22 TEM M UZ 2003 SALI CUMHURİYET
SAYFA
d i z i
Necip Fazıl ilk hapis cezasını, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattığı mücadele hakkında yazdıkları yüzünden alır
Hareket Ordusu İstanbul’da
Necip Fazıl:
Zıt kutupların
‘mürşidi’
V
~
;
m
İ
yase
İ
lknur
L
H
areket Ordusu İstanbul surlarının önünde boy gösterir göstermez saray daki bütün hizmetçiler ve ‘bendegan’kadrosu başını aldığı gibi kaçmış, sağa sola sı ğınmıştır. Padişah sarayda tek başına, sadece ha
rem halkı ve iki üç yakınından ibaret kalmıştır. Nihayet örfi idare ve Divan-ı Harp...
Hareket Ordusunun Yeşilköy’de manevi otağı içinde toplanan ve ‘ Meclis-i Umumi-Milli ’ yi teş kil eden Mebusan ve Ayan Meclisleri; başta her sıkıştığı zaman ecnebilere sığınmakla manıfSa-
id Paşa olmak üzere Abdüihamid’e hıyanet mes
leğinin ustalarından ibaret İttihat ve Terakki dalkavuklarının işe meşru bir şekil vermek gay retleri ve din adına en büyük dinsizlik vesikası olan meşhur fetva... Şeyhülislam Mehmet Zi-
yaüddin imzasını taşıyan bu fetva, Türk tarihi
ni dini celadet ve sadakatle dolduran ulvi şey hülislamlara karşılık, korku ve menfaat fetva ları vermekten çekinmemiş süfliler arasında en süfli olanıdır.
Şeyhülislamın fetvasına göre Abdüihamid, Şeriat kitaplarım değiştirmek, bozmak ve yak mak. devlet hâzinesini keyfine göre harcamak ve israf etmek, tebaasını da kanunsuz öldür mek, zindanlara atmak ve sürmekle suçlandı rılmaktadır ki, ithamların üçü birden güneşe kat ran kuyusu demek çapında bir yalandır.
Sadece mason ve dönmelerin din tahrifçisi kitaplarını yaktıran, 3 milyon altınlık Düyun-
u Umumiye ’ borcunu kesesinden ödeyen ve sal
tanatı bovunca-tek bir haremağası katü müstes- na-hiçbir idam kararını imza etmemiş olan bir padişahı, bu maddelerle suçlamak, her üç mi salde de aka kara demekten ve vakıaları tam at- lanvle ele almaktan farksızdır. Ve bakınız, gü ya din eliyle dini tepelemek için hangi alçaklık derecesine kadar düşülmektedir. Dini vesile ede rek dini tepelemek ve Abdülhamid’i devirmek taktiğinin mazlumlan, İstanbul meydanlarını deh şete boğan üç ayaklı sehpalarda, bir sürü gafil belki de safdil insan oldu.
Hareket Ordusu, bedavadan vaziyete hâkim olunca Örfi İdare ilan etti, Divan-ı Harbini kur du ve dönmelerden ilk Türk zabiti olan. Avcı Ta- burian kumandanı Binbaşı Remzi Bey’i (Rem zi Paşa) bu Divan-ı Harp işine memur ederek ‘Şeriat isteriz' diye bağırttığı gafillerin elebaş- lannı teker teker ipte sallandırdı."
Necip Fazıl, ilk hapis cezasını kitabın bu bö lümünde de yer verdiği Rıza Tevfik’ in “Abdül-
hamid'in Ruhaniy etinden İstimdat” başlıklı şi
irini Büyük Doğu’da yayımladığı için aldı.
‘Vatan dostu Vahidüddin!'
Necip Fazıl’m “Vatan haini değil satan dos
tu Sultan Vahidüddin" başlığı altında yazdığı
dizi yazı, 19 Mayıs 1968’den itibaren Bugün ga zetesinde yayımlandı. Cumhuriyet yönetimince vatan hainliğiyle suçlanan Vahdettin’i savunan ve başta Mustafa Kemal ve İsmet İnönü, Ulu sal Kurtuluş Hareketi’ni gerçekleştiren kadro yu “yalancıhk ve sahtekârlıkla itham eden di zi, aynı yıl kitap olarak piyasaya sürüldü.
Hakkında soruşturma açılan kitap toplatıldı. 1968’deki birinci bilirkişi raporunun ardından ikinci bilirkişi oluşturuldu ve 1971 ’de eserde suç unsuru bulunmadığı yönünde karar verilince Ka sım 1971 ’de beraat İcaran verildi. Ancak İstan bul Cumhuriyet Savcılığı’mn temyizi üzerine, Yargıtay 7. Ceza Dairesi karan bozdu. Daha ön ce beraat karan veren İstanbul Basm Toplu As liye Ceza Mahkemesi, bozma ilamına uyarak yazar hakkında 28.11.1973 tarihinde mahkû miyet karan verdi. Ecevit hükümetinin çıkar dığı af kanunuyla ceza infaz edilmedi.
Kitabın ikinci baskısı 1975’te yapıldı. Bir yıl sonra üçüncü baskı yapıldığında tekrar toplat ma karan alındı ve yazar hakkında soruşturma açıldı. 1976’dan 1980’e kadar dört ayn bilirki şi kitabı inceledi. Sonuçta İstanbul Basm Top lu Asliye Ceza Mahkemesi 17 Şubat 1982’de Necip Fazıl’ı 1.5 yıl hapse mahkûm etti. Ceza onandı, ancak Adli Tıp yazann yaşı ve sağlık durumu nedeniyle infazın 4 ay tehiri yönünde rapor verdi. Aynı tarihte mahkûmun anayasa daki af için öngörülen şartlan haiz olduğuna da ir verilen Adli Tıp Kurumu raporu, Devlet Baş kanı Kenan Evren’e sunularak a f talebinde bu lunuldu. Ancak Evren bu konuda işlem yapma dı. Ceza infaz aşamasındayken 79 yaşındaki Ne cip Fazıl, 25 Mayıs 1983’te yaşamını yitirdi.
‘Sarayın en güzel kızı’
Necip Fazıl’ın söz konusu kitapta suç unsu ru görülen bölümler dönemin İstanbul Cumhu riyet Savcı Yardımcısı Osman Cücük tarafın dan hazırlanan iddianamede şöyle yer almış:
“Suç konusu kitabın her üç baskısında da ya zar, Atatürk’ün Vahidüddin tarafından ikna edilmek suretiyle Anadolu'ya gitmeye razı oldu ğu, Atatürk'ün tam 6 ay vazifesi/ bütün çöküş felaketlerini merkezden takip ederek ve sarayın en güzel kızı Sabiha Sultan'a talip olarak hadi seleri kollamaktan başka bir şey düşünmediği, Mustafa Kemal'in çöküş devrinde Harbiye
Na-Hareket Ordusu’nu ‘bedavadan vaziyete hâkim olmakla’ suçlayan şair, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gitmek için ikna edenin Vahdettin olduğunu yazar. zın olmaktan başka emelinin bulunmadığı, Mus
tafa Kemal'in değil Vahidüddin'in Mustafa Ke mal'i affedecek durumda olduğu yönünde be yanlarda bulunmuştur.”
Bilirkişi; Atatürk’ü küçümsüyor
Bilirkişi olarak tayin edilen Prof. Dr. Taner
Timur da raporunda Necip Fazıl’m kitabı hak
kında şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Yazar Necip Fazıl Kısakürek’in kitabında ana fikir olarak, Mustafa Kemal Atatürk'ün müta rekeden sonra padişaha nazır ve damat olmak tan başka bir şey düşünmediği onu, Milli Kur tuluş Savaşı'nı başlatmak üzere ve ‘özel kasa
sından bol ödenek vererek Anadolu’ya gitme ğe ikna edenin bizzat Sultan Vahdettin olduğu’
tezi işlenmekte ve' Vahidüddin olmasaydı T ürk
İstiklal Savaşı olmayacak ve kurtuluş sağlana mayacaktı’ denmektedir. Yazar bu tezi kanıtla
mak için, bizzat Atatürk’ün anılarını ve Saba
hattin Selek, Enver Behnan Şapolyo, Kazım Karabekir gibi bazı şahsiyetlerin eserlerini ken
dine göre yorumlayarak kullanmış, öte yandan da 11 vesika ileri sürülmüştür. Eu vesikalar dik katle incelenirse bunlardan hiçbirinin ikna gü cü olmadığı görülmektedir.
Yazara göre, Sultan Vahdettin, sonuna kadar, içinden Kurtuluş Savaşı’nı desteklemiş, fakat iş gal kuvvetlerinin baskısı altında ‘düşmanlara
uyarak Kuvvay-ı Milliye’yi kabahatlendirir gi bi’ davranmış, ‘Dünyadaki üç m elundan bi
ri olarak gördüğü Ferit Paşa’yı Sadrazam yap mış ve Şeyhüüslam’ın fetvasına karşı çıkama mıştır. işte Sultan Vahdettin’i tarih nazarında hain durumuna düşüren, yazann anlamak is temediği, düşmanla bu fiili işbirliğidir.
...Yazann Mustafa Kemal Atatürk'ü sevme diği ve onun tarihteki rolünü küçümsediği an laşılmaktadır. Ancak yazar bu konudaki fikir lerini açıkça ifade etmemiş, ‘ilk defa padişah ta
rafından düşünülen vatan kurtarıcılığı çapında bir işin, ondan sonraki tatbikatında kazandığı başarı, muhakak ki o tatbikatın sahibine aittir...’
demek suretiyle açık bir tavır almıştır.”
Şair, İsmet İnönü’ye olan kinini dile getirmekten hiç çekinmedi:
intihar et ey m uhteris...
N
ecip FazılTn, milletvekilliği adaylığını engel-leyenCumhurbaşkanı İs
met İnönü hakkında Büyük
Doğu Dergisi’nde neşrettiği dü şünceleri şöyle:
Sağır! Ezeli ve ebedi sağır! Al lah seni en küçük çapta yarattı, fa kat hikmeti icabı, kulakların gibi tıkalı kalbine ihtirasların en kudu zunu musallat etti.
...Türk milletinin ana baba günleri doğup da kasırgalar mey danda hiç kimseyi bırakmayınca, aynı kasırgamn garip bir cilveyle seni bir kâğıt parçası gibi işin mer kezine atması yüzünden göze gö ründün ve emr- ü kumanda altın da, yüksek kumanda makamla rında boy gösterdin. Askerlik ha yatındaki gaflarım, korkaklıkla rını, bilgisizliklerini, yanlış emir lerini ve kötü sevk ve idarem, baş ta Maraşel Fevzi Çakmak bulun mak üzere, bilmeyen ve ibretle anlatmayan kalmamıştır.
En büyük lüpçülükle kıvırdı ğın bu payelerden sonra, bir de si yaset ve hükümet temsilciliği sa hasında rütbe üzerine rütbe ka zandın!
Velinimet...
...Bütün kazançlarını, sadece misilsiz derecedeki siliklik, şah siyetsizlik, tabilik ve uşaklık se ciyene borçluydun! Bu seciye, se nin tabilik devrinde öyle bir ma dendi ki, insanı o devrin nihai uşaklık makamı olan başvekilli ğe kadar yükseltebilirdi. Elhak, sahibi olduğun platin değerinde uşaklık madeni yüzü suyu hür metine, devrinin en yüksek “Pe
ki efendim!”cilik makamına ka
dar yükseldin.
„.Nihayet, hudutsuz menfaat ve şatafat hürriyetine rağmen mev kiinin tek zerre şahsiyete imkân bırakmayan ruhi sefaletini için için hissetmekten ve artık
daya-namamaktan mıdır, nedir, şöyle ağzını açıp da, “Ben rakı masa
sından emiralmam!” deyince, sa
ğır kulaklarının nasırlı yumuşak lıklarından tutulur tutulmaz, bir çe kilişte, gedikli makamından atıl dığına şahit oldun!
Dünyanın en müfteris kindar ve en muhteris içten pazarlıklısı olan sen, elbette sinsileni idam etseler affedebilirdin de böyle bir muameleye müsamaha edemez din. Buna rağmen, seni en üstün makama kadar yükselttikten son ra en aşağı dereceye kadar alçal tan “veli-i nimet”inin Türkiye İş Bankası’ndan ve şalisi hesabından, her ay lütfettiği 1000 lirayı kabul ettin!
Aynı “veli-i nimet” ölüm
döşe-Necip Fazıl, CHP ye ve Cumhuriyet rejimine muhalefete başladıktan sonra, özellikle İsm et İnönü ’y ü hedefalır. Çıkardığı Büyük D o ğ t Dergisi hde İnönü hakkında yazdığı yazılar, hakaret doludur:
Sağır! Ezeli ve ebedi sağır!
İntihar et, ey müfteris kin ve muhteris şahsiyetsizlik Birgün hiç ummadığın bir çığır açılır da kimbilir seni ne hale koyar? Biraz açıkgöz ol da intihar et!!!
ğinde yazdırdığı vasiyetnamesin de, kendisinden sonra senin dev let reisliği makamına gelmeni o kadar uzak bir ihtimal kabil etti ki, lütuf dideleri arasına artık, ha misiz ve çaresiz kalacaklarını dü şündüğü senin çocuklarını bile kattı, onlara tahsil parası ayırmak lüzumunu bile duydu.
Milli şef yaftası'
...Onun “Ebedi Şef” unvanına mukabil kendine derhal bir “Mil
li Şef” yaftası peyledin! Onun ne
rede, hangi tavır ve azamette bir heykeli varsa, yanıbaşında ve ay nı tavır ve azamette heykeller ıs marlattın! Seni başvekillikten atıp aylarca ölüm ve hayat arası bir boşlukta beklettiği için, sen de
onun, ölüsünü, yıllarca toprak ve mermer arası bir çukurda beklet tin!
...Nihayet cihan fırtınası koptu ve ikinci Dünya Harbi patladı. Bir nevi kedi insiyakiyle bir kö şede saklanmayı ve meydana çık mamayı becerdiği için, tarihte ve hiçbir din ve mezhepte eşi ve ben zeri görülmemiş “varlık vergi sin d en sonra, Türk milletine ha yat vergisi tarh etmeye kadar gi decek bir gurur tavrı takındın!
Nihayet her türlü uşaklığına rağmen, sana en küçük bir hürmet ve muhabbet duymayan Batı De- mokrasyalarının istibdat “dik- te”siyle verdiği hürriyet)!) emri üzerine, başına göstermelik bir muhalefet çıkartmak bedbahtlı ğına uğradın!
...işte bugün de “Başımızda ku
lak istiyoruz!” gibi mücerret bir
ibare yüzünden kapattığın mecmu anın, sana, isminle ve cisminle: - Sağır, sağır, sağır! Ezeli ve ebedi sağır!!! Diye hitabında mazhar oluyor ve buna karşı herhangi bir vatandaş hakkında fazla bir mu kabele imkânına malik bulunmu yorsun! Şimdi de muhalefetin ba- şmdasın, öyle mi?
Ayol, senin muhalefette bulun man şartıyla muvafakati Nemrud, Firavun, Ebucehil temsil etse, baş tacı edileceğine şüphe yoktur. De mokrat Parti iktidarı, bütün dev let bütçesini sana bahşiş diye ve rip muhalefetini ödese, yine mü cerret olarak senin muhalefetin le temin edeceği fayda önünde, topyekûn devleti harcamış olma nın gafını tamir ve telafi etmiş olur. Yazık ki, Demokrat Partide, senin gibi bir şahsın muhalefe tiyle faziletlenmeye mahsus ehli yet yoktur! İntihar et, ey müfteris kin ve muhteris şahsiyetsizlik! Bir gün hiç ummadığın bir çığır açılır da kim bilir seni ne hale ko yar? Biraz açıkgöz ol da intihar et!!!
Adnan Menderes'ten ricası
n ın
kapısını
ebediyyen
kapatın
...
T
ürklüğe hakaret, rejimi kötülemek ve şeriat propagandası yapmak suçlarından 1947 yılında iki kez hapse giren Necip Fazıl, 1950’de de Şapka Kanunu’na muhalefetten yargılandı. Şair,İnönü ve CHP’ye olan muhalefetini hakarete
varan ölçüde artırırken Menderes’in en sadık bendeleri arasında yerini almıştır. Menderes’in artık zulüm gören Müslümanların kurtarıcısı olduğunu ilan eden Fazıl, Büyük Doğu ideolojisini ve örgütlenmesini birlikte
gerçekleştirebilecekleri önerisinde de bulunur. Büyük Doğu Dergisi’nde 25.11.1951 ’de Adnan Menderes hakkında şu satırları yazmıştır:
Türk milletini temsil kürsüsünden evvelki gün yükselttiğiniz ses, beni kendimden geçirdi. Memnunluk, bahtiyarlık, zevk, tahassüs, bunlar birtakım pörsük kelimeler... Memnun olmadık; Türk tarihiyle beraber müebbed kürek cezasma çarptırılmış ve içinde yıllardır oturduğu hücresinin karanlığından gözleri ışıkta görmez olmuş bir mahkûma, birdenbire zindan kapılarının açılması gibi bir şey hissettim. Hele bu azim tecellinin, birkaç gün evvel bu sütunlarda size yükselttiğim hitabın hemen arkasından ve tam da çehrenizi belirtmeniz hususunda ettiğim davetin peşinden vaki oluşu, ismine tesadüf dedikleri ilahi hikmet bakımından beni büsbütün hayranlığa boğdu.
“Sağcılığın memleket için tehlikeli olduğu görülmemiştir!”
Diyordunuz.
“Bugün din propagandasına mani bir hal yoktur ve tedbir almaya da lüzum kalmamıştır!” Diyordunuz. “Prensibimiz hatalarımızı itiraf ve kabul etmektedir!” Diyordunuz. Bunları söylüyor, şiddetle alkışlanıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde bile ihtibasa uğramış, uğratılmış bir duyguyu gizli bir uzvu meydana çıkaran bir operet maharetiyle dışarıya vurduru yordunuz. Tam bir çeyrek asırdır,
Türk milletine edep yeri kadar ayıp gösterilen gerçek Türk ruhunun, böyle tek neşter darbesiyle meydana çıkarılması ve hükümet reisinin resmi lisanıyla korunması, inanınız Adnan Menderes bir azim inkılaptır. Çehrenizi tespitte hadiselerin bizi hayli sıkmtaya uğratmasına, belki de arada bir yüzünüze dolan tazarrud gölgelerinin ciddi özürleri bulunmasına rağmen, böyle bir tecelli, hiç şüphe bırakmamaktadır ki, artık siz de, ruhunuzun en mahrem umklannda yaşayan halis Müslüman-Türk’ün hakkını, Başbakan Adnan Menderes’e devretmek suretiyle, Allah’a ve kullara borcunuzu ödemek yoluna girmiş bulunuyorsunuz. Tam 27 senedir baştan başa samimiyetsiz ve şahsiyetsiz başvekiller zincirine bugün bağladığınız altın halka, gözyaşlanyla dua ediyoruz, iç ve dış politika bakımından gerçek Türklerin hayatında yeni bir başlangıcın ilmiği olsun... Siz bu saffet ve samimiyet, asliyet ve halisiyette devam ettikçe, azad kabul etmez bağlınız sıfatıyle arkanızdan geleceğimizi; ve her türlü palavra bir tarafa, Türk milletini de arkamızdan çekerek getireceğimizi taahhüt ediyoruz. Ve bu taahhüdün heyecanıyla bildiriyoruz ki, bugünden itibaren tek ümidimiz sîzdedir. Sizde, yani Adnan Menderes’in şahsında...
Ne şu ve bu parti, ne de şu ve bu heyet, yalnız siz!... Yazımın sonunu müthiş bir hükme getireyim: Evet, Adnan Menderes, 27 yılın şekavet ocağı (CHP) ile o ocağın içinden çıkıp hâlâ hakiki mesnedini bulamamış olan kendi ocağının (DP), müstahak olduğu muameleye kavuşturulması işini de sizden bekliyoruz. Birinin ebediyen kapısını kapamak ve kapıcılığını örümceklere havale etmek, öbürünün de pencerelerini açmak ve içine güneşi kabul ettirmek hüneri!...
Bu işin muhtaç olduğu deha ve hamleyi de sizden bekliyoruz!
Yarın: Necip Fazıl'ın tarihçiliği
Adnan Menderes.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi