• Sonuç bulunamadı

Halifesiz 50 yıl

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Halifesiz 50 yıl"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET

18 Mart 1974

o f f f

L t ö t t ü r t M û

, 1« W M

SEK ı^.i. . . BÎP»

çaMü

R.

DAKyoSü B

il

E V A P K A K

VA^TİMÎI VûK-

TfolEKKEU^fr/ilKB/tyN

W&W B İİW QUifc

^KEMiHEB-K EN D İM E PEt

lTi

AfcAfyM BüUlfc-

^UN E L Ö E T T E ...

d e k i

h u m

KENDİNE-HALİFESİZ 50 YIL

BİLÂL N. ŞİMŞİR

3 M ART 1924 günü Türkiye B ü­ yük Millet Meclisi son OsmanlI Halifesini devirdi. Halifeliği kal­ dırdı. «Halife hal'edilmiştir... H i­ lâfet makamı mülgadır» diyen ünlü kanunu çıkardı. V e kanun, çıkar çıkmaz hemen uygulandı. O zamanki bazı gözlemcileıın deyimiyle, haber «bom ba gibi» patladı. İngiliz Dışişlerinde bir görevli, haberi duyunca, «muaz­ zam bir ihtilâl» dedi, üstelik kansız! Cumhuriyetin ellinci yı­ lından sonra, şimdi de bu «m u­ azzam ihtilâbıin ellinci yılını anı­ yoruz. Bu yazı dizisi, yakın tari­ himizin o önemli dönüm nokta­ sını anmak ve karınca kararınca aydınlatmak arzusuyla kaleme alındı. Yazıda, yayınlanmamış res mi arşiv belgeleri kullanıldı. Ola­ ya, teolojik açıdan değil, tarih açısından bakıldı. Elden geldiği kadar objektif ve tarihi yaratan­ lara sadık kalındı.

On yıl öncesi

B tR ÎN C t Dünya Savaşının baş larmda, 31 Ekim 1914 günü, Ka- hire’deki Ingiliz Temsilcisi Lord Kitchener, Mekke Şerifine bir me saj gönderdi: «Gerçek Arap so­ yundan birisinin Mekke veya Me­ dine’de Halifeliği üzerine alması­ nı» salık verdi. Böylece «şimdiki felâketten iyilik doğar» dedi. Al­ lahın da adını karıştırdı. Osman­ lI ve İngiliz İmparatorlukları o zaman birbirlerinin düşmanıydı­ lar. Ingiliz makamları, Hicaz

Arapların! OsmanlI Devletine kar şı ayaklandırma hazırlığı için­ deydiler. Mekke Şerifi Hüseyin’e bol keseden vaadde bulunuyorlar dı. Başka vaadler yanında Hali­ felik de teklif ediliyordu. Gerek­ çesi de bulunmuştu. Nasıl Mu- lıammed Arap soyundan idiyse, Halife de «gerçek Arap soyun­ dan» olmalıydı. Oysa OsmanlI Halife - Padişahı Arap değildi. Halife kutsal topraklarda, Mek­ ke veya Medine’de oturmalıydı. Osmanlı Halifesi ise İstanbul’da oturuyordu. Halifelik bir din müessesesidir denmiyordu: poli­ tikaya alet ediliyordu. Halifeli­ ğin «kutsallığnma, «dokunulmaz- lığlıma aldırış edilmiyordu. Baş­ ka savaş silâhları yanında, Hali­ felik de Türklere karşı bir siıâh olarak kullanüıyordu.

1915 yılında Ingilizler, Şerif Hüseyin'e Halifelik vaadlerini ye nilediler. Hicaz Araplarını Türk­ lere karşı ayaklandırma İşini yü­ rütenlerden biri olan Sir H . Mo Mahon, 30 Ağustos 1915 günü Şe­ rif Hüseyin'e bir mektup yollaal ve şunları söyledi:

«... ilân edilince Arap Halifeli­ ğini tasvip edeceğimizi, Arabis­ tan’ın ve halkının bağımsızlığını arzuladığımızı açıkça belirtmiş otan Loıd Kitchener’in m esajm doğrularız. Gerçek Arap soyun­ dan birinin Halifeliği üzerine al­ masının Ingiltere Hükümetince memnuniyetle karşılanacağını bir kez daha belirtiriz.»

Çok geçmeden Ingilizler, H a li­ felik silâhının kendilerine karşı da dönebileceğini anladılar. 2 Kasını 1915 günü Aga Han, İn ­ giltere Dışişleri Bakanı Sir E . — Grey’i gördü. Arap Halife p ro je­ sini Hind Müslümanları adına protesto etti. İngiltere yan çiz­ meğe başladı. Aga Hana, «Halife lik, Müslümanların kendi arala­ rında halledecekleri bir iştir; ne biz ne de bir başka M üslü­ man olmayan devlet buna karı­ şanlayız» diye cevap verildi. Şe­ rif Hüseyin’in Halife olması ko­ nusuna Ingilizler artık pek değin m ez oldular.

Bu arada Birinci Dünya Savaşı ilerlem işti. Türk askerleri « İ s - lâmın kılıcı» gibi, kutsal yerleri savunmağa çalışırken, İslâm kar deşleriniıı kılıcını arkadan yedi­ ler. Şerif Hüseyin ayaklanmıştı. Arkadan vurmuştu, i Kasım 1916 günü, «Kıble ulemasının artık Türk Halifeyi tanımamağa karar verdiği» açıklandı. Halifelik soru nu siyasetle birlikte yürüyordu. Hicaz Arapları Padişaha karşı ayaklandıkları gibi, artık H alife­ yi de tanımayacaklarım açıklı­ yorlardı. «Kutsal Savaş» çağrısı buralarda boşa gitmişti. M üslü­ manların bir kısmı Halifeye kar şı dönmüşlerdi. Şerif Hüseyin, siyasi bağımsızlığını ilân eder­ ken, Halifeye olan bağlılığını da koparmıştı. Siyasî ve dinî bağım sizlik, atbaşı birlikte yürüyor­ du.

İngiltere’nin telâşı

Bu gelişmelerden Ingtlizler te­ lâşa kapıldılar. Şerif Hüseyin, Halifeyi tanımamakla kalmaya­ cak, ayni zamanda kendisini ha­ life ilân edecek gibi görünüyor­ du. İngiltere, «milyonlarca Müs lümanm önünde suçlu durumuna düşmek» istemiyordu. Şerif H ü ­ seyin Halifeliğini ilân ederse, Ingiliz imparatorluğundaki m il­ yonlarca Müslüman, Londra

hü-Halifelik siyasetle

birlikte yürüyordu

kümetini suçlayacaktı. 6 K asım 1916’da, «Halifelik işinin savaş sonuna kadar askıda bırakılma­ sı» Şerif Hüseyin’e tavsiye edil­ di. Bu tavsiye, daha sonra da tekrarlandı. Şerif Hüseyin, kendi sini Halife ilân etmeğe kadar git m edl. Ama Mekke Ulemasının kendisini dinî lider olarak tanı­ dığı ve bazen hutbelerde sanki Halifeymiş gibi Şerif Hüseyin’in adının anıldığı görüldü. Herhalde Şerif Hüseyin, kendisini artık Is tanbul daki Halifeye bağlı saymı yordu.

Birinci Dünya Savaşı İçinde, dünya Müslütnanlarına yapılan «Kutsal savaş» çağrışma, Türk Müslümanlarından başka uyan olmamıştı. İngiliz ve Fransız İm paratorluklarındaki M üsliiman- lar Türklere karşı savaşm ışlar­ dı. OsmanlI vatandaşı bazı Arap lar ise doğrudan doğruya H a li­ feye karşı ayaklanmışlardı. 1918 yılında Mustafa Kemal Paşa, or­ dusunun başında Suriye’edn Ana dolu’ya doğru çekilirken hazin

bir manzarayla karşılaşıyordu: İngiliz uçakları Türk askerleri­ nin üzerinde uçuşurlarken, H a­ lep’te evlerden de geri çekilen Türk askerlerinin üzerine ateş ediliyordu. Ateş edenler, Osman İt vatandaşı Araplardı. Fetvalar Halep’te bile hükümsüzdü.

Halifelik konusu savaş sonrası­ na kadar «askıda bırakılmıştı». Ingilizler öyle istemişler, Şerif Hüseyin’i biraz sıkıştırmışlardı. Savaş biter bitmez Halifelik İşi yine ortaya çıktı. 8 Ağustos 1319 günü Cidde’deki İngiliz ajanı. Kral Hüseyin’e «Em ir - el • Mü­ minin» dendiğini Londra'ya bil­ dirdi. M ekke’de çıkan «Al Kıbla» gazetesi Krala «E m ir • el ■ Mü­ minin» diye hitap ediyordu. Bu­ nun anlamı açıktı. Kral, Mekke’­ de Halife sayılıyordu. Ayrıca Arabistan’da Hutbelerde Kral Hüseyin’in adı geçiyordu. îngiliz- ler yine telâşlandılar. Bunun Uze rine 17 Ağustos 1919 tarihli Al Kıbla gazetesinde Kralın bir açık laması yayınlandı: Birçok seçkin kimsenin Krala «Em ir - el •

Mü-—

.

...- - -■ ■■ ■ —

minin» diye hitap ettikleri, bu­ nun ise Halife anlamına geldiği belirtildikten sonra «M emleke­ tin Krala verdiği Unvandan baş­ ka Unvanın kullanılmamasını kar deşlerimizden rica ederiz» deni­ yordu. Böylece, Kral Hüseyin’in Halife ilân edilmesinin şimdilik önüne geçilmiş oldu.

Başkaları da sahnede

ÎN G İLÎZLE R İ telâşlandıran, yalnız «milyonlarca Müslüman önünde suçlu durumuna düş­ mek» kaygusu değildi. Ingiltere’­ nin yaptığı gibi başka ülkeler de Halifelik silâhını kullanmağa kal kışabilirlerdi ve kalkışabilecekle­ rinin belirtileri vardı. Ağa Hana, «ne biz ne de müslüman olma­ yan başka bir ülke bu İşe karı- şamayız» diye verilen cevabın altında bu kaygı gizliydi. İlk ak­ la Fransa geliyordu. Ingiltere Kral Hüseyin’i koz olarak kul­ lanırsa, Fransa da bir başka bi­ rini kullanabilirdi. Ingiliz im p a­ ratorluğunda Müslüman Kitleleri

yaşıyor İdiyse Fransız im para­ torluğunda da milyonlarca Müs­ lüman vardı.

Ağustos 1919’da Suriye’deki ba­ za camilerde Kral Hüseyin adı­ na dua edildi. Cuma günleri nut- belerde Kral Hüseyin’in adı anıl­ dı. Suriye o tarihte Fransız ışga- lindeydi. Buralarda Kral Hüse­ yin’in Halife gibi tanınmak isten­ diğini görür görmez Beyrut'taki Fransız makamları hemen hare­ kete geçtiler. Kral Hüseyin’in adı çabucak yasaklandı. Suriye ca­ milerinde Kral Hüseyin adına dua edilmeyecek, onun adı hut­ belerde okunmayacaktı. Fransız­ ların bu davranışı, İstanbul’daki Halifenin itibarını korumak dü­ şüncesinden ileri gelmiyordu. Fransıziar, îngilizlerin yaratmağa çalıştıkları Halifeyi tanımıyorlar­ dı, tanımayacaklardı. Daha son­ ra Fransızların niyeti iyice anla­ şıld ı: Ingilizler Kral Hüseyin’i Halife ilân ederlerse Fransıziar da Fas Sultanını H alife yapmayı tasarlıyorlardı. Bütün Müslüman dünyasınca tanınmasa bile Fran sız imparatorluğundaki MUslü- manlar, Fas Halifesine bağlana­ caklardı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Halifeliği kaldırdığı günlerde Fransızların bu niyetle­ ri daha açıkça ortaya çıkacak ve bazı Fransız gazeteleri Fas Sul­ tanının Halifeliğini ilân etme za­ manı geldiğini yazacaklardır.

Y A R I N :

İngiltere Vahdettin’i

Savunuyor,

kA&L-E O'MARA'MİN K A SA Y I YERİMDEN

sOYMAT/YIASA/QAN PElC U O p N U T O L M A D I İTH-_ S A N I Y O R U M -'D O Ğ RU . BURA, DA W ÍKUUANM A /v t i z c e i ? £ -. KEN BİR NOK-?>-_ TA 1/A t? V ''sA N A /ll-y YORUM Ö B ip ıö K S -Um e/l b . TÜM KAS te y û M i* - İAHPI R A - .B llS V M .y g ı u y o B L i ı ^ .f A K a r , ı s a h i b i m I ? SONRADAN KENDİ K E N D İN E S E -ı

DİŞİ BOND

BAŞLANGIÇ İÇ İN , ÑAUSA GİZE/' VARDIMCI OLABİLİR . DEM İR TAN­

RI " o -m a- L A ’ NIN o n u y e d i n

DEN. OYNATMASINA KIZMIŞ OLA-.

TİFFANY JONES

GARTH

ADANA İKTİSADİ ve

TİCARİ İLİMLER

AKADEMİSİ

BAŞKANLIĞINDAN

Akademimizde, işletme Maliye ve Muhasebe disiplinlerinden Doçentlik sınavı açılacaktır. Aday* larda, tklisadl ve Ticari tlimter Akademileri Do­ çentlik Hususi Talimatnamesinde belirtilen şartlar «ranır

İsteklilerin en geç 31 Mart 1974 tarihine kadar hangi disiplinden sınava gireceklerini belirten di­ lekçelerini 2 adet fotoğrafla birlikte Akademi Baş­ kanlığına vermeleri duyurulur.

(Basın: E • 246 - 11866/2184)

Türkiye Kızılay Derneği

Genel Merkezinden

Çeşitli Standart Eb’adlı Röntgen Filmi.

Mikrofilm ve Dis Röntgen Filmi Satın

Alınacaktır.

Demeğimizce 185.500 kutu muhtelif standart eb ’adlı röntgen tilmi, 31.450 kutu-rulo muhtelit mikrofilm ve 40.400 kutu diş röntgen filmi satın alınacaktır.

Şartnamesi 50,— TL. mukabilinde Ankara’da Genel Merkezden İstanbul’da Kızılay İstanbul Müdürlüğünden te­ min edilebilir.

Tekliflerin en geç 9.5.1974 günü saat. 16.00’ya kadar Ge­ nel Merkezimiz Muhaberat Servisine tevdi edilmiş olması lâzımdır Postada vukua gelecek gecikmeler nazarı itibara alınmaz Demeğimiz 2490 sayılı kanuna tabi değildir.

Cumhuriyet • 2185 <

(2)

fcöBkLUVÜPUM.V HEM D E.4 0 VH--»

DAM 8ü yANA '

k o e k o j y o ğ u m. PUDİ MQLX'U ALiPsöTûRDUfclfeZ vRiNOEN 0U > . ...’ t A BlttAid CİP SİM G A E m O Biß. KADIMDrB V E A ja n K B i c ç ^ r y y a p a _ a i a z S i z e • ^

Bf2

de

ataca- '

MIA’MM EiKßlNl

A lA U V I - __ - i f 1 DlN SIN ► UNUTMA , N C A M A , BU JJAYAT. V S 3 P » TA JAALDICSI Ü Y U F /S B . QPt> o r RJD yiLAN tCA* ( Z C V E C .O M U - KSr C A ß i PASINI K O R A B l-y v r ç a g U A * - / o

LU yo

' N E G Î - <£\

Bi DEVİM - Y

j

lü i S

¿ 2

TBMM’ne

karşı

Vahdettin’i

Ingiltere

savunuyordu

(E, 1291 yİ 2891/44),

'

asma:

..

Mim

¿VLLIJUAL

■•O ypher t e l e g r a m t o i r , H e n d t r a o n . ( C o n s t a n U n o p l t ; . sie ■« V ;: F o r e i g n o f f i c e . N o v e m b e r 2 1 a t , 1 9 2 2 . l O . p . m . ■■■ • •-■- - 9 ' ... • o . 5 8 4 , . . - — - o O o - — - ' if.: ■ u ' ■•;

İTALYA bile büsbütün kayıtsız kalamayacağını belli etmişti. Ger çi İtalya İmparatorluğunda, Fran sız ve İngiliz İmparatorlukları ka dar çok Müslüman yaşamıyordu. Ama, 1911’de Trablusgarb’ı zaptet mekle İtalya da «Müslüman İm ­ paratorluklar» arasına katılmıştı. İtalya, doğrudan doğruya bir Ha life ilân etmeyi düşünmüyordu, düşünse bile bunu kolay kolay gerçekleştiremezdi. Ama İtalya, Trablusgarp Müslümanlannı İs­ tanbul’dan koparıp ayrı bir dini şefe, Şeyh Ahmet Sünnisi'ye bağ lamayı düşünüyordu. Burada, ye ri gelmişken Kont Sforza’nm bir anısını aktarmak uygun olur: Trablusgarp Savaşından sonra Şeyh Ahmet Sünnisi Türkiye'ye gelmiş ve Bursa’ya yerleşmişti. Trablusgarp Müslümanlannı bu şeyhe bağlamayı tasarlayan İtal yanlar, onun geri dönmesini is­ tiyorlardı. Mütâreke günlerinde İstanbul’da İngiliz Yüksek Kom i seri bulunan Kont Sforza ile Ah m et Sünnisi arasında gizli gizli görüşmeler yapılır ve görüşmeler başarıya doğru ilerler. İtal- yanlar şeyhe bazı vaadlerde bulunurlar ve şeyh de Trablus- garp'a dönmeye razı olur görü­ nür. Tam bu sırada Kont Sforza’ nın aklına Mustafa Kemal gelir. Acaba Şeyh ile yapmak üzere bu lunduğu anlaşmaya Mustafa Ke­ mal engel olmaz mıydı? Görüş­ meleri Paşaya bildirir. Bundan sonrasmı Kont Sforza şöyle anla­ tır:

«Hareketime Kem al’in engel ol mayacağına emin olmak istiyor dum. Kemal bana şöyle cevap verdi:

— İstediğinizi yapınız; görüş­ melerimizin başarısından pek memnun oldum; artık Araplar- dan söz etmek istemiyorum; Arap lar üzerinde Türk hakimiyetini sürdürmek, bizim zayıf düşmemi zin nedenlerinden biridir.

«Kem al, daha sonra Türkiye’de pek güçlendiği zaman da asla bu görüşünü değiştirmedi... Halife­ likle Osmanlı İmparatorluğu ar­ tık çağdışı kalmış bir dünya po litikası gütme iddiasmdaydı. Tür kiye’nin hakimi olmak, Türkiye’ nin hakimi olarak kalmak ka­ rarım veren Kemal, bir ülkenin tam bağımsızlığını sağlamanın en iyi çaresinin sınırlar ötesindeki entrikalara karışmamak olduğu­ nu kavramıştı...»

İngiltere ve Fransa Halifelik işine karışırlarken Rusya bun­ dan uzak kalamaz, kalmak iste­ mezdi. Mademki İmparatorluk­ lar rekabetinde Halifelik bir si­ lâh olarak kullanılmak isteniyor­ du, öyleyse Sovyetler de bundan yararlanma yolunu aramalıydı­ lar. Nasıl İngiltere, 1915’lerde Ha lifeliği Osmanlı İmparatorluğu­ na karşı kullandıysa, Sovyetler de bunu İngiltere’ye karşı kul­ lanmayı düşündüler. Sovyet top­ rakları üzerinde de milyonlarca Müslüman yaşıyordu. Ve sonra Sovyetler, başta İngiltere ol­ mak üzere Batıya karşı savaş bayrağını açmış, bütün Doğu ül­ kelerini Batılılara karşı döndür­ me hareketine öncülük ediyorlar dı.

Bakû Kongresi günlerinde Sov yetler, Afganistan Emirini halife yapmayı düşünüyorlardı. Bunun da gerekçesi vardı: İstanbul'daki Halife İngilizlerin elinde esir kal mıştı. Öyleyse bir Hıristiyrn Dev letin elinde esir olmayacak, ba­ ğımsız bir Halifenin başa getiril mesi din bakımından daha iyi olmaz mıydı?!..

Entrikalar

H ANGİ yönden gelirse gelsin bütün bu Halifelik entrikalarının bir ucu, kaçınılmaz bir biçimde Türkiye'ye dokunuyordu. Yıllar dan beri dokuna gelmişti ve Ha­ lifelik ayakta kaldıkça da doku nulacak gibi görünüyordu. Daha doğrusu «glbİDSi fazlaydı. Doku­

nacaktı. Türkiye var olmak, var kalabilmek derdindeydi. Yeniden silâha sarılmıştı. Kurtuluş Sava­ şı yapıyordu. Halifelik antrikala- rına Ankara’nın genç hükümeti de bulaştırılmak istendi. Vahdet tin’e karşı savaşmak amacıyla. Veliaht Abdülmecid’l Anadolu’ya kaçırmak ve Ankara’da Halife ilân etmek isteyenler vardı. Ab- dülmecid Efendi de Anadolu’ya geçmeye istekli görünmüştü. Proje, ilk bakışta çekici gibi gö­ rünebilirdi. Halife Ankara’da olunca, bütün dünya Müslüman­ ları Ankara hükümetini destek­ leyecekti ve zafer kolaylaşacaktı! Mustafa Kemal, Halife Efendinin zaferi kolaylaştırıp kolaylaştır­ madığını acı tecrübelerle bilen­ lerdendi. Suriye'den çekilirken bunu gözleriyle görüp bir kez daha yaşamıştı. Kurtuluş Savaşı nın derin anlamı bir yana, sırf bu hayat tecrübesi bile O ’nıın Halifelik entrikasına asla bulaş­ mayacağını anlamağa yeterdi Gerçekten Mustafa Kemal Ab dülmecid'i Ankara’ya getirip Ha life yapmak projesine yanaşma­ dı.

Halifelik entrikalarından uzak kalmak isteyen tek Devletin, Ana dolu’da kurulan yeni Türk Devle ti olduğu daha o zaman sezilmek teydi.

T.B.M.M.’nin ilk

kararlan

T Ü R K İY E Büyük Millet Mecli si, Halifeliği kaldırmaya gitme­ den önce, bu konuda iki karar

îngütere Dışişleri Bakanlığının 21 Kasını 1922 ile Istanbuldaki İngiliz Yüksek Komiserliğine gönderdiği «saltanatın kaldırılmasının Hindistan Müslümanlarınca kabul edileceğini bildiren şifre telgrafının fotokopisi»

. " y

leloKrarc

r.o.

566 ( o f .ovanber 12th;

.

.. r . a l l f a t e , , l a s t paragraph.

; ' .V

T O fi'.v - '

. Jo;;, arv o f <.n.ilor. vitiWs no»' re ce iv e d and

.

o p. w ill i t netit

y o v 'b v bag as w ell as to

- V . -v: ’ - ,

i r

.

u’ hold.

'¡ret’ v o r ’ fro»», e n th u sia stic and u n c r it ic a l

ewdorse..tun o f uhgora p o lic y to ca u tiou s o p p o s it io n ,

-Paie-j;

0

!. la la r.lc law, which apparently preclu d es

'

. orpu: ex.t o f -h a llfo t e . froir, temporal power.

:v; - .et.erhi p r o b a b liU .’ I s .'t h a t Mohenroe'dnn o p i n i o n '

- i l l . fl :.d .rr.eans o f r e c o i.c lll:,

I t s e l f to a ccep ta n ce

o f f a i t accoiiinll r e s t . ll:u- froc a c tio n o f Turkish

A . , _ _ • - v ■ M »• - * , & . l

-o el «K. ■.

verdi. Halifelik konusunda karar venııeye kendisini yetkili gördü­ ğünü ispatladı. Meclis, Büyük Za ferden az sonra ve Lozan Konfe ransı arifesinde, 1 Kasım 1922 günü Saltanatı kaldırdı. Meclis, «Hakimiyetin kayıtsız şartsız mil letin olduğunu» daha kurulduğu günlerde ilân etmişti. Saltanat, millet hakimiyetine ters düşü­ yordu. Kaldırıldı. Türkiye, Cum­ huriyete doğru gidiyordu adım adım. Hakimiyet, tek elde, Tür­ kiye Büyük Millet Meclisinde toplandı.

Saltanatın kaldırılması, din ve dünya işlerinin birbirinden ay rılması demekti. O zamana ka­ dar Osmanlı Padişahları, hem Devlet otoritesini, hem de din otoritesini temsil ediyorlardı. Hem Padişah, hem Halifeydiler. Şimdi, Halifenin Padişahlık sıfa tı kaldırılıyordu. Vahdettin yal­

nız Halife olarak bırakılıyordu. Ingilizler hemen harekete geç­ tiler. Türkiye Büyük Millet Meo lisinin böyle bir yetkisi var mıy dı? Halifenin Padişahlık otorite­ sinin kaldırılmasını Müslüman dünyası, özellikle Hind Müslü­ manları nasıl karşılıyorlardı? So ruşturuldu. Hindistan Genel Va­ liliği raporunu verdi: Hind Müs İdmanlarının bir kısmı Ankara’­ nın kararını hararetle destekli­ yordu. Bir kısmı tenkitsiz kar­ şılıyordu. Bazı Hind Müslüman­ ları ise çekingen bir biçimde mu halefet etmek ve Şeriata dayan- ‘ mak istiyor görünüyorlardı. Ama genellikle Müslüman kamuoyu bu «olup bitti» y! kabul edecek ti. Bövle olunca İngiliz makam­ ları da Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararma ses çıkaranla dılar. İlk defa, Meclis, Halifelik konusunda önemli bir karar

ver-miş ve bu kararı da kabul edil­ miş oluyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Halifelik ko­ nusunda karar verme yetkisi ba­ kımından bu ilk karar, daha son rası için bir emsal olacaktı.

Padişahlıktan halifeliğe

P AD İŞAH LIK sıfatı kaldırıl­ dıktan sonra Halife Vahdetin, an cak bir selâmlık töreninde gö­

ründü. İkinci selâmlık törenini göze alamadı ve 17 Kasım 1922 günü Malaya adlı İngiliz zırhlısı­ na binip kaçtı. Ertesi günü Bü­ yük Millet Meclisi halifelik ko­ nusunda ikinci kararını verdi. Daha doğrusu iki karar birden aldı: Hem kaçan Vahdettln’in Ha lifelik sıfatını da kaldırdı, hem de yerine yeni Halifeyi seçti. İs­ tanbul'daki İngiliz Yüksek Komi ser Vekili Mr. Henderson, 19 (D evam ı 7. sayfada)

DİŞİ BOND

TİFFANY JONES

ÖYLEYSE WOLZA NE Ö L D Ü ? >

GARTH

BENİ BU SÜECJYE TES

u m e t/v i e G A e n -t. y e

-TEttl KADAC YEN/LDIM

GECÇEH Big.

POEMSES Gibi

üDNLİŞUVOPSUM- YU2AMrZÖA- İ B U . SEM NACİlöA BİB

»¿A-BİLÂL N. ŞİMŞİR

(3)

o

Halifesiz 50 yıl

(Baştarafı 4. sayfada) Kasım günü haberi Londra’ya telledi. Prens Abdülmecid'in 148 oyla Halife seçildiğini, Prens Se- lim'in 3, Prens Abdül Rahman’ m da 2 oy aldığını bildirdi. 20 Kasım günü Refet Paşa, Vahdet tin’in Halifelikten düşürüldüğü­ nü, Abdülmecid’in Halife seçil­ diğini resmen İstanbul'daki Yük sek Komiserliklere bildirdi.

Fransız Yüksek Komiseri M. Pclle ile Amerikan Yüksek K o ­ miseri Amiral Bristol yeni Ha­ lifeyi hemen tebrik ettiler. Böy- lece Türkiye Büyük Millet M ec- , lisinin kararım kabul ettiklerini belirtmiş oldular. Ingiliz Yük­ sek Komiser Vekili m . Hender­ son ise TBM M ’nin kararını ka­ bul etmek istemiyordu, A bdül- mecid’i hemen tebrik etmedi ve Rafet Paşa’nın yazılı notasına da yazılı cevap vermedi. Bir yandan Londra’dan talimat İsterken, öte yandan da öteki Yüksek Komiser lere baskı yapıyordu. Lozan Kon feransmın başladığı bugünlerde. Müttefiklerin birlikte hareket et­ meleri gerektiğini, Ankara’nın kararını hemen kabul etmemele­ rini söylüyordu. Mr. Henderson ayrıca yeni Halifenin İslâm dün­ yasında tanınıp tanınmadığını Londra’dan sordu. Müslümanlar, Ankara Meclisinin kararım ka­ bul edecekler miydi? Yeni Ha­ lifeyi tanıyacaklar mıydı acaba? Fransız gazeteleri çoğunlukla Vahdettin’ in bir Ingiliz gemisi­ ne binip kaçmasını suçluyorlar ve Ankara’nın kararını yerinde buluyorlardı. Bazı Fransız ga­ zeteleri, Abdülmecid’in Halifeliği nin İslâm dünyasında tanınmama sı ihtimali üzerinde duruyorlar­ dı. Bu durumda İslâm dünyasın­ da bölünmeler olacağını, yeni Ha life adayları ortaya çıkacağını söylüyorlar ve üç adaylık ihti­ mali bulunduğunu yazıyorlardı: Hicaz Kralı Hüseyin aşırı Ingiliz etkisi altında, Afgan Emiri çok uzakta diyorlar ve Fransız K u­ zey Afrikasınm Fas Sultanını di nl lider olarak tanımasını salık veriyorlardı.

24 Kasım günü Abdülmecid e - fendinin Halifelik tahtına çıkma töreni yapıldı. Yüksek Komi­ serler de törene çağırıldılar, ama Ankara’nın kararını tanımış ol­ mamak için gelmediler. Bu arada durum aydınlandı Hindistan Müslümanlarının- yeni Halifeyi tanıyacakları anlaşıldı. 27 Kasım günü Ingiliz Yüksek Komiser Vekili ile Fransız Yüksek K o­ miseri Halife Abdülmecid’i zi­ yaret ettiler. Böylelikle Büyük Millet Meclisinin kararım tam­ mış oldular Kabil'deki Ingiliz Temsilcileri de Afganistan Müs­ lümanlarının hutbelerde Halife Abdülmecid’in adını andıklarım Londra’ya haber verdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi­ nin Halifelik konusundaki karar ve yetkisi bir kez daha tanınmış

oluyordu. , ,

Yarın: Son Karara

Doğru

(4)

BİLÂL N. ŞİMŞİR

Vahdettin

Halife olarak

kalmak, Kıral

Hüseyin ise

Halife olmak

istiyordu

m

____ _ „

l¿&

. , O SjJ> I . . . . , - , , Londra \ !»- » ^ NimaaailtCAÎna 0 J * - y ^ S . o " , • •

>¿•1*1.*-. (• *

* "

r î £ - ' J - < l A, «. ıı . . •* •'-*“*— * " » . - ¿ * 1 1 ^ ^ < > * Jy Londra Mümessilliğine gönderilen 2« Ocak 11)24 tarihli yazının fotokopisi. Vaz,da ' T . Türkiye --- j ~ • • ' , . / , . m . » . - T ' V ' ' • > & .. ^ *'**'.'« sınırları ■■ j g , ' nlarında * * 1 yakınlarında Halifelik hareketleri olduğu, bu hareketlerin arkasında İn gilizlerin bulunduğu yolunda haberler alındığı belirtilerek gerekli bilginin verilmesi >J> fa ' | * I*- * • z * « » > u I ı • • 4 * » I . * - '• r ‘ ’ ■ *' c i / i , j ı •

- ı>r-.w.

U j< z- i , «• ,

" —

B Ü Y Ü K Millet Meclisinin ka­ rarlarını kabul etmeyenlerin ba­ şında yurt dışma kaçm ış olan Vahdettin ile Hicaz Kralı H üse­ yin vardı. Vahdettin, İngiliz zırh­ lısına biner binmez «tahtından feragat etmediğini» söylemişti. Kendisini hem OsmanlI Padişa­ hı, hem de Müslümanların H ali­ fesi sayıyordu hâlâ. Gerçi H ıris­ tiyan bir devlete sığman bir ha­ lifenin ipso facto halifelik sıfatı­ nı kaybedeceği yolunda yayınlar yapılmıştı. Buna şeriat hukukunca da cevaz verileceğini, yani şeriat hukuku bakımından da böyle bir kimsenin artık halife olarak tanınamayacağını belirtenler o l­ muştu. Ama Vahdettin, Padişah­ lıktan ve Halifelikten umudunu kesm iş görünmüyordu.

Vahdettin umut içinde Hicaz Kralı Hüseyin'in davetini kabul etti. 15 Ocak 1923 günü Hicaz’a vardı. İhtim al, Müslümanların halifesi olarak bu kutsal diyarda göklere çıkarılacağını hayal et­ m işti. Umduğunu bulamadı. H i­ caz'da kendisini H alife olarak tanıyan yoktu. Tersine, Hicaz Kralı Hüseyin'in kendisi H alife­ lik peşindeydi. 28 Mart 1928 gü­ nü İngiltere'nin Cidde K on so lo­ su Londra’ya şunları telledi:

«(E sk i) Sultan'ın buraya geli­ şinden beri kendisiyle ancak Mekke Hariciye Nezareti aracı­ lığıyla haberleşebildim ve kendi­ sini özel olarak görmek olanağı­ nı bulam adım.

«Kral Hüseyin ile ilişkilerinin nâzikâne olduğunu, fakat hiç sa­ m im i olmadığmı öğrendim. Zevk ler ve mizaçlar bakımından ara­ larında çatışma vardır. Kral H ü ­ seyin ezici bir biçimde heybetli

davranıyor ve onun Halifelik k o­ nusunda tasarılarıyla ilgili söy­ lentiler eski Sultan üzerinde iyi etki yaratmıyor...»

Vahdettin H icaz’da umut kırık­ lığına uğradı, pek fazla tutuna­ madı. M ısır, Ürdün veya Kıbrıs gibi Müslümanların yaşadığı bir yere gitmek istedi. îngilizler mü saade etmediler. Kendisini artık «Ingiliz İmparatorluğunun ko­ nuğu» saymıyorlardı. «İstenm e­ yen adam» ilân etm işlerdi. S o­ nunda İtalya’nın San Remo şeh­ rinde oturmasına müsaade edil­ di. Vahdettin Uç yıl sonra, 1926’- da orada ölecek ve Şam ’a gömü­ lecekti.

İngiltere ve Halifelik

V A H D E T T İN Hicaz'dan uzak­ laştıktan sonraki aylarda da Kral Hüseyin Halifelik emellerini sür­ dürdü. Türkiye, Hüseyin’in bu konudaki hareketlerini yakından ve kuşkuyla izliyordu. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Hüseyin’in Halifelik emellerinin arkasında İngiltere'nin bulunduğundan kuş­ kulanmaktaydı. Hariciye Vekâle - tinden Londra Mümessilliğine gönderilen 20 Ocak 1924 tarihli ve 3924/16 sayılı bir yazıda şöyle denilmekteydi:

«Hicaz Kralı Hüseyin'in A ka- ba'.va ve Amman'a vaki seya­ hatlerine ve güya Halife ilân edileceğine dair Times gaze­ tesinin 11 Kânunsâni 924 tarih­ li nüshasında mtinderiç bir bend muhtevası bilhassa tngil tere’nin ilân-ı Hilâfet mesele­ sinde ittihaz eyleyeceği tavır ve hareket noktai nazarından pek ziyade calibi dikkat gö­

rülmüş olduğundan Ingiltere Hükümetinin bu husustaki mesleki hareketinin istiknâh edilerek istihsal buyurulacak malûmatın inhası ehemmiyetle rica olunur efendim.»

Bu yazı yazıldığı tarihte Tür­ kiye Cumhuriyeti henüz taptaze bir devletti. Cumhuriyet ilân edi leli 80 gün olmuştu. Bu iki bu­ çuk aylık yeni Devlet yine Hali­ felik entrikalarım izlemek zo­

runda kalıyordu. Kral Hüseyin dolaşıyordu. Times gazetesi K ra­ lın Halife ilân edileceğini yazı­ yordu. Türkiye, haklı olarak kuş kulanıyordu. Bu haberlerin arka sında İngiltere var gibiydi. Ger­ çi altı ay önce Lozan Andlaşma sı imzalanmıştı, ama Andlaşma henüz yürürlüğe girmemişti. Tür kiye Büyük Millet g e ç lis i A nd- laşmayı en önce onaylayan Par lamento olmuştu. Öteki ülkelerin bazıları Andlaşmayı henüz onay lamamışlardı. Yürürlüğe girebil­ mesi için Andlaşmanın onaylan­ ması, onay belgelerinin teati edil mesi gerekiyordu ve Türkiye bu­ nu bekliyordu. Andlaşma yürür lüğe girdikten sonra da İngiltere ile yeni Türkiye Cumhuriyeti ara smda birçok pürüzlü sorunların çözümlenmesi gerekecekti. Andlas ma imzalanmakla dertler bitmiş olmuyordu. Böyle bir zamanda Türkiye, sınırları ötesindeki Hali felik entrikalarını da mı izlemek zorunda kalacaktı? İmparatorluk zamanında bu uğurda kaydedilen bunca zamandan sonra genç Cum huriyet Hükümeti de mi bu sorun la uğraşmak durumunda bırakıla çaktı? Haberler, her halde genç Cumhuriyet Hükümetini rahatsız ediciydi ve bunların arkası kesil miyordu. Hariciye Vekâleti bir hafta sonra, 26 ocak 1924 tarihin­ de 4284/23 numarayla Londra M ü­ messilliğine aşağıdaki yazıyı yol ladı:

İstenmektedir.

«1 — Hicaz Kralı 14 Kânunsa ni tarihinde Am m an’a vasıl olarak ahali ve Arap teşkilâtı tarafından selâmlanmış ve Kral Hüseyin’in Halife olması için hiç bir şahsi emel ve arzu su olmadığı ve fakat bütün İs­ lâm fırkaları tarafından kendi­ sine arz ve teklif olunacak o - lursa bunu kabul edeceğini be­ yan eylemiş.

«2 — Yirmi güne kadar D ey- rizor’da umum aşair rüesasile yeni bir içtima yapılacakmış. Bundan on gün evvel... İrak Hükümetiyle bir vahdet tesis ettirmek için birkaç İngiliz er

kâmharp zabitile birlikte M u ­ sul’dan Ceziretül - Arab'ta İbnissuud... nezdine gitmişler. Bundan birçok ay sonra hudut ta da Hilâfet meselesi için bir kongre yapılacakmış. Bu kong reye Şerif Hüseyin ile Vahdet­ tin de bizzat iştirak edecekler miş.

«3 — İngiltere Mısır Hidivi nl Hilâfeti elde eünek maksa diyle Avrupa seyahatine teş­ vik etmekte imiş. Yine İngil­ tere’nin teşvikiyle Arap rüesa sı. Hükümeti arazisinde «K ü - tüp.te İngiliz miralay] «Knox» un riyasetinde aktolunan

mü’-*\ o

temerde Kral Hüseyin'in mü­ him alâkası varmış.

«İstihbaratı anifeden İngiliz lerin hilâfeti elde etmek için birçok teşebbüslerde daha bu­ lunduğu tezahür etmekte oldu ğundan bu meselenin yakın­ dan ve ehemmiyetle takip e - dilmesi ve bu hususta istihsal edilecek malûmatın iş’arı mer* cudur efendim.»

Haberler Geliyor

N E OLUYO RDU? Îngilizler 1915'lerde Arapları OsmanlI Dev­ letine karşı ayaklandırmak için

(Devam ı 7. Sayfada)

DİŞİ BOND

TİFFANY JONES

IOBE Ü E I N U N D A . UOUZ «Ai'LESwi ç e v n e - L&YBJs) G İ Z İ A H - İA.TI& . V 'C E L Î N E V E ( « I DELİM . C O A Clû. • \ ^ K O N O ^ A S l ÎÇ tE C C L D U IC Ç A . O O C l M D l C . p. t i a u H jN IC lh J , LOBEUEI SO SSdh O t v e O N U YILDIZ Z A P T I L A Ş

GARTH

(5)

BASTV A H L A K T A S A S IN A V - u r T i n U r l y e t Ü İ A İ A * . t a a h h ü t t u t K B Ü R O L A R : A N K A R A : Atatürk B u lv a n Yener Apt . Yenişehir, T e l: 12 09 20 - 12 95 44 • İ Z M İ R : Halit Ziya Bulvarı No. 65 K at 3, T e l : 31230 • 24709 • G Ü N E Y İLLE ­ R İ: K .K öp rü 34. S. N o. 40 - A D A N A , Tel. 14550-13934-19731

A

12 A y 6 A y 3 A y 1 A y

Halifesiz 50 yıl

(Baştarafı 4. Sayfada) Halifelik silâhım kullandıkları gibi, yeni Türkiye Cumhuriyetine karşı da mı aynı silâhı kullana­ caklardı? İmparatorluk artık ta­ rih olmuştu. Ama eski oyunlar­ dan hâlâ vazgeçilmemiş gibi gö­ rünüyordu: Bir yerde Kral Hüse­ yin. Halifeliği üzerine alabilece­ ğini söylüyordu. Öte yanda, Tür­ kiye'nin sınırları dibinde Halife­ lik kongreleri toplanıyordu. Hü­ seyin’le Vahdettin’in de Kongre­ ye katılacakları söylentisi geliyor­ du. Esrarengiz bir takım İngiliz subayları Türk sınırlarının he­ men ötesinde mekik dokuyorlar­ dı. O sınırlar ki, daha kesinlikle çizilmiş değildi. Ortada Musul sorunu vardı. Türkiye’ye geri mi verilecek, yoksa Irak'ta m ı kala­ caktı? Lozan’da askıda bırakıl­ m ıştı. Buralarda şimdi Halifelik entrikaları çevriliyordu. Ve Tür kiye Cumhuriyeti, sanki can çeki­ şen OsmanlI İmparatorluğu imiş gibi, bu oyunlara hedef alınmak isteniyordu. H ariciye. Vekâleti, üstüste Londra Mümessilliğinden bilgi istiyordu. İngiltere’nin niye­ ti neydi? Ne yapmak istiyordu İngiltere? Neyin nesiydi bu birbi­ rini kovalayan haberler?

Derken arkasından bir üçüncü yazı daha: Hariciye Vekâleti 12 Şubat 1924 günü, Türkiye’nin Londra Mümessilliğine 5211/42 sayı ile şu yazıyı gönderir:

«Vahdettin taraftarlarının Ş am ’da biliçtima Araplarla müştereken Hilâfet meselesini müzakere edecekleri ve bu içtimain İngiltere Hükümetin­ ce fevkalâde matlup ve mül­ tezim bulunduğu ve hatta iç­ timaa iştirak için İngiliz mu­ hibbi Mısırlılardan dahi bir heyetin dahi ikna edilmiş ol­ duğu ve içtimada kıraat edil­ mek üzere Vahdettin’in bir beyanname izhar ve zirini «Halife-i Müslimin» diye imza eylediği ve içtimada ittihaz edilecek mukarreratın bütün âlemi İslama ilân ve tebliğ o- lunacağı haber alınmıştır..» Hariciye, bu haberleri bildi­ rir ve Londra M ümessilliğinden yine bilgi ister: Doğru mudur bu haberler, doğruysa bunun altında yatan amaçlar nedir? Ne yapılm ak istenmektedir? Kı­ sacası kafalar durmadan Hali­ felik sorunuyla kurcalanır du­ rur. Hariciye Vekâleti, dar kad­ rosuyla binbir çeşit önemli so­ runların yanında bu konuyla da kafa yorm ak, zaman harca­ mak zorundadır. Sayıları ve kadroları zaten yetersiz olan Dış Temsilcilikler de aynı du­ rum dadır. Birbirini kovalayan entrikalar insanı bıktırır, usan­ dırır. Varsa yoksa Halifelik so­

runu. Vahdettin, Kral Hüse­ yin ve hatta Mısır Kralı. Hep­ sinin de arkasında İngiliz par­ mağı ... Bütün bunlar genç T ür kiye Hükümetinin adamakıllı canını sıkm aktadır her halde.

1924 yılının Ocak - Şubat ay­ larında birbirini kovalayan bu Halifelik entrikaları acaba bar­ dağı taşıran son dam lalar olma­ mış m ıdır? Türk yöneticileri, bu entrikaları izlemek yerine, Halifelik sorununu kökten ke­ sip atmanın artık kaçınılmaz hale geldiğine karar vermiş ola­ m azlar mı acaba? Türkiye’yi ra hatsız eden, doğrudan doğruya hedef alan bu entrikaların önü­ nü kesm ek, her halde bunları yakından izlem ekle olacak bir iş değildi. Çünkü entrikalar sı­ nırlarımız dışında toplanıyordu çoğunlukla. A n kara’nın otorite­ si oralara uzanamaz, entrikala­ rı oralarda bastıramazdı. Am a, A nkara, bütün bu oyunların kaynağını kurutacak ihtilâlci bir karar verebilirdi. Doğrudan doğruya Halifelik müessesesini kaldırabilirdi. Böylesine köklü bir karar, sıtmanın önüne geç­ m ek için sivrisinekleri kovala­ makla vakit kaybetm ek yerine bataklığı kurutmak gibi etkili ve kesin olabilirdi. A nkara, so­ nunda bu yola gidecekti.

V e 1924 yılı Şubat sonlarına doğru A n kara’dan çıkan haber­ lerin artık çeşnisi değişir.

YARIN: Son karara doğru

Heykelin

(Baştarafı 1. Sayfada)

Kuruldan geçmiş

Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Başkanı, 50. yıl Kutlama Kurulu Güzel Sanatlar Kom itesi Başkanı Mustafa Aslier, iyi niyet ve fedakârlıkla herkesin katıldığı bir çalışmanın böylesine yanlış bir biçimde değerlendirilmesin­ den duyduğu üzüntüyü belirtmiş, sanatçı Gürdal Duyar’m heykeli­ nin dikilmesi ile ilgili çalışmalar hakkında geniş bilgi vermiştir.

Mustafa Aslıer’in verdiği bilgi­ ye göre. Cumhuriyet döneminde doğmuş, sanatçı kişiliğini kabul ettirmiş, devlet sergilerinde dere­ ce almış, müzede eseri bulunan 20 sanatçının bir nevi ödüllendi­ rilmesi anlamında bir seçim ya­ pılmış ve bu sanatçılardan İstan­ bul’un çeşitli semtleri için, konu­ da tamamen serbest oldukları eserler istenmiştir.

(6)

Al TEPKİSİNİ MîEfcDi.

^ D E M l i ğ E P E M A

n

O

l m a

N fP E

PlLAÜ-v e ö l ü - T I K K i ' ^ t W j K A N m m A ¿(1 | S K ö N ^ -

K A ilW A ÖÂŞiADl, Afili- VE O TuüAKlı BAŞ (¿A v

İL'

i

H

ö

L

V ü m iıtiM m v tm m

JüzDû^dMMHRELEYEKf; <

OKuDu,,,

İÇTİM frtltrt Bu PAVUPİ

SA

ü

)KPA-

Ki DİMltycMİEjZİ E T K İltii, BlAALKiŞ-

Tifc K

û

?TU .

m

W 1* * ' )

StKAW

Ift*

vu‘l ^ uiu^>

A W W M 1 . . .

t

HALİFESİZ 50 YIL

BİLÂL N. $İMSİR

ıI

Türkiye fok önem li " -

devrimler eşiğinde

12 ŞUBAT 1924 günü İngiltere

nin yeni Türkiye M üm essili M r. Lindsay İstanbul’a geldi. Artık Savaş hali bitm iş, Lozan Antlaş ması imzalanmış bulunduğu için Türkiye’deki Batılı Tem silcilere Yüksek K om iser denmiyordu. A m a, Lozan Antlaşması henüz yürürlüğe girm em iş ve yeni Tür kiye ile Batıklar arasında diplo m atik ilişkiler henüz kesinlikle düzenlenmemiş olduğu için bu temsilcilere E lçi veya Büyükel çi adı da verilmiyordu. M üm es­ sil deniyordu. Londra’daki Türk Temsilcisi de M üm essil idi. Dip lomatik ilişkiler hangi düzeyde kurulacaktı? Türkiye, Büyükel­ çilik düzeyinde kurulmasını; Ba tılılar ise E lçilik düzeyinde kal m aşım istiyorlardı. B u , henüz çözümlenmemiş bir konuydu. Sonra Türkiye Ankara’yı Başkent olarak resmen kabul etmişti. Norm al olarak yabancı diploma tik temsilcilerin başkentte otur­ maları gerekirdi. B atıklar henüz Türkiye’nin yeni beşkentihi de kabul etm em işlerdi, bunların diplomatik temsilcileri İstanbul’ da oturuyorlardı. Bu yüzden Tür kiye Hariciye Vekâleti İstanbul da da bir Murahhaslık açmıştı. Batılı temsilcilerle Ankara ara­ sında irtibatı sağlıyordu. Bu Murahhaslığın veya büronun ba­ şında 1924 yılında Dr. Adnan (Adıvar) bulunuyordu.

İlk ziyaret

İN G İL İZ M ümessili 14 Şubat 1924 günü Dr. Adnan (Adıvar) beye ilk ziyaretini yaptı. Ayni zi yaret esnasında Halife Abdülme cid Efendiyi de ziyaret etmek istediğini bildirdi. Daha Ankara’ ya gidip Türkiye Dışişleri Baka m m bile görmeden, İstanbul’a gelir gelmez Halifeyi görmek is ­ temesi dikkat çekiciydi. Dr. A d ­ nan (Adıvar), İngiliz M ümessili nin gelir gelmez Halifeyle gö­ rüşmek istemesinden biraz ra­ hatsız olmuştu, ama yine de onun bu arzusunu kabul etmişti. Halifeyle görüşmesi için bir ran devu alacaktı. On gün kadar bir zaman geçti. İngiliz M üm essili Halifeyle henüz görüşememişti. 25 Şubat günü M r. Lindsay ye­ niden Dr. Adnan Adıvar ile gö­ rüştü ve Halifeyle ne zaman gö rüşebileceğini sordu. Bunu ayni gün Londra'ya şöyle telledi:

«...(H alifeyle görüşme konu­ sunda) ne yaptığını bugün ken­ disine (Dr. Adnan Beye) sordum. Gayet açık olarak, Ankara’dan al dığı gizli talimata göre bu konu­

da bazı değişiklikler- düşünül­ mekte olduğundan şu sıralarda siyasî kişilerin Halifeyi ziya­ retlerinin hoş karşılanmayacağı cevabını verdi. Bu durumda ıs ­ rar etmeyeceğimi, ancak İm p a­ ratorluğun her tarafındaki M üs­ lümanların Halifeye olan ilgileri bakımından... kendisini ziyaret edip saygılarımı sunmak

istedi-T A K V İ M

21 Mart — Sefer 26

er-0 * J* J-t

* * l>’ -t /- ’ ı _ i - ı » A y t * >*3 ' ± , ---I

&

~

j

ı%.

ıiı_*

^ j

ur—

cL-j>

v

ç

ı

'f-y •)-£> c

jj

/

j

>

e -

o"4'

¿ y

t»,

er“ “ ' «a ■*.

/V' T U t * , , r t ı r -ı ı f j J J Í V - 1 / W . s s ' 1 -g i j n J J ^ a a f ,

_

^ r ; ^ ^ er’ '* 1 > M s . c X .— A j j % f ____

tS 4

—=>

S

ys-l

“*

J>

^ O - . _ â' U ^ ' ' >. * > / & < s C ' — i y - . r**u- ^ t% -— -J. cjS ~ ' J-,

Hariciye Vekili ism e t Paşanın 27 şubat 1924 tarihli şifre telgrafı» ğimin açıklanmasını arzuladığı­

m ı söyledim ...»

«Son birkaç günden beri bir şeyler olacağı yolundaki belirti ler artm ış olduğundan Adnan Beyin aldığı haberler hiç şaşır tıcı değildir. (Halife hakkında) Eski usul metodlar söz konu­ su değildir, ama Anadolu’ya sü­ rülmesi ve statüsünün küçültül m esi muhtemeldir. Bu konuda her an harekete geçilebilir. Arzu edilse bile Halifeye yardım için elbette ki hiçbir şey yapılamaz.»

Halifelik konusunda Ankara’ nin bazı kararlar alacağı yolun­ da Londra’ya ulaştırılan ilk tel graf bu oldu. Aslında M r. Lind­ say bu haberi Dr. Adnan Adıvar’ , dan almıştı. Ama mahiyetini he nüz kestirememişti. Halifenin Anadolu’ya sürüleceğini, yetkile­ rinin de azaltılacağını sanıyordu. «Eski usul metodlar söz konusu değildir» derken. Halifenin mah kûm edilmesi, hapse atılması gi bi noktaları kastediyor gibidir. B u gibi tedbirler söz konusu olmadığına göre, akla, Abdülme cid Efendinin İstanbul'dan Ana dolu’ya , şprülmesi, ihtim al, geli­ yordu. İngiliz Mümessilinin H a ­ lifeye yardım edilemeyeceğini söylemesi de ilginçti. Eski H a­ life Vahdettin’e yardım etmişler di de ne olm uştu?! İngiliz m a­ kamları kendi başlarına iş açma m işlar mıydı? Alayı valâ ile ka çırdıkları Vahdettin’i sonunda «İstenmeyen adam» ilân etm e­ m işler miydi? Bu yakın tecrü­ belerin ışığı altında, şimdi, «H a­ lifeye yardım için elbette ki hiç­ bir şey yapılamaz» deniyordu. Artık İstanbul’da İngiliz donan­ m ası da yoktu.

İstanbul’un telgrafı 26 Şubat Sabahı Londra'ya ulaştı. Türki­ ye işlerine bakan dairenin m ü­ dürü M r. Osborne telgrafı oku­ duktan sonra şu notu düştü:

«M ustafa K e m al’in son günler­ de Türk askerleri ve gazeteci­ leri ile görüşmelerinin mahiyeti ni bu telgraf açıklıyor gibidir. K em al — hiç değilse şimdilik — bahtsız halifeyi daha da aşırı V atikanlaştırm ayı düşünüyor ga liba.»

Vatikanlaştırma

D E M E K K î, İngiliz Dışişleri yetkilileri de daha ilerisini dü­ şünememişlerdi. Halifeliğin «Va tikanlaştırılacağım » sanmışlar­ dı. V atikanlaştırm a, Halifeliğe Türkiye Cum huriyeti içinde bir «D evlet» statüsü verm ek anlamı taşıyordu. Y an i Devlet içinde D e v le t! Türk K urtuluş Savaşı­ nın millî birliği ve bütünlüğü sağlama amacına doğru gelişm iş, hele Saltanatın kaldırılm asıyla T ü rk iy e ’de D evlet otoritesinin tek elde toplanmış olduğu düşü­ nülm üş olsaydı, Cum huriyet Tür k iy e ’sinin, tersine bir tutumla «D evlet içinde D evlet» yaratma yı söz konusu bile ettirm eyece­ ği kendiliğinden anlaşılırdı. Cum huriyet Türkiyesi, kendi e- liyle Devlet içinde D evlet yarat mak şöyle dursun, Devletin bü­ tünlüğünü zedeleyip gölgeleyebi lecek her kalıntıyı silip süpür­ mek azm indeydi. im paratorlu­ ğun son kalıntılarından biri o- lan Halifeliğin A n ad olu ’da Vati- kanlaştırılması söz konusu de­ ğildi. Bu eski kuruluşun artık günleri sayılıydı. ,

27 şubat 1924 günü Hariciye Ve kili İsm et (İnönü) imzasıyla Dış Temsilciliklere çekilen bir şifre telgraf, yaklaşm akta olan son karara ışık tuttu. Telgraf çok gizliydi, Elçilerin veya M ü­ messillerin bu şifreyi kendileri açması isteniyordu, yani bun­ dan şifre m em urları bile haber­ dar olm ayacaklardı. Gerçi bir­ kaç gün sonra bunun gizliliği kalm ayacaktı, ama o gün için son derece gizli tutulması gerek li görülüyordu. 45 Num aralı o- lan İsm et Paşanın bu şifre telg­ rafı şöyleydi:

Önemli telgraf

«Bu şifrenin bizzat mürselün ileyh tarafından açılacağı.

«Bütçe müzakeresi esnasında Cum huriyetin bilcümle esasatı m edeniyeye istinat ederek seri ıslahata teşebbüs etmesi lüzumu Türkiye B üyük M illet Meclisin­ de hararetle mevzuubahs ve mü zakere edilmiştir. H üküm et de

bu fikirdedir. M eclis’te şim diye kadar tebarüz eden ( ? .,„ ) ne na zaran H ilâfet esasen- H üküm et dem ek o lu p Cum huriyet idarede ise bir m akam ı H ilâfetin sebehi dahi kalm am ış olduğu iddia ve Hanedanın T ü rk iy e’de ikam eti ebediyyen m em nu olması ve ev- lâd-ı zükûrun derhal ihraçları dermevan ediliyor. K ezalik Er­ kânı H arbiye! U m u m iye ve Şe- riye V ekâletlerinin Kabineden ihracı ve şeriye umurunun bir Başm üftülüğe tevdii m evzuuba histir. M em lekette terbiye ve tedrisatı um um iyenin tevhidi dahi iltizamı mütalea olunuyor. Reisicumhurun senebaşı nut­ kunda bu esasata tem as edile­ cektir. M eclis birkaç güne ka­ dar bir kararı k at’iye varm ası m em uldür. Şim dilik m ahrem tu tulm ak üzere arz-ı m alûm at ede rim. M eclis kararının ayrıca teb­ liği tabiidir.

İS M E T » Dili epeyce eski olan bu önem li telgraf, birkaç cüm le içinde, pek önemli devrim ler arifesinde bulunulduğunu açıklam aktadır. Şöyle k i: ( I ) Halifelik bir bakı­

m a D evlet dem ektir. Türkiye C um huriyeti, kendi içinde bir başka Devleti kabul edem ez Ö y leyse H alifelik kaldırılacaktır. ( I I ) OsmanlI Hanedanının er­ kek üyeleri sınırdışı edilecekler­ dir. (I I I ) O zamana kadar K abi­ ne içinde yer alm ış bulunan Er- kânıharbiye ve Şeriye V ekâlet­ leri K ab in e ’den çıkarılacaklar­ dır. ( I V ) Din işleri artık Şeriye Vekâletince değil, bir B aşm üfiü lükçe yürütülecektir. ( V ) Millî Eğitim de tâ Tanzim attan beri süregelmiş olan M ektep • M ed­ rese İkiliği kaldırılacak, m edre­ seler kapatılacak, layık eğitim birliği sağlanacaktır. Meclis bu önem li sorunları tartışm aktadır ve birkaç güne kadar kesin ka rar verm iş olacaktır. Cum hur­ başkanı Gazi M ustafa K em al, bütçe yılı başındaki konuşma­ sında bu sorunlara değinecek­ tir... Bu devrim lerin asıl am acı, Türkiye Cum huriyetini uygar­ lık temeline oturtm aktır.

Y A R I N :

Londra’ya gönderilen

rapor...

ıiü eûN

s o k r a . Ü A U A K AS AYI

YEKİMDEN BİLE

OYNATZAAADUC. .

V A K İ Ö 7 V M İ2 A

DİŞİ BOND

TİFFANY JONES

\SZZZ S E K İN

ADAMLARIN

¡CALDIRAÇI > A P / A A K T A J ip H A Z I R L A M A K 7A

kCSAK/N ALTINA

. A c Z A c y E Z L E Ş T l R . \ M Q c r Î A ZlŞ k a l mCl a o. ■ R um i 1300 Mart 8 Hicri Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İmsak 1394 6.01 11.41

12.21

6.00

15.47 9.26 18.22 12.00 19.53 1.31 4.24 10.04 ilk serinin 2. Kitabı

MELİH CEVDET

ANDAY

Yeni

Tanrılar

Fiyatı 15 TL . Her kitapçıda bulunur.

İsteme adresi: Ç A Ğ D A Ş S A Y I N L A R I Cağaloğlu. Halkevi Sok 39-41

GARTH

A -r e ç u s p ve in

KUU-ANDKÍlWZ

YASLAR NCOS

D E .? C-AAAA.'YI a l e v. ı LEftl’N A S A S İ H İo a « L ó e l e s ! ,

ivceSENiRc esri.

■k u q b w nO A T E S L E E

ı-NfN ORADAN

” , yüce

raw

İ8

h

/

m

,

b i r a zs o n c a, a t&ş O D A S IN D A N < S E ç S -

RJBJC D9ŞA8.1VACUCA-

C A K L A S . FAKAT, t i m i ü a c a

nin ¡él S177VENVJS

-f..l ,

T A M A U T L A -

RÜPutaf—

KINDAN 0 E -

ÇECLeCICBN

B O Ş A lT & C A d rZ . <SA6TH I v e S E V S ÎU E f AT,

asa?

Referanslar

Benzer Belgeler

— Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz ve 24 arkadaşının, ülkemizin sağlık sorunlarını tespit etmek ve gerekli önlemleri almak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün

— Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli ve 14 arkadaşının, yurt dışında çalışan işçilerimizin, yurt dışında ve yurt içinde karşılaştıkları idarî, malî, ekonomik,

— Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ve 21 arkadaşının, Türkiye'de devlet ve millet hayatındaki israfı önleyerek, bütçe açıklarını kapatmak için alınacak tedbirleri

zeme, Silah Teçhizatı ve Melbusatın Hibe Edilmesine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Komisyonumuzun 19 Aralık 1996 tarihli 6 ncı

ibaresi &#34;Cumhurbaşkanına” şeklinde değiştirilmiştir. Ç) 108 inci maddesinin birinci fıkrasına &#34;inceleme,” ibaresinden önce gelmek üzere &#34;idari

MADDE 70– Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, Başbakanın veya bir bakanın veya bir siyasî parti grubunun yahut yirmi milletvekilinin yazılı istemi üzerine kapalı

Madde 2- Madde ile 193 sayı lıGelir Vergisi Kanununun yatı rı m indirimi istisnası nı düzenleyen 19’uncu maddesinin yürürlükten kaldı rı lmasıönerilmektedir. Yatı rı

9- Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından önce 19 Kasım 2019 tarihinde, daha sonra 09.12.2019 tarihinde yapılacağı duyurulan ihalenin 6 Aralık 2019 tarihinde iptal edilmesi