• Sonuç bulunamadı

Boğazda güz:Salacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Boğazda güz:Salacak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B O Ğ A Z ’ D A G Ü Z : S A L A C A K

Gümüş rengi sonbaharın

Salacak’ta DiyarbakIrlI Rüstem, çay ocağını kurmuş. Bir bardak çay 250 lira. Şekeri sonbahar güneşinden... Herkesin yüzü denize dönük.

R e fik Durbaş

C3l

e ç ip g itti yaz. Ş im d i sıra

sonbaharda. Kasım ayının

“ k a s v e tli” rüzgârı yakında

y e d eğ in e lo d osu da alarak

d ü ş er B o ğ a z’ın d algalı

sularına. Sonbaharın bu son

g ü n lerin d e sizi S a la c a k ’tan

başlayarak A n a d o lu kav ağ ı’nda

b ite n b ir geziye çıkaralım

istedik. Bu g e zid e Kandilli,

Van i köy, İstinye d e olabilirdi.

“ B oğ aziçi Ö zel G ezi

V ap u ru ” nun u ğrak yerleri

Beşiktaş, Kanlıca, Yeniköy,

Sarıyer, R um elikavağı ve

A nadolu kavağı da. Biz

d ö rd ü n ü seçtik: Salacak,

Em irgân, S arıyer ve

A nadolukavağı.

Yaz b itti, am a daha vaktim iz

var.

‘Boğaziçi Gezi Vapuru’ sonbaharın keyfini yaşatıyor İstanbul sevdalılarına

İs ta n b u l’d a h e m en b itm iyo r

sonbahar.

“ B oğ aziçi Ö zel G ezi

V ap u ru ” n u n seferle ri d e 1

aralığa ka d ar sürüyor.

A rkadaşım ız R efik Durbaş,

S a laca k’fan A n a d o lu kav ağ ı’h a

tu ristik b ir g e ziyi am açlam adı.

R engiyle, kokusuyla, yüzüyle,

b e d e n iy le so nbah arın B o ğ a z’a

vuran sesini, ışığını

yakalam aya çalıştı.

Bu re n g i görm eye, bu kokuyu

koklam aya, bu sesi duym aya

çağırıyoruz şim d i sizi.

O

tobüs, Doğancılar yokuşundan hep sabaha karşı iner­di. Seİmanağa Camisi’nin imamının sesiyle uyanırdı yol­ cular. Doğancılardan iskeleye inen yol kesme taştı o zamanlar. İzmir’den, Ankara’dan gelen yolcu otobüs­ leri Üsküdar’dan Kabataş’a geçip İstanbul’un kalabalığına ka­ rışırlardı.

Üsküdar iskelesi bir cümbüş yeriydi. Taze poğaça, sahlep ko­ kusu denizin tuzuyla karışıp genzimize dolardı.

Ne günler...

“ Ege Jet” İzmir’den 20 lira, “ Sağlam Turizm” 25 lira. Şim­

di unutuldu, kuruşla içilirdi bir fincan sahlep, kuruşla iki poğa­ ça yenirdi.

Sabahın serinliği, denizin kokusu bedava.

Araba vapuru tam Üsküdar - Kabataş arasındayken günün ta­ lihi okunurdu Kabataş iskelesinin arkasında; 25 Eylül 1965.

O otobüslerin durak yerini şimdi bir alan almış Üsküdar’da. Sahlepçilerin, poğaçacıların yerini lahmacuncular, dönerciler.

Ne diyordu Yahya Kemal:“ Fani ömür biter, bir uzun sonba­

har olur.”

Bir uzun sonbaharda Üsküdar’dan Salacak’a yürüyün, neler göreceksiniz.

Simsiyah bir asfalt, boz beton bir yaya yolu, yanıbaşında gü­ müş rengiyle M armara’ya doğru akan Boğaz’ın mavi suları.

Şemsipaşa Camisi’nin önü amatör balıkçılarla kaynıyor. Do­

ğal olarak balık avı malzemesi satanlar.

Yaşlıca bir adam açık büfesini kurmuş caminin avlusu önü­ ne. Çekirdek fıstıktan sigaraya, küçük kesekâğıtlarında mürdüm eriklerinden çiklet çeşitlerine kadar ne istersen var.

Mantar patlatmacasına tüfekçiler. Simitçiler ve kokoreççiler.

Füze Üs Lokali’ni döner dönmez karşında Kız Kulesi. Elini

uzatsan yakalayacaksın. Güneşin denize vuran gümüş ışığından gözlerin kamaşıyor.

Su geçip gidiyor avuçlarının arasından, gemiler de, balıklar da, balıkların gün ışığına vuran renkli gölgeleri de.

Tenine sinmiş bir gün ışığı.

Kız Kulesi’nin tam karşısına, altgeçidin içine Diyarbakırlı Rüs­

tem çay ocağım kurmuş. Bir semaver, bir tüp gaz, üç-beş sehpa

ile hasırdan kürsüler.

Rüstem geceleri de alt geçidin girişinde yatıyor. Bir bardak çay 250 lira. Şekeri sonbahar güneşinden.

Müşterileri mi? Yüzlerinin çizgileri suya vuran ihtiyarlar, el­ lerinin sıcaklığını Boğaz’ın akıntısında serinleten genç sevgililer. Balıkçıların türküleri. Akıntıya karşı kulaç atan çocukların gü­ lüşmeleri.

Herkesin yüzü denize dönük.

Herkes durmadan fotoğraf çekiyor. Gün ışığının fotoğrafım çekiyor. Biten fani ömrün fotoğrafını, bir uzun sonbaharın fo­ toğrafını.

Kız Kulesi’nin suya vuran gölgesinin bir de... Yosun kokulu, mavi hülyalı gelecek günlerin...

Ayaklarını suya sallandırmış şu iki ihtiyarın yanına otursam neler anlatmazlar?

Kuruş kuruş geçen, lira lira geçen kaçıncı sonbaharları bu? Kaç sonbahardır burada böylece oturup Kabataş’ı, Galata’- yı, Sarayburnu’nu, Köprü’yü seyrediyorlar?

Köprü’den kalkan “ Kuzguncuk” vapurunun ışığı oltaya vu­ ran bir istavritin derisine düşüyor.

Birazdan gün biter. O balık Üsküdar çarşısında bir tezgâhın üzerine konur. Kokusu bütün Üsküdar’ı alır.

Şimdi çarşıya uğramanın zamanıdır. İki lüfer alırsın. Tanesi 2 bin lira. Bir kıvırcık salata, bir demet taze soğan.

Nar da çıkmıştır. Bir kilo da nar. Ayva sarı, nar kırmızının sonbaharı.

Sonbaharın Boğaz’ın sularına vuran gümüş renkli ışığı. Kül rengi ışığı düşmüştür hüznün yüzüne.

Ve düşünürsün...

... dahi küsmüş anılarına fotoğrafların bile.

İ z m i r otobüsü ağır ağır girer Üsküdar-Kabataş araba vapu­

runa. □

Salacak istavriti nasıl

çiroz olur?

İstavrit, yıkanıp temizlenir. 24 saat tuzlu suya yatı­

rılır. İstavritler yeniden yıkanır. Yarım saat kadar tatlı

suda bekletilir. Daha sonra istavritler, çifter çifter ip­

lere dizilip 5 gün güneşli bir havada bekletilir. Altıncı

gün, istavrit çirozları, meze olarak masaya gelmeye

hazırdır. Salacak’ın eskileri bu çiroza

“evlilik mührü”

de derler.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

İlin

0 0 1 5 0 1 2 2 2 0 0 6 * F o to ğ ra f: E R D A L Y A Z IC I

Referanslar

Benzer Belgeler

edilmektedir KRİSTAL ve döşemelik camlar : perdahsız ve perdahlı

Liege’deki Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde açılan sergisinin ardından bu kez de yapıtlarıyla 20 Mayıs’a kadar Ankara’da Halkbank Sanat Galerisi ’nde.. Parsellenmiş

Memristörlü devrelerde daha az transistöre gerek duyuluyor, aynı alana daha çok bileşenin sığdırılabilmesine olanak sağlıyor ve sistemin çalışması için daha az

Klebsiella spp.’nin etken olduğu beyin apsesi olguların- da risk faktörleri diabetes mellitus (%67), alkolizm (%33), kronik otitis media (%27), karaciğer sirozu (%13), kafa

Gebelik esnasında ortaya çıkan karaciğer hastalıkları; ge- beliğe özgü (hyperemesis gravidarum, gebeliğin intrahepatik kolestazı (GİHK), gebeliğin akut yağlı

olan “2000’li yıllara gelindiğinde tüm çocuklar okula başlayacak” amacını, çocukların okul olgunluğu düzeyleri açısından irdelemişler ve bireysel

The findings of this study reveal that perceived usefulness, perceived ease of use, perceived enjoyment, amount of information, perceived security and trust are the main

Bu- nun yanı sıra şehirlerdeki insan kaynaklı etkinlikler so- nucu açığa çıkan ısı miktarının yüksek olması, şehir- lerdeki enerji alışveriş dengesinin