• Sonuç bulunamadı

Dini müziğimizin yaratıcıları:Zekai Dede'nin Mısır saraylarından besteleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dini müziğimizin yaratıcıları:Zekai Dede'nin Mısır saraylarından besteleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

6 • MİLLİYET

failli«!«

> Ramazan 86

GÜNEŞ İMSAK 3.28 5.25 AKŞAM 20.39 İKİNDİ 17.06

ÖĞLE 13.07 YATSI 22.28

Bazı eserlerinde, İsmail Dede’yi geride bıraktığı söylenir

Zekâi

İDede'nin Mısır

saraylarından

^ ■ b e s te le ri

lYÜP’te, Cedid Ali Paşa

M ahallesinde doğan, İs­ tanbul ve Kahire sarayla­ rında refah içerisinde bir hayat ge­ çiren ve 1897 yılında ölen Zekâi Dede’nin Eyüpsultan’daki mezarı, yolu buraya düşen Türk Müziği meraklılarının uğrak yerlerinden biri.

Din dışı musikinin olduğu ka­ dar, dini musikinin son büyük bestecilerinden sayılan Zekâi De­ de, İsmail Dede Efendinin öğ­ rencilerinden biri. Daha sonra Dellâlzâde İsmail Efendiyle bir­ likte çalışmış, onlardan dini ve din dışı müziğin en değerli örnekleri­ ni öğrenmiş, bu arada bir hafız ve klasik okuyucu olarak ün yap­ mış. 1845 yılında, İstanbul’da ya­ şayan Mısır Prenslerinden Mus­ tafa Fazıl Paşa’yla tanışmış, onun hizmetine girmiş, Mısır’a birlikte giderek yedi yıla yakın kalmışlar. Kahire’deki sarayda resmi bir gö­ rev de edinen Zekâi Dede, bir ara İstanbul’a, daha sonra tekrar Mı­ sır’a dönmüş, 1858’de, Paşa’yla birlikte yeniden İstanbul’a gelerek, ömrünün sonuna kadar İstanbul’ da yaşamış.

1868’de, Yenikapı Mevleviha- nesi’ne “ kapılanarak” Mevlevi olan Zekâi, Mevleviliğin de ku­ rallarından olan 1001 günlük “çi-

le”yi çıkarmadan “ Dede” unva­

nım almış, Bahariye Mevleviha- nesi şeyhi ve tanınmış bestekâr

Hüseyin Fahreddin Dede tarafın­

dan Bahariye’nin “ kudümzenba- şılığT'na getirilmiş, bu arada Da- rüşşafaka Lisesi’nde musiki hoca­ lığı görevini sürdürmüş.

Bestelerindeki parlak nağme­ ler, canlı ve unutulmayacak ezgi­ ler yakalama yeteneği, Zekâi De­ de’yi Türk Müziği’nin en büyük

bestecileri araşma koymuştur. Bu­ gün elimizde bulunan 300’e yakın eserlerinden Mevlevi ayinleriyle di­ ni müziğin hemen her formunda meydana getirdiği ezgilerin yanı sıra din dışı bestelerindeki güzel­ lik bir “şaheser” olarak nitelenen

Zekâi Dede, müzik araştırmacı­

ları tarafından Türk Müziğinin en büyük adlarından olan İsmail De-

de’yle karşılaştırılmakta, bazı bes­

telerinde, onu geride bıraktığı söy­ lenmektedir.

Acem makamında bestelediği ve sözleri Sabit’e ait olan ilahi,

»zekâi Dede, bugün elimizde bulunan 300'e ya­ kın eseriyle Türk Müziğinin son klasik besteci­ lerinden biri sayılıyor. Bu eserlerin bir bölümü, gerçekten de hocası Hammamizade İsmail De­ de Efendi'yle rekabet edebilecek güzellikte

Hafız Mehmet Zekâi Dede'nln, bugün elimizde bulunan tek fotoğrafı.

Ömrü boyunca saraylarda bolluk içerisinde yaşayan Zekâi Dede, Türk Müziğl'nln dini ve din dışı formlarında eh seçkin eserlerini besteledi.

Zekâi Dede’nin en güzel eserle­

rinden sayılır:

" Aldanma dünya varına, koyma işin sen yarına Döndür yüzün dîdârına, Hakkı zlrk et tevhfd ile Sâblt nedir bu gafletin, ge- tür bir günde nevbetln Elde var İken fırsatın, Hak­ kı zlkr et tevhîd ile” .

Türkiye'de mezhep

ve tarikatlar

H a z ır la y a n la r : A h m e t c ü n e r — H a k k ı K a r a d e n iz

Işık ç ılık

Zekâi Dede’nin çağdaşı Bahariye Mevlevihanesl Şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede Efendi’nin, yayınlanmamış bir

fotoğrafı. Fahreddin Dede, ünlü "Acemaşiran Mevlevi

Aylnl"nln bestecislydi.

AZETENIN 12 Mayıs 1986 günkü birinci sayfasında “ Sohbet” başlıklı, Enver Ören imzalı yazıda “ Ülkemizde hürriyetler faz­

lası ile mevcuttur. Mahkemeler serbestçe karar verebiliyor. İşte basın-yayır faaliyetleri her hali ile ortada. Demokratik hayat bütün müesseseleri ile işliyor” deniyordu. Bayilerde, sokakta, trende, otobüs

ve vapurda okuyucu elinde görünmemesine rağmen 270 bin basıldığı bil­ dirilen gazetenin son hamlesi anlatılırken, kuruluşun sahip olduğu çok çeşitli yayın organları da tanıtılıyordu.

Bir vakıf haline dönüştürülen kuruluşun elindeki yayın organları şun­ lardı: 250 bin basan günlük bir gazete (Türkiye), ihracat mallan tanıtı­

cısı, ayhk ve İngilizce yayınlanan 40 bin tirajlı “ Made ın Turkey” , elli

bin baskı yapan aylık Fuar Gazetesi, 30 bin tirajlı aylık Medikal gaze­

te, kuşe kâğıda basılı “ İnsan ve Kâinat” isimli aylık bilim dergisi, 60

bin tirajlı Türkiye Çocuk dergisi, “Tekstil-Teknik” isimli bir başka dergi, bu yılki net satışı 3 milyon olan ve tanesi 300 liradan satılan “Türkiye

Takvimi” , ayrıca ansiklopediler, çeşitli kitaplar...

Tüm bu yayınlann başında, Enver ören vardı. Bir sualtı biyoloğu olan Ören, uzun bir süredir yayıncılık yapıyordu. “ Işıkçılar” adı veri­ len geniş bir çevrenin lideri Hüseyin Hilmi Işık’ın damadı idi. Işık, Ku­ leli Askeri Lisesi’nde kimya öğretmenliği de yapmış eski bir eğitimci ve meslekten eczacı idi. Nakşi tarikatına bağlıydı. Bu tarikatın büyüklerin­ den Abdülbâkim Arvasi’nin öğrencisiydi. Yanında bulunmuş, bir süre derslerini de izlemişti. Nakşi tarikatının önemli ismi İmam-ı Rabbani’ nin “ Mektubat” ından esinlenerek, telif-tercüme arası “ Saadet-i

Ebediyye” adlı eseriyle de tanınıyordu.

“ Tam İlmihal” adıyla da bilinen eser bugüne kadar 60’a yakın bas­

kı yapmış, on binlerce satılmıştı. Hüseyin Hilmi Işık’ın çevresinin ge­ nişlemesine, ona bağlıların artmasına neden olan kitap, Serhend Yayınevi’nce hazırlanmıştı. İmam-ı Rabbani, Serhandli olduğu için Tür­ kiye gazetesi yayın grubuna bağlı bu yayınevine de Serhend adı verilmiş­ ti. “ Saadet-i Ebediyye” Almanca, İngilizce, Fransızca, Arapça ve Ur­ duca... dahil çeşitli dillere çevrildi, tüm dünyaya yayıldı. Yayınevinin bu ve benzeri kitaplanile Işık’ın tüm eserleri, pek çoğu da ücretsiz ola­ rak, yabancı ülkelere on binlerce gönderildi. Kitaplarda güdülen ama­ cın, “ Ehl-i sünnetin söylediğini söylemek ve yaymak olduğu” bildiriliyordu.

Hüseyin Hilmi Işık’a, Abdülhâkim Arvasi tarafından “el verildiği”

yani kendi halifesi olarak seçildiği bağlılarınca ileri sürülüyor, fakat bu meselenin açıklanmadığı belirtiliyordu. Işıkçılık olayının, aynen Risale-i Nur talebeleri gibi “ Saadet-i Ebediyye” etrafında toplanan kimselerden oluştuğu, bir tarikat olmadığı, dini ve fikri bir cereyan gibi çalıştığı söy­ leniyordu. Bir şeyh gibi davranan ve böyle bir itibar gören Işık’m çevre­ sinde çok sayıda üniversite öğretim üyesi, sosyal ve ekonomik düzeyi yüksek kimseler de vardı.

“ Işıkçılar” arasında bir meselede tereddüt doğduğunda “ Ev böyle istiyor” veya “ Bu talimat evden geldi” deniliyor ve anlaşmazlık o isti­

kamette sona eriyordu. “ Ev” , Hüseyin Hilmi Işık’tı. Doğal olarak da

“ Ev’in görüşlerini” damadı Enver Ören çevreye ulaştırıyordu.

Yüksek baskısına rağmen gazetenin ortada görünmemesinin nedeni özel abonelere sevk edilmesindendi. Tüm ülke taranıyor, genç insanlar ellerinde makbuzlarla çeşitli kuruluş ve kişileri gazeteye abone yapıyor, ayrıca hatırlı olanlardan da “ 200-300 abone” bulmaları isteniyordu.

Başlıbaşına bir tarikat olmayan, fakat çok geni; bir kitleye telkin ve tesirde bulunan “ Işıkçılık” akımının ilginç özelliklerinden biri de“ Kadı-

na en kapah cemaat” oluşturması idi. Gazetelerinde de kadın resmi

yayınlanması söz konusu değildi. (Tesettüre uygun kız öğrenci resimle­

ri hariç.)

Bu kadar çeşitli ve çok basan yayın organının gerekli ilan geliri ol­ madan nasıl başan ile yürütüldüğü konusuna belki de açıklık getirebile­ cek şu görüşler de Enver Ören’in:

—Gayemiz ticari değildir. Ticaret yapıyoruz amma, bunu hizmet arabasına benzin olarak kullanıyoruz...”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Results and Conclusions: The major findings of this study were that (a) patients with chronic cancer pain reported significantly lower pain intensity and pain interference than

K iş iliğ i genellikle manzara re­ simlerinde beliren Onat ilk döneminde, İstan­ bul’un deniz ve kır gö­ rünümlerini renk ve ışık parlaklığıyla canlandı­

Dokular incelenirken başvurulan geleneksel mikroskop örneği hazırlama yönteminde örnekteki sıvı kurutulduğu için, yeni keşfedilen dokunun yapısında bulunan

Sonuç olarak, ganglionöromalar baş boyun bölge- sinde çok nadir olarak görülse de, yapılan preoperatif tetkiklerde servikal adenit, brankiyal yarık kisti, nörob- lastom,

Bunu, daha sonraki yıllarda Görsel Sanatçılar Derneği, DYO, ENKA, TALENS, VİKİNG gibi kuruluşların yarışmalarında ödül ve mansiyonlar izledi. Sanatçı, halen Türkiye

Şeyh Bedreddn Siroza getirilerek mahkemeye verilmiş ve muhakemesi ııi İrandan yeni gelmiş olan ülemadan Haydar efendi yapmıştır.. Mahkeme de bütün ulema

2016 yılında Peru’da üniversite öğrencilerinde yapılan bir çalışmada da öğrencilerin %65.4’ünün son bir yıl içinde kendi kendilerine antibiyotik

Tzu-Hua WANG National Hsinchu University of Education Taiwan Assoc.. Wellington Didibhuku THWALA University of Johannesburg South Africa