• Sonuç bulunamadı

Gizli Parti Katip-i Umumisi Vedat Nedim'in takma adla yazdığı bir makale

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gizli Parti Katip-i Umumisi Vedat Nedim'in takma adla yazdığı bir makale"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tü r kİye d e So l u n Ta r î hİn d e n i

Gizli Parti Kâtib-i Umumîsi Vedat

Takma-Adia Yazdığı Bir Makale“”

7 b

U

> t? t

edim’in

METE TUNÇAY

1926’da Atatürk’e karşı düzenlenen İz­ mir suikast girişiminin solla herhangi bir bağıntısı olmamıştır. Ankara İstik­ lâl Mahkemesinin yaptığı sorgulamalar­ da, dolaylı olarak, İttihatçı solunun 1920’deki (Halk Şûrâlar Fırkası ve Me­ sâi Programı gibi) etkinlikleri hakkın­ da bilgiler ortaya çıkmıştır. Ancak, Zi­ ya Hurşit’in yargılanması sırasında, ona “ Komünist Hemşinli Mehmet kimdir?” diye sorulduğunu görüyoruz. Ziya Hur- şit, bu soruyu “ Dayızademdir. Onun bu işlerle ilgisi yoktur” diye yanıtlamış­ tır.*

Suikast girişimi üstüne, TKP genel sekreteri Vedat Nedim [Tör] yazdığı bir makalede, İstiklâl Mahkemesinin ola­ yı kişisel tutkularla açıklamaya çalışma­ sını eleştirmekte ve sınıfsal bir çözüm­ leme yaparak TpCF’nı emperyalizm yardakçılığıyla suçlamakta ve HF ikti­ darını, halk yararına bir ekonomi po­ litikası izlemeye, emekçi kitlelerin ge­ niş demokratik haklarını tanımaya ça­ ğırmaktadır. Yazara göre, halka dayan­ mayan bir devrim anlamsızdır, oysa Türkiye’de bugün o yönde bir eğilim başgöstermiştir.**

İzmir Suikasd Teşebbüsünden Alınacak Dersler

TÜRKİYE reisicumhuru Mustafa Ke­ mal Paşa’ya karşı yapılmak istenilen su­ ikasd teşebbüsü Türkiye’nin bugünkü dahilî vaziyetini tetkik ve izah etmek için bir anahtar vazifesi görebilir. Türk­ iye matbuatı ve istiklâl Mahkemesi bu suikasd teşebbüsünün sebep ve mahiye­ tini yanlış bir nokta-i nazarla tefsir ve izaha çalışmaktadırlar. Bu teşebbüsü şahsî infial ve ihtirasların bir neticesi olarak göstermek, bu teşebbüsün hari­ cî şekli altında yatan içtiâî kuvvetlerin mücadelesini meydana çıkarmamak ve buna nazaran tedbirler ve istikametler almamak Türkiye Cumhuriyet inkılâbı namına yapılan çok ağır bir hatadır.

İstiklâl mahkemesi bu teşebbüsün esas olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın suret-i teşekkülünü ve ma­ hiyetini halk kitlelerine izah etmeye ça­ lışırken, bazı politikacı generallerin ik­ bal ihtiraslarını hareket noktası olarak kabul ediyor. Filhakika bu nevi adam­ ların şahsî ihtirasları bir vakıa olsa da, Siyasî bir hadiseyi izah edecek bir meb- 6 • 262

de noktası değildir. Asıl mebde nokta­ sını Terakkiperver Cumhuriyet Fırka- sı’nın dayandığı İçtimaî kuvvetlerde aramak lâzımdır. Kâzım Karabekir Pa- şa’nın “ Ben Halk Fırkası’nın iktisat ve maarif siyasetine muarız olduğum için bu fırkadan çıktım...” “ ...Harekete sonradan iştirak eden ikinci derecede şahsiyetler, ona başka bir istikâmet ver­ meye çalıştılar...” tarzında mahkeme­ de söylediği sözler çok şayan-ı dikkattir.

Evet, TpCF, HF’nin İktisadî siyase­ tine muarız olan içtimâi bir sınıfın, Türkiye’nin büyük şehirlerinde mura­ bahacılık, emperyalizm mâliyesine sim­ sarlık yapan burjuvazinin siyasî bir te­ şekkülüdür. Kâzım Karabekir Paşa gi­ bi adamlar da, herhangi bir sebeple olursa olsun, bu teşekkülün başına ge­ çecek elebaşlarıdır. KK Pş gibi şahsiyet­ lerin cumhuriyet inkılâbına yaptıkları en büyük ihanet şahsî ihtirasları değil, bu inkılâbın en büyük düşmanı olan emperyalizm yardakçılarının siyasî te­ şekkülüne önayak olmalarıdır. Onları bu nokta-i nazardan muhakeme, teşhis ve mahkûm etmek icap ederdi.

İstiklâl mahkemesinin verdiği ağır ce­ zalar, murabahacı ve emperyalizm mâ­ liyesine yardakçı burjuvaziyi ancak - muvakkaten- bazı silâhlarından tecrid edebilir. İnkılâbı bu mazarratlı düş­ manlardan kurtarabilmek için daha çok esaslı ve derin tedbirler almak icabeder. Bu tedbirlerin en mühimi ve esaslısı emekçi halk kitlelerini daha kuvvetli su­ rette inkılâba bağlayabilmektir. Halk kitlelerine dayanmayan bir inkılâp ya esas mânâ ve mahiyetini tamamen kay­ beder -ki bugün Türkiye İnkılâbı bu is­ tikamette inkişafa temayül gösteriyor- yahut da en ufak bir darbe ile tarümar olur.

Emekçi kitlelerini inkılâba bağlamak için parlak nutuklar, zarif makaleler, muşaşa’ seyahatler kâfi değildir. Asıl mesele, bu kitlelerin İktisadî ve siyasî vaziyetlerinin nazar-ı itibare alınması­ dır. Halbuki bugünkü hükümet - bugünlerde devlet aparatını idare ede­ bilecek en inkılapçı bir zümrenin elin­ de bulunduğu halde bile- dayandığı iç­ timâi kuvvetlerde vücuda gelen tebed­ düller ve bu tebeddüllere körükörüne inkiyad etmesi dolayısıyla, Türkiye halk kitleleri üzerindeki nüfuzunu gitgide kaybetmektedir ve suikasd teşebbüsü de

bu vakıayı pekâlâ nazar-ı dikkate almış­ tır.

Halk Fırkası hükümetinin tuttuğu ye­ ni İktisadî istikamet hiç de halkın men­ faatine uygun değildir. Binbir şekilde­ ki vergiler, hayat pahalılığı, sermaye te­ rakümünün barbarca inkişafı ve bu barbarlığı hükümetin çok defa himaye etmesi, bugün inkılâbı temsil etmek is­ teyenlerle kitleler arasında derin bir uçurum kazmaktadır.

İktisadî vaziyetleri gündengüne ber­ batlaşan emekçilerin siyasî vaziyetleri de çok fecidir. Fakir köylü ve amelele­ rin menfaatini müdafaa edecek siyasî inkılâpçı bir gazetenin neşri bile imkân­ sızdır.

Bu vaziyetin bu suretle inkişafı Türk­ iye inkılâbı için bir felâkettir. Türkiye inkılâbının başında bulunanlar bugün bu inkılâbın ‘dostları ile düşmanlarını tefrik etmelidirler, inkılâbın derinleş­ mesi namına, onun düşmanları en ufak bir demokratik haktan bile mahrum edilmelidir. Buna mukabil inkılâbın en sağlam istinatgâhı olan emekçi kitlele­ rinin geniş demokratik haklan biran ev­ vel tanıtılmalıdır. Aksi takdirde Ziya Hurşid’in atmağa muvaffak olamadı­ ğı tabancanın tetiğini bu sefer inkılâba karşı bizzat Halk Fırkası çekmiş olur.

Mehmet Süleyman

Azmi Nihat Erman, İzmir Suikastı ve İstiklâl Mah­

kemeleri, s. 90.

La lederalıon Balkanitjue/Balkan Federasyonu

No. 52 (15-9-1926), s.922-23.

* Aslında bu zat, bir buçuk yıl önce Cumhuriyet Aleyhine Suikast Muhakemesinde yargıç önü­ ne çıkmış ve o vesileyle 17 Ocak 1924 tarihli Va­

tan gazetesinde resmi de basılmıştır. O davada

bir yıl hapse hüküm giyen Sandalcılar Kâhyası Ali Osman Ağa ile, Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'ya silâh kaçırma işlerinde çalışan Ko­ münist Mehmet Efendi, tutuksuz olarak yargı­ lanmış ve beraat etmişti. Yine 17 Ocak 1924 günkü Vakit gazetesinde, mahkemede "basit ve saf bir edayla” verdiği ifadesinden, babasının adının Mustafa olduğu, Hemşinli Arzu oğulla­ rından geldikleri, 39 yaşında ve evli bulundu­ ğu, İstanbul’da Kasımpaşa'da oturduğu, eski­ den ticaret yaptığı, ama şimdi boşta olduğu ak- tardmaktadır.

•* Bu yazının yayımlandığı dergi hakkında, benim "Vlahov Efendinin (1878-1953) Balkan Fede­ rasyonu Dergisi (1924-32) ve Dr. Şefik Hüsnü Değmer" yazımıza bakınız: Tarih ve Toplum Sayı 45 (Eylül 1987).

Referanslar

Benzer Belgeler

Yerin deprenmesinden dizbağı gevşemiş olanların hepsi mahallelerindeki omuz omuza evlerinden kapağı oraya atmışlar; eksen mahalleleri Kumkapı'dan, Samatya'dan

Orta halli ve kalabalık bir esnaf ailesi içinde, Tophane'de Karabaş Mahallesi'nde dünyaya gelen Ahmet Mithat babasının ölümü üzerine beş-altı yaşlarındayken

İnandığı bir şeyin çökü­ şü, onda tasavvur edilemiye- cek derecede tahribat yapar, kendini yer bitirirdi. Son defa mahkemede bir ara şöyle arkasına

Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Ġstanbul. KentleĢme

Ona kendi sevgimden bir türbe apmak için, yazılmış yazdanım bir araya topladığım zaman bu ayrılığın farkına vardım ve Yahya Kemal’in gazelle­ riyle öbür

Vasco da Gama Hareketi, değişim programları aracılığıyla çeşitli din, dil ve ırktan binlerce genç aile hekiminin bir araya gelip deneyimlerini

1968’de Devlet Gü­ zel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümüne girdi.. Neşet Günal atelyesinde master seviyesinde

Muammer Ak- soy, Çetin Emeç ve şoförü Sinan Ercan'ı öldürenlerin bulunma­ sının, Türk polisi için bir sınav olduğunu açıklayan üst düzey yetkili,