• Sonuç bulunamadı

Malazgirt'in kendisi:Cenkler cengi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Malazgirt'in kendisi:Cenkler cengi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

MALAZGIRDÎN KENDİSİ

«««M M

Cenkler

cengi

Í

ruam!» muhafız cenaha 1071 ağustosunun 26 ncı cuma gü­ nü sabahı Alpaslanm imparatora bir sulh heyeti göndermesi, düş­ man ordusunu içinden görmek gi­ bi bir fayda da sağlamıştı. İmpara­ tor, Türklerin maneviyetlerini kır­ mak için, onlara ordusunu bütün heybetile gösterdi. Heyetin anlat- tıklarile yetinsinmiyen sultan düş­ man vaziyetini bir de kendi gözle­ rde görmek istiyor.

Alpaslanm keşfi:

Sultan, yanında Selçuk prensleri- le Türk emirleri düşman ordusunu görebilecek en yakın tepeye kadar ilerledi. Hepsi apaçık görüyorlar ki karşısındakiler en az üç misli fazladır. Sultanın hepsi hepsi 40 bin «zeamet», yani muntazam top­ raklı askerle 10 bin gönüllü askeri, bir de 4 binlik hassa kıtası var. Herkesin yüreğine bir endişe çök­ tü. Fakat sultanın imamı ve fakihı Ebu Nasır Muhammet Buharî dua ile hitabeti birleştirerek yürekler­ deki endişeyi kaldırmağa çalışıyor'- Evet düşman kat kat kalabalık, fa­ kat zafer mutlaka adedle elde edil­ mez. Bedirde Peygamberimiz aine karşı üç yüzle cenk edip galebe çaldı. İnşallah biz de... Hafız Ebrıı- n faısça «Züpde-tüt-tevârih» isimli Umumî Tarihinin Sclçuklulaı bahsinde Ahmed Danişmendin de şu yolda hitabede bulunduğu anla­ tılır: «Hemen silâhlarımıza sarıla­ lım, zemzemle yıkadığımız elbisele­ rimizi giyelim, İslâm mimberlerin- de haüblerin duası başlayınca can­ dan tekbirler getirerek kâfirlere saldıralım.» Bu sözleri işitince bü­ tün emirler cuş-ü huruşa geliyor.

İlk keramet:

«Ahbâr-üt devlet-is - Selçukiyve« ise bu keşif hâdisesini bamoaşka bir cepheden anlatmaktadır. Alp­ aslan o tepeden bakarken düşman ordugâhının hendeklerle çevrilmiş olduğunu görünce der ki: «Bunlar bu kadar çoklukken önlerine hen­ dek kazmışlar, demek ki korkuyor­ lar. Korkanlar yenilir, demek ki yenilecekler.» Harb başlamak üze­ reyken birden bir toz fırtınası pat­ lar. Bulut halindeki toz kütleieri bizim orduya doğru esmektedir: Eyvah, mücahidlerin gözleri kör o- lacak. Alpaslan hemen atından at­ layıp ağlıya ağlıya ve yanık yanık dua etti, Allhın hikmeti bu toz rüzgârı derhal düşmana döner. Başladı tozdan onların askcrleıi kör olmaya.» Evet, Malazgird çengini İslâm âlemi. Bedir gibi, keramet ve kutsiyet hâlelerde bezedi.

İki tarafın ordıı nizamı: İmparator, ordusunu şu tertibliyor: Kendisi hassa kıtalarile merkezde. Sağ

kumandanı Alyat. Maiyetinde Ana­ dolu vilâyetlerinin süvarilerde üc­ retli Türkler var. Sol cenahta Kü­ meli kuvvetleri kumandanı Nikefot Biriyanos bulunmaktadır. 3 ir kısım Peçenekler de bunun emrinde. Er­ meni generallerinden Andtoııikos ihtiyat kuvvetlerine kumandan ay­ rıldı. Türk ordusunun merkezinde de Alpaslandan başka Selçuk prens leri bulunuyor. Oğlu Melikşaiı, ye­ ğeni Kutulmuş. oğlu Süleyman,( Bağdad Valisi Gevher Ayin de meı-j kezdedir. Cenahlarda, her biri bi tümen kumandam olan şanlı emir­ ler! İşte Afşin, hani imparatorur ikinci seferinde Ankara ve Kon- yayı vurarak Kayseri hayretler içinde bırakan serdar. İşte Artuk ve Porsuk, iki yıl önce Malatyada kuvvetli bir düşman ordusunu tuz buz eden iki Türkmen başbuğu. İşte Savtekin, Azerbaycan ve.K af- kasyayı iki defa altüst eden akıncı. İşte Adsız, bütün akınlardn her ta­ rafa şimşek şimşek koşan kanad- lanmış dehşet. Ve işte bir kaç gün önce Bazilas’ı erir ederek bir kaç saat sonra yapılacak büyük çengin ilk küçük modelim veren Emir San duk ve Hafız Ebru nun ilâve ettiği diğer Emirler: Mengücek, Çavlı, Çavuldur...

Ölüm andı:

Alpaslan: «Ölmek istemiyenler orduyu terketmekte serbesttirler» diye ilân etti. Böylelerine derhal izin verecek. Bir tane bile izin isti— yen çıkmıyor. Herkes ölmeğe karar vermişti. Zaten sultanın kendisi okla yayını bıraktı; kılıcile topuzu­ nu aldı.’ Belli, şahsan bile uzaktan değil yakından cenk edecek. Aıpas- lanm o zamana kadar attığı hiç bir ok boşa gitnv .. Kçnu bütiin as­ kerler bilirdi Öyleyken o şimdi böyle bir sfâhı elinden atıyor, ölü­ me daha yakın olmak için elinde yalnız kılıcile topuzu \var. Kele ü- zerine, boynundan topuğuna^ kadar inen beyaz elbiseyi giymesi. Bu, Peygamber zamanında sahabelerin âdetiydi. Çünkü şehid olurlarsa ya­ kuta boyanmış beyaz kıyafet cen­ netin beratı hükmündedir. Sultan vasiyetini de ilân etti: Şehid dü­ şerse düştüğü yere gömülecek ve yerine büyük oğlu Melikşah geçe­ cek. Küheylâmnm kuyruğunu ken­ di ellerde ördü. Bunların hepsi ölü­ me hazırlanıştı. Sultan böyle hazır­ lanırsa diğerleri ne yapmaz? Hepsi and içti. Hepsi ölünceye k; ıhar cenkleşecekler. Bu, diişmanoan ön­ ce ölümü yenmekti. Ölümden hey­ betli ne var? Bu ordu mademki heybetler heybeti olan

ölümün

ken­ dini yendi, düşmanı elbet yenecek­ tir.

Malazgirtlin manzarası:

İmparator 1071 ağustosunun 26 ııcı cuma günü, öğleden sonra, Ha­ fız Ebrunun tabinle -demir bir dağdan daha muhkem olan» ordu­ sunu alıp, Malazgiıdden cenuba doğru hareket etti. °>en de 1944 temmuzunun ortalarında Malazgird deyim. Kaza merkezi olan kasaba köy gibi bir şey: Yüz elli kadar üstleri dam, ev izbeleri, ye on fceş dükkânlık bir çarşıcık. Üstü çinko kaplı ve gövdeleri sıvalı iki bina­ dan büyüğü jandarma dairesi, kü­ çüğü halk odası. Halin bu

r

Yazan

i

İSMAİL HABIB SEVUK

yoksulluğuna bakmayın. Kasabacı- ğın şimal tarafında hâlâ ayakta du­ ran kale burçları mazinin heybetini söylüyor. Burçların en yükseği üs­ tünden etrafa bakıyorum;

Şimalde beldenin dış çerçevesi, Katevin dağlan, onun doğusunda Lâle dağları, ikisinin arasından ovaya sokulan Murad nehri, işte bir buçuk kilometre ötede tatlı kavsinin maviliğini gösterip dur­ maktadır. Bu şimal çerçevesinin tâ uzaklarında Köse dağının mahmtî zirvesi bir dağ başından ziyade göklere takılı kalmış bir sanat abi­ desi gibi görünüyor. Cenub cephesi: 4400 ü aşan boyile yarı gökü kapla­ yıp kalın gövdesinin iki tarafa uza­ yıp giden endamile bütün ufku kapayan Şü'ohan dağının temmuz sıcağında bile yarı beline kadar sarkmış karlı cephesile heybet hey­ bet gerilişi. Evet dokuz asır önce bu ovadaki cenkler cengi bu dağlar dağının gözleri önünde geçiyor.

Sahanın çetinliği:

O çengin ne kadar çetin olduğunu kitablardan öğrendik. Çengin ya­ pıldığı sahanın da ne kadar çetin olduğunu şimdi r 'ilerimle görüyo­ rum: Böğrünün lâvlarını kendine yığa yığa kendi kendini yaratan bu koca dağın lâv iabakalarile, içlerin­ den hâlâ derin gürültüler işitilen büyük mağaraları hep bu cephe­ de. Bununla beraber dağın en çok Türk olan ceohesi He burası. Etek­ lere serpilmiş, içleri kale harabe­ leri, künbed artıklan, me-artaşla- rile dolu, halden ziyade mazilerde büyük şu köyleri” '»imlerine bile bakınız: Evrengazi, Cihangir, Diz- ginkale, Kucak, Köseler, Oıiltepe, Aktepe Seydimerdan... Uaha beri­ de ve düzde şimdi Hsrabesur denen on beş evlik köyün yakınlarına o - tomobilin hızile çarçabuk geldik. Buraları çengin en çok kızıştığı yerler. Köyün önü düzlük, merak kumlu, islediğin gibi at koştur. Fa­ kat öteye doğru yerler hep «kire toprak», lâvlarla meydana gelmiş, sert, dalgalı,' uzaktan düz gibi gö­ rünmesine rağmen yarlarla, çukur­ luklarla, tümseklikierle çok arızalı bir saha, Türk atlıları bu yerlerin çukurluklarında pusulamp düzlük­ lerinde hücuma geçerek çetin cengi yerin çetinliğite kazanacaktır.

İki tabiyenin avrıbklan:

imparator, ordusuna, ağır bir kiiıle hüviyeti veın’t'k için, asker­ likte «Batayyon kare» denen dört­ leme bir nizam şekli aldırarak iler­ liyor. Niyeti bu vaziyetin verdiği

ağırlıkla Alpaslan ordusunun olta­ sına düşüp onıl ilk hamlede ikiye ayırmaktır. Halbuki Türk sultanı, onun zıddına olarak, ordusuna bir hilâl şekli verdirdi. Hilâlin en ka­ lın ve ağır tarafları iki uçlarıdır. Yalnız bu uçların büyük kısımları iki yandaki yarların hendeklerine gizlendikleri için görünmüyorlar. Ro ma ordusu, aldığı bu vaziyet icabı kesif ve sıkışık vaziyette, hemen hepsi zırhlı, yüz elli binlik insan gövdesinden yapılma efsanevî bir merdane heybetile İlcilerken, kar­ şısındaki elli binlik hilâl de ele a- vuca sığmaz bir oynaklıkla cam ia­ dan harekettedir. Merdane boyuna ilerliyor, hilâl boyuna çekiliyor. Fakat hilâl bir yandan iki ucile merdanenin iki böğrünü yumruk- laya yumruklaya hırpaladığı, bir yandan merkeze verdiği elâstikiyet- le kavranmaktan kurtulduğu gibi, bir yandan da. attıkları boşa git- miyen kesif okçu kıtalarının yay- lımlarile düşmana durmadan tele­ fat verdirmektedir. Bizans ordusun­ dan boyuna abur devrilip süvariler yuvarlanıyor, merdanenin sıkışık durumundan dolayı kendi yaralıla­ rını kendileri çiğniyerek, yanlardan ve önden hilâlin şaşırtıcı hareket- lerile hırpalana hırpalana şaşkına dönüp ilerlerken birdenbire iki hâdise imparatorun aklını başına getirdi.

Şaşkınlıktan şaşkınlığa:

Bunlardan biri’ ' tabiat hâdisesi. Yani akşamın çökmek üzere oluşu. Öğle sonundanberi saatlerdir, cep­ heyle cenahlardan didiklen« didik- lene, her türlü zayiatı göze alarak karşısındaki bi.âıi ikiye ayırayım derken düşman hem kendi ordu­ gâhından adırra'Hh uzaklaşmış, herrt akşam bastırmış, ikinci hâdi­ se: Cenahların iki uçlarındaki O- ğuzlarla Peçenek’ er’ n karşı tarafa geçivermeleri. imparatorun aklı zıvanasından fırlayacak: Boşalan cenahlardan v e ’ akşamın (taştırma­ sından istifade ile ya Türk akıncı­ ları çok geride kalan zengin ordu­ gâha baskın yaparak yağmaya kal­ karlarsa? imparator hemen ricat emri vererek merkezdeki bayrakla­ rın cephesini geriye çevirtti. Fakat bu ricat emıi merkezde derhal tat­ bik edilirken cenahlar bundan ha­ berdar olamadığı için .efsanevî mer­ danenin ortası geri döndüğü halde cenahlar hâlâ ilerlemekte devam edince onların merkezle bağlantısı kesilir kesilmez, yiizgeri eden mer­ keze karşı Türk süvarilerde

okçu-H ı ü U f O

laıının üç taraftan hücuma geçme­ si üzerine imparator, ordusunu, müdafaa zaruretile, tekrar geri döndürüp eenahlarile irtibatlanarak Tük ordusuna karşı yeniden cephe almak istediği anda...

Kat’î safha:

İşte tam o anda ve tam zamanın­ da, evvelce yarlar içinde pusuya yatırılan kuvvetler birdenbire mey­ dana çıkıverecek düşmanın yanla- rile gerilerini vurmağa başlayınca, düşman ordusu bunları koyulaşan akşamın alacakaranlığında Türkler­ le Ermenilerin ihaneti sanarak büs­ bütün telâşa düştükleri için vaziyet adamakıllı vahimleştikten başka Türk ordusunun esas süvari kuv­ vetleri de düşmanın iki

ys.nlî’ciP.l

adamakıllı kuşattığı gibi, impara­ tor merkezden iki cenaha yardım ayırmasın diye bizim merkezdeki Gevher Ayin kuvvetleri de düşman merkezine saldırarak onu yakaladı­ ğı için Bizans ordusu dört taraftan sarılmış bir vaziyete düştü. Harb artık kat’î safhasına girmişti.

Üç manevranın öliim darbeleri: İlkönce Türk sol cenahı yaman bir kıvrılışla düşman sağ cenahın­ daki Alyat kuvvetlerini imha çem­ beri içine aldı. Bu cenah bertaraf edilince, Türk ordusunun çevik hi­ lâli düşman sol :enahı üzerine kıv­ rılıp onu da ortadan kaldırö’ A bütün Türk ordusu bütün gerile kolsuz kanadsız kala

man merkez gövdesini dört bir ölüm çemberi içine Eriye eriı e merkez gövdesi ti. Geride ihtiyat kuvvetleri! mandanı olan Ermeni genera dronikos zaten vahameti his.« doludizgin İç Anadoluya def tığından Türk kuvvetlen Bizans ordusu karargâhını gal ettiler. Öğleden sonra gurûrla ilerliyen yüz elli b, yük Roma otlusu» ndan g< tığı zaman hiç bir eser kal

İmparatorun esareti: Büyük İngiliz tarihçisi imparatorun şahsan naşı’ ; günü söyle anlatır: «İm parator İ taraftan muzaffer Türkl erle çev; diğini görünce, günün 'onuna k dar, ümidsizliğin yüksek cesareti kendi sancağına sadık kalan yiğ lerin başında dövüşüp dur ırkı ölümün tırpanı, el-ıfındak; bu ba­ hadırları doğrayıp duruyordu. Ni­ hayet beygiri vurulup devrilince kendi do...» Evet tendi de dah bir müddet yaya cenk eder’ elinden /aralanarak üstüne?' metli elb’sesi, başında puşile, etrafında son kr askerlerin bağr ’ '" V serildi.

mahva1 düşmü*

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu durum, Bulgaristan’da komünist idare kurulanana kadar (1945) devam edecektir. 70 Konu, Bulgaristan’ın bağımsız olmasından sonra Osmanlı hükümetinin

Sivasî ’nin Şerh-i Cezîre-i Mesnevi’sinde yer alıp Divan’ında bulunmayan Türkçe şiirleri şunlardır: 6.. Buradaki bilgiler Gündoğdu’dan

Foto 17: Baizak ALİBAYEV’in Kırgız kadın kahramanı Kurmancan Datka’yı betimleyen eseri (Tablo: Cengiz ALYILMAZ Arşivi).. Eski Türk kadın heykelleri hakkında ayrıntılı

Şiirin ilk dizesi “Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...”ı ve son dizesi “Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma”yı aldığımız zaman ilk dizenin ikinci

Bu çalışmalar kapsamında Millî Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı bazı devlet okullarındaki eğitim öğretim ikili veya üçlü öğretim olarak

Mecmuanın muhtevasından Mustafa Naîmâ’nın Türk şairlerden en çok Kafzâde Fâizî, Nâbî, Sâbit (ö. Naîmâ’nın şiir türlerinden âşıkâne ve hakimaneyi;

Türk gibi çeşitli milletlere mensup kadınlardan bahseden bu destan (Onay, 1933: 214-216), çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı toplumunun aynası konumundadır.. Aile

Beni Kör Kuyularda