• Sonuç bulunamadı

Kuş Yuvası Çizim Testinin Türkçeye Uyarlanması, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kuş Yuvası Çizim Testinin Türkçeye Uyarlanması, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması"

Copied!
171
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KUŞ YUVASI ÇİZİM TESTİNİN TÜRKÇEYE UYARLANMASI,

GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI

BETÜL DEMİRBAĞ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)

i

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşulu ile tezin teslim tarihinden itibaren 12 (on iki) ay sonra fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı: Betül

Soyadı: Demirbağ

Bölümü: Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık İmza:

Teslim Tarihi:

TEZİN

Türkçe Adı: Kuş Yuvası Çizim Testinin Türkçeye Uyarlanması, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması

İngilizce Adı: Adaptation of Bird Nest Drawing Test Into Turkish, Validity and Reliability Analysis

(3)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazım sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Betül Demirbağ İmza:

(4)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

Betül Demirbağ tarafından hazırlanan “Kuş Yuvası Çizim Testinin Türkçeye Uyarlanması, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Prof. Dr. Galip Yüksel

RPD Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………...

Başkan: Prof. Dr. Mehmet GÜVEN

RPD Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………

Üye: Yrd. Doç. Dr. Hüdayar CİHAN GÜNGÖR

Psikoloji Anabilim Dalı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ………

Tez Savunma Tarihi: 17/02/2016

Bu tezin Rehberlik ve Psikolojik Danışma Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Tahir ATICI Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürü

(5)

iv

(6)

v

TEŞEKKÜR

Kültürel faktörler ve toplumsal dinamikler sosyal bilimlerle uğraşanların temel dayanak noktalarıdır. Hem bu faktörlerden beslenir, hem de bilimsel bilgi öncülüğünde doğal halde var olan bilgiyi isimlendirir, sınıflandırır, eleştiririz. Bütün bu adımların kendine göre zorlukları, aşamaları vardır. Bu aşamalardan birinde, bu araştırmadaki gibi bir uyarlama sürecinden söz ediliyorsa, tek akıldan çok daha fazlasına; derin tecrübelere, dışarıdan bakacak gözlere, birikimi doğru zamanda doğru yönlendirecek yetkin kişilere derinden ihtiyaç duyulacağı açıktır.

Bu çalışmada da her ne kadar tekil bir emek çağrışıyorsa da arka planda zaman ve desteklerini tereddütsüz vakfeden güzel insanları zikretmeden geçmek mümkün değildir. En başta her adımda beni yüreklendiren, bu meşakkatli sürece sabırla emek veren, engin birikimi ve tecrübesini çalışmanın her aşamasında paylaşmaktan geri durmayan saygıdeğer hocam Prof. Dr. Galip Yüksel’e, çalışmanın her aşamasında yardımlarını esirgemeyip sızlanmalarımı içtenlikle savuşturarak gönülden destek veren değerli dostum Arş. Gör. Abdullah Yeşilyurt’a, resimlerin değerlendirilmesinde kıymetli vakitlerini esirgemeyen hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Polat, değerli meslektaşlarım Arş. Gör. Ümre Kayacı, Gör. Semih Kaynak, Arş. Gör. Mustafa Kayır, Arş. Gör. Sare Terzi, Nesrin Demir, Arş. Gör. Gülyaşar Demirci’ye, zor zamanları benim için kolay kılan kıymetli hocam Ali Ünişen’e, bir sanatçı hassasiyetiyle nüanslara can veren sevgili dostum Psikolog Serap Görücü’ye, Kısıtlı zamanında vaktini esirgemeyen değerli meslektaşım ve çok kıymetli dostum Azize Zengin’e bu bol telaşlı süreçte yanımda oldukları ve bütün süreçteki destekleri için minnetlerimi sunmayı bir borç bilirim.

(7)

vi

KUŞ YUVASI ÇİZİM TESTİNİN TÜRKÇEYE UYARLANMASI,

GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI

(Yüksek Lisans Tezi)

Betül Demirbağ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ŞUBAT 2016

ÖZ

Bu çalışmada, bağlanma durumlarını incelemeye yönelik projektif bir ölçüm aracı olan Kuş Yuvası Çizimi (Bird Nest Drawing- BND) Türk kültürüne uyarlanmış ve incelenmiştir. Katılımcılar, üç merkezi devlet okuluna devam eden yaşları 9 ile 11 arasında değişen 91 çocuktan oluşmaktadır. Katılımcılar ilk olarak bir kuş yuvası çizmeleri ve çizdikleri yuvaya ilişkin bir hikâye anlatmaları konusunda motive edilmişler, sonrasında Kern’s Güvenli Bağlanma ölçeğindeki maddeler üzerinden anne ve babaları ile ilişkileri konusunda görüşmeye alınmışlardır. Çizimlerin sayısallaştırılması için Kuş Yuvası Çizimi Değerlendirme Ölçeği (KYÇDÖ) geliştirilmiştir. KYÇDÖ puanları SPSS 21.0, çizimlere ilişkin hikâyelerden oluşturulan temalar Atlas.ti programları kullanılarak analiz edilmiştir. Ölçüt bağıntılı geçerlik analizi KYÇDÖ’nün Kern’s Güvenli Bağlanma Ölçeği ile orta düzeyde bir korelasyona (r=.32, p<.01) sahip olduğunu göstermektedir. KYÇDÖ’nün KR-20 güvenirlik katsayısı .70, iki yarı güvenirlik yöntemi ile elde edilen Spearman Brown güvenirlik katsayısı ise .73 olarak tespit edilmiştir. Puanlayıcılar arası güvenirlik analizi için Kendall’s W indeksine bakılmış, maddelerin .66 ile 1.0 arasında değişen değerler aldığı tespit edilmiştir. Kâğıdın yüzde 20’sinden fazlasının kullanımı, ekstra figürler, “M” biçimli kuşların varlığı, gerçekçi renk kullanımı, ebeveyn kuşların yavru veya yumurtalarla birlikte çizilmiş olup olmaması gibi bazı grafik özellikler bireylerin bağlanma durumları ışığında değerlendirilmiştir. Hikâyelere ilişkin içerik analizi sonrasında belirlenen temalar; birliktelik, aile ile ilişkiler, yem/yemek, yalnızlık, olumsuz tema ve ihtiyaçlar olarak sıralanabilir. Bu temalar çocukların bağlanma durumlarıyla karşılaştırılmış, beş temanın istatistiki olarak anlamlı farklılık yarattığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuçlar ve gelecekteki çalışmalara yönelik öneriler ilgili literatür ışığında tartışılmıştır.

(8)

vii

Anahtar Kelimeler: Kuş Yuvası Çizimi, Bağlanma, Projektif Çizim, Sanat Terapisi, İleri Çocukluk

Sayfa Adedi: 154

(9)

viii

ADAPTATION OF BIRD NEST DRAWING TEST INTO TURKISH,

VALIDITY AND RELIABILITY ANALYSIS

(M.S. Thesis)

Betül Demirbağ

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

FEBRUARY 2016

ABSTRACT

In this study Bird Nest Drawing (BND), a projective assessment tool which focuses on attachment security, was adopted into Turkish and investigated. Subjects were 91 children from three public schools at the late childhood ages 9 to 11. First children drew a bird nest then they were motivated to tell a story about the nest. Next they were interviewed about their relationship with their mother and father using Kern’s Security Scale. Bird Nest Drawing Rating Scale (BNDRS) was developed to quantitate drawings. Children’s BNDRS were analysed using SPSS 21.0, the figures in drawings and the themes were analysed using Atlas-ti programs. The criteria based validity analyse shows that, BNDRS has a middle correlation (r=.32, p<.01) with Kern’s Security Scale and that’s statistically acceptable. KR-20 coefficient was found to be .70 and split half coefficient was found to be .73. Moreover, inter-rater reliabilities were acceptable; the Kendall’s W coefficients of the items ranged .66 to 1.0. A series of graphic features including use if 20 percentage or more use of the paper, use of extra figures, “M” shaped birds, realistic use of colour, parent bird’s being drawn with baby bird or eggs etc. were examined and their frequency variances according to being a member of secure attached or insecure attached group were determined. After content analyses of the stories, 6 themes were indicated; keep together, relationships with family, bird food or eating, loneliness, negative theme, needs. These themes were compared with children’s attachment situations and it was determined that several of analyses reach significance. Conclusions regarding relevant literature, recommendations and possible directions for future research were discussed.

(10)

ix

Key Words: Bird Nest Drawing, Attachment, Projective Drawing, Art Therapy, Late Childness

Page Number: 154

(11)

x

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

TEŞEKKÜR ... v

ÖZ ... vi

ABSTRACT ... viii

İÇİNDEKİLER ... x

TABLOLAR LİSTESİ ... xiv

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xv

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xvi

BÖLÜM 1 ... 1

GİRİŞ ... 1

1.Problem Cümlesi ve Alt Problemler ... 5

2.Tanımlar ... 5 Resim: ... 5 Projektif Teknik: ... 5 Bağlanma: ... 5 3.Varsayım ve Sınırlılıklar ... 6 3.1.Varsayımlar: ... 6 3.2.Sınırlılıklar: ... 6

BÖLÜM 2 ... 7

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 7

1.Projektif Kuram ... 7

(12)

xi

3.Projektif Çizimin Klinik Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Görüşler ... 12

3.1.Gelişimsel Yaklaşımlar ... 13

3.2.Projektif Yaklaşımlar ... 13

3.3.Sanatsal Yaklaşımlar ... 14

3.4.Sembolik Yaklaşımlar ... 14

4.Çocuk Resminin Gelişimi ... 14

4.1.Kendini İfade Etmenin Başlangıcı; Karalama Evresi 2-4 Yaş: ... 15

4.2.İlk Temsili Girişimler: Şema Öncesi Dönem (4-7 Yaş) ... 16

4.3.Konseptte Başarı: Şematik Dönem 7-9 Yaş ... 16

4.4.Resimde Gerçekçilik: 9-11 Yaş ... 16

4.5.Yalancı (Psodö) Gerçeklik Dönemi: Nedenler Evresi: 11-13 Yaş ... 17

5.Çocuk Resmi Değerlendirme Araçları ... 17

5.1.Kinetik Aile Çizimi (Kinetic Family Drawing-KFD) ... 17

5.2.Bir Adam Çiz (Draw A Person- DAP) ... 18

5.3.Ebeveyn- Çocuk- Yetişkin Çizimi (Parent Adult Child PAC-D) ... 18

5.4.Ev-Ağaç-İnsan Çizimi (House-Tree-Person) ... 18

5.5.Ağaçtan Elma Toplayan Adam (Person Picking Apple From Tree- PPAT) ... 19

5.6.Hayvan Hikâyesi Çizimi (Animal Drawing Story) ... 19

5.7.Bir Bilim İnsanı Çiz (Draw A Scientist Test- DAST) ... 19

6.Çocuk Resminde Kültürel ve Bireysel Farklılıklar ... 19

7.Çocuk Resminin Yorumlanması ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar ... 19

8.Çocuk Resimlerinin Sembolik Temsilleri ... 20

9.Bağlanma ... 21

9.1.Bağlanmanın Resimlerle Ölçülmesi ... 28

BÖLÜM 3 ... 33

YÖNTEM ... 33

1.Araştırmanın Türü ... 33 2.Araştırma Deseni ... 34 3.Çalışma Grubu ... 34 4. İşlem Yolu………36

5.Veri Toplama Araçları ... 37

(13)

xii

5.2.Kuş Yuvası Çizimi (KYÇ) ve Kuş Yuvası Çizimi Değerlendirme Ölçeği

(KYÇDÖ) ... 37

5.3. Kern's Güvenli Bağlanma Ölçeği………..39

6.Verilerin Analizi ... 40

6.1.KYÇDÖ’nün geçerlik ve güvenirliği: ... 40

6.2.Temaların oluşturulması ... 41

6.3.Resimlerin incelenmesi ... 41

7.Etiğe Uygunluk... 41

8.Veri Toplama Süresince Karşılaşılan Güçlükler ... 42

BÖLÜM 4 ... 45

BULGULAR ... 45

1.Katılımcılara İlişkin Genel Bilgiler ... 45

2.KYÇDÖ’nün Geçerlik ve Güvenirliğinin İncelenmesi ... 47

2.1.KYÇDÖ Maddelerine İlişkin Sayısal Değerlerin İncelenmesi ... 47

2.2.Normallik Varsayımının Test Edilmesi: Histogram ve Kolmogorov-Smirnov Testi İncelemesi ... 50

2.3.KYÇDÖ’nün Geçerlik Bakımından İncelenmesi ... 53

2.4.KYÇDÖ’nün Güvenirlik Bakımından İncelenmesi ... 55

3.Kuş Yuvası Çizimlerine İlişkin Katılımcıların Hikâyelerinin İncelenmesi ... 57

3.1.Tema 1: Aile İçi İlişkiler ... 59

3.2.Tema 2:Birliktelik ... 60

3.3.Tema 3:Olumsuz Tema ... 61

3.4.Tema 4: Yalnızlık ... 62

3.5.Tema 5: Yem/Yemek ... 63

3.6.Tema 6: İhtiyaçlar ... 64

3.7.Güvenli Bağlanan Katılımcıların Çizimlerinde Vurgulanan Figürler ... 65

3.8.Güvenli olmayan bağlanma durumuna sahip Katılımcıların Çizimlerinde Vurgulanan Figürler ... 66

4.Kuş Yuvası Çizimlerinin Ayrıntılı İncelenmesi: ... 66

4.1.Güvenli Bağlanan Katılımcıların Resimlerinin İncelenmesi ... 66

4.2.Güvenli olmayan bağlanma durumuna sahip Katılımcıların Resimlerinin İncelenmesi ... 95

4.3.KYÇDÖ ve Kern’s Güvenli Bağlanma Ölçeklerinden Farklı Değerler Alan Resimlerin İncelenmesi ... 119

(14)

xiii

TARTIŞMA VE YORUM ... 123

BÖLÜM 6 ... 129

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 129

1.Araştırmada elde edilen sonuçlar ... 129

2.Öneriler ... 130

1.1.Araştırmacılara öneriler ... 130

1.2.Uygulayıcılara Öneriler ... 130

KAYNAKLAR ... 133

EKLER ... 147

EK 1. Kerns Güvenli Bağlanma Ölçeği Örnek Maddeler (Baba Formu) ... 148

EK 2. Kerns Güvenli Bağlanma Ölçeği Örnek Maddeler (Anne Formu) ... 149

EK 3. Kuş Yuvası Çizimi... 150

EK 4. Kuş Yuvası Çizimi Değerlendirme Ölçeği Yönergesi ... 151

(15)

xiv

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Bağlanma Durumlarına Göre Sınıflanan Katılımcıların Cinsiyet, Yaş Ve Devam

Ettikleri Okulların KYÇDÖ Ortalaması Bakımından İncelenmesi ……….46

Tablo 2. KYÇDÖ Maddelerinin Güvenli Bağlanan ve Güvenli Bağlanmayan Katılımcılara

Dağılımına İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri……….……….48

Tablo 3. Kern’s Bağlanma Ölçeği Puanlarına İlişkin Kolmogorov- Smirnov Testi

Sonuçları………..52

Tablo 4. KYÇ Puanlarına İlişkin Kolmogorov- Smirnov Testi sonuçları ………...53 Tablo 5. Ölçüt Bağıntılı Geçerlik Analizi: Spearman Brown Korelasyon Katsayısının

İncelenmesi ………..…54

Tablo 6. KYÇDÖ’nün Madde ve Bütün Ölçek Bazında Kendall’s W İndeksinin

İncelenmesi………...56

(16)

xv

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Araştırma deseni………..34

Şekil 2. Kern’s bağlanma puanlarının dağılımı………....51

Şekil 3. KYÇ puanlarının dağılımı………...52

Şekil 4. Aile içi ilişkiler temasını oluşturan alt ifadeler………...60

Şekil 5. Birliktelik temasını oluşturan alt ifadeler………61

Şekil 6. “Olumsuz Tema” temasını oluşturan alt ifadeler………62

Şekil 7. Yalnızlık temasını oluşturan alt ifadeler……….…….…63

Şekil 8. Yuvada yem/yemek bulunması temasına ilişkin alt ifadeler………...64

Şekil 9. İhtiyaçlar temasını oluşturan alt ifadeler……….65

Şekil 10. Güvenli bağlanma düzeyi yüksek çocukların resimlerinde sık rastlanan figürler.65 Şekil 11. Düşük bağlanma düzeyine sahip çocukların resimlerinde sık rastlanan figürler..66

(17)

xvi

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

KYÇ Kuş Yuvası Çizimi

KYÇDÖ Kuş Yuvası Değerlendirme Ölçeği TAT Tematik Algı Testi

(18)

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

Sağlıklı kişiler arası ilişkilerin ilk temelleri bebeklik ve çocukluk dönemlerinde atılmaktadır. Bireyin bu erken dönemde kurduğu iletişim süreçleri, yetişkinlikte kuracağı iletişim süreçleri için birer prototip olma özelliği taşır. Gelişim psikolojisine kaynaklık eden kuramların pek çoğu bu süreçleri kendi kavramları ile formülleştirseler ve bu süreçlere temel prensipleri ışığında çeşitli yorumlar getirseler de çoğunun üzerinde birleştiği nokta, yaşamın ilk yıllarındaki deneyimlerin birey için tartışmasız öneme sahip olduğudur.

Bu kuramlardan biri olarak bağlanma kuramı, bireyin yaşamın ilerleyen yıllarında kuracağı kişilerarası iletişim süreçlerinde, ebeveynleri ile kendisi arasında gelişen ilk bağın niteliğinin belirleyici olduğu görüşü etrafında şekillenmiştir. Kuramın doğuşunda Conrad Lorenz’in hayvanlar üzerinde gerçekleştirdiği, gelişimin evrimsel ve biyolojik temellerini esas alarak dikkatli gözlemi vurgulayan etolojik kurama dayalı çalışmaların oldukça etkili olduğu söylenebilir (Santrock, 2016). Santrock (2016), Bowlby’nin etolojik kuramı insan davranışlarına uyarlayarak yaşamın bu ilk yıllarında gelişen bir bakıcıya bağlanma davranışının bireyin tüm yaşamı boyunca önemli sonuçları olacağını ortaya koyduğunu ifade etmektedir.

Birçok araştırma, çocuğun duygusal sağlığının ebeveynlerin iyi oluşları ve psikolojik yakınlıkları ile doğrudan ilişkili olduğuna işaret etmektedir (İlaslan, 2009; Waters & Valenzuela, 1999). Burada ebeveyn kavramının özellikle bakımı veren kişi/kişiler olarak algılanmasının daha doğru olacağı vurgulanmalıdır çünkü bebek, Hazan ve Shaver’in (1994) de ifade ettiği gibi doğumdan sonraki ilk birkaç yıl bakıma muhtaçtır ve doğum

(19)

2

sonrasında bebek kendine bakacak olgunluğa yetişmemiş olduğu için ancak bir yetişkin ona bakmaya istekli olursa yaşayabilecektir. Bu ifade, bağlanma kuramının temel varsayımlarından biridir.

İlk çocuklukta bağlanma sürecinin olumsuz biçimlenmesi, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde bireylerde çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Çünkü erişkinlikte bağlanmanın, çocukluk, ergenlik ve gençlikte gösterilen bağlanma davranışının bir devamı olduğu düşünülmektedir (Kesebir, Özdoğan Kavzoğlu ve Üstündağ, 2011; Waters, Merrick, Crowell, Treboux, & Albersheim, 2000). Yapılan araştırmalar bebeklikte yetersiz bakımın yetişkinlikte sorunlu ilişkileri yordamakta olduğunu göstermektedir (Hazan & Shaver, 1994). Panik bozukluk, sosyal fobi, obsesif kompülsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu ve kronik ağrı bozukluğunun (Kesebir vd., 2011), duygudurum bozukluklarının (Kökcü, 2009), yalnızlığın (Erözkan, 2004) ve madde kullanımının (Altınoğlu Dikmeer, 2009) güvenli olmayan bağlanma durumu ile ilintili olduğu, bağlanma biçimlerinin aleksitimi’yi yordamakta olduğu (Ergün, 2008), özetle güvenli olmayan bağlanma ile çeşitli davranış bozuklukları arasında ilişki olduğu (Akkoca, 2009) bilinmektedir.

Öte yandan Terzi ve Cihangir Çankaya’ya (2009) göre, bireyin bağlanma düzeyi, onun stresle başa çıkma davranışı ve iyi olma düzeyi ile ilişkilidir; bağlanma stilleri bireylerin sosyal ilişkideki davranışlarını belirleyerek ruh sağlığı üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir güvenli bağlanma stili öznel iyi olmayı ve stresle etkili bir biçimde başa çıkma tutumlarını yordamaktadır. Morsünbül ve Çok (2011), güvenli bağlanan bireylerin kimlik alanları ile ilgili bilgileri aktif olarak araştırdıklarını ve deneyimlediklerini ifade etmektedirler.

İfade edilen araştırma bulguları, bağlamanın bireyin yaşamında sahip olduğu önemi örneklemektedir. Öte yandan bağlanma, sabit ve durağan bir süreç değil, dinamik ve değişken bir yapıya sahiptir ve literatürde aile ile yapılan bazı çalışmaların hem ailede hem de bebeğin bağlanma durumunun değişmesinde köklü değişiklikler yaratabileceğine ilişkin deneysel araştırma bulgularına rastlanmaktadır (Marvin, Cooper, Hoffman, & Powell, 2002). Bu durumda, bağlanmaya ilişkin problemlerin erken tanılanmasının mümkün olduğu, gerekli önlemler alınarak bireylerin işlevselliklerini tekrar kazanmalarına yardımcı olunabileceği düşünülmektedir.

(20)

3

Bireylerin bağlanma durumlarının tespitinde çeşitli yöntemlerden faydalanılmaktadır; yapılandırılmış veya doğal gözlemler, kontrol ve dereceleme listeleri, ebeveynlere uygulanan envanterler, çocuklarla oyun terapisi, vaka çalışmaları gibi. Waters ve Deane’e (1985) göre bilinen bağlanma değerlendirme yöntemlerinin hepsi, bu davranışı değerlendirmede bazı güçlükler ve zayıf yönler içermektedir; puanlama ölçekleri ekonomik ve esnektirler ancak davranışsal detaylar ve yapısal uygunluktan uzaktırlar, gözlemsel teknikler davranışsal detaylar içermektedir ancak bu davranışsal ifadeyi sayılabilir hale dönüştürmeye çalıştığımızda kararsızlık yaratmaktadırlar, ek olarak, gözlemsel teknikler bir pilot gözlem veya teoriye nadiren dayandırıldıkları için, potansiyellerinin çoğu kayıp olmakta veya yöntem işe yarar bulgular ortaya koymamaktadır. Ainsworth’ün geliştirdiği “Strange Situation” prosedürü ise oldukça geçerli ölçümler yapmaya olanak sağlayan bir yöntem olmasına karşın sınırlı bir yaş grubu için geçerlidir ve bu da bu yöntemin en önemli sınırlılıklarından biridir.

Morsünbül ve Çok (2011) ülkemizde bağlanmayı konu alan çalışmaların büyük çoğunluğunun lise veya üniversiteye devam eden öğrenciler üzerinde yapılmakta olduğuna ve gerçekleştirilen çalışmalarda ağırlıklı olarak belli birkaç ölçme aracının kullanılmakta olduğuna dikkat çekerek bağlanma ilişkilerini anlamaya yönelik farklı gruplarla çalışmalar yapılmasının ve ölçme araçlarının çeşitlendirilmesinin faydalı olacağını vurgulamaktadır. Kesebir vd. (2011)’e göre ise bağlanma biçimini belirlemeye yönelik pek çok ölçek bulunmakla beraber bunların büyük bir kısmının sadece güvenirlik çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca bağlanma gibi konularda kişinin kendisine yönelik değerlendirmelerinin nesnelliğinin düşük olması bu tür ölçeklerin en önemli kısıtlılığıdır (Kesebir vd., 2011; Kökcü, 2009). Kökcü’ye (2009) göre, bağlanmanın tespitinde en sağlıklı değerlendirme klinik görüştür. Bu bakımdan klinik değerlendirmeyi zenginleştirmek ve nesnellik kazandırmak adına bağlanmayı ölçebilecek alternatif değerlendirme yöntemlerine ihtiyaç olduğu söylenebilir.

İfade edilen ölçme yöntemlerine ilişkin açıklamalar dikkate alındığında, çocuğun kendisinden ve derinlemesine bilgi almak gerektiğinde sınırlı sayıda ölçme yönteminin varlığından söz edilebileceği görülmektedir çünkü özellikle ilkokula devam eden öğrenciler, içinde bulundukları bilişsel gelişim basamağı bakımından henüz soyut işlemler dönemine geçmemişlerdir ve bu durum da uygulanabilecek psikometrik ölçüm aracı alternatiflerini sınırlandırmaktadır.

(21)

4

Ulusal çalışmalar incelendiğinde bağlanmanın değerlendirilmesinde projektif bir yöntem olan Kinetik Aile Çiziminin kullanıldığı görülmektedir. Kinetik Aile Çizimi, çocuktan ailesinin her bir ferdini bir faaliyet içerisinde resmetmesinin istendiği projektif bir resim çizim tekniğidir. Tekniğin varsayımı, çocuğun ailesini resmettiği faaliyetlerin ve onlara yüklediği rol ve sorumlulukların aile ilişkilerine dair önemli ipuçları vereceğidir. Ancak Kaiser’in (1996) de ifade ettiği gibi Kinetik Aile Çizimleri bireyin aile yaşantısını doğrudan sorguladığından korkutucu olabilir. Dolayısıyla bağlanma konusunu olumsuz yaşantıları hatırlatmadan geçerli ve güvenilir bir biçimde ölçebilecek ölçme araçlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Klinik deneyimleri sonucu bu ihtiyacı fark eden Kaiser, bu konudaki boşluğu doldurmak için Kuş Yuvası Çizimi (Bird Nest Drawing -BND) tekniğini ortaya koymuştur.

İlerleyen zamanlarda bu çizim tekniği ile yapılan değerlendirmelerin, çocuk ve yetişkinlerde bağlanmayı geçerli ve güvenilir bir biçimde ortaya koyduğu gözlenmiştir (Goldner, 2014).

Resmin projektif bir yöntem olarak kullanımına ilişkin söylenmesi gereken önemli hususlardan biri de malzemenin görsel bir eser olması sebebiyle evrensel olmasına karşın değerlendirmelerin topluma özgü değişiklikler içerebileceğidir. Dolayısıyla her resim testinin bütün popülasyonlarda geçerli olması beklenemez. Bu bağlamda, testlerin farklı etnik ve ulusal kökenler için geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Ulusal literatür incelendiğinde, ileri çocukluk döneminde bağlanmanın değerlendirilmesinde iyi yapılandırılmış ölçme araçlarına gereksinim duyulduğu görülmektedir. Çocuk resimleri yoluyla bağlanmanın incelenmesi üzerine yapılacak çalışmaların hem sözü edilen ihtiyacı karşılaması hem de resim analiz tekniklerinin bu yaş grupları için kullanımının pragmatik çerçevede değerlendirilerek alana kazandırılması bağlamında bilimsel literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Öte yandan, bağlanma ile ilgili bilgi edinilmesinin önemli ve zor olduğu ilköğretim çağında öğrencilerden doğru bilgi almaya olanak tanıyan ekonomik ölçüm araçlarından biri olarak çocuk resim analizi tekniğinin değerlendirilmesinin okul danışmanlığı alanına önemli katkılar sağlaması beklenmektedir.

(22)

5

Belirtilen ihtiyaçlardan hareketle, bu çalışmayla geç çocukluk dönemindeki çocukların bağlanma durumlarını tespit etmede bir resim çizim testi olarak Kuş Yuvası Çiziminin Türkiye’de geçerliği ve güvenirliği araştırılmıştır.

1. Problem Cümlesi ve Alt Problemler

Kuş Yuvası Çizimi Değerlendirme Ölçeği 9-11 yaş arası geç çocukluk çağındaki çocukların bağlanma durumlarının değerlendirilmesinde geçerli ve güvenilir bir araç mıdır?

Bu temel problem, şu alt problemleri barındırmaktadır:

1. Kuş Yuvası Çizim Değerlendirme Ölçeği geç çocukluk dönemi çocuklarının (9-11) bağlanma durumlarının değerlendirilmesinde geçerli bir araç mıdır?

2. Kuş Yuvası Çizim Değerlendirme Ölçeği geç çocukluk dönemi çocuklarının (9-11) bağlanma durumlarının değerlendirilmesinde güvenilir bir araç mıdır?

3. Katılımcıların bağlanma durumlarına göre kendi Kuş Yuvası Çizimlerini açıklamaya yönelik oluşturdukları hikâyeler (temalar) farklılaşmakta mıdır?

4. Bağlanma düzeyi bakımından güvenli olan ve olmayan çocukların resimlerinde vurgulanan figür veya yapılar nelerdir?

2. Tanımlar

Resim: Herhangi bir yüzey üzerine çizgi ve renklerle yapılan, hatta günümüzde kavramsal bir boyutta ele alınması açısından hemen her tür malzemenin de kullanılabileceği bir anlatım tekniğidir (YBot, 2015).

Projektif Teknik: Bir kimsenin görece yapılandırılmamış bir duruma verdiği tepkilerinde içgüdülerini, çatışmalarını ve gizli isteklerini ortaya koyduğu bu arada genelleştirilmiş yansıtmayı kullandığı kabul edilen projektif hipotezden yola çıkılarak oluşturulmuş psikolojik değerlendirme araçlarını kapsayan değerlendirme yöntemidir (Akkoyun, 2005). Bağlanma: En kısa haliyle iki insan arasındaki yakın duygusal bağ (Santrock, 2016) olarak tanımlanabilen bağlanma, bireyin biyolojik olarak canlı kalması ve neslini devam ettirebilmesi için davranış semaları oluşturduğu, zihinsel temel ve temsillere dayanan, bu zihinsel temellerin sonraki kuşaklara değiştirilmeden aktarıldığı duygusal bir süreçtir

(23)

6

(Hazan & Shaver, 1994). Bağlanma, güvenli, kaygılı-kararsız, kaçınan ve dezorganize bağlanma olarak dört başlıkta ele alınmaktadır.

3. Varsayım ve Sınırlılıklar

3.1.Varsayımlar:

1. Bağlanma, projektif tekniklerle ölçülebilecek bir psikolojik özelliktir. 2. Öğrencilerin bağlanma düzeyleri veya çeşitleri bireysellik göstermektedir.

3.2.Sınırlılıklar:

1. Araştırma, Kuş Yuvası Çizimi tekniğinin ölçtüğü Bağlanma durumu ile sınırlıdır. 2. Araştırma, Kuş Yuvası Çizim Tekniğinin standardizasyonu yapılan geç çocukluk,

9-11 yaş arası dönemle sınırlıdır.

3. Araştırma, öğretmenler veya aile gibi ek bilgi kaynaklarına başvurulmaksızın yalnızca öğrencilerin kendilerinden alınan bilgilerle sınırlıdır.

(24)

7

BÖLÜM 2

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Resim, tarihin ilk çağlarından günümüze dek varlığını sürdüren bir paylaşma, yansıtma ve vurgulama aracıdır. İnsan resimle kendini, doğayı, iç dünyasını anlatır, toplumla duygularını paylaşır ve sözcüklerle ifade edemediklerini dışa vurma imkânı bulur. Resim çizme eylemi ve ürün olarak resim yalnızca sanat tarihi ve görsel sanatlar için değil, aynı zamanda psikoloji için de önemli bir veri kaynağıdır ve 1900lü yılların ilk çeyreğinde, projektif tekniklerin doğuşuyla beraber bir psikolojik değerlendirme aracı olarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Çocuk resim çizimleri ise zamanla projektif tekniklerin gelişimine paralel olarak ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır.

İlgili literatürün sunumunda tarihsel bir sıralama izlenmiştir; resim tekniğinin çocuğun estetik ihtiyacının bir karşılığı olarak tanımlandığı ilk dönemlerden başlanarak projektif kuram ve projektif tekniklerin doğuşu ile beraber psikoloji dünyasında yer almaya başlaması, zekâ ve gelişimin bir belirleyicisi olarak ölçüm aracı sıfatıyla değerlendirilmesi, psikolojik problemlerin açığa çıkarıldığı bir tanı aracı olarak ele alınması, standardizasyon çalışmaları ve son olarak günümüzde iletişimi kolaylaştırıcı ve psikometrik ölçüm süreçlerini tamamlayıcı bir role bürünerek eklektik bir görünüm almasına dek devam eden süreçteki değişimi ve gelişimi ele alınmıştır.

1. Projektif Kuram

Resim çizim tekniklerinin ilk büyük çatısı olan projektif tekniklerin ortaya çıkmasını kesin bir olay veya bilimsel bir çalışmaya bağlamak zor görünmektedir. Bu konuda Freud’un

(25)

8

“Rüyaların Yorumu” kitabı ve yansıtma olarak bilinen “projeksiyon” kavramını ortaya atması, tekniğin doğuşuna ilişkin önerilerden en yaygın kabul görenidir.

Projektif teknik kavramının terimsel olarak ilk defa 1938’de Horowitz ve Murphy’nin yayınlarında yer almakta olduğu görülmektedir (Lindzey, 1961, s. 36). 1939’da “Kişilik Çalışmalarında Projektif Metod” isimli makalesiyle bireyin öznel dünyası, fenomenolojik alan gibi kavramlara da vurgu yaparak projektif teknik kavramını kullanan ve kavramın popülerleşmesine önemli ölçüde katkı sağlayan ise Frank’tır.

Birçok araştırmacı projektif teknikleri psikoanalitik kurama dayandırsa da yalnızca ondan beslendiğini söylemek doğru olmaz. projektif kuram, psikoanalitik kuram, gestalt Kuramı ve Uyaran- Tepki kuramından beslenen ancak kendine özgü özelliklere de sahip kapsamlı ve özgün bir kuramdır (Akkoyun, 2005; Lindzey, 1961, s. 154). Bununla beraber projektif tekniklerin bütün bu kuramlarla yakın ilişkide olduğundan da söz edilebilir (Lindzey, 1961, s. 153). Bu ikilemi Zubin, Eron ve Schumer (1965, s. 11) Projektif Tekniklere Deneysel bir Yaklaşım isimli eserlerinde şu şekilde ifade etmektedirler; “Böyle ayrı bir psikolojik kuram oluşturmak için yapılan girişimler ancak içeriği veya cümleleri kendisinden daha saygın kuzenlerinden ödünç alma, çalma veya başka bir dilde yeniden ifade ile sonuçlanabilir”.

Projektif teknikleri kendi arasında gruplayan farklı sınıflamalardan söz edilebilir. Yaygın olarak kabul gören Lindzey’in (1961) sınıflamasına göre, projektif teknikler beş başlıkta ele alınmıştır; a) çağrışım teknikleri, b) yapılandırma teknikleri, c) tamamlama teknikleri, d) seçme ve sıralama teknikleri, e) dışavurumsal teknikler. Resim çizim teknikleri ise bireyin zihninde var olanları yapılandırarak kâğıda aktarmasını içermektedir ve bu sınıflamada dışavurumsal teknikler içinde yer almaktadır.

2. Projektif Bir Yöntem Olarak Çizim

Çocuk resimleri üzerine yapılmış ilk araştırmanın, 1885 yılında Cooke tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. Cooke, gözlemleri sonucunda resimsel gelişimin ardışık bir süreç olduğunu saptamış ve okullarda resim derslerinin çocuğun ilgi alanı ve düşünsel gelişimine uygun olması gerektiğini savunmuştur (Avcı’dan Aktaran Metin, 2009). Bu çalışmayı, İtalyada Ricci tarafından başlatılan resim koleksiyonları izlemiş ve dünyanın çeşitli bölgelerinde araştırmacılar, çocuk resminin sanatsal anlamın daha ötesinde bir

(26)

9

anlam taşımakta olduğu düşüncesine istinaden biriktirme çabasına girişmiştir (Harris’ten aktaran Metin, 2009).

Çizimin projektif tekniklerden biri olarak ele alınması ise 20. Yüzyılın ilk çeyreğine rastlamaktadır. 1900’lü yıllarda dünyadaki siyasal gelişmelerin de etkisiyle zekâ testlerine olan ilgi artmış, geçerli ve güvenilir zekâ ölçüm araçları geliştirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu girişimler resim çiziminin ölçüm amacıyla kullanılıp kullanılamayacağı sorusunu akıllara getirmiş, Goodenough ilk olarak 1926’da yayımlanan Çizimlerle Zekâ Ölçümü (Measurement of Intelligence by Drawings) kitabıyla bu konuya deneysel bir yorum getirmiştir; amaçsız karalamalardan veya ham geometrik şekillerden oluşmadıkça çocuk resimlerinin bir kontrol listesi ile değerlendirilebileceğini ifade etmiş (Goodenoungh, 1975) ve 51 maddelik bir değerlendirme tablosu oluşturmuştur.

Çocukların zeka düzeylerini, bu kriterlerden kaç tanesine sahip olduğundan yola çıkılarak değerlendiren Goodenoungh, elde ettiği ölçümlerde Standfort-Binet zeka testiyle .76 korelasyon kaydetmiş ve çalışmasının Binet testinin veya diğer objektif testlerin yerini alması için geliştirilmediğini ancak okulda özellikle yabancı evlerden gelen çocuklara test uygulamak gerektiğinde, genel taramalarda ve kabaca sınıflama yapılması gereken durumlarda Binet’ten daha geçerli olduğunu ifade etmiştir (Goodenoungh, 1975).

İlerleyen zamanlarda mürekkep lekelerini zekâ ölçümünde bir araç olarak kullanmak için bir elkitabı hazırlayan Whipple ve bu lekeleri kişiliği değerlendirmede bir araç olarak kullanan Rorschach ise resmin klinik psikolojide değerlendirme amaçlarıyla standardize kullanımına ilişkin ilk örnekleri vermişlerdir. Rorschach, kendisinden sonra da uzun yıllar kullanılan, bir kâğıda rastgele dökülmüş simetrik mürekkep lekelerinden oluşan kartlarla danışanların bilinçdışı süreçlerini aydınlatmayı hedeflemiştir.

Bu süreçte önemle ele alınması gereken bir diğer projektif teknik, Murray ve Morgan tarafından 1935’de geliştirilen, bireylerin daha ziyade toplumsal yanını değerlendiren (Alibal, 1994, s. 201) ve katılımcılardan her resim için bir hikâye anlatmasının istendiği Tematik Algı Testi (TAT) dir. TAT’de her resim için tanınan beş dakikalık sürede bireylerin değindiği ve vurguladığı noktalar ile üzerinde durmaktan kaçındığı bölümler ayrı ayrı puanlanmaktadır.

Bu aşamaya gelindiğinde bir yandan önceden hazırlanmış resimlere ilişkin tepkilerin ölçüldüğü uyaran-tepki kuramı ağırlıklı teknikler uygulanır ve gelişirken diğer yandan

(27)

10

projektif resimle ilgili yeni bir uygulama sahası ortaya çıkmış; bu çalışmanın da odak noktasını oluşturan, bireye verilen yarı yapılandırılmış yönergelerle resim çizmelerinin istendiği ve sürece aktif olarak katılımlarının sağlandığı yeni bir yaklaşım olarak, resim “çizim” teknikleri kullanılmaya başlanmıştır.

Projektif resim çiziminde temel amaç, bireyin belirgin olmayan bir uyarana verdiği çizim tepkisinin diğer bir ifadeyle kâğıda aktardığı zihinsel imgelemin onun içsel dünyasında karşılık geldiği bilişsel ve psikolojik yapıları saptamak olarak nitelendirilebilir.

Stangor, ( 2010, s. 209) insanların belirsiz bir uyaranla karşılaştıklarında bunu kişiliklerini meydana getiren önemli bir parçayla açıklama eğiliminde olacaklarını ve bunu yaparken bazı bilinç sınırlamalarından ve savunma mekanizmalarından kurtularak gerçek kişiliklerini gösterme imkânı yakalayabileceklerini ifade etmektedir. Böylece, MMPI gibi kişiliğin görece daha küçük olan bilinçli tarafına odaklanan objektif testlerin aksine projektif tekniklerin, ihmal edilen ve çoğunluğu oluşturan bilinçdışı süreçleri ve savunma mekanizmalarını aydınlatmada etkili olacaklarını savunmaktadır.

Aydemir (2011, s.30) resim çiziminin aynı zamanda terapötik (tedavi edici) olduğuna dikkat çekmektedir. Burada terapötik vurgusu şöyle açıklanabilir; diğer psikolojik değerlendirme yöntemlerinin aksine resim, bireye dışa vuramadığı duygu ve düşüncelerini tehditkâr olmayan bir ortamda dışa vurma imkânı verdiğinden terapötik bir araçtır ve bireyin katarsis sağlamasına da yardımcı olmaktadır (Freudenheim, 2004). Ayrıca resim çizimini açıklayan sanatsal yaklaşımlar çocuğun resim çizerken aldığı motor zevk ile resim bittiğinde elde ettiği estetik zevkin onu yeniden çizmeye motive ettiğini de ifade etmektedir (Yavuzer, 2012, s. 27). Buradan resmin kendisinin bir motivasyon aracı olduğu önermesi çıkarılabilir.

Günümüz dünyasında resim değerlendirmeleri, ilk amacı olan zekâ ölçümünden çok öte bir anlam ifade etmektedir; artık kişiliğin değerlendirilmesi, bilişsel ve duyuşsal gelişim, özel eğitim, nevrotik ve psikotik belirtilerin saptanması vb. amaçlarla çeşitli disiplinlerde değerlendirme aracı olarak resim çizimi tekniğine rastlamak mümkündür. Bu kullanım alanları genel olarak dört grupta ele alınabilir;

Özel eğitimde bir tanı ve değerlendirme aracı olarak resim; otistik olan ve olmayan çocukların kıyaslanması (Lord-Rees, 2004), hiperaktivite bozukluğunun tanılanması ve değerlendirilmesi (Cassens, 1994), duyma engelli çocukların duygusal belirleyicilerinin

(28)

11

ortaya konulması (Briccetti, 1992) ve normal popülasyonla kıyaslanması (Davis, 1973; DeVore, 1985), öğrenme güçlüğünü tanılanması (Moore, 1981), konuşma bozukluğu olan çocukların incelenmesi (Danwitz, 1970; Levy, 1977), zihin engelli öğrencilerle normal akranlarının kıyaslanması (Kietzman, 1983), ve özel eğitime gereksinim duyan çocukların değerlendirilmesi (Bolotin, 1959) gibi amaçlarla kullanılmaktadır.

Gelişim psikolojisinde resim: Hafıza gelişimi (Tomaselli, 2013), normal ve atipik gelişim gösteren çocukların ayrıştırılması (Esquivel, 2010), çocuk ve yetişkinlerde resim çizme anındaki serebral kortex bölgesi işlemlerinde yaşa dayalı farklılıklar ve genel farklılıkların ölçülmesi (Bakar, 2001; Pangelinan, 2007), çocukların “ölüm” çizimlerinin bilişsel gelişim düzeyleri ile ilişkisi (Hubnik, 2000), duygusal gelişim (Arsenault, 1997), bilişsel gelişim ve resme yansımaları (Sutton, 1995) entelektüel olgunluğun değerlendirmesi (Dhomhnaill, 1992; Fruehling, 1995; Mcmillan, 1980) gelişimde etnisite ve cinsiyet kaynaklı farklılıklar (Abate, 1994; Andersson, 1994) okulöncesi dönemde beden farkındalığının tespiti (Bennett, 1980) ve sıklıkla zekâ ölçümü (Kollmeyer, 1958; Lindner, 1962; Matheny, 1963) gibi amaçlarla kullanılmıştır.

Danışmanlık Psikolojisi/ klinik psikolojide resim: Bu alanda ortaya konan çalışmalar, tezin ana muhtevasını oluşturduğundan, ilgili araştırmalar kısmında detaylı olarak ele alınmaktadır. Ancak en yaygın olarak şu konuların araştırılmasında kullanıldığını söylemek mümkündür; travmatik yaşantılar ve yas (Backos, 2009; Gorman, 2012; Malchiodi, 2009; O'Flynn, 2011; Suszko, 1995; West, 1994), cinsel istismar (Abreu, 2005; Armbrust, 1986; Austin, 2006; Bristow, 1993; Grobstein, 1996; Hackbarth, 1988; Kaplan, 1991; Reinfurt, 1988; Stewart, 1995; Verdon, 1987), çocuk cinsel suçluları ve suçların tanımlanması (Levinger, 1966; Miller, 1995), ebeveyn çocuk iletişimi ve aile dokusunu araştırılması (Cho, 1987; Falduto, 1993; Gardano, 1988) ve psikopatolojinin tespiti (Webb, 1993).

Eğitim psikolojisinde kullanım alanları ise şöyle sıralanabilir: Dil gelişimi (Lee, 2011), okulda zorbalığa ve zorbalara ilişkin algıların ölçülmesi (Blair, 2007), tek anadillilik ve çift anadillilikle ilgili bilişsel yapılar (Varon, 2004), evde, okulöncesi kurumda ve okulda çocuk çizimlerinin kıyaslanması (Ring, 2003), klinik tedavi almakta olan ve olmayan çocuklarda akademik başarının kıyaslanması (French, 2003), öğrenciliğe ilişkin beklenti ve algılar (Christensen, 2001), kültürleme (acculturation) düzeylerinin belirlenmesi (Sanchez-Rosado, 2001), okul çağı çocuklarının iletişimsel ve duygusal durumlarının

(29)

12

psikolojik analizi (Schwartz, 2000), bilişler ve kültür (Hart, 1985), okulun ilk öğrenme çıktılarının kestirilmesi (Longmaid, 1994) gibi.

3. Projektif Çizimin Klinik Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Görüşler

Resim analizi tekniği, doğası gereği pek çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Projektif yöntemin sübjektivitesi yüksek bir değerlendirme aracı olarak kabul görmesi, geçerlik ve güvenirliğine ilişkin soru işaretlerinin varlığı resim çizim tekniğinin de psikolojik özelliklerin ölçümünde bir değerlendirme aracı olarak kullanılabilirliğine ilişkin ciddi tartışmalar doğurmuştur.

Bununla beraber resim, kişinin kendisinden bilgi aldığımız ölçme yöntemlerinden biri olarak, özellikle yaş itibari ile belli gelişim aşamalarına ulaşmamış dolayısıyla yazamayan, sözel iletişime kapalı, otizm gibi bazı iletişim bozuklukları olan veya okuma yazma bilmeyen vb. dezavantajlı gruplarda objektif değerlendirme yöntemlerine göre daha kullanışlı olabilir.

Ayrıca, özellikle çocuklarla çalışan uzmanlar için, resmin dolaylı bir anlatım yöntem olması, “tehditkâr olmaması” ve bu yaş grubunda kişinin kendisinden bilgi aldığımız ölçme yöntemlerinin sınırlı sayıda olması gibi sebeplerle etik açıdan uygun ve kullanım açısından ekonomik olduğu vurgulanmalıdır.

Çocuklar, resmi bir performans değerlendirme aracı olarak görmemektedirler ve resim konuşmaya istekli olmayan çocuk ve ergenlerden zengin içerikli veri almada oldukça etkili olduğu (Özmen, 2013) bilinmektedir. Bu durum, resmin çocuğun gelişiminin doğal bir sonucu ve aynı zamanda nedeni olmasından, diğer bir ifadeyle çocuğun doğal gelişimine paralel ve iç içe olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu bağlamda diğer yöntemler daha yapay, natürelden uzak ve kısıtlayıcı görünmektedir.

Ayrıca oyun gibi, grafik etkinlikler de çocuğun ilgisini canlı tutmakta ve haberi olmadan onun kendini ifade etmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda resim, çocuğun dış dünyayı algılayışının bir izdüşümüdür denilebilir (Yavuzer, 2012, s.12).

Günümüzde resmin bir psikolojik değerlendirme aracı olarak kullanımına ilişkin halen bir görüş birliğine varıldığını söylemek mümkün değildir. Yapılan araştırmalardan bazıları resmin klinik bir araç olarak kullanımına ilişkin yüksek fayda beklentileri önermekteyken

(30)

13

(Clary, 2004; Grobstein, 1996; Miller, 1995; O'Flynn C., 2011; Weinle, 2002) bazı araştırmalar bu konuda daha karamsar sonuçlar ortaya koymaktadır (Austin, 2006; Catte, 1999; Larson, 2002; Ring, 2003; Veltman, 2001).

Ancak her iki görüşün de ortak kabul alanında resmin klinik bir değerlendirme aracı olarak kullanımında tekil bir eğilimden ziyade birden fazla değerlendirme yönteminin birbirlerinin tamamlayıcısı olarak kullanılması yönünde fikir birliğinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Stangor (2010, s.612), projektif tekniklerin ve dolayısıyla resmin, süreci kolaylaştırıcı bir etken olarak bir insanın kişiliğini doğru tanılama aşamasında onun için önemli olabilecek başlıklar hakkında ipucu verebilen oldukça yararlı bir kaynaştırıcı (buz kırıcı) olduğunu söylemektedir.

Çocuk resminin değerlendirilmesine ilişkin bilgi birikimine kaynak sağlayan pek çok kuram ve yaklaşım vardır. Yavuzer (2012) bu kuramları dört ana başlık altında ele almıştır:

3.1.Gelişimsel Yaklaşımlar

Gelişimsel yaklaşımlar, çocuğun neden çizdiği sorusuna, oyunu açıklamaya çalışan kuramları kullanarak cevap vermişlerdir. Bu kuramlara, aktif olmanın insanın yapısında bulunduğu ve oyunun fazla enerjiyi dışa atmanın bir yolu olduğu görüşünü benimseyen Fazla Enerji Kuramı, sanat çalışmalarının çocuğun ileriki yaşamında önem kazanacak yeteneklerini kullanmasını ve geliştirmesini sağlayan bir faaliyet olduğu görüşünde olan Alıştırma Öncesi Kuram ve resimlerin atalarımız için önem taşıyan ilkel içgüdülerimizin dışa vurumu olarak değerlendiren Yineleme Kuramı örnek verilebilir (Yavuzer, 2012). Resim, çocuk için bir orun aracıdır. Dört yaşındaki bir çocuk resim yaparken, benzetme amacı gütmez, nasıl oyun oynarken hayal gücünü kullanıyor ve sembolik düşünüyorsa resim yaparken de hayal gücünü kullanır. Çocuklar kendilerine fırsat verilir ve gerekli materyal sağlanırsa, resim yapmaktan zevk alır kendilerini daha iyi hissederler (Çankırılı, 2012).

3.2.Projektif Yaklaşımlar

Psikoanalitik kuramdan beslenen bu yaklaşım, resmi, tehlikeli ve bastırılmış olarak tanımlayabileceğimiz duyguların zararsız bir biçimde dışa dökülebileceği bir güvenlik sübabı görevi olarak gören yaklaşımdır (Yavuzer, 2012).

(31)

14

Bu görüşe göre, çocuk önceden hiçbir hazırlık yapmadan, anlık serbest çağrışımla çizdiği bir insan, ağaç veya ev resminde farkında olmadan kendisine, hayata, insana ve çevreye yönelik algısını yansıtmaktadır. Bu algı, çocuğun yaşadığı tecrübelere bağlı olarak bilinçaltında depolanmış olan mutsuzluk, acı ve güvensizlik duygularını da yansıtmaktadır (Çankırılı, 2012).

3.3.Sanatsal Yaklaşımlar

Resimden alınan zevki çocuğun işlem esnasında duyduğu motor zevk ve resim tamamlandıktan sonra ortaya çıkan görsel zevk ile açıklayan kuramlardır. Çocuğun sanatsal gelişimini anlamsız karalamalar, belirgin şekiller ve anlamlı şekiller olarak üç evrede ele alan yaklaşımlardır. Daha ziyade resmin grafiksel parçaları üzerine açıklamalar getirmişlerdir (Yavuzer, 2012).

3.4.Sembolik Yaklaşımlar

Çocuğun objenin kendisini değil, sembolik yansımasını resmettiğini vurgulayan yaklaşımdır; bu anlayışa göre, çocuk yan yana çizdiği iki daireden biri için baş diğeri için vücut derken aslında birbirinin eşi olan bu çizgilere iki ayrı anlam yüklemekte, onları sembolleştirmektedir (Yavuzer, 2012).

Goodman’a (1976) göre, sembolik temsil, resmin kendine özgü bir temsili içermesidir. Bunun sonucu olarak, resimler birer etiket gibidir ve bu yönleriyle dilsel ifadelere benzerler. Anlam, temsilin çekirdeğidir. Goodman resimsel temsili anlamlılık ile anlamsızlık arasında belirsiz bir kosept olarak tanımlamaktadır.

4. Çocuk Resminin Gelişimi

Resim analizinde önemle üzerinde durulması gereken konulardan biri de değerlendirmenin gerçekleştirildiği grubun gelişim özelliklerinin bilinmesi ve değerlendirmede göz önünde bulundurulmasıdır. Bu bağlamda çocuk resminin gelişim özelliklerini incelemekte fayda vardır.

(32)

15

Gelişimsel yaklaşımlar, çocuk resminin çocuğun yaşça büyümesi ve olgunlaşması ile bağlantılı olduğunu, özellikle bilişsel ve psikomotor gelişimine paralel olarak öngörülebilir ve evrensel bir gelişim izlediğini savunmaktadır. Bu gelişime ilişkin farklı görüşler ve sıralamalar önerildiyse de Lowenfeld’in (Lowenfeld & Brittam, 1964) sıralaması literatürde genel kabul gören sıralamadır.

Lowenfeld ve Brittam (1964) Yaratıcı ve Zihinsel Gelişim Kitabında, çocukta resim gelişimini aşağıdaki ifade edildiği gibi beş evrede açıklamaktadır.

4.1.Kendini İfade Etmenin Başlangıcı; Karalama Evresi 2-4 Yaş:

Yetişkinler, çocuğun ilk karalamalarına karşı genelde kayıtsızdırlar ve bu eylemi bir hoşnutsuzluk ifadesi olarak değerlendirme eğilimindedirler. Oysa gerçekte durum bunun tam tersidir; çocuğun bütünsel gelişiminin doğal bir parçası olarak karalama, onun psikolojik ve fizyolojik gelişimlerine dair önemli ipuçları barındırmaktadır (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Karalamanın kendisi bu yaş çocuğu için doyum sağlama sebebidir ve bu deneyim, ağlama dışında kendini ifade edebilmesine imkân veren ilk eylem olması bakımından oldukça önemlidir. Çocuk bu karalamaları bir nesneyi çizmek veya temsil etmek maksadıyla yapmaz. Bu evredeki çalışmalara bir anlam yüklenmeye çalışılmamalıdır (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Düzensiz Karalamalar: Karalamanın bu ilk evresinde, kâğıt üzerindeki işaretler pek çok yöne doğru olabilir. Bu dönemde çocuk motor hareket üzerinde hiç kontrol sağlayamaz ya da çok az kontrol sahibidir (Çankırılı, 2012, s. 161).

Kontrollü Karalamalar: İlk karalamalardan yaklaşık 6 ay sonra ortaya çıkan bu evrede çocuk, hareketleri ile kâğıttaki işaretler arasında bir bağ olduğunu keşfeder. Çizdiği simgeler üzerinde görsel bir kontrol sağlar (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Karalamanın Adlandırılması: Bu basamak, çocuğun bir gün karalamalarını isimlendirmeye başlaması ile başlar; çizdiği karalamaya “Bu baba” veya “ben koşuyorum” diyebilir. Ortada bir baba veya koşu bulunduğundan söz edilemez ancak bu adlandırma, çocuğun zihinsel olarak geliştiğinin bir göstergesidir (Lowenfeld & Brittam, 1964).

(33)

16

4.2.İlk Temsili Girişimler: Şema Öncesi Dönem (4-7 Yaş)

Bu evre, formun “bilinçli” oluşturulduğu ilk aşamadır. Çocuk karalama evresinden getirdiği birikimi, yavaş yavaş akışkan biçimlere dökmeye başlar; gerçek objelere doğru ilk adımlar bu evrede atılır (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Bu evrede görsel dünya ile iletişim içinde olması, bir figürü resmetmesinden daha önemlidir. Ortaya konan ilk figür, genellikle bir adamdır. Bu adam, tipik olarak, kafayı sembolize eden bir yuvarlakla bu yuvarlaktan aşağı doğru çizilen iki çizgiden oluşur. Evre boyunca çocuk sürekli yeni bir form arayışındadır ve temsil sembolleri sürekli değişir; yarınki “kafadan bacaklı” bu günkünden farklı olacaktır. Adam, zamanla zenginleşir, resme kafadan çıkan kollar ve göz temsilleri eklenir. Çocuk, çizimleri ile dış dünya arasında bir bağ olduğunu keşfeder (Lowenfeld & Brittam, 1964).

4.3.Konseptte Başarı: Şematik Dönem 7-9 Yaş

Şema, çocuk tarafından defalarca tekrarlanan herhangi bir figürdür. Bu figürün içeriği, çocuğun gelişim dönemi ve hayal dünyasının ortaklığında belirlenir. Herhangi bir kasti deneyim, onu şemasını değiştirmeye itene dek çocuk bir biçim, bir sembolik temsil üzerinde karar kılmış gibidir ve bu şekil her resminde evrilerek kullanılır. Konseptin içeriği ise son derece bireyseldir; bazı çocukların şemaları oldukça zenginken diğerlerininki büsbütün yetersiz olabilir (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Figürlerin “şema” olarak adlandırılması için temel kıstas, gerçekle ilgili olsun olmasın bazı kalıpların tekrar tekrar kullanılmasıdır. Resimler halen iki boyutludur, üçüncü boyut henüz gelişmemiştir. Zemin çizgisi kullanılmaktadır. Bazen bu çizginin iki taraflı kullanıldığı da olur. Bu, çocuğun figürlerin yarısını baş aşağı resmetmesi anlamına gelir. Tek bir resimde birden fazla zaman kullandığı da görülebilir. Resimlerde saydamlık vardır; bir binayı dışarıdan gören çocuk içindekileri de görüyormuş gibi çizmektedir (Lowenfeld & Brittam, 1964).

4.4.Resimde Gerçekçilik: 9-11 Yaş

Bu dönemin vurgusu sosyalleşme üzerinedir. Çocuk, kendini bir akran grubunun parçası olarak görmektedir. Bu zamana kadar nötre yakın resmedilen insan figür çizimi artık

(34)

17

farklılaşmıştır, cinsiyete ilişkin toplumsal roller odaktadır; erkeklerin pantolonlu, kızların elbiseli çizildiği dönem bu dönemdir ve şematik genellemeler artık yetersizdir (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Geometrik şekiller artık daha güçlü figürlerin temsili için deforme edilerek kullanılmaktadır ancak çocuk, görsel temsilden halâ uzaktır. Detaylar artmıştır. Bu yaş çocuğunun insan figür çizimleri radikal farklılıklar içerir; bundan böyle her bölümün kendi anlamı vardır ve bütün, genelden ayrılsa bile bu anlamı korur.

4.5.Yalancı (Psodö) Gerçeklik Dönemi: Nedenler Evresi: 11-13 Yaş

Bu evrede, çocuk ergenliğin ilk evresi olan erinliğe adım atmıştır. Vücudu ve duygusal dünyasında meydana gelen değişimler, resimlerin en temel konusunu oluşturur. Hayvanlara ilgi artmıştır. Özellikle kızların, defter kapaklarında, sayfalarında vb. romantik at çizimlerine sık rastlanır (Lowenfeld & Brittam, 1964).

Işık, gölge, figürün duruşu, kıyafette meydana gelen katlar veya vücudun değişen şekline göre oluşan formlar resimde önemsenen öğeler haline gelmiştir. Derinlik algısı oluşmaya başlar. Şemalar artık tamamen yok olmuştur. Üç boyutluluk gözlenmeye başlanır. Estetik ölçütler geliştirir, yaptığı resimlerin güzelliği çocuk için motivasyon unsurudur. Yaratıcılığı gelişmektedir ve kendi resmine eleştirel bakabilir (Lowenfeld & Brittam, 1964).

5. Çocuk Resmi Değerlendirme Araçları

Çocuk resminde sık kullanılan bazı testler şu şekilde sıralanabilir:

5.1.Kinetik Aile Çizimi (Kinetic Family Drawing-KFD)

Burns ve Kaufman tarafından 1970’de geliştirilmiştir. Bu tarihe gelinceye dek aile resimlerini değerlendirme yöntemleri sıkça kullanılmışsa da Burns ve Kaufman bir yenilik getirerek ailelerini bir faaliyet içerisinde resmetmelerini istemişlerdir. Ve bu yenilik, beklenmedik ölçüde daha net ve daha ayrıntılı bilgi almaya olanak tanımıştır. Test, aile bireylerinin her birinin birbirleri ile ve çocukla iletişimlerini ayrı ayrı görülebilmesine

(35)

18

olanak tanımakta, ailenin işlevselliği ile ilgili derinlemesine bilgi sunmaktadır (Habenicht & Handler , 1994).

5.2.Bir Adam Çiz (Draw A Person- DAP)

1926’da çocukların entelektüel kapasiteleri ile resmettikleri bir “adam” figürü arasındaki ilişki belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak, çocukların çizim konseptlerindeki gelişim ile genel zekâları arasında ilişki olduğuna odaklanarak bu testin yorumsal bir araç olarak kullanılıp kullanılamayacağı üzerinde durulmamıştır. İlerleyen zamanlarda, Bir Adam Çiz testini revize eden Harris, teste “kadın” ve “kendi”ni çiz boyutlarını eklemiş, Koppitz ise 1968’de bu çizimleri hem gelişimsel hem de analitik açıdan değerlendirerek yeni bir puanlama sistemi ortaya koymuştur. Son olarak Naglieri, teste ilişkin normların güncelliğini yitirmesi ve eleştirilerin içeriği doğrultusunda 1988’de “Draw A Person” testini yeniden ele almış, sonuçta her üç figürün de (adam, kadın ve kendilik ) kullanıldığı ve ortak bir puanlama sisteminden geçirildiği Bir Adam Çiz Testi ortaya konmuştur (Hagood, 2011, s. 68).

5.3.Ebeveyn- Çocuk- Yetişkin Çizimi (Parent Adult Child PAC-D)

1988’de Turner tarafından transaksiyonel analiz psikoterapisinde kullanılmak üzere bir tanı aracı olarak geliştirilmiştir. Bu testte, danışanlardan kendi ego durumlarını ortaya koyması muhtemel bir üçleme resmetmeleri istenmektedir: ebeveyn, çocuk ve yetişkin… Böylece transaksiyon problemlerinin erken tanılanması ve azaltılması amaçlanmaktadır. Testin değerlendirmesi, figürlerin büyüklüğü, etkililiği, merkezi olup olmaması, ilk çizilen figür, izole edilen figür gibi bir dizi kriterin, yönergede karşılık geldiği psikolojik değerlendirmelerle eşleştirilmesi yoluyla yapılmaktadır (Turner, 1990).

5.4.Ev-Ağaç-İnsan Çizimi (House-Tree-Person)

Yönergesi beyaz kâğıda kalemle bir ev, bir ağaç ve bir insan çizilmesi üzerine kurulu olan resim çizim tekniğidir. Ev, kişinin ev hayatını ve kişinin aile içi ilişkilerini; ağaç, kişinin çevresi ile oluşturduğu birincil iletişimini; kişi ise bireyin içsel iletişimini yansıtmaktadır.

(36)

19

5.5.Ağaçtan Elma Toplayan Adam (Person Picking Apple From Tree- PPAT) Çocukların problem çözme becerilerini test etmek amacıyla Gantt ve Tabone tarafından 1998’de geliştirilen bir testtir. Bu test; genel izlenim, mekânsal ilişkiler ve toprak, renk kullanımı, çizilmiş kişinin biçimlendirilmesi, çizilen kişinin elma ile ilişkisi, çizilen kişinin ağaçla ilişkisi gibi kriterler ışığında yorumlanmaktadır (Gantt, 2011, s. 124).

5.6.Hayvan Hikâyesi Çizimi (Animal Drawing Story)

Levy ve Levy tarafından 1978’de geliştirilen test üç aşamadan oluşmaktadır; herhangi bir hayvan çiz, bu hayvana bir isim ver, hayvanın türünü söyle, hayvanla ilgili bir hikâye anlat.

5.7.Bir Bilim İnsanı Çiz (Draw A Scientist Test- DAST)

Bir bilim insanı çiz testi, çocukların cinsiyete özgü stereotipilerini ortaya koymak amacıyla kullanılmaktadır. Bu testin kullanıldığı araştırmaların birçoğu çizimi gerçekleştiren çocukların bilim insanının cinsiyetine ilişkin maskülen değerlendirmeler yapma eğiliminde olduklarını saptamıştır.

6. Çocuk Resminde Kültürel ve Bireysel Farklılıklar

Farklı kültürel geçmişlerden beslenen çocukların resimlerinde giysi, iklim, doğa manzaraları, hayvanlar hatta bitkilerin farklı özelliklerde resmedilmesi beklendik bir durumdur. Çocukların yaşamlarında doğrudan önem taşımayan küçük ayrıntılar bile resimlerde belirgin farklılıklar olarak ortaya çıkabilir. Ayrıca çocukların yapıları, mizaç özellikleri, karakter özellikleri gibi etmenlerin çeşitliliği de bu farklılıkta etkin rol oynamaktadır (Kellog’dan aktaran Ayvalı, 1997, s.20).

7. Çocuk Resminin Yorumlanması ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

İlk kullanılmaya başlandığında çocuktan ayrı bir değerlendirme yöntemi olarak ele alınan ve değerlendirilen resim analizinde son yıllarda vurgulanan önemli hususlardan biri de çocuğun ne çizdiği kadar çizdiklerine yüklediği anlamlardır. Özellikle çocuğun resimsel gelişiminde de değinildiği gibi yaş ve gelişime paralel olarak çocuk bir resimde insanı

(37)

20

temsil etmek için dikdörtgenler, kareler, daireler veya salt karalamalar kullanmış olabilir. Ancak bu onun içsel dünyasında insanı temsil ediyorsa, bu bilgi resmi yorumlayan kişinin değerlendirmesine ışık tutabilir.

KYÇ testinde de çocukların resimlerine yükledikleri anlamların ve çizilen veya çizilmeyen figürlerle ilgili getirdikleri açıklamaların çocuğun iç dünyasını anlama konusunda değerlendiricilere yardımcı olması beklenmektedir.

Bir diğer önemli husus olarak renk kullanımının cinsiyete özgü farklılıklar içerip içermediği üzerinedir; araştırmalar kız çocukların erkek çocuklardan daha geniş kapsamlı renk tercihinde bulundukları ve renk tercihinin bireyin yaşıyla ilişkili olduğunu göstermektedir (Wolfson, 2008). Ağaç çizimi ile ilgili araştırmalar ise çocukların ağaç çizerken baskın eğilim olarak yeşili tercih ettiklerini göstermektedir (Drosinos, 2006). Buradan hareketle çocuk resimlerinde ağacın olağan renkler dışında renklendirilmesi beklenmemektedir.

Ayrıca, çocuk resimlerinin değerlendirilmesinde önemli bir husus da resim hakkında değerlendiricinin ilk izlenimi, resmin genel bir bakışla anlaşılabilecek genel havasıdır. Değerlendirici, resimle ilk karşılaştığında kendisinde uyanan hisleri kontrol etmeli, sonraki adımda mantıksal incelemeye başvurmalıdır. Bu aşamada, çizgilerin özellikleri, sayfa düzeni, sayfadaki yerleşim alanı, silgi kullanımı vs. gibi ayrıntılar incelenmeli, gerektiğinde sistematik puanlama yönergelerine başvurulmalıdır. Son basamakta ise resim yoluyla elde edilen bilgilerin diğer bilgilerle (varsa uygulanan test veya envanterler vb gibi) birleştirilerek bütünsel bir değerlendirmeye başvurulması, bu şekilde birey hakkında yapılacak değerlendirmelerin daha isabetli olması sağlanabilir (Halmatov, 2015)

8. Çocuk Resimlerinin Sembolik Temsilleri

Bu bölümde, çocukların resimlerinde sıklıkla yer alan ve özel anlam ifade ettiği kabul edilen sembollerden bazılarına değinilecektir. Ancak çocuk resimleri ile ilgili yapılan çalışmalar oldukça fazla olup tüm sembolleri açıklamaya çalışmak olanaksızdır. Bu nedenle, bu bölümde çalışmada kullanılan Kuş Yuvası Çizimlerinde yer alan semboller açıklanmıştır.

(38)

21

Literatür, mutlu çocukların güzel havalar resmettiklerine (Schwartz, 2000), resimlerine çiçek figürleri eklediklerine (Çankırılı, 2012, s. 285). Mutsuz veya aile bireyleriyle problem yaşayan çocuklarınsa kapalı, kötü havalar resmettiklerine (Schwartz, 2000), özellikle travmatik yaşantı geçirmiş çocukların ağaç figürlerinde yarıklara ve deliklere (Çankırılı, 2012, s. 277; Zannis, 2002) rastlandığına işaret etmektedir. Ayrıca Çankırılı (2012, s.284) çocuk resimlerinde güneş figürünün anneyi temsil ettiğine dikkat çekerek annesiz çocuklar veya annesiyle sorunu olan (annesi çalışmak zorunda olan, uzun süre hastanede yatan, ruhsal tedavi gören, annesinden şiddet veya baskı gören) çocukların resimlerinde güneş figürünün yer almadığını belirtmektedir. Konumsal olarak sayfanın alt kısmına kaydırılmış resimler ise içe dönüklük ve depresif özelliklerle ilintilidir (Bahçıvan-Saydam, 2004).

9. Bağlanma

İnsanın dünyaya birçok beceriden yoksun olarak gelmesi, onu dışa bağımlı ve desteğe ihtiyaç duyan bir canlı yapar. Bu durumda bebeğin anne, baba veya bir bakıcıyla yakın ilişkide olması kaçınılmazdır. Etoloji, sibernetik, bilgiyi işleme, gelişimsel psikoloji, psikanaliz ve birçok kuramdan beslenerek doğan (Bretherton, 1992) bağlanma kuramı, bebekle ilk bakıcıları arasındaki bu yakın ilişkiyi açıklamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.

Haliloğlu (2008) bağlanmayı, bireyin biyolojik olarak canlı kalması ve neslini devam ettirebilmesi için davranış şemaları oluşturduğu, zihinsel temel ve temsillere dayanan, bu zihinsel temellerin sonraki kuşaklara değiştirilmeden aktarıldığı duygusal bir süreç olarak tanımlamaktadır.

Şimdiki bağlanma teorisine kaynaklık eden fikirler, uzun bir tarihsel geçmişe sahiptir. Her ne kadar kuramın kurucuları olarak kabul edilen Bowlby ve Ainsworth, erken dönem çalışmalarında birbirlerinden bağımsız çalışmış olsalar da her ikisinin de düşünsel dünyasının Freud ve diğer psikanalitik düşünürlerden etkilendiği söylenebilir (Bretherton, 1992).

İkinci Dünya Savaşı sırasında çocuk psikiyatristi olarak çalışmakta olan Bowlby, bu dönemde Londra’da Tavistock Kliniğinde bir grup çocuk ve ergen hırsız üzerine gerçekleştirdiği çalışma ile kurama kaynaklık edecek düşünsel temellerin oluşmasında ilk

(39)

22

adımı atmıştır. Bu çocukların bebeklik ve erken çocuklukta anneden uzun süre ayrı kaldıklarını saptadığı araştırmayı “Kırk dört çocuk hırsız: Karakterleri ve ev yaşamları” başlığıyla yayınlamıştır (Bretherton, 1992). Kuramın oluşmasında Bowlby’nin kendinden önceki kuramların açıklamalarına ilişkin değerlendirmelerinin de etkili olduğunu belirtmek gerekir. Çocuğun bakıcı veya anneyle bağının beslenme, sıcaklık duyma gibi ihtiyaçlarından kaynaklandığını ifade eden öğrenme kuramları; bebeklerin içsel olarak kendilerini insan memesine bağlama, onu emme ve oral yoldan sahip olma eğilimine sahip olduğunu ifade eden Birincil Emilen Nesne teorisi; bebekleri yiyecek veya sıcaklık duymanın dışında, bir nesneye bağlanma ihtiyacı olduğunu savunan Birincil Nesne Yapışma teorisi ve bebeklerin ana rahminden çıkarılmaktan ötürü kızgın olduklarını, oraya dönmek istediklerini ifade eden psikanalitik eğilimli teoriler gibi (Bowlby, 2012, s. 234). Bu yaklaşımlar incelendiğinde bebeğin anne ile bağını vurgulamada üç terimin kullanıldığı görülmektedir: nesne ilişkileri, bağımlılık ve bağlanma…Bu üç terim her ne kadar çağrışımları itibariyle birbirleriyle örtüşüyor görünseler de eşanlamlı değillerdir. Her biri erken dönem gelişimde kişiler arası ilişkileri sıkı bir biçimde kuramlaştıran yaklaşımlara şu veya bu şekilde bağlıdırlar (Ainsworth, 1969).

Nesne ilişkilerine göre, bebeğin ilk nesnesi annesidir. Nesne ilişkilerinin temeli, ilk yılda bebeğin anne ile doğal olarak kurduğu ilk ilişki olan oral iletişimde yatmaktadır. Ancak kuram şu iki karşıt esası vurgulamaktadır; bu ilişki, sonraki ilişkilerin bir prototipidir veya gerçek nesne ilişkileri büyür ve bebeğin anne ile olan ilişkilerini gölgede bırakır (Ainsworth, 1969).

Her ne kadar bağımlılık kavramı bazı psikanalistlerce bebeğin nesne öncesi ilişkilerini tanımlamak için kullanılsa da genelde sosyal öğrenme teorilerine bağlanmaktadır. Öğrenilmiş bir davranış olarak tanımlanan bağımlılığın değişik öğrenme hikâyeleri ve bireysel farklılıklara dayanılarak genellenmiş bir kişilik özelliği haline dönüşmesi mümkündür. Annenin bebekle ilgilenmesi ve iletişime geçmesinin pekiştirici özelliği ile bağımlılık öğrenilmiş hale dönüşebilir (Ainsworth, 1969).

Bu yaklaşımlara eleştirel bir bakış açısından yaklaşan Bowlby, günümüzde kabul gördüğü haliyle bağlanma teorisini ortaya koymuştur ve bağlanmanın “tek ve özel bir biyolojik fonksiyona sahip olduğunu” ifade etmiştir. Bu sistemde ihtiyaç veya dürtü kavramlarının yeri yoktur ve bağlanma belirli davranışlar ortaya çıktığında devreye giren bir kontrol

Şekil

Tablo  1’e  bakıldığında,  kız  öğrencilerin  yüzde  69’unun  güvenli  bağlama  durumunda  olduğu, KYÇ ortalamalarının 5,93 olarak belirlendiği,  yüzde 31’inin ise güvenli olmayan  bağlanma durumunda olduğu KYÇ puan ortalamasının 4,83 olduğu görülmektedir
Şekil 2. Kern’s bağlanma puanlarının dağılımı
Şekil 3. KYÇ puanlarının dağılımı
Tablo  6  incelendiğinde,    birinci  (τ=.81,  p&lt;.000),  ikinci  (τ  =.72,  p&lt;.000),  üçüncü  (τ  =.85,  p&lt;.000),  dördüncü  (τ  =.84,  p&lt;.000),  beşinci  (τ  =.97,  p&lt;.000),  altıncı,  (τ  =1.0,  p&lt;.000),  yedinci (τ =.94, p&lt;.000), se
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Pearson momentlar çarpımı korelasyon analizi ile incelendiğinde, maddelerin korelasyon güvenirlik katsayılarının önemlilik bölümü için r=0,48-0,66 arasında,

Ægisdóttir, Gerstein ve Cinarbas (2008) tarafından önerilen ölçek uyarlama aşamaları izlenerek gerçekleştirilen geçerlik ve güvenirlik analizleri, OFÖ’nün

Hangi mikrobun ne kadar dirençli oldu¤unu ö¤renmek de art›k size kal›yor.. Araflt›rmac›, buluflunun yara bantlar›ndan baflka, içindekilerin bozulmufl olup

Mobilyalar; an- lambilimsel (semantik) söylem, verilen ismin anlamı ve oluşum süreciyle; söz dizimsel (sentaks) söylem, ismin gramer yapısıyla; göstergebilim (semiyoloji)

Bu çalışmada; annelerin babalar üzerinde kolaylaş- tırıcı, kontrolcü ya da engelleyici yöntemler kullanarak, baba çocuk ilişkisini etkileyen davranışlarını değerlen-

Ayırt Edici Geçerlik: Ödamonik iyi olma ölçümünün ayırt edici geçerliğini (discriminant validity) değerlendirmek için psikolojik işlevselliğin negatif

Yüksek Performanslı Çalışma Sistemi Ölçeği’nin güvenirlik incelemesi için yapılan madde analizlerinde iki madde- nin (madde 5 ve 12) madde-toplam puan korelasyon

Ayrıca uyum geçerliği olarak da psikolojik yardım almaya yönelik tutum ile sapt- anan pozitif yöndeki anlamlı ilişki ve süreç beklentileri alt boyutunun