• Sonuç bulunamadı

“SAVÇI” SÖZCÜĞÜNÜN ANLAM VE KAVRAM ALANI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME (AN EVALUATION ON THE MEANING AND CONCEPT AREA OF THE WORD “SAVÇI” )

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“SAVÇI” SÖZCÜĞÜNÜN ANLAM VE KAVRAM ALANI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME (AN EVALUATION ON THE MEANING AND CONCEPT AREA OF THE WORD “SAVÇI” )"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

JOSHAS Journal (e-ISSN:2630-6417)

MARCH 2021 / Vol:7, Issue:37 / pp.333-340 Arrival Date : 07.02.2021

Published Date : 19.03.2021

Doi Number : http://dx.doi.org/10.31589/JOSHAS.553

Cite As : Kavallı, S. (2021). “Savçı Sözcüğünün Anlam Ve Kavram Alanı Hakkında Bir Değerlendirme”, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 7(37):333-340.

“SAVÇI” SÖZCÜĞÜNÜN ANLAM VE KAVRAM ALANI HAKKINDA BİR

DEĞERLENDİRME

AN EVALUATİON ON THE MEANING AND CONCEPT AREA OF THE WORD “SAVÇI” Dr. Seda KAVALLI

Kocaeli/Türkiye

ORCID: 0000-0002-0024-7367

ÖZET

Bu çalışmada “savçı” sözcüğünün anlam ve kavram alanı incelenmiştir. Savçı, Eski Türkçe döneminde (8. ve 11. yüzyıllar) “söz; haber, bilgi; mesaj” anlamlarını taşıyan sav < sab sözcüğü ile isimden isim yapma eki +çı/+çi’den türetilmiştir. Eski Türkçenin Köktürkçe (8. yy.) dönemine ait Türkçenin en eski yazılı metinleri olan Orhon Yazıtlarında yalnızca 𐰉𐰽 sab biçiminde geçen sav sözcüğü, Eski Uygur Türkçesi dönemine ait metinlerde ise sab~sav biçimlerinde görülmüştür. Eski Türkçe döneminde “sözcü; haberci” anlamını taşıyan savçı sözcüğü Karahanlı, Harezm, Çağatay ve Kıpçak Türkçesi dönemlerinde genellikle “sözcü, haberci; elçi; peygamber” anlamlarında kullanılmıştır. Bu sözcük tarihî Türk lehçelerindeki anlamını kaybetmesine rağmen Türkiye Türkçesinde hala varlığını sürdürmektedir. Bu çalışmada sa- fiili ile sav ve savçı sözcükleri arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmış, sab~sav, sabçı~savçı sözcüklerinin tarihsel gelişimi etimolojik ve fonetik bakımdan incelenerek, savçı sözcüğünün anlam ve kavram alanı tespit edilmiştir. Daha sonra ise sav ve savçı sözcüklerinin tarihî Türk lehçelerindeki kullanımı, tespit edilen örnekler ile gösterilerek “sa-: 1. saymak; 2. düşünmek” fiilinden türediğini düşündüğümüz ve genellikle kök sözcük olarak değerlendirilen sab~sav sözcüğünün nasıl geliştiği üzerinde durulmuştur.

Anahtar Kelimeler: sa-, sab, savçı, anlam alanı, kavram alanı ABSTRACT

In this study, the meaning and concept of the word "savçı" were examined. In the Old Turkic (8th and 11th centuries) the savçı is derived from the word sav < sab which has the meaning of 'word; news, information; message' and the suffix +çı/+çi. In the Orhon Inscriptions, which are the oldest written texts of the Turkish period of the Kokturk period (8th century) of the Old Turkic period, the word 'sav' is used only in the form of 'Sab' and is also seen in the form of 'sab~sav' in the texts of the Old Turkic period of Uighur. The word "savçı," which means "spokesman; messenger" in the Old Turkic, is generally used as "spokesman, messenger; envoy; prophet" in the Karakhanid, Khorezm, Chagatai and Kipchak Turkic periods. Although this word has lost its meaning in Turkish historical dialects, it still retains its Turkish presence in Turkey. In this study, the relationship between the verb sa-and the words sav and savçı was explained, the historical development of the words was etymologically and phonetically examined, and the meaning and concept of the word savçı was determined. And use of the words sav and savçı in historical Turkish dialects was then shown by the detected examples, and it was emphasized how the word sab~sav, which we suggest is derived from the verb sa-: 1. to count; 2. to consider, and which is generally considered to be the root word, was developed. Key words: sa-, sab, savçı, meaning area, concept area

1. GİRİŞ

Günümüzde Moğolistan bölgesinde bulunan Eski Türkçe dönemine (8. ve 11. yüzyıllar) ait metinler Türk dilinin gelişmişlik seviyesini gösteren esas metinlerdir. Bu metinler hem 8. ve 11. yüzyıllar arasında gelişim gösteren Türk dilinin zengin söz varlığını, metinlerde kullanılan üslubu yansıtırken hem de o dönem insanının siyasi, askeri, sosyal yapısı, günlük yaşantısı, inançları, töreleri, törenleri ve yaşadıkları coğrafya hakkında da bilgiler içerir.

Martti Räsänen sab sözcüğünün Eski Türkçe döneminde “söz, konuşma” anlamında kullanıldığını (sāb. atü. uig. ‘Wort, Rede’), Orta Türkçe döneminde ise sāv~sab biçiminde görüldüğünü (mtü. sāv, sab, AH. sav ‘dava’) belirtmiştir. (Räsänen, 1969: 391).

S. Gerard Clauson’a (1972) göre ise sav sözcüğü “söz; anlatı, hikâye, mesaj” (a (full-lenght) speech; a narrative or story, a message) anlamına gelmektedir. Eski Türkçe döneminde nadiren kullanılan söz ile sav sözcüklerinin karıştırılmaması gerektiğini belirten Clauson, söz’ün “tek bir kelime ya da kısa ifade” (a single word, or short utterance) anlamına geldiğini de ifade etmiştir. (Clauson, 1972: 782b).

(2)

2. TARİHİ TÜRK LEHÇELERİNDE SAB SÖZCÜĞÜNÜN ANLAM ALANI 2.1. Eski Türkçe Dönemi

Köktürkçe döneminde “söz içi ve söz sonundaki ötümlü dudak ünsüzü /-b-/, /-b/ sesinin yarı ünlüleşme ve akıcılaşma yoluyla /-v-/, /-v/ sesine dönüşmesi” Eski Uygur Türkçesi döneminden itibaren metinlerde tespit edilmektedir. (Karaağaç, 2013: 179). Köktürkçe döneminde sab şeklinde görülen sözcük Eski Uygur Türkçesi döneminde sab~sav şeklindedir. Bu dönemde sab “1. Söz; 2. Haber” (Gabain, 2007: 293) anlamında kullanılmıştır. Bu sözcük Orhon Yazıtlarında 𐰉𐰽 sab biçimindedir.

Vilhelm Thomsen ise, sab sözcüğünün Köl Tigin Yazıtının Güney yüzünde sıklıkla kullanıldığını ve bu sözcüğün hiçbir zaman “ün, şöhret, nüfuz” anlamlarını taşımadığını, “mesaj, buyruk, çağrı, davet” gibi anlamları taşıdığını belirtmiştir. (Thomsen, 2011: 238).

2.1.1. “Söz”

(KT G1) t(e)ñri t(e)g : t(e)ñride : bolm(ı)ş : türük : bilge : k(a)g(a)n : bu ödke : ol(u)rt(u)m : s(a)b(ı)m(ı)n : tük(e)ti: (e)şidg(i)l. “(Ben) Tanrı gibi ve Tanrıdan olmuş Türk Bilge Hakan, bu devirde (tahta) oturdum. Sözlerimi baştan sona işitin.” (Tekin, 2014: 20).

(KT G5) t(a)bg(a)ç : bod(u)n : s(a)bı : süçig : (a)gısı : yimşak : erm(i)ş : süçig : s(a)b(ı)n : y(e)mş(a)k : (a)gın : (a)r(ı)p : ır(a)k bod(u)n(u)g : (a)nça y(a)gutir : (e)rm(i)ş. “Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları (da) yumuşak imiş.” (Tekin, 2014: 20).

(IB 54) Kul sabı begingerü ötünür, kuzgun sabı tengrigerü yalbarur. Üze Tengri eşidti, asra kişi bilti tir. Ança biling: Edgü ol. “Kölenin sözü beyinden ricadır, kuzgunun sözü Tanrı’ya yakarıştır. (Bunları) yukarıda Tanrı işitti, aşağıda ondan bildi, der. Öylece bilin: (Bu fal) iyidir.” (Tekin, 2017: 25).

(BİKPMU XV.7.) Ol ödün ķaŋı ķan bu ötüg sav eşidip näŋ kiginç berü umadı. ärtiŋü buşuşluġ boltı. “O anda babası han bu rica sözlerini işitince hiç cevap veremedi. Son derece üzüldü.” (Hamilton, 1998: 34).

2.1.2. “Haber”

(BK D39) y(a)l(a)b(a)ç : (e)dgü : s(a)bı : öt(ü)gi : k(e)lm(e)z : tiy(i)n : y(a)yın : sül(e)d(i)m. “Elçisi, iyi haberi (ve) ricaları gelmiyor diye yazın sefer ettim.” (Tekin, 2014: 64).

(IB 7) Er terkleyü kelür. Edgü söz sab elti kelir tir. Anca bilingler: Edgü ol. “Bir adam koşar adım geliyor. İyi haberler getirerek geliyor, der. Öylece biliniz: (Bu fal) iyidir.” (Tekin, 2017: 19).

(BİKPMU LXIII.2.) Oġlum savı edgü yavlaķ bälgürginçä ķınlıķta yatzun tep yarlıġ boltı.“ (Sevgili oğlumdan iyi veya kötü bir haber gelinceye kadar (bu oğlum) hapiste yatsın!” buyurdu.” (Hamilton, 1998: 58)

2.2. Karahanlı Türkçesi Dönemi

11. ve 13. yüzyıllar arasında gelişim gösteren Karahanlı Türkçesi döneminde, Eski Uygur Türkçesindeki söz içi ve söz sonu /-v-/, /-v/ sesi /-w-/, /-w/ sesine dönmüştür. (Hacıeminoğlu, 2003: 7). (/-b/ >/ -v/ > /-w/; sab > sav > saw) Karahanlı Türkçesi döneminde sav~saw~sāw biçiminde olan sab sözcüğü bu döneme ait metinlerde “1. Atasözü; 2. Anlatım (hikaye); 3. Hikaye (kıssa); 4. Haber, havadis; 5. Mektup (risale); 6. Söz; 7. Öğüt, nasihat” anlamlarında kullanılmıştır.

2.2.1. “Atasözü”

(DLT) sāw atasözü (mesel). Bundan sāwda mundag kelir denir; “atasözünde böyle geçer” demektir. (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 410).

2.2.2. “Anlatım”

(DLT) sāw anlatım (hikaye) (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 411). 2.2.3. “Hikaye”

(DLT) sāw hikâye (kıssa) (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 411). 2.2.4. “Haber, havadis”

(3)

(DLT) arkış kervan. Şu atasözünde geçer: Yırak yir sāwın arkış keldürür. Anlamı şudur: uzak yerin haberini yolculuk (kervan) getirir. Bu, Arapların we ye’ti:ke bi’-axba:ri men lem tüzewwidu (yardım etmediğin, ikmalde bulunmadığın kimse sana haberleri getirir.) sözündeki gibidir. (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 46).

(KTSKT 95v/7=006/008) anlarķa harayna munu kälgäy anlarķa sawlar ol kim am äliglär ärdilär. (Kök, 2004; 90).

2.2.5. “Mektup”

(DLT) sāw mektup (risale) (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 411). 2.2.6. “Söz”

(DLT) sāw mektup (kelam) (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 411).

(DLT) eşitip ata anannıŋ sawlarını kadırma / neŋ kop bulup küwezlik kılnıp yana kuturma. Diyor ki: Anne ve babanın sözlerini duyarsan onların sözlerine karşılık verme. Bol mal bulursan da küstahlaşma; kibir ve şımarıklığa kapılma ve haddini aşma. (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 222).

(DLT) tegür meniŋ sāwımı bilgeleke ay / tınar kalı atatsa kısrak sanı tay. Diyor ki: Akıllılara sözümü ulaştır. Onlara “eğer tay attan sayılırsa kısrak dinlenir” de. Çünkü anası yerine ona binilir. (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 413).

(KB 3694) iligke tusulġu yoķ erdemlerim / ne ķılķım ķılınçım savım sözlerim “Ne doğam ne tavır ve hareketlerim ne de sözlerimle hükümdara faydalı olabilecek bir erdeme sahip değilim.” (Arat, 2005: 648) (KTSKT 159v/7=010/071) anlar üzä nūh yalavaç sawını ançada aydı. (Kök, 2004; 153).

2.2.7. “Öğüt, nasihat”

(KB 1358) baġırsaķ kişining sözi tut savı / bu söz sav sanga bolġa devlet avı “Samimi kişinin sözünü ve öğüdünü tut; bu söz ve öğüt sana bir devlet ağı olsun” (Arat, 2005: 308).

(KB 1447) negü tir eşitgil ölügli tirig / ölürde birip bardı öt sav erig “Ölmek üzere olan ve can çekişirken öğütler ve nasihatler vererek ölen insan ne der, dinle.” (Arat, 2005: 320).

2.2.8. “Şöhret”

(DLT) bu er ol edgü sāwın tirilgen Devamlı iyi şöhretle ve başkalarının övgüsüyle yaşayan, bu adamdır. (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 228).

2.3. Harezm Türkçesi Dönemi

“XIII. yüzyılda Karahanlı Türkçesinden gelişen ve XV. yüzyılda yerini Çağatay Türkçesine bırakan” (Argunşah ve Sağol Yüksekova, 2016: 164) Harezm Türkçesinde, Eski Türkçe dönemindeki söz ortası ve söz sonu /-b-/, /-b/ sesinin bazen çift dudak ünsüzü /-w-/, /-w/ bazen de yarı ünlü /-v-/, /-v/ sesi şeklinde görülmesiyle (Ata, 1997: 540) Eski Türkçedeki sab sözcüğü sav~saw biçimini almıştır. Harezm Türkçesi Döneminde sav~saw sözcüğü “1. Söz; 2. Haber” anlamında kullanılmıştır.

2.3.1. “Söz”

(KE) saw: söz (…sözi sawı) (59r/16) (Ata, 1997: 540). 2.3.2. “Haber”

(ME 106-7) anıng üze habarnı belgüsüz ķıldı habarnı çattı savnı gammāzlıķ ķıldı (Yüce, 2014: 52). 2.4. Çağatay Türkçesi Dönemi

Orta Asya’da 15. yüzyıl başından 20. yüzyıl sonuna kadar kullanılan Çağatay Türkçesinde, Eski Türkçedeki kelime ortası ve sonundaki /-b-/, /-b/ sesinin yarı ünlü /-v-/, /-v/ sesine dönüşmesiyle (/-b-/, /-b/ > /-v-/, /-v/ ) (Eckmann, 2013: 37) Eski Türkçedeki sab sözcüğü Çağatay Türkçesinde sav~saw biçimini almıştır. Çağatay Türkçesi Döneminde sav~saw sözcüğü “1. Söz, sav; 2. Şöhret, ün” anlamında kullanılmıştır.

2.4.1. “Söz, sav”

(GT 16b/9) tegme bir hamle ķılġanda āç bör[i] ķoyġa kirgen dék kirip düşmen-ni dost sawuŋ-dék ķırıp bu beyt-ni aytur érdi. (Berbercan, 2011: 128).

(4)

2.4.2. “Şöhret, ün”

(ŞHD 119b/1) Tili köngli savġa ortaķ çıġay köngli bayġa ortaķ / Özüm besí hām-tama‘ dívāne vü mecnūn-min. (Karasoy, 1998: 210).

2.5. Kıpçak Türkçesi Dönemi

13. ve 15. yüzyıllar arasında hem Karadeniz’in kuzeyinde hem de Mısır ve Suriye coğrafyasında yazı dili olarak kullanılan Kıpçak Türkçesi döneminde Eski Türkçedeki kelime ortası ve sonundaki /-b-/, /-b/ sesinin yarı ünlü /-v-/, /-v/ sesine dönüşmesiyle (/-b-/, /-b/ > /-v-/, /-v/ ) (Eckmann, 2013: 37) Eski Türkçedeki sab sözcüğü Kıpçak Türkçesinde sav biçimini almıştır.

(Kİ) sav: dava (Toparlı ve diğerleri, 2014: 228).

3. TARİHİ TÜRK LEHÇELERİNDE SAVÇI SÖZCÜĞÜNÜN ANLAM ALANI

Savçı sözcüğünü oluşturan +çı/+çi eki Ergin’e (2013) göre, Türkçede eskiden beri kullanılan ve işlekliğini kaybetmeyen isimden isim yapma ekidir. Ergin, bu ekin başlıca fonksiyonunun meslek ve uğraşma ile ilgili isimler yapmak olduğunu ve Eski Türkçede sadece ç’li şekillerinin bulunduğunu belirtmiştir. (Ergin, 2013: 157).

3.1. Eski Türkçe Dönemi

Eski Uygur Türkçesi (9. ve 11. yüzyıllar) döneminde sabçı sözcüğü “haberci” anlamında kullanılmıştır. (IB) Alp er oglı süke barmiş. Sü yirinte erklig sabçı törütmiş tir. Ebingerü kelser özi ātanmiş, ögrünçülüg, atı yitiglig kelir tir. Anca bilingler: Anyıg edgü [ol]. (Tekin, 2017: 25).

3.2. Karahanlı Türkçesi Dönemi

Karahanlı Türkçesi Döneminde savçı~sawçı sözcüğü “1. Peygamber; 2. Elçi” anlamlarında kullanılmıştır. (sabçı > savçı~sawçı).

3.2.1. Peygamber

(DLT) sāwçı bundan peygambere sawçı denir. Çünkü o haberleri, kıssaları anlatır; tebliği (risa:le) ulaştırır ve atasözleri sözler. (Ercilasun ve Akkoyunlu: 2014: 411).

(TİKT)…kirtgünüŋler Tanrıķa, yalavaçıŋa, anasındın tuġa bitig bilmegli sawçıķa RKT 28/35b3. (Ünlü, 2012: 663) (Ata, 2004).

(HAMK 55) Atım ‘İsā savçı-mén: Ķutluġ ‘İsā savçı-mén (Tekcan, 2008: 59). 3.2.2. Elçi

(DLT) Elçi. Yüce Tanrı’nın elçilerinden. Aslı “haberler, sözler, atasözleri” -ki bunları elçi iletir- anlamına gelen sāw’dan alınmadır. (DLT) (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 530).

(DLT) sāwçı kayınlar arasında haber getirip götüren adam. O, daha önce anlattığım gibi birinin sözünü ona, onun sözünü de ötekine anlatır. Şiir: bilge eren sawların algıl öğüt / edgü sawıg edlese özke siŋe.r. (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 411). “Oğuz lehçesinde dünürler arasında haber getirip götüren elçi” (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 810).

(KB 30) sewüg sawçı birle ķopurġıl mini / elig tuttaçı ķıl könilik küni “Mahşer günü beni sevgili peygamber ile haşret / onu bana şefaatçi kıl.” (Arat, 2005: 96).

(KB 388) habib sawçı yolı mini yetteçi /ol oķ sawçı bolsu elig tuttaçı “Sevgili resulun yolu beni selamete götürecektir; o resul bana bizzat şefaat etsin.” (Arat, 2005: 148).

3.3. Harezm Türkçesi Dönemi

Harezm Türkçesi Döneminde savçı sözcüğü sadece “peygamber” anlamında kullanılmıştır.

(KE 2a/7) Savçılar mir’āc tüninde Beyt-i Makdisķa kelip / Her şefaat öteyürde başçı bolgan Mustafā. (Gözütok, 2008: 7).

(5)

3.4. Çağatay Türkçesi Dönemi

Şeyh Süleyman Efendi Lugat-i Çağatay ve Türkî-i Osmânî’ adlı Çağatay Türkçesi dönemine ait sözlüğünde savçı sözcüğü için “peygamber, elçi, kılavuz, görücü” anlamlarını vermiştir. (savçı: mersul, mabeynci, kılavuz, miyancı, görücü.) (Şeyh Süleyman Efendi, 1882: 173).

Martti Räsänen savçı sözcüğünün Çağatay Türkçesi döneminde “gözcü, seyirci; çöpçatan” (čag. savčı “Beschauerin, Ehevermittlerin” anlamlarında kullanıldığından bahsetmiştir. (Räsänen, 1969: 391a).

3.5. Kıpçak Türkçesi Dönemi

Kıpçak Türkçesi döneminde savçı sözcüğünün “peygamber” anlamının yanı sıra “savcı, davacı, kadı” anlamını kazanması, bu sözcüğün Türkiye Türkçesinde kullanılan anlama yaklaşmasıyla dikkat çekmektedir.

(Kİ) savçı: 1. Savcı, davacı. 2. Peygamber. (Toparlı ve diğerleri, 2014: 229) 4. ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDE SA- FİİL KÖKÜ VE TÜREVLERİ

Çağdaş Türk lehçelerinde sa- fiil kökünden fiilden isim yapma ekleri k+/, n+/ ve fiilden fiil yapma ekleri /-k-/, /-n-/, /-l-/ ile pek çok isim ve fiil yapılı sözcük türemiştir.

 Azerbaycan Türkçesinde “san: 1. şöhret, ün. 2. sayı, miktar. 3. talim, yürüyüş. 4. sanki; sana-: saymak; sanıl-: 1. sanılmak. 2. sayılmak.” (Akdoğan, 1999: 660); say: adet, miktar; say-: saymak; sayıl-: sayılmak” (Akdoğan, 1999: 663),

 Türkmen Türkçesinde “sak: uyanık, dikkatli, titiz” (Tekin ve diğerleri, 1995: 553); “sakçı: nöbetçi” (Tekin ve diğerleri, 1995: 554); “san: sayı, adet, miktar; sana-: saymak; sanag: sayma, hesaplama; sanal-: sayılmak” (Tekin ve diğerleri, 1995: 559); savçı: dünürcü (Tekin ve diğerleri, 1995: 564); “say-: saymak, öyle düşünmek, farz etmek, kabul etmek” (Tekin ve diğerleri, 1995“say-: 564); sayla-“say-: seçmek, ayırmak; saylav: seçme, seçim” (Tekin ve diğerleri, 1995: 566),

 Özbek Türkçesinde “sån: sayı” (Yaman ve Mahmud, 1998: 78); “såna-: saymak” (Yaman ve Mahmud, 1998: 246); “såkçı: gözcü, bekçi”; “sågınç: özlem” (Yaman ve Mahmud, 1998: 78); “såvçi: görücü, dünürcü” (Yaman ve Mahmud, 1998: 77); “säylav: seçim” (Ercilasun ve diğerleri, 1991: 754),

 Yeni Uygur Türkçesinde “saq: uyanık, ihtiyaatlı”; saqçı/saxçı: muhafız, bekçi” (Necipoviç Necip, 1995: 423); “san: sayı; sanaq: sayma, hesap; sanal-: sayılmak” (Necipoviç Necip, 1995: 426); “say-: saymak, hesaplamak; sayla-: seçmek; saylam: seçim” (Necipoviç Necip, 1995: 430),

 Tatar Türkçesinde “sak: dikkatli” (Ganiyev ve diğerleri, 1997: 263); “san: sayı; sana-: saymak, sanmak; sanauçı: sayıcı” (Ganiyev ve diğerleri, 1997: 265); “sayla-: seçmek; saylançık: seçici; saylanma: seçilmiş; saylau: seçim; saylauçı: seçmen (Ganiyev ve diğerleri, 1997: 263),

 Kazak Türkçesinde “saq: dikkatli” (Oraltay ve diğerleri, 1984: 231); “san: sayı; sana: düşünce, duygu; sanak: sayım; sanaluv: sayılmak; sanalı: duygulu, düşünceli; sanasuv: 1. sayıma yardım etmek. 2. hesaba katmak; sanav: saymak” (Oraltay ve diğerleri, 1984: 234); “saylanuv: seçilmek; saylav: seçmek” (Oraltay ve diğerleri, 1984: 237); sauşı: savcı (Gülensoy, 2007: 742),

 Kırgız Türkçesinde “sak: dikkatli” (Cumakunova, 2005: 195); “sanaa: düşünce; sanaasız: düşüncesiz” (Cumakunova, 2005: 219); “san: sayı; sanuu-: hesaplamak, saymak; sanak: hesap, sayım; sanaluu: sayılmak” (Cumakunova, 2005: 755) gibi sa- fiilinden çeşitli kelime türetme yollarıyla oluştuğu tespit edilen pek çok sözcük olduğu görülmüştür.

Bu sözcükler “1. saymak, hesaplamak; 2. düşünmek” temel anlamı etrafında gelişerek “adet, hesap, hesaplamak, miktar, sayı, saymak, sayılmak, seçmek, seçim, düşünce, özlem, gözcü, bekçi, görücü” gibi geniş bir anlam çerçevesi oluşturmuştur.

Türkiye Türkçesinde ise savcı biçiminde görülen savçı sözcüğü tarihi Türk lehçelerindeki anlamlarının dışına çıkarak “Savcı: Devlet adına ve yararına davalar açan, kamu haklarını ve hukuku yerine getirmek üzere yargıç katında sanıkları kovuşturan görevli” (TDK, 1998: 1919) anlamında kullanılmaktadır.

5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Sab sözcüğü ilk bakışta kök sözcük olarak görülse de sa- fiilinden türemiş olduğu düşünülebilir. Bu düşünceyi güçlendiren ise çok anlamlı fiiller grubunda değerlendirilebilen “sa-: 1. saymak; 2. düşünmek” (Hacıeminoğlu,

(6)

2016: 34) fiilinin morfolojik değişimler yoluyla Türkçenin tarihi dönemlerinde temel anlamının dışına çıkarak düşünmenin sonucunda oluşan “düşünmek, saygı duymak, dikkate almak, hesaplamak, sanmak” gibi farklı anlamlar kazanmasıdır.

S. Gerard Clauson sa- fiili için sadece “saymak, hesaplamak” anlamını verirken (to count) (Clauson, 1972: 781b), Martti Räsänen bu fiilin “numaralandırmak, saymak” anlamının yanında “konuşmak” (KB sa “sprechen”, “aufzählen”, “zählen”) (Räsänen, 1969: 390a) anlamının olduğunu da belirtmiştir.

Marcel Erdal sa- fiilinin Dîvânu Lügâti’t Türk ve Kutadgu Bilig gibi kaynaklarda genellikle “saymak” (to count) anlamında kullanıldığını fakat runik harfli metinlerde kalıplaşmış ifade sayu’nun (every) kullanıldığını ifade etmiştir. (sa-n- ‘to be reckoned to be…’ EDPT; common in many sources. sa- ‘to count’ is attested from the DLT and the QB on, but the petrified converb sayu ‘(to, in, at) every’ is common already in the runic inscr. Doerfer and Tezcan take the original meaning sa- to have been ‘to beat: to keep beat’.) (Erdal, 1991: 611). Ayrıca Erdal, bazılarına göre –sAr şart ekinin sa- (to reckon) fiilinden türediğini de belirtmiştir. (The conditional suffix -sAr has by some (e.g. Johanson 1995: 340, note 13) been said to come from the aorist of sa- ‘to reckon’; the aorist sa-r is actually attested in the DLT.) (Erdal, 2004: 320).

Sa- fiilinden –k fiilden isim yapma eki ile türeyen sak “gözleyen, bakan, dikkat eden; muhafız, bekçi” (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 800, 801) ve “düşünce” (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 800) anlamına gelen sakınç (sa-k-ı-n-ç) sözcüğünün, fiilin temel kavram alanındaki “düşünmek” anlamına yakın olması, sab’ın sa- fiilinden türemiş olabileceği fikrini akla getirmektedir. Sab sözcüğünün düşünme eyleminin bir sonucu olarak ortaya çıkan “söz” anlamına gelmesi de sa- fiili ile arasında bir bağ olduğu fikrini kuvvetlendirmektedir. Bu durumda sab sözcüğünün, sa- fiiline Eski Türkçe döneminin seyrek olarak kullanılan ve canlı olmayan fiilden isim yapma eki –p’nin eklenmesi yoluyla türetilmiş olması mümkündür. Bu ekin (-p) Eski Türkçe döneminde görülen tol-p “bütün, hep” (tol- “dolmak”), to-p “hep, bütün” (*to- “dolu olmak, dolmak”) ve ķo-p “bütün” (*ķo- “koymak”) (Gabain, 2007: 54) örneklerindeki kullanımı dikkate alındığında sa- fiiline eklenerek sab sözcüğünü oluşturmuş olması da muhtemeldir. Gabain’e (2007) göre bu fiilden isim yapma eki –p, belki de eş sesli zarf fiil eki ile aynı olabilir. Ayrıca kitabelerde söz ortası ve sonunda bulunan /-p-/, /-p/ sesinin /-b-/, /-b/’ye, /-b-/, /-b/ sesinin de /-w-/, /-w/’ye değiştiği örneklerin görülmesi sa- fiiline eklenen –p fiilden isim yapma ekinin sab sözcüğündeki –b’ye dönüşmüş olabileceği ihtimalini ortaya koymaktadır. (Gabain, 2007: 39).

Çalışmamızın konusunu oluşturan savçı (sav+çı) sözcüğü ise tarihi Türk lehçelerindeki “elçi, peygamber, sözcü, haberci” anlamını kaybetmesine rağmen çağdaş Türk lehçelerinden Özbek Türkçesi (såvçi) ve Türkmen Türkçesinde (savçı) “görücü, dünürcü” anlamını taşıyarak varlığını sürdürmektedir. Bu sözcük, yalnızca Kazak Türkçesinde Türkiye Türkçesindeki kullanımla aynı anlama sahip tek çağdaş Türk lehçesi olması bakımından dikkat çekmektedir. Ayrıca tarihi Türk lehçelerindeki kullanımları kronolojik olarak incelendiğinde sa-, sab ve savçı sözcüklerinin aynı anlam ve kavram alanı içerisinde değerlendirilmesi mümkündür.

VI. KISALTMALAR

BİKPMU: Budacı İyi ve Kötü Kalpli Prens Masalının Uygurcası BK D: Bilge Kağan Yazıtı Doğu Yüzü

DLT: Dîvânu Lügâti’t Türk GT: Gülistan Tercümesi

HAMK: Hakîm Ata’nın Hz. Meryem Kitabı IB: Irk Bitig

KB: Kutadgu Bilig KE: Kısasü’l-Enbiyâ

Kİ: Kitâbü’l-İdrâk-Li-Lisâni’l-Etrâk KT G: Költigin Yazıtı Güney Yüzü

(7)

ME: Mukaddimetü’l-Edeb ŞHD: Şiban Han Dîvânı

TİKT: Türkçe İlk Kur’an Tercümesi (Rylands Nüshası) KAYNAKÇA

Kitaplar

Akdoğan, Y. (1999). Azerbaycan Türkçesi’nden Türkiye Türkçesine Büyük Sözlük. İstanbul: Beşir Yayınevi. Arat, R. R. (2005). Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacib. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Argunşah, M., Sağol Yüksekova, G. (2016). Karahanlıca Harezmce Kıpçakça Dersleri. İstanbul: Kesit Yayınları.

Ata, A. (2004). Türkçe İlk Kur’an Tercümesi (Rylands Nüshası) Karahanlı Türkçesi, Giriş-Metin-Notlar-Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Ata, A. (1997). Nâsırü‟d-dîn bin Burhâbü‟d-dîn Rabgûzî, Kısasü’l-Enbiyâ (Peygamber Kıssaları), II Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Ata, A. (2017). Çağatay Türkçesinin İlk Devri Harezm-Altın Ordu Türkçesi. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınevi.

Clauson, S. G. (1972). An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. Oxford: Clarendon Press.

Cumakunova, G. (2005). Türkçe-Kırgızca Sözlük. Bişkek: Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları. Eckmann, J. (2013). Çağatayca El Kitabı (Çev. Günay Karaağaç). İstanbul: Kesit Yayınları.

Ercilasun, A. B. ve diğerleri (1991). Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Ercilasun, A. B., Akkoyunlu Z. (2014). Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lügâti’t Türk, Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Erdal, M. (1991). Old Turkic Word Formation, A Functional Approach to the Lexicon, II Volüme. Otto Harrassovvitz, Wiesbaden.

Erdal, M. (2004). A Grammar of Old Turkic. Leiden-Boston: Brill.

Ergin, M. (2013). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak Basım/Yayım/Tanıtım.

Gabain, A. V. (2007). Eski Türkçenin Grameri (Çev. Mehmet Akalın). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Ganiyev, F. ve diğerleri (1997). Tatarca-Türkçe Sözlük. Moskova: Insan Yayınevi.

Gülensoy, T. (2007). Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü I-II. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Hacıeminoğlu, N. (2003). Karahanlı Türkçesi Grameri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Hacıeminoğlu, N. (2016). Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller (En Eski Türkçe Metinlerden Günümüze Kadar). İstanbul: Bilge Kültür Sanat.

Hamilton, J. R. (1998). Budacı İyi ve Kötü Kalpli Prens Masalının Uygurcası (Çev. Ece Korkut, İsmet Birkan, Yayımlayan: Mehmet Ölmez). Ankara: Simurg Yayınları.

Karaağaç, G. (2013). Türkçenin Dil Bilgisi. Ankara: Akçağ Yayınları.

Karasoy, Y. (1998). Şiban Han Dîvânı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Necipoviç Necip, E. (1995). Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü (Çev. İklil Kurban). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

(8)

Räsänen, M. (1969). Versuch Eines Etymologischen Wörterbuchs Der Türksprachen. Helsinki: Suomalais-Ugrilainen Seura.

Şeyh Süleyman Efendi Özbekî el-Buhârî (1882). Lugat-i Çağatay ve Türkî-i Osmânî’. İstanbul: Mihran Matbaası.

Şirin, H. (2016). Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı İncelemesi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Taş, İ. (2015). Kutadgu Bilig’de Söz Yapımı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

TDK (Türk Dil Kurumu) (1998). Türkçe Sözlük I-II. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Tekcan, M. (2008). Hakîm Ata’nın Hz. Meryem Kitabı. İstanbul: Beşir Kitabevi.

Tekin T. ve diğerleri (1995). Türkmence-Türkçe Sözlük. Ankara: Simurg Yayınları. Tekin, T. (2014). Orhon Yazıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Tekin, T. (2017). Irk Bitig. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Thomsen, V. (2011). Orhon Yazıtları Araştırmaları (Çev. Vedat Köken). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Toparlı, Recep ve diğerleri (2014). Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Ünlü, S. (2012). Harezm Altınordu Türkçesi Sözlüğü. Konya: Eğitim Yayınevi. Ünlü, S. (2012). Karahanlı Türkçesi Sözlüğü. Konya: Eğitim Yayınevi.

Yaman, E., Mahmud, N. (1998). Özbek Türkçesi-Türkiye Türkçesi ve Türkiye Türkçesi- Özbek Türkçesi Karşılıklar Kılavuzu. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Yüce, N. (2014). Mukaddimetü’l-Edeb: Hvarizm Türkçesi İle Tercümeli Şuster Nüshası. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Makale, Tez ve Diğer Yayınlar.

Berbercan, M.T. (2014). Eski Türkçeden Yeni Türkçeye “Sa-” Fiili ve Türevleri. International Journal of Language Academy. 2/1, 17/29. https://doi.org/10.18033/ijla.49

Berbercan, M.T. (2011). Çağatayca Gülistan Tercümesi (Gramer-Metin-Dizin).(Yayımlanmamış doktora tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Gözütok, A. (2008). Rabgûzî, Kısau’l-Enbiyâ XIX. Yüzyıla Ait Bir Kazan Yazması. A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 37, Erzurum 2008.

Kök, A. (2004). Karahanlı Türkçesi Satır-Arası Kur’an Tercümesi (TİEM, 73, 235v/3-450r/7)(Yayımlanmamış doktora tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

9 Ocak’ta üst kavuşum noktasından ayrılan Venüs Şubat ayın- da Güneş’in batışından hemen sonra batı ufkunun üzerinde ortaya çıkacak, ancak gökyüzünde

Madde sayısının aynı kalması ve puanlayıcı sayılarının değişimlerine göre hata varyansları incelendiğinde; madde sayısı 10 iken puanlayıcı sayısının

Öğretmenlerin mesleğe adanmışlık ölçeğinden elde edilen verilerin yapı geçerliğini test etmek amacıyla Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA)

Series of activities which were intended for artificial climbing wall has caused a positive development on children’s perception of locus of control and it was seen

In this study, the perception of local people were especially evaluated related to the tourism potential in Ulubey according to some demographic variables such

Bu nedenle, toplam sağlık harcamalarının içerisinde kamu sağlık harcamalarının payının artırılması ve bu harcamaların faydasından yoksul kesimin zengin

Komisyon üyeleri, bütçenin tüm tarafları ve toplantıda hazır bulunanlar merkezi yönetim bütçe kanun tasarısı ve merkezi yönetim kesin hesap kanun

Çalışmada amacımız, infraklavikular brakial pleksus bloğunda, tek başına ultrasonografi kullanımı ile ultrasonografi ile birlikte sinir stimülasyonu kullanımını,