• Sonuç bulunamadı

Eski İstanbul'da kayık ve gemiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski İstanbul'da kayık ve gemiler"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

J

Js

Caiques and

iiuyjJi

y3

gsmiW

Ships of

Ottoman Istanbul

Text and visual materials PROF. DR. METİN AND*

Doğu ile Batı’nın kavşağı İstanbul, Roma ve Bizans’ın

olduğu gibi bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun da

efsanevi başkentiydi. Berrak sularında gümüş pullu ba­

lıkların oynaştığı denizler kenti adeta kuşatıyor, ta içine

kadar sokularak iklimini yumuşatıyor, nice kültürleri

buluşturup insanlarını ‘Akdenizli’ kılıyordu. Kuzeyinde

Karadeniz, güneyinde Marmara Denizi, Asya ile Avru­

pa’yı birleştiren Boğaziçi ve doğal bir iç liman olan Ha­

liç, doğal güzellikleri ve sağladıkları ticari konum ile İs­

tanbul’u dünyanın sayılı kentlerinden biri yapıyordu.

Deniz ulaşımı o günlerde de İstanbul için çok önemliy­

di. 17. yüzyılda ticaret gemilerinin sayısı 2600'a ulaşmış­

tı. Sultan II. Mahmud devrinde (1828) ise ilk buharlı

ge-A city at the crossroads o f East and West, Istanbul has been capital to the Roman, Byzantine and Ottom an empires. This legendary city lies on the shores o f the Marmara Sea, the Golden Horn and the Bosphorus, making transport by water as im portant as th a t by road. The p ro xim ity o f so much w ater tempers the climate to an almost Mediterranean mild­ ness, and with its sea link to the Aegean via the Çanakkale Strait, Istanbul’s cultural affinities have always tended to be with the Mediterranean. Meanwhile the Bosphorus winds its way northwards between the coasts o f Asia and Europe to the Black Sea. The Golden Horn at the southwest end o f the strait is a long winding estuary which is one o f the largest and safest natural harbours in the world. Istanbul’s geographical 124

(2)
(3)

mi gelene kadar deniz ula­

şımı, kürekli ya da yelkenli

gemilerle sağlanıyordu. Ay­

rıca, Osmanlı Donanması

ve ticaret gemileri de İstan­

bul’da bulunuyordu. Bu ba­

kımdan İstanbul sularında

bir tekne kalabalığı vardı.

Yabancı ressamların eserle­

rinde, eski İstanbul panora­

malarında bu çok çarpıcıdır.

Hele Melling’in (19- yüzyıl

başı) resim lerindeki ince

uzun, çok kürekli, zarif, sa­

raylı ve varlıklı insanlara ait

kayıkların Boğaziçi’ne şiir­

sel bir güzellik kattığı görü­

lür.

İstanbul’un, Boğaziçi sahil­

lerinin süsü, mücevherleri

olan bu kayıkların birkaç

türü vardı: Pereme, piyade,

pazar kayığı ve saraya özgü

olan saltanat kayıkları. Pe­

reme kıyıdan kıyıya geçer­

ken halkın en çok bindiği

kayıklardı. Genellikle çifte

kürekli olan bu ağır kayık­

lar az kişi alırdı. Bunlar İs­

tanbul’un uzak yerlerine,

örneğin Adalar’a, Boğazi­

çi’nin K aradeniz’e yakın

köylerine, Kavaklar, Beykoz ve Sarıyer gibi yerlere pek

gidemezdi. Çok daha uzak yerlere ise yelkenli mavna­

larla gidilirdi. Hızla yol alan piyade denilen tür ise çok

hafif ve ince uzundu. Varlıklı kimseler daha çok

bunla-position gives the city not only spectacular scenic beauty but key s tra te g ic im p o rta n c e , which is why it has been one o f the most coveted cities in the w orld throughout its his­ tory.

Until the first steamship was a c q u ire d by th e O tto m a n Empire in 1828, during th e reign o f Sultan Mahmud II, the ships and boats o f Istanbul w e re p o w e re d by oars o r sails. In the 17th century the c ity ’s m erchant ships alone numbered 2600, not to men­ tio n naval vessels and many thousands o f boats. Paintings by foreign artists depicting the G o ld e n H o rn and th e Bosphorus show these w ater­ ways crowded with ships and boats. Among the most striking o f such Istanbul scenes are those painted by Melling in the early 19th century, showing the slender, graceful caiques with their many oars belonging to the imperial family and wealthy

Halip’in kuzey sahili ve tersane, 16. yüzyıl, Viyana Devlet Kitaplığı (üstte). Osmanlı Donanması’ndaki gemi türle­ ri, Topkapı Sarayı Müzesi (solda). The northern shore of the Golden Horn and the naval arsenal, 16th century, Vienna National Library (abo ve). Ottom an naval ships, Topkapı Palace Museum (left).

126

(4)

ra biner, bazen yabancı elçi ve saraylıların da piyadeleri

tercih ettiği görülürdü. Bir de pazar kayıkları vardı.

Bunlar toplu taşıma kayıklarıydı. 13 metre uzunluğun­

da, 2.5 metre genişliğinde, dalgalara karşı önü ve arkası

kalkık, ağır kayıklardı. Üç veya dört çift kürekli olan

pazar kayıkları 50-60 yolcu alabilirdi. Esnafın sattığı

mallar, çeşitli yükler de bunlarla taşınırdı. Kayığın baş

tarafına erkek yolcular, arka tarafına da kadın yolcular

otururdu. Kadınlar iskeleden kayığa binerken kayıkçılar

yardım için ellerinden tutmaz, kadınlar kayıkçının om­

zuna hafifçe tutunarak binerdi. Bazen saz takımı ve

şar-Sultan I. Bayezid zamanında yapılan savaş gemileri, Topkapı Sarayı Müzesi (üstte). Osmanlı Donanması bir deniz savaşında, Topkapı Sarayı Müzesi (sol­ da). / Warships of the reign of Bayezid I (1389-1402), Topkapı Palace Museum (above). The Ottoman navy in an engagement at sea, Topkapı Palace Museum (left).

grandees. These lovely boats enhance the enchantment o f the Bosphorus scenery.

Caiques o f several types were used in Istanbul, either for hire by ordinary citizens going about th e ir business o r privately owned. The small pereme caique was the most common o f the fo rm e r type, used to ferry people across the Golden Horn o r the Bosphorus and fo r short distances along their shores. This craft had one pair o f oars and could accommo­ date only a few passengers. For longer journeys to Istanbul's islands o r villages on the upper reaches o f the Bosphorus, sailing boats known as mavna were used. The piyade caique,

(5)

Minyatürün üst kısmında bir yelkenli, bir kayık ve bir kalyon; alt kısmında ise saltanat kayığı yer alıyor. 16. yüzyıl, Viyana Devlet Kitaplığı (üstte). Sul­ tan II. Osman saltanat kayığı içinde, Topkapı Sarayı Müzesi (sağda). / A I6th century miniature depicting a sailing ship, caique and galleon in the top part, and a royal caique in the lower part, Vienna National Library (above). Sultan Osman II riding in a royal caique, Topkapı Palace Museum (right).

kıcılar bir pazar kayığı tutar, onlar mesleklerini icra

ederken, çevrelerini saran kayıklarda oturanlar da bu

muhteşem konseri dinleme şansına sahip olurdu. Özel­

likle mehtaplı gecelerde bu müzik dinletileri gecenin

ileri saatlerine kadar sürerdi.

Saltanat kayıkları ise gerçek birer sanat eseriydi. Arka­

sında bir köşkü bulunan, 30-32 metrelik bu kayıkların

bazılarının 16 çift küreği vardı. Kimi perdeli bu

köşklerin içi sedef, kaplumbağa kabuğu, fildişi ve

abanoz ile kaplı, turkuvaz taşlarıyla bezeliydi. Altın ka­

bartma süslerle kaplı uzun ve sivri burunlarının üstünde

kuş ya da kanat açmış bir kartal tasviri bulunurdu.

Saltanat kayıkları Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde görüle­

bilir. Sergilenen kayıklar içinde en değerlisi, en ilginci

ve en büyüğü Sultan IV. Mehmed’in teknesidir. 40 met­

re boyunda, 5.9 metre eninde, her birini üç kişinin çek­

tiği 24 çift küreği ve 144 kürekçi kapasitesi ile çok hızlı

bir teknedir. Köşkü ise bir sanat şaheseridir.

İstanbul'da kayıkçılık belirli kurallar çerçevesinde yürü­

tülen bir meslekti. Özenle seçilen, kefil göstermeleri

ge-designed fo r speed and extremely light and slender, was the type preferred by wealthy individuals, and sometimes used by foreign ambassadors and palace officials. Market caiques were the buses o f their day, a large heavy boat built fo r carrying large numbers o f people. They were 13 metres long and 2.5 m wide, with raised prows and stems as buffers against the waves in rough weather. They had three o r four pairs o f oars and could accommodate 50 to 60 passengers. They were also used fo r carrying commercial goods o r personal effects when people moved house. Male passengers sat at the front and women at the back. W hen boarding the caique women did not take the hands o f the boatmen, but lightly held onto their shoulders to steady themselves.

Sometimes a group o f musicians and singers w ould hire a market caique and attract an audience o f people in boats. Such w ate r-b o rn e concerts w ere particularly popular on moonlit nights in summer, when parties o f friends would go o u t on th e Bosphorus to enjoy th e music, th e silvered scenery and fragrant night air.

The royal caiques were works o f art, richly decorated, and with pavilions in the stem fo r the sultan o r members o f his family. They w ere generally 30-32 m etres in length and rowed by 16 pairs o f oars. The interiors o f the pavilions were adorned with mother-of-pearl, tortoiseshell, ivory and ebony, and set with turquoises. The carvings on the tapering prows

130

(6)

reken kayıkçılar üzerinde

sıkı bir denetim vardı. İs­

tanbul’a gelen yabancılar,

disiplinli, kibar tavırlı ve

tertemiz giysili kayıkçıların

seçkin kişiler olduğunu he­

men fark ederdi. Her kayık

bir iskeleye bağlıydı. Yolcu

indirme-bindirme bu iske­

leden yapılırdı.

16

. yüzyıl­

da İstanbul’da 21 iskele

bu lunuyordu. Y olcudan

alınacak ücret, iki iskele

arasındaki mesafe ve kayı­

ğın kürek sayısına göre

saptanırdı. 17. yüzyılın en

önemli tanığı Evliya Çelebi,

İstanbul’da 8 bin kayıkçı

ve 4614 kayığın bulundu­

ğunu yazar.

Deniz kuvvetlerinin, do­

nanmanın önemi ise daha

çok Sultan I. Bayezid dev­

rinde anlaşıldı ve ilk

dü-Yolcu ta§ıyan yelkenli bir mavna, 17. yüzyıl, Venedik Correr Müzesi (en üst­ te). Bir kadırga, 17. yüzyıl, Venedik Correr Müzesi (ortada). Üç ambarlı kalyon, 18. yüzyıl, Varşova Üniversite­ si Kütüphanesi (sağda). / A mavna carrying passengers in the 17th cen­ tury, Correr Museum, Venice (top). A 17th century galley, Correr Museum, Venice (centre). An 18th century galleon, Warsaw University Library (right).

were gilded and had figure­ heads in the forms o f eagles w ith o u ts p re a d w ings o r o th e r birds. Some o f these royal caiques can be seen at th e N aval M useum in Istanbul, the largest and most impressive being that which belonged to Sultan Mehmed IV (1 6 4 8 -1 6 8 7 ). It is 40 metres long and 5.9 m etre wide, w ith 24 pairs o f oars, each manned by three row ­ ers, making 144 in all. Ista n b u l's b o a tm e n w e re s tric tly regulated, carefully chosen and only hired against warranty provided by a third person. They were expected to be polite as well as capa­ ble, and foreign visitors fre­ quently noted in diaries and m e m o irs h o w c o u rte o u s , h a rd -w o rk in g , and n e a tly dressed th e y w e re . Every caique belonged to a particu­ lar landing place, o f w hich there were 21 in Istanbul in the 16th century. The fare depended both on the dis­ tance to the destination and on th e n u m b e r o f oars. In the m id-17th century there w e re 8 0 0 0 b o a tm e n and 4 6 1 4 caiques in Istanbul, according to the

(7)

contempo-Bir kayık, 18. yüzyıl, Varşova Üniversitesi Kütüphanesi (üstte). Saltanat kayıkları (altta). / An 18th century caique, Warsaw University Library (above). Royal caiques (below).

zenli tersane Gelibolu’da kuruldu. Fatih Sultan Mehmed

İstanbul’u aldıktan iki yıl sonra Haliç’in kuzey sahilinde,

Aynalı Kavak ve Kasımpaşa’da, birkaç gözlü bir tersane

yaptırmıştı. Sultan I. Süleyman (Kanuni) zamanında ter­

sane daha da büyütülerek, 200 gözlü hale getirildi. Os-

manlı tarihinin en büyük denizcisi Barbaros Hayreddin

Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın çağdaşıydı. Barbaros

1534’te Kaptan-ı Derya olunca, Tunus ve Cezayir’den

gemi yapımında deneyimli, çok nitelikli usta ve işçiler

getirtti. Bu ustalar gemi yapımında Avrupa’nın Venedik

gibi denizci uluslarının gemilerini örnek olarak alıyor­

lardı.

Donanmada iki tür savaş gemisi vardı: Yelkenli ve çek-

diriler. Çekdiri adını alan tür, kürek ve yelkenle hareket

ederdi. Bunların 25 değişik türü vardı. En önemlisi olan

kadırgaların 49-50 çift küreği olur, her küreği beşer kişi

çekerdi. Kadırga türündeki baştardenin ise 72 çift

küre-rary Turkish author Evliya Çelebi.

The first Ottom an naval arsenal o f any importance was estab­ lished at Gelibolu during the reign o f Bayezid I (1389-1402). T w o years after the conquest o f Istanbul, Sultan Mehmed II built a naval arsenal with several docks on the northern shore o f the Golden Horn between Aynalı Kavak and Kasımpaşa. During the reign o f Suleyman the Magnificent (1520-1566) this arsenal was enlarged to 200 docks. W hen Barbarossa Hayreddin Paşa, the greatest Ottoman seaman, was appoint­ ed High Admiral in 1534, he hired skilled and experienced shipbuilders from Tunisia and Algeria to build vessels mod­ elled on those o f the Venetians and other leading seafaring European nations.

Warships consisted o f sailing ships and galleys, the latter hav­ ing sails as well as oars. There were 25 different types o f gal­ ley, the most important being the kadırga with 49-50 pairs o f oars, each oar manned by five men. The larger bastard had

1 34

(8)

Kıyıdan kıyıya geçerken halkın en çok tercih ettiği kayık türü olan pereme, 17. yüzyıl, Venedik Marciane Kütüphanesi (üstte). Bir kayık, 17. yüzyıl, Venedik Correr Müzesi (altta). / A 17th century pereme, the most common type of caique used for crossing Istanbul’s waterways. Biblioteca Marciane, Venice (above). A 17th century caique, Correr Museum, Venice (below).

ği bulunur, her küreği yedi kişi çekerdi. Bunlar çok

uzun, ensiz, neredeyse su seviyesinde, çok alçak gemi­

lerdi. Yaklaşık 12 türü olan yelkenliler ise iki ya da üç

direkliydi. Ambar denilen iki ya da üç katı olan kalyom

lar en büyükleriydi. Her katında top bulunan üç ambar­

lılarda toplam 80-110 top yer alırdı. Gerek korsanlara

gerekse yabancı devletlere karşı sahilleri koruyan do­

nanma her yıl ilkbaharda denize açılır, kış basınca da

geri dönerdi. Donanma denize açılırken törenler yapılır,

bu törenler halk açısından eğlenceli bir seyirlik oluştu­

rurdu. Önde yelken açmış kalyonlar, mavnalar, geride

kürekli gemiler, özellikle kadırgalar gelirdi. Top atışları

yapılır, Kaptan-ı Derya halkı selamlar, donanma dönü­

şünde de gene top atışlarıyla İstanbul’a girer, tersanenin

önünde demirlerdi.

* Prof Dr. Metin And, Türkiye Bilimler Akademisi Üyesi.

72 pairs o f oars, each manned by seven men. Galleys were extrem ely long and n arrow vessels, and very lo w in the water. Sailing ships were o f around 12 types, with either tw o o r three masts. The largest o f all were the galleons with tw o o r three decks, a three-deck galleon having 80-110 guns. The naval fleet would set out to sea every spring to protect the coasts from pirates and enemies, and return to harbour at the beginning o f winter. The sailing o f the fleet was a cere­ monial occasion th a t attracted huge crowds. The galleons with sails set would go first, followed by smaller sailing vessels, and behind them the galleys. Guns would fire salutes and the High Admiral would greet the crowds. The return o f the fleet was again marked by salutes as the vessels entered the har­ bour and anchored o ff the naval arsenal. •

* Professor D r Metin And is a member of the Turkish Academy of Sciences.

1 36

Referanslar

Benzer Belgeler

Sana enaz 80’ li k müşavirlik vererek hususi kaleme memur edecekler.. Harcırahın gönderilmek üzere , Melih

için hazırlık mahiyetinde bir kaç yetkili ile bazı mülakatlar yap­ tım. Sonuç pek verimli olmamakla beraber, tamamen ümit kesilecek gibi de değil. Yani, kısacası,

Eylül 2018-Eylül 2019 tarihleri arasında, Baş- kent Üniversitesi Alanya Araştırma ve Uygulama Hastanesinde daha önce bir başka yerde AR tanısı ko- nulmamış, burun

Bu demek ki, okul insanı b ir bütün olarak ele alacak, ah­ lâkını bilgisinden, kafasını gönlünden ayrı dü­ şünmeyecek, ders öğütün, öğüt dersin

1918yılındaYeni Gün gazetesini kuran ve mütareke döneminin kötü akımlarıyla sava­ şan Abaiıoğlu, bu kez de gazetesini kapat­ mak zorunda kalarak, İstanbul’dan

Bu dönemde imâmların sayısının on iki olduğu, 5 on ikinci imâmın önce küçük gaybete, ardından kendisiyle irtibat kurulamayan büyük gaybete girdiği düşüncesi kabul

Örneğin, "Keşke bugünü görseydi" diyoruz, çünkü onun kurduğu cumhuriyetin, onun ilkeleriyle yetişmiş kuşakları, onun beklediği çapta büyük bir

Bu çal›flmam›zda Afyon Kocatepe Üniversitesi T›p Fakültesi Uygulama ve Araflt›rma Hastanesi yo¤un bak›m ünitesinde yatmakta olan dört hastada MRSA sepsisi