• Sonuç bulunamadı

GÖÇMEN ÇOCUKLARI İŞLEYEN KURULUŞLAR ÜZERİNE BÜTÜNSEL BİR NİTEL ARAŞTIRMA UYGULAMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GÖÇMEN ÇOCUKLARI İŞLEYEN KURULUŞLAR ÜZERİNE BÜTÜNSEL BİR NİTEL ARAŞTIRMA UYGULAMASI"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

GÖÇMEN ÇOCUKLARI İŞLEYEN KURULUŞLAR ÜZERİNE

BÜTÜNSEL BİR NİTEL ARAŞTIRMA UYGULAMASI

Yrd. Doç. Dr. Serkan GÜZEL∗ Prof. Dr. Mehmet MEDER∗∗

Göçle gelen çocuklara ilişkin sunmaya çalıştığı gündemi sorgulayan bu çalışma, 24 kurum ve kuruluşun rapor, basın duyurusu ve uygulamalarına doküman analizi, söylem analizi ve içerik analizinden oluşan bütünsel bir nitel araştırma yöntemi uygulamasına dayanmaktadır. Daha özelde, dokümanın biçimsel özelliklerini ortaya koyacak A Grubu Soruları, içerik analizi, dokümanın içerik özelliklerini ortaya koyacak B Grubu Soruları ve söylemi düz-yan-karmaşık anlamlar ışığında önerilenler doğrultusunda yeniden yapılandırılacak olan söylem analizi uygulanacaktır. Böylece, “göçle gelen çocuk” kelime grubunun 24 kurum ve kuruluşun rapor, belge ve uygulamalarında nasıl yansıma bulduğunu ortaya koymaya çalışan bu çalışmanın bulguları elde edilmiş olacaktır.

Anahtar Kelimeler: göç, çocuk, doküman analizi, söylem analizi

Examining the agenda trying to present by associations and institutions in relation to migrant children, this paper depends upon the application of combined qualitative research technique consist of document analysis and discourse analysis and content anaysis to the reports, speechs and applications of 24 association or institution. In particular, A group questions that reveal formal characteristics of the documents; content anaysis, B group questions that unveil qualifications of the document and discourse analysis that will be restructured with regard to direct-indirect-complex meaning of the discourse will be implemented. So, the findings of this paper trying to put forward how become the group of word of “child coming through immigration” into effect in the reports, files and applications within these 24 institutions and associations will be achieved.

Keywords: (im)migration, child, document analysis, discourse analysis

Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü DENİZLİ 

Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü DENİZLİ

ÖZET

(2)

2

1. GİRİŞ

1970’li yılların sonlarında artan küresel göç hareketleri, ev sahibi ile göçle gelenler arasında kendi kültürlerini sürdürme eğilimi ve kendilerini ev sahibi kent kültürüne ait hissetme istekliliklerinin önünü açarak kültürel uyum yaklaşımlarına bırakmıştır. Göçe ilişkin bu yaklaşımın temelinde tarihsel süreç içerisinde üç önemli gelişme olduğunu görmek mümkündür: İlki, krallıklardan farklı olarak ulusal bilincin oluşmasıdır. İkincisi, taşımacılık ve iletişim teknolojilerinin göçleri tek yönlülükten çıkarmasıdır. Üçüncüsü ise, liberal devletlerin kendi kültürlerini göçmenlere zorla kabul ettirme eğiliminden vazgeçmiş olmalarıdır. Bütün bu gelişmeler, göç sonucu ortaya çıkan toplumdaki kıt kaynak paylaşımını gündeme taşırken, toplumun önemli dezavantajlı öznesini oluşturan kadın hareketine ve çocuk emeğine bu perspektiften bakan bir Sosyoloji Literatürü’nü ortaya çıkarmıştır.

Gerek göçle gelen çocuklara ilişkin çalışmalar, gerekse göç literatürü büyük oranda Kuzeybatı Avrupa ve Amerika ülkelerine odaklanmıştır. Ne var ki, Türkiye gibi görece olarak daha az gelişmiş ülkelerin kendilerine has irdelenmesi gereken dinamikleri olabilir. Gerçekten de, yapısal sorunlar, aktörler ve güç ilişkileri gibi boyutları ön plana çıkaran, özellikle sosyolojinin ekonomi politik temelli çalışmalarına gereksinim vardır.

Kuzey-batı Avrupa’da 18. yy.ın sonlarında ortaya çıkan önce Avrupa’nın belli bölgelerini, daha sonra ise tüm kıta Avrupasını sarıp sarmaladıktan sonra kitle üretimi kaygısı oluşturarak Amerika’da olgunlaşma aşamasına geçen Endüstri Devrimi’nin Türk toplumuna doğrudan yansımayışı ve buna bağlı olarak kentleşmeye ivme kazandıracak bir sermaye birikiminin gerçekleşmeyişi, Türk toplumundaki göç ve kentleşme eğilimi ve çalışmalarını en azından 1950’li yıllara kadar geciktirmiştir. Her ne kadar Türkiye’de göç süreci 1950’lerde başlamış olsa da, göç sürecinin toplumsal sonuçlarının gözlemlenebilmesi için 1960’ların sonlarına kadar beklenilmesi gerekmiştir. Ayrıca, I. Dünya Savaşı’nın doğrudan II. Dünya Savaşı’nın dolaylı etkileri ve Türkiye’nin dünya çapında göç alan bir toplum olmayışı birlikte değerlendirildiğinde, ulusal literatürdeki göç çalışmalarının dikkate değer ölçüde sınırlı olduğu ortaya çıkar. Ancak gecikmeli de olsa göç çalışmaları, en azından 1970’li yıllarda ilk kez Türkiye’nin bir içgöç sorunsalı olduğu ve çözülmesi gerektiğini vurgulayan Tekeli ve Erder (1978)’in

(3)

3

içgöçler adlı çalışması ile başlamış, göçün toplumsal nedenleri ve sonuçlarını öncelediği gibi içgöçü sayısal verilerle de destekleyici işlevleri bir arada gören Ünalan (1998: 91-100)’ın Türkiye’de içgöçe ilişkin veri kaynaklarının değerlendirilmesi adlı çalışması ile pekişmiştir. Bu, artık Türkiye’de iç göçe ilişkin sosyolojik çalışmaların yapılabileceği bir zeminin olgunlaştığı anlamına gelir. Öte yandan Türkiye’de iç göç sorunsalına dikkat çeken çalışmalardan biri, Tekeli (2008)’nin göç ve ötesi, diğeri ise İçduygu’nun (1998) Türkiye’de içgöçler adlı çalışmasıdır. Kocaman (2008), Türkiye’de iç göçler ve göç edenlerin niteliklerini 1965-2000 yılları arasında irdeleyen kapsamlı bir çalışma ile ulusal literatürü daha da zenginleştirmiştir. Açıkça görülebileceği gibi bu aşamaya kadar olan çalışmalar, bir yandan içgöç sorunsalına dikkat çekerken; diğer yandan da içgöçün neden ve sonuçlarını birlikte ele almaya çalışmıştır.

Ulusal literatürü böylece zenginleştiren göç çalışmaları, bu aşamadan sonra göçün nedenlerine odaklanmaktan çok göçün sonuçları ile ilintili olan başta kentleşme (Dikmen 2002) olmak üzere gecekondulaşma (Olşen tarihsiz; Tok 1999), yoksulluk (Dikmen 2002), kentteki çocuk işçiler (Açıkalın 1997; Şişman 2004), sokakta çalışan çocuklar (Özyanık 1994; Kahramanoğlu 1996), suç ve çocuk suçluluğu (Hancı 1996) vb. gibi göçün sonuçlarına ağırlık verme eğilimine gitmiştir. Bunun, bir anlamda yaklaşık 200 yıldır çetin bir Avrupalılaşma çabası veren Türk toplumunun özelliğine paralel olarak göç çalışmalarının da Avrupalılaşma kaygısından çok da bağımsız bir gelişme olmadığı oldukça açıktır. Ulusal literatürdeki bütün bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, özellikle 2000’li yıllarla birlikte iç göçün nedenlerini irdeleme kaygısı taşıyan çalışmaların dikkate değer ölçülerde azaldığı açıkça ortaya çıkar. Ne var ki, ulusal literatürün olduğu kadar anomik kentleşmeden doğan sosyal sorunların üstesinden gelebilmesi gereken Türk toplumunun da, göçün nedenlerini ve sonuçlarını irdeleyecek kapsamlı sosyolojik çalışmalara gereksinimi olduğu akılda tutulmalıdır.

Bu bağlamda göçle gelen çocukları işleyen kuruluşlara u çalışmamızın literatüre bir katkı sağlayacağı ve daha öncekilerden farklı olarak ülkemizin kentleşmesinin niceliğini değil de niteliğini dikkate değer ölçülerde arttıracak politikaları ön plana çıkaracağı düşünülebilir. Başka bir anlatımla, çalışmamız, kentleşmenin bir sonucu olarak değerlendirilen gecekondulaşma, yoksulluk, suç, çocuk suçluluğu vb. gibi sosyal sapma süreçlerinin önemli bir kaynağı olarak değerlendirilmesi gereken ancak çok zaman göz ardı edilen sınıfsal ilişkilerin (sermaye, emek, mekan ve

(4)

4

hizmet) özü ve kaynağı niteliğindeki kıt kaynak mücadelesine dikkat çekme kaygısını öncelemektedir. Bu çalışmanın amacı, daha özelde kurumsal bakışın, göçle gelen çocuklara ilişkin değerlendirmelerini tespit etmeye, anlamaya ve yorumlamaya çalışmaktır. Her ne kadar katılımcılar kendi sorunlarını kendi ifadeleri ile belirtseler de, göç gibi özellikle makro toplumsal değişme sürecinin getirdiği bir takım sorunlar devlet kurum ve kuruluşlarının destek, yardım, görüş ve önerileri olmadan tüm açıklığıyla ortaya konamaz. Başka bir anlatımla, söz konusu toplumsal sorunların tam anlamıyla tespit edilebilmesi ve çözüm önerilerinin ortaya konabilmesi için kurumların göç çocuklarına ilişkin gerçek gündemlerinin ortaya konması son derece önemlidir. Böylelikle, bu çalışma göç çocuklarının kendi “gerçek gündemleri” göçe ilişkin plan, proje ve program oluşturan “kurumsal gündem” ile eklemlenerek bütünsel bir perspektifin oluşumuna katkı sunacaktır.

2. ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ

Bu çalışma kapsamında göçle gelen çocukları işleyen kuruluşların (kamu, dernek, vakıf vb. gibi sivil toplum örgütü) sunmaya çalıştığı gündem analiz edilmeye çalışılacaktır. Bu doğrultuda, sahadan elde edilen belgelere (her bir kurum veya kuruluşun hazırladığı rapor, basın duyuruları ve uygulamalara) doküman analizi, söylem analizi ve içerik analizi nitel araştırma yöntemleri uygulanacaktır:

Bilindiği gibi dokümanlar bir konuyu sadece kayıt altına almak için değil aynı zamanda da bilginin zenginleştirilerek etkili şekilde sunumunu yapmak için yayınlanmış belgelerdir. Bu anlamda doküman analizinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, dokümanların ayrıntıları içinde kaybolup gerçek sorun ile bağlantıyı koparmamaktır. Dokümanın ayrıntılı bilgileri içinde kaybolmamak ve ne arandığının tam bilincinde olunabilmesi, aranan kelime, kavram, deyim ve söz grubunun tam anlamıyla belirginleştirilmesine (standart bir forma kavuşturulması) bağlıdır. Bu doğrultuda, aşağıdaki görülebileceği gibi dokümanın biçimsel özelliklerini ortaya koyacak olan 10 adet A Grubu (formel) ve 8 adet B Grubu (içerik) gibi iki ayrı soru kategorisinden oluşan bir değerlendirme yapılacaktır: A grubu (formel) soruları:

A1. Dokümanlara neden gereksinim vardır?

(5)

5

A3. Dokümanlar nerelerden ve kimlerden elde edilmiştir?

A4. Doküman kimler tarafından yayınlanmıştır? A5. Doküman ne amaçla yayınlanmıştır? A6. Doküman ne zaman yayınlanmıştır?

A7. Dokümandaki içerik asıl kaynaktan mı yoksa ikincil kaynaklardan mı elde edilmiştir?

A8. Dokümanlar asıllarının aynısı mıdır?

A9. Doküman üzerinde herhangi bir tahribat var mıdır?

A10. Farklı kaynaklardan edinilen dokümanlar arasında tutarlılık var mıdır?

B grubu (içerik) soruları:

B1. Göçle gelen çocuklar dokümanda ne anlama gelmektedir? B2. Göçle gelen çocuklar dokümanda hangi büyüklükte işlenmiştir? B3. Dokümanlarda göçle gelen çocuklara ilişkin yorum yapılmış mıdır? B4. Dokümanda göçle gelen çocuklar hangi kavram ile temsil edilmiştir? B5. Göçle gelen çocuklar dokümanda kaç kez tekrarlanmıştır?

B6. Dokümanın elde edildiği kurum-kuruluşun göçle gelen çocukları gündeme taşıma amacı nedir?

B7. Diğer dokümanlar ile karşılaştırıldığında dokümanda göçle gelen çocuklara ilişkin açıklama yapmanın güçlük derecesi nedir?

B8. Dokümanın göçle gelen çocuklara ilişkin açıklamalara verdiği genişlik kitleselleşme potansiyeli için yeterli midir?

İkinci olarak, daha önceki aşamalar göz önünde bulundurularak söylem düz, yan ve karmaşık anlamlar ışığında önerilenler doğrultusunda yeniden yapılandırılacaktır. Bilindiği gibi bireyi imgesel gerçekliğinden koparıp simgesel gerçekliği benimsemeye zorlayan güç ilişkileri, değerler, ideolojiler, kimlik tanımlamaları gibi çeşitli toplumsal olguların dilsel kurgulamalar yoluyla yansımasının çözümlemesine dayanan eleştirel söylem analizi yöntemi, kimin ne söylediğinden çok söyleme tepeden bir bakış olanağı sunar (Elliot 1996: 65-68; Fairlough 2005: 53-75; Farrely 2010: 98-104; Hammersly 1997: 237-248). Bu bağlamda, “göçle gelen çocuk” kelime grubunun bulunduğu cümlecik ya da cümlelerin düz, yan ve karmaşık anlamları (anlambilimsel), söz dizimi ve resim, imge, imaj göstergebilimselliğinin ortaya konmasını sağlayacak eleştirel söylem analizi,

(6)

6

mesajı verenin mesaj alıcısını yönlendirmek istemekteki gerçek amacı/hedefini belirginleştirecek ve buna bağlı olarak söylem önerilenler doğrultusunda yeniden yapılandırılacaktır (Aziz 2008: 137-141; Baş ve Akturan 2008: 36).

Son olarak, sahadan elde edilen belgelere içerik analizi nitel araştırma yöntemi uygulanacaktır. İçerik analizi, eldeki materyallerin görünen anlamının ötesinde sosyal gerçeklere ulaşmak için çıkarımlarda bulunmayı önceler. Burada metinler içerisindeki işaretleri anlamlara dönüştürecek bir ara mekanizma gerekir ki, bu da kodlama işlemi ile mümkün olmaktadır (Morra and Rist, 2009: 372-391; Huckin, 2004: 13-32; Boldauf, 2003: 47-60). Metinlerin önce okunarak anlamlarının anlaşılması daha sonra da kodlanması gerekmektedir. Kelimeler kodlama birimi olarak alınabileceği gibi anlamlı cümleler ya da paragraflar da kodlama birimi olarak alınabilir. Kodlama, veriler arasında anlamlı bölümlere (bir kelime, kelime grubu, paragraf, cümle gibi) isim verilmesi sürecidir . Kendi içinde anlamlı bir bütün oluşturan bu bölümler, araştırmacı tarafından isimlendirilir, diğer bir ifade ile kodlanır. Elde edilen kodlar listelenir. Bu kod listesi verilerin incelenmesinde işlevsel bir rol oynar. Ancak kodlama sürecinde araştırmacının, araştırma sorularını ya da araştırmanın kavramsal çerçevesini dikkate alması ve bu çerçevede verilerin içinde ne arandığının sürekli farkında olunması gerekir (Kümbetoğlu 2008: 155-157). Bu bağlamda örneklemin analiz birimi, “göçle gelen çocuk” kelime grubu olarak belirlenmiştir.

Nitel araştırmaların bir önemli özelliği de geçerliliğinin ortaya konmasıdır. Geçerlilik koşulunun, veri bütünü içinde temel merkezi önemdeki kavramları iyi tespit etmek, sadece tek bir ögeye dayalı açıklamalardan kaçınmak, oluşturulan kategorileri bir biri ile mantıklı ve tutarlı bir biçimde ilişkilendirmek, analizleri ilişkilendirilen bu kategorilere dayandırmak, çok uçlardaki açıklamaları seçmekten kaçınmaya bağlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda (Kümbetoğlu 2008: 50-52) tek kelimeden oluşmayan en az iki olguyu içinde barındıran “göçle gelen çocuk” kelime grubunun kapsayıcı bir analiz birimi olduğu görülür. Başka bir anlatımla, “göçle gelen çocuk” analiz birimi, sanki sıradan bir göç olgusunu ifade ediyormuş gibi ele alınmış, böylelikle tüm önyargı ve etkilerden arındırılmasının önü açılmıştır.

(7)

7

3. VERİLERİN ANALİZİ

Nitel araştırmaların veri analizinde fikirler, kavramlar, temalar metnin tekrar tekrar okunmasına dayanır. Kavram ve kategoriler kodlar olarak ayrıştırılır. Kodlama süreci aslında araştırmacı için yönlendirici bir araçtır. Bir başka ifade ile kodlama araştırmacıya niteliksel veri yığını içinde ne yöne doğru gideceğini gösterir. Nitel araştırma veri analizi, “betimsel”, “sistematik” ve “yorumlama” olacak şekilde 3 aşamada gerçekleşir. Birincisi, veri setindeki ifadelerin orijinal haliyle hiçbir değerlendirme yapılmadan aktarılmasından; ikincisi, bazı nedensel ve açıklayıcı sonuçlara ulaşmak amacı ile verilerin betimsel olarak tespitinden sonra bunlar arasında ilişki tanımlamaya ve buna bağlı olarak veriler arasında karşılaştırma yapmak, birbirine karşıt noktaları saptamak ve temalar arasında benzerlik kurmaktan; üçüncüsü ise, önceki iki aşama ölçütünde sınıflanan, çözümlene ayrıştırılan verilerin araştırmacı tarafından değerlendirilmesinden oluşur (Kümbetoğlu 2008: 152-155).

“Göç çocuklarının durumu kentli akranlarından iki kat kötü”, “Terörün tükettiği göç çocukları”, “CSA Vakfı geleceğin Fazıl Say’larını yetiştirecek”, “Kalem tutması gereken eller karton topluyor”, “Yeşeren Düşler Projesi”, “Bugün UNİCEF’e katılın, tüm çocuklara eşit şartlarda okula başlama fırsatı verelim”, “Başkasının mesajı”, Çocuklar derste büyükler kursta”, “Sokakta yaşayan/çalışan çocuklar: tespitler ve çözüm önerileri”, “Çocuk meclisi”, “Bu çocuklar bizim”, “Çağdaş Lise Mezunu Kızları Meslek Edindirme Projesi”, “Sağlıklı kentler hareketi”, “Yerel aile Çalıştayı Hukuk Gurubu”, “Çocuk haklarının adı ver ama kendi yok”, “TEV Ankara şubesi, iç göç entegrasyonu projesi kapsamında yapılan çalıştaya katıldı”, “Toplumda çocuk ruh sağlığını etkileyen faktörler”, “Otizmliyim, ben de varım, ben de vatandaşım!”, “Çocukların mutlu geleceği için umut yıldızı projesi”, “1996 Türkiye İnsan Hakları Raporu”, “Çocuklarımızın görev ve sorumlulukları” ve “Göç mağduru çocukların çalışmaları sergileniyor” başlıklı (isimli) göçle gelen çocuklar ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili 24 adet doküman elde edilmiştir.

Dokümanların analizinden elde edilen kodlar, tekrar etme sıklığı açısından dört temel kategoride (500’den fazla tekrar eden, 499-100 arası tekrar eden, 99-20 arası tekrar eden, 19 ve daha az tekrar eden) incelemek daha anlamlı olacaktır. Buna göre en çok tekrar eden iki koddan biri “çocuklar”, diğer ise “aile”dir. Başka bir

(8)

8

anlatımla, “çocuklar” kodu birinci kategoride (590 kez kullanım ile) en çok tekrar eden kod olmuştur. İkinci kategorideki en çok tekrar eden kod ise (142 tekrar ile) “aile” olmuştur. Üçüncü kategoride en çok tekrar eden kodlar sırasıyla “Çocuk meclisi” (76 kez tekrar), “göç” (74 kez tekrar), “sağlık” (70 kez tekrar), “sokak/sokağın çocuğu” (66 kez tekrar) ve “göç çocukları” (62 kez tekrar) olarak karşımıza çıkmaktadır. Dördüncü kategoride en çok tekrar eden kodlar ise sırasıyla “toplum(sal)” (19 kez tekrar) “suç” (18 kez tekrar) olarak karşımıza çıkmaktadır. “Ziyaret etmek” (16 kez tekrar) ve “iş” (15 kez tekrar) kodlarıdır. Aynı kategoride 14’er kez tekrar eden kodlardan biri “meslek” kodu, diğeri ise “öğrenci” kodudur. “Okulu bırakmak” ve “sokak” kodları 12’şer kez tekrar eden kodlar arasındadır. “Terör” kodu 11 kez kullanılan tek kod olarak karşımıza çıkmaktadır. “Gençler” ve “vakfımız” kodları 9’ar kez; “çocuk yetiştirme” “göç eden” ve “yoksulluk” kodları 8’er kez; “İstanbul” ve “vakıf” kodları 7’şer kez tekrar etmiştir. 6’şar kez tekrar eden kodlar “Doğu ve Güneydoğu”, “düşük gelir grubu”, “kırsal”, “saygı” ve “14 kişi” kodlarıdır. “Sanat”, “CSA Holding”, “fiziksel engelli çocuk”, “veliler” ve “sorumluluk” kodları 5’er kez; “eşitsizlik”, “çalışma” ve “sosyal” kodları 4’er kez; “can güvenliği”, “umut yıldızı”, “bu çocuklar bizim”, “Çağdaş Eğitim Vakfı”, “proje”, “risk” ve “dezavantajlı grup” 3’er kez; “zararlı alışkanlık”, “göç mağduru”, “hane”, “problem”, “maddi imkânsızlık”, “Diyarbakır” ve “ekonomik zorluklar” 2’şer kez tekrar eden kodlar arasındadır. Yalnızca bir kez tekrar eden kodlar “sorun”, “göç alan kentler” ve “çağdaş” kodları olarak karşımıza çıkmaktadır. “Kimlik”, “Kürt”, “göçmen”, “ırk”, “ayrımcılık”, “gecekondulaşma” ve “çarpık kentleşme” gibi kodlar hiç kullanılmamıştır.

Tüm kodlamalar arasında en çok tekrar eden kod kategorisi kapsamındaki kodun “çocuk” kodu, en çok tekrar eden ikinci kod kategorisi kapsamındaki kodun ise “aile” olması, hem araştırmanın öznesini önceleyen dokümanların elde edilmiş olduğunu hem de araştırma sorununun öznesi olan çocuklara yönelik sorunların ve buna bağlı olarak çözüm önerilerinin ailelerinden geçtiğinin göz ardı edilmeyecek temel göstergesi olarak yorumlanabilir. Ayrıca, “göç”, “sokak/sokağın çocuğu” ve “göç çocukları” kodlarının da en çok tekrar eden ikinci kodlar arasında yer alması, önemli bir toplumsal değişim süreci olarak değerlendirilen göçün sadece çocuklarla değil aynı zamanda sokak ile de yakından ilintili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ne var ki, göçün toplumsal boyutuna denk düşen “toplumsal”, “suç”, “çocuk yetiştirme”, “yoksulluk”, “İstanbul”, “Doğu ve Güneydoğu” ve “sosyal”

(9)

9

kodlarından oluşan kategorinin en az tekrar eden kodlar kategorisine denk düşmesi, ilgili kurum ve kuruluşların sosyal bilim literatüründe önemli bir toplumsal değişim aracı olarak değerlendirilen göç olgusunu henüz bireysel boyutta değerlendirdiklerini ve buna bağlı olarak bireysel bir sorun olan göçün yine bireysel çözüm önerileri ile çözülebileceğine ilişkin bakış açılarını ortaya koyan önemli bulgulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki, “eşitsizlik”, “proje”, “dezavantajlı grup”, “göç mağduru”, “problem”, “maddi imkânsızlık”, “ekonomik zorluklar” ve “sorun” gibi göçün göz ardı edilemeyecek sonuçlarını dile getiren ve bu sonuçlara ilişkin çözüm önerilerinin içinde yer aldığı kodlar bütünü en az tekrar eden kod kategorisini oluşturmaktadır. Üstelik genel anlamda göç olgusunun özel anlamda ise doğudan göçün temel itici nedenleri arasında yer alan “terör”, “kimlik”, “Kürt” ve “can güvenliği” gibi kodların yanı sıra göçün önemli toplumsal sonuçları arasında yer alan “göçmen”, “ırk”, “ayrımcılık”, “göç alan kentler”, “gecekondulaşma” ve “çarpık kentleşme” kodlarının hiç kullanılmaması, oldukça dikkat çekici bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bireyi imgesel gerçekliğinden koparıp simgesel gerçekliği benimsemeye zorlayan güç ilişkileri, değerler, ideolojiler, kimlik tanımlamaları gibi çeşitli toplumsal olguların dilsel kurgulamalar yoluyla yansımasının çözümlemesine dayanan eleştirel söylem analizi yöntemi, kimin ne söylediğinden çok söyleme tepeden bir bakış olanağı sunar (Johannessen 2010: 251-264; Michael 2002: 32-62; Renkema 2004; Siegfried 2002; Teun 2005: 71-99; White 2007: 506-525; Wodak 2002: 14-31). Göçle gelen çocuk kelime grubunun doğrudan ya da dolaylı olarak içinde geçtiği bağlam (kelime, kelime grubu, cümle, paragraf) söylem analizi nitel araştırma yöntemi uygulanmıştır. Bu bağlamda, göçle gelen çocuk kelime grubunun bulunduğu cümlecik ya da cümlelerin düz, yan ve karmaşık anlamları (anlambilimsel), söz dizimi ve resim, imge, imaj göstergebilimselliğinin ortaya konmasını sağlayacak söylem analizi, mesajı verenin mesaj alıcısını yönlendirmek istemekteki gerçek amacı/hedefini belirginleştirecek ve buna bağlı olarak söylem önerilenler doğrultusunda yeniden yapılandırılacaktır (Aziz 2008: 137-141; Baş ve Akturan 2008:36). Bu amaçla “göçle gelen çocuk” kelime grubu sanki sıradan bir göç olgusunu ifade ediyormuş gibi ele alınmış, böylelikle tüm önyargı ve etkilerden kurtarılmış olacaktır. Son olarak da, güvenirlilik ve geçerlilik düzeyini sınamak üzere bu çalışma 3 sosyal bilimci tarafından incelendikten sonra son şeklini almıştır.

(10)

10

Verilerin analizi “Göç çocuklarının durumu kentli akranlarından iki kat kötü”, “Terörün tükettiği göç çocukları”, “CSA Vakfı geleceğin Fazıl Say’larını yetiştirecek”, “Kalem tutması gereken eller karton topluyor”, “Yeşeren Düşler Projesi”, “Bugün UNİCEF’e katılın, tüm çocuklara eşit şartlarda okula başlama fırsatı verelim”, “Başkasının mesajı”, Çocuklar derste büyükler kursta”, “Sokakta yaşayan/çalışan çocuklar: tespitler ve çözüm önerileri”, “Çocuk meclisi”, “Bu çocuklar bizim”, “Çağdaş Lise Mezunu Kızları Meslek Edindirme Projesi”, “Sağlıklı kentler hareketi”, “Yerel aile Çalıştayı Hukuk Gurubu”, “Çocuk haklarının adı ver ama kendi yok”, “TEV Ankara şubesi, iç göç entegrasyonu projesi kapsamında yapılan çalıştaya katıldı”, “Toplumda çocuk ruh sağlığını etkileyen faktörler”, “Otizmliyim, ben de varım, ben de vatandaşım!”, “Çocukların mutlu geleceği için umut yıldızı projesi”, “1996 Türkiye İnsan Hakları Raporu”, “Çocuklarımızın görev ve sorumlulukları” ve “Göç mağduru çocukların çalışmaları sergileniyor” başlıklı (isimli) göçle gelen çocuklar ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili 24 adet dokümana ilişkindir.

3. BULGULARIN TARTIŞILMASI

Bu çalışmanın bulguları, dokümanların kitleselleşme potansiyeli, söyleme tanıdıkları genişlik, araştırma öznesinin hangi terim/kavram ile temsil edildiği ve gündeme taşınma amacı gibi 4 temel ölçüt ışığında birlikte değerlendirildiğinde şunlar söylenebilir:

Öncelikle, yalnızca UNICEF, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, İstanbul Çocuk Vakfı ve Otistik Çocukları Koruma Derneği, Mazlumder ve Dünya Sağlık Örgütü’nün dokümanlarının kitleselleşme potansiyeli taşıdığı ileri sürülebilir. Başka bir anlatımla, UNICEF, Mazlumder, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, İstanbul Çocuk Vakfı ve Otistik Çocukları Koruma Derneği ve Dünya Sağlık Örgütü’nün gündemini, yine gerçek öznenin kendisi olan göçle gelen çocuk olgusu (imge) ölçütünde oluşturma eğilimindedir. Bu, UNICEF, Mazlumder, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Otistik Çocukları Koruma Derneği, İstanbul Çocuk Vakfı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün mesajın nitelik, düşünce ve içeriğine önem vermesine karşın diğer dokümanların biçim ve görselliğe önem verdiği anlamına gelir.

(11)

11

İkinci olarak, ilgili söylemi % 22,22’lik bir genişlikte işleyen UNICEF’in dokümanı birinci, % 11,11’lik genişlikte işleyen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin dokümanı ikinci, % 8,77’lik genişlikte işleyen Otistik Çocukları Koruma Derneği’nin dokümanı üçüncü, % 3,88’lik bir genişlikte işleyen Mazlumder’in dokümanı dördüncü sırada, % 0,82’lik genişlikte işleyen İstanbul Çocuk Vakfı’nın dokümanı beşinci, % 0,44’lük genişlikte işleyen Dünya Sağlık Örgütü ise beşinci sırada gelmektedir.

Üçüncü olarak, kurum ve kuruluşların dokümanlarının söyleme verdikleri genişliğe göre sıralamasının dokümanların iç sayfada göçle gelen çocuklara ilişkin kodları kullanma sıklığına göre sıralamasından oldukça farklı olduğu söylenebilir. Buna göre, göçle gelen çocuklara ilişkin tekrarladıkları doğrudan ya da dolaylı kodlara göre dokümanların iç sayfalarında göçle gelen çocuklara ilişkin kodları kullanma sıklığı açısından göçle gelen çocuklara ilişkin tekrarladıkları doğrudan ya da dolaylı kodlara göre İstanbul Çocuk Vakfı, Mazlumder, Bağımsız İletişim Ağı ve Denizli Valiliği dışında hiçbir kurumun göçle gelen çocukların sorunlarını önceleyen bir söylemi dile getirme kaygısında olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu, yalnızca Mazlumder, İstanbul Çocuk Vakfı, Bağımsız İletişim Ağı ve Denizli Valiliği’nin dokümanlarının nitelik, düşünce ve içeriği daha çok önemsediği; buna karşın diğer kurum ve kuruluşların dokümanlarının biçim ve görselliği daha çok önemsediği anlamına gelir.

Dördüncü olarak, göçle gelen çocuk gerçekliğinin Mazlumder, İstanbul Çocuk Vakfı, , Denizli Radyo ve Televizyonu, İnsan Hakları Derneği, , Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Bağımsız İletişim Ağı,’nın dokümanında göçle gelen çocukların sorunları hiçbir dolayımlamaya gerek duyulmadan gerçekçi bir şekilde olduğu gibi dile getirilmeye çalışıldığı söylenebilir. Buna karşın, Çağdaş yaşamı Destekleme Derneği’nin dokümanında “çağdaş”; UNICEF’in dokümanında “batılı akranları”, Denizli Halk Eğitim Kurumu’nun dokümanında “yoksul çocuk”, Denizli Belediyesi’nin dokümanında “çocuk meclisi”, Türk Eğitim Vakfı raporunda “yaşama tutunma gayreti gösterenler” olarak ,Otistik Çocukları Koruma Derneğinde “farklı çocuklar”, Anne Çocuk Eğitim Vakfında mağdur ve tehlike”, Çağdaş Eğitim Vakfında “sokakta çalıştırılan çocuklar”, Denizli Barosunun “suça itilmiş çocuk” ve Dünya Sağlık Örgütünün raporunda “korunmasız gruplar” Ağrılılar Derneğinde “yetiştirilmesi gereken çocuklar” , Denizli Eğitim Gönüllüleri Derneği’nin dokümanında “öğrenci”, Türkiye eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın

(12)

12

dokümanında “çocuklar”, Cafer Sadık Abalıoğlu Vakfı’nın dokümanında “gençler”, Denizli Umut Çocukları Koruma ve Yaşatma Derneği’nin dokümanında fiziksel/spastik engelli çocuklar/özürlüler” ve Denizli Valiliği’nin dokümanında “meslek edindirilmesi gereken çocuklar” kavram(lar)ı ya da terim(ler)i ile dolaylı olarak temsil edilmiştir.

Ayrıca, araştırma kapsamına giren her bir kurum ve kuruluşun dokümanının gündem olmaya kaygısı, temelde sembolik süreklilik çabasıdır. Ancak, bu sembolik gerçekliğin sürdürülmesine ilişkin yöntem açısından Anne Çocuk Eğitim Vakfı ve Çağdaş eğitim Vakfı, Denizli Valiliği ve Denizli Barosu’nun dokümanları, diğer kurum ve kuruluşların dokümanları ile ayrılmaktadır. Şöyle ki, Anne Çocuk Eğitim Vakfı ve Çağdaş eğitim Vakfı’nın dokümanlarının, göçle gelen çocuk gerçekliğinin sembolik sürekliliğinin göçle gelen ailelerin ekonomik sorunlarının giderilmesinden ve çocuklarını sokakta çalıştırmalarının önüne geçilmesinden geçtiğini; Denizli Valiliği ve Denizli Barosu’nun dokümanlarının göçle gelen çocukların edinebilecekleri zararlı alışkanlıkların ve bunun suça dönüşmesinin engellenmesinden geçtiğini öngörmektedir. Böyle bir veri de, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Çağdaş Eğitim Vakfı, Denizli Valiliği ve Denizli Barosu’nun dokümanlarının nitelik, düşünce ve içerik kaygısı taşıdığına; araştırma kapsamına giren diğer kurum ve kuruluş dokümanlarının ise biçim ve görsellik kaygısı taşıdığına ilişkin bulguyu pekiştirecek nitelikteki dördüncü veri olarak karşımıza çıkmaktadır.

4. SONUÇ

Denizli’de doğup büyüyene her zaman açık olan kıt kaynak mücadelesine karşın, kırsal bölgede herhangi bir iş ya da işletme kurmayı hayal bile edemeyen kırsal göçmenin toplumsal temsil yeteneğini güçlendirmesi oldukça güçtür. Gerçekten de sosyal yaşamın tek karar vericisi olan kırsal aile ortamından etkilenen göçmen çocuklar, aile reisi olarak babalarının kurulu düzenlerinin (iş ve barınma) kırsal yaşamdaki gibi şekillenmediğinin ve o kentte doğup büyüyen çocuklar gibi kıt kaynaklara kolay ulaşamayacağının bilincine varınca iki önemli değişim süreci yaşanır: Bunlardan biri, en kısa yoldan para getirecek marjinal işlerde çalışmaya

(13)

13

razı olmaktır. İkincisi ise kazandığı bu parayı en kısa yoldan ‘güç’e dönüştürecek bir alt kültürün parçası olmaktır. Bu alt kültürün işlevselliği, pederşahi yaşamdaki ‘erkek imgesi’ni yeniden kurma yeti ve becerisi vermesinden ileri gelir. Böylece doğudan göçle gelen dezavantajlı çocukların getirdikleri kültür ile kentte doğup büyüyen çocukların kültürü arasında gerginlik oluşur. Kısa yoldan para ve güç elde etmeyi hedefleyen akran grubunun etkileri, göçle gelen çocukların babalarının rol ve davranışlarını gözlemlemesi ile pekişince, sapma ve suç olgusuna ivme kazandıran alt kültürü daha da işlevselleştirir. Her ne kadar Denizli’de doğup büyüyen çocuklar ile sonradan Denizli’ye göç ile gelen çocuklar arasındaki kültürel gerginliği tamamen ortadan kaldırmak kolay olmasa da; göçmen çocukların sorunlarını önceleyen toplumsal projeler söz konusu kültürel gerginliği dikkate değer ölçülerde azaltacaktır. Buna göre;

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Denizli Belediyesi, Denizli Eğitim Gönüllüleri Derneği ve Dünya Sağlık Örgütü, Denizli Radyo ve Televizyonu, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Cafer Sadık Abalıoğlu Vakfı, Denizli Umut Çocukları Koruma ve Yaşatma Derneği, Türk Eğitim Vakfı ve Bağımsız İletişim Ağı’nın dokümanlarına oranla UNICEF, Mazlumder, İstanbul Çocuk Vakfı, Denizli Halk Eğitim Kurumu, İnsan Hakları Derneği, Otistik Çocukları Koruma Derneği, Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Çağdaş Eğitim Vakfı, Denizli Valiliği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Denizli Barosu’nun dokümanlarında göçle gelen çocuklara ilişkin özgürce açıklama yapmanın daha kolay olduğu çıkarımına ulaşılabilir. Öyle ki, araştırma kapsamına giren 24 kurum ve kuruluşun bakış açılarının kurum veya kuruluşlarının adları ile örtüştüğünü bile ileri sürmek olası hale gelir.

Göçle gelen çocuklara ilişkin kurumsal gündemde dezavantajlı çocuklar için nasıl bir ilişki ağı ve toplum kurgulandığı, kurum ve kuruluşların kullandıkları ortak dil-söylem açısından şöyle özet bir çerçeve ortaya çıkarmaktadır: “Farklılık-ötekilik” temelinde bir toplum kurgulamak açısından UNICEF, Denizli Umut Çocukları Koruma ve Yaşatma Derneği, Otistik Çocukları Koruma Derneği ve Denizli Barosu arasında dikkate değer dörtlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır. “Yoksun-yoksunluk” temelinde bir toplum kurgulamak açısından Mazlumder ve Dünya Sağlık Örgütü arasında dikkate değer ikili bir ilişki ağı oluşturmaktadır. “Çağdaş(lık)” temelinde bir toplum kurgulamak açısından Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Denizli Belediyesi

(14)

14

arasında dikkate değer üçlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır. “Mağdur olma” temelinde bir toplum kurgulamak açısından İstanbul Çocuk Vakfı, Bağımsız İletişim Ağı, Anne Çocuk Eğitim Vakfı ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı arasında dikkate değer dörtlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır. “Yoksul(luk)” temelinde bir toplum kurgulamak açısından Denizli Halk Eğitim Kurumu ve Denizli Radyo ve Televizyonu arasında dikkate değer ikili bir ilişki ağı oluşturmaktadır. “yetiştirilmesi gereken çocuklar” temelinde bir toplum kurgulamak açısından Ağrılılar Derneği, Denizli Eğitim Gönüllüleri Derneği, Cafer Sadık Abalıoğlu Vakfı ve Denizli Valiliği arasında dikkate değer dörtlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır. “Sokakta çalışan/yaşayan çocuk” temelinde bir toplum kurgulamak açısından İnsan Hakları Derneği, Türk Eğitim Vakfı ve Çağdaş Eğitim Vakfı arasında dikkate değer üçlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır.

KAYNAKÇA

ABADAN, N. (1964) Turkish Workers in Republic of Germany and Their

Problems, Ankara: DPT Yayınları.

AÇIKALIN, N. (1997) “Göç ve Çalışan Çocukların Sorunları”, Toplum ve Göç, II.

Ulusal Sosyoloji Kongresi, Ankara: Sosyoloji Derneği Yayınları, ss. 615-

620.

AZİZ, A. (2008) Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Ankara: Nobel Yayımcılık.

BAŞ, T. ve AKTURAN, U. (2008) Nitel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin Kitabevi.

BOLDAUF, C. T. (2003) “On the Mixing of Conceptual Metaphors”, Text,

Context, Concepts. Zelinsky, C. (eds.), Berlin: Gruyter.

DİKMEN, A. A. (2002) Kentleşme, Göç ve Yoksulluk, Ankara: İmaj.

HAMMERSLY, M. (1997) “On The Foundations of Critical Discourse Analysis”,

Language and Communication, 17/3, pp. 237-248.

(15)

15

Dergisi (Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi), ss. 173-183.

HUCKIN, T. (2004) “Content analysis: What Texts Talk About”, What Writing

Does and How it Does it: An Introduction to Analyzing. Bazerman, C.

and Prior, P. (eds.), New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates Inc, pp. 13-32.

İÇDUYGU A. vd. (1998) “Türkiye'de İç Göçler”, Türkiye'de İç Göç, Sorunsal

Alanları ve Araştırma Yöntemleri Konferansı. Ahmet İçduygu vd. (der.),

İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı.

KAHRAMANOĞLU, E. (1996) Türkiye'de Çalışan Çocuklar Sorunu ve Çözüm

Yolları, Kahramanoğlu, E. (der.), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal

Hizmetler Yüksekokulu ve Friedrich-Naumann-Vakfı.

KOCAMAN, T. (2008) Türkiye’de İç Göçler ve Göç Edenlerin Nitelikleri

(1965-2000), Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı Yayını.

KÜMBETOĞLU, F. B. (2008) Sosyolojide ve Antropolojide Niteliksel Yöntem ve

Araştırma, İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

MICHAEL M. (2002) “Between Theory, Method, and Politics”, Methods of

Critical Discourse Analysis, Wodak, R. ve Meyer, M. (eds.), London:

Sage Publications, pp. 32-62.

MORRA, L G. and RIST, R. C. (2009) The Road to The Results: Designing and

Conducting Effective Developing Evoluations.Washington: The World

Bank.

OLŞEN, K. (Tarihsiz) Gecekondu Gençliğinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı

Üzerine Akdere, Ankara: Ankara Üniv. D.T.C.F. Antropoloji Bölümü Yay.

ÖZYANIK, A. (1994) “Sokakta Çalışan Çocuklar Sorunu-Ankara Sokaklarında Çalışan Çocuklar Projesi Modeli”, Küçükleri Koruma Hizmetleri Yönetici

Semineri, Ankara: E.G.M. Yay. ss. 106-170.

RENKEMA, J. (2004) Introduction to Discourse Studies, Philadelphia: John Benjamins Publishing Company.

(16)

16

SIEGFRIED, J. (2002) “Discourse and Knowledge: Theroteical and Methodological Aspects of A Critical Discourse”, Methods of Critical

Discourse Analysis, Wodak, R. Meyer, M. (eds.), London: Sage

Publications, pp. 121-138.

ŞİŞMAN, Y. (2004) Sokakta Çalışan Çocukların Yaşam Koşulları ve Gelecek

Beklentileri: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Eskişehir: Anadolu

Üniversitesi.

TEKELİ, İ. (2008) Göç ve Ötesi. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları. TEKELİ, İ. ve Erder, L. (1978) İçgöçler, Ankara: H.Ü. Yayınları.

TEUN, A. and Van D. (2005) “Contextual Knowledge Management in Discourse Production”, New Agenda in (Critical) Discourse Analysis: Theory,

Methodology and Interdisciplinarity, Wodak, R. ve Chilton, P. (eds.),

USA: John Benjamins Publishing Company, pp. 71-99.

TOK, N. A. (1999) Critical Approach to Gecekondu Studies in Turkey With a

Reference to Department of Political Science, Ankara: Unpublished.

ÜNALAN, T. (1998) “Türkiye’de İçgöçe İlişkin Veri Kaynaklarının Değerlendirilmesi”, Türkiye’de İçgöç, İçduygu, A. vd. (der.), İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yay., ss. 91-10.

WHITE, L. G. (2007) “Policy Analysis as Discourse”, Journal of Policy Analysis

and Management, 13/3, pp. 506-525.

WODAK, R. (2002) “What CDA is About”, Methods of Critical Discourse

Analysis, Wodak, R. ve Meyer, M. (eds.), London: Sage Publications,

Referanslar

Benzer Belgeler

Pamukkale’de yapılan kazı çalışmaları sıra- sında bir taş ustasının mezar odasında, traverten bloğu üzerine işlenmiş taş kesme makinası ka-

137 HALİME AÇAR 731 BULDAN BULDAN ALINDI ALINDI ALINDI ALINDI ALINDI 138 HAMDİ ÇAĞDAŞ 696 YENİÖZDEMİR ÇAMELİ ALINDI ALINDI ALINDI ALINDI ALINDI 139 HARUN AKHAN 988 DİLEK ---

4- Sağlık durumunun uygun olduğuna dair beyan (Sağlık kurulu raporu)7. 5- Sabıka kaydının olmadığına

ĠSTEK Denizli Anaokulu ve Ġlkokulu‟nda, kabul ve yerleştirme öğrencinin öğrenme programından faydalanma potansiyeline; okulun, adayın eğitim ihtiyaçlarını

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asil ve yedek üyeleri

Denizli Büyükşehir Belediye Baş- kanı Osman Zolan, Denizli Kayak Merkezi ile Denizli’nin var olan tu- rizm potansiyelini dört mevsime yay- dıklarını belirterek, “Kış

Başbakanlıkta imzaya açılan, genetiği değiştirilmiş organizmaların ekim ve dikimine izin veren kanun tasarısı konusunda endişelerini dile getiren Denizli Ziraat Odası

ÇYDD Tuzla Şube Başkanı Halil Özen açılış konuşmasında, 640 zehirli varil ile 2 bin kanserojenli torbanın ortaya çıkmasının ardından geçen 1 senede kimsenin