• Sonuç bulunamadı

Başlık: KİTAP TANITMAYazar(lar):FIĞLALI, Etem RuhiCilt: 23 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000580 Yayın Tarihi: 1979 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: KİTAP TANITMAYazar(lar):FIĞLALI, Etem RuhiCilt: 23 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000580 Yayın Tarihi: 1979 PDF"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KİTAP TANITMA

MAZZOUI, Michel M.,

The Origins of the Safawids -Si'ism, ŞÜfiSI1l,

and the Gulat-,

Franz Steiner Verlag GMBH. Wiesbaden 1972, X-I09 SS.,

28.-DM.

.

Freiburger Islamstudien serisinin üçüncü cildi olarak yayımlanan bu eser, yazarının ifadesine göre (s.VII),

Shi'isın and the Rise of the

'la-favids

başlığı ile, 1965 yılı Ağustos'unda Princeton Üniversitesi Şark Tetkikleri Fakültesi'ne takdim edilip Şubat 1966'da savunması yapıl-. mış bir Doktora tezidiryapıl-.

Eser, Önsöz (VII- VIII)'ü takihen beş bölüm, hibliyoğrafya vc in-dekslerden ibarettir.

"Elinizdeki çalışma, onüçüncü yüzyıldaki Moğol istilasını takiben İslam dünyasının merkezi bölgelerindeki dini durumun incelenmesi ih-tiyacına cevap vermek ve kısmen de onbeşinci yüzyılın sonlarına doğru İran'da Şii-Safevi devletinin doğuşunu ortaya koymak ve açıklamak gayreti içindedir. Burada, fevkalade geniş olan bu konunun iki önemli cephesi üzerinde durulmuştur: 1500'ye İran'da teessüs etmiş hale gelen İsna-aşeri Şilliği, Kurucusunun Safevilere adını verdiği Erdebil Tekke-si ... " sözleriyle başlayan çalışma, konu ile ilgili döneme ait sayılama-yacak kadar çok dini, tarihi, siyasi ve biyoğrafik eserin bulunduğunu belirtmekte ve Moğol isnlası sonrası ile Safevilerin kuruluşu arasında geçen zamanın İslam dünyası için her yönden ilgi çekici olduğunu söy-leyerek incelenmesi icab eden daha pek çok meselenin mevcudiyetine, haklı olarak dikkati çektikten sonra, "Mevcut çalışmanın hedefi, bu dö-nemdeki belli dini ve siyası tartışmaları açığa çıkarmak, açıklamak ve İslam dünyasının Moğollarla Safevller arasında kalan karmakanşık ta rihinin daha esaslı bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olmaktır" demekte-dir.

i.

BÖLüM'de (8s.1-6), "Genel Bakış" başlığı altında, Şah İsmaIl'-in, 907

11501

yılında, Tebriz'de iktidara gelişi ile birlikte, artık ezanlar-da, "Eşhedu en.li.Hihe illallah ve eşhedu enne Muhamıneden Reefıtullah

(2)

534 ETEM RUIıİ FIeLALI

ve eşhedıı en ne Aliyyen Veliynllah" "özünün okunmaslIu emredişinin, ıneı;:hur İran'lı tarihçi Hasan Rnııılu'ya göre, 528 yıldır gayr-i faal du-rumda olan İsnü-aşcri Şiiliğinin sesinin i~itilmeye başlandığı yolundaki iddiası ele alınmakta ve Tuğrul Bey'in 4.52II060'Jaki isyana son verişi göz önüne alınınca, 528 rakamının hadise ile uzlaşmaz olduğu gösteril-mektedir. Daha sonra başlangıçtan itibaren İslam tarihindeki başarısız ~ii faaliyetlerine atıflarda bulunulmakta ve İbnu'l-Mutahhar el-Hılli zamanında, Şiiliğin Sultan Ulcaytu'yu kendilerine kazandığı ve ondör-düneü yüzyılda İsnaaşeri Şiiliğinin, Moğol topraklarında "resmi" mez-hep olduğu hususu belirtilmektedir. Yazar, Ilasan Rumlu'nun

Ahsenu'ı-Tevfırfh (A Chroniele of the early Safawis, ed.and trans. C.N .Seddon, Baroda, 193I--::H, 2 vols.) adlı 1572'd., tamamlanmış meşhur eserini ele alarak değerlendirmelere gitmekte ve İsmfıiIiIer ile Gulat'ın o devirler-deki durumlarına işaret etmekle yetinerek, kendisini, sadece İran'da, Safeviler deVl'indeki Şiiliğin "zaferini" göstermekle sınırlayacağım söy. lemektedir. Ayrıca Im dönemi içine alan ikibuçuk asırlık devrenin coğ-rafyasını teşkil eden İran, Irak ve Anadolu arasında, tam anlamıyla si-yasi sınırlar hulunmadığına ve ancak Osmanlı ve Safevi imparatorluk-larının nihai kuruluşu ile milli, siyasi ve dini sınır/ardan söz edilebilece-ğine dikkati çekmektedir.

II. BÖLÜM (ss.7-22), "Türihi Teınel" başlığını taşımaktadır. Bağ-Jad'ın düşüşü ilc SafeviIerin doğuşu arasında geçen devreyi, ciddi bir şekilde özetlemenin güçlüğüne dikkati çeken yazar, bu bölümü, kısa (izetlerIe şu beş genel haşlık altında ele almaktadır: (1) Moğol-tlhaniIeri dönemi, (2) İlhanilerin halefleri dönemi (Cı1baniIer, CclayirIer ... ), (3) Timur, (4) Karakoyunlular, ve (.5) Akkoyunlular. Bu başlıkları takiben diğer hirtakım güç merkezlerinden söz edilmekte, mesela Tranbzon'daki Komnenlere, Bizans'a, daha Moğol istilasından önce hile tedricen gelişen Şeyh Bedreddin ailesine, Basra Körfezi'ndeki mahalli sülalclere atıflar-da bulunulmaktadır. Bu arada "TemayüIlcr ve Gelişmeler" ara başlığı altında (s.13-15), Abhasi hilafetinin dokuzuncu yüzyıldan itibaren Tiirk askerleri ve daha sonra da İran tesirine bürünmekte oluşuna ve bu arada sı1fi-şeyhlerin ve ulemanın faaliyetlerine clokunulmaktadır. Bu dönemle ilgili kaynakların incdendiği kısımda (ss.15-21), eserler vı, müellifleri hakkında özet bilgi verilerek hu konudaki ciddi araştırınaların bir kısmı gösterilmektedir.

III. BÖLÜM (ss.22--4.0), "Moğollar Devrindı, Şiilik" haşlığını taşı-maktadır. Yazar, haklı olarak, "Moğollar devrinde İslam dünyasının dini

(3)

KİTAP TANITlIIA

535

vaziyeti, henüz bütünüyle araştırılmamıştır" dedikten sonra, Im devir-deki din mütefekkirlerine kısaca yer vermektedir. Nasiruddin Ti'lsi (ss. 24-27), İbnu'l-Mutahhar, İbn Teymiye, Hanci ve Şuştcri'nin esas görüş-leri üzerinde durulmaktadır. Ayrıca "İbn Teymiye ve Nusayrller" (ss. 34.-6) başlığı altıuda, karşılıklı polemiklere kısaca dokunulmaktadır. Son olarak Nasirnddin el-Beyzavi'nin (ss.36-7) ele alınmasından sonra, hö-lümün kısaca değerlendirmesi yapılarak, şartların İsna-aşeri Şiiliğine şans tanıyan hir manzara arzettiği husu8una işaret edilmektedir.

IV. BÖLÜM (ss.4.1-82), "Erdebil Tekkesi" haşlığını taşımaktadır. İran'da, İsna-aşeri Şiiliğin devlet olarak kurucusu şeklinde ifade edilen Şeyh Safiyuddin Erdebill'ye tahsis edilen bu bölüm, Moğol ve Timur dönemleri ile Karakoyunlu ve Akkoyunlu devirlerindeki faaliyetler şek-linde ele alınmaktadır. Coğrafi bakımdan, Erdebil'in haiz olduğu mühim hususiyetler üzerinde dunılduktan sonra, "Şeyh Safiyuddin ve ilk Sa-fevller" başlığı altında (s8.46-51), konu ilc ilgili hilgiler üzerinde tenkid ve değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Sonra Firi'lz Şah'tan Eminud-din Cebdil'e kadarki meselelere geçilerek, Şeyh Safiyuddin'den Şeyh İbrahim'e kadarki dönemde, tarikiıtın durumuna temas edilmektedir. Şeyh Safiyuddin devrinde, tarikatın siyasi otoriteleree hayli tutulduğu, sMi faaliyeti ilc birlikte gazalarda da bulunulduğu ve böylece tarikatın, Şeyh Safi, Şeyh Sadr, Hoca Ali ve Şeyh İbrahim dönemlerinde, Azer-beycan'da sMiliğin yayılmasında esaslı bir unsur olduğu, ancak daha son-ra açıkça Şiiliğe meyledildiği üzerinde durulmaktadır. Anadolu'daki İs-lam'ın incelendiği kısım (s8.58-63), denebilir ki, araştırmanın en zayıf kısmıdır. Gerçi genel hatlarıyla, geniş kitlelerde yaygın olan anlayış dile getirilmeye çalışılmış ise de, yalnızca Köprülü ve hirkaç hatılı yazarın bugün geçerliğindeı~ çok şı:y kayhetmiş görüşlerine dayandığı ve devirle ilgili diğer Türk tarihçilerinin çok değerli çalışmalarına gidilemediği için, yetersiz kalınmıştır. "Şiilik ve Moğollardan sonraki sülaleler" başlığı al-tında da (ss.63-71), Şülikteki gelişmeler, İbn Mekki ve İbn Fahd'ın faa-liyetlcri incelenmiştir. "Şeyh Cuneyd'den Şah İsmail'e: Safcvi Hareketi" başlığı altında ise (s8.71-82), Erdebil Tekkesi'nin, artık si'lfilikten uzak-laşıp tam bir Şii ocağı haline gelerek iktidar peşinde koşuşu ve bölgenin "korku salan savaşçıları" durumuna geçişiye neticede de İran'da Safcvi devletini kuruşları ele alınmaktadır.

Tarihi seyir noktasında ziyade, meselelerle ilgili hilgil,~r ve kaynak-ların tartışıldığı Im kısmı, V.BÖLÜM'deki "GencI Sonuçlar" (s8.83-85)

(4)

536 ETEM RUHİ FlGLALI

takihetmekte ve Safevilerin, Erdehil Tekkesi'yle önee sufi, sonra da "ga-za ve militan" faaliyeti netieesinde devlete sahip oldukları helirtilmek. tedir.

Çalışma, Türkçe'deki kıymetli hazı çalışmalar dışında, geniş ve zen-giıı hir bibliyob'1'afya ve indekslerIc sona ermektedir.

Tez, aynı konuda yapılmış,

"Şiiliğin

İran'da Gelişmesi ve Resmi

Mezhep Oluşu,

Yedullah Nesirhan- A.Ü.İlflhiyat Fakültesi İslam Tarihi Doktora tezi,

1970-1971"

haşlıklı bir çalışmaya göre, fevkalade değerli-dir. Ancak doğuş meselesiııe tesir eden sosyo-ekonomik ve dini prohlem-lere, yeterince ağırlık verilmeyişi, hatta tarihi ve siyasi olaylara hakışta hile gereken önernin esirgenmiş oluşu, eksikliğin dipnotlardaki telafisi gayretine rağmen, eserin doyuruculuğuna gölge düşürmektedir; çünkü mevcut haliyle eser, ne tam hir tarih, ne de tam bir ilahiyat tezidir. Maa-mafih çalışmaya, hu noksanlıklarıyla heraber, kaynaklara inerek hedefi-ne ulaşma gayreti içinde olan bir eser gözüyle hakılahilir. Bu hakımdan da, eserin, dilimizdeki değerli yeni araştırmaların ışığı altında notlar ilavc edilerek tercümesinin faydalı olaeağı kanaatındayım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Halbuki kefil ek­ seriya meselâ asıl borcun ilk 5.000 lirası ödendiği takdirde, mesuliyetinin sona ereceğini zannetmektedir veya kefil adı geçen borç için 10.000 lirak

Zira resmen ta­ nınmış bir hizmette âmme vasfı görmek imkânsızdır (78). Yabancı teşebbüs biletleri, Türkiye'de kullanılabildikleri nis- bette bu madde hükmüne dahil

(Ankara Baro Derg.. veya annenin zinadan mahkûmiyetinin, ailenin diğer unsurlarım teşkil eden çocuklara tesir etmiyeceği iddia edilemez. Şikâyet hak­ kı, kişiye sıkı

3 — Kaza yaralan, îş kazası yaralan sebebiyle doğrudan doğ­ ruya veya ilgili olarak husule gelmiş ölüm vak'alan. 4 — Gıda, Kimyevî madde, Bakteri, meslek zehirlenmesi

Hal­ buki hükümet tasarruflarında tasarruf bütünü ile hukuk kaideleri dışında kalır; binaenaleyh hâkim, bu gibi tasarruflardan doğan ih­ tilâflarda dâvayı iptidaen

Bir hükmi şahsın, buna rağmen, bir tek devletin hukuku ile diğer devletle- rinkiyle olduğundan daha sıkı bir şekilde bağlı olmayacak surette inşa edilmesi lâzımgeliyorsa,

Fakat tasarruf edilen gelir nisbeti artmış olsun veya olmasın, biz, herhangi modem bir cemiyetin temel psikolojik kuralı olarak ka­ bul ediyoruz ki, reel geliri arttığı zaman

1933 den sonra Almanya'da iştira kuvveti yaratmak suretiyle yapılan finansman o zamanki şartlar altında mal ve hizmet arzım kısa bir zamanda artırdığından, nominal milli