K n n u n t S U l e ^ m a n I > e v ı - 1 V e r i r l e r i n d e n
F»ertev Pa^a'nmn Hayatı ve Eiserleırl
ABDÜLKAOIR ERDOĞANTürk ve İslâm Eserleri Müzesi Müdürü Bütün servetini memleketin iman ve hal
kın intif aı yolunda sarf etmiş olan P e r t e v M e h m e d P a ş a ' u m hal tercemesi pek karışık ve şahsiyeti hakkmda bilinmesi icab eden malûmat çok dağmıktır. Esasen bir küle iken Osmanlı Devletinin istilâ devrinde ted ricen ikinci vezirlik mertebesine kadar yük selmiş ve yurdun her köşesinde yüksek eser ler, vücude getirmekle o zamanlar ün almış olan P e r t e v M e h m e d P a ş a ' n ı n ne den bu kadar ihmal edilmiş olduğuna hayret edilir. Kanms-ül-ûlâm ve Lügati Tarihiye
ve Coğrafiye gibi eserlerde b i r takım
döküntü paşaların adlarma sayfalar ay-nlmışken P e r t e v P a ş a ' n m hal terceme si şöyle dursun adı bile anılmamıştır. Yalnız
SieüU Osmarû sahibi S ü r e y y a B e y
c-serinde P e r t e v P a ş a ' y a temas etmiş ve hakkmda yedi satırlık bir kadirşinaslık gü^•-termişse de onun da aşağıda izah edileceği veçhile kaydettiği şeylerin eksik olduğu anla şılmıştır. Biz burada eserlerine dair verece ğimiz malûmattan önce paşanın şahsiyetini tanıtmayı ve onun nasıl bir adam olduğunu kısaca ankıtmayı düşündük.
P e r t e v P a ş a soyca HerseklLbirkö ledir. Doğum tarihi ve babasının adı belli değildir. Yalnız H a d ı m İ b r a h i m Pa-ş a ' y a âid bir vakfiyenin sonundaki (50) Pa- şa-htd arasmda üçüncü olarak P e r t e v Pa ş a b . A b d ü s s a m e d imzası görüldü ğüne göre babasının Abdüssamed adlı bir zat olduğuna itimad etmek lâzım geliyorsa da bunun sonradan konmuş bir ad olmasında te
reddüt edilmemelidir. Kendisi mühtedi olan bir kimsenin babası müslim adı alamıyacağı gibi her ikisinin birlikte ihtida ettiğini kabul etmek tc vesikasız muteber olamaz. Gerek Sel çuklu ve gerek Osmanlı tarihinde gelip geçen mühtedi ricalin gayri müslim olan babalacı kendi adlarile anılmazdı. (Allahm kulu) manâsını ifade eden Abdullah, Abdülmennan,
Abdurrahman, Abdüssamed gibi bir terkib ile yad ve zikri icab ettikçe bu şekilde irad edi lirdi. İşte paşanm da (İbni Abdüssamed) tar zında imza kullanmasının sebebi bu âdete i l -tiba' etmek maksadile olsa gerektir. Dördü erkek, ikisi kızdan ibaret altı çocuğunun ana sı F ü t u h a H a t u n ' u n da dönme bir ka-dm olduğuna kanaat edilebilir. Paşa'nm vak fiyesinde a) ibaresile adı geç mekte, bu terkib de (Allahm Kızı) manâsını ifade eylemektedir.
Sadrazam S o k u l l u M e h m e d Pa-ş a gibi P e r t e v P a Pa-ş a da m ^ h u r Defter dar i s k e n der Ç e l e b i ' n i n kölelerinden birisi i d i . i s k e n d e r Ç e l e b i'nin arka sında altıyüzden fazla köle taşıdığı malûm dur. \Bunlar içinde onbeşi muahharen vezaret meıtebesine kadar yükselmişlerdir k i P e r t e v P a ş a da bunlardan birisi i d i . P e r t e v P a ş a i l k terbiyeyi İskender Çelebi dairesinde görmüş ve sonra saraym harem kismma girerek orada terakki istidadım da ha ziyade göstermiştir. Defterdar İskender Çelebi kıymetli bir zat olmakla beraber deb debe ve daratı da çok severdi. Kanunî Süley-man'uı eniştesi İbrahim Paşa, İran seferinde bunu istirkab ile Bağdad çarşısında sebebsiz olarak astırmıştı. O zaman bütün emlâk ve emvali müsadere ve sayısı altıyüzü bulan kö lesi pazarda satılmayıp şuna buna çırağ edil miş ve güzide zümresi de seçilerek sarayın harem kısmına alınmış i d i . P e r t e v M e h m e d P a ş a ' n m da bu zümre arasmdc sa raya seçilenlerden birisi olduğu sezilmekte dir. Pertev Paşa saraydan Kapıcıbaşılıkla ay rılmış, Yeniçeriağası ve Rumeli Beylerbeyi olmuş ve en nihayet ikinci vezirlik mertebesi ni bulmuş ve devletin daha bir çok mühim hizmetlerinde bulunmuştur. Bir köle parçası nın böyle vezaret mevkiine kadar yükselmesi ne hiç de hayret edilmemelidir. O devirdeki vezirlerin hemen hemen hepsi de böyle idi.
m
KauM Sükjmm w SdiM U lammkr
ım^ ânkd 4mi hmtk ml tim m
kâ-yik M hMH « mkmmmim mUd Mfe «e « U K iAler. İbnkim v« Hato IM%MM paıalar I b » ; Aja^ Lâtfi. AtaHİ j M f t İ M AnuivHd; Smu AU t»q«. Hmeknae A t a d ve DokakİB Zade Aiuaed fiaiaiar tkfMk mih kluwMMapbiferwMMdlidikr.lflB bMİtf gibi MvsM bahMba Pertev ftf'wm
kükü de HefMkU bir kükdm b^U bk nr
de|Ud». PMe» iMtJ* diâtfİBdn ba|U mMt ve «yM i f M d» eyeyce bi—Ü ı r t i ı f i j » de ymtt bir n toplauBHHi ve bet bimi laittia
hit b M a j a d a kapd* kabafdr. ÜMMÜ l»q^ kfbeyUiiad^ » b ı a » l * r • i i n i i l r r i B i l t . i l » c a r i M M b â i Gynit Kâl'a«u> l e d M
1 »
babb b a r b İ M İ e . Kumaİ SOtjmm'm »uueû kaübMİ't rüıiliıkM VNİUM fcka
Yeaigiriter MHittiMMİr, SeU» II y t Mdtbli b a b H i ı d » ve.daba baa ywktdi tcilt««tatlılt bir fckiidt adı lıgMkitdir.
9 6 1 dt KOMU BcykriMyi ÜM* KaMMİ SüleyMHi tanfM4« tmimOm fmmmk k e a d i t t bakkalda {ok 4 U 1 uavaa knUtMİ-mi} ve y tae «ym tarikle aıkeri (echis etMtle-ri i$IB b i r fetaan joJlaMUitır. YİM bu MM içinde Silijüe MMMimm TckfmkSyi kamı-ıw karib XXerince karjewdtn biriiiade s i i b w ettiji v e Kanuni SüleınMa'ııı VMtjms^ « i ' n d e bisaat bofdıuduiıı biiytt oil« Mwlfr f» Çelebi nanuna bir banket RyaadN» hih b e r aludığı a a m a n b u feıada afibtftnt eden nüfttdle etrafına t«|>lananUruı kuakr ve hangi millete m e n M i b l a r H maballİM gidip dakika f e v t e t n ı e k s i s i n b a k l a r t ı i d a n gelinaeıi
b u M t t u n d a İ s t a n b u l ' d a n bir /eraMW daba gon-derlini}, b u n u n bafmda d a Pertev P v 9 a hakkında fasla itimadı muUaauBİa vt> sıflar iaHmal o l u n m u ş t u r .
9 6 3 le yine Rumeli Beylerbeyi İken o havalide yapaca^ icraat hakkmda Pa^fab-t a n iMediği ferma» hemen ibaar edilerek kcn-diaiae g ö n d e r i J m i f . b u n u n bafmda da (ok c a n l ı unvanlar g ö r ü l m ü f t û r . Bir kanon maht< yetinde Rumeli'nin dahili i d a r e s i n e * taallûk « d e n b u termiaam baa fduralarma bugfinün götlüğû i l e bakılırsa çok enteresan hükümter görülür f l j .
yani Kânımı Süleyman oğul-H Ut Bcyaııd a r a s ı n d a _ jmada da p a ş a n ı n adı iki  l a | î | M k l t d i r . Şthıadt Bayend'in
Ko.t-f£km ftMatjt'jı. Sctim'in de ManİKa'datı
I f j n b j t j t t a h v i l l e r i t e k a r r ü r etmişti. Un ^ |âaa iradtyi Şthtade Selime Î M I P KapcdMfilardtn Mahmd Afa. Bayesid'e de yİM IftfirdıaiıltrfT Sttnder Afa memur eâlmişlecdL Selin bu itvcibi kabul ve baba-tma f â k r a M aâtasamatta bir mcktub araetmi; ita dt 1%kut fkfmi b« naklu tahvili uy. | M lııİMtijî ifİB kab&ldan iaünkâf ve fik-riiMt iınr tykadıdL Kfitahya istanbul'a ya ka, Aamsya isa çak uşak oldu|u için bu •dkll ttinÜdaı Ur Hb'id kokusu hisaetmek-dt wAatqpqwftetaeklt idi. Kanuni tan-fadM Btytti#t «İÜ vvnatk için Ptrtev Pa şa, StUa't dt Stknllıı Mthacd paşa iaam o-İMUMşiaıdL Ftkat Baytttd Perttv paşanın ri-Miat vt Mlttıtiai dkiltatdili için meşhur Kanyt ••kturhai vukua gelmiş ve hâdise Btytnd'a atjMhiytti vt İrana firarı ve ora da idaatit ttktitnaişti. İran Şahı Tah •aıb'M ghurditi bu cinayet cemilesine kaifi &t«Mİ ttrafadan Oç yiis ve o|lu Selim tfutfadtB dürt y i t ki cea'an yedi yiis altın vt Mİr ha<ytltrin irsaline Pertev paşa seçil-aifM dt ptft İrana kadar gitatmiş. Kasa-bat'ta KarahİMr Maeak btyi llyas ile Selim-fal atfetyİMM Kara Mustafa A|a'ya paraları iMİia tdlb dSnaiitiir.
P t r i t v P a ş a Macaristan fütuhatını işlirik ttaif \% atşhur Gyula karastnm faü-M olatk fiatft tarihlere adı geçmiştir. Paşa gnnk b« kti'ayı vt gerekse o civardaki lena karataı iki bin beş yüs askerle fethe
1 r*1 MMMr. T» ftn. ««r^feskop t» «ue tı« nikâh 1u» « I M İ t n i tkMKrmtt.
. . j «• «İr startMi v* «UkkAn M M «• SMst ans kmiBlıtt aMyasns çıkM kUnMlwi
MMia sUuas «tat urster.
v m kârten bMUup oka. ıtfrat Mr ktf snMndn t^ruluk vay*
•IbHtt hmuBi buMınüsr. buUnnstM'. kl bulUMnk
f i ] : Bu btlkanıicRten liMU«n tu.lMtfır -x^****** " evurUMrw n l . M tmv »»»tt. y» kıs cer;ııifviı vanul kumcnla
ki-. «ıtfim iMm ?• yrnhut yikbuute bul dum M M «ftiiMr. AMBS iskM. j«m Utuyst iM«r kl ksMMMlbvt tsMi aafaotansys «• iek*no*d* ote ds«a Mdiaıys. rEsnımasm*, Atıf H KUtupiunMi. «o.
mu.
r*1 t«lk. OBVu ««ekırtn TttrkcMte kuiunıum altı stutMi MıMtir.
PERTEV PAŞANIN HAYATI, ESERLER! 2 3 5
muvaffak olmuş ve elde elliği ganimetle Tür kiye -lazmelerini doldurmuştur.
KapUn Müezzinzade A l i paşa Serdarlığile a-çılan tnebahtı seferinde Pertev i)aşa lıarj) gemilerindeki kara askerinin kumandasnıı de-ruhde etmiş i d i . Hezimetle neticelenen bu çar pışma sonunda paşa ehliyetsizlikle itlilıanı edilerek vazifesinden affolunmuş ise de az bir müddet sonra yine hakkmda yeni bir teveccüh görülmüştür.
Kanunî'nin cenazesi Sikelmr'dan İstan bul'a getirilirken cenaze alayı arasmdn P e r t e v p a ş a da bulunuyordu. Yeniçeri lerin yeni hükümdar olan Selim I I den Bahşiş istemelerine ve cenaze arabası Şehza-debaşı'na geldiği zaman gürültü etmelerine hiddet eden P e r t e v p a ş a askere hita ben: (Yiğitlerim yaptığınız bu hareket doğru değildir) demiş ve askerin (Sen kendini Gyu-la'da mı sanıyorsun bacaksız...) mukabelesile hakarete uğramış ve bu sırada başma vurulan bir Harbe ile kavuğu yuvarlanmıştır. Bu hâ disede de Pertev Paşanın tehlikeli bir zaman da söze karışmasile cesaretini ve askerin (ba caksız) demelerinden de boy ve cüsse vaziye tini öğrenebiliyoruz.
Pertev paşa Transilvanyd"da galibiyet ih raz ettiği zaman aldığı bol ganimetin mühim bir kıammı o sırada yeni hükümdar olan Se-lim'e t d ı d i m etmek suretile hakkındaki tevec cühü bir kat daha arttırmış ve diğer kısmı ile de oiemleketin ümranına, hayratına , hizmet etmiştir. Hicrî 976 da vefat eden meşhur âlim Kudbüddin Acemi paşanm hususi mual l i m i i d i . S ü r e y y a B e y Sicilli Osmanî-de paşanın ilmü irfan sahibi olmasile beraber harb adamı olmadığını kaydetmiş ve yanlış olarak ölümü tarihini (982) - göstermiştir. Halbuki aşağıda aynen nakledeceğimiz türbe sinin kapısı üzerindeki kitabede (980) de öl düğü ay ve günü ile tesbit edilmiştir.
P e r t e v P a ş a ' n m kim olduğunu bu kadarcık olsun tanıttıktan sonra biraz da e-serleri üzerinde duracak ve i l k Önce tzmitteki külliyesinden başlıyarak IsUnbul'dakileri sonraya bırakacağız:
tzmit'de sahil semtine düşen düz bir sa hada muazzam kubbeli ve tek minareli bir ca mi vardır. Kocaeli merkezinin göze çarpacak bir mevkiinde Pertev paşanın parasile yapıl
mış olan bu cami Mimar Sinan'ın İstanbul haricinde yaşıyan güzide eserlerinden birisi dir. Güneşin ziyası nerede bir menfez bul duysa oraya nüfuz, ettiği gibi Sinan'ın san'at eserleri de nereyi müsaid buldu ise bülün gü zeli iği le orada kendisini göstermiştir.
İzmil limanına giren yerli ve yabancı gemilerin ilk güzüne ilişen camiin kurşuııJu kubbesi bir nur topu gibi uzaktan parlamak-da ve minaresinin âlemi kasabannı her Urafı-na bir kudsi pertev salmaktadır. Pertev Meh-med paşa bizzat bu camiin inşasına muvaffak olamamıştır. Yakmda öleceğini bildiği ve bü tün emval ve emlâkini bir vakfiye ile milletin nef'ine terkeylediği zaman ötedenberi inşası nı tasavvur ettiği bu camiin masrafını da maaziyadetin ayırmış, iffet ve istikametine itimad ettiği kethüdası Sinan Ağa'yı mütevelli ve bina eminliğine ve^ M i m a r K o c a S i n a n A ğ a y ı'da inşa işine memur etmiş ve niyetinin amelinden hayırlı olduğunu göster miştir. Paşa (980) yılında vefat ettikten bir müddet sonra vasiyeti mucibince camiin te meli atılmış ve (987) de inşası ikmal edil miştir. "Cami avlusunun üç kapısı yardır, ikisi evvelce kapanmış ve yalnız garb cihetindeki bir kapı açık bırakılmıştır. Bu kapmm üstün
de Talik kırması bir yazı ile y j'^ ^.j^ ^ ( \ A V ^ u y jJ-. kitabesi yekpare bir taş üzerine kazılmıştır. Camiin i k i mertebe revakı vardır. Avludan girilirken birinci revakı da ha geniş bulursunuz.
Camiin kapısı birdir, istanbul'da bile benzeri yalnız bir i k i dinî müessesede görüle bilecek olan bu kapmm dış tezyinatı bir ta mirde rencide edilmiş ve bir ipekli kumaş ü-zerine bir çuval parçası yamanmış gibi bu ka pının en güzel işlenmiş yerleri teneke parça-larile kapatılmıştır. Sağ kanadında müstesna bir s ü l ü s l e ( < ^ j V l i O U ^ i J S ' ) v e sol kanadmda
(jj,^;'«J\_Y<J.İ4İ) âyetleri kolaylıkla okuna-bilmektedir. Camiin içi ne pek Joş, ne de çok aydmldıtır. A l t sırada ondört ve bunun üstü ne gelen sırada onbeş, daha yukarıda oniki pencere vardır. Kubbenin etrafı da dairen madar yirmi dört pencere ile çevrilmiştir. Mihrabın üzeıinde ayrıca dairevî bir pencere daha vardır k i gerek bunun ve gerekse sağ ve solundakilerin camları Süleymaniye camiin deki menkuş ve mülevven camlan kadar
can-•ilfJJl I.KADIK t.HIHM, l \
lîdır. lkir;ı 1 -ıradaki jicııcerelf! in kisımla-n o de\rip. kisımla-nıaıkisımla-nulâtıııdaü kalıkisımla-n ve değirmi camlarla ışık sermektedir. Hüyiık kubbenin isdrıad k<;.şeierinde istalaktilli dıirl yarını kııl'i e vardır. Büyük kubbenin sübeğinde
Sn-re\ Fatıvdau (. . ^.i^V'S,» Oİ^.-M _t -Slj') âyeti yazılıdır.
Kubbenin alt kısmnıda duvanıt üst tarafına ı;ekvlmiş kaim !vir şerit itkinde de Surei
Ibrı-himden J\ -^-rr.' )
( ö;f-^ M»l . . .
âyeti çe!ile.«i celi bat ile yazılmıştır. Milırabın sağ tarafmdaki pencere eamlarma ( ^l._) ) ve ikincisinin üzeıine( l ) (üçüncüsü kı-nlmışlır), dördüncüsü üzerine ( J^—i * .5 ) ibareleri nakşedilmiştir. .Vlihrabm üstüne {?e-len müdevver ve müzeyyen ])encere camının üzerindeki i ? ' ) camie girerken Lir mu-vahhidin gözünü ok.şamak ve gönüllerdeki vahdet fikrini bir kat daha canlandırmakta dır.
Cami kapısmdan girilince sağ tarafa ge len duvarda celi sülüsle Jdl^;^<JU/^^îiH«J^) ^AV ) kelebesi okunuyorsa da bu hattatın ne tezkirelerde, ne de başka müesseselerde adı ve yazısı görülmemekte ve keııdisiıün hal ter cümesi ele getirilememektedir.
Camiin çevresi vaktile bir külliye ile ku-jatılmı.ş ve oıada mekteb, imaret, kervansa ray, çeşme ve saire gibi ümran eserlerinin vü-cude getirildiği anlaşılmışsa da çeşme ile mek teb binasından başka diğerlerinde hayat nişa nesi kalmamış gibidir. Camiitı şimal cihetine düşen çeşmenin aynasındaki^y ^- ^ . U ! ( ^ A V lil'kitabesi mahkûk ise de aynı hiza daki mektebin kapısı üzerindeki kitabesi bo zulmuş ve okunmaz bir hale konmuştur.
Pertev Faşa mevcud nakdini ve miikiyet üzerine mutasarrıf olduğu emlâk ve akarını
bu camiin inşası ile dinî hizmetlerinin ifasmi
ayırmış, bir de Eyüb civarındaki türbesinin idare ve intizamına ve cami yanındaki kervan sarayı i/e muaiJimhanenin masraflarına meş rut kılmıştır. Servetinden (20000) altınını evvelâ binasını tasavvur ettiği bu camie tah sis ve mütevelli nasbettiği kethüdası Sinan .Ağa'ya teslim ve eğer bu para inşa masrafına kâfi gelmezse diğer mevkuf varidatından lü zumu kadar daha harcedilmesini tenbih eyle
miştir. Camiin inşası bittikten sonra imanı, ha-lib. müezzinler, hafızlar, devribanlar. ıi)u;ur-rif. çırağcı ve kayyimlerin ücretleri ı n i k d a ı / „ ı birer birer tayin ve içine serilecek biıyük
jıa-lılan bile teemmül ve temin etmiştir. Camii,) üç adedi sağa ve üçü sola konmak ve cemaat larafı.-ıdan beş vakitle okunmak üzere |)aşaıuıı bizzat salm aldığı kıymetli allı Kurcamı, l.„. tün vasıflarını vakfiyesinde tesbit etmiş ve tavsifine uygun olan bu Musbaflardan üçü nün bugün Türk ve İslâm Eserleri Müzesin de korunmakta olduğu kayden anla.şıhı„.si,r. Diğer üç Mushafın da izmit'te Müflilik daire sindeki doJapta mahfuz Kur'aıılar ara.smda bulunduğu üannedilmektedir. liu altı Kur'an-dan başka adlan, vasıflan vakfiyede {göste rilen (21) kitabın nerede kaldığı ve cevizden yapılacak rahlesi ile beraber lötaııbuFdaki -Şeyh Vefa camiine konmak üzere vakfiytuk;
vazıh bir surette tavsif edilen yedinci K u r a-ııııı nereye kaldırıldığı bilinememektedir. Ca mi civarında elan binası mevcud ve ınani'ar mektebin inşası düşünülürken vakfiyede ted ris şekli ile idaresi hususlarına dair !;ayıdlar konmuştur. Bu mektebe alınacak (30) nefcı talebenin behemehal eytamü eramilden seçil mesini vc bunların okuyacakları (sijmre cüz) lerin [2J vakfın varidatından teinin edilmesini ve bayramlar geldiğinde keıulilj-rine birer boğazı kaplamalı kaftan, birer don, birer gömlek, birer lakke, birer çift pa buç, birer kuşak verilmesini şartları arasına sokmuştur. Gerek bu mektebi ve gerekse cami yanındaki kervansarayı için düşündüğü insa nî ve medenî şartlardan paşanın ulüvvücena-bı ve ilmü irfanı haiz bir zat olduğunu öğre niyoruz. Vakfiyede kervansaraya dair verilen izahali ne tarihlerde, ne de başka vakfiyeler de görmek mümkün değildir. Cami civarında fikren hazırladığı bu kervansarayın kiremit, yahut kârgir yapılabileceğini ve fakat üstü nün kurşunla örtülmesi gerekeceğini ve on i k i ocaklı olacağını lenbilı ellikten sonra buraya konuk olacak yolcuların idare ve istirahatle-rine âid âdeta bir talimatname ilâve eylemiş tir. Kervansaraya gelen misafirler için hergün
l^J '• »jU— farsçadır, oluz parça demektir, otuz cüzden İbaret olan kur'anm her cün ü n c es kiden fflpare> derlerdi. Anadolu'daki eski S ı b y a n mekteblerlnde fsiparej yerine rispara; d e n i l d i ğ i n i biliyoruz.
PERTEV PAŞAMN HAYATI. ESERLERİ 2 3 7
ikindiden sonra ocak başına birer sahan pi rinç, birer •sahan buğday aşı ve birer akçalık ekmek verilmesini ve ber ocağa verilecek rincin üçyüz dirhem miklarmda olma*mı siis-terıAiş, her sofranm pirincine de yüz yirmişer dirhem sadeyağ ayrılmasını ve on i k i sofraya ayrılan pirincine katılacak yağın üç kıyye iki yüz kırk dirhemden eksik olmaması, ber sof raya yüzer dirhem et, ikişer dirhem biber, üçer kıyye soğan, ikişer kıyye nohut verilme sini ve israf edilmemesini tavsiye eylemiştir. Kervansaraya konan konuklar için krşr.< ocak başma hergün birer kantar odun veril mesini ve bunun İkinciteşrin ihtidasından şu bat sonuna kadar dört ay devam etmesnii ve yolcuların geceleri hayvanlarına i y i bakabil meleri için halis içyağmdan dökülmüş mum üleştirilmesini tenbih eylemiştir. Kervansaray için bir aşçı, i k i yamak, bir kilerci, bir vekil harç, bir nakibden mürekkeb bir kadro ya pılmasını ve bunlara verilecek ücretlerin mik-darmı birer birer tesbit etmiştir. Vakfın va ridatı arttıkça kazan, tencere vesair icab eden kapkacak satm alınmasını ve bunların daima kalaylı tutulması hususunun tavsiyesini de unutmamıştır.
Pertev P a ş a ' n m ikinici tarihî eseri de 1s-tanbuVdaki türbesidir. Sağlığında Mimar Si nan'a yaptırdığı bu türbe Eyüb camiinin şi mal kapısmdan çıkılınca sağa dönen dar yo lun sol yaranda görülür. Üstü çökmüş ve içi çöplük olmuş türbenin yalnız dört duvarı kalmıştır. Sokağa bakan altı pencerenin taş tan oyma hendesî p a r m a k l ı k l a r m d a n ve kapı-smm üzerindeki kıymetli yazılarmdan ve Pa-şanm vakfiyesine koyduğu kayıtlardan öğre niyoruz k i Eyüb'deki tarihî türbelerin bina İtibarile en değerlilerindenmiş. Şair Nihadî tarafmdan söylenen ve bir güzel sülüsle mer mer üzerine geçirilen altı bey i t l i bu kitabe Pertev P a ş a ' n m vefatmı ay ve günü ile gös terdiği için kıymetli vesikalardan sayılabilir.
Yaptı evvel 'türbesini eyledi âhir sefer Pertevi nuru 'hüda, paşayı 'firdevsaşiyan Küllü şey'in hâlikün sırrından aldı çün haber
Terkedüp dünya evini, can gibi oldu revan tşünuş eden fena bezminde kıldı akıbet Câmı mevti sâkii devran elinden nuşi cân Ey kim desti ecelden kimse hiç kurtulmadı Ger emiri namdaru ger veziri kâmran
Kıldı yermülerbaada rihleti dârilbeka Gurrei maki ccmazelâkir olmuştu iyan
Ruhi {çün fatiha okun. (Nihadi) okuyup Didi tarih « ölö^ A,\ C J T j ..i.» >
980
N i h a d î'nin şu tarihî manzumesinden paşanın 980 ( M . 1572) senesi Cemaziyyelâhı-rnun ihtidasına tesadüf eden çarşamba günü vefat ettiğine en sağlam bir vesika iken yuka rıda da işaret edildiği veçhile Pertev Paşa'nm ölümünü Süreyya B. in 982 ( M . 1574) gös
termesine tabiî doğru denemez. Türbesinin içinde bugün onbir kabir vardır. Taşmm üze rinde yalnız kelimei tevhit yazılı ve başlığı sarıklı bir kabrin Pertev Paşaya âid olduğu zannedilmektedir. Türbenin kapısı üzerinde hakkedilen açık bir kitabeden mezar taşma da başka bir kitabenin yazılması münasib görül memiş ve yalnız bir kelimei tevhit kazılmak la iktifa edilmiştir. Diğer mezarlar zevcesi ne, evlâd ve ahfadına âiddir. Vakfiyesi maz mununa nazaran paşanın Mahmud, Mustafa, Mehmed, Ahmed adlı dört oğlu ve Safiye, Hatice adlı i k i kızı ve Fütuha adında bir de karısı olduğu anlaşılıyor. Ahmed Bey kendi sinden önce Ölmüş ve buraya gömülmüş ise de mezarı belli değildir. Mahmud Beyle Safi-ye'nin ve zevcesi Fütuha'nm kabirleri muay yen ise de diğerlerininki malûm değildir. Bir
de kabri tayin edilemiyen Mehmed B. in kerimesi başka bir Safiye'nin taşı vardır k i kitabesinde çocukluğuna ima edilmiştir. Bu Safiye halası Safiye'nin vefatından sonra adı nı almış ve fakat o da yaşamamış olacaktır. Kabir taşında eiUjuf cj< *^\^ yaj^\**y-u^ ) ( S » « V <»J-'tSi ibaresi mahkûktür. Paşanın iki kızından Safiye'ye âid şöyle bir kıt'a ya zılıdır:
Eyledi azmi baka pakizezad Nur ede kabrin anın hayiahad Hatifi kudsl didi tarihini
J^\ ^^>^ «Jkı_' J *ı*j\^ 984
Mahmud B. in mezar taşında (1012) ta rihi muharrerdir. Buna göre pederindea son ra otuz i k i sene daha yaşamış oluyor. Paşa nın evlâdı arasında Mahmud B. in adı başta yazılmış olduğuna göre bunun en büyük oğhı olması tahmin edilebilir. Taşın birisinde de
2 4 0 ABDÜLKADİR ERDOĞAN da bulunanları hasbî nazır ve kendi oğull
ı-rmdan Mahmud ve Mustafa Beylerin hâkii.ı huzurunda imzalarını almak surelile evkatım tarsin eylemektedir.
Pertev P a ş a m a ilmü irfaiimdan bahse dilmekle beraber bunu tevsik edecek mevcud ve mektub bir eseri gösteri!emiyorsa da 977
(M. 1569) tarihli elimizde bulunan ve şu ya zıyı yazarken tenevvürümüze rehber olan mu fassal vakfiyesindeki görüş ve buluşları ken dilerinin âlim ve mütefekkir bir zat olduğuna delâlet etmektedir. Gerçi Rumeli kazazkeri Muallimzade Ahmed Efendi tarafından ka leme ahnmış ise de bunun ihtiva ettiği bütün mevaddı hükmiyesinde Paşanm fikirleri hâ kim olmuştur.
İstanbul'daki vakıflarmm hududu göste rilirken bir çok meşahirin vakıfları, adları da öğrenilmektedir. Bilfiil Mısır Defterdarı Muytabzade Ahmed Çelebi, Dergahı âlî kâ-tiblerinden Hasan Çelebi, Reisületibba Nurul-lah Çelebi, Meşhur şair Revanı Çelebi, Rei-sülbevvabin Yakub Ağa, Cafer Lala, Hayri Beyzade Mahrhud Bey, kâlib Şemsüddin vak-fr, Rüstem Paşa vakfı, ibrahim Paşa vakfı. Yavaşça Şahin vakfı, Müslime, Muhsine, Dâ-ye Hatunlarm vakıfları bu meyanda geçen isimlerden bazılarıdır.
Şahidier arasmda da şu zevatın imzalan görülmektedir.
tbnülvakıf Mahmud Bey, tbnülvakıf Mustafa Bey, Mevlâna Mehmed Çelebi İbni Kemal, Mevlâna Mehmed Çelebi İbni Receb, Şemsüddini Bali Elkâtibüssultanî, Mesih b. Abdullah El-Imam bi mescidi Mevlâna Gû-râni.
Vakfiyenin sonuna ilâve edilen (9S0) tarihli temlikname suretinde de şu zevatın imzaları görülmektedir:
Muhammedülvezir, Piyale b. Abdirralı-manilvezir, Ahmed b. Abdillâhilvezir, Mah mud b. Abdilmuinilvezir, Mustafa b. Abdil-hayyilvezir. Şeyh Abdülkadirilmüeyyedi el-kazıbilasakirilmansure bi vilâyetirumeli, M;ı-hammed b. Turan ibni Sinan Eakazı
bilâsa-kir bivilâyeti Anadolu, Dervişüddefteri, Mu-harremüddefteri.
Pertev Paşanın yukarıdanberi a r a ş t ı r ı p geldiğimiz eserlerinde göze ç a r p m a k t a olan bir boşluğu da şurada kaydetmekten geçemi-yeceğiz: Gerek camiinde ve gerek türbesinde
bu boş kalan yerleri gördükçe gönülde de bir boşluk hissediyoruz. Türkler millî müessese lerinde nasıl bir kırmızı renk ararlarsa âbi delerinde de yeşil yapraklar arasına sıkıştı rılmış gül, karanfil örneklerini görniiye caı\ atarlar. Selim I devrinden Murad I I I zamanına kadar İstanbul'da, İznik'te ib da' edilen ve türlü türlü nevilerile d ü n y a y a ün veren çinilerimizden bütün mâbcdlerimlz nasib almış olduğu halde Pertev Paşa canii ve türbesinin bundan mahrum bırakılması in-şaî fevkalâdelikleri arasında bir boşluk ar-zetmektedir. Farzedelim ki lürbesiniıı üzeri çöktüğü zaman çinileri de dökülmüş, yaluıt sökülüp şuraya buraya götürülmüştür, l-'akal şimdiye kadar her türlü tehlikeden masun kalmış olan camiinde avuç ortası kadar biı çini parçası görülmemesine nazaran yapılı şında bu tezyinata kıyme.' verilmemiş denu k oluyor. Sayısız emlâk ve arazi ile (6000) al tını avucunun içinde sıkıştıran Sinan Kethü da bu tezyinatın kıymetini takdir ve tedariki ni tedbir etmiyebilir. Fakat o devrin hüküm dar ve bütün ricali namına inşa ettiği âbide lerin kubbe kemerlerine kadar çini kaplama yı umde ittihaz eden Mimar Sinan neden bu adaşına küçük bir ihtarda b u l u n m a m ı ş t ı r ? Pertev Paşanın Vefa caddesinden Kııkçcşme civarına kadar hakikaten sonra harabezar ka lan sahayı kaplıyan müteaddit konklar ara sında bir de kâşî ile tezyin edilmiş köşkü bu lunduğunu vakfiyesinden öğreniyoruz. Pertev Paşanftı her arzusunu yerine getirmede biç l)ir nıüsaniiiha göstcrmiycn Kethüdası Sinan Ağa'nın neden bu camii yaptırırken çini tez yinatını ihmal ettiğine bir türlü akıl erdirc-miyor ve bunu bu güzel cami için bir eksik lik sayıyoruz.