• Sonuç bulunamadı

Barış yılında Abdi İpekçi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Barış yılında Abdi İpekçi..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 Ş U B A T 1986

ANKARA NOTLARI

MUSTAFA EKMEKÇİ

Barış Yılında Abdi İpekçi...

Abdi ipekçi’yle karşılaşmam, Milliyet'e girdikten oldukça sonra ol­ du. Abdi ipekçi'nin İstanbul’a beklediğini söylüyorlardı, bense oyalı­ yor, bir türlü görünmek istemiyordum. 1961 'in Nisanında Yassıada’ya gittiğimde, Milliyet’ten Vasfiye Özkoçak:

— Abdi ipekçi seni arıyor, gelsin kendisiyle bir konuşmak istiyorum, diyor Duruşmadan sonra gidelim...

Hay Allah, nasıl atlatsam acaba? Vasfiye Özkoçak'a: — Hemen Ankara’ya dönmem gerekiyor, dedim. Döndüm de. Meğer Abdi ipekçi, Milliyet’e yeni giren bir muhabiri, okurlarına ta­ nıtmak istermiş. "Şöyle aslan bir muhabir aldık, şöyle haberler verece­

ğiz. filan. Sıkılganlığım yüzünden, Milliyet okurlarına tanıtılmayan tek kişi bendim herhalde! Abdi ipekçi daha sonra direnmedi artık. Ben de tanıtılmaktan kurtulmuş oldum!..

"Milliyet’ten Mektup" köşesini her okuduğumda, o geçmiş günler gelir

usuma, içimden gülümserim. Milliyet'e girerken, Abdi ipekçi’nin de­ ğil, İlhami Soysal’ın etkisi olmuştu. Hatta, belki, Abdi ipekçi karşı bile çıkmıştı. Bir dolu tanınmış, canavar gibi gazeteci varken, Mustafa Ek­ mekçi nereden çıkmıştı? İlhami, Ankara Temsilcisiydi:

— ille de Ekmekçi olacak, demiş olmalıydı...

Öncü’deydim o yıllar; geniş muhabir takımıyla Öncü, basına duman attırıyordu. Metin Toker, bir gün Akis'te, "Ama ne kadro!" diye yazmış­ tı. Öncü'den Milliyet'e yüz lira farkla geçtim. Parada, pulda gözümüz yoktu. Ankara’da o yıllar Mete Akyol, Orhan Tokatlı, Rafet Genç var, daha var... İstanbul'da, Haşan Yılmaer, Ali Gevgili, Haşan Pulur, Din- çer Güher yazı işlerinde. Seracettin Zıddıoğlu gece çalışanlardan. Halit Çapın, iyi bir röportajcı. Turhan, Bedri çizerleri. Gazetede adı "deli"ye çıkmış Turhan Aytul iyi gazeteci. Ömer Sami Coşar, daha kimler?

Yazarlarıyla pek bir ilgimiz yok, onların işi ayrı. Çetin Altan, gece nöbetlerimde kaçıncı kez yazısını inceliyor. Abdi İpekçi’den gelen bil­ mem kaçıncı not:

— Çetin, yeni bir yazı yazabilir mi? diye.

Yazı sakıncalı bulunmuş belli. Çetin Altan, yeniden daktilonun ba­ şına geçer.

"Durum" sütununu hazırlarken, kesinlikle konuyu bilen, araştıracak

olan hangimizse bilgi toplar. Karşısı ne diyor, bir de ona sormalı. Bir gün, diyelim, Süleyman Demirel'le ilgili bir haber yazmışız, ipekçi: — Süleyman Bey'e de bir sordunuz mu, ne diyor?

— Sormadık Abdi Bey, sorsak ne diyecek? "Böyle bir şey yok" diye­ cek...

— Canım, siz sorun. O söyleyeceğini söylesin...

Haydiii, yeni baştan bir uğraşma, arayıp sormaya çalışma; yerinde bulamama...

Hazırlanan haber, ertesi güne kalmıştır bile. Her şeyde o denli titiz miydi? Bir gün, Ankara'ya gelmiş, AP Genel Başkanı Ragıp Gümü- şpala'yla görüşmek istemiş, Gümüşpala görüşmek istememişti. AP- ye baktığım, sık sık karşılaştığımdan mı ne Paşa'yla aram iyiydi, izzet Sedes:

— Ekmekçi, Gümüşpala A bdi’yi kabul etmiyor! Bir konuş seni sever! dedi.

Telefonla aradım, evinde sayrılı yatıyordu. Konuyu anlattım: — Böyle böyle Paşam, Abdi İpekçi geldi; o gazetenin Genel Yayın

Yönetmeni. Görüşmek istememişsiniz...

— Görüşmem Ekmekçi, çünkü doğru yazmıyorlar. Kimseyle görüş­ mem!

— Ama Paşam, Abdi ipekçi başkadır, bir görüşün hele...

— Peki, dedi Gümüşpala; birlikte gittik evine. Abdi İpekçi sorular

sordu, o yanıtladı. Ben odanın içinde dolanıyor, görüşmenin bitmesi­ ni bekliyordum. Sorulardan biri aşağı yukarı şöyleydi:

— Elendim?sizin partinizde gericiler var, diyorlar. Doğru mudur, ne

kadardır?

— Abdi Bey, dedi Gümüşpala; Meclis’te üç-beş gerici var diye koca

partiye gerici damgası vurmak yanlıştır... filan.

Konuşma bitti, döndük. Ertesi gün Milliyet'te bir başlık: AP’de şu kadar yüz bin gerici var, biçiminde...

Gazete çıktığı gün Gümüşpala telefon etti:

— Ben sana demedim m i Ekmekçi, bunlar doğru yazmaz! diye. Bak,

gazetede neler var?

Sonra. Abdi İpekçi'ye sordum:

— Abdi Bey, Gümüşpala öyle bir şey demedi, neden öyle yazdınız?

— Kızdım, dedi Abdi İpekçi, benimle görüşmek istemeyişine kızdım!

Abdi ipekçi de insandı. Önün da duyguları, öfkeleri vardı. Gümü-şpala'nın kendisiyle önce görüşmek istemeyişi ağrına gitmişti...Abdi Ipekçi'den hep dostluk, ilgi gördüm. Hep güven duydu...

Yazdıkları çok yanlış şeyler de değildi. Yıllar sonra, gericilerin nasıl gemi azıya aldıklarını görecektik. O, 1 Şubat 1979 günü, faşist gerici­ lerin kurşunlarıyla öldürüldü. Haberi Cüneyt Arcayürek'ten almıştım. Kapı karşı komşuyduk Cüneyt'le. Tutucu gazeteler, Abdi ipekçi'yi sol­ cuların öldürttüklerini yazıyorlardı. Biri, "Abdi ipekçi’yi öldüren sol

kurşun" diye yazdı Yalan yazdığını biliyordu, bile bile yazıyordu. Bir

başkası, aylarca "Abdi hak-tu" diye iğnelediği Abdi ipekçi için timsah gözyaşları döküyordu! 5 Şubat 1979 günü çıkan "Abdi ipekçi’yi kimler

öldürttü?" başlıklı "Ankara Notları"na. orada adları geçenlerden tek söz­

cükle karşılık gelmedi. Bir yandan timsah gözyaşları dökerken, bir yan­ dan içten içe seviniyorlardı, bir aydın eksildi diye.

Abdi ipekçi, son dönemlerini Türk-Yunan dostluğu için harcadı. Bun­ da büyük başarı sağlayacağına inanıyordu. "Barış yılı"nda Abdi İpek­ çi. unutulmamalıdır inanıyorum ki, ölenler barıştan yana kişilerdi...

Geçenlerde, adını anmak istemediğim bir gazetede, yine adını an­ mak istemediğim bir yazar bakın neler yazabiliyordu:

"... Babıali yokuşuna, ansızın paçama saldırdığı zamanlarda, kaygılı

Türk gençleri, koşar, kulağından tutup öteye fırlatır, gelir saygıyla kolu­ ma girer:

— Üzüldünüz mü efendim! Siz sakın aldırmayın, o ne olsa bir ittir.

Fakat tehlikeli olmaya başladı, adam içinde dolaşması caiz değil, izin verirseniz kuduzcuya teslim edelim bunu!

— Olmaz, olmaz! derim. Evet hayasızdır, saldırgandır. Hatta beni par­ çalamaya bile kalkışır, ama korkmayın dişleri kesmez! Çünkü itliği bile kalmamış bir yaratıktır...

Nitekim gençler dediğimi yapıp, önüne bir kemik atınca, bu tuhaf it, ardı yerine kafası üzerine oturup şaklabanlıklar yapmaya yalanmaya baş­ lar. Fakat gençlerden bir feryat duyarım:

— Aman hocam, bu itin her tarafı pislik içinde! Üstelik de yıllanmış

şarap kokuyor. Hangi namussuzlar ne yaparlar buna!..." ,

Böyle sürüp gidiyor. Demek bazı "Türk gençleri(l)’’ buna soruyorlar,

Ne yapalım?" diye. Bu. "temizleyin!" dese, temizleyecekler! Bir ya­

zıyla. kendini bu denli ele verenini gördünüz mü? Kötü sözün sahibi­ nin olduğunu bilmezden gelse bile, kimi gençleri kışkırttığını saklayamaz duruma gelmiş .

Bunları okuyunca. Abdi ipekçi'ye. kırşkırtma sonucu öldürülenlerin tümüne öyle bir yandım ki...

Referanslar

Benzer Belgeler

Bununla birlikte fair play’i teşvik ve ödüllendirme noktasında sponsor olanlara ayrıcalıklar tanı- 9 Fair Play ödülü için kategoriler; Sportif Fair Play Davranış

Tescilsiz iĢaretin, sonraki tarihli tescilli markayla karĢı karĢıya geldiği durumlarda sonraki marka sahibi tescilli marka hakkına dayanarak kullanıma dayalı

Avrupa Konseyi tarafından vicdanî reddin tanınmasının gerekliliği ve bu hakkın AİHS’nin dokuzuncu maddesinin bir uygulaması olduğu yönündeki 1967 tarihli ilk

根據病因,可將高血壓區分為本態性(原發性)及續發性兩大類。

從次 ,行俠脊旁第三空陷中,中 穴也。 髎 髎 從中 ,行俠脊旁第四空陷中,下 穴也。 髎 髎 從下 下行,陰尾尻骨兩旁五分許,會陽穴也。

The main purpose of the study was to investigate a) the self-efficacy level of learners of English as a foreign language (EFL) in the process of learning English, b) whether their

合後,以葉片造粒機造粒時(Ram Extruder Granulator) ,有助於活性之保留,而 進

The purpose of the present study was to investigate the oral health status of the elderly in Taipei region and to confer the factor affecting oral health-related quality of