• Sonuç bulunamadı

Hemşirelik son sınıf öğrencilerinin duygu kontrolü ve yaşam kalitelerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hemşirelik son sınıf öğrencilerinin duygu kontrolü ve yaşam kalitelerinin incelenmesi"

Copied!
105
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

HEMġĠRELĠK SON SINIF ÖĞRENCĠLERĠNĠN DUYGU

KONTROLÜ VE YAġAM KALĠTELERĠNĠN ĠNCELENMESĠ

Emel AKTÜRK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. GülĢen TERAKYE

(2)
(3)

i ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa Önsöz SĠMGELER VE KISALTMALAR ... vi ÖZET... vii SUMMARY ... viii 1.GĠRĠġ ... 1

1.1. Öfke – Kaygı - Mutsuzluk ve Duygu Kontrolü ... 5

1.1.1. Öfke... 5

1.1.2. Kaygı ... 8

1.1.3. Mutsuzluk ... 10

1.1.4. Duygu Kontrolü ... 10

1.2. Duygu Kontrolünün HemĢirelikte Önemi ... 14

1.3. YaĢam Kalitesi ... 17

1.3.1. YaĢam Kalitesini Etkileyen DeğiĢkenler ... 20

1.4. YaĢam Kalitesinin HemĢirelikte Önemi ... 22

2. GEREÇ ve YÖNTEM ... 24

2.1. AraĢtırmanın Tipi ... 24

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikler ... 24

2.3. AraĢtırmanın Evreni ve ÇalıĢma Grubu ... 25

2.4. Veri Toplama Araçları ve Tekniği ... 25

2.4.1. Sosyo demografik ve Sağlık özelliklerini Ġçeren Anket Formu... 26

2.4.2. Courtauld Duygu Kontrol Ölçeği (CDKÖ) ... 26

2.4.3.Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu (WHOQOL BRIEF-TR) ... 27 2.5. Ön Uygulama ... 31 2.6. Verilerin Toplanması ... 31 2.7. Verilerin Değerlendirilmesi ... 31 2.8. AraĢtırmanın DeğiĢkenleri ... 32 2.9. AraĢtırmanın Etiği ... 33 3. BULGULAR ... 34

(4)

ii 3.1. Öğrencilerin Tanımlayıcı Özelliklerine ĠliĢkin Bulgular ... 34 3.2. Öğrencilerin Duygu Kontrol Puan Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 36

3.2.1. Öğrencilerin Sosyo Demografik Özelliklerine Göre Duygu Kontrol Puan Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 37 3.2.2.Öğrencilerin Eğitim Özelliklerine Göre Duygu Kontrol Puan

Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 42 3.2.3.Öğrencilerin Sağlık Özelliklerine Göre Duygu Kontrol Puan

Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 45 3.3. Öğrencilerin YaĢam Kalitesi Puan Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 47

3.3.1. Öğrencilerin Sosyo Demografik Özelliklerine Göre YaĢam Kalitesi Puan Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 48 3.3.2.Öğrencilerin Eğitim Özelliklerine Göre YaĢam Kalitesi Puan

Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 54 3.3.3.Öğrencilerin Sağlık Özelliklerine Göre YaĢam Kalitesi Puan

Ortalamalarına ĠliĢkin Bulgular ... 56 3.4. HemĢirelik Bölümü Son Sınıf Öğrencilerinin Duygu Kontrol ve YaĢam

Kalitesi Düzeylerinin Aralarındaki ĠliĢkinin Korelasyon Analizi ile Ġncelenmesine

ĠliĢkin Bulgular ... 60

4. TARTIġMA60

4.1. HemĢirelik Bölümü Son Sınıf Öğrencilerinin Tanımlayıcı Özelliklerinin TartıĢılması ... 61 4.2. HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin Duygu Kontrol Puan Ortalamalarına

Yönelik Bulguların TartıĢılması ... 63 4.2.1.HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin Duygu Kontrol Puan

Ortalamalarının Sosyo Demografik/Eğitim ve Sağlık Özelliklerine Göre TartıĢılması ... 64 4.3. HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin YaĢam Kalitesi Puan Ortalamalarına

Yönelik Bulguların TartıĢılması ... 67 4.3.1.HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin YaĢam Kalitesi Puan

Ortalamalarının Sosyo Demografik/Eğitim ve Sağlık Özelliklerine Göre TartıĢılması ... 68 4.4. HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin Duygu Kontrol Düzeyleri Ġle YaĢam

(5)

iii 5. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 74 5.1.Sonuçlar ... 74 5.2.Öneriler ... 74 6. KAYNAKLAR ... 76 7. EKLER ... 85

EK-A.Sosyo Demografik/ Eğitim ve Sağlık Özelliklerini Ġçeren Anket Formu ... 85

EK-B.Courtauld Duygu Kontrol Ölçeği (CDKÖ) ... 87

EK-C.Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği Türkçe Kısa Formu (WHOQOL-BRIEF TR) ... 88

EK-D.Etik Kurul Onayı ... 93

EK-E.AraĢtırmanın Yapılabilmesi Ġçin Gerekli Ġzinler ... 94

(6)

ii

ÖNSÖZ

Bu çalıĢma sürecinde çalıĢmamın her aĢamasında bana yön veren ve desteklerini esirgemeyen danıĢmanım Sayın Prof. Dr. GülĢen TERAKYE‟ye, AraĢtırma dersi ile bana araĢtırma bilgisi kazandıran Sayın Doç. Dr. Belgin AKIN‟a, Sayın Doç. Dr. Filiz HĠSAR‟a, tez çalıĢmam boyunca beni destekleyen ve hiçbir yardımını benden esirgemeyen annem Hanife ġAHĠN‟e ve aileme sonsuz teĢekkürlerimi sunarım. Bu çalıĢmayı kızım Bilge AKTÜRK ve eĢim Yusuf Serdar AKTÜRK‟e ithaf ediyorum.

Öğr. Gör. Emel AKTÜRK

(7)

iii

SĠMGELER VE KISALTMALAR

CDKÖ : Courtauld Duygu Kontrol Ölçeği DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü

KW : Kruskal Wallis MW-U : Mann Whitney-U ODÜ : Ordu Üniversitesi

OMÜ : Ondokuz Mayıs Üniversitesi

WHOQOL-BRIEF(TR) : Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi

Ölçeği Kısa Formu (Türkçe)

(8)

iv

ÖZET

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

HemĢirelik Son Sınıf Öğrencilerinin Duygu Kontrolü ve YaĢam Kalitelerinin Ġncelenmesi

Emel AKTÜRK HemĢirelik Anabilim Dalı

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ/KONYA-2015

Bu araĢtırma hemĢirelik son sınıf öğrencilerinin duygu kontrol durumlarının ve yaĢam kalitelerinin incelenmesine yönelik tanımlayıcı/iliĢki arayıcı türde yapılmıĢtır.

AraĢtırmanın çalıĢma grubunu Ordu Üniversitesi ve On dokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu HemĢirelik son sınıf öğrencileri oluĢturmaktadır. Örneklem seçme yöntemine gidilmemiĢ evrenin tamamına ulaĢılmaya çalıĢılmıĢtır. Verilerin toplanmasında sosyo demografik, eğitim ve sağlık özelliklerini sorgulayan anket formu, duygu kontrol durumunu değerlendirmeye yönelik Courtauld Duygu Kontrol Ölçeği (CDKÖ) ve yaĢam kalitesi puanlarını ölçmek için Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu (WHOQOL-BRIEF-TR) kullanılmıĢtır. Verilerin değerlendirilmesinde; normal dağılıĢ varsayımlarını sağlayan verilerde One Way ANOVA testi ve sonrasında çoklu karĢılaĢtırma için varyanslar homojen olduğundan Tukey testi kullanılmıĢtır. Normal dağılıĢ varsayımlarını sağlamayan verilerde Mann Whitney U testi (MW-U), Kruskal Wallis (KW) testi kullanılmıĢtır. DeğiĢkenler arasında iliĢki olup olmadığı Spearman korelasyon analizi ile değerlendirilmiĢtir. Ġstatistiksel anlamlılık için p değeri <0,05 olarak kabul edilmiĢtir.

Öğrencilerin CDKÖ ortalama puanı (45,81±9,02), öğrencilerin duygularını çoğu zaman bilinçli olarak bastırma eğiliminde olduklarını ve ifade etmekten çekindiklerini düĢündürmektedir. Öğrencilerin bedensel alan puan ortalamasının en yüksek; çevre alanı puan ortalamasının en düĢük olduğu belirlenmiĢtir. Duygu kontrolünü etkileyen sosyo demografik özellikler; cinsiyet, barınma, duygu kontrolü/yaĢam kalitesi konusunda eğitim alma durumudur. Ruhsal alanı etkileyen değiĢkenler; algılanan aile ekonomik durumu, gelecekten beklenti, algılanan akademik baĢarı durumu, algılanan sağlık durumudur. Bedensel alanı etkileyen değiĢkenler; gelecekten beklenti, algılanan sosyal iliĢki durumu, algılanan sağlık durumudur. Sosyal iliĢkiler alanı etkileyen değiĢkenler; cinsiyet, gelecekten beklenti, algılanan sosyal iliĢki durumudur. Çevre alanını etkileyen değiĢkenler; cinsiyet, algılanan aile ekonomik durumu, gelecekten beklenti, algılanan akademik baĢarı durumu, sosyal güvence durumu, algılanan sosyal iliĢki durumu, algılanan sağlık durumudur. Sosyal iliĢkiler puanı yüksek olan öğrencilerin, çevre-tr alanı yüksek olan öğrencilerin (sosyal iliĢkiler ve çevre alanında yaĢam kalitesi iyi olan öğrencilerin) mutsuzluk, kaygı dahil duygularını ifade edebildikleri, duygularını bilinçli olarak bastırma eğiliminde olmadıkları saptanmıĢtır. Ruhsal alan puan ortalaması yüksek olan öğrencilerin (pozitif düĢünceleri olan, kendine güveni olan, beden imajı iyi olan) kaygılarını kontrol edebildikleri, duygularını bilinçli olarak bastırma eğiliminde olmadıkları saptanmıĢtır. HemĢirelik eğitici ve yöneticilerine yönelik öğrencilerin yaĢam kalitesi ve duygu kontrolü konularında desteklemeleri önerilerinde bulunulmuĢtur.

(9)

v

SUMMARY

REPUBLIC OF TURKEY SELÇUK UNIVERSITY

INSTITUTE OF HEALTH SCIENCES

Examination of Emotional Control and Life Qualities of Senior Nursing Students

Emel AKTÜRK Department of The Nursing

POSTGRADUATE THESIS /KONYA-2015

This descriptive/correlational study examines the quality of life and emotion control of the senior nursing students.

The sample group of the study consisted of senior nursing students of health schools of Ordu University and Ondokuz Mayıs University. Sample selection method was not used and it was tried to reach the whole of the population. A questionnaire asking socio-demographic, education and health characteristics, the Courtauld Emotional Control Scale (CECS) for evaluation of the status of the emotional control, and World Health Organization Quality of Life Scale Brief Form (WHOQOL-BREF-TR) for measurement of scores of life quality were used to collect the data. In the data assessment, One Way ANOVA test was used for the data providing normal distribution assumptions and Tukey test was used for multiple comparisons since variances were homogenous. For the data not providing normal distribution assumptions, Mann Whitney U test (MW-U) and Kruskal Wallis (KW) test were used. Spearman correlation analysis was assessed whether there is no correlation between variables or not. P value was accepted as <0.05 for statistical significance.

CECS mean score of students (45.81±9.02) showed that students mostly had a tendency to suppress and abstained to express their emotions consciously. It was determined that while mean score of physical domain of students was the highest, mean score of environment domain was the lowest. Socio-demographic characteristics affecting the emotional control were gender, housing, and status of receiving education on emotional control/ life quality. Variables affecting psychological domain were perceived economic status of family, expectation about the future, academic success perceived, and perceived state of health. Variables affecting physical domain were expectation about the future, academic success perceived, and perceived state of health. Variables affecting social relations domain were gender, expectation about the future, and status of social relation perceived. Variables affecting environmental domain were gender, perceived economic status of family, expectation about the future, academic success perceived, status of social security, perceived state of social relation perceived, and perceived state of health. Students with higher score of social relations and students with higher environmental-tr domain (students having good life quality in social relations and environmental domain) could express emotions including unhappiness and anxiety and did not have a tendency to suppress consciously their emotions. It was determined that students with higher mean score of psychological domain (having positive thoughts, self-confidence, and good body image) could control their anxieties and did not have a tendency to suppress consciously their emotions. It is recommended to support nursing instructors and directors concerning life quality and emotional control.

(10)

1

1.GĠRĠġ

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Ofisi 1980 yılında Avrupa için sağlık politikalarını belirlemiĢ, 1984 yılında herkes için sağlık hedeflerini yayınlamıĢ, 1991 yılında ise DSÖ Avrupa Bölge Komitesi „„21‟nci Yüzyılda Herkes Ġçin Sağlık: 21 Hedef‟‟ baĢlığı ile 1984 de yayınladığı yeni bakıĢ açısı ile yayınlamıĢtır (DSÖ 2005). Bu belgede 4‟ncü hedef gençlerin sağlığı ile ilgilidir. „„Avrupa Bölgesi‟ndeki gençler, 2020 yılına kadar daha sağlıklı olmalı, toplumdaki rollerini daha iyi yerine getirebilmelidir” Ģeklinde yer almaktadır (DSÖ 1999). Gençlerin sağlığı bu hedef kapsamında bütüncül olarak ele alınmakta sosyal, fiziksel ve ruhsal iyilik halini oluĢturma ve geliĢtirme için stratejiler ortaya konulmaktadır.

Gençlik çağı duygusal iniĢ çıkıĢların çok, ruhsal yönden çalkantılı ve davranıĢların çeliĢkili olduğu bir çağdır (Tuncay 2000). Bu nedenle bu dönemde psiko-sosyal sorunlar fizyolojik sorunlar kadar hatta daha fazla görülmekte ve araĢtırılmaktadır. Ülkemizde gençlerin, özellikle de üniversite çağındaki gençlerin ayrıca hemĢirelik öğrencilerinin „„sağlığını, sağlığı koruma davranıĢlarını değerlendirme‟‟ hedefi ile gerçekleĢtirilen çok sayıda çalıĢma vardır (Ulusal Tez Merkezi 2015). HemĢire adayı son sınıf öğrencilerinin toplumdaki rollerini genç yetiĢkinler olarak yerine getirebilmeleri için ruhsal ve sosyal iyilik halinin güçlendirilmesi ve iyilik halini etkileyen etmenlerin belirlenmesi önemlidir. Psikososyal iyilik hali duygular, düĢünceler, iliĢkiler ve yaĢam kalitesi ile bağlantılı bir kavramdır (Gençoğlu ve Yılmaz 2013).

YaĢamdan doyum alarak mutlu olmak ve var olmaya çalıĢmak tüm insanların ortak çabasıdır, psiko-sosyal bir varlık olarak denge ve uyum arayıĢında olan insan için sağlıklı ve dengeli iliĢkiler kurmada duygu, düĢünce, davranıĢ ve fizyolojisi bir bütün olarak iĢlev görmektedir (Gençoğlu ve Yılmaz 2013). Duyguları sözel ya da sözel olmayan yollarla ifade etmenin, fiziksel ve ruhsal sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğu, ruh sağlığı ile birlikte kiĢiler arası iliĢkileri devam ettirmek için duygu ifade etmenin önemli olduğu bilinmektedir. Duygu, düĢünce ve isteklerinin farkında olan birey kendini daha iyi tanır. Kendini iyi tanıyan birey ise günlük yaĢamda sosyal etkileĢimde derin iliĢkiler kurarak mutlu üretken birisi olarak yaĢamını daha anlamlı hale getirebilir (Kuyumcu ve Güven 2012, Beyazaslan 2012).

(11)

2

Kendinin ve diğer insanların duygularını fark edebilme, duygusal gereksinimleri değerlendirebilme ve duyguyu yönetme öğretilebilen becerilerdir. Bu becerilerin öğretimi hemĢirelik eğitiminde hem bakım verilen bireylere, hem de kendi yaĢamına yönelik olarak geliĢtirilmeye çalıĢılmaktadır. „„Duyguyu kontrol edebilmek‟‟ hemĢirelik eğitiminde geliĢtirilmesi gerekli becerilerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu beceri „bakım verme‟nin bütüncül yaklaĢımla gerçekleĢtirilmesinde, iĢ yaĢamındaki stresörlerle baĢ etmede, çatıĢmaların yönetiminde hemĢireleri güçlü kılar. Duygularını tanıyan, yöneten, iliĢkilerini kontrol edebilen dolayısı ile sorunlarıyla etkin baĢ edebilen, çevresi ile anlamlı iliĢkiler kurabilen hemĢirelerin hem kendi ruh sağlıklarını koruyabilecekleri hem de hastalara bakım verirken bu becerileri kullanarak ve öğreterek toplumun ruh sağlığını korumaya katkıda bulunabilecekleri düĢünülmektedir (KarakaĢ ve Küçükoğlu 2011). Ruh sağlığının önemli bir bileĢeni “yaĢam kalitesi”dir. Günümüzde, sağlık alanında sadece hastalıkların ortadan kaldırılması değil, kiĢilerin yaĢam kalitelerinin arttırılmaları da hedeflenmektedir. Bu nedenle iyilik hali ve yaĢam kalitesinin ölçülebilmesi konusunda giderek artan bir çaba gösterilmektedir (Yıldırım ve Hacıhasanoğlu 2011).

HemĢirelik Bakımının bakım sonuçlarını değerlendirirken bakım hizmeti alan bireylerin yaĢam kalitelerinin artması da bir değerlendirme kriteri olarak görülmektedir. HemĢirelik öğrencilerinin, öğrencilik yıllarından itibaren kendi yaĢam kalitelerini artırabilmeleri için yaĢam kalitelerini etkileyen özelliklerin belirlenmesinin önemli olduğu düĢünülmektedir. YaĢam kalitesi ve duygu kontrolünü etkileyen pek çok değiĢken çeĢitli araĢtırmalarda (AvĢar ve KaĢıkcı 2010, Kaya ve ark 2013, Tambağ ve ark 2014) incelenmiĢtir:

Duygusal zeka ölçeğinin duyguların ifadesi alt ölçek puan ortalamalarının cinsiyet ve gelir durumundan etkilendiği (Tambağ ve ark 2014), öğrenim görülen sınıf değiĢkeninin duyguyu yönetme puanını etkilediği (AvĢar ve KaĢıkcı 2010) cinsiyet, yaĢ, okuldaki sınıfı, ekonomik durum değiĢkenleri ile Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği puanlarının iliĢkili olduğu (Kaya ve ark 2013), sosyodemografik değiĢkenler

(12)

3 olarak cinsiyet değiĢkeninin hemĢirelik öğrencilerinin yaĢam kalitesini etkilediği (Eurich ve Kluthcovsky 2008) araĢtırmalarda belirlenmiĢtir.

Sağlıklı bir Ģekilde ifade edilen duyguların yaĢam kalitesini arttırdığı göz önüne alındığında, topluma sağlık hizmeti sunacak hemĢire adayı öğrencilerin duygularını kontrol durumlarını ve etkileyen özellikleri belirlemenin öğrencilerin yaĢam kalitesini artırma açısından da gerekli olduğu düĢünülmektedir. AraĢtırma hemĢirelik eğitiminin yaĢam kalitesini arttırabileceği, duygu kontrolü becerisini geliĢtirebileceği varsayımına dayalı olarak planlanmıĢ, bu nedenle son sınıf öğrencileri örnekleme alınmıĢtır. Bu araĢtırmadan elde edilecek bilgiler, hemĢire akademisyenlere öğrenim hedeflerini ve araĢtırmalarını geliĢtirmede yol gösterici olabilir, hemĢirelik bölümü öğrencileri tarafından duygu kontrolü ile yaĢam kaliteleri arasında iliĢkiyi fark edebilmeleri ve yaĢam kalitelerini-duygu kontrol durumunu etkileyen etmenleri öğrenmeleri konusunda katkı sağlayabilir, ayrıca yaĢam kalitesini olumsuz etkileyen etmenleri ele almaları konusunda uyaran sağlayabilir.

AMAÇ: Bu araĢtırma hemĢirelik son sınıf öğrencilerinin duyguyu kontrol etme ve yaĢam kalitelerinin öğrencilerin sosyo-demografik, eğitim ve sağlık özelliklerine göre belirlenmesi; öğrencilerin duygu kontrolü ile yaĢam kaliteleri arasında iliĢkinin incelenmesi amacıyla yapılmıĢtır.

AraĢtırma Soruları

1. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin duygu kontrol puan ortalamaları nedir?

2. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin sosyo demografik özelliklerine göre duygu kontrol puan ortalamaları arasında fark var mıdır?

3. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin eğitim özelliklerine göre duygu kontrol puan ortalamaları arasında fark var mıdır?

4. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin sağlık özelliklerine göre duygu kontrol puan ortalamaları arasında fark var mıdır?

5. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin yaĢam kalitesi puan ortalamaları nedir?

(13)

4 6. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin sosyo demografik özelliklerine göre

yaĢam kalitesi puan ortalamaları arasında fark var mıdır?

7. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin eğitim özelliklerine göre yaĢam kalitesi puan ortalamaları arasında fark var mıdır?

8. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin sağlık özelliklerine göre yaĢam kalitesi puan ortalamaları arasında fark var mıdır?

9. HemĢirelik son sınıf öğrencilerinin duygu kontrol puan ortalamaları ve yaĢam kalitesi puan ortalamaları iliĢkili midir?

(14)

5

1.1. Öfke – Kaygı - Mutsuzluk ve Duygu Kontrolü 1.1.1. Öfke

Öfke çeĢitli Ģekillerde tanımlanmıĢtır. Bu tanımlardan üçü aĢağıda yer almaktadır:

Öfke, bireyin bir tehlikeyle ya da engellenmeyle karĢılaĢtığında yaĢadığı

çaresizliğin, güçsüzlüğün, yetersizliğin yarattığı kaygıdan kurtulmak amacıyla hoĢnutsuzluktan, kızgınlık ve Ģiddete kadar değiĢebilen ve insanın mutluluk, üzüntü, korku ve nefretten oluĢan beĢ temel duygusundan biridir (Bayrı 2007, Kaya ve ark 2013). Öfke, insanın doğuĢtan getirdiği ve yaĢamın ilk yıllarında geliĢen, çocuk ya da gencin günlük hayatı içerisinde çok sık oluĢan, doyurulmamıĢ isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karĢılanmayan beklentilere karĢı verilen son derece doğal, evrensel, saldırganlık ve Ģiddet içermeyen, hayatı zenginleĢtiren, yaĢamın sürdürülmesi için gerekli olan duygusal bir tepkidir (Albayrak ve Kutlu 2009). Öfke sosyal yaĢamda incinme, kötü muamele görme ve haksızlığa uğrama gibi dıĢ olaylardan ve bireyin iç dünyasında yaĢadığı çeliĢki ve çatıĢmalardan kaynaklanan, hoĢ olmayan, rahatsızlık veren, belli bir sıklığı, yoğunluğu, süresi, ifade ediliĢ tarzı ve tolerans eĢiği olan bir duygu durumudur (Özkamalı ve Buğa 2010). Yukarıda yer alan tanımlamalarda da belirtildiği gibi; öfke engellenme ile doğrudan iliĢkilidir.

Engellenme, önemsenmeme, aĢağılanma, keyfi bir davranıĢla karĢılaĢma ve saldırıya uğrama, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve yaralanmalar, tacize uğrama, hayal kırıklığı, kıĢkırtma ve tehdit, rahatsız edici ve hoĢ olmayan uyaranlar, memnuniyetsizlik, kiĢisel haklara ve benliğe saygı gösterilmemesi, kabul edilen sosyal normların ihlali, kötülük içeren davranıĢlar genellikle öfkeye yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Kaya ve ark 2013, Tatlılıoğlu ve Karaca 2013). Bayrı (2007) hemĢirelerin öfke ifade biçimleri ve genel sağlık durumları ile iliĢkisini incelediği çalıĢmasında insanların yaĢ gruplarına göre öfke nedenlerinin farklı olduğunu belirtmektedir. Çocuklukta; eğitim, törel yaptırımla çocuğun istekleri karĢısında konulan yasaklar, ergenlikte; bir taraftan aileden kopmak, bağımsız olmak isterken, diğer taraftan güvensizlik ve yetiĢkin desteğine duyulan ihtiyaç, yetiĢkinlikte; çeĢitli mücadele durumları, sorumlulukların getirdiği

(15)

6 zorunluluklar, baĢkaları tarafından kendisine saygısızca ya da haksız biçimde davranıldığını hissetme, gerek aile veya arkadaĢlar ve gerekse toplum tarafından reddedilme duygusu, aile-evlilik iliĢkilerinin gerginleĢmiĢ olması en belirgin öfke nedenleridir. Orta ve daha ileri yaĢlarda daha çok, gelecekle ilgili kaygılar, yanlıĢ bilgilendirilme, güvensizlik ve bunun getirdiği belirsizlik, kronik ve yoğun biçimde tükenmiĢ olma, yaĢın getirdiği sınırlamalar ve engellenme duyguları ile bireyler öfke yaĢarlar (Bayrı 2007).

Öfke, durumluk ve sürekli öfke olmak üzere ikiye ayrılmaktadır (Arslan 2010). Durumsal öfke, amaca yönelmiĢ davranıĢın engellenmesi ya da haksızlık algılanması karĢısında, hangi Ģiddetle gerginlik, kızgınlık, sinirlilik gibi subjektif hissediĢlerin yaĢandığını yansıtan bir duygu durumudur (Önem 2010 ). Sürekli öfke ise çok sayıda durum ya da ortamı can sıkıcı ya da engelleyici olarak algılama ve buna bağlı olarak daha sık durumluk öfke yaĢama eğilimi olarak tanımlanmaktadır (Arslan 2010).

Literatür incelendiğinde öfkenin birçok fonksiyonu olduğu görülmektedir. Bu fonksiyonlar (Bayrı 2007, Önem 2010, Kaya ve ark 2012, Örs ve ark 2012, Kaya ve ark 2013):

 Öfke, süregelen davranıĢı ortadan kaldırır veya engeller.

 Öfke, baĢkalarına olan olumsuz duyguların açıklanmasını kolaylaĢtırır.

 Öfke, bir taraftan organizmayı bir sorun olduğu konusunda uyarırken, diğer taraftan da organizmanın kendisine zarar verici veya saldırgan davranılma eğiliminin farkına varması konusunda etkin rol oynar.

 Öfke kimi zaman kısa süreli, orta Ģiddette ve hatta kiĢiye faydalı; kimi zaman ise, çok Ģiddetli, yoğun, sürekli ve tahrip edici olabilmektedir.

 Öfke ile bağlantılı enerji yapıcı olarak kullanıldığında bireyin güçlülük, üstünlük, olaylara kontrol koyabilme duyguları yaĢamasını sağlar.

Örs ve ark (2012) bir olguda öfke kontrolünü inceledikleri çalıĢmalarında öfkenin, bireyde fizyolojik, biliĢsel ve davranıĢsal değiĢikliklerin meydana gelmesine yol açtığını belirtmektedir. Öfkeye eĢlik eden fizyolojik belirtiler, kas geriliminin artması, kaĢların çatılması, diĢlerin gıcırdatılması, ters ters bakma, yumrukları sıkma,

(16)

7 yüzün kızarması, titreme hissi (özellikle el ve ayakta), uyuĢma hissi, tıkanma hissi (nefes almakta zorluk), vücudun çeĢitli bölgelerinde seyirmeler olması, terleme, kontrol kaybı, sıcaklık hissi, burundan soluma, dudakları ısırma, beynin zonklaması, baĢ ağrısı ve hareketlerin hızlanması gibi tepkilerdir (Örs ve ark 2012). Bireydeki biliĢsel değiĢimler, öfkenin nasıl yorumlandığı ile ilgilidir. Öfkeye yol açtığı düĢünülen olaylar kiĢiyi öfkelendirmez; aksine birey inanç, yorum ve değerlendirme kalıpları doğrultusunda olaylara öfkelenmektedir (Kaya ve ark 2013). Öfkenin davranıĢsal yönü ise öfkeyi doğuran ve kıĢkırtan duruma verilen tepkileri içermektedir. Ġçe atma, öfkeyi baskı altında tutmayı ve ifade etmemeyi içerirken; dıĢa yöneltme vurma, nesnelere zarar verme gibi fiziksel olarak ortaya konulduğu gibi küfür, hakaret, eleĢtiri gibi sözel yollarla da ifade edilmektedir. Öfkelenen bireyler genellikle var olan durumu biraz daha abartarak gerçeği saptırma yoluna gitmekte bu düĢünme tarzı ise bireylerin mantıklı davranmalarını engellemektedir (Arslan 2010, Özkamalı ve Buğa 2010, Kaya ve ark 2012).

Öfke kontrolü ise kiĢinin baĢkalarıyla iliĢkilerinde öfkesini ne ölçüde kontrol ettiği veya ne ölçüde sakinleĢme eğiliminde olduğunu belirten durum, bireysel tepkilerle öfkeyi ifade eden kontrol deneyimleridir. Öfkenin kontrol edilmesi, bireyin baĢkalarıyla olan iliĢkilerinde genelde sabırlı, soğukkanlı, hoĢgörülü, anlayıĢlı davranması ve çoğu zaman öfkesini kontrol etme ve sakinleĢme eğilimi içinde olmasıdır (Albayrak ve Kutlu 2009, Arslan 2010). Öfke kontrolü ile ilgili literatür incelendiğinde, Özkamalı ve Buğa (2010) bir öfke denetimi eğitimi programının üniversite öğrencilerinin sürekli öfke düzeylerine etkisini inceledikleri çalıĢmalarında Öfke Denetimi Eğitim Programı‟nın öğrencilerin sürekli öfke düzeylerini olumlu ve kalıcı yönde olabileceğini belirtmektedir. Kaya ve ark (2013) ise hemĢirelik ve ebelik öğrencilerinin öfke ve yalnızlık özelliklerini inceledikleri çalıĢmalarında bireyin kendisini tanıması ve uygun ifade yolları ile öfkesini belirtmesi durumunda, öfkenin bireye olumlu bir güç sağladığı sağlıklı ve uyumu kolaylaĢtıran bir duygu olduğunu belirtmektedir.

Öfke kontrolü ile ilgili literatür incelendiğinde, öfke kontrolünde mizah kullanma, barıĢçıl, esnek ve uzlaĢmacı olma, gevĢeme ve nefes egzersizi, problemi kabullenme ve tanımlama, problemle yüzleĢme ve çözüm üzerinde odaklanarak

(17)

8 problemi çözme, iletiĢim becerilerinin geliĢtirilmesi, duygu ve düĢünceleri paylaĢma, düĢünme tarzını değiĢtirme, öfkeli olduğunun ve neden öfkeli olduğunun farkına varabilme ve öfke ile gerçekçi bir biçimde mücadele edebilme, bulunduğu ortamdan bir süre için uzaklaĢma, öfkeyi uygun bir Ģekilde ifade etme, geçmiĢ yaĢantılarında öfke kontrolünde kullandığı iĢlevsel becerileri tekrar kullanma ve kendi dıĢındaki olayların öfkeye neden olduğunu fark edebilme, giriĢkenlik gibi becerilerin etkili olduğu belirtilmektedir (Özkamalı ve Buğa 2010, Beyazaslan 2012).

Uygun ifade edildiğinde, son derece sağlıklı ve doğal bir duygu olan öfke kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüĢtüğünde okul-iĢ hayatında, kiĢilerarası iliĢkilerde ve genel yaĢam kalitesinde sorunlara yol açar (Adana ve ArslantaĢ 2011). Yapılan çalıĢmalarda pek çok kiĢisel ve sosyal problemlerin temelinde öfke olduğu ve kontrol ve ifade edilemeyen yüksek öfke düzeyi ile psikolojik ve fiziksel sağlık arasındaki iliĢki olduğu belirtilmektedir. Ayrıca öfke ve ifade biçiminin kiĢilerarası iliĢkiler üzerinde de önemli bir etkisinin olduğu belirtilmektedir (Bayrı 2007, Özkamalı ve Buğa 2010, Adana ve ArslantaĢ 2011, Örs ve ark 2012, Kaya ve ark 2013). Bayrı (2007) öfkenin uygun ifade edilmemesi durumunda bireyin enerjisinin tükendiğini ve bireyin davranıĢlarını kontrol etmesini güçleĢtirdiğini belirtmektedir. Örs ve ark (2012) ise, bastırılmıĢ öfkenin yüksek tansiyon, koroner arter hastalığı ve kanser gibi pek çok fiziksel rahatsızlıklarla da iliĢkili olabileceğini belirtmektedir.

1.1.2. Kaygı

Kaygı; bir bireyin birey olarak varlığı için esas kabul ettiği bazı değerlerin, belirsiz ve baĢ edemeyeceği tehditler altında kalıĢının anlaĢılması ve hissedilmesi (Canbaz ve ark 2007), bireyin hayatının belirli dönemlerinde yaĢadığı evrensel bir duygu ve deneyim (Deveci ve ark 2012) Ģeklinde tanımlamıĢlardır (Canbaz ve ark 2007, Deveci ve ark 2012). Ehtiyar ve Üngören (2008) ise kaygıyı; bireyin temel değerlerine ve varlığına yönelik yönelik „„tehdit edici‟‟ veya „„tehlikeli‟‟ Ģeklinde algılanan içten (intrapsiĢik) veya dıĢtan (çevresel) kaynaklanan bir tehlike, tehlike olasılığı ya da tehlike olarak algılanıp yorumlanan bir durum karĢısında biliĢsel ögeleri, öznel duyguları, fizyolojik belirtileri ve davranıĢları içeren normal, uyumsal fakat hoĢ olmayan duygu olarak tanımlamıĢtır ve kaygının hafif ve orta Ģiddetten

(18)

9 Ģiddetliye kadar yaĢandığını; orta Ģiddette kaygının isteklendirme (motivasyon) sağlamada yararlı olduğunu belirtmektedir. Kaygının genellikle bireylerde geleceğe yönelik endiĢe, iç gerginlik, güvensizlik, huzursuzluk, ürküntü, korku, ĢaĢkınlık, panik, kötümserlik, umutsuzluk gibi duygusal durumlara yol açabileceği belirtilmiĢtir (Dilmaç ve ark 2009, Deveci ve ark 2012, Kutanis ve Tunç 2013).

Kaygı fiziksel ve toplumsal çevreden gelen tehlikelere karĢı bireyi uyarma, gerekli uyumu sağlama ve yaĢamı sürdürme iĢlemine katkıda bulunmaktadır. Kaygı bireyin sosyal iliĢkilerini, sosyal etkinliklerini, öğrenimini, kısacası günlük yaĢantısını etkilemektedir ve mezuniyet, iĢsizlik, iĢ seçimi ve değiĢik sorumluluklar gibi faktörler, üniversite son sınıf öğrencilerinin kaygısını artıran etmenlerden bazılarıdır. Kaygı okul ortamlarında sık sık uyumsuzluğa neden olmakta ve bu durum her bireyde farklı Ģekillerde yaĢanabilmektedir. Yoğun kaygı yaĢayan birey daha katı, daha basit davranıĢlara gerilemekte, endiĢeli olmakta ve memnun etmeye aĢırı odaklanmaktadır. Ancak kaygı iyi yönetildiğinde, bireyin baĢarılı olmak için daha fazla çalıĢmasına, yaĢanacak olumsuzluklara karĢı önlem almasına yardımcı olmaktadır. Kaygının aĢırı olması halinde bireyi baĢarısızlığa itmekte ve kendine güveni yitirmeye neden olmaktadır (ġirin ve ark 2003, Temur ve ark 2011, Dursun ve Aytaç 2012).

Kaygı durumluluk ve sürekli olmak üzere iki açıdan ele alınabilmektedir. Durumluk kaygı, istenmeyen ve tehlikeli bir durumla karĢı karĢıya kalındığında meydana gelen kaygı düzeyidir. Sürekli kaygı, zaman içinde tezahür etmiĢ kaygı durumları olarak yansıtılan kaygı eğiliminde ve gelecekte yaĢanabilecek kaygı olasılığında, göreceli olarak sabit bireysel farklılıklar ve devamlı bir kiĢilik özelliğidir (Dilmaç ve ark 2009, Kutanis ve Tunç 2013).

1.1.3. Mutsuzluk

Mutsuzluk genel ve doğal bir durumdur. KiĢinin moralinin yerinde olmadığı ve keyifsiz bir ruh halini kapsar. HoĢ olmayan, olumsuz bir duygudur. Mutsuzluk, acı çekme, depresif duygular yaĢama ya da hüzün gibi duygularla beraberdir.

(19)

10 Akpınar (2004) duygusal yüz ifadelerini anlama becerisini geliĢtirmeye yönelik çalıĢmasında mutsuzluğun en çok göz bölgesinde izlendiğini ve akut mutsuzluğun ana belirtilerinin; bitkinlik, iĢtahsızlık, uykusuzluk, konsantre olamama olduğunu belirtmektedir. Mutsuzluk belirtilerinin beden dilindeki Ģeklinin ise, boynu bükük durma, ağlamaklı yüz ifadesi, bakıĢların aĢağıya doğru olması ve omuzların düĢük olmasının olduğu belirtilmektedir (Akpınar 2004).

Schmid (2014) „„mutsuz olmak‟‟la ilgili çalıĢmasında mutsuz insanın kendini suçlamaya baĢladığını, mutlu hayatın icaplarıyla baĢa çıkamadığı için kendinde bir eksiklik bulduğunu, kendini baĢarısız olarak algıladığını ve çevresindeki bireylerin baĢarılı olduğunu düĢündüğünü belirtmektedir. Mutsuz bireylerin öylesine sindirildiğini ve bu yüzden onların kendi durumları hakkında konuĢmaya hatta düĢünmeye bile cesaret edemedikleri belirtilmektedir, ona göre göre mutsuz kiĢi modern vebaya yakalanmıĢ gibidir, cüzamlı gibi davranılır ona. Ġnsanlar mutsuz insandan uzak durmayı tercih ederler.

1.1.4. Duygu Kontrolü

Duygu kontrolü insanların sosyal geliĢim süreci için önemlidir. YaĢamdaki olayların bireylerde oluĢturduğu duygusal tepkilere yönelik bastırma veya yansıtma eğilimleri onların sosyal yaĢam becerileri konusunda ne derece etkili olduklarının bir ölçütü olarak kabul edilmektedir. Duygusal kontrol, biyo-psiko-sosyal bir varlık olan insanın duygularına hakim olarak kendini sağlıklı bir biçimde ifade etme becerisidir. Bastırma ve yansıtma kiĢilerin hoĢlanmadıkları duygulardan kaçınma davranıĢlarıdır.

Ġnsanın kendini iyi hissetmesi için tatsız duygulardan kaçınması gerekmez ancak olumsuz duygularının tüm olumlu ruh hallerinin yerini alacak Ģekilde kontrolden çıkmaması gerekir (Beyazaslan 2012). Duyguları sözelleĢtirme ya da davranıĢlarla ifade etme, farkında olunarak ya da farkında olunmadan yapılabilir, kiĢi duygularını ifade etmeyi kısmen kontrol edebilir ya da istediği biçimde planlayabilir (Kuyumcu 2012). Duygulanımın oluĢumunda kiĢinin farkındalık düzeyi yüksekse yani birey duygularını ortaya çıkaran düĢüncelerinin farkında ise, duygularının kontrol edip ona bağlı olarak cevap üretebilir (Yalçın 2010).

(20)

11

Hatalı öğrenmeler sonucunda, genellikle bireyler, olumlu duyguları daha fazla ifade etme, olumsuz duyguları bastırma eğilimindedirler (Güngör 2008, Okanlı ve ark 2008). Duygusal kontrol, duygunun bastırılması anlamına gelmez. Duygu kontrolü duygunun tam olarak tanımlanması, fark edilmesi ve anlaĢılması ile sağlanabilmektedir. Bu süreç yaĢanılan olaylar karĢısında daha sağlıklı tepkilerin verilmesini sağlamaktadır. Duygusal yaĢantılar iyiden kötüye, mutluluktan hüzne Ģeklinde tek boyutlu biçimde ilerleyen bir süreç değildir, duygusal durumlara motivasyon durumları, baĢ etme biçimleri, temel olumlu ve olumsuz duygular ve bunlara yönelik hassasiyetler de dahil olmaktadır (Gençoğlu ve Yılmaz 2013). Sosyal etkileĢimlerde olumlu iliĢkiler geliĢtirebilmek için kendini tanıma önemlidir. Kendini tanımak, bireyin kendi duygularını tanımayı da içerir. Dolayısıyla kendi duygularını tanımayan hemĢirenin bakım verdiği bireylerin duygularını da anlayamayacağı tahmin edilmektedir.

Kuzucu (2006) duyguları fark etmeye ve ifade etmeye yönelik bir psiko-eğitim programının üniversite öğrencilerinin duygusal farkındalık düzeylerine, duyguları ifade etme eğilimlerine, psikolojik ve öznel iyi oluĢlarına etkisini incelediği doktora tez çalıĢmasında son yirmi yıl duyguları ifade etmenin iyi oluĢ ve sağlıkla iliĢkisiyle ilgili bilimsel bir ilgi ortaya çıkardığını belirtmektedir. Duyguyu dıĢa vurmak, kiĢinin sıkıntıya verdiği duygusal tepkiyi anlamasını ve içgörü kazanmasını sağlayarak duyguların kontrolüne yardım eder, bunların yanında travmayı açığa vurmanın, kendini düzenlemeyi, ve duyguların kontrolünü arttırarak olumlu kendilik algısını beslediği de ileri sürülmektedir (Kuzucu 2006, Kuzucu 2011, Kuyumcu ve Güven 2012). Yalçın (2010) üniversite öğrencilerinin duygularını ifade edebilmelerini aleksitimi ve psikolojik ihtiyaçlarına göre incelediği doktora tez çalıĢmasında yüksek düzeyde duygularını ifade etmede kararsızlık yaĢayan kiĢilerin daha fazla fiziksel semptom gösterme, kiĢilerarası iliĢkilerde daha fazla problem yaĢama (örneğin; daha düĢük evlilik doyumu yaĢama), yakın iliĢkiden daha fazla korkma eğilimi gösterme ve daha az sosyal destek aldıklarını düĢünme eğiliminde olduklarını belirtmektedir (Yalçın 2010).

(21)

12 Amerikalı Psikolog Albert Ellis, duyguların ABC modelini geliĢtirmiĢ, 90‟lı yıllarda terapi yaklaĢımını „Rasyonel Duygu DavranıĢ Terapisi‟ olarak adlandırmıĢtır. 60‟lı yıllarda Tıp Doktoru Aeron Beck BiliĢsel terapi yaklaĢımını ele almıĢtır. David Burns ise biliĢsel davranıĢı yaklaĢım tekniklerinin anlatıldığı „„iyi hissetmek‟‟ adında kendine yardım kitabını yazmıĢtır. Daha sonraki nesil biliĢsel yaklaĢımcılar, duyguların kontrolü ve duygusal kaçınma ile ilgili vurgulamalar yapmıĢlardır. „„DüĢüncelerimiz ve duygularımızı kontrol etmeye çalıĢma, sorun mu yoksa çözümün bir parçası mı?‟‟ Bu konuyu sorgulamıĢlardır (BiliĢsel DavranıĢçı Psikoterapiler Derneği 2015).

Ellis „Duygusal tepkilerimiz ve yaĢam biçimimizin bizim inançlarımız ve yarattığımız bilinçle ilgili‟ olduğu düĢüncesini benimsemiĢtir. 1955‟lerde humanistlik, filozofik ve davranıĢ terapilerinin bileĢimi olan Akılcı Duygusal Terapiyi ( Rational Emotional Therapy) ortaya çıkarmıĢtır (Sanal Psikolog 2015).

Ellis 3 hipotez önermiĢtir:

 DüĢünce ve duygu yakından iliĢkilidir.  DüĢünce duygu birbirlerine eĢlik eder.

 Hem düĢünce hem duygu kendi kendine konuĢmaya ve içselleĢtirilmiĢ cümlelere dönüĢme eğilimindedir.

Ġnsanların kendi kendilerine söyledikleri ifadeleri (iç konuĢmaları) onların düĢünce ve duygularıdır veya duyguları düĢünceleri haline gelmektedir (Sanal Psikolog 2015). Bu yaklaĢım, duyguların yaĢantımızı, davranıĢlarımızı etkileyerek Ģekillendirdiğini, yaĢamımızın kalitesinin belirleyicilerinden birinin duygularımız olduğunu düĢündürmektedir. Ellis‟e göre insanı harekete geçiren bir olay durum (A) söz konusu olduğunda o durumla ilgili inanıĢları (B) duygusal ve davranıĢsal tepkiyi (C) ortaya çıkarır ve bir müdahale gerçekleĢir (D). Bunun etkisi (E) ile yeni bir duygu (F) ortaya çıkar (Sanal Psikolog 2015). A→B→C→D→E→F Bu döngü sonucu kiĢilerin duruma karĢı duygusal rahatsızlık, mutluluk-mutsuzluk yaĢadıkları açıklanmaktadır.

Bu kuramlar: Bazen duyguların yaĢamımızın kalitesine etkisini ve duyguların kontrol edilebilirliğini ortaya koymaktadır. Duyguları kontrol etmek, duyguları

(22)

13 bastırmak, yok saymak farklı kavramlardır. Örneğin öfkesini göstermemeye çalıĢmak, ya da öfke duygusunu hissettiği halde bunu inkar etmek „duygu kontrolü‟ anlamını taĢımaz. „„Duygu kontrolü‟‟ kaygı, öfke, mutsuzluk gibi hoĢnut olunmayan duygunun varlığını kabul etmek, davranıĢlarını nasıl etkilediğini fark etmek, nedenlerini sorgulamak, kontrolü ele almaktır; yani duyguyu yönetebilmektir.

Duygular ruh sağlığı ile doğrudan bağlantılıdır. Ruh Sağlıklı oluĢa iliĢkin ilkeleri Ünlüoğlu (2000) aĢağıdaki baĢlıklarla aktarmaktadır:

 Kendini anlamak, gerçekçi olarak değerlendirmek ve farkındalık,  Bireyin ait olduğu gruplarla iliĢkisi,

 Çevresindeki diğer bireyleri gerçekçi olarak değerlendirebilmesi,  Yeni ortamlar, değiĢen durumlara uyum,

 Yeniliklere açık olmak,  Farklılıklara önyargısız tutum,

 Zorlanılan durumlarda gerçekçi düĢünebilme,  Zevk alabilme, sevinebilme,

 KiĢinin çevresiyle genel iletiĢim, etkileĢim, iliĢki biçimi. Ünlüoğlu iliĢkiler ağını:

 Bireyin kendisi ile  Aile ve yakın çevresi ile  ĠĢi/görevinin çevresi ile

 Toplum ile olarak Ģematize etmiĢtir. Bu iliĢkiler ağında denge, uyum varsa kiĢi iliĢkileri yönünden „„Ruh sağlıklı‟‟dır (Ünlüoğlu 2000). Ruh sağlığını geliĢtirmeye ve iyileĢtirmeye yönelik yaklaĢımların sonuçlarının ölçümü: YaĢam kalitesine katkı verme düzeyidir.

1.2. Duygu Kontrolünün HemĢirelikte Önemi

Watson‟un Ġnsan Bakım Model‟inde bireylerin manevi gereksinimleri ve duygularını ifade etmelerinin sağlanması ve böylece manevi bakımın da sağlanabileceği belirtilmektedir (Özkan ve OkumuĢ 2012). Watson‟ın insana

(23)

14 bütüncül bir yaklaĢımda, zihin-beden-ruh alt boyutlarının olduğu ve boyutların her birinin bütünü yansıttığı ve bütünün de alt boyutlardan farklı olduğu belirtilmektedir. Ġnsan Bakım Model‟inde üç temel kavramdan biri olan iyileĢtirme süreçlerinden bahsedilmektedir. ĠyileĢtirmenin on süreçten oluĢtuğu, „„5. süreçte insanların öykülerini gerçekten dinleyerek olumlu ve olumsuz duyguların kabul edilmesi ve desteklenmesi (Duygu ve hislerin ifadesi); 8. Süreçte fiziksel, duygusal ve manevi anlamda konforlu, güzel, huzurlu bir çevre oluĢturma; 9. süreçte temel fiziksel, duygusal ve ruhsal gereksinimlere yardımcı (Gereksinimlere yardım) olma‟‟ ifadelerinin yer aldığı belirtilmektedir (Ozan ve OkumuĢ 2013). Bakım verme kavramının günümüzde fiziksel bakımın yanı sıra, duygusal ve manevi gereksinimleri de kapsadığı, hemĢirelik kuramcılarının yaklaĢımları ile birlikte hemĢirelik eğitiminde psiko-sosyal-spritüel boyutlara yer verildiği bilinmektedir.

Günümüzde kaliteli ya da nitelikli sayıda hemĢire yetiĢtirilmesi eskiye oranla daha fazla önem kazanmıĢtır. Çünkü sağlık kurumları daha verimli çalıĢmak, daha kaliteli hizmet vermek, hedeflerini ve projelerini gerçekleĢtirmek için daha nitelikli, çeĢitli bilgi ve becerileri olan, baĢarı düzeyi yüksek, daha donanımlı hemĢirelerle çalıĢmak istemektedirler (Kaynar ve ark 2006). Sağlık hizmeti alan kiĢilerin de sağlık hizmetlerinden beklentilerinin arttığı gözlemlenmektedir.

Bu beklentiler, kendi yaĢamını kaliteli yapabilen ve duygularını yönetip kontrol edebilen mezunlar vermenin önemini artırmaktadır. HemĢirelik bakımı ve yaklaĢımları sağlık hizmeti alan kiĢilerin memnuniyetinin değerlendirilmesinde önemli yer tutmaktadır. Profesyonel hemĢirelik, hastanın bireysel özelliklerini değerlendirme, duygularını kontrol etme ve bireysel haklarını korumayı gerektirir (Yılmaz 2012).

Duyguların sağlıklı yollardan ifade edilmesi istenen bir durumdur. YaĢanan duygular bastırıldığında donukluk ve uzaklık yaratır, kontrolden çıktığında ise bireye zarar verir. Duygusal davranıĢlar, duygusal olay ve ortamla ilgili karĢı tarafta bir tepki oluĢmasını sağlamaktadır, örneğin gülümseme yakınlaĢma isteği doğurur (Yalçın 2010). HemĢire ve bakım alan birey de birbirleri ile etkileĢmekte, etkilenmektedir. Bu Ģekilde meydana gelen kiĢilerarası bakım iliĢkisi, hemĢire ve

(24)

15 bireyin birbirini anlamasını kolaylaĢtırmaktadır (Özkan ve OkumuĢ 2012). HemĢireler hastaya yardım ederken pek çok duyguyu yaĢayabilir. Bunlara hastanın geliĢiminden duyulan mutluluk, hastanın durumu kötüleĢtiğinde hissedilen hayal kırıklığı, hasta yardımı reddettiğinde hissedilen sıkıntı, hasta kendi çıkarları doğrultusunda hemĢireyi yönlendirmeye çalıĢtığında hissedilen öfke, hasta hemĢireye güçlü bir bağla güven duyduğunda hissedilen güçlülük duyguları örnek verilebilir (KarakaĢ ve Küçükoğlu 2011).

Bireyin varoluĢsal alanını tanımak, durumlar karĢısındaki duygu ve düĢüncelerini fark etmeyi gerektirir. Watson‟ın „Ġnsan Bakım Modeli‟nde bakımın ancak, hemĢirenin bireyin varoluĢsal alanına girdiğinde baĢlayabileceği; böylece hemĢire bireyin varoluĢ (ruh) durumunu saptayacağı, bunu hissedeceği ve tepki göstereceği belirtilmektedir. Bu tepkinin öylesine kiĢiye özel olduğu, diğerinin uzun zamandır açığa vurmayı ertelediği duygu ve düĢüncelerini açığa vurmasını sağladığı bildirilmektedir (Özkan ve OkumuĢ 2012). VaroluĢsal alan, bireyi birey yapan, sadece ona özel yaĢadığı deneyimleri, duyguları, düĢünceleri, manevi inançları, amaçları, beklentileri ve kendini algılayıĢının bütününden oluĢmaktadır. HemĢire ve bireyin fizikselliğin ötesindeki varoluĢsal alanları birleĢerek bakım-iyileĢme alanına dönüĢmektedir (Özkan ve OkumuĢ 2012, Ozan ve OkumuĢ 2013).

Bireyin biliĢsel, duygusal ve davranıĢsal motifleri genel sağlık durumunun sürdürülebilirliğine olumlu ve olumsuz etki eder. Fiziksel sağlık, sağlığın duygusal boyutunu etkilediği kadar duyguların sağlıklı ifadesi ve kontrolü de fiziksel sağlığı etkiler. HemĢirelerin bakım verdikleri bireylerin duygularını hangi ölçüde kontrol ettiklerini belirlemesi, hastaların bütüncül bir bakıĢ açısıyla ele alınması açısından gereklidir (Beyazaslan 2012).

Geleceğin sağlık profesyoneli olan hemĢirelik öğrencilerinin günlük yaĢam stresleri ve klinik problemler ile baĢa çıkacak yeterlilikte olması, sağlık bakımının kalitesini doğrudan etkileyeceği için son derece önemlidir. Çünkü problem çözme becerisi yüksek olan hemĢireler, olumsuz duygu ve düĢüncelerle baĢ edebilir, sağlıklı çözüm yolları üretebilir ve sunulan sağlık bakım hizmetinin kalitesini arttırabilirler (Olgun ve ark 2010). Öfkesini kontrol edemeyen, anlamlı ve doyum sağlayan iliĢkiler kuramayan hemĢirelik öğrencileri; hizmet verdikleri bireye ve/veya

(25)

16 yakınlarına, topluma, meslektaĢlarına, sağlık ekibi üyelerine karĢı sorumluluklarını yerine getirmede bir takım güçlüklerle karĢılaĢır. Eğitim sürecinde bu sorunların saptanması ve gerekli desteğin belirlenmesi ve sağlanması öğrencinin bireysel, eğitimsel ve mesleki açıdan geliĢimi için oldukça değerlidir (Kaya ve ark 2013).

Öğrencilik döneminden itibaren geliĢtirilen empati ve görüĢme becerilerinin mesleki yaĢamda kullanılması, hastalarda sıklıkla karĢılaĢılan anksiyetenin azalmasını ve hastaların duygusal durumunun düzelmesini sağlayabilir (Tambağ ve ark 2014). Problem çözme becerisi yüksek olan hemĢireler, olumsuz duygu ve düĢüncelerle baĢ ederek, etkili çözüm yolları üretir ve sunulan sağlık bakım hizmetinin kalitesini artırabilirler (ġahiner ve ark 2013). Mezun olduktan sonra aktif bir Ģekilde hizmet vermesi beklenen hemĢire adayları eğitimleri boyunca karĢılaĢtıkları ya da karĢılaĢabilecekleri sorunlarla mücadelede tek baĢlarına bırakılmamalıdır. Aile ve arkadaĢlarından gerekli desteği alan öğrencilerin, ruhsal sağlıklarını tehdit eden depresyon, anksiyete, stres gibi sorunlarla daha kolay mücadele edeceklerine ve mesleklerinde daha baĢarılı olacaklarına inanılmaktadır (Kahriman ve YeĢilçiçek 2007).

1.3. YaĢam Kalitesi

Aristo‟ya kadar uzanan felsefi tartıĢmalardan kaynağını alan yaĢam kalitesi kavramı günümüzde farklı çevrelerin üzerinde yoğunlaĢtıkları alan olarak dikkat çekmekte, felsefe, sosyoloji, sinema, mimarlık, psikoloji ve politikanın yanı sıra sağlık alanında da giderek artan bir Ģekilde kaliteli yaĢam terimi kullanılmaktadır (Pınar 2012). Kalite kelime anlamı olarak mükemmelliğin derecesi ya da bir iĢin ne kadar iyi yapıldığı Ģeklinde tanımlanır (Saltürk 2006). YaĢam kalitesi, mutlu olma ve yaĢamdan hoĢnut olmayı içeren, genel olarak “iyi olma durumu” olarak kullanılan bir terimdir (Eser 2012). YaĢam kalitesi, bir kiĢinin görünürdeki fiziksel ve zihinsel sağlıklı olma durumu, yaĢamın "iyi" olması, kiĢinin mutluluğu ve baĢkalarına bağımlı olmadan iĢlerini yaparak yaĢamın keyfini çıkarması anlamına gelir (ġen ve ark 2008). Daha geniĢ bir ifadeyle yaĢam kalitesi, bireyin tüm gereksinimlerini karĢılaması, yaĢamdan doyum sağlaması, sosyal davranıĢlarda yeterli olması, eğlenmeye zaman ayırması, emosyonel ve fiziksel durumun istendik düzeyde olması,

(26)

17 kiĢiler arasındaki iliĢkilerini sürdürebilmesi olarak da tanımlanır (Erdem ve Ergüney 2005, Kırmızı 2013). Bir kiĢinin yaĢamının tümüyle iyiye gittiğine iliĢkin hissettiği, subjektif duygu olarak da ele alınabilen yaĢam kalitesinin evrensel olarak kabul görmüĢ tek bir tanımlamasıbulunmamaktadır (Perim 2007).

YaĢam kalitesi bireyin fiziksel iĢlevlerini, ruhsal durumunu, aile içindeki ve dıĢındaki toplumsal iliĢkilerini, çevreden etkilenme düzeylerini kapsar ve bu durumun bireyin iĢlevselliğini ne derece etkilediğini gösterir (Yıldırım ve Hacıhasanoğlu 2011). Bu kavramın içeriğinde toplumun mutluluğu ve esenliğinden, çevre koĢulları kalite ve ekolojik yapılarına dek uzanan çok çeĢitli değiĢkenler bulunmaktadır (Arslan ve BölükbaĢ 2003).

DSÖ yaĢam kalitesini „„bireyin içinde yaĢadığı kültürel değerler sistemi ve kendi beklentileri açısından yaĢamdaki durumu ile ilgili algısı‟‟ olarak tanımlamaktadır (DSÖ 1993). DSÖ‟nün yaĢam kalitesi tanımında; psikolojik durum, sosyal iliĢkiler, bağımsızlık düzeyi, fiziksel sağlık, maneviyat ve çevresel özellikler ile ilgili özellikleri içeren 6 farklı alan bulunmaktadır, bu alanlar ve içerdikleri maddeler (WHO 1998); ALAN 1 FĠZĠKSEL 1 Ağrı ve rahatsızlık 2 Enerji ve yorgunluk 3 Seksüel aktivite 4 Uyku ve yorgunluk 5 Duyusal iĢlevler ALAN 2 PSĠKOLOJĠK 6 Pozitif duygular

7 DüĢünme, öğrenme, hafıza ve konsantrasyon 8 Özsaygı

9 Beden imajı ve dıĢ görünüĢ 10 Negatif duygular

(27)

18 ALAN 3 BAĞIMSIZLIK DÜZEYĠ

11 Hareket edebilme

12 Günlük yaĢam aktiviteleri

13 Ġlaçlara ve tedaviye bağımlı olma 14 Tıbbi olmayan maddelere bağımlı olma 15 ĠletiĢim kapasitesi

16 ÇalıĢma kapasitesi

ALAN 4 SOSYAL ĠLĠġKĠLER 17 KiĢisel iliĢkiler

18 Sosyal destek

19 Sağlayıcı / destekçisi olarak etkinlikler

ALAN 5 ÇEVRE 20 Özgürlük, fiziksel güvenlik ve emniyet 21 Ev ortamı

22 ĠĢ tatmini 23 Mali kaynaklar

24 Sağlık ve sosyal bakım: eriĢilebilirlik ve kalite 25 Yeni bilgi ve beceriler edinme için fırsatlar

26 Eğlence/ Zevk alınan faaliyetler için fırsatlar ve katılım 27 Fiziksel çevre (kirlilik / gürültü / trafik / iklim)

28 TaĢıma

ALAN 6 MANEVĠYAT / DĠN / KĠġĠSEL ĠNANÇLAR

Kaliteli bir yaĢama sahip olabilmenin ölçütleri olarak tüm iletiĢim kanallarının açık tutulması, yani insanın öncelikle ve tüm duyarlılığıyla dıĢarıdan gelen bütün iletileri algılamaması ve kendisindeki tüm oluĢum ve birikimleri de dıĢarıya vermesi; sabırlı ve kararlı, saygılı ve dinleyen iyi bir arkadaĢ olabilme; programlı ve sistemli biçimde zamanını iyi kullanma; çalıĢan, üreten ve paylaĢan olma; etik ve estetik değerleri benimseme; ortak akla katkıda bulunma; güzelliği, iyiliği ve doğruluğu çoğaltma, bireyin kendisini, yapıcı ve yaratıcı kılarak

(28)

19 özgürleĢtirmesi; katılımcı ve paylaĢımcı olma; bunun yanında da beden ve ruh sağlığını gözetme sayılabilir (Perim 2007). YaĢam kalitesinin objektif ve subjektif göstergeleri vardır. Fiziksel iyilik hali, fiziksel aktiviteleri yapabilme, fonksiyonel yetersizlik, çalıĢma durumu, hastalık semptomları ve sağlık durumu objektif; psikolojik/ duygusal iyilik hali ve yaĢam doyumu ile ilgili konular subjektif göstergelerdir (Özgür ve ark 2008). YaĢam kalitesi, bireyin kendi yaĢamına iliĢkin subjektif doyumu ve mutluluk durumu ile iliĢkilidir (Saltürk 2006).

Sağlık durumu, yaĢam kalitesi ile eĢ anlamlı olmamasına rağmen, bu ikisi bir biri ile iliĢkilidir (sağlık yaĢam kalitesini etkiler ve yaĢam kalitesi sağlık durumunu etkiler). Bu temele dayanarak yaĢam kalitesinin bir yönü sağlıkla iliĢkili olarak tanımlanabilir (Bülbül 2010). Sağlıkla iliĢkili yaĢam kalitesi bütüncül olarak yaĢam kalitesinin bir alt bileĢenidir. Bu nedenle bu iki kavram birbiriyle yakından iliĢkilidir (Kurt ve Çetinkaya 2008).

YaĢam kalitesinin sağlıkla iliĢkilendirilmesi esasen DSÖ‟nün 1946 yılında sağlığı “yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayıĢı değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlaması ile olmuĢtur (Pınar 2012). Sağlıkla iliĢkili yaĢam kalitesi, yaĢamın çeĢitli boyutları açısından kendinden hoĢnut olabilmek ya da kiĢinin yaĢamdan beklentileri ile elde edebildikleri arasındaki fark olarak tanımlanabilir (Eser 2012). Sağlıkla iliĢkili yaĢam kalitesi, kiĢinin fiziksel, psikolojik ve sosyal sağlığına iliĢkin subjektif görüĢü olarak tanımlanır (Saltürk 2006). Bu tanımlar, sağlıkla iliĢkili yaĢam kalitesi kavramının öznelliğini açıklıkla ortaya koyar (Eser 2012).

1.3.1. YaĢam Kalitesini Etkileyen DeğiĢkenler

Yapılan çalıĢmalarda yaĢam kalitesini arttıran ve azaltan durumlar (Perim 2007, Özgür ve ark 2008, Koçoğlu ve Akın 2009, Pınar 2012) :

YaĢam kalitesini azaltan durumlar

 Temel gereksinimlerinin karĢılanmaması  ĠĢyeri memnuniyetsizliği

(29)

20  Gelecek ile ilgili kaygılar

 Beden imgesinin değiĢmesi

 Öz bakım davranıĢlarının ve günlük yaĢam aktivitelerinin yetersizliği  Kronik yorgunluk, bitkinlik

 Seksüel fonksiyonda bozukluk  Destek sistemlerindeki yetersizlik  Akut sağlık sorunları

 Kronik sağlık sorunları nedenleri ile yaĢam  Ders baĢarısızlığı

 DüĢük aile geliri

 DüĢük anne-baba eğitim düzeyi

 Kızlara ikinci sınıf muamelesi gösteren topluluklar  Ücret yetersizliği ve hastalık durumudur

 Sosyoekonomik yönden olumsuz koĢullara sahip olma  Aile ve arkadaĢlarla iliĢkilerin bozulması

YaĢam kalitesini artıran durumlar

 Ekonomik ve sosyal güvenceye sahip olma  Huzur ve güven içinde yaĢama

 Rahatlık ve gereken konfora sahip olma  Anlamlı ve aktif bir yaĢantı içinde olma  Sosyal çevre ile olumlu iliĢkiler içinde olma  Eğlence / zevk alınan aktivitelerin olması  Ġtibar görme

 Otonominin olması  Mahremiyete değer verme  Kendini ifade edebilme

 Fonksiyonel olarak yeterli olma  Özgün bir birey olarak algılanma  Ġnanç ve değerlere saygı gösterilmesi

Tıp fakültesindeki kız öğrencilerinde progresif gevĢeme tekniklerinin yaĢam kalitesini arttırdığı bildirilmiĢtir (Dehghan-Nayer ve Adib-Hajbaghery 2011). Pekmezovic ve ark (2011) da tıp fakültesi öğrencilerinde sağlıkla iliĢkili yaĢam

(30)

21 kalitesi ile iliĢkili faktörleri incelemiĢlerdir; üniversite öğrencilerinde depresyon varlığı ile yaĢam doyumu arasında anlamlı derecede negatif iliĢki olduğunu, tıp öğrencilerinin yaĢam doyumu alanlarının tümünde en düĢük puana sahip olduklarını, ailesiyle birlikte yaĢayan öğrencilerin yaĢam doyumu alt alanlarında daha yüksek puan aldıklarını, öğrencilerin aylık aile geliri ile yaĢam doyumu ortalama puanı arasında anlamlı bir iliĢki olduğunu, sigara içen ve içmeyen öğrencilerin yaĢam doyum puanlarında farklılık olduğunu bildirmiĢtir. De Oliveria ve Ciampone (2008) üniversitenin hemĢirelik öğrencilerinin yaĢam kalitelerini arttıran ya da azaltan deneyimlerin sağlandığı bir yer olduğunu bildirmiĢtir. Adamiak ve ark (2002) tıp fakültesi öğrencilerinde depresif belirti Ģiddeti ve hissetme ile yaĢam kalitesi arasında negatif bir iliĢki olduğunu bildirmiĢtir. Kernick ve Reinhold (2002) baĢ ağrısının üniversiteye giren öğrencilerin yaĢam kalitesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu bildirmiĢtir.

1.4. YaĢam Kalitesinin HemĢirelikte Önemi

Hem sosyal bilimlerde hem de hemĢirelik biliminde sağlık ve yaĢam kalitesi arasındaki farklılık ve iliĢkilerin ne olduğu konusunda keskin sınırlar yoktur, bu iki kavram anlam olarak farklı olmalarına karĢın güçlü iliĢkiler içindedirler (Pınar 2012). Bu bağlamda sağlık ekibini oluĢturan tüm meslekler gibi hemĢirelik mesleği için de yaĢam kalitesi kavramı olmazsa olmaz bir konumdadır (Perim 2007). Yeni sağlık hizmetleri felsefesine göre; hemĢireler bütüncül bir yaklaĢım içinde hastaların yaĢam kalitesini değerlendirmelidirler. HemĢirelik insan yaĢamıyla, yaĢamın kalitesiyle, bireylerin, ailelerin, toplumların sağlığının kalitesiyle ilgilidir ve bireylerin en üst düzeyde sağlıklı olmalarına yardımcı olmayı amaçlar. HemĢirelerin yaĢam kalitesini koruma, geliĢtirme ve iyileĢtirme sorumlulukları vardır (Erdem ve Ergüney 2005).

Ġyi bir hemĢirelik bakımı hastalığın yarattığı önemli stresörlerle hastanın baĢ edebilmesine yardım etmeyi amaçlar. Ġnsanların sağlıklarında herhangi bir sapma olduğunda yaĢamdan doyum almaları bozulabilir. Bu noktada hemĢireliğin amacı; bireye kendi bakımını yapar hale gelinceye kadar yardımcı olmak ve en kısa zamanda bireyin kendi bakımını üstlenmesini, gereksinimlerini karĢılayabilmesini

(31)

22 sağlamak ve tüm bu süreçlerde yaĢam doyumunu maksimum düzeye çıkarmaktır (Üstün ve Karadeniz 2006).

Bu yüzden hemĢirelerin öncelikle yaĢam kalitesini koruma, geliĢtirme ve iyileĢtirme sorumluluklarını ve yaĢam kalitesini etkileyen etmenleri belirlemeleri ve ardından da bu sorumlulukları yerine getirmeleri önemli bir hemĢirelik fonksiyonudur (Arslan ve BölükbaĢ 2003). HemĢirelik alanındaki yaĢam kalitesi çalıĢmaları; yaĢamın biyolojik, psiko-sosyal ve sosyo-kültürel yönünü içeren esenlik durumunu yükseltmeye yönelik bakım sağlama gerçeğine dayanmaktadır (Erdem ve Ergüney 2005). HemĢirelikte yaĢam kalitesine iliĢkin araĢtırma alanları; özgül bir hastalığa karĢı hastanın fiziksel ve psiko-sosyal gereksinimlerini tanıma, hastalık ve tedaviye yanıtını saptama, özgül rehabilitasyon uygulamalarının etkisini gösterme ve sağlık-hastalık sürecindeki zayıf dönemleri tanılama Ģeklinde sıralanabilir (Kurt ve Çetinkaya 2008).

Ġstenilen nitelikte sağlık hizmeti verilebilmesi bu hizmeti sunanların niteliğiyle yakından iliĢkilidir. ÇalıĢanların yaĢama ve çalıĢma koĢullarına iliĢkin sorunların giderilmesi sağlık hizmetinin aksaklıklarının azaltılması açısından önemlidir. Bu yüzden sağlık çalıĢanlarının yaĢam kalitesini değerlendirmeye yönelik çalıĢmaların yapılması gerekliliği ortaya çıkmıĢtır. Son zamanlarda sağlık çalıĢanlarının yaĢam kalitesi önemle üzerinde durulmaya baĢlanan bir kavram olmuĢtur (Koltarla 2008). Ġnsanlarla iletiĢime dayanan bir meslek olduğu için hemĢirelik, ruhsal ve bedensel yönden sağlıklı meslek üyelerine diğer mesleklerden daha fazla ihtiyaç duyar (MuĢlu ve ark 2012). Sağlık hizmetlerinin kaliteli olabilmesi için hemĢirelerin öğrencilik yıllarından itibaren yaĢam kalitelerinin değerlendirilmesinin önemli olduğu düĢünülmektedir.

HemĢirelik eğitimi alan öğrencilerin, hastane ve toplumda çalıĢırken, verdikleri bakımla kiĢilerin yaĢam kalitelerini yükseltmeleri söz konusudur. Bununla birlikte hemĢirelik öğrencilerinin eğitimleri sırasında eğitimcilerle öğrenciler arasındaki iletiĢim biçimleri, uygulamaya çıktığı kurumlarda karĢılaĢtıkları olaylar ve yaĢadıkları zor koĢullar onların yaĢam kalitesini etkilemektedir (Özgür ve ark 2008). Saupe ve ark (2004) hemĢirelik öğrencilerinin yaĢam kalitelerini değerlendirdikleri çalıĢmalarında, öğrencilerin % 64‟ünün yaĢam kalitesinden memnun olduğu, fakat %

(32)

23 36‟sında önemli sorunların olduğunu belirtmiĢtir. De Oliveria ve Ciampone (2008)‟nin Portekiz‟de hemĢirelik öğrencilerinin yaĢam kalitelerinin deneysel olarak belirlendiği çalıĢmalarında, üniversitenin öğrencilerin yaĢam kalitelerini arttıran ya da azaltan deneyimlerin sağlandığı bir yer olduğu saptanmıĢtır; ayrıca yaĢam kalitesi ile ilgili sorunlarla karĢı karĢıya kalan öğrenciler ve öğretmenler için hem bireysel hem de kollektif tartıĢma için sistematik toplantılara ihtiyaç olduğu saptanmıĢtır.

(33)

24

2. GEREÇ ve YÖNTEM

2.1. AraĢtırmanın Tipi

Bu araĢtırma hemĢirelik son sınıf öğrencilerinin duygu kontrol durumlarının ve yaĢam kalitelerinin incelenmesine yönelik tanımlayıcı/iliĢki arayıcı türde yapılmıĢtır.

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikler

AraĢtırma Samsun‟da bulunan On dokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Yüksekokulu ve Ordu‟da bulunan Ordu Üniversitesi (ODÜ) Sağlık Yüksekokulu‟nda yapılmıĢtır.

OMÜ Sağlık Yüksekokulu‟nda lisans düzeyinde HemĢirelik bölümü ile birlikte beĢ bölüm bulunmaktadır. „„Bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını koruma ve geliĢtirme amacına yönelik olarak, sağlık bakım gereksinimlerini karĢılamak üzere gerekli bilgi ve beceriye sahip profesyonel meslek üyeleri olma ve mesleki alanda araĢtırma ve inceleme yapabilecek yetenek ve yeterliliğe sahip, bilimsel bilgi birikimine katkıda bulunabilme‟‟ özellikleri OMÜ Sağlık Yüksekokulu HemĢirelik Bölümü Öğrencilerinin eğitim sürecinde kazanmaları gereken özellikler olarak tanımlanmıĢtır. OMÜ Sağlık Yüksekokulu‟nda 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında HemĢirelik bölümü toplam öğrenci sayısı 443‟tür. HemĢirelik bölümü 4. sınıf öğrenci sayısı 99‟dur. Bu öğrencilerin 71‟i kız, 28‟i erkektir. OMÜ Sağlık Yüksekokulu HemĢirelik Bölümünde on beĢ öğretim elemanı bulunmaktadır.

ODÜ Sağlık Yüksekokulu‟nda 1997-1998 yılından itibaren lisans düzeyinde HemĢirelik Bölümü ile eğitim-öğretime devam edilmektedir. ODÜ Sağlık Yüksekokulunun amacı; birey aile ve toplumun sağlığını koruma, geliĢtirme ve sürdürmede bilim ve teknolojiyi kullanan ekip çalıĢması yapabilen, araĢtırıcı, sorun çözme becerisi ve iletiĢim becerileri geliĢmiĢ, etik ve insani değerleri benimsemiĢ

(34)

25 meslek üyeleri yetiĢtirmek olarak tanımlanmıĢtır. ODÜ Sağlık Yüksekokulu 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında HemĢirelik bölümünde toplam öğrenci sayısı 409‟dur. HemĢirelik bölümü 4. sınıf öğrenci sayısı 87‟dir. Bu öğrencilerin 61‟i kız, 26‟sı erkektir. ODÜ Sağlık Yüksekokulu HemĢirelik bölümünde on üç öğretim elemanı bulunmaktadır.

OMÜ ve ODÜ Sağlık Yüksekokulu‟nda verilen ortak derslerden bazıları: Ruh Sağlığı ve Hastalıkları HemĢireliği, Psikoloji, Kendini Tanıma ve ĠletiĢim dersleridir. Bu derslerin hedeflerinde; kendini tanımanın, duyguları tanıma ve ele almanın önemi yer almaktadır.

2.3.AraĢtırmanın Evreni ve ÇalıĢma Grubu

AraĢtırmanın evrenini ODÜ Sağlık Yüksekokulu ve OMÜ Sağlık Yüksekokulu‟nda 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında öğrenim gören 186 HemĢirelik bölümü 4. sınıf öğrencisi oluĢturmaktadır.

Örnekleme yöntemi yapılmayıp evrenin tamamı alınmıĢtır. Sağlık yüksekokulları 4. sınıflarda öğrenim gören 82 öğrenci araĢtırmaya katılmayı reddetmesi, anket formlarını uygun doldurmaması ve araĢtırmanın yapıldığı sürede öğrencilere ulaĢılamaması nedeniyle araĢtırma dıĢında kalmıĢtır. AraĢtırma 104 HemĢirelik bölümü son sınıf öğrencisiyle tamamlanmıĢtır. Evrenin % 55,91‟ine ulaĢılmıĢtır.

2.4.Veri Toplama Araçları ve Tekniği

Veriler araĢtırmacı tarafından literatür doğrultusunda geliĢtirilen (Ġnan 2012, Yamaç 2009, Altundağ 2011, Bıyık 2004) öğrencilerin sosyo demografik, eğitim özelliklerini ve sağlık durumunu içeren anket formu (EK-1), öğrencilerin duygu kontrol durumlarını değerlendirmek için Courtauld Duygu Kontrol Ölçeği (CDKÖ) (EK-2), öğrencilerin yaĢam kalitesini ölçmek için DSÖ YaĢam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu Türkçe (WHOQOL-BRIEF-TR) (EK-3) aracılığıyla toplanmıĢtır.

(35)

26

2.4.1. Sosyo demografik/ Eğitim ve Sağlık Özelliklerini Ġçeren Anket Formu (EK-1)

AraĢtırmacı tarafından literatüre dayalı (Bıyık 2004, Yamaç 2009, Altundağ 2011, Ġnan 2012) olarak oluĢturulan bilgi formu bireye ait sosyo demografik, eğitim ve sağlık özelliklerini belirlemeye yönelik bilgilerden oluĢmaktadır. Sosyo demografik özellikler olarak, cinsiyet, medeni durum, yaĢ, barınma durumu, sosyal güvence varlığı, algılanan ekonomik durum, algılanan anne-baba tutumu, algılanan gelecekten beklenti, sosyal güvence durumu, algılanan sosyal iliĢki durumu, algılanan dini inanç durumu; eğitim özellikleri olarak; algılanan akademik baĢarı, üniversite eğitimi dıĢında duygu kontrolü hakkında eğitim alma durumu, üniversite eğitimi dıĢında yaĢam kalitesi hakkında eğitim alma durumu, bilgilerinden oluĢmaktadır. Sağlık özellikleri olarak; kronik hastalık öyküsü, algılanan sağlık durumu, devamlı ilaç kullanma öyküsü bilgileri alınmıĢtır.

2.4.2. Courtauld Duygu Kontrol Ölçeği (CDKÖ) (EK-2)

Ölçeğin özgün adı Courtauld Emotional Control Scale (CECS)'dir. Watson ve Greer (1983) tarafından geliĢtirilmiĢtir.Bireyin belli alanlardaki tepkilerini bilinçli olarak ve ne ölçüde kontrol ettiğini ölçmeyi amaçlamaktadır. CDKÖ bireyin öfke, kaygı ve mutsuzluk gibi duygularını hangi ölçüde yansıttığını ya da bastırdığını değil, tepkilerini hangi ölçüde denetlediğini saptamaktadır (Okyayuz 2004).

Ülkemizde Okyayuz (1993) tarafından bu ölçeğin kullanılabilirlik koĢullarını irdeleyen ve üniversite öğrencileriyle (n= 120) yaptığı çalıĢmasında test tekrar güvenilirlik katsayıları düĢük olmakla birlikte (0,51 (Öfke; 0,42, Kaygı; 0,70, Mutsuzluk; 0,51) ölçeğin Cronbach Alfa katsayısı CDKÖ toplam için 0,87‟dir. Öfke; 0,78, Kaygı; 0,83, Mutsuzluk; 0,77 olarak belirtilmiĢtir. Bu sonuçlara göre CDKÖ‟nün bireyin içinde bulunduğu duygu durumundan kolayca etkilenebileceğini, ancak ölçtüğü özelliklerle ilgili iç tutarlılığın yüksek olduğunu düĢündürdüğü ve duyguları ifade etmede kullanılabildiği belirtilmektedir (Okyayuz 1993).

(36)

27 Bu araĢtırmada Cronbach Alfa Ġç Tutarlık Katsayısı (CDKÖ toplam için 0,89, Öfke; 0,82, Kaygı; 0,79, Mutsuzluk; 0,81) olarak bulunmuĢtur.

CDKÖ her biri 7 madde içeren „„Öfke‟‟, „„Kaygı‟‟ ve „„Mutsuzluk‟‟ olmak üzere üç likert tipi alt ölçekten oluĢan bir kendini değerlendirme ölçeğidir. Bu alt ölçeklerin her biri „„hemen hiçbir zaman / bazen / çoğu zaman / hemen her zaman‟‟ gibi dört seçeneğe göre yanıtlanmaktadır. Test puanları bu üç alt test için ayrı ayrı ve bunların toplamı bir değer olarak hesaplanmaktadır. Ölçekten alınan puan yükseldikçe kiĢilerin duygularını bilinçli olarak bastırdığı ve duygularını ifade etmekten çekindiği düĢünülür (Okanlı ve Ekinci 2008).

2.4.3. Dünya Sağlık Örgütü YaĢam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu Türkçe (WHOQOL-BRIEF-TR) (EK-3)

Bireylerin kendi yaĢam kalitelerini nasıl algıladıklarını değerlendirmek üzere DSÖ YaĢam Kalitesi Grubu (1996) tarafından geliĢtirilmiĢ bir ankettir. DSÖ YaĢam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL) çalıĢması 1992 yılında o güne dek geliĢtirilen genel amaçlı sağlıkla ilgili yaĢam kalitesi ölçeklerinin batı kaynaklı olması ve ancak batılı kültürler arasında karĢılaĢtırma yapmaya olanak tanımaları gerekçesi ile, dünyadaki çeĢitli kültürler arasında karĢılaĢtırma yapmayı olanaklı kılmak amacıyla baĢlatılmıĢtır. WHOQOL ölçeğinin WHOQOL-100 (uzun form) ve WHOQOL-Brief (kısa form) olmak üzere iki formu mevcuttur. WHOQOL-Brief, orjinal ölçekteki (whoqol-100) genel bölümden 2, geri kalan 24 bölümden de birer soru alınarak oluĢturulmuĢ olan 26 soruluk bir ölçektir. WHOQOL-Brief, uzun ölçeğin aksine dört alandan oluĢmuĢtur, Ayrı ayrı bölümleri yoktur. Yirmi yedi soruluk Türkiye formu (27. soru ulusal sorudur) kullanıldığında Çevre alan skoru çevre-tr olarak adlandırılır. Bu durumda Çevre-tr alan skoru çevre skoru yerine kullanılır (Eser 2014).

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu tezinde Nigrini, satışlardan giderlere kadar muhasebenin birçok alanındaki verilerin Benford Kanunu'na uyumlu olduğunu ve kanundan sapmaların standart istatistiksel

ATD, HBB ve Kontrol gruplar›n›n bellek, dikkat ve yönetici ifllevleri ölçen befl nöropsikolojik testten (WMS-R, Stroop Testi TBAG Formu, ‹ST, ‹T ve RSPM) ald›klar› top-

Daha küçük bebeklerin iNO’ya yanıt oranı (%33.3) ve sağ kalım oranı (%33.3) gözönüne alındığında bulgularımız literatürde belirtildiği üzere iNO tedavisinin

Hastalarımızın farklı ülkelerde, farklı iklimlerde ve farklı çevresel etkilere maruz olarak yaşayan erkek kardeşler olması ise genetik bir yatkınlık

Klasik eğitim sisteminde okuyan öğrencilerin %15,0’i, intörnlük eğitim sisteminde okuyan öğrencilerin %25,0’i aldıkları eğitim sistemi programının, klinik

Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakf› (TÜRSAK), Uluslararas› Sinema Ta- rih Buluflmas› festivalinin dördüncüsünü, 16-23 Kas›m tarihleri aras›nda

İsviçre'nin Zürih kentinde vefat eden eski İstanbul Valisi merhum Süleyman Kâni irtem ile eşi Sabite Irtem’in oğlu, Ali irtem, Pervin Gürsan, Azra Inal'ın

evvelki gece, iki ta­ nınmış edib ve mu - harrir arasında, ede­ biyat çerçevesi için­ de başlıyarak, kavga ile neticelenen mües­ sir bir münakaşaya sahne