• Sonuç bulunamadı

Batı teröre göz yumdu:Araştırmacı yazar Kadri Ergin, Ermenilerin Türkiye'yi yıpratmak için kullanıldığını belirtti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Batı teröre göz yumdu:Araştırmacı yazar Kadri Ergin, Ermenilerin Türkiye'yi yıpratmak için kullanıldığını belirtti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

E

d &

3

İ l

C

CUMHURİYET

12

PAZAK K O N U Ğ U

29 NİSAN 2001 PAZAR.

7

*

7

-

ü b n

Araştırmacı yazar Kadri Ergin, Ermenilerin Türkiye 'yi yıpratmak için kullanıldığını belirtti

BATI TERÖRE GÖZ YUMDU

‘Tazminat

talebinden

korkmuyoruz’

- B ir de Türkiye'den tazminat talepleri

başlayacağı söylentileri var...

- Evet. Sigorta şirketleri bundan söz

etmeye başladı bile. Yıllar önce yazdığı kitabında değerli büyükelçi Kamuran

Gürün bu noktaya dikkat çekti. “Bu çalışmaları yapıyorlar” dedi. Ama bizim

tarihçiler olarak hiç kimseden korkumuz yok. Onların suç ortaklığını kabul etmemize de gerek yok. Başbakanlık Devlet Arşivi’nde 70 tane telgraf defteri var. Bu şifre telgraf defterleri 1914-1918 arası dönemi kapsıyor.

Bunlar da herkese açık. Bunlardan birisinde Erzurum Valisi, Tunceli Valisi’ne şunları yazıyor:

“Buraya göç geldi Gidiyorlar. Ama bir bastona uğrama tehlikeleri var. Onun için hemen onları durdurun. Gerekli güvenliği sağlayın.” Böyle soykırım mı olur?

Soykırım amaçlansaydı İttihatçılar herhalde bir kanıt, bir iz bırakmadan bunu bir şekilde hallederlerdi. . Almanlar, Ingilizler, Fransızlar soykırım yaptılar. Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı’nda Japonları Batı’dan alıp doğuya götürdüler. Biz Birinci Dünya Savaşımda bir göç olayı uygulayınca mı soykırımcı oluyoruz? Prof. Seha

Meray'ın “Lozan Tutanakları” adlı

kitabı var. Ondan alıntı yaparak anlatmak istiyorum. İngiliz emperyalizmi şunu yapar: 1923 Lozan Konferansı’nda İngiltere Temsilcisi Lord Curzon. “Bir

tarihte iki gemimiz batmıştı. Bize onları tazmin edin”, diyor. Ayrıntıya bakın...

Ama Ingilizler, o dönem soykırım sözünü ağızlarına almıyorlar. Çünkü belgeleri, bilgileri yoktu.

‘Dışişleri

şehitlerini

anmalıyız*

- Peki, dünyada 70 'in üzerinde dışişleri

görevlisi ve büyükelçisi öldürülen başka bir ülke var mı?

- Yok. Ama biz bunu kan davası

yapmadık. Hele bizimle birlikte burada yaşayan Ermeni asıllı kardeşlerimiz açısından hiçbir meselemiz yok. Dışişleri görevlilerimiz öldürüldü. Ardından soykırım meselesi gündeme getirildi. Bütün mesele Kafkasya’daki, Orta Asya’daki eneıji kaynaklarım kontrol etmek. Ermenistan’daki Ermenilerin şunu bilmeleri lazım: Bu,

150 yıllık bir oyun. Emperyalistler şimdi bu oyunu yine oynuyorlar. Bunu

Ermenistanlıların görmesi lazım, artık. Bizim Ermenistan’ın dostluğuna ihtiyacımız var. Ama Ermenistan’ın Türkiye’nin dostluğuna çok daha fazla ihtiyacı var. İkimizin üzerinden üçüncü ülkeler bu 150 yıllık oyunlarım yine oynuyorlar. Bakın, bunların ellerinde gerçekten sağlam belgeler olsaydı çoktan Lahey’deki hakemlik kurumuna

(Uluslararası Adalet Divanı) başvururlar, oradan karar çıkarırlardı. Neden

başvurmuyorlar oraya? Çünkü belgeleri uydurma. Andonyan’ın telgraftan denilen düzmece telgraflar var. Hatta belgelerde sahtelik olduğu anlaşılınca “AndonyanTn belgeleri” diye alay edilir. Emperyalizm bugün yeni bir çehreyle karşımızda. O eski oyunu tazeleyip sahneye koymaya çalışıyorlar. Ama bunu Ermenistanlı Ermenilerin görmesi lazım. Fransızlar 2002 yılında Paris’te Ermeni anıtı dikecekler. Boyu altı metre olacakmış. Sevr’deki Ermeni anıtı da 6 metre. Mesele şu:

Ertneniler Doğu’daki altı ilimizi isterler. Altı sayısı bunu simgeliyor. Bir de bir önerim var: Dışişleri şehitlerimiz için her yıl anma töreni yapılır. Ama her yıl tarih değişiktir. Bundan sonra kesin bir gün saptanmalı ve o gün Dışişleri Şehitlerini Anma Günü olmalı.

PORTRE

/ KADRİ ERGİN

LEYLA TAVŞANOGLU

Başımız bir türlü beladan kurtulmuyor. Bir zamanlar 70’ten fazla Dışişleri Bakanlığı görevlisi ve diplomatı

öldüren terör örgütü ASALA Türkiye ’yi kemiriyordu. Derken bunun ardından PKK çıktı. Şimdi ve Batılı ülkelerin parlamentolarının,

özellikle de Fransa ’nın gündeminde Ermeni soykırımı iddiası baş köşede oturuyor. Bizde de bir zamanlar ASALA yi çökertmekle övünen

bıyıklı, kara yağız bazı delikanlılar ise devlet içinde çete oluşturmaktan birer birer içeri giriyorlar. Ama ne yazık ki bunların siyasi ayakları

hâlâ ortalıkta dolaşıyor; insan yüzüne

bakabiliyor. Ermeni sorunuyla yakından

ilgilenen araştırmacı-yazar Kadri Ergin ’le

bu noktayı konuşurken bize, “Türk ulusu

gerçek kahraman arıyorsa hiç uzaklara

gitmesine gerek yok. 19-20 yaşlarındaki

delikanlılarımız P K K ’ye karşı verilen

savaşta yaralandılar, sakat kaldılar. Bizim

gerçek kahramanlarımız onlar; kara

paracılar, mafyalar, eroin kaçakçıları değil ’

diyor. Kadri Ergin, Ermeni soykırımı

iddialarının Batılı ülkelerin

parlamentolarının gündemine gelmesini de

“emperyalistlerin Türkiye üzerinde

oynadıkları oyun ” olarak niteliyor.

1952

,

Ezine doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini

Çorlu da, yükseköğrenimini Ankara da tamamladı.

1989yılında görev yaptığı kamu kuruluşundan istifa

etti. 2000yılında yeniden bir kamu kuruluşunda

göreve başladı. Aynı zamanda araştırmacı-yazar.

Özellikle Ermeni terör örgütü ASALA bıın kuruluş

amacı, eylemleri ve Ermeni soykırımı iddiaları

konusunda yazıları var.

- Sizce Ermeni terör örgütü ASALA 'nın ortaya çıkış ama­ cı nedir?

-Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs'a düzenlediği banş harekâtın­ dan sonra ABD’nin silah ambargosu uygulama karan alması­ dır. Ambargo yetmemiştir. ABD başta olmak üzere, bir za­ manlar bizim haklanndan geldiğimiz Batılı ülkelerle işbirliği yapılarak bu örgüt tezgâhlanmış ve beslenmiştir. İşbirliği ya­ pılmadan bir terör örgütü adım atamaz. İngiltere, Almanya, Fransa, Benelüks gibi ülkelerin olağanüstü teknolojileri var.

- Yani, Batı 'nın bu terör örgütüne göz mü yumduğunu söy­

lemek istiyorsunuz?

-Evet, göz yumuldu. Elçiye zeval olmaz, cümlesine çok ters gelen bir biçimde silahsız, savunmasız büyükelçilerimizi öl­ dürdüler. Bu süreç Batılı ülkelerin istihbarat örgütlerinin ASA- LA’ya göz yummalanyla başladı. Bakın, ancak o ülkenin is-revi yaptığını bilebilir. Terör örgütüyle istihbarat örgütleri ara­ sında bilgi alışverişi olduğu ispatlandı zaten. Ermeni diaspo- rasında bu terör örgütünün ortaya çıkışından ekmek yiyenler oldu. Nasıl din siyasete alet edildiği zaman ondan ekmek yi­ yenler olduysa bu da böyle. Ermeni diasporasında da bir grup bu işi sıcak tutarak kendilerine geçim kaynağı yaptılar. Ama sakın yanlış anlaşılmasın. Burada ben Ermeni diasporasınm hepsinin bu terör örgütü mensubu olduğunu söylemek istemi­ yorum. Ama 1974’ten sonra uygulanan silah ambargosunu fır­ sat bilen bir grup bu planı hayata geçirdi.

O da yetmedi. Bu terör bayrağı PKK’ye devredildi.

- Peki, ASALA’nın eylemlerinin 1983 Orly baskınından

sonra zayıflamasıyla mı terör bayrağı PKK 'ye devredildi?

- O noktadan sonra onların

elebaşılarının ortadan kaldırıl­ masına yönelik hareketler oldu. Bizim harp okullarımızdan her yıl taşı sıksa suyunu çıkara­ cak güçte pırıl pırıl delikanlıla­ rımız yetişir.

Mesaj verildi

Polis akademilerimizde de aynı şeydir. Bunlar en az bir ya­ bancı dili çok iyi bilirler. Yoksa siz Kenya’dan Apo’yu ya da

Parmaksız Zeki kod adlı Şem- din Safcük’ı Türkiye’ye getire­

mezsiniz. Devlet görev verdiği zaman bizim insanlarımız bunu ölüm pahasına hallederler. Bi­ zim asker-sivil yurtsever insan­ larımız bunu yaparlar.

Bizim ulusal istihbarat örgü­ tümüzün dünyanın birkaç önemli örgütleriyle birlikte anıl­ masının nedeni budur. Onlarda yüksek teknoloji vardır, ama ol­ mayan bizde insanların can kor­ kusu nedir bilmemeleridir. Bu

da Teşkilat-ı Mahsusa’dan gelen bir gelenek. Ermeni diaspo- rasında, dediğim gibi, bu terör faaliyetlerinden geçim sağla­ yan, çok yüksek düzeyde yaşayan insanlar var. Bunlardan bi­ risi, geçenlerde ABD’de üç yıl hapse mahkûm oldu. İsmi Mu­

rat Topalyan. Orly baskım olayına dönersek. Mesele Orly bas­

kınıyla bitmiş değildi. Lübnan’da Levon Dikran, Paris’te Ara

Toranyan, Atina’da da Agop Agopyan’ın gitmesinden sonra

ASALA çil yavrusu gibi çöktü. Çünkü bu üç isim örgütün bey­ niydi. Artık kolay kolay toparlanabileceklerini de sanmıyo­ rum. Onlara o mesaj verildi. Ama mesaj sadece ASALA’ya de­ ğil, Batılı ülkelere de verildi.

- Bu mesajın anlamı nedir?

- “Göz yumarsanız, desteklerseniz, dokunursanız biz de do­

kunuruz” mesajıdır bu.

Öte yandan bazı çapulcular var. Eroin işine karışmış, eli kan­ lı katiller, mafyalara bulaşmışlar... Bu işleri yapanlar bunlar de­ ğil. Onlar başka bilileri. Yani mesele Orly baskınıyla bitme­ miştir.

-ASALA ’nın bu terör saldırılarına karşılık Los Angeles 'ta, Paris'te, Marsilya’da da karşı baskınlar düzenlenmişti...

-Çok şey oldu. Çok ince şeyler yapılmıştır. O mesajı da on­ lar aldılar. Yani, “Bir grup Türk istihbaratçısı bu işe giriyorsa

başımız beladadır” düşüncesiyle meseleyi çözdüler. Oysa ar­

kasından tazminat talepleri vb. gelecekti. Ama bizde olağanüs­ tü çelikten bir çekirdek var. Ülkenin bir tek çakıl taşını bile ver-. nıezler ve verdirmezler. Ahmet Taner Kışlah Hocamızın 1998’de Cumhuriyet’te yayımlanan “İsimli Çapulcular mı,

İsimsiz Kahramanlar mı?” başlıklı yazısında belirttiği bir me­

sele var. Türk ulusu kahraman arıyorsa hiç uzaklara gitmesine gerek yok. 19-20 yaşlarında delikanlılarımız PKK’ye karşı ve­ rilen savaşta öldüler, yaralandılar, sakat kaldılar. Bizim gerçek kahramanlarımız onlar.

Kara paracılar, mafyalar, eroin kaçakçıları değil. Aynca kah­ ramanlık susmak ister. Sessiz kalırsanız kahramanlık bir işe ya­ rar.

- Ama bazıları çıktılar, bu işi kutsal devlet adına yaptıkları­

nı ve kahraman olduklarını iddia ettiler...

- Onlar şimdi, “Biz bu vatan için neler yaptık. Bir konuşur­

sak yer gök sallanır” gibisinden sözler söylüyorlar. Bu, kahra­

manlık değil, şaklabanlık.

Zaten sizin ne yaptığınızı, ne olduğunuzu günün birinde ta­ rih yazar. Tarih insan ömrüyle sınırlı değildir. Hiçbir zaman geç kalmaz.

Kahramanlık taslayanlar

- ASALA'yi çökerttiklerini, devlet adına işler yaptıklarını

söyleyenler birer birer yakalanıp içeri giriyorlar. Adalet önü­ ne çıkarılıyorlar. Onlarla işbirliği yaptıkları söylenen bazı işa­ damı ve siyasetçiler de öyle. En son Cavit Çağlar da AB D'de yakalandı. Siz bu temizlik hareketinin siyasi iradeyle ne dere­ ce bağlantılı olduğunu düşünüyorsunuz?

- Bunda kesinlikle siyasi irade olmadığını düşünüyorum.

Başka bir irade bunları yakalıyor.

Halen yönetimde, şu veya bu şekilde görev alanların da bu tür hortumlama, dolandırma, hırsızlık, kara paracılık suçlama­ larıyla karşı karşıya olduklarını biliyorum. Bunlar yurtiçinde ve yönetimde olduklan için yakalanamıyorlar. Benim önerim şu: Bunlar yönetimden ayrıldıkları zaman yurtdışına gitsinler ya da kaçsınlar. Güvenlik güçlerimiz de onlan yakalayıp ge­ tirsinler. Bu kadar basit. Bu sözünü ettiklerim, kahramanlık tas- layanlann siyasi ayaklan.

- Peki, ASALA’nın temelinde neler vardı?

-Adam öldürme, kara para, uyuşturucu kaçakçılığı... Orada bir unsur daha çıktı. O da Batılı devletlerin istihbarat örgütle­

rinin gizli destekleriydi.

Ama onlar bizim istihbarat örgütümüzün temelinin Teşkilat- ı Mahsusa olduğunu anlayamadılar. Anladıklan zaman da va­ kit çok geç olmuştu. Çünkü örgütün beyinleri yok edilmişti.

‘Ermeni sorunu yapay'

- Pek çok Batılı ülkenin parlamentolarında tam şu sırada

arka arkaya Türkiye’y e karşı Ermeni soykırımı kararları çı­ karılıyor. Sizce bunların zincirleme gelmesi ne anlam taşıyor?

- Bu Ermeni meselesi Batılı ülkelerin bizim başımıza sardık-

lan bir sorun. Ondan önce bizim Ermeni sorunu diye bir me­ selemiz yoktu. Bu sorunu iyi anlayabilmek için sömürgeci güç­ lerin, yani îngilizlerin, Fransızların, Almanların ve Çarlık Rusr yası’nm, emperyalizmin oyunlarım çok iyi bilmek gerekir. Emperyalizmin içi boş değil; siyasi, sosyal, ekonomik ve kül­ türel bağlarıyla geliyor. Yani, Ermeni sorununu sömürgeci güç­ lerin, emperyalizmin öz çıkarlarından ayrı düşünemezsiniz.

Biz, Gazi Mustafa Kemal’le bir altın dönem yaşadık. Ama 1950’lerde bu yoldan sapıldı. Bağımsızlığımız yara aldı.

Biz 50 yıl NATO’nun Güneydoğu kanadında komünizme karşı kahraman Türklerdik. Sovyetler Birliği çöktü, Soğuk Sa­ vaş koşullan bitti. Böylece biz kahraman Türkler, soykınmcı Türkler olduk.

- Nedeni nedir?

-Çünkü emperyalizmin çıkarlan yeniden o yönde gelişti. Or­ ta Asya ve Kafkasya’daki eneıji kaynaklarında Ermenistan’ın bir ayak olması gerekti. Fransa bunu hemen halletti. Amacı Er- menilere yaranmaktı. Biz “terörizm” diyoruz, ama terörizm il­ le de silahla, topla, tüfekle, bombayla olmaz. Ben, bu yapılan­ lara “parlamento terörizmi” diyorum. Savaş nasıl diplomasi­ nin başka kanallarla yürütülmesiyse terör de böyle. Fransız Par­ lamentosu soykınm karanyla terörü bu boyuta taşıdı. Erme­ nistan’a Ingiltere’nin dev enerji şirketleri gitti, ABD orada hâ­ kim oldu. Ama Fransa hâkim olamadı. Total ve Elf adında iki eneıji şirketleri var. Ermenistan’a yaranabilmek için Fransa da

bu karan aldı. Bakın, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Haz­ retleri de bunu doğruluyor. “Bunca yıl sonra bu karar nereden

çıktı” diye soruyor. “Biz Türkiyeliyiz, Türk Ermenileriyiz” di­

yor. Türkiyeli Ermeniler bizim özbeöz kardeşlerimiz. Bu ka­ rarlarla onlan da rahatsız ediyorlar. Türkiye Ermenileri Patri­ ği Mesrob Hazretleri geçen yılki iftar yemeğinde şunu söyle­ di:

“Biz 1860’ta Ermeni Milleti Nizamnamesi hazırladık. Bunu da Osmanlı Sarayı’na sunduk. Padişah, bunu çok ince bir iki rötuşla onayladı. Biz kendi seçimimizi yaptık. Biz adeta devlet içinde devlettik. Niye bunca yd sonra bizi karıştırdılar?”

- Peki, bu konuda bizim tarihçiler ne yapıyorlar?

- Dünyaca tanınmış bir tarihçimiz var. Prof. Hahl İnalcık.

Öbürü de Prof. İlber Ortaylı. Başka tarihçilerimiz de var ama bu ikisini şunım için ayınyorum:

Onlar dünya çapında tanınıyorlar. Bütün dünya üniversite­ lerinin Türkoloji kürsülerinde konuşmalar yaparlar, bilgi ve­ rirler. Dünyada da bu konuda çok yetkin tarihçiler var. Fran­ sa’da bir grup tarihçi kitap yazdı. Çevirisini Prof. Server Tanil-

li yaptı, ismi “Osmanh İmparatorluğu Tarihi”. O kitapta Fran­

sız tarihçiler Fransız parlamenterlere, politikacılara karşı çık­ tılar. Meseleyi çok açıklıkla ortaya koydular.

Prof. İlber Ortaylı, “Bu soykırım meselesinde Almanlar ve

Fransızlar kendilerine suç ortağı arıyorlar” diyor. Fransızlar 85

bin Fransız Yahudisini Hitler’e teslim ettiler.

Ama bizim Rodos Konsolosumuz Selahattin Ülkümen de 1944’te Rodos’taki Yahudileri canı pahasına kurtardı.

- Bütün Osmanlı arşivlerini açtık, diyoruz. Ama bütün ar­

şivlerin açılmadığı söyleniyor. Neden?

-Bizim bütün arşivlerimiz açık. Mesele şu:

Ermeni tarihçiler bu arşivlerde gerçeklerin açığa çıkmasından korkuyorlar. Diyorlar ki:

“Ermeni tarihçiler 26 bin kitap yazdı. Türklerde kitap filan yok.”

Hiç doğru değil. Onlarınki yalan, yanlış ve sahte belgeler.

İngiliz tarihçi Amold Toynbee Türklere karşıydı, ama Ermeni iddialarına da karşı çıkmıştı.

Soykırım iddiaları

Prof. İlber Ortaylı’mn şu görü­ şü bence çok önemli:

“Dünyanın saydı imparatorluk­ larından birisi çöküyor. Çarlık Rusyası çok kötü vurmuş. Türk ordusu en kötü durumdayken siz onu arkadan vurmaya teşebbüs ediyorsunuz. Siz vatanınıza iha­ net etmişsiniz. O yapüan karşılık­ lı kıyamdır.”

Burada soykırımın da tarifini iyi yapmak lazım. 1948’de San Francisco’da BM Beyannamesi şöyle diyor:

“Dini, ırkı ve siyasi nedenlerle bir etnik topluluğun silahlı in­ sanlar tarafından planlı ve programlı olarak ortadan kaldınl- malandır.”

Bu soykırım tarifinin yapılmasının nedeni Almanların ikin­ ci Dünya Savaşı’nda 6 milyon Yahudiyi planlı ve programlı bi­ çimde yok etmeleriydi.

Bakın, yineliyorum. Biz NATO’ya girdiğimiz zaman kahra­ man Türklerdik. Güneydoğu kanadını biz tuttuk. Hâlâ tutuyo­ ruz. Kitle imha silahlarının bir numaralı hedefiydik. Ama biz,

“Bağımsız Türkiye” diye bağıran yurtseverlerimizi, devrimci­

lerimizi de ezdik, o dönem. Ama onların ne kadar haklı olduk­ lan yaşanan olaylarla ortaya çıktı.

Bugün sömürgeci güçlerin çıkarlan öyle gerektiriyorsa Er­ menileri yine kullanırlar, işte, şimdi bu şekilde kullanıyorlar.

- Yani bu son gelişmeler Türkiye'yi tamamıyla yıpratma

oyunu, öyle mi?

- Tamamıyla öyle. O dönem emperyalizm kendine işbirlik­

çi olarak Ermenileri bulmuştu. Bugün de onlan kullanıyor. Üs­ telik ülke içinde bunlann işbirlikçileri de var. Eğitimde, basın­ da, her alanda onlar gözle görünüyor.

- Ermenistan in ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan

Türkiye’yle yakınlaşma siyaseti güttüğü için görevinden ol­ madı mı?

-Tabii. Onu da Taşnaklar yaptı. Çünkü onlar da geçimlerini Türkiye ve Türk düşmanlığı politikasından sağlıyorlar. Dias- poradan para alıyorlar. Diasporada, demin de söylediğim gibi, bir grup geçimini Türk düşmanlığından sağlıyor. Bakın, size bir örnek vereyim. Kaliforniya’da her yıl 24 Nisan günü önce­ si ve o gün çocuklar evlerin kapılarını çalarlar. Ellerinde, “Bu­

gün 24 Nisan. Türklerin Ermenileri soykırıma tabi tuttukları gün” yazılı bir kâğıt vardır. Evdekilere bu kâğıdı imzalatırlar.

Çocukları kullanarak böylesine aşağılık işler yapıyorlar. Oysa Ermeni diasporasındaki yeni kuşağın geçmişte olup bitenleri bilmelerine imkân yok.

\

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Pcçcnekler. Haz.arlar olarak anılnıaktadırlar) Orta Asya'dan batıya .g..8j edcrek bir süı,c kuzey Kalkasya'cia yaşadıktan sonra Doğu ,l.vrupa'ya

Bu ev meselâ Suadiye taraflarında veya Lâ- lelide güzel manzaralı bir yerle çok hoş anlaşa- bilir ve modern hayat süren bir aile için iyi bir

Daha sonra 1973- 74 aras›nda Ege Üniversitesi rektör yard›mc›l›¤›nda bulunmufl, 1978'de Ege Üniversitesinde kurulan ikinci t›p fakültesi olan ‹zmir T›p

Cumhuriyet’i çıkarırken Yunus Nadi gazetenin imtiyaz hakkını kendi üstüne almış, Pembe Ko­ nakla birlikte tüm gayrimenkulü eşi Nazime Na­ d i’nin

Vitaminlerin büyük kısmı kimyasal yöntemlerle ucuz olarak sentezlenmesine rağmen komplex yapıdaki birkaç vitamin (B 12 ve Riboflavin ) ancak biyokatalizle

Bu çalışmada öncelikle Derviş Muhammed Yemînî ve Fazîletnâmesi hakkında bilgi verilmiş, daha sonra Mühürnâme-yi Caferî şekil ve içerik bakımından

‘Alî Melik et-Ṭûsî el-Beyhaḳî el-İsferâyînî olan Şeyḫ Âẕerî (ö. 866) Timurlular devrinde çoğunlukla Horasan’da faaliyet göstermiş ve yaklaşık beş yıl

The actual variables (questions) that are explained with this factor are: Firm supports the individuals or teams, for more independent work, compared to the