleştiriler için bkz. Karagöl, Ömer: Kamulaştırma Dava-larında Bedel Tespit Esasları, 3. Bası, Ankara 2014, s. 57; Hayta, Mehmet Ali: Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El Koyma Davaları, 2. Baskı, Ankara 2014, s. 43; Tezcan, Murat: “Kamulaştırmasız El Atma Yoluyla Mülkiyet Hakkının Yok Edilmesi”, (Güncel Hukuk Dergisi, Ankara Temmuz 2013, s. 52-55), s. 53. 9 Bu konudaki gerekçe için bkz. 13.03.2018 tarihinde (https://www.tbmm.gov.tr/

(6)

itibarla ek madde 1 ile geçici madde 11, birbiri ile bağlantılıdır. III. EK MADDE 1

A. Tarihçe ve Kapsam

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen ek madde 1, 5999 sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Ka-nun10, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile

Sos-yal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun11 ve 6487 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun12 ile yapılan benzer

düzenlemelerin bir kısmının Anayasa Mahkemesi tarafından iptali üzerine 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla13 yapılmıştır.14

07.09.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe gi-ren 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 33. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na

dipnotta yer alan ek madde 1 eklenmiştir.15Buna göre hukuki el

koy-10 RG, 30.06.2010 - 26627. 11 RG, 25.02.2011 - 27857 1. mükerrer sayı. 12 RG, 11.06.2013 - 26874. 13 RG, 07.09.2016 - 29824. 14 Bu konuda bkz. AYM, KT, 01.11.2012, E. 2010/83, K. 2012/169, RG, 22.02.2013 - 28567; AYM, KT, 13.11.2014, E. 2013/95, K. 2014/176, RG, 13.03.2015 - 29294.

15 “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak

suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtla-nan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştı-rılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından,

(7)

ma, 6745 sayılı Kanun’un 33. ve 34. maddeleri ile detaylı olarak yeni-den düzenlenmiştir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 6745 sayılı Kanun ile ek-lenen ek madde 1’e göre; uygulama imar planlarında umumi hizmetle-re ve hizmetle-resmî kurumlara ayrılmak suhizmetle-retiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarruf hakkının hukuken kısıtlanması söz konusu olabilir. Tasarrufu hukuken kısıtlanan bu taşınmazlar hakkında16,

uy-gulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılması ve büt-çe imkânları dâhilinde bu taşınmazların ilgili idarelerce kamulaştırıl-ması veya imar planı değişikliği yapılkamulaştırıl-ması/yaptırılkamulaştırıl-ması zorunluluğu getirilmiştir. Devamında hukuken el konulan taşınmazların beş yıllık süre içinde kamulaştırılmaması veya imar planı değişikliği

yapılma-bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınma-zın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir. Birinci fıkra uyarınca dava açılması hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 in-ci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın hukuken tasarru-funun kısıtlandığı veya fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak su-retiyle tespit edilir ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.

Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak he-nüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hü-kümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise ge-çici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gere-ken yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrı-lan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanılır. Yapıla-cak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödeneğin toplamını aşma-sı hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkraaşma-sı hükmüne göre yapılır.”

16 Bkz. Tezcan, Murat: “Arkeolojik Sit Alanlarında Kamulaştırmasız El Atma”, (Ankara Barosu Dergisi, Y. 71, S. 2013/2, Ankara 2013, s. 400-408), s. 401-408.

(8)

ması durumunda dava açılabileceği, ancak dava açmadan önce uzlaş-ma sürecinin ve 3194 sayılı İuzlaş-mar Kanunu’nda öngörülen idari başvuru ve işlemlerin tamamlanması gerektiği ifade edilmiştir.

Maddenin gerekçesinde taşınmaz maliklerinin mağduriyetlerinin giderilmesi, bu kapsamda kalan taşınmazların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç beş yıllık süre içerisinde bütçe imkânla-rı dâhilinde ilgili idarelerce kamulaştıimkânla-rılması amaçlandığı ifade edil-miştir. Buna göre kamulaştırılmaksızın kamu hizmetlerine ayrılan taşınmazların bedel tespiti konusunda yapılacak ödemeler için ilgili idarenin o yılın bütçe imkânlarının yeterli olmaması halinde ödemele-rin sonraki yıllarda da yapılabileceği öngörülmektedir.17 Nitekim ek

madde 1’in dördüncü fıkrasına göre, “Bu Kanunun geçici 6 ncı

mad-desinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranın-daki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanı-lır. Yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödene-ğin toplamını aşması hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılır.”

Maddenin gerekçesinin devamında da taşınmazların mevcut imar planı bulunup bulunmadığı veya imar planı yapılabilecek yerler-den olup olmadığı durumuna göre imar planı/imar uygulama-sı/toplulaşma yapılmak/yaptırılmak suretiyle başka yerden mümkün ise müstakil, değilse hisseli parsel verilmesi18 veyahut taşınmazların

17 13.03.2018 tarihinde (https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd. onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=128270 adresinden erişildi.

18 2942 sayılı Kanun’un “Trampa yoluyla kamulaştırma” başlıklı 26. maddesine göre, “Mal sahibinin kabul etmesi halinde kamulaştırma bedeli yerine, idarenin

kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan taşınmaz mallarından, bu bedeli kısmen veya tamamen karşılayacak miktarı verilebilir.” Buradan hareketle trampa

an-cak malikin açık iznine tabidir. Ayrıca bkz. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 04.06.1999 tarihli 1999/3497 E. 1999/6967 K. sayılı kararı. Ancak yeni düzen-leme ile idareye trampa seçeneğini tek taraflı belirdüzen-leme yetkisi tanınması, hu-kuka aykırılık taşımaktadır.

(9)

tahliye edilerek kullanıma imkân verecek biçimde malikine iade edil-mesi ve vatandaşların alacaklarının bir an önce ödenedil-mesinin amaçlan-dığı görülmektedir.19 Ancak Kanunun bu durumuna dayanarak,

idare-lerce uygulama imar planında resmî yapı, cami, okul, park, meydan, yol, yeşil alan veya oyun alanı20 olarak ayrılan taşınmaza ileride

ihti-yaç duyulacağı ve kamu idarelerinin, kamulaştırma yapabilme imkân-larının maddi olanaklarla sınırlı olduğu gerekçe gösterilerek21 şimdiye

kadar harekete geçmedikleri de görülmüştür. Bu itibarla kimi zaman ödenek yokluğu gerekçesiyle kimi zaman da herhangi bir gerekçe

gös-19 13.03.2018 tarihinde (https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss411. pdf, s. 13;) adresinden erişildi. Ayrıca bkz. Rize İdare Mahkemesi, KT, 19.01.2017, E. 2016/728, K. 2017/74; Rize İdare Mahkemesi, KT, 26.12.2016, E. 2015/861, K. 2016/975.

20 Davacının paylı mülkiyetindeki Antalya İli, Muratpaşa İlçesi, Demircikara Mahallesi, 7296 Ada-01 Parsel sayılı taşınmazın imar planında “sağlık ocağı alanı” olarak ayrıldığı ve bugüne kadar kamulaştırılmayarak davacının mağdur edildiği, mülkiyet hakkının kısıtlandığı; Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesine göre yapılan başvurudan da bir sonuç alınamadığı belirtilerek, tasar-ruf hakkının bu şekilde engellenmesi suretiyle oluştuğu ileri sürülen 130.000,00-TL zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiy-le açılan davada, Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesi, “6745

sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda yapılan değişikliklerin gö-rülmekte olan davalara da uygulanması gerektiği açık olup, uygulama imar planlarının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde yapılması ge-reken imar programları veya imar uygulamalarının yapılma süresinin 6745 sa-yılı Yasa ile 2942 sasa-yılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Ek Madde 1’in yü-rürlüğe girdiği 07.09.2016 tarihinden itibaren başlayacak olması nedeniyle, tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında belirtilen kanun hükümleri doğrultu-sunda işlem tesis edilmesi veya ilgililerin dava açabilmesi ancak bu sürenin dolmasından sonra mümkün olabileceğinden, bu aşamada görülmekte olan da-vanın esası hakkında bir karar verilmesine yer bulunmadığı gerekçesiyle Antal-ya 1. İdare Mahkemesi’nce verilen davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” hükmü ile mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeyi, hukuk ve

usule uygun bularak, istinaf başvurularının reddine karar vermiştir. Konya Böl-ge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesi, KT, 17.01.2018, E. 2017/3219, K. 2018/28. Ayrıca bkz. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi, KT, 10.01.2018, E. 2018/39, K. 2018/66.

(10)

terilmeden idarece geçen zaman içerisinde gerekli işlemlerin yapıl-maması sonucu taşınmazın kamulaştırılyapıl-maması, mülkiyet hakkını uzun süre için kullanılamaz hale getirerek, maliklerin mağduriyetlerini daha da artırmıştır.

Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurum-lara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar, Kamulaştırma Kanunu ek madde 1’in kapsamında olan taşınmazlardır. Zira, 6745 sayılı Kanun ile Kamulaştırma Kanunu’na eklenen ek madde 1’de, “Uygulama

imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak su-retiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar …” ibaresi yer almaktadır. Buna göre,

uygula-ma iuygula-mar planları22 dışındaki planlar ile tasarrufu kısıtlanan

taşınmaz-lar, 6745 sayılı Kanun’un kapsamı dışında kaldığından bu taşınmazlar için 15.12.2010 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında belirti-len esaslar doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesi istenilebilecek ve bu istemlere idarece verilecek cevap üzerine idari yargıda dava açılabilecektir.23

Kamulaştırma Kanunu ek madde 1’in kapsamında olan taşın-mazlara ilişkin açılacak davalarda uygulanacak hükümler; ek madde 1 ve ek madde 1’in atfıyla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin üçüncü fıkrası (uzlaşma)24, yedinci fıkrası (yargılama

22 Uygulama imar planı tanımı için bkz. Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, m. 4, RG, 14.06.2014 - 29030.

23 Tezcan, “Arkeolojik Sit Alanlarında Kamulaştırmasız El Atma”, s. 408; Yal-çınduran, Türker: “6745 Sayılı Kanun ile Hukuki El Koymalara Dair Yapılan Değişiklikler ile Hukuki ve Fiili El Koymalara Uygulanacak Hükümler”, (An-kara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 66, An(An-kara 2017, s. 491-515), s. 507-511.

24 “Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde

sı-nırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir.” Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin

(11)

giderleri)25, sekizinci fıkrası (ödeme)26 ve onbirinci fıkrası (haciz ya-sağı)27ile geçici madde 11 hükümleridir.

Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. madde-sinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği 07.09.2016 tarihinden önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan karar-lar hakkında ise 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. mad-denin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır.

IV. EK MADDE 1’İN ANAYASA’YA AYKIRILIK SORUNU Madde gerekçesinde ek madde 1 ile kısıtlamaların kaldırılması-nın amaçlandığı ifade edilmektedir. Ancak ek madde 1 ile, mülkiyet

25 “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her

türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin yedinci fıkrası.

26 “Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde

kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil ida-relerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutan-lığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile ya-pım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer ida-reler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi ora-nında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ay-rılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, büt-çe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.” Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin sekizinci

fıkrası.

27 “Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal,

hak ve alacakları haczedilemez.” Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6.

(12)

hakkını uzun süre için kullanamayan malikin taşınmazını kiraya ver-mesi ve satması veyahut yararlı değişiklikler yapması kısıtlanmakta-dır. Beş yıl tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmaz malikleri tarafından, uzlaşma süreci ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen idari baş-vuru ve işlemler tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırılmasın-dan sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir. Ancak idari yargıda açılan davanın malik davacı lehine sonuçlanması halinde, ke-sinleşen mahkeme kararlarına istinaden davalı idareler tarafından öde-meler en geç on yıl içerisinde yapılabilir. Bu durum da 15-20 yıl bo-yunca kişilerin haklarına kavuşamayabilecekleri anlamına gelmektedir.

6745 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na ek-lenen hükümler gereği derdest davası bulunan veya açılacak davalar bakımından taşınmaz malikleri 5 (beş) yıl bekleyeceklerdir. Bu beş yıllık süre içerisinde derdest veya açılacak davalar açısından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na, 6745 sayılı Kanun ile eklenen hü-kümler gereği dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.28 Öte yandan sonradan yürürlüğe giren yasa maddeleri nedeniyle uyuşmazlıkta tarafların haklılık oranı belirlene-mediğinden, davanın karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı yönünden maktu olarak hesaplanacak vekâlet ücretinin ve yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılamayacağı açıktır.29

Malikin ek madde 1 kapsamında kalan kısıtlı taşınmazından satmak suretiyle tasarrufta bulunmak istemesi halinde, taşınmazın alıcı bulamaması, kimi durumlarda da malikin varsa taşınmazı üzerindeki konutunu tahliye etmek zorunda kalması söz konusu olabilmektedir. Netice itibariyle, zararının karşılanmaması veya idarece taksitle uzun bir döneme yaygın olarak ödeme yapılmasından dolayı malikin mağ-duriyeti doğmakta30; özellikle taksitli ödeme yapılması halinde

mali-28 Danıştay 6. Dairesi, KT, 04.12.2017, E. 2016/6442, K. 2017/10352; Danıştay 6. Dairesi, KT, 12.12.2017, E. 2017/3811, K. 2017/10688.

29 D6D, KT, 20.09.2016, E. 2015/6995, K. 2016/4782.; Rize İdare Mahkemesi, KT, 29.11.2017, E. 2017/913, K. 2017/948. Bu konuda benzer bir durum için bkz. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu geçici madde 13.

(13)

kin, kamulaştırma bedelini defaten alamadığı için yeni bir konut veya taşınmaz satın almakta güçlük çekmesi sebebiyle mağduriyeti daha da ağır olmaktadır. Bu itibarla bu düzenlemelerin Anayasa’nın 35. ve 46. maddeleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na da aykırılık teşkil ettiğini ifade edebiliriz.31 Çünkü Anayasa ve Kamulaştırma Kanunu

gereğince kamulaştırma bedellerinin nakden ve peşin olarak ödenmesi esastır. Anayasa’nın 46. maddesine göre, kamulaştırma bedelinin nakit ve peşin ödenmesi kural olup, taksitlendirme istisna teşkil etmektedir. Taksitlendirme ise en fazla 5 yıl süreyle, taksitlerin eşit olması ve tak-sitlere kamu alacağına uygulanacak en yüksek faizin uygulanması halinde mümkündür.

Bu nedenlerle bu düzenleme, Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkını ihlal etmekte, kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında korunması gereken dengenin bozulmasına sebep ol-maktadır.32

Ek madde 1’in iptal edilen yukarıdaki benzer düzenlemelerden sonra yapıldığını ifade etmiştik. İptal edilen yukarıdaki benzer düzen-lemelerden sonra, iptal edilen hükmün aynısı veya benzeri yeni bir düzenlemenin yapılması, yargı kararlarının uygulanmaması anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle daha evvel verilmiş mahkeme kararla-rını etkisiz kılacak şekilde aynı veya benzer düzenlemelerin yapılması, yasal düzenlemelerde istikrarın oluşmasını engellemekte, yargı düze-ninin otoritesine ve hukuk devletine olan güveni de sarsmaktadır.

Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce iptal edilmiş olması-na rağmen, benzeri düzenlemelerin tekrar yapılmasındaki amacın “idareye az bedel ödetmek” olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle yeni düzenleme ile iptali arasında geçen/geçecek sürede kamulaştır-masız el atmaya ilişkin davalar, yapılan düzenlemelere uygun olarak karara bağlandığında idare daha az bedel ödemiş olacaktır. Bu

durum-pdf, s. 83,)adresinden erişildi.

31 Kaya, Seyithan: Türk Anayasa Yargısında Bireysel Başvuru, Atatürk Üniversi-tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 54. 32 Çabri, s. 101-102.

(14)

da idare, ödemeyi yasal sürelerle geciktirerek yaptığından/yapacağından, kamulaştırma bedeli ve yasal faizini daha düşük bir miktarda ödeyecek ve daha az yükümlülük altına girmiş olacaktır.

İdarenin yükümlülüğü mülkiyet hakkının etkin bir şekilde kulla-nılmasını sağlamak üzere gerekli hukuki kuralları yapmak ve koşulları sağlamaktır. Ayrıca idarenin yükümlülüğü, oluşabilecek bireysel mağduriyetleri gidermek iken, bunun aksine idarenin yükümlülüğünü ötelemek üzere sürekli mevzuat değişikliğine gidilmesi, kamu yararı ile özel yarar arasındaki dengenin daha da bozulmasına yol açabilmek-tedir.33Bu itibarla bu düzenleme, Anayasa Mahkemesince iptal edilen önceki düzenlemelerden daha fazla mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilmektedir.34 Çünkü 24.05.2013 tarihli ve 6487 sayılı

Ka-nun’un 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesi-nin başlığı “Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin” iken, “Ka-mulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” olarak değiştirilmiştir. Buradan hareketle Anayasa Mahkemesinin ip-tal gerekçelerini35 görmezden gelerek kamulaştırmasız el atmadan

33 24 Mayıs 2013 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6487 sayılı torba yasanın komisyona sunulan taslağındaki gerekçesinde şöyle denilmektedir:

“Kamulaş-tırmasız el koyma bedelleri ödendiği takdirde, devlet kamu kurum ve kuruluşla-rı batar, 20-30 yıl tek çivi çakamaz, bu süre içerisinde kamu hizmetleri aksar, bu toplumu felakete sürükler.” naklen Tezcan, “Kamulaştırmasız El Atma

Yo-luyla Mülkiyet Hakkının Yok Edilmesi”, s. 54.

34 Bu konuda detaylı bilgi için bkz. AYM, KT, 01.11.2012, E. 2010/83, K. 2012/169, RG, 22.02.2013 - 28567; AYM, KT, 13.11.2014, E. 2013/95, K. 2014/176, RG, 13.03.2015 - 29294.

35 “Maddi hukukta herhangi bir değişiklik yapmaksızın maddi hukukun ihlalinden kaynaklanan uyuşmazlıkların dava konusu yapılmasını yasaklayan kural, hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırıcı niteliktedir. Taşınmazına kamulaştırmasız el atılan malikin sadece tazminat davası açabileceğini düzenleyen kural, mali-kin el atmanın önlenmesi ve ecri misil davası gibi mülkiyet hakkından kaynak-lanan davaları açmasını yasaklamakta, böylece hak arama özgürlüğünü bu da-valar yönünden ortadan kaldırmaktadır. Açıklanan nedenlerle malikin sadece tazminat davası açabileceğini öngören kural, Anayasa’nın 36. maddesine aykı-rıdır. İptali gerekir.” Anayasa Mahkemesinin 1.11.2012 tarih ve E. 2010/83, K.

(15)

kaynaklanan tazminat davaları yeni düzenlemede sadece bedel tespiti davası haline dönüştürülmüştür.36 Bu durum, mülkiyet hakkını daha

da kısıtlamakta ve malikin zararını artırmaktadır.

Ek madde 1’in ilk fıkrasında hukuken el konulan taşınmazların beş yıllık süre içinde kamulaştırılacağı veya imar planı değişikliği yapılacağı/yaptırılacağı, bunun yapılmaması durumunda dava açılabi-leceği37, ancak dava açmadan önce uzlaşma sürecinin38 ve 3194 sayılı

İmar Kanunu’nda öngörülen idari başvuru39 ve işlemlerin

tamamlan-ması gerektiği ifade edilmiştir. Başka anlatımla taşınmaz malikleri, taşınmazın kamulaştırılması veya taşınmaz üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasına ilişkin bir karar için idareye başvurabilirler. İdarece verilen cevaplar üzerine iptal ve/veya tam yargı davası açılabilir. Zira kamulaştırma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istenebileceği gibi

36 Tezcan, “Kamulaştırmasız El Atma Yoluyla Mülkiyet Hakkının Yok Edilme-si”, s. 53; Yalçınduran, s. 511; Karagöl, s. 57. Bu görüşün karşıtı görüş için bkz. Hayta, s. 43; Avcı, Mustafa: “Türk Hukukunda Kamulaştırmasız El Atma Sorunu Üzerine Bir İnceleme”, Internatıonal Conference On Eurasıan Econo-mıes 2014, 13.03.2018 tarihinde (http://www.avekon.org/papers/1144.pdf,) ad-resinden erişildi; Ayhan, Fatma: “Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. Madde-si ve Türk Hukukunda “Dolayısıyla Kamulaştırma” Uygulaması Üzerine Bir Deneme”, (İÜHFM, C. LXIX, Y. 2011, S. 1-2, İstanbul 2011, s. 1125-1148), s. 1145 vd; Duran,Tevrat: “6487 sayılı Yasa’nın 21 ve 22.maddesinin Anayasa’ya Aykırılık Sorunu ile İlgili Hukukî Çalışma”,13.03.2018 tarihinde (https://www.tevratduran.com/6487-sayili-yasanin-21-ve-22-maddesiyle-ilgili-turkiye-barolar-birligine-sundugum-rapor/,) adresinden erişildi.

37 Uyuşmazlık Mahkemesi, fiili el koymalarda adli yargının, hukuki el koymalar-da ise ikoymalar-dari yargının görevli olduğuna karar vermiştir. Uyuşmazlık Mahkemesi, KT, 11.03.2013, E. 2012/313, K. 2013/326.

38 Uzlaşmanın dava şartı haline getirilmesinin, sürecin uzaması ve malikin hakkı-nı elde etmesini zorlaştıracağı hakkında bkz. Temel, Cemil/ Özülkü, Taner: Uygulamada Kamulaştırmadan Doğan Davalar Kamulaştırmasız El Atma Da-vaları Hukuki El Atma ve Geçici İşgalden Doğan Tazminat DaDa-vaları, 3. Baskı, Ankara 2014, s. 669.

39 YHGK’nın 15.12.2010 tarihli kararında idari başvuru ve işlemlerin arasında, kamulaştırma ve takas da sayılmıştır. Ancak takas yoluna gidilmesine dair bir zorunluluk bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E. 2010/5-662 ve K. 2010/651 sayılı kararı.

(16)

hukuka aykırı kısıtlamanın sebebiyet verdiği zararların tazmini de istenebilir. Bu durumda kamulaştırma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali kamulaştırma anlamına geleceğinden, kişiye yapılacak ödemele-rin beş yıldan fazla bir zamana yayılması Anayasa madde 46’ya aykı-rılık teşkil eder. Kısıtlamaların kaldırılmasına karar verilirse, hukuka aykırı kısıtlamanın sebebiyet verdiği zararların tazmini gündeme gele-bilecektir. Sonuç olarak idareyi kamulaştırmaya veya kısıtlamayı kal-dırmaya zorlama sonuçları çıkabilir.

İmar Kanunu’nun “İmar Programları, Kamulaştırma ve Kısıtlılık Hali” başlıklı 10. maddesine göre, “Belediyeler; imar planlarının

yü-rürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. … Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edil-miş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde ka-mulaştırırlar.” Buradan hareketle İmar Kanunu’nun 10. maddesinde

kamulaştırma yolu, idari yargı yoluna başvurabilmek için tamamlan-ması gereken idari başvuru ve işlem olarak hüküm altına alınmıştır. Ayrıca beş yıllık program süresi içerisinde taşınmazlar, kamulaştırıl-mazsa, taşınmaz maliki söz konusu imar planında değişiklik yapılma-sını talep edebilir.40 Buradan hareketle İmar Kanunu’nda öngörülen

tamamlanması gereken idari başvuru ve işlemler ise taşınmazın kamu-laştırılması ve imar planında değişiklik yapılmasıdır.41Buna göre

ma-likler tarafından, kamulaştırma veya imar planı değişikliği talebinde bulunulmaksızın idari yargıda dava açmak mümkün değildir. Bu da şu anlama gelir ki; beş yıllık süre içerisinde idarece kamulaştırma veya imar planı değişikliği yapılmaması durumunda, aynı idareden, aynı işlemleri yapması için tekrar talepte bulunma zorunluluğu

getirilmiş-40 Yalçınduran, s. 498-499; Yıldırım, Turan: “İmar Planı Yoluyla Kamulaştırma-sız El Atma”, (BÜHFKHHD, 2011, C. 7, S. 81-82), s. 184-185; Erol, Ömer Fa-ruk: “Yargı Kararlarında İmar Planı Yoluyla Kamulaştırmasız El Atma”, (BÜHFKHHD, C. 9, S. 105-106, İstanbul 2013), s. 206.

41 Plan değişikliğine ilişkin, İmar Kanunu’nun 13. maddesinin 3. fıkrasının Ana-yasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği hakkında bkz. AnaAna-yasa Mahkemesi, KT, 29.12.1999, E.1999/33, K. 1999/51, RG, 29.06.2000 – 24094.

(17)

tir. Bu durumda idarenin vereceği cevap üzerine idari yargıda dava açma yoluna gidilebilir.

Kamulaştırma Kanunu ek madde 1 kapsamında olan taşınmazla-ra ilişkin açılacak davalarda uygulanacak hükümler; ek madde 1 ve ek madde 1’in atfıyla Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin üçüncü fıkrası (uzlaşma), yedinci fıkrası (yargılama giderleri), seki-zinci fıkrası (ödeme) ve onbirinci fıkrası (haciz yasağı) ile geçici madde 11 hükümleridir. Buradan hareketle bu madde kapsamında olan taşınmazlar için; kamulaştırma veya imar planı değişikliği yapıl-ması veya yaptırılyapıl-ması için beş yıllık bekleme süresi sonunda uzlaşma yoluna başvuru zorunluluğu öngörüldüğünden uzlaşma yoluna gidil-mesi gerekir. Uzlaşmanın olumsuz sonuçlanması üzerine dava yoluna gidilmesine rağmen dava sonucunda verilecek bedelin ödenmesi için haciz yoluna başvurulamaması ve bu bedelin ödenmesinin en fazla on yıla42 kadar uzayabilmesi söz konusu olabilmektedir.43 İdarenin uzun

süren bu eylemsizliğine yol açan mezkûr düzenlemenin hukuka uygun olup olmadığı hususu; hukuk önünde eşitlik ilkesi, hukuk devleti ilke-si, mülkiyet hakkını kısıtlama ve adil yargılanma hakkı açısından ayrı başlıklar halinde incelenecektir.

A. Hukuk Önünde Eşitlik İlkesi Açısından Değerlendirme 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen ek madde 1’de yer alan, “Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında

açıla-cak dava ve takiplerde, bu kanunun geçici 6. maddesinin üçüncü, ye-dinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz 42 Anayasa’nın 46. maddesine göre, kamulaştırma bedelinin nakit ve peşin

öden-mesi kural olup, taksitlendirme ve trampa usulü istisna teşkil etmektedir. Tak-sitlendirme ise en fazla 5 yıl süreyle, taksitlerin eşit olması ve taksitlere kamu alacağına uygulanacak en yüksek faizin uygulanması halinde mümkündür. Anayasa’nın bu açık hükmü karşısında idarenin 10 yıllık bir sürede (10 yıllık sürenin ne zaman başlayacağı da belirsizdir) ödeme yapmasını sağlayacak şe-kilde kamulaştırma yapması, hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. 43 Yalçınduran, s. 504.

(18)

ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır.” şeklindeki

hükmünün, 1982 Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik ” kenar baş-lıklı 10’uncu maddesine aykırı olduğu kanaatindeyiz.

Zira, 1982 Anayasasının “Kanun Önünde Eşitlik” başlığını taşı-yan 10. maddesine göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî

düşün-ce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmek-sizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlem-lerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zo-rundadırlar”. Anayasa’nın bu amir hükmüne göre, devlet organları

ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır. Bu bakımdan eşitlik ilkesi, hem idare makamlarına, hem de kanun koyucuya eşit işlem yapmayı ve ayrım yapmamasını emreder.44 Zira “hukuk önünde eşitlik”, “şekli

eşitlik”45, ya da “yatay eşitlik”46olarak da ifade edilen kanun önünde

eşitlik doktrinde de, kamu gücüne sahip olanların, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, herkese eşit muamelede bulunması, kanunların herkese eşit olarak uygulanması şeklinde tanımlanmaktadır.47

Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere, Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmala-rını sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayrım yapılmasını ve ayrı-calık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin

44 Özbudun, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, 12. Baskı, Ankara 2011, s. 113. 45 Özbudun, şekli hukuki eşitlik olarak ifade ettiği mutlak eşitliği şöyle tanımlar:

“Şekli hukuki eşitlikten kastedilen, kanunların genel ve soyut nitelik taşıması,

yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır.” Özbudun, s. 151.

46 “Yatay eşitlik” kavramı hakkında detaylı bilgi için bkz. Gözler, Kemal: Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 20. Baskı, Bursa 2016, s. 99; Atar, Yavuz: Türk Anayasa Hukuku, 11. Baskı, Ankara 2017, s. 126-127.

47 Özbudun, s. 151; Günday, İdare Hukuku, s. 62; Gözler, s. 99; Akyılmaz/ Sezginer/Kaya, s. 106-109.

(19)

ihlali yasaklanmıştır.48

Bu nedenle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ek madde 1’in ve geçici madde 11’in, yürürlüğe girdiği tarihten önceki taşınmazlara da uygulanması 1982 Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik ” kenar baş-lıklı 10. maddesine aykırı olduğu kanaatindeyiz. Nitekim, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanuna eklenen ek madde 1’den, Kanunda düzenlenen 5 yıllık sürenin, ek 1. madde kapsamında kalan ve bu Kanunun yürür-lüğe girdiği tarihten önce tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmazlar hakkın-da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı sonucuna ulaşılmaktadır.49 Bu itibarla, bu düzenleme

‘Hukuki Güvenlik İlkesi’ ve ‘Kanun Önünde Eşitlik İlkesi’ne aykırı-dır50. Çünkü aynı tarihte aynı sebeplerle açılmış ve aynı usul ve

esas-lara göre yürütülmüş davalardan biri 6745 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce karara bağlanmış ama diğeri karara bağlanmamış veya her ikisi de karara bağlanmış ve kesinleşmiş olmasına rağmen birisi için ödeme gerçekleştirilmiş ancak diğeri hakkında henüz ödeme gerçekleştirilmemişse, bu durumda söz konusu taşınmazların aynı düzenlemeye tabi tutulması eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Şöyle ki, aynı tarihte dava açan iki ayrı mağdurun açtığı davalar işbu yasa yü-rürlüğe girinceye kadar aynı usul ve esas hükümlerine göre yürütül-müş iken, birisi yasanın yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşirken diğeri hak sahibinin elinde olmayan ve yargılamadaki gecikmelerden dolayı henüz kesinleşmemişse, dava tarihi itibariyle eşit statü ve hukuki dü-zende bulunan mağdurlar arasındaki bu eşitlik, davası

kesinleşmeye-48 AYM, KT, 15.11.2017, E. 2016/133, K. 2017/155, RG, 11.01.2018 - 30298. Ayrıca bkz. AYM, KT, 02.11.2016, E. 2015/61, K. 2016/172, RG, 09.12.2016 - 29913.

49 Bkz. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu geçici madde 11. Ayrıca bkz. Danıştay 6. Dairesi, KT, 12.12.2017, E. 2017/3811, K. 2017/10688. Ayrıca bkz. Rize İdare Mahkemesi, KT, 29.11.2017, E. 2017/913, K. 2017/948; Rize İdare Mah-kemesi, KT, 29.11.2017, E. 2017/914, K. 2017/949.

50 Bu konuda bkz. AYM, KT, 18.10.2012, E. 2010/82, K. 2012/159, RG, 23.07.2013-28716.

(20)

nin aleyhine açıkça bozulmakta ve kanun önünde eşitsizlik ortaya çıkmaktadır. Dolayısı ile bu düzenlemenin, ‘Hukuki Güvenlik İlkesi’51

ve ‘Kanun Önünde Eşitlik İlkesi’ ile bağdaşmadığı açıktır.52

Ayrıca bu düzenleme ile uzlaşmanın dava şartı haline getirildiği görülmektedir. Nitekim taşınmaz maliklerinin, uzlaşma sürecini ta-mamladıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir. Ancak bunun hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki, çoğu özel hukuk ilişkisi için uzlaşma zorunluluğunun bulunmadığı açıktır. Ancak hukuki el koymada karşı taraf idare olduğunda, malikin idare ile uzlaşma gö-rüşmesi yapma zorunluluğu getirilmiştir. Bu itibarla bu düzenlemenin, Anayasa’nın 36. maddesindeki ‘Hak Arama Hürriyeti’ne ve 10. mad-dedeki ‘Eşitlik İlkesi’ne aykırı olduğu ileri sürülebilir.53

B. Hukuk Devleti İlkesi Açısından Değerlendirme

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ek madde 1’de, Kanunda dü-zenlenen 5 yıllık sürenin, ek 1. madde kapsamında kalan ve bu Kanu-nun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmaz-lar hakkında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmektedir. Başka deyişle ek mad-de 1 ile, tamamlanmamış süreçler, sonradan yürürlüğe giren bir kanun ile tamamlanmış sayılmış ve yargı yolu da kapatılmıştır. Yapılan bu düzenlemenin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan idari eylem ve işlemlerin yargısal denetime tabi olması hususu ile bağdaşmadığı ka-naatindeyiz.

51 Hukuki güvenlik ilkesi hakkında detaylı bilgi için bkz. Köküsarı, İsmail: Ana-yasa Hukukunda Hukuki Güvenlik İlkesi, Ankara 2015, s. 9-17.

52 Bu konudaki itiraz sebepleri ve gerekçesi için bkz. AYM, KT, 13.11.2014, E. 2013/95, K. 2014/176, RG, 13.03.2015 - 29294.

53 Tezcan, “Kamulaştırmasız El Atma Yoluyla Mülkiyet Hakkının Yok Edilme-si”, s. 52.

(21)

Zira, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının birinci kısmında yer alan “Cumhuriyetin Nitelikleri” kenar başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilir. Hukuk Devleti, en kısa tanımıyla devletin ve idarenin eylem ve işlemlerinin keyfi esaslara göre değil, hukuk kurallarına bağ-lı olduğu ve vatandaşların hukuki güvenlik içinde oldukları bir sis-temdir.54 Hukuk devletinin en önemli amaçlarından biri, idarenin hu-kuka uygun hareket etmesini sağlamaktır.55Nitekim idarenin ve idari

işlemlerin hukuka bağlılığını sağlamanın en iyi yolu yargısal denetim-dir.56 Bu sayede kanuni idare ilkesi de gerçekleştirilmiş olur57; bu

du-54 D5D, KT, 10.10.2014, E.2012/4927, K.2014/6653, DD, S.137, s. 238. Ayrıca bkz. Zabunoğlu, Yahya Kazım: İdare Hukuku I-II, Ankara 2012, s. II/44; San-car, Mithat: Devlet Aklı Kıskacında Hukuk Devleti, 7. Baskı, İstanbul 2014, s. 34; Karavelioğlu, Celal: Açıklama ve Son İçtihatlarla İdari Yargılama Usulü Kanunu, 7. Baskı, Ankara 2009, s. 9-10; Balta, Tahsin Bekir: İdare Hukukuna Giriş I-II, Ankara 1970, s. I/61-66; Sarıca, Ragıp: İdari Kaza, C. I, İstanbul, 1949, s. 5; Gözler/Kaplan, s. 60-67; Atay, Ender Ethem: İdare Hukuku, 3. Bas-kı, Ankara 2012, s. 35-37, 120-129; Akyılmaz/Sezginer/Kaya, 101-109. 55 Kaboğlu, İbrahim Ö.: Anayasa Hukuku Dersleri, 2. Baskı, İstanbul 2005, s. 377;

Fendoğlu, Hasan Tahsin: Anayasa Hukuku, Ankara 2015, s. 355-358.

56 Diğer unsurları şu şekilde sıralamak mümkündür: Temel Hak ve Özgürlüklerin Güvence Altına Alınması, Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Sağlanması, Kanuni İdare İlkesi, Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Yargıç Güvencesi, İdarenin Mali Sorumluğu, Cezaların Şahsiliği, Erklerin Ayrılığı. Sancar ise bu unsurları biçimsel ve maddi araçlar olarak iki grupta toplamaktadır. “…biçimsel

önlem-ler arasında; devletin üstün bağlayıcı güce sahip bir hukuk metni (anayasa) ile çerçevelenmesi, devlet kudretinin değişik organlar arasında paylaştırılması (kuvvetler ayrılığı ilkesi), bütün devletsel faaliyetlerin hukuk kurallarına bağ-lanması (hukukun egemenliği ve hukuksal güvenlik ilkeleri) ve bu bağlılığın bağımsız yargı organlarınca yürütülecek bir yargısal denetime tabi olması sa-yılmaktadır. Bu tanımlara göre, hukuk devletinin maddi yanı, hukuk devletinin, hukukun kuru bir üstünlüğüyle değil, aynı zamanda belli bir içeriğiyle nitelen-mesini ifade eder…”, Sancar, Devlet Aklı Kıskacında Hukuk Devleti, s. 34-35.

Ayrıca bkz. Aktaş, Sururi: Hayek’in Hukuk ve Adalet Teorisi, Liberte, Ankara 2011, s. 139; Bilgen, Pertev/Giritli, İsmet/Akgüner Tayfun: İdare Hukuku, İs-tanbul 2013, s. 78-104; Aslan, Zehreddin: İdari Yargıda Yürütmenin Durdu-rulması, 2. Bası, İstanbul 2001, s. 6; Günday, Metin: “1982 Anayasasına Göre İdari Yargı Denetiminin Kapsamı ve Sınırları”, I. Ulusal İdare Hukuku Kongre-si, Birinci Kitap, İdari Yargı, 1-4 Mayıs 1990, No:53, Ankara 1991, s. 139-148.

(22)

rum aynı zamanda hukuk devletinin de bir gereğidir.58Bu amaçla

hu-kuka bağlı devlet düşüncesinin varlığının bir göstergesi olan idarenin yargısal denetimi yoluna başvurulmaktadır59 Nitekim Danıştay 6.

Dai-resi, “T.C. Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin Hukuk

Devleti olduğu belirtilmektedir. Hukuk Devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğu ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi, iptal davaları yoluyla sağlanır.” şeklindeki kararı ile

bu hususu ifade etmiştir60. Bu bakımdan yargı denetimi, hem toplumu

ve vatandaşı idarenin yetkisini kötüye kullanmasından doğacak tehlike-lere karşı korumakta hem de idare ile toplum arasında menfaat

dengesi-57 Kanuni idare ilkesinin idarenin eylem ve işlemlerinin hem kanuna dayanmasını hem de kanuna aykırı olmamasını ifade etiği hakkında bkz. Gözler/Kaplan, s. 70-71; Akyılmaz/Sezginer/Kaya, s. 140; Güran, Sait: “Yargı Denetiminin Kap-samı”, Sulhi Dönmezer’e Armağan, (İHFM, C. 52, S. 1-4, İstanbul 1986-1987, s. 35-45), s. 36.

58 Erdoğan, Mustafa: Anayasal Demokrasi, 10. Baskı, Ankara 2013, s. 116. Ayrı-ca detaylı bilgi için bkz. Koçak, Mustafa: “Hukuk Devleti Kavramı Açısından İptal Davalarında Menfaat İhlali veya Hak İhlali Koşulu”, (MÜHAD, C. 10, S. 1-3, MÜHFY, İstanbul 1996, s. 117-148), s. 118; İkincioğulları, Füruzan: “Hu-kuk Devleti”, (Gazi Üniversitesi Hu“Hu-kuk Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 1, Ankara 1997, s. 28-30), s. 29-31; Kalabalık, Halil: “İdarenin Takdir Yetkisinin Sınırları ve Yargısal Denetimi”, (Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 1, Ankara 1997, s. 172-211), s. 194; Kuzu, Burhan: “Hukuk Devleti ve Re’sen Emeklilik”, (İÜHFM, C. LIV, İstanbul 1994, s. 103-123), s. 103.

59 İdarenin denetimi için çeşitli denetim yollarına başvurulmaktadır. Bunlar idari denetim, siyasi denetim, kamuoyu denetimi, uluslararası denetim ve yargı dene-timidir. İdari denetim, idarenin kendisi tarafından veya başka bir idari makam ve merci tarafından denetlenmesidir. Kamu kuruluşunun kendi kendisini denet-lemesine iç denetim (örneğin hiyerarşi denetimi), kamu kuruluşunun başka bir kamu kuruluşu tarafından denetlenmesine ise dış denetim (örneğin vesayet de-netimi) denir. Siyasi denetim ise Anayasa madde 98 ve devamında düzenlenen, yasama organının idareyi dolaylı olarak hükümet veya bakanlar aracılığı ile de-netlemesidir. Kamuoyu denetimi ise, kitle haberleşme araçları tarafından yapı-lan bir denetim yoludur. Yargı denetiminde yalnız hukuka uygunluk denetimi yapılmaktadır. İdari denetim, siyasi denetim ve kamuoyu denetiminde hem hu-kuka uygunluk denetimi hem de yerindelik denetimi yapılmaktadır. Detaylı bil-gi için bkz. Yayla, Yıldızhan: İdare Hukuku, İstanbul 2009, s. 373-430. 60 D6D, KT, 24.01.2014, E. 2013/1349, K. 2014/372, DD, S.136, s. 59.

(23)

ni gerçekleştirmektedir.61 Başka bir ifadeyle, idari yargı sadece temel

hak ve özgürlüklerin idareye karşı korunmasını sağlamakla kalmaz aynı zamanda nesnel hukuk düzeninin muhafazasını da sağlar.62

İdarenin yargısal denetiminin konusu, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesinde açıkça belirtilmektedir. Mezkûr madde-de “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm, idari yargı rejimini kontrol eden Türkiye’nin idari yargı sistemini açıklamaktadır.63 Bu itibarla devletin,

kendi koyduğu kurallara uymaması, tamamlanmamış süreçleri, sonra-dan yürürlüğe koyduğu bir kanun ile tamamlanmış sayması; fakat buna rağmen yargı yolunu kapatması, hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz.

6745 sayılı Kanun’un 33. ve 34. maddeleri, daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldı-racak şekilde düzenlenmiştir. Nitekim geçici 11. maddenin, 6745 sayı-lı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtla-nan taşınmazlar hakkındaki kesin hükme bağlanmamış bütün ihtilaflarda da uygulanacağı öngörülmek suretiyle, yürürlüğe girdiği tarihten önce ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde de esas alın-ması kabul edilmiştir. Bu şekilde yasama tasarrufunda bulunulalın-ması- bulunulması-nın, hukuki güvenlik ilkesine ve kazanılmış haklara aykırılık oluştur-duğu kanaatindeyiz64. Zira, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen

61 Coşkun, Sabri: “İdari Yargıda Son Gelişmeler”, I. Ulusal İdare Hukuku Kong-resi, I. Kitap-İdari Yargı, 1-4 Mayıs 1990, Ankara 1990, s. 45.

62 Şen, Mahmut: “Kanun ile Bir Kurumdaki Kamu Görevinin Sona Erdirilmesine İlişkin Uyuşmazlıklarda Yargısal Denetim ve Adalete Erişim Hakkı”, (TBBD, S. 116, Ankara 2016, s. 179-212), s. 192; Sancar, Mithat: “Hukuk Devletinin Geleceği Açısından İdari Yargı”, 2000 Yılında İdari Yargı Sempozyumu, 11-12 Mayıs 2000, DYBY, No:59, Ankara 2000, s. 77; Çakır, Tezcan: “İptal Davala-rının Objektifliği”, Ankara Barosu Hukuk Kurultayı 2000, C. 1, Ankara 2000, s. 336 vd.

63 Karavelioğlu, s. 28.

64 Nitekim Anayasa Mahkemesi E. 2010/82, K. 2012/159 sayılı kararı ile 17.06.2010 tarihli 5998 sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce yargı mercilerinde açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış davalarda bu Kanun hükümleri

(24)

hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına da-yanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı tutum ve davranışlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden bir diğeri de ‘hukuki güvenlik ilkesi/hukuki belirli-lik ilkesi’dir.65 Bu ilkeye göre, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye mahal vermeye-cek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, aynı zamanda; kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler içermesi de gerekir. Hukuki belirlilik ilkesi, hukuki güvenlik ilkesi ile de alakalı olup, bireyin, hangi somut eylem ve olaya hangi hukuki müeyyidenin veya neticenin bağlandığını, bunların idareye ne tür

mü-uygulanır. Ancak bu Kanunla getirilen değişik hükümlerin uygulanması nede-niyle haksız çıkan tarafa harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletile-mez.” şeklinde düzenlenmiş olan geçici 1. maddesini, “Hukuk devletinin

koru-makla yükümlü olduğu evrensel ilkelerden biri hukuk güvenliği ilkesidir. Hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm ey-lem ve işey-lemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzeney-leme- düzenleme-lerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemdüzenleme-lerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir. Kural olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmeme-sini zorunlu kılar. Kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca kamu yararı ve kamu düzeni, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında kanunlar, ilke olarak yürürlük tarihlerinden son-raki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Ancak, kanun ko-yucunun kişilerin lehine yeni haklar sağlayan kanuni düzenlemeleri geçmişe et-kili olarak yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğunda kuşku yoktur. Dava konusu kural ile kişilerin aleyhine olabilecek durumlar ayırt edilmeksizin, başka bir ifadeyle, subjektif hakları olumsuz yönde etkilenenler ayrık tutulmak-sızın, 5998 sayılı Kanun hükümlerinin geçmişe etkili olarak uygulanacağının ve bu hükümlerin uygulanması nedeniyle haksız çıkan tarafa harç, yargılama gi-deri ve avukatlık ücreti yükletilemeyeceğinin kabul edilmesi subjektif hakların ihlal edilmesine yol açabilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından, bu durumun hukuk güvenliği ilkesiyle bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır. Açıklanan ne-denlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır.” gerekçesine

dayanarak iptal etmiştir. AYM, KT, 18.10.2012, E. 2010/82, K. 2012/159, RG, 23.07.2013-28716.

(25)

dahale yetkisini verdiğini bilmesini sağlar. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını buna göre belirleyebilir. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yön-temlerden kaçınmasını gerekli kılar.66

‘Hukuki güvenlik ilkesi/hukuki belirlilik ilkesi’, hukuk devletin-de uyulması zorunlu temel ilkelerdevletin-den biridir. Anayasada öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu olan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemle-rinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.67

Daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda bulunulma-sı, hukuki güvenlik ilkesine ve kazanılmış haklara aykırılık oluştu-rur.68 Hukuk devletinin gereği olan hukuki güvenliği sağlama

yüküm-66 AYM, KT, 14.05.2015, E. 2014/177, K. 2015/49, RG, 11.06.2015-29383. Ayrıca bkz. AYM, KT, 26.12.2013, E. 2013/67, K. 2013/164, RG, 27.03.2014-28954. 67 AYM, KT, 01.11.2012, E. 2010/83, K. 2012/169.

68 “İmar planlarında okul alanı olarak tahsis edilmiş bulunan dava konusu arsa

üzerinde davacının, ileriye yönelik inşaat yapma gibi kişisel tasarruflarda bu-lunma, rayiç değeri üzerinden satma, kiralama, yararlı değişiklikler yapma gi-bi, mülkiyet hakkının sahibine verdiği yetkileri kullanma hakkı kısıtlanmış-tır. İdare, kamu yararı nedeniyle, kamusal amaçların gerçekleştirilmesi için bir takım işlemler yaparken, Anayasanın ikinci kısmında yer alan temel hak ve hürriyetlerle uyumlu, özellikle 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına saygılı olmalıdır. Buradan hareketle, imar planlarında uzunca bir süre okul alanı olarak tahsis edilmiş bulunan dava konusu taşınmazı kamulaştırma-yarak veya takas yoluyla davacıya başka bir yerden taşınmaz vermeyerek pasif kalmak suretiyle tasarrufunu engelleyen davalı idarenin, Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlerle, bireyin mülkiyet hakkına saygılı olduğundan söz edi-lemez. Dahası, böyle bir durumda idarece, kamu yararı savında bulunulamaz. Eş söyleyişle, imar planlarında okul gibi umumi hizmetlere ayrılan alanların yıllarca uygulamaya dökülmemiş olması ve bunun da süregelen bir hal alması,

(26)

lülüğü, kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesini zorunlu kılar.69 ‘Yasaların geriye

yürü-mezliği ilkesi’ uyarınca yasalar, kamu yararı ve kamu düzeninin ge-ortada bir kamu yararının bulunmadığının kabulünü gerektirir. Öte yandan, davacının taşınmazından, mülkiyet hakkının kendisine verdiği yetkilerle dona-tılmış olarak, dilediği gibi tasarrufta bulunmasının idarece yıllarca engellenmiş olmasının, "Hukuk Devleti" ilkesinin en önemli unsurlarından biri olan “hukuk güvenliği”ni zedelediği, her türlü duraksamadan uzaktır. Mülkiyet hakkına ka-musal yarar sebep gösterilerek getirilen sınırlama, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılmaz hale getirerek bir hukuk dev-letinde kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunması gereken dengenin bozulmasına yol açarak hukuk güvenliğini yok etmektedir. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hak-kının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan İdarece engellendiği kuş-kusuzdur. Yukarıda açıklandığı üzere, malikin taşınmaz üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde malike, hukuka aykırı olarak müda-halenin önlenmesini isteme hakkı tanınmıştır. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile, imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamak-ta her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonu-cu doğurmaktadır. Ancak, bundan da öte; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edil-memek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bu-lunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan varestedir. Bu itibarla, kamulaştırmasız el koyma olgusunun var-lığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engelle-nen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hü-kümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.” YHGK, KT, 09.06.2010,

E. 2010/5-662, K. 2010/651.

69 Oğurlu, Yücel: İdari Hukukunda Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklenti-ler Sorunu, Ankara 2013, s. 28 vd.

(27)

rektirdiği, kazanılmış hakların korunması70, mali haklarda iyileştirme

gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Bu iti-barla yasa koyucu tarafından geriye etkili bir düzenlemenin çıkarılma-sı hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Çünkü hukuki güvenlik, sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duydukları güveni değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın devamlılığına duyulan güveni de içerir.71

Temyizen incelenmek üzere Danıştay’a gönderilen dosyada, gö-revli Danıştay tetkik hâkimi raporunda; şu hususu belirtmektedir: “Bu

çerçevede, yeni yasal düzenlemenin tasarı gerekçesi de incelendiğin-de; vatandaşların karşılaştığı mağduriyetlerin önlenmesi amaçlandığı belirtilmiş ise de, söz konusu düzenleme ile yıllardır mülkiyet hakkını gereği gibi kullanamayan vatandaşların Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlayan beş yıllık bir süreyle daha da mağdur edildiği, ana-yasal haklarını kullanmalarının önüne geçildiği düşünüldüğünden, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun Geçici 11. maddesinin Anaya-sanın 2. ve 35. maddelerine aykırılığının değerlendirilmesi gerekmek-tedir. Bu anlamda, 2942 sayılı Kanunun Geçici 11. maddesinin iptali için 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usul-leri Hakkında Kanunun 40. maddesi gereğince, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, uyuşmazlığın esasının Anayasa Mah-kemesince bu konuda verilecek karardan sonra incelenmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Anılan hükmün Anayasa Mah-kemesine gönderilmesine karar verilmemesi halinde uyuşmazlığın esasına gelince; Yeni yasal düzenleme uyarınca bu aşamada hukuken uyuşmazlığın esası hakkında karar verme olanağı bulunmadığından, İdare Mahkemesince bu hususlar göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmesi için temyize konu kararın bozulması gerektiği dü-70 “Hukuk devleti ilkesinin temel gereklerinden biri de kazanılmış haklara saygı

gösterilmesidir. Kazanılmış haklara saygı, hukuk güvenliği ilkesinin bir sonu-cudur. Kazanılmış hak kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haktır.”

AYM, KT, 28.12.2017, E. 2017/160, K. 2017/178, RG, 31.01.2018 - 30318. 71 AYM, KT, 14.05.2015, E. 2014/177, K. 2015/49, RG, 11.06.2015 - 29383.

Referanslar

Benzer Belgeler

olacaktır. Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren altı yıl sonra taşınmazın geri alım hakkının da düştüğü bir hukuk düzeninde, kamulaştırma amacına

 Birinci ihalede, alıcı çıkmazsa veya Yukarıdaki fıkrada bu maddede yazılı miktara ulaşılmazsa elde edilmemişse taşınmaz en çok artıranın taahhüdü saklı

MADDE 55- 1. Aksine hüküm bulunmadıkça; niteliğine, miktarına, menşeine, yükleme veya varış ülkesine bakılmaksızın, bir eşya, belirlenmiş şartlar altında

 5816 Sayılı ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR HAKKINDA

2 inci Fıkrada; Ruhsat alınmak- sızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykı- rı olarak yapılan yapının sahibine, yapı

Tebliğin I B (c) maddesinde Devlet haklarının “vergi dairelerine takip için intikal etmiş olanlar(ı)” bakımından 7256 sayılı Kanunun uygulanacağı ifadesi

a) 5393 sayılı Belediye Kanunu ile belediyeye kamulaştırma yetkisi verilen yerlerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na uygun olarak kamulaştırma

GEÇİCİ Madde 11.- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık