• Sonuç bulunamadı

VERGİLERE GÖNÜLLÜ UYUM MÜMKÜN MÜ?(

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "VERGİLERE GÖNÜLLÜ UYUM MÜMKÜN MÜ?("

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET: Doç. Dr. Kamil Güngör: “. Gelir vergisinin ilk taksitinin ödendiği ve beyannamenin verildiği ay olan Mart ayı insanların zihinlerinde böyle yer edinmiş…Mali gücü en iyi kavrayan gelir vergisinin toplam vergiler içerisindeki pa-yının 1/5’in altında olması bu önemli ilkeyi de hayata geçi-remediğimizin göstergesidir. Son yıllarda vergi bileşenimiz daha fazla “dolaylı” hale gelmiştir. Bu durum vergide “mali amacın” öncelikli olduğunu göstermesi yanında vergi siste-mini de daha az “adaletli” hale geldiğinin de bir göstergesidir. Zira sıradan bir maliyeci bile vergilerin dolaylı tarafa kayma-sının şeffaflığı azalttığını, dolayısıyla vergide adalete ket vur-duğunu bilir” dedi.

ABSTRACT: Assoc. Prof. Kamil Güngör reports ‘March has an impression on people as a month when the first installment of income taxes are paid and the declarations are submitted. That the share of income taxes, which perceive the financial power best, in the total of the taxes is just one fifth shows that we could not carry out this significant prin-ciple. Recently tax components have become more indirect. This situation is the indicator of both that the financial goal is of top priority at taxing, and that the tax system has beco-me less fair. Yet even an ordinary finance officer knows that shifting the taxes to indirect decreases the transparency, so it hinders the tax justice. ’ (Translated by BURDİL)

(2)

H

alk arasında bir deyim vardır; Mart ayı dert ayı diye... Sanırım bu deyim eski dönemler için geçerli idi. Gelir vergisinin ilk

taksi-dinin ödendiği ve beyannamenin verildiği ay olan Mart ayı insanların zihinlerinde böyle yer edinmiş... Zira şu anda gelir vergisi en büyük vergi olmadığı gibi gelir üzerinden alınan vergilerin önemli bir kısmı da yine mükelleflerden stopaj yoluyla, yani kaynakta kesilerek, bir başka deyişle mükellefe hissettirilmeden alınmak-tadır. Hali hazırda toplam vergi gelir-leri içerisinde KDV ve ÖTV’den sonra % 20’nin de altında üçüncü sırada yer alan gelir vergisi, mart ayını dert ayı olmaktan çıkarmıştır.

Yasal olarak vergilerin beyan-name ile ödenmesinin asıl olduğu vergi sistemimizde “mükellefin be-yanı” neredeyse istisna olmuştur. 77 milyon nüfusun 55 milyondan fazla seçmenin olduğu Türkiye’de beyan-name ile vergi verenlerin sayısı iki milyonun altındadır. (Ancak bu ra-kam defter veren mükellefleri ifade eder. Zira 700 bin civarında basit usul, 1.3 milyon kadar kira geliri elde eden

mükellefi de eklediğimizde rakam yükselmektedir). Vergi idaresi vergi toplamada birinci önceliği “daha faz-la vergi” anfaz-layışına göre şekillendirdi-ğinden, anayasada yer alan, verginin mali güce göre vergi alınması, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağıtıl-ması, vergideki ve sosyal amaç gö-zardı edilmekte, yine anayasal bir dü-zenleme olan “herkesten” vergi alma da söz konusu olamamaktadır. Mali gücü en iyi kavrayan gelir vergisinin toplam vergiler içerisindeki payının 1/5’in altında olması bu önemli ilkeyi de hayata geçiremediğimizin göster-gesidir.

Vergilerde tahsilatı etkin ola-rak gerçekleştirebilmek için temel olarak iki yöntem vardır. Bunlardan birisi güçlü ve ekonomiyle uyumlu yasal ve kurumsal altyapıyı oluştur-mak, bir diğeri ise vergi bilincini yer-leştirmek. Yani mükelleflerin vergiye karşı tepkisini azaltmak, vergiye uyu-mu gönüllü hale getirmek.

(3)

Elbette her ikisinin varlığı tahsilatı hem kolaylaştıracak hem de artıra-caktır. Vergi haftası etkinlikleri daha çok ikincisini güçlendirmeye dönük-tür. Geçmişte vergisi ödenmiş kazanç kutsaldır, denirken, şimdilerde daha güçlü bir Türkiye için vergisi ödenmiş

kazanca vurgu yapılmaktadır. Bunun önemli olduğu kanaatindeyim. Zira ekonomik gelişmişlik sürecini ta-mamlamamış ülkelerde vergi bilinci, verginin sosyal bir sorumluluk oldu-ğu gerçeği de ihmal edilektedir.

Özellikle kurumsal altyapı-da 2000’li yıllaraltyapı-da önemli gelişmeler yaşandı. Bir taraftan e-devlet projesi kapsamında vergi dairelerinde oto-masyona geçilirken, vergi idaresinde yapılan değişikliklerle etkinlik artırıl-dı. Bu gelişme tahsil edilen verginin miktarına da yansımıştır.

Zira toplanan vergilerin bir önceki seneye göre artışı genellikle o yıl ki enflasyonun üzerindedir. Artık sade-ce vergi dairelerinde “kuyruk bekle-yerek” vergi ödenmemekte, beyan-nameler ve ödemeler de elektronik ortamda yürütülebilmektedir.

Kira ödemelerinin önemli bir kısmının, ücret ödemelerin ve de bel-li miktarı aşan parasal aktarımların banka vasıtasıyla yapılma

zorunlu-luğu ve elbette önce vergi numara-sı, sonra da vatandaşlık numarasıyla mükelleflerin para trafiğinin takibi, vergi borçları ve cezaların otomatik mahsubu gibi düzenlemeler kurum-sal alt yapıyı güçlendirmiş ve işleyişi hızlandırmıştır. Nitekim Maliye Ba-kanlığının verilerine göre kayıt dışı ekonomi bu süreçte % 35’lerden % 27’lere düşmüştür. Bu da bir göster-ge olarak algılanabilir. Ancak özellik-le Vergiye gönüllü uyum konusunda “altyapının” aynı hızda geliştiğini söy-lemek mümkün değildir.

Son yıllarda vergi bileşenimiz daha fazla “dolaylı” hale gelmiştir. Bu durum vergide “mali amacın” önce-likli olduğunu göstermesi yanında vergi sistemini de daha az “adaletli” hale geldiğinin de bir göstergesidir. Zira sıradan bir maliyeci bile vergile-rin dolaylı tarafa kaymasının şeffaflığı azalttığını, dolayısıyla vergide adale-te ket vurduğunu bilir.

(4)

Önemli bir zenginlik kaynağı olan servetlerin vergilendirilmesinde maalesef bir reform yapılamamıştır. Gelirden alınan vergilerde (gelir ve kurumlar vergisi) ve harcamalardan alınan vergilerde (KDV, ÖTV) reform denebilecek düzenlemelere geçmiş-te gidilmişken, bir mali güç kaynağı olan servetler üzerinden alınan vergi-lerde (emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi) ma-alesef bir reformdan bahsedilemez. Kira gelirleri de çok az kontrol edile-bilmektedir.

Mükelleflerin vergiye gönül-lü uyumunu sağlamak üzere tertip edilen vergi haftaları önemli olmakla birlikte bunu sloganın ötesine taşı-mak gerekir. 2004 yılında vergi barışı olarak isimlendirilen düzenlemeyle mükelleflerin vergi borçları yeniden yapılandırılmış, dönemin Maliye Ba-kanı da bu düzenlemenin “son vergi affı” olduğunu ve tekrarlanmayaca-ğını söylemişti. Kriz sonrası böyle bir düzenlemeyi normal karşılamak gerekir. Zira gerek siyasi aflar gerek-se de vergi afları yapmak mümkün

olmakla birlikte, “olağanüstü” şartlar-da kullanılması gereken bir müesse-sedir. 2004 yılının bu şartları taşıdığı söylenebilir. Zira içsel nedenlerden kaynaklanan ve Türkiye tarihinin en büyük krizi olan 2001 krizinden yeni çıkılmış, mükellefler büyük iflaslar yaşadıklarından vergilerini “isteme-yerek” ödeyememişlerdi. Ancak geç-mişten gelen alışkanlık sonraki süreç-te de süreç-terk edilemedi. Vergi idaresi her sıkıştığında değişik isimler altında vergi vb ödemelere dönük aflar ge-tirdi ve af ortalamamız değişmedi. Bir başka deyişle 1.5-2 yıl olan af çıkarma geleneği devam etti.

Af elbette mükelleflerin ver-gi vb borçlarını ödemeleri için bir imkândır ve hükümetler nezdinde sonuç da vermektedir. Ancak bu uy-gulama bir taraftan vergi idaresinin vergileri toplayamama zaafını ortaya çıkarırken, diğer taraftan dürüst mü-kellefi cezalandırmaktadır. Bir başka deyişle; faizleri silinerek, borcu vade-ye yayılarak, aradan geçen süreçteki enflasyon aşınmasından faydalan-dırılarak ve bazen de borcun aslının

bir kısmı silinmek suretiyle vergisini ödemeyen mükellefe avantaj sağla-nırken, vergisini zamanında ödeyen mükellefler bu hakların hiçbirisinden yararlanamamaktadır. Yani adalet tersine işlemektedir. Bu uygulama bir taraftan sürekli af beklentisine yol açarken, diğer taraftan dürüst mükel-leflerin de uyumunu azaltmaktadır. Böyle bir uygulama mükellefin gö-nüllü uyumunu teşvik etmez.

Bir başka düzenleme mükel-leflere beyanlarını yükseltmeleri, aksi halde denetim yapılıp ceza kesileceği anlamına gelen ihbarnamelerin gön-derilmesidir. Hukuk devleti yerine ka-bile devleti uygulaması görüntüsün-deki bu “aba altından sopa gösterme” sonuç verse de bunların tamamı kısa vadeli hesaplardır. Büyük devletler günlük hesaplar yapmazlar. Duruma göre yüz yıllık hesaplar yaparlar. Lider devlet geleneğinden gelen Türkiye için bu uygulana son derece de ilkel-dir.

Türkiye’deki önemli bir sorun da verginin tabana yayılmamış olma-sıdır. Vergi tabanının büyüklüğünü

(5)

ülkedeki seçmen sayısı-vergi mükel-lefi sayısını karşılaştırarak bulabiliriz. Yaklaşık dört milyon olan beyanna-meli mükellefler yanında, Limited Şir-ket 555.294 Adi ŞirŞir-ket 41.416, Ano-nim Şirket 79.934, Kooperatif 44.422 ve diğerleri (kolektif, adi kom. ve his. kom şirketler) 3.265 olmak üzere 700 bini aşkın şirket ve SGK kayıtlarına göre de devlette istidam edilenler dahil 10 milyon civarındaki sigortalı çalışanla birlikte toplam 15 milyon-dan az sayı ortaya çıkmaktadır. Bu da rakamı % 30’unda altına çekmekte-dir. Oysa ABD’de 310 milyon nüfusa karşılık 140 milyondan fazla seçmen vardır. Bu rakam oranı % 80’e dayan-dırmaktadır. Tarım kesiminin sektör-deki payının yüksekliği ve nüfusun genç olması bir miktar haklı gerekçe oluştursa da bu durumun değişmesi için reform düzeyinde değişiklikler yapılamamıştır.

Vergi tabanının darlığı Tür-kiye’de vergi yükünü de düşük gös-termektedir. Zira vergi nisbi olarak az sayıda mükelleften alınmaktadır. Ayrıca Türkiye’de sosyal güvenlik ödemelerinin de dışında adı vergi olmayan ödemeler vardır. Bu gelirler

vergi yükü hesaplamalarında dikka-te alınmamaktadır. Kayıt dışı vergi olarak isimlendirebileceğimiz bu düzenlemelere bazı örnekleri şöyle sıralayabiliriz; zorunlu askerlik (be-deni bir vergidir), KİT karları (zamla-rı: alternatif vergi oluşturduğundan) zorunlu tasarruf veya işsizlik kesin-tileri, kamu personeli özel emeklilik sandıkları primleri, TRT bandrol ve kesintileri, elektrik faturasındaki TRT payı, kamu vakıflarına veya dernekle-rine zorunlu veya gönüllü bağışlar, ilk ve orta öğretimde öğrencilerin katkı payları, özel okul ve hastanelere ge-tirilen yoksul kontenjanı, hazine ara-zilerinin kamu hizmetlerine tahsisi ve icar zorunluluğu gibi... düzenlemeler hem ekonomide kamunun payını ve kontrolünü artırmakta, hem de adı vergi olmasa da geniş anlamda bir çoğunun vergi olarak değerlendiril-mesi bunda etkili olmaktadır. Bunlar katıldığında Türkiye’de vergi yükü % 40’lar düzeyine yükselmektedir.

Ülkemizde gelir dağılımı bo-zukluğunun nisbi yüksekliği ve kişi başına gelirin yine nisbi olarak dü-şüklüğü ödenen vergilerin psikolojik etkisini de ağırlaştırmaktadır. Zira

ge-lir azaldıkça vergiye ayrılan payın kişi nezdindeki kıymeti (marjinal faydası) artmaktadır.

Bütün bu eleştirilerimiz vergi-ye gönüllü uyumda herşeyin kötüvergi-ye gittiği anlamına gelmez. Zira yine aynı dönemde kamu hizmetlerin-de etkinliğin artmış olması, hizmetlerin-devlete ulaşılabilirliğin kolaylaşmış olması, devletin ihtiyaç anında daha hızlı ve etkili hissedilmesi, toplumun daha fazla kesiminin artık kendisini birinci sınıf olarak kabul etmesi, ötekileştir-melerin azalması, toplumsal ve siyasi sorunların üzerine cesaretle gidilip önemli bir kısmına neşter vurulmuş olması, vatandaş bilincinin ve mil-li gemil-lirin yükselmesi, devletin daha şeffaf ve hesap verebilir bir noktaya taşınmış olması, bütçeden daha faz-la payın faiz ödemelerine değil de halkın refahına kaydırılması... gibi nedenler az da olsa insanların vergi-lerini ödemede eskisine göre daha az dirençli olmalarına katkıda bulun-maktadır. Kayıt dışı ekonominin bu süreçte düşmüş olmasının bir nedeni de bu olsa gerek...

Referanslar

Benzer Belgeler

aa) Basit ortalama yöntemi; gelir tablosu kalemleri ile stokların düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalınmaksızın dönem ortalama düzeltme katsayısı ile

Ünite asıl olarak, Temel mali tabloların dışında diğer ihtiyaç duyulan mali tablolar anlatılmış, mali analizin türleri ile kredi analizinin unsurlarını

Bu analizde, belirli bir tarihte düzenlenmiş mali tablolarda yer alan kalemler arasındaki ilişki değil, fakat bu kalemlerin zaman içinde göstermiş olduğu artış veya

“Şu kadar ki Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda

Motorlu taşıtlar vergisi, taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi dairesi tarafından her yıl Ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk ettirilmiş

Vergi Usul Kanunu’nun 112.maddesi uyarınca vergi incelemeleri sonucunda mükelleften ihbarname kuralına göre talep edilen (ikmalen, re’sen veya idarece tarhedilen)

Türk Lirası hariç) arasında olan konutların tesliminde bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen vergi oranı,. b) Bin Türk Lirası ve üzerinde olan konutların

III- KURUMLARDA SERMAYE KAZANÇLARı VERGİSİ Avrupa Topluluğuna üye ülkelerin bazılarında kurumlar ver- gisi mükelleflerinin sermaye kazançları normal kurum kazancı gi-